16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17KASIM1998 SALI CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Amerikalı yazar hem feminizm hem de işkence için mücadelede sürekli dayaruşmadan yana Aykırı bir kadnı Kate MfllettGÜL ERÇETft» Düırya kadın hareketınin efsane ismi Kate Millett korkulanmızla üzerini ört- tüğümüz konulan açıyor, irdeliyor; her türlü şiddetle mücadele ediyor otuz yıl- dır. Kadinlann bağımsızlık hareketinde üstlendiğı önderligını, yazdıklanyla söylediklerini yaşantısına taşıyarak güç- lendiriyor. 1970 yılında yayımlanan Cinsel Politika ile başlayan mücadelesi akademisyenlikten düşüncelerinin, ey- lemlerinin normallerinkine benzetilmesi için kapatıldığı tımarhaneye kadar uza- nıyor. 1934 yılında ABD'de dünyaya gelen ya- zar, Minnesota Üniversitesi ve Oxford Üniversitesi'nin Ingiliz Edebiyatı bölüm- lerini bitirdikten sonra 1961 'de heykeltı- raşlık yapmak için Japonya'ya gitti. Ja- ponya"da tanıştığı heykeltıraş Fumino Yoshimura ıle 1965 yılında evlendi ve yirmi yıl evli kaldı. Irk Eşıtliği Kongresı ve Ulusal Kadın Örgütü'ne katıldığı için Bamard Colle- ge'den atılınca Columbıa Üniversitesi'nde doktora tezi olarak Cinsel Politika'yı yaz- dı ve ikinci dalga femınızmının en önem- lı isimlennden bin halıne geldi. Yapıtta kadınlara yönelik baskılann, ataerkil dii- zenin kadına yakıştırdığı ıkıncıl konu- mun edebivat ve felsefedekı örneklerini Kate Millet 'Zulüm PoMkalan'ru yazarken devletingücünön kendisini dehsetedüşürdüğünü söylüyor. (UĞUR DEMİR) inceliyordu. Sokak kadınlannın ele alın- dığı The Prostutions Papers'ın ardından çizmeyi aştığı düşünülmüş olacak ki pek çok saldınya uğradı. llk yaşamöyküsünü l çmakadlı yapıtında ulaştırdı okurlara. İkinci yaşamöyküsü ise bir Hintli kadına aşkını dile getirdiği, dolayısıyla lezbiyen yönünü açıga vurdugu Sita idi. Kadınlar için verdigi mücadeleyi Iran'a kadar tasıdı Millett. lran'dan Humeyni yanlılannca kovulduktan sonra bu ülke- deki kadm haklan mücadelesini de 'tran'a Gitmek' adlı yapıtında kaleme aldı. Mü- cadeleci, aykın yaşamının karşılığını iki kez ttmarhaneye kapatılarak aldı. Ancak normalleştiremedüer Millett'i. 'Tımar- hane Yokuhığu'nu yazarak 'normallik' ve 'delilik' kavramlannı irdeledi. 1994'te yayımlanan Zulüm PotitikaJa- n'nda da ilk elden tanıklıklara dayanarak dünya üzerindeki zulüm politikalannı, iş- kenceyi paylaştı okurlanyla. Yazann bu yapın BerflEyûboğhı'nunçevirisiyle Me- tts Yayınlan'ndan çıktı. Ne o anlayabiliyordu toplumu ne de toplum onu. Bu kez kendisi gibi olanlar- la yaşama yolunu seçti. Poughkeepie'de Borusan Sanat Galerisi'nde 'htanbul Gidiş-Dönüş' başlıklı sergi 12 Aralık'a dekyeralıyor Gönüllü sürgünlerIstanbul'da ESRA ALİÇAVUŞOGLU Borusan Sanat Galerisi, bu kez Batı metropollennde yaşayan Türk sanatçıların yapıtlannı izleyicı- lerie buluşturuyor. 'LstanbulGidiş- Döoüş/Ban MetropoUerinde Ya- şayan Türk Sanatçılar' başlıklı sergı, yaşamlannı yurtdışında sür- düren Türk sanatçılar ıle lstanbul- lu sanatseverlen bir araya getiri- yor. Küratörlügünü Beral Mad- ra'nın üstlendiğı sergiye, Şükran Moral. Cem Aydoğan, Fatih Ay- doğdu, Ergin Çav uşoğlu \ e Melek Vlaacı kanlıyor. Sergı 12 AraJık tarihirie dek izlenebilecelc. 5. Istanbul Bienali'ndejıneko- lojik bir muayene koltuğunda vü- cudunu hem araç hem de sanat yapıtı olarak kullanarak dikkat çe- ken Şükran Moral. bu kez 'Ha- mam' başlıklı video enstalasyo- nundan bölümlerle çıkıyor izle- yıcinin karşısına. Hemen her işin- de kendi bedenini kullanarak ger- çekleştirdiği performanslarla fe- tişizm. pornografi, sadizm gibi kavramlan irdeleyen Moral. bu çalışmasının klasik bir dıli oldu- gu görüşünde. Gerek perförmans- lan gerekse vıdeo enstalasyonla- nyla izleyiciyi şaşırtan Moral'ı, estetik bir arayışın içinde görüyo- ruz bu sergide. "İroniden önce es- tetikaraşörmayı öne çıkanyorum bu kez. Videoda her karedondu- rularak bakılırsa aldığım klasik eğitimin sonuçlannı da görebili- rtz. Kendi bedenimi kuflanıyorum. Sembollerle çahşıyorum. Viicu- dum birsimge... Vücudunıu siyah, beyaz, u/unluk. yüksektik geniş- lik ve ruh olarak görebilirsiniz. Vücudum heryerdeoiabitir: erkek- ler hanıamında. genelevde, akıl hastanesinde~." Şükran Moral bienalde yer alan çalışmalannın özellikle kadınlar tarafından tepkıyle karşılandığını belirtiyor. Uyumlu ışler yapmak zorunda olmadığının altinı çizen 'Çok kültürlü' sergi'tstanbul Gidiş-Dönüs. / Batı MetropoUerinde Yaşayan Türk Sanatçılar' başlıklı serginin küratörü BeraJMadra Borusan Sanat Galerisi'nin sergilerin sürekliliğine önem verdigine ve sergi dizileri oluşturduğuna dikkat çekiyor: M Bu bağlamda yurtdışında yaşayan Türk sanatçılan her yıl sergilemek yararh biryaklaşım. Bu sanatcüann yapıtiarmı tstanbul izteyicisine . .. jbuutmak önemli. Setfjye katılan sanatçılan sürekli izliyorum, onlaruı yeni yapıtlar ürertiklerini bflhonım, onlann yaşadıklan sonrâlan ve bulduklan çözümleri biüyonım. Hangi sanatçılaruı yan yana gekbUeceklerini biliyorum ve sonuçta bir birlestirme gerçekleşjyoı:'' Scrgi içeriğinin, sanatçının iki ülkede birden yaşamasının sonuçlan ile ilgili s olduğunu belirten Beral Madra, bu î durumun 'çok küHürfü' oJmamn özelliklerini taşıdığını savunuyon "Araşünlması gereken, üstyapılar ve airyapılar arasmdald üişkiler vc bunlann birbirlerini nasıl etkilediğf." Beral Madra sergideki işlerin özelliklerini; Tûrkiye'riin güncel gelişmelerini izlemek ve bu -g|Jişmelere karşı tepkilep.yansıtmak^.^ sahatçılann kendi yaşamı ile ilgili aynntılannı, yani altyapılannı yaşadıklan ülke ve anavatandaki ûstyapılar içindekı yerini belirleme, uluslararası sanat geüşmeleri içindeki güncelliğı yakalayan bir estetik ve düşünsel yapı olarak sırahyor. stanbul Gidiş-Dönüş/Batı MetropoUerinde Yaşayan Tûrk Sanatçılar' başlıklı sergi, yaşamlannı yurtdışında sürdüren Türk sanatçılar ile Istanbullu sanatseverleri bir araya getiriyor. Küratörlügünü Beral Madra'nın üstlendiğı sergiye, Şükran Moral, Cem Aydogan, Fatih Aydoğdu, Ergin Çavuşoğlu ve Melek Mazıcı katılıyor. Ergin Çavuşoğlu'nun 'İşaret' isimb' çalışması. sanatçı, ille de onaylanmak ıste- mediğini viirguluyor. Yapıtlannda organik formlara, çiçekJere ve manzaralara yer ve- ren Melek Mazıcı, bütün bunlann, anlatmak istediği şeyler için bir araç olduğunu savunuyor. Sanat- çının çalışmalannda çiçek figür- lerinin rrukroskopik bir bakış açı- sıyla soyut formlara dönüştüğüne tanık oluyoruz. Bu soyut formJar, ınsan bedenine yönelmiş bir 'iç bakış'm ürettiği imgelerden olu- şuyor. "Benim amacım kendimi anlatmav'a çahşmak; kadın ola- rak, insan olarak. beni orta> a çı- karmak. Bunun için dederüzin di- bine dalar gibi bilinçalüma dalıp bulduklannu yüzeye çıkanyorum. Bukhıklarun bir anlamda özei, bir anlamda anonim. Inanrvorum ki; her şeyin kökünde insan oünanuz yaöyorT Kişisel ve kültürel kimlik Sergiye katılan sanatçıların tü- münün Türkiye hatıralannın ya- pıtlanna yansıdığı görüşünde olan Melek Mazıcı, sanatçının doğdu- ğu-büyüdüğü ve yaşadığı yer ol- mak üzere iki kimligi olduğunu be- lirtiyor. "tki dü. iki kültür arasın- da bircok şey öğreniyorsunuz ve bunlaryapırJannızayansryor. Tek kimliğimiz yok. Türklüğümüzü ka>betmedik. ama başka kültür- lerden çok şeyler aldık." Ergin Çavuşoğlu'nun sergide yer alan çahşmalannın hemen hep- sinde Türkiye'den izlenimler göz- lemliyoruz. Sanatçının fotograf ve dijital ortamda müdahale edil- miş fotoğraflardan oluşan işlen kişisel ve kültürel kımliğin deği- şik yönlerini sorguluyor. Sanat eğitimini Sofya ve Londra'da ta- mamlayan sanatçı, figüratif kom- pozisyonlar ve portrelerin yanı sı- ra ıç vedış mekânlardan oluşan gö- rüntüleri de kullaruyor. Kimi za- man figürün ön plana çıktığı ça- lışmalannı, sanatçı, yanbelgesel politik manzaralar olarak adlandı- nyor. Çavuşoğlu çalışmalannda yok edilen doğanın yanı sıra met- ropol gerçeklerini de yansıtıyor. Sergiye New York'tan katılan Cem Aydoğan'ın "Fazla Bagaj' adlı yapıtı, özellikle 'sokak ço- cuklan' izleyicisinin en rağbet et- tiği çalışma olarak dikkat çeki- yor. Plastik diş, beyaz çikolata, hamur ve ışıktan meydana gelen çalışma, gönüllü ya da gönülsüz sürgüne eleştirel bir bakış açısıy- la yaklaşıyor. Viyana'da yaşayan Fatih Ay- doğdu'nun video ve ses enstalas- yonu ıse Türkiye'ye özgü aynn- tılan izleyiciyle buluşturuyor. 'Açık RadjoCİdası'. 'Taranan Zaman', 'PerformansYapanMekân', 'Za- man Alanlan' ve son olarak Istan- bul"da geçen yıl düzenlenen 'So- mut Öngörüler' sergisinde 'Arc- hitextures' başlıklı yapıtlarla ka- tılan Aydoğdu, enstalasyonlann- da vıdeo, ışık, animasyon gibi tek- nikler ve bilgisayarolanaklanndan yararlanıyor. Drhan Pamuk, yazım süreci en uzun olan yeni romanı 'Benim Adım Kırmızı'yı tanıttı 6 Dk kez iyîmserlik üzerine bir ldtap 9 Kültür Servisi - Orhan Pamuk, aralık ymda Iletişim Yayınlan tarafından yayım- ınacak olan "Betum Adım Kumızı' adlı ki- ıbını tanıttı. 17. Istanbul TÜYAP Kitap Fu- n çerçevesinde gerçekleştirilen söyleşide Or- an Pamuk, dört yıl bojunca üzerinde çalış- ğı 'Benim Adım Kırnua' adlı kitabından ölümlerokudu ve kitabm yazım süreci hak- ında bilgiler verdi. 159O'lı yıllarda geçen >manın kahramanlan kitap süsleyen Os- ıanlı nakkaşlan. 'Benim Adım Kırmızı'yı luştururken Şehname'den, Firdevsi ve Ni- ami'den deyararlandığını söylüyor Pamuk. 470 sayfahk kitap 'Cevdet Be> ve Oğulla- ı'ndan sonra en uzun romanı Pamuk"un. azar. 'Yeni Hayat'tan önce başladığı ve al- yılını verdiği kıtabı "Yazım süreci de en mn süren romanım" dıye niteliyor: "Bd- i de hiç bilmediğim bir konuya kitaplardan ku\arak girdiğim için bö\le olmuştur. As- nda bilmediğim kelimesini abarbyonım. enim Adım Kırmızu 15. yüzyınn başından î vüzyıl başına kadar olan dönemde kitap- aa resim yapan insanlan anlaüyor. 16. yüz- 1da yaşamak hakkında, sanat hakkında, uatçının düması. çilesi bakkında bir kitap. ir vandan da genel olarak hayat hakkında, ^IÖ de ilk kez ivimstrtik hakkında bir ki- • 'Benim Adım Kırmızı'nın kahramanlan Osmanh Nakkaşlan. Birbirine geçmiş iki öyküden oluşan kitap, lö.yüzyılda yaşamak, sanat, sanatçının dünyası ve çilesi hakkında. Birbirine geçmiş iki öyküden oluşuyor Benim Adım Kırmızı. Bir yanıyla da cina- yet romanı yapıt. Nakkaşlann öyküsü, ara- lannda sürekli kavga eden iki oğlu olan gü- zel Şeküre'nin kocasımn savaştan 4 yıl dön- memesi üzerine kendisine bir sevgili bul- ma, yeni bir hayat kurma çabasıyla kesişi- yor romanda. Bu iki öyküyü birleştiren or- tak nokta ise Şeküre'nin koca bulmak için seyrettıği damat adaylannın hepsinin nakkaş olması. Nakkaşlar, güzel Şeküre'nin baba- sının gizlice yaptırmakta olduğu kıtabı nak- şetmeye gelirler. Şeküre de gizlice onlan iz- ler ve uygun koca adayı bulmaya çalışır. Benim Adım Kırmızı, bir ölünün konuş- masıyla başlıyor. Kitaplann başlangıcının kendisi için çok önemli olduğunadeğinen Pa- muk, "Kitabın başındaokuyucuyu sarsmak. aynı zamanda kitabın tonunu, edasını özet- lemek. hissettirmek,okuyucunun nelerlekar- şılasacağmı biraz olsun hissettirmek gerek- U" diyor. Romanın anlatım tekniği 'SessizEv'e ben- ziyor. Sessiz Ev'de olduğu gibi birden fazla anlatıcı var. Yine Sessiz Ev'deki gibi bu an- latıcılar gerçeğin tümünü anlatmıyor ya da yalan söylüyor olabilirler ve okuru şaşırta- bilirler. Yapısal olarak da 'Kara Kitapa ben- ziyor. Her gece nakkaşlann gittiğı. bugün- kü ifadeyle sanatçılar kahvesi diyebileceği- miz bir kahvede bir meddah her gece duva- ra bir resim asarak sağı solu iğneleyen öy- küler anlarıyor. Bir anlamda da bugünkü po- litik ortama göndermeler yapıyor yapıt. Tarihi roman yazma eğilimi olan Orhan Pamuk, henüz 23 yaşındayken yazdığı ilk öy- künün de tarihi olduğunu anlarıyor. Bir eleş- tirmenin neden tarihi roman dendiğinde söy- ledıği "şündiden kaçmak, şimdinin karma- şasından, ima ettiği sorumJuluklardan ima- lardan kaçmak" sözlerini anımsatarak "Bel- kidetemel bu. Hep birdahatarihiromanyaz- ma> acağun derim ama hep kendimi tarih ki- taplannı kanşûnrken bulurum. Tarihi roman yazmak risklidir. tçtenlikle >azdığınız, ken- dinizi ortaya koyduğunuz bir romanda VBD- nğmız saçma sapan bir tarih hatası kitabın tüm ruhunu bir anda öldürebilir. Ancak ta- rih bana 'romantik' diyebileceğinı. kendimi kolayhkla ortaya koyabileceğim bir hayal dünyası veriyor. Tarihi imgelerle oynarken okuıian oanki beklentilerinin dışına çıkara- biliyorum ve kendi dünyamı daha kolay ifa- deedebüjyorum. Bu ashnda bir dürtüdür.An- latmak istediğim ansiklopedik bilgiyi doğru- dan söyiemek yerine bir hikâyey le içten bir şekDde söylemcyi tercih ederim" diyor. Artık daha kısa sürelerde okurlanyla buluşmak istiyor Pamuk. Önünde yazmak istediği 2 yeni tarihi kitap var. İçinde duy- duğu enerjiyi ve yazma isteğini kaybet- meden en kısa zamanda yazmaya baş- lamak niyetınde. bir çıftlik acarak Kadm Sanatçılar Kolo- nisi kurdu. Her sanat dalından konuklan ağırlayan çiftliğin masraflan yetiştirilen noel agaçlanndan saglanıyor. Konuklarsa- bahtan ağaç dikiyor, ağaçlann bakımıy- la ilgileniyor. Hep birlikte yenen akşam ve öğle yemelderi arasuıda herkes kendi sanaöyla uğraşıyor. Sonunda kendi küçük dünyasuıı kuran yazarla TÜYAP sırasın- da konuşruk: - Feminizmin başyapıtiarından Cinsel Potitika'vı yazmanmn üzerindenyaklaşık otuzyilgeçtL Bugün feminizmin gekUgj nok- tayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Kadinlann toplum içindeki yerleri, in- sanlann kadına bakış açısı bir bakıma çok değişti, bir bakıma da hiç değişme- di. Pek çok önemli adımlar atıldı, ama tam bir dönüşüm sağlanamadı. Amenka'da- ki başanlar beni tatmin etmiyor. Bugün dünyanın dört bir yanında kadınlar hâlâ eziliyorlar. Iran'da. Afrika'da, Hindis- tan'da çok zor bir yaşam sürüyor kadın- lar. Bu nedenle küresel bağlamda baktı- ğımızda feminizmin tam bir başanya ulaş- tığı söylenemez. Amerika'da da başanlı olamadığımız noktalar var. Yasal olarak kürtaj yaptırma, çocuk sahibi olmama, kendi bedenimiz üzerinde söz sahibi ol- ma hakkımızı elde ertik, ancak kürtaj kar- şıtı radikaller artık kürtaj yapan doktor- lan, kürtaj yaptıran kadınlan öldürerek bu ^mm ^^ uygulamadan vazgeçirme- yeçalışıyorlar kadınlan. Ka- dının söz hakkını ilkel, terö- rist eylemlerle elinden al- maya çalışıyorlar. Sonuç ola- rak dünyanın dört bir yanın- daki kadinlann bir araya ge- lerek, el ele vererek müca- delelerini, eylemlerini sür- dürmeleri gerekiyor. - Feminizm mücadelenizi sürdürürken sizi Zulüm Po- Htikaian'nı yuzmaya iten şey neydi? Kitabı yazma süreci- nizi anlaür mtsınız? Hiçbirzaman kendimi zo- runlu hissetmediğim süre- ce, dayanamayacağım bir duygusal baskı oiuşmazsa yazamam. Zulüm Politikala- n'nda da dünyada en çok korktuğum konuyu, işken- ceyi yazdım. özünde beni bu kitabı yazmaya iten gü- dü korkuydu. Kitap üzerine yogunlastığım yedi yıl benim için duygusal olarak çok mo- ral bozucu, çok zor btr dö-1, nemdi. Beni dehşete düşü- ren asıl konu da işkencenin ne kadar acı bir şey olduğu değil de devletin gücüydü. - DevletJe işkence arasm- dald üişkiyi açar mısınız? Her türlü ideolojideki devie- tiyurttaşlanna işkenceyap- maya iten ortak neden ne? İşkence özünde devletin mutlak gücünün bir göster- gesi. Devlet yirminci yüz- yıl boyunca teknolojinin de desteğiyle çok güçlendi. Bu gücü elinde tutabilmek için de 18. ve 19. yüzyıllarda ka- nunlar, sözleşmeler aracılı- ğıyla yasakJanmış olan iş- kenceye başvurdu devlet. Üstelik Roma hukukunda, engizisyonda bile görülme- dik türden uygulamalardı bunlar. Devletin yurttaşlan- na terör uygulayarak halkı korkuyla sindirme politika- sıdır işkence. Bu nedenle devletle birebir ilişkisi var- dır. Devletin hangi ıdeoloji- ye hizmet ettiği hiç fark et- mez. lşkenceyi haİdı kılan gerekçe kimi zaman ulusal güvenlik, kimi zaman anti- komünizm politikası, kimi zaman da devrimin destek- lenmesidir. Gittikçe artan bir güce sahip olan devletin ken- disini sarhoş eden bu gücü kaybetme korkusundan kay- naklanır işkence. Bu nokta- da pek çok çelişki var aslın- da. Halkından aldığı paray- lagüçleniyor devlet. Istihba- rat servisleri, ordular, özel timler. hapishaneler, polis birimleri kuruyor. Muazzam bir güce kavuştuktan sonra da yurttaşlanndan korkma- ya başlıyor. - Peki gücü giderek artan devletinbu çağdışı uyçutoma- sryla başa çıkabümenin bir yolu varmı? Dünyadaki bütün insan- lann ortak mücadelesi ge- rekli işkenceyle başa çıkabil- mek için. Sürekli bir ileti- şim agı ve dayanışma sağlan- malı. Devletle, ülke içinde si- viltoplumörgütleri mücade- le etmeli. Ancak baskmın çok arttığı durumlarda bu örgütler de tamamen etkisiz kalabiliyor. Bu nedenle asıl çözüm birülkedeki insanla- nn haklannın başka devlet- ler ve başka halklar tarafın- dan korunması bence. Ör- neğin Türkiye'ye geldığim- de Cumartesi Anneleri'nin öyküsünü dinledim. Şili'de annelerin şiddetle mücade- lesinin çok etkin bir rol oy- nadığını görüp sevinmiştik. Türkiye'de halkın. bu anne- leri yalnız bırakması çok il- ginç. Sanınm bu konuda uluslararası desteğe ihtiyacı var Türkiye'deki annelerin. CD ile Çağdaş Türk Müziğinden Soluklar dizisi Kühur Servisi- BiIkent Senfoni Orkestrası (BAS- SO), bugün şefRodolfo Bonucci yönetiminde bir konser verecek. UhiCe- mal Erkin'in Ba>ram U\ertürü ve Keman Kon- çertosu'nun seslendirile- ceği konserin solisti ise Rus keman sanatçısı Anastasia Chebotareva. O. Respighi'nin Roma Çeşmesi ve Roma Bay- ramı adlı yapıtlannın da seslendirileceği konsenn canlı ses kaydı >apıla- cak. Daha sonra gerçek- leştirilecek olan stüdyo çalışmalanyla ise L'lvı Cemal Erkin'in Bayram U\ertürü ve Keman Kon- çertosu, Chebotareva'nın yorumuyla müzıksever- lere sunulacak. Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatla- n Fakültesi, Cumhuriye- tın 75. yılı etkinlikleri kapsamında, Bilkent Akademik Konserler Di- zisi'ne katılan yabancı sanatçılan Türk besteci- lerin yapıtlannı yorumla- maya yönlendiriyor. Türk bestecilerinın ya- pıtlannı jabancı sanatçı- lara benimsetmek, reper- tuvarlanna aldırmak \e uluslararası tanıtımda dünyada olumlu sonuçlar ahnmış yeni bir yöntem geliştirmek üzere başla- tılan bu yönlendirmede 'uluslararası üne sahip sanatçılarla", uluslarara- sı yanşmalarda derece- leri bulunan, şimdiden tanınan ve büyük bir ge- lecek vaat ede/ı yorumcu- lar temel olarak alınıyor. Çağdaş Türk Müz^in- den Soluklar başlıklı se- ride gerçekleştirilecek olan CD'lerin yurtıçinde ve yurtdışında da dağıtı- mı, değışık evrelerinin yayın katologlannda yer alması planlanıyor. 2000 yılına dek çok sayıda Türk eseri bu kapsama alınacak. Bu tarihe dek sağlana- cak olan birikimle. BAS- SO ile 2000 yılındager- çekleştirecek tüm etkin- likler, Türk \e yabancı sanatçıların yorumu ile Türk bestecilerine aynla- cak. Aynca, Bilkent Müzik ve Sahne Sanatları Fa- kültesi ve Müzık Hazır- lık Okulu eğitımınde de ağırlıklı olarak Türk bes- tecilennin yapıtlannın in- celeneceği, eğitim, sınav ve öğrencı konserlen dü- zeyinde de Türk besteci- lerinın yapıtlannın ses- lendirileceği çeşitli kon- ferans, panel \e imza günleri gibi etkinlikler gerçekleştirilecek. Bil- kent Müzik ve Sahne Sa- natlan Fakültesi Dekanı Ersin Onay, fakülte adına 2000 yılını müzikte 'Türk BestecflerT >i lı ola- rak kutlama çağnsı ya- pıyor. BHgi'de Sinema : • Kültür Servisi - Istanbul Bilgi Üniversitesi'nde 16 Kasım-30 Aralık tarihleri arasında sinematografik etkinlik ve gösterileri gerçekleştirilecek. Türk filmlerinin de gösterileceği etkinlikler çerçevesinde Türk yönetmenlerin katılacağı paneller yoluvla da Türk sineması üzerine sağlıklı bir tartışma ortamı yarahlması planlanıyor. Umut Sanat Ürünleri ile olan işbirliği çerçevesinde Seven, Leavıng La Vegas, The Pillovv Book, Germinal, Dalgalan Aşmak gibi filmler yeniden gösterilecek. 'Designer's Aphrodısıac' adlı bölümde günümüz beklentilerine ve oluşan yeni ilgi alanlanna göre seçilen avangard. deneysel ve underground filmlerden oluşuyor Cumhunyet'in 75. yılı etkinlikleri kapsamında Türsak \e Tarih Vakfı işbirliğiyle gerçekleşen 'Uluslararası Sinema-Tarih Bulusması' Film Festivali Brian Lappıng'in yönettiği belgeseller \e Türk ve yabancı belgesel yapımcılannın katılacağı seminerler düzenlenecek. (286 10 60) Türk resminde soyut egilimler • Küitür Servisi - Dışbank tarafından Atatürk Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen 'Türk Resminde Soyut Egılimler" başlıklı sergi 4 Aralık'a dek görülebilir. Organizasyonu Galeri Baraz tarafından yapılan sergi. Türk resim dinamiklen içinde 1950 yıllanndan itibaren başlayan soyut sanat ifadelerinin özgün örneklerini. zengın bir sunuşla topluma tanıtmayı amaçlıyor. Sergide 61 sanatçının yapıtlan yer alıyor. Dulcinea'dan caz konserleri • Kültür Senisi - Geleneksel Dulcinea Konserleri devam ediyor. 1998-99 sezonunda caz müzıği ve günümüz ritimleriyie cazın kaynaştığı dıger müzık türlerini müzıkseverlerle buluşturan Dulcinea Cafe ikinci konserini 19 Kasım Perşembe günü gerçekleştırecek. Saat 23.00'te baslayacak konserde; Sarp Maden, Mahmut Yalay, Ateş Sezer ve tmer Demirer'den olusan Sarp Maden Group cazseverlerle buluşacak. ilk konserlerini Akbank 8. Uluslararası Caz Festivali kapsamında ve Pozitif organizatörlügürıde gerçekleştiren Dulcinea; sezona Türkiye'den ve tüm dünyadan seçkin caz müzisyenlerinin katılacağı konserlerle devam edecek. (245 10 39) BUGÜN • AKSAINAT'ta Viyana Filarmoni Orkesrrası'nm Mozart'ın 'Coronation Mass' adlı eserini seslendirdiği konser saat 12.30'da. Berlin Filarmoni Orkestrasf nın Beethown'ın 6. ve 7. senfonilerini seslendirdiği konser ise saat I9.00'da laser-disc'ten izlenebilir/252 55 00) • BORUSAN KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat 19.00'da, akordeonda Muammer Ketencioğlu. kanunda Halil Karaduman eşliğınde Semanın sunacağı 'Sema Mustafa Kemal İçin Söylüyor' başlıklı konser yer alıyor. (292 06 55) M NÂZLM HtKMET KÜLTÜR VAKFI nda Nevzat Şenol, Konur Ertop, Kemal Bek, Esat Kural ve Tuğrul Tanyol'un konuşmacı oiarak katıldıklan 'Ölümünün 40. Yılında Yataya Kemal' başlıklı söyleşi saat 18.30'dan itibaren ızknebilir. (292 09 69) • CRR'de saat 19.30'da Rus Devlet Oda Korosu'nun 17. ve 20. yüzyıl koro müziğinden örnekleri seslendirecekleri konser izlenebılır. (231 54 98)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle