22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17KASIM1998SAL 14 KULTUR SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL Şiddet, cinsellik, medya ve toplumsal çılgınlıkOnlü tngiliz komedyen Ben Ehon'ın "POpcorn" adlı oyunu şu anda Paris ve Londra'da en çok seyirci toplayan yapıt- lar arasında yer alıyor. Broadvvay'de ise henüz sahneye konma aşamasmda. Dor- men Tıyatrosu elini Broadvvay'den da- ha çabuk tutarak oyunu Tank Günersd'ın çevirisiyle, 6 Kasım'da, Beşevler'deki MEB Şûra Salonu'nda Ankara seyirci- sinın karşısına çıkardı. "Pbpcorn" 22 Kasım'a dek Ankara'da. İstanbul'daki açılışın bu tarihten sonra yapılacağı an- laşıhyor. Birkaç yıl önce Tiyatro Stüdyosu ta- rafından sahnelenen, başrollerini Ha- luk Bilginer ve Ahmet Levendoğlu'nun o\nadığı "DerinBirSoluk.'\J'"adlı oyu- nu izlemişseniz, Ben Elton'ı tanıyorsu- nuz sayılır. İngiliz tiyatrosunun ve sine- masının son otuz yılda bir dolu yetkin ömeğinı ürettiği "karagüldürü''türün- de etkıleyici ürünler veren bir tiyatro adamı. İngiliz dilini kullanmada ve di- yalog kotarmada sonderece hünerli bir kalem ustası. Üstelik. 2000'li yıllara gırmek üzere olan dünyamızın en geliş- miş sayılan toplumlanna "karaala>r "ın oklannı yağdınrken, sahnede yarattığı çarpıcı durumlar ve görsel-işitsel çeki- cilik nedeniyle tecimsel başanyı da ku- caklamış bir yazar. "Pbpcorn", tipik bir Dormen Tiyat- rosu oyunu değil. Oyunu Tiyatro Stüd- yosu da sahneleyebilirdi, devlet ya da Şe- hirTiyatrolan da; dahası. belki de Dost- lar Tiyatrosu... Oyunu taşıyan sanatçı- lar da "kıdemli yıldızlar'' arasından de- ğil, genç kusak Dormen oyunculan ara- sından seçilmiş. Haldun Dormen'in sahne düzeniyle sunulan yapımın çev- re tasanmı Osman Şengezer'in, giysi tasanmı Güler Vlgft'in. Tüm uygar dünyanın. basında, sine- mada ve görûntülü medyada en geçer- li "meta" olarak okurun ve izleyicinin • Dormen, Tiyatrosu'nun alışılagelmiş çizgisinin dışına çıktığı Ben Elton'un 'Pop Corn'u bir başyapıt değil kuşkusuz. Ama iletisini teatral çekiciliğini hiç yitirmeden, zamanlaması doğru bir oyun. En vurucu yanı da 'son'u. Elton, 2O.yüzyıl uygarlığının yatak odalanmıza dek soktuğu 'teknolojik harika' televizyonun, hepimizi eşiğine getirdiği 'ilkelliği' sergiliyor. önüne sürûlen cinsellik ve şiddet olgu- lanndan yaka silktiği bir dönemi yaşı- yoruz. Bu olgulan geçerli "meta" ola- rak kamuoyuna yutturan medya mensup- lannın, sinema yönetmenlerinin savun- masını da biliyoruz. Şiddet ve cinsellik görüntülerinin ve taşıdıklan öykülerin "eteştireT bir yaklaşımla, kamuyu uyar- ma adına sunulduğu savunuluyor. Bizim deyişimizle, "ibret olsun" diye. Ben Elton ışte bu sav bağlamında. şiddet ve cinsellik olgulannı sorgula- yarak, yalnız "şiddet ve cinsellik göste- rerek" toplumsal eleştiri yaptıklarını öne süren sanatçı takımını ve medya üyelerini değil, kendilerini uyuşturucu bagımlılığından öte bir "köleliğe tut- sak" etmiş "medya bağunhlarTnı. bir başka deyişle hepimizi topa tutuyor. Oyunu " 16yaşından küçüklerin izleme- sinin uygun olmayabileceği'" belirleme- si, sahnede açık saçık sözlerin ya da gö- rüntülerin yeraldığı izlenimini uyandı- nyor. Oysa uyan sahnede yer alan şid- det görüntüleriyle ilişkili daha çok. Elton, "DerinBirSolukATdayansı- yan "ingilizJiğin" tam tersine, bu oyun- da, "Popcorn" adından da anlaşılacağı gibı, Amerikan kültürüne dalış yaparak "Amerikanca'' bir oyun üretmiş. Hollywood'dayız. Dışanda, uzun sü- redir Los Angeles'ı kana boyayan 'Ma- ğaza KatiUeri' iş tutarken, sinema dün- yasında, "ara dışT olduğunu söyleye- rek "ibret-iâlenT şiddet filmleri yapan yönetmen Bruce'un ukalalıkJannı izle- mekteyiz. Hollyvvood tarzı klişelerden nefret eden yönetmenimız, daha oyunun başın- da Oscar Ödülü'ne değer bulununca yelkenleri suya indiriveriyor. Bruce'un filmlerinin de "küşe r 'nin birparçası ol- duğu böylece izleyici gözünde belgele- niyor. Oyunun geri kalan "büyük" bölûmü ise Bruce'un "malikâne"'sinin salonun- da geçiyor. lki perde boyunca... Ben El- ton, Oscar gecesinin devamında, Bru- ce'tan iyi bir rol kapma heveslisi, Play- boy orta sayfa kızlanndan Brooke'u (Şebnem Ozinal), Bruce'un boşanmak üzere olduğu nafaka arsızı kansı Farrah'ı (Gülbüı Yeşfl), kızı Velvet'ı (Seda Din- ler), yapımcısı Karl'ı (Kaan Çakır) ve Bruce'un kendisini Hollyvvood'un "yal- dızlı sahteliğüıden" çekip, bu çatı altın- da, gercek şiddetin ve şiddetin yan ûrü- nü olarak gösterilen cinselliğin temsil- cisi olan "gerçek" Mağaza Katüleri (Ha- lit Ergenç ve Güneş Berberoğlu) ile yüzyüze getiriyor. Bir an bile bunalma- dan izlerken, güldürü duyarlığınızın "kara"ya bulandığını adım adım duy- duğunuz. "sevimli" kavramını hiçbir noktasına yerleştiremedığiniz bir seyir- likle karşı karşıyasınız. Bir başyapıt değil kuşkusuz "Pop- corn". Ama iletisini teatral çekiciliğini hiç yitirmeden veren, zamanlaması doğ- ru, sağlam bir oyun. En vurucu yanı da "son"u. Elton, 20. yüzyıl uygarlığının yatak odalanmıza dek soktuğu "tekno- lojikharika" telev ızyonun, hepimizi eşi- ğine getirdiği "ilkeÛigi'' sergiliyor. Ka- nırta kanırta değil, bir iki sözcüİde... El- ton'ın Amerikanca oyunu, Ingilizlere özgü "ince alay"la noktalanıyor. "Fopcorn",lVIichaelCainegibi, sine- mada İngiliz kara güldürüsüne damga- sını vurmuş oyunculann harcı bir oyun. Bu nedenle, genç oyuncu kadrosunu başlangıçta yadırgıyorsunuz. (Ne yazık ki eleştirmenler 'ilkgece' aksamalanna da tanık oluyor). Ancak kısa süre için- de oyun da, sanatçılar da kavrayıveriyor salon dolusu seyirciyi. Şebnem Ozinal, Playboy Kızı "ndaki parlak görüntüsüy- le başlayarak, adım adım yaşadığı dö- nüşüm sonucunda baştaki konumunun tam karşıtı konuma girerken, bir yandan da görsel etkiyi baştan sona denetleyen oyunculardan biri. Oyunun dinamolan ise Mağaza Katilleri'ni oynayan Güneş Berberoğlu ve Halit Ergenç. Her ikisi de, "malikâne"dekilere karşıt sınıfsal ve kültürel konumlan içinde. hem seyirlik zenginliği olan hem de oyuncuya katkı sağlayan "doğurgan" rollerini rahatça dolduruyorlar. Ancak, sahne olayının başansı, öteki (daha az görsel vurucu- luğu olan) rollerdeki sanatçılann den- geli yorumlanyla bütünleniyor. Haldun Dormen, alışılagelmiş çizgi- sinin dışına çıkan bır oyuna imza ata- rak, hem yetişrirdiği gençleri "farklı" ti- yatro anlayışlanyla buluşturmuş, hem de Dormen Tiyatrosu'nun önünü açmış oluyor. 47 yıl sonra Alman Pen kulüpleri birleşti GÜNERYÜREKLİK BERLtN - Ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra biri Doğu'da, diğeri Batı'da ikiye aynlan Alman Pen Ku- lüplen. 29-31 Ekim günleri Dresden'de gerçekleşti- rilen delegeler toplantısıyla tekrar birleşti. Birleşen Alman Pen Kulübü'nün başkanlığına da Doğu Abnan* yalı yazar Christoph Hein getirildi. Christoph Hein iki Almanya arası denge unsuru bir yazar olarak bi- liniyor. 47 yıl aradan sonra birleşen Alman Pen Ku- lüpmerkezınin Darmstadtolması kararlaştınldı. Böy- lece, savaş sonrası iki Almanya'nın bölünen kültür- sanat kurumlanndan biri daha "tek" olma sıfatını el- de etti. Savaştan sonra bölünen Almanya'da biri Batı'da, diğeri Doğu'da iki ayn rejim, iki ayn sistem, iki ay- n dün> a, iki ayn sendikalaşma oluşmuştu. Gerçi Do- ğu'da Sosyalist Birlik Partisi egemendi. Ama orada da Batı'da olduğu gibi bir Hıristiyan Demokrat Par- tisi (CDU) vardı. Almanya'nın bölünmüşlüğünün en canlı ömeğınin yaşandığı yer ise Berlin'di. tki Alman- ya gibi, iki de Berlin vardı: Doğu Berlin, Batı Ber- İin... Ve Berlin'de de her şey iki taneydi; biri Batı'da, diğen Doğu'da iki Alman Operası (Deutsche Oper), iki Sanatlar Akademisi (Akademie der Künste), iki Ulusal Galeri (National Galerie) vardı. İki Pen'in kaynaşma sflreci Du\ arlar yıkıldıktan sonra bunlar çok zor da olsa, teker teker birleşıyorlar şimdi. Zor olmasının nede- ni, kurumlann bağlı olduklan sistemden kaynakla- nan görüş aynlıklanndan ve özellikle Baü Almanya- iı sanatçılann, Doğu'daki meslektaşlannı gizli haber alma örgütü Stasi hesabına çalışmış olmakla suçla- malanndan kaynaklanıyordu. Nitekim, Doğu ve Ba- tı Pen Kulüpleri'nin birleşmesi için yapılan çalışma- lar duvarlar yıkıldıktan sonra tam 8 yıl sürdü. 1951 yılında bölünen Alman Pen Kulübü'nün tekrar bir- İeşmesi ıçin duvarlar yıkıldıktan hemen sonra, 1990'ın Mayıs ayında Batı Pen tarafindan yapılan ilk girişim. Doğu Almanya'nın eski Külrür Bakanı Klaus Höpc- ke'nin Doğu Alman Pen Kulübü'nün üyesi olduğu gerekçesıyle hemen geri çe\Tİldi. Tam üç yıllık bir sessizlikten sonra ikinci girişim yine Batı Pen'den gel- di ve Darmstadt'ta yapılan kongreden, "Doğu Pen'e komünistrejimintemsücüeri dahil olduğu sürece bir- leşilmeyecek" kararı çıktı. BugelişmelerbaştaBan'da- ki Alman yazarlar arasında sert ve yoğun tartışma- lara yol açtı. Bölünmeler, üyelikten istifa edenler, birleşmeye karşı çıkan delegeleri protesto etmek için Batı Pen'den aynlıp, Doğu Pen'e geçenler oldu. 1995'in Mayıs ayında aralannda Gfinter Grass, Jo- hannes Mario Simmel gibı ünlü yazarlann da bulun- duğu 62 Batı Pen üyesi Doğu Pen'e de üye oldu. Çif- te Pen üyeliğine akın başladı ve giderek büyüyen bir- leşme sorunu her Pen kongresinde gündemin birin- ci maddesinde yerini aldı. Tartışmalar, çatışmalar, yazılı-sözlü kapışmalar 1995-96 yıllannda doruğa ulaştı. Londra'daki Pen Merkezi her iki Alman Pen Kulübü'ne de birer çağn yaparak "banş ve bağtşla- manın" Dünya Yazarlar Birliği 'nin kuruluş ilkelerin- den bin oldugunu hatırlattı ve birleşmelerini istedi. Üyeler arasındaki eski Doğu Alman rejiminin ajan- lannın bulunup bulunmadığını araştırmak, böylece iki Pen Kulüp'ün birleşmesinde en büyük engel teş- kil eden sorunu açıklığa kavuşturmak için 1995'in Kasım ayında 1 Doğu ve Batı Pen Kulüpleri arasında ortak bir komisyon oluşturuldu ve bir yıl sonra he- defe ulaşıldı, delegeler bırleşme hazırlıklannın baş- latılması karannı aldılar. Bu sefer birleşme hazırlık- lannı sürdürecek komisyon üyelerine karşı çıkanlar, Batı Pen 'i amaçlanndan sapmakla suçlayanlar ve bır- leşmeyi çok hızh bulanlar, yine üyelikten istifa eden- ler oldu. Sayısız toplantılardan. olağan-olağanüstü kong- relerden sonra nihayet iki Pen Kulüp 29-31 Ekim 1998 günleri yapılan ortak kongrede oyçoğunluğu ile birleşti. Birleşti, ama iki Almanya'nın birleşmesi gibi "yapay* bır birleşme oldu. lki ayn rejimin belirlediği görüş aynlıklan, dünyaya, olaylara bakış farklılıklan yine de varlığını sürdürüyor ve daha uzun bir süre de sürdüreceğe benziyor. Yani "kaynaşma" olmadı, sorunlar devam ediyor. Duvarlar yıkılmadan önce Doğu Alman rejımine ve Stasi'ye karşı yaptığı sert eleştirileriyle Batı Almanyalı yazarlann da desteğini ve güvenini kazanan Christoph Hein bakalım iki Pen'in kaynaşmasını sağlayabilecek mi? Pen 'den Başbakan Mesut Yümaz'a mektup lki Pen'in birleşmesi için yapılan ortak kongrede, Türkiye'deki tutuklu yazarlardan İsmail Beşikçi ile Eşber \ağmurdereü'yi desteklemek amacıyla kaleme alınıp gönderilecek mektuplar da hararetli tartışmalara neden oldu. Mektup kime gönderilmeliydi? Başbakan Mesut Yümaz'a mı, yoksa başka bir adrese mi? Mektubun içeriği nasıl olmalıydı? Rica edici mi, yoksa kesin bir dille talep edici mi? Yazarlann af edilmeleri mi istenmeliydi, yoksa serbest bırakılmalan mı talep edilmeliydi? Derhal mi serbest bırakılsınlardı, yoksa en kısa zamanda mı? Tüm bu sorular, tahmin edilebileceği gibi, Doğu- Batı Pen Kulübü üyelerinin yoğun tartışmalanna yol açtı. Sonunda, biri İsmail Beşikçi, diğeri Eşber Yağmurdereli için Başbakan Mesut Yılmaz'a "rica edici" iki mektup yazılmasına karar verildi. Mektuplarda, Birleşmiş Milletler Insan Haklan Deklarasyonu'na Türkiye'nın de imza attığı, o nedenle fîkir özgürlüğünü kısıtlamaması gerektiği hatırlatıldı, Mesut Yılmaz'dan durumun yeniden gözden geçirilmesine aracı ve serbest bırakılmalan için yardımcı olması "önemle" rica edildi. Dresden'deki Birleşme Kongresi'ne hapisten kısa bir süre önce çıkan Iranlı yazar Faraj Sarkuhi iİe Nijeryalı yazar Ogaga Ifovvodo konuk olarak katıldılar. PORTRE/CHRISTOPH HEIN 1944 yılında Silezya'da doğdu. Çocukluğunu Saksonya'nm küçuk bir" kasabasmda geçirdi. Babası papaz olduğu gerekçesıyle Demokratik Almanya Cumhuriyeti'nde (DDR) yüksekokula gitmesine izin verilmediği için liseyi (Gymnasium) Batı Berlin'de bitirdi. 1960 yılından iribaren tekrar DDR'de yaşamaya başladı. Doğu Berlin'deki Halk Sahnesi'nde (Volksbühne) ünlü yönetmen Benno Besson ile birlikte çalıştı. 70'li yıllardan itibaren tiyatro oyunlanyla, 80'li yıllardan itibaren de "Drachenblut (Ejderha Kanı)" ve "Der Fremde Freund (Yabancı .\rkadaş)" gibi roman, öykü. deneme yazılanyla dikkat çekti. Yazılannda sürekli olarak, DDR'deki korku, muhbirlik, kendini aldatma, dışlanma ya da uyum sağlama gibi sosyalist sistemin aksayan sakat yanlannı dile getirdi. DDR'nin çökeceğini daha 1974 yılından itibaren tam 11 kez yazılanyla tekrarladı ve duvarlar yıkıldıktan sonra kendisine "Sismograf Yazar" lakabı takıldı. DDR'de yazdığı son tiyatro oyunu, tıkanan sistemin çöküşünü anlattıği "Die Ritter der Tafeirande (Yuvarlak Masa Şövalyeleri)'' oldu. Oyun duvarlar yıkılmadan önce 1989'un Mayıs ayında Dresden Devlet Tiyatrosu'nda ilk kez oynandığında Devlet ve Sosyalist Birlik Partisi (SED) Başkanı Erich Honecker henüz bütün gücüyle iktidardaydı. Edebiyat eleştirmenlerinin "Moraüst (Ahlakçı)" nitelemesini kabul etmeyen Hein. DDR yıkıldıktan sonra yazdığı ilk tiyatro oyunu "Randow"da Almanya-Polonya smınndaki insanlann değişen sistem içindeki çabalannı ele aldı. Christoph Hein, DDR yıllannda sadece kalemi ile mücadele veren bir yazar olarak kalmadı. O, 1987 yılında Doğu Alman yayınevlerinin sansür uygulamasına başkaldıran ilk DDR'li yazardı. 4 Kasım 1989 günü Doğu Berlin'deki Alexanderplatz Meydanı'nda düzenlenen mitingde yanm milyon insana seslenen de o idi. Doğu ile Batı Alman Pen Kulüpleri'nin birleşmesi için her iki tarafin da desteğini alarak arabuluculuk yapan Christoph Hein'ı şimdi, iki ayn sistemin yazarlannın kaynaşması ve ortak bir yazm dünyası oluşması için oldukça zor bir mücadele bekliyor. Herbert von Karajan'ın 4 Yaşamı ve EserlerF Karajan'ınfotoğrafsergisiAksanat'ta yer alıyor. Külrür Servisi - Herbert von Karajan'ın Yaşamı ve Eserieri başhklı fotoğraf sergisi, 28 Kasım'a dek Aksanat'ta yer alacak. Sergıde Siegfried Lautenvasser, UUi Skoruppa. LTi Markle, Hubert Schipp. Emil Perauer, Hills Harris, Arthur Umboh. Helmut Schaffler ve Gabriela Brandenstein'ın fotoğraflan yer alıyor. Aksanat'ta ay boyunca Herbert von Karajan'ın yönettiği konserler lazer-diskten müzikseverlerin beğenisine sunulacak. Aksanat'ta bugün saat 12. 30'da Viyana Filarmoni Orkestrası'nın Mozart'ın Coronation Mask. 19.00'da Berlin Filarmoni Orkestrası'nın Beethoven'ın 6 ve 7. senfonilerini yorumladığı konserler dinlenebilecek. Berlin Filarmoni Orkestrası'nın 19 Kasım Perşembe günü saat 12.30'da yer alan konserinde ise Strauss'un 'Bir Kahramanın Yaşamı- Ölüm ve Değişim, Metamorfozlar' adlı yapıtı yorumlanıyor. 20 Kasım Cuma günü saat 12.30'da Berlin Filarmoni Orkestrası'nın yeni yıl arifesi konseri lazer-diskten müzikseverlerin beğenisine sunulacak. Konserde Von Weber. Leoncavallo, Puccini, Liszt ve Ravel'in yapıtlan seslendinliyor. 21 Kasım Cuma günü saat 12.00'de Viyana Filarmoni Orkestrası'nın Mozart'ın Don Giovanni yapıtmı yorumladığı konser. saat 16.00'da ise Berlin Filarmoni Orkestrası'nın Beethoven'ın 9. Senfonisini seslendirdiği konser dinlenebüir. 24 Kasım Salı günü saat 12. 30'da Viyana Filarmoni Orkestrası'nın Viyana Devlet Operası Korosu ve Sofya Ulusal Operası Korosu eşliğinde Verdi'nin Requiem'ini yorumladığı konser. saat 19.00'da Viyana Filarmoni Orkestrası'nın konseri yer alacak. Konserde Mozarfın Requiem'i seslendiriliyor. 26 Kasım'da saat 12.30'da Karajan yönetimindeki Berlin Filarmoni Orkestrasf ndan Bruckner'in 8. Senfonisi. 27 Kasım'da saat 12. 30'da yine Berlin Filarmoni Orkestrasf ndan Beethoven'ın 1 & 8. Senfonisi, 28 Kasım'da saat 12.00'de Viyana Filarmoni Orkestrasf ndan Verdi'nin Falstaff adlı yapıtı dinlenebüir. YAZ1ODASI SELEYl tLERİ Yazıda Kalsın Bir iki haftaönceydi. Küçük Sahne'deMihriMüş- fık: Ûlü Bir Kelebek'in son provalanndan birinin ön- cesiydi. Havalar daha büsbütün serinlememişti. Küçük Sahne'nin sahnesi Beyoğlu'na bakıyor, kulisteki pen- cereleraçık, öğle saati, caddenin müzikli gürültüsü. Çolpan llhan'la ikimiz dekor başındaydık. Tunç Yalman geldi. Gözümün önünden>4/f/ Derece Uzak geçmeye koyuldu: Çok az oyundan bunca etkilen- dim. Bu eseri Tunç Yalman bize iyi ki armağan etti diye düşündüm. Tunç Yalman ziyaretimize gelmiş. Teşekkür ettik. "Ikinizi birlikte bulmam iyi oldu" diyordu. Sonra anlattı: Dokuz yaşındayken annesi babasıy- la, Rezzan ve Ahmet Emin Yalman la Amerika'ya gitmiş. Orada Mihri Müşfik Hanım'ı tanımış. Donakaldım. Mihri Müşfik, Rezzan Hanım'ın portresini yapmış. Portre Amerika'daymış. Fotoğrafını çektirecek Sa- yın Tunç Yalman; bu fotoğrafı tiyatronun fuayesinde sergileyeceğiz. Bizi düşünmesi büyük incelikti. Dokuz yaşındaki çocuğun, otuzlann bu öyküsünün Ölü BirKelebek'e nekadaryaraşacağıgönlümetakıldı. Keşke daha ön- ce görüşebilseydim Tunç Yalman'la. Amerika, siyasal çalkantılardaki Ahmet Emin Bey, Rezzan Hanım, çocuk Tunç Yalman ve Mihri Ha- nım... Ah bu anılar, diyordum, Tunç Yalman anılannı yaz- sa diyordum. öyle etkileyici şeyler anlattı ki, bunlar ille yazıya geçmeli diyordum. Ustamız Behçet Necatigil'in imzaladığı bir kitap var bende: Üç Tunınçlar/ 6 kısa oyun. Adayişında şöyle yazmıştı Necatigil: "Heryaşantı bir yazıya yan- sısaydı." Tunç Yalman'ın anlattıklan işte bir yazıya yansıma- h. Birkaç gün sonra degerli arkadaşım Feride Çiçe- koğlu'yla buluştuk. Feride Istanbul dergisınin... bi- ricik Istanbul dergısinın yeni sayısını armağan etti. 49. sayfada Leyiâ Neyzi, Tunç Yalman'ın anılannı kale- me getiriyor. Şaşırmadım desem yalan olur. Birbirinden hatıralı fotoğraflarla bezenmiş bu an- lamlı yazıda Yalman ailesi bir kez daha yaşryor. Muh- sin Ertuğrul da yaşıyor, Şehir Tiyatrosu'nun bazı yıllan da. Bu bir ilk adım bence. Tunç Yalman'ın anılan dile- rim yakın gelecekte bir "kitap" olsun. Istanbul dergisinde her zamanki gibi önemli yazı- lar, belgesel fotoğraflar yer alıyor. Anmadan geçe- mem: Çağatay Anadol'un "Nakkaş HaydarSoka- ğı 'nda Zaman" anıdan toplumbilimsel çizgiye bir in- celik başlı başına. "Cibali Tütün ve Sigara Fabrika- s/"nda koskoca bir geçmiş; "Istanbul ve Cumhuri- yet" bölümünde handiyse gözyaşı... Geçmişi anmamayı, dahası yok etmeyi çoğumuz yanna açılmak sanıyor. Geçmişini bilmeyen, geçmi- şinin bilincine varmamış, bu bilinci özümseyememiş biryann nasıl olabilir? Nasıl oldugunu 'bugünümüz'e bakarak saptayabiliriz. ^...Tunç^Yalman anılannda 'vermut' içilen yıüan dile . ğefîriyor Şaraptı, viskiydi, cindi bunlar pekgörülmü- yor evlerde, sofralarda. Çağnşımlarla geldi: 1950'lerin iyice sonu. Annem- le babamın evlilikyıldönümleri, Boğaz'da, galibaTa- rabya'da yan lokanta yan lüks çayevi bir mekân. Ak- şamüstü, annemle babam vermut içiyorlar, ablam- la ikimizin önünde muska börekleri. Vermut içişe epey şaşıyorum, annemle babam vermut içerken ilk görüşüm. Tunç Yalman'ın saptayımı olmasaydı, o gün, o yıl- dönümü belleğin bir köşesinde sönecekti. Şimdi sa- yısız çağnşımla dolanıyor. Diyeceğim: Anılarda kalmasın. Yazıya geçsin, tıp- kı Necatigil'in yazdığı gibi, yazıda kalsın her yaşan- tı. Takvimdeİz Bırakan: "Martı bir çığırtkan, denizl satar çocuklara işpor- tasında." Oktay Rrfat, Denize Doğru Konuşma, Adam Yayınlan, 1982. Devlet Opera ve Balesi • Külrür Servisi - Iskandinavya turnesine dün Oslo'da başlayan Devlet Opera ve Balesi bugün Kopenhag'da sahne alıyor. Turnenin repertuvannda; 'Fırat'a Ağıt', 'Carmen Süiti' ve 'Yoz Döngü' isimli gösteriler yer alıyor. 19 Kasım'da Stockholm'e gidecek olan 25 kişilik topluluk 21 Kasım'da Helsinki'deki gösteriyle turnesini tamamlayacak. La Chelidoine'dan Derya GiMi • Külrür Servisi - Istanbul Fransız Külrür Merkezi, Necati Cumalı'nın 'Derya Gülü' adlı oyununu ilk kez Fransa'da sergileyen Fransız 'La Chelidoine' kumpanyasını ağırlayacak. Kumpanya, 'Derya Gülü'nü (La Rose des Mers) Mehmet Tepe ve Philippe Demarle'ın çevirisi ve Pierre Vial'in rejisörlüğünde, Bruno Balp, Sylvie Peyronnet ve Claude Montagne'nin yorumlanyla Paris'in 'La Caravelle" kumpanyası ile birlikte 8 Temmuz-10 Ağustos tarihleri arasında 'Estrade de La Chelidoine'da, daha sonra da 1997-98 sezonu içinde tüm Fransa'da sahnelemiş ve büyük ilgi görmüştü. Türk-Fransız kültürel ve sanatsal işbirh'ğinin ürünü olan oyun bu akşam saat 20.30'da 'Cumhuriyetimizin 75. Yılı Anısına Uluslararası Külrür Günleri' çerçevesinde Harbiye Muhsin Ertugrul Sahnesi'nde sahnelenecek. Sanat Egitimi ve Kimlik' • Kultür Servisj. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde 18-19 Kasım tarihlerinde 'Sanat Eğitimi V e Kimlik' başhklı bir sempozyum düzenlenecek.Yann saat 10.30'da Prof. Dr. Hüsamettin Koçan'uı açılış konuşmasıyla başlayacak olan sempozyumun ilk oturumu 10.45- 12.30 arasında gerçekleşecek. Prof. Dr. Tayfun Erdoğmuş'un yöneteceği oturuma Saim Akçıl, Bedri Baykam, Önder Foçan, Levent Kırca, Ule - Müldür, Tan Ora] ve Yavuz Özkan katılacaklar. 14.00-15.30 arasmda gerçekleşecek Prof. Dr Fevzi Karakoç yönetımjndeki II. Oturum'da ise Oğuz Aral, Mahir Gia^ray Feyza Hepçilingirler, Gülsün Karamustafa ve Murathan Mungan söz alacaklar. 19 Kasım Perşçmbe günü saat 10.30-12.30 arasında gerçekleşecek üçüncü oturumun başkanı Prof. Dr. Güngör Güner Oturuma Ayla Algan, Orhan Alkaya, Candeğer Furnm, Ahmet Gülhan, Can Kozlu, Şahika Tekandve Serra Yılmaz katılacaklar. Hüsamettin Koçan'ın yöneteceği ve Hulki Aktunç, Alev Alath, Errls Batur, Cengiz Bektaş ve Erol Uras'm karılacii, ikinci otururn ise 14.00-15.30 arasında izlenebjiu-
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle