Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17KASIM1998SAL
14 KULTUR
SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL
Şiddet, cinsellik, medya ve toplumsal çılgınlıkOnlü tngiliz komedyen Ben Ehon'ın
"POpcorn" adlı oyunu şu anda Paris ve
Londra'da en çok seyirci toplayan yapıt-
lar arasında yer alıyor. Broadvvay'de ise
henüz sahneye konma aşamasmda. Dor-
men Tıyatrosu elini Broadvvay'den da-
ha çabuk tutarak oyunu Tank Günersd'ın
çevirisiyle, 6 Kasım'da, Beşevler'deki
MEB Şûra Salonu'nda Ankara seyirci-
sinın karşısına çıkardı. "Pbpcorn" 22
Kasım'a dek Ankara'da. İstanbul'daki
açılışın bu tarihten sonra yapılacağı an-
laşıhyor.
Birkaç yıl önce Tiyatro Stüdyosu ta-
rafından sahnelenen, başrollerini Ha-
luk Bilginer ve Ahmet Levendoğlu'nun
o\nadığı "DerinBirSoluk.'\J'"adlı oyu-
nu izlemişseniz, Ben Elton'ı tanıyorsu-
nuz sayılır. İngiliz tiyatrosunun ve sine-
masının son otuz yılda bir dolu yetkin
ömeğinı ürettiği "karagüldürü''türün-
de etkıleyici ürünler veren bir tiyatro
adamı. İngiliz dilini kullanmada ve di-
yalog kotarmada sonderece hünerli bir
kalem ustası. Üstelik. 2000'li yıllara
gırmek üzere olan dünyamızın en geliş-
miş sayılan toplumlanna "karaala>r
"ın
oklannı yağdınrken, sahnede yarattığı
çarpıcı durumlar ve görsel-işitsel çeki-
cilik nedeniyle tecimsel başanyı da ku-
caklamış bir yazar.
"Pbpcorn", tipik bir Dormen Tiyat-
rosu oyunu değil. Oyunu Tiyatro Stüd-
yosu da sahneleyebilirdi, devlet ya da Şe-
hirTiyatrolan da; dahası. belki de Dost-
lar Tiyatrosu... Oyunu taşıyan sanatçı-
lar da "kıdemli yıldızlar'' arasından de-
ğil, genç kusak Dormen oyunculan ara-
sından seçilmiş. Haldun Dormen'in
sahne düzeniyle sunulan yapımın çev-
re tasanmı Osman Şengezer'in, giysi
tasanmı Güler Vlgft'in.
Tüm uygar dünyanın. basında, sine-
mada ve görûntülü medyada en geçer-
li "meta" olarak okurun ve izleyicinin
• Dormen,
Tiyatrosu'nun
alışılagelmiş çizgisinin
dışına çıktığı Ben
Elton'un 'Pop Corn'u
bir başyapıt değil
kuşkusuz. Ama
iletisini teatral
çekiciliğini hiç
yitirmeden,
zamanlaması doğru bir
oyun. En vurucu yanı
da 'son'u. Elton,
2O.yüzyıl uygarlığının
yatak odalanmıza dek
soktuğu 'teknolojik
harika' televizyonun,
hepimizi eşiğine
getirdiği 'ilkelliği'
sergiliyor.
önüne sürûlen cinsellik ve şiddet olgu-
lanndan yaka silktiği bir dönemi yaşı-
yoruz. Bu olgulan geçerli "meta" ola-
rak kamuoyuna yutturan medya mensup-
lannın, sinema yönetmenlerinin savun-
masını da biliyoruz. Şiddet ve cinsellik
görüntülerinin ve taşıdıklan öykülerin
"eteştireT bir yaklaşımla, kamuyu uyar-
ma adına sunulduğu savunuluyor. Bizim
deyişimizle, "ibret olsun" diye.
Ben Elton ışte bu sav bağlamında.
şiddet ve cinsellik olgulannı sorgula-
yarak, yalnız "şiddet ve cinsellik göste-
rerek" toplumsal eleştiri yaptıklarını
öne süren sanatçı takımını ve medya
üyelerini değil, kendilerini uyuşturucu
bagımlılığından öte bir "köleliğe tut-
sak" etmiş "medya bağunhlarTnı. bir
başka deyişle hepimizi topa tutuyor.
Oyunu " 16yaşından küçüklerin izleme-
sinin uygun olmayabileceği'" belirleme-
si, sahnede açık saçık sözlerin ya da gö-
rüntülerin yeraldığı izlenimini uyandı-
nyor. Oysa uyan sahnede yer alan şid-
det görüntüleriyle ilişkili daha çok.
Elton, "DerinBirSolukATdayansı-
yan "ingilizJiğin" tam tersine, bu oyun-
da, "Popcorn" adından da anlaşılacağı
gibı, Amerikan kültürüne dalış yaparak
"Amerikanca'' bir oyun üretmiş.
Hollywood'dayız. Dışanda, uzun sü-
redir Los Angeles'ı kana boyayan 'Ma-
ğaza KatiUeri' iş tutarken, sinema dün-
yasında, "ara dışT olduğunu söyleye-
rek "ibret-iâlenT şiddet filmleri yapan
yönetmen Bruce'un ukalalıkJannı izle-
mekteyiz.
Hollyvvood tarzı klişelerden nefret
eden yönetmenimız, daha oyunun başın-
da Oscar Ödülü'ne değer bulununca
yelkenleri suya indiriveriyor. Bruce'un
filmlerinin de "küşe
r
'nin birparçası ol-
duğu böylece izleyici gözünde belgele-
niyor.
Oyunun geri kalan "büyük" bölûmü
ise Bruce'un "malikâne"'sinin salonun-
da geçiyor. lki perde boyunca... Ben El-
ton, Oscar gecesinin devamında, Bru-
ce'tan iyi bir rol kapma heveslisi, Play-
boy orta sayfa kızlanndan Brooke'u
(Şebnem Ozinal), Bruce'un boşanmak
üzere olduğu nafaka arsızı kansı Farrah'ı
(Gülbüı Yeşfl), kızı Velvet'ı (Seda Din-
ler), yapımcısı Karl'ı (Kaan Çakır) ve
Bruce'un kendisini Hollyvvood'un "yal-
dızlı sahteliğüıden" çekip, bu çatı altın-
da, gercek şiddetin ve şiddetin yan ûrü-
nü olarak gösterilen cinselliğin temsil-
cisi olan "gerçek" Mağaza Katüleri (Ha-
lit Ergenç ve Güneş Berberoğlu) ile
yüzyüze getiriyor. Bir an bile bunalma-
dan izlerken, güldürü duyarlığınızın
"kara"ya bulandığını adım adım duy-
duğunuz. "sevimli" kavramını hiçbir
noktasına yerleştiremedığiniz bir seyir-
likle karşı karşıyasınız.
Bir başyapıt değil kuşkusuz "Pop-
corn". Ama iletisini teatral çekiciliğini
hiç yitirmeden veren, zamanlaması doğ-
ru, sağlam bir oyun. En vurucu yanı da
"son"u. Elton, 20. yüzyıl uygarlığının
yatak odalanmıza dek soktuğu "tekno-
lojikharika" telev ızyonun, hepimizi eşi-
ğine getirdiği "ilkeÛigi'' sergiliyor. Ka-
nırta kanırta değil, bir iki sözcüİde... El-
ton'ın Amerikanca oyunu, Ingilizlere
özgü "ince alay"la noktalanıyor.
"Fopcorn",lVIichaelCainegibi, sine-
mada İngiliz kara güldürüsüne damga-
sını vurmuş oyunculann harcı bir oyun.
Bu nedenle, genç oyuncu kadrosunu
başlangıçta yadırgıyorsunuz. (Ne yazık
ki eleştirmenler 'ilkgece' aksamalanna
da tanık oluyor). Ancak kısa süre için-
de oyun da, sanatçılar da kavrayıveriyor
salon dolusu seyirciyi. Şebnem Ozinal,
Playboy Kızı "ndaki parlak görüntüsüy-
le başlayarak, adım adım yaşadığı dö-
nüşüm sonucunda baştaki konumunun
tam karşıtı konuma girerken, bir yandan
da görsel etkiyi baştan sona denetleyen
oyunculardan biri. Oyunun dinamolan
ise Mağaza Katilleri'ni oynayan Güneş
Berberoğlu ve Halit Ergenç. Her ikisi de,
"malikâne"dekilere karşıt sınıfsal ve
kültürel konumlan içinde. hem seyirlik
zenginliği olan hem de oyuncuya katkı
sağlayan "doğurgan" rollerini rahatça
dolduruyorlar. Ancak, sahne olayının
başansı, öteki (daha az görsel vurucu-
luğu olan) rollerdeki sanatçılann den-
geli yorumlanyla bütünleniyor.
Haldun Dormen, alışılagelmiş çizgi-
sinin dışına çıkan bır oyuna imza ata-
rak, hem yetişrirdiği gençleri "farklı" ti-
yatro anlayışlanyla buluşturmuş, hem de
Dormen Tiyatrosu'nun önünü açmış
oluyor.
47 yıl sonra Alman Pen kulüpleri birleşti
GÜNERYÜREKLİK
BERLtN - Ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra biri
Doğu'da, diğeri Batı'da ikiye aynlan Alman Pen Ku-
lüplen. 29-31 Ekim günleri Dresden'de gerçekleşti-
rilen delegeler toplantısıyla tekrar birleşti. Birleşen
Alman Pen Kulübü'nün başkanlığına da Doğu Abnan*
yalı yazar Christoph Hein getirildi. Christoph Hein
iki Almanya arası denge unsuru bir yazar olarak bi-
liniyor. 47 yıl aradan sonra birleşen Alman Pen Ku-
lüpmerkezınin Darmstadtolması kararlaştınldı. Böy-
lece, savaş sonrası iki Almanya'nın bölünen kültür-
sanat kurumlanndan biri daha "tek" olma sıfatını el-
de etti.
Savaştan sonra bölünen Almanya'da biri Batı'da,
diğeri Doğu'da iki ayn rejim, iki ayn sistem, iki ay-
n dün> a, iki ayn sendikalaşma oluşmuştu. Gerçi Do-
ğu'da Sosyalist Birlik Partisi egemendi. Ama orada
da Batı'da olduğu gibi bir Hıristiyan Demokrat Par-
tisi (CDU) vardı. Almanya'nın bölünmüşlüğünün en
canlı ömeğınin yaşandığı yer ise Berlin'di. tki Alman-
ya gibi, iki de Berlin vardı: Doğu Berlin, Batı Ber-
İin... Ve Berlin'de de her şey iki taneydi; biri Batı'da,
diğen Doğu'da iki Alman Operası (Deutsche Oper),
iki Sanatlar Akademisi (Akademie der Künste), iki
Ulusal Galeri (National Galerie) vardı.
İki Pen'in kaynaşma sflreci
Du\ arlar yıkıldıktan sonra bunlar çok zor da olsa,
teker teker birleşıyorlar şimdi. Zor olmasının nede-
ni, kurumlann bağlı olduklan sistemden kaynakla-
nan görüş aynlıklanndan ve özellikle Baü Almanya-
iı sanatçılann, Doğu'daki meslektaşlannı gizli haber
alma örgütü Stasi hesabına çalışmış olmakla suçla-
malanndan kaynaklanıyordu. Nitekim, Doğu ve Ba-
tı Pen Kulüpleri'nin birleşmesi için yapılan çalışma-
lar duvarlar yıkıldıktan sonra tam 8 yıl sürdü. 1951
yılında bölünen Alman Pen Kulübü'nün tekrar bir-
İeşmesi ıçin duvarlar yıkıldıktan hemen sonra, 1990'ın
Mayıs ayında Batı Pen tarafindan yapılan ilk girişim.
Doğu Almanya'nın eski Külrür Bakanı Klaus Höpc-
ke'nin Doğu Alman Pen Kulübü'nün üyesi olduğu
gerekçesıyle hemen geri çe\Tİldi. Tam üç yıllık bir
sessizlikten sonra ikinci girişim yine Batı Pen'den gel-
di ve Darmstadt'ta yapılan kongreden, "Doğu Pen'e
komünistrejimintemsücüeri dahil olduğu sürece bir-
leşilmeyecek" kararı çıktı. BugelişmelerbaştaBan'da-
ki Alman yazarlar arasında sert ve yoğun tartışma-
lara yol açtı. Bölünmeler, üyelikten istifa edenler,
birleşmeye karşı çıkan delegeleri protesto etmek için
Batı Pen'den aynlıp, Doğu Pen'e geçenler oldu.
1995'in Mayıs ayında aralannda Gfinter Grass, Jo-
hannes Mario Simmel gibı ünlü yazarlann da bulun-
duğu 62 Batı Pen üyesi Doğu Pen'e de üye oldu. Çif-
te Pen üyeliğine akın başladı ve giderek büyüyen bir-
leşme sorunu her Pen kongresinde gündemin birin-
ci maddesinde yerini aldı. Tartışmalar, çatışmalar,
yazılı-sözlü kapışmalar 1995-96 yıllannda doruğa
ulaştı. Londra'daki Pen Merkezi her iki Alman Pen
Kulübü'ne de birer çağn yaparak "banş ve bağtşla-
manın" Dünya Yazarlar Birliği 'nin kuruluş ilkelerin-
den bin oldugunu hatırlattı ve birleşmelerini istedi.
Üyeler arasındaki eski Doğu Alman rejiminin ajan-
lannın bulunup bulunmadığını araştırmak, böylece
iki Pen Kulüp'ün birleşmesinde en büyük engel teş-
kil eden sorunu açıklığa kavuşturmak için 1995'in
Kasım ayında
1
Doğu ve Batı Pen Kulüpleri arasında
ortak bir komisyon oluşturuldu ve bir yıl sonra he-
defe ulaşıldı, delegeler bırleşme hazırlıklannın baş-
latılması karannı aldılar. Bu sefer birleşme hazırlık-
lannı sürdürecek komisyon üyelerine karşı çıkanlar,
Batı Pen 'i amaçlanndan sapmakla suçlayanlar ve bır-
leşmeyi çok hızh bulanlar, yine üyelikten istifa eden-
ler oldu.
Sayısız toplantılardan. olağan-olağanüstü kong-
relerden sonra nihayet iki Pen Kulüp 29-31 Ekim
1998 günleri yapılan ortak kongrede oyçoğunluğu ile
birleşti. Birleşti, ama iki Almanya'nın birleşmesi gibi
"yapay* bır birleşme oldu. lki ayn rejimin belirlediği
görüş aynlıklan, dünyaya, olaylara bakış farklılıklan
yine de varlığını sürdürüyor ve daha uzun bir süre de
sürdüreceğe benziyor. Yani "kaynaşma" olmadı,
sorunlar devam ediyor. Duvarlar yıkılmadan önce
Doğu Alman rejımine ve Stasi'ye karşı yaptığı sert
eleştirileriyle Batı Almanyalı yazarlann da desteğini
ve güvenini kazanan Christoph Hein bakalım iki
Pen'in kaynaşmasını sağlayabilecek mi?
Pen 'den Başbakan Mesut Yümaz'a mektup
lki Pen'in birleşmesi için yapılan
ortak kongrede, Türkiye'deki
tutuklu yazarlardan İsmail Beşikçi
ile Eşber \ağmurdereü'yi
desteklemek amacıyla kaleme
alınıp gönderilecek mektuplar da
hararetli tartışmalara neden oldu.
Mektup kime gönderilmeliydi?
Başbakan Mesut Yümaz'a mı,
yoksa başka bir adrese mi?
Mektubun içeriği nasıl olmalıydı?
Rica edici mi, yoksa kesin bir dille
talep edici mi? Yazarlann af
edilmeleri mi istenmeliydi, yoksa
serbest bırakılmalan mı talep
edilmeliydi? Derhal mi serbest
bırakılsınlardı, yoksa en kısa
zamanda mı? Tüm bu sorular,
tahmin edilebileceği gibi, Doğu-
Batı Pen Kulübü üyelerinin yoğun
tartışmalanna yol açtı. Sonunda,
biri İsmail Beşikçi, diğeri Eşber
Yağmurdereli için Başbakan Mesut
Yılmaz'a "rica edici" iki mektup
yazılmasına karar verildi.
Mektuplarda, Birleşmiş Milletler
Insan Haklan Deklarasyonu'na
Türkiye'nın de imza attığı, o
nedenle fîkir özgürlüğünü
kısıtlamaması gerektiği hatırlatıldı,
Mesut Yılmaz'dan durumun
yeniden gözden geçirilmesine aracı
ve serbest bırakılmalan için
yardımcı olması "önemle" rica
edildi.
Dresden'deki Birleşme Kongresi'ne
hapisten kısa bir süre önce çıkan
Iranlı yazar Faraj Sarkuhi iİe
Nijeryalı yazar Ogaga Ifovvodo
konuk olarak katıldılar.
PORTRE/CHRISTOPH HEIN
1944 yılında Silezya'da
doğdu. Çocukluğunu
Saksonya'nm küçuk bir"
kasabasmda geçirdi.
Babası papaz olduğu
gerekçesıyle
Demokratik Almanya
Cumhuriyeti'nde (DDR)
yüksekokula gitmesine
izin verilmediği için liseyi (Gymnasium)
Batı Berlin'de bitirdi. 1960 yılından iribaren
tekrar DDR'de yaşamaya başladı. Doğu
Berlin'deki Halk Sahnesi'nde (Volksbühne)
ünlü yönetmen Benno Besson ile birlikte
çalıştı. 70'li yıllardan itibaren tiyatro
oyunlanyla, 80'li yıllardan itibaren de
"Drachenblut (Ejderha Kanı)" ve "Der
Fremde Freund (Yabancı .\rkadaş)" gibi
roman, öykü. deneme yazılanyla dikkat
çekti. Yazılannda sürekli olarak, DDR'deki
korku, muhbirlik, kendini aldatma,
dışlanma ya da uyum sağlama
gibi sosyalist sistemin aksayan sakat
yanlannı dile getirdi. DDR'nin çökeceğini
daha 1974 yılından itibaren tam 11 kez
yazılanyla tekrarladı ve duvarlar yıkıldıktan
sonra kendisine "Sismograf Yazar" lakabı
takıldı. DDR'de yazdığı son tiyatro oyunu,
tıkanan sistemin çöküşünü anlattıği "Die
Ritter der Tafeirande (Yuvarlak Masa
Şövalyeleri)'' oldu. Oyun duvarlar
yıkılmadan önce 1989'un Mayıs ayında
Dresden Devlet Tiyatrosu'nda
ilk kez oynandığında Devlet ve Sosyalist
Birlik Partisi (SED) Başkanı Erich
Honecker henüz bütün
gücüyle iktidardaydı. Edebiyat
eleştirmenlerinin "Moraüst
(Ahlakçı)" nitelemesini kabul
etmeyen Hein. DDR yıkıldıktan sonra
yazdığı ilk tiyatro oyunu "Randow"da
Almanya-Polonya smınndaki insanlann
değişen sistem içindeki çabalannı ele aldı.
Christoph Hein, DDR yıllannda sadece
kalemi ile mücadele veren bir yazar olarak
kalmadı. O, 1987 yılında Doğu Alman
yayınevlerinin sansür uygulamasına
başkaldıran ilk
DDR'li yazardı. 4 Kasım 1989
günü Doğu Berlin'deki Alexanderplatz
Meydanı'nda düzenlenen mitingde yanm
milyon insana seslenen de o idi.
Doğu ile Batı Alman Pen Kulüpleri'nin
birleşmesi için her iki tarafin da desteğini
alarak arabuluculuk yapan Christoph Hein'ı
şimdi, iki ayn sistemin yazarlannın
kaynaşması ve ortak bir yazm dünyası
oluşması için oldukça zor bir mücadele
bekliyor.
Herbert von Karajan'ın
4
Yaşamı ve EserlerF
Karajan'ınfotoğrafsergisiAksanat'ta yer alıyor.
Külrür Servisi - Herbert von Karajan'ın Yaşamı
ve Eserieri başhklı fotoğraf sergisi, 28 Kasım'a
dek Aksanat'ta yer alacak. Sergıde Siegfried
Lautenvasser, UUi Skoruppa. LTi Markle,
Hubert Schipp. Emil Perauer, Hills Harris,
Arthur Umboh. Helmut Schaffler ve
Gabriela Brandenstein'ın fotoğraflan
yer alıyor. Aksanat'ta ay boyunca
Herbert von Karajan'ın yönettiği konserler
lazer-diskten müzikseverlerin beğenisine
sunulacak. Aksanat'ta bugün saat 12. 30'da
Viyana Filarmoni Orkestrası'nın Mozart'ın
Coronation Mask. 19.00'da Berlin Filarmoni
Orkestrası'nın Beethoven'ın 6 ve 7.
senfonilerini yorumladığı konserler
dinlenebilecek.
Berlin Filarmoni Orkestrası'nın 19 Kasım
Perşembe günü saat 12.30'da yer alan
konserinde ise Strauss'un 'Bir Kahramanın
Yaşamı- Ölüm ve Değişim, Metamorfozlar' adlı
yapıtı yorumlanıyor.
20 Kasım Cuma günü saat 12.30'da Berlin
Filarmoni Orkestrası'nın yeni yıl arifesi konseri
lazer-diskten müzikseverlerin beğenisine
sunulacak. Konserde Von Weber. Leoncavallo,
Puccini, Liszt ve Ravel'in yapıtlan
seslendinliyor.
21 Kasım Cuma günü saat 12.00'de Viyana
Filarmoni Orkestrası'nın Mozart'ın Don
Giovanni yapıtmı yorumladığı konser. saat
16.00'da ise Berlin Filarmoni Orkestrası'nın
Beethoven'ın 9. Senfonisini seslendirdiği
konser dinlenebüir.
24 Kasım Salı günü saat 12. 30'da Viyana
Filarmoni Orkestrası'nın Viyana Devlet
Operası Korosu ve Sofya Ulusal Operası
Korosu eşliğinde Verdi'nin Requiem'ini
yorumladığı konser. saat 19.00'da Viyana
Filarmoni Orkestrası'nın konseri yer alacak.
Konserde Mozarfın Requiem'i seslendiriliyor.
26 Kasım'da saat 12.30'da Karajan
yönetimindeki Berlin Filarmoni
Orkestrasf ndan Bruckner'in 8. Senfonisi. 27
Kasım'da saat 12. 30'da yine Berlin
Filarmoni Orkestrasf ndan Beethoven'ın 1 & 8.
Senfonisi, 28 Kasım'da saat 12.00'de Viyana
Filarmoni Orkestrasf ndan Verdi'nin Falstaff
adlı yapıtı dinlenebüir.
YAZ1ODASI
SELEYl tLERİ
Yazıda Kalsın
Bir iki haftaönceydi. Küçük Sahne'deMihriMüş-
fık: Ûlü Bir Kelebek'in son provalanndan birinin ön-
cesiydi.
Havalar daha büsbütün serinlememişti. Küçük
Sahne'nin sahnesi Beyoğlu'na bakıyor, kulisteki pen-
cereleraçık, öğle saati, caddenin müzikli gürültüsü.
Çolpan llhan'la ikimiz dekor başındaydık. Tunç
Yalman geldi. Gözümün önünden>4/f/ Derece Uzak
geçmeye koyuldu: Çok az oyundan bunca etkilen-
dim. Bu eseri Tunç Yalman bize iyi ki armağan etti
diye düşündüm.
Tunç Yalman ziyaretimize gelmiş. Teşekkür ettik.
"Ikinizi birlikte bulmam iyi oldu" diyordu.
Sonra anlattı: Dokuz yaşındayken annesi babasıy-
la, Rezzan ve Ahmet Emin Yalman la Amerika'ya
gitmiş. Orada Mihri Müşfik Hanım'ı tanımış.
Donakaldım.
Mihri Müşfik, Rezzan Hanım'ın portresini yapmış.
Portre Amerika'daymış. Fotoğrafını çektirecek Sa-
yın Tunç Yalman; bu fotoğrafı tiyatronun fuayesinde
sergileyeceğiz.
Bizi düşünmesi büyük incelikti. Dokuz yaşındaki
çocuğun, otuzlann bu öyküsünün Ölü BirKelebek'e
nekadaryaraşacağıgönlümetakıldı. Keşke daha ön-
ce görüşebilseydim Tunç Yalman'la.
Amerika, siyasal çalkantılardaki Ahmet Emin Bey,
Rezzan Hanım, çocuk Tunç Yalman ve Mihri Ha-
nım...
Ah bu anılar, diyordum, Tunç Yalman anılannı yaz-
sa diyordum. öyle etkileyici şeyler anlattı ki, bunlar
ille yazıya geçmeli diyordum.
Ustamız Behçet Necatigil'in imzaladığı bir kitap
var bende: Üç Tunınçlar/ 6 kısa oyun. Adayişında
şöyle yazmıştı Necatigil: "Heryaşantı bir yazıya yan-
sısaydı."
Tunç Yalman'ın anlattıklan işte bir yazıya yansıma-
h.
Birkaç gün sonra degerli arkadaşım Feride Çiçe-
koğlu'yla buluştuk. Feride Istanbul dergisınin... bi-
ricik Istanbul dergısinın yeni sayısını armağan etti. 49.
sayfada Leyiâ Neyzi, Tunç Yalman'ın anılannı kale-
me getiriyor. Şaşırmadım desem yalan olur.
Birbirinden hatıralı fotoğraflarla bezenmiş bu an-
lamlı yazıda Yalman ailesi bir kez daha yaşryor. Muh-
sin Ertuğrul da yaşıyor, Şehir Tiyatrosu'nun bazı
yıllan da.
Bu bir ilk adım bence. Tunç Yalman'ın anılan dile-
rim yakın gelecekte bir "kitap" olsun.
Istanbul dergisinde her zamanki gibi önemli yazı-
lar, belgesel fotoğraflar yer alıyor. Anmadan geçe-
mem: Çağatay Anadol'un "Nakkaş HaydarSoka-
ğı 'nda Zaman" anıdan toplumbilimsel çizgiye bir in-
celik başlı başına. "Cibali Tütün ve Sigara Fabrika-
s/"nda koskoca bir geçmiş; "Istanbul ve Cumhuri-
yet" bölümünde handiyse gözyaşı...
Geçmişi anmamayı, dahası yok etmeyi çoğumuz
yanna açılmak sanıyor. Geçmişini bilmeyen, geçmi-
şinin bilincine varmamış, bu bilinci özümseyememiş
biryann nasıl olabilir? Nasıl oldugunu 'bugünümüz'e
bakarak saptayabiliriz.
^...Tunç^Yalman anılannda 'vermut' içilen yıüan dile .
ğefîriyor Şaraptı, viskiydi, cindi bunlar pekgörülmü-
yor evlerde, sofralarda.
Çağnşımlarla geldi: 1950'lerin iyice sonu. Annem-
le babamın evlilikyıldönümleri, Boğaz'da, galibaTa-
rabya'da yan lokanta yan lüks çayevi bir mekân. Ak-
şamüstü, annemle babam vermut içiyorlar, ablam-
la ikimizin önünde muska börekleri. Vermut içişe
epey şaşıyorum, annemle babam vermut içerken ilk
görüşüm.
Tunç Yalman'ın saptayımı olmasaydı, o gün, o yıl-
dönümü belleğin bir köşesinde sönecekti. Şimdi sa-
yısız çağnşımla dolanıyor.
Diyeceğim: Anılarda kalmasın. Yazıya geçsin, tıp-
kı Necatigil'in yazdığı gibi, yazıda kalsın her yaşan-
tı.
Takvimdeİz Bırakan:
"Martı bir çığırtkan, denizl satar çocuklara işpor-
tasında." Oktay Rrfat, Denize Doğru Konuşma,
Adam Yayınlan, 1982.
Devlet Opera ve Balesi
• Külrür Servisi - Iskandinavya turnesine dün
Oslo'da başlayan Devlet Opera ve Balesi bugün
Kopenhag'da sahne alıyor. Turnenin repertuvannda;
'Fırat'a Ağıt', 'Carmen Süiti' ve 'Yoz Döngü' isimli
gösteriler yer alıyor. 19 Kasım'da Stockholm'e
gidecek olan 25 kişilik topluluk 21 Kasım'da
Helsinki'deki gösteriyle turnesini tamamlayacak.
La Chelidoine'dan Derya GiMi
• Külrür Servisi - Istanbul Fransız Külrür Merkezi,
Necati Cumalı'nın 'Derya Gülü' adlı oyununu ilk
kez Fransa'da sergileyen Fransız 'La Chelidoine'
kumpanyasını ağırlayacak.
Kumpanya, 'Derya Gülü'nü (La Rose des Mers)
Mehmet Tepe ve Philippe Demarle'ın çevirisi ve
Pierre Vial'in rejisörlüğünde, Bruno Balp, Sylvie
Peyronnet ve Claude Montagne'nin yorumlanyla
Paris'in 'La Caravelle" kumpanyası ile birlikte 8
Temmuz-10 Ağustos tarihleri arasında 'Estrade de
La Chelidoine'da, daha sonra da 1997-98 sezonu
içinde tüm Fransa'da sahnelemiş ve büyük ilgi
görmüştü. Türk-Fransız kültürel ve sanatsal
işbirh'ğinin ürünü olan oyun bu akşam saat 20.30'da
'Cumhuriyetimizin 75. Yılı Anısına Uluslararası
Külrür Günleri' çerçevesinde Harbiye Muhsin
Ertugrul Sahnesi'nde sahnelenecek.
Sanat Egitimi ve Kimlik'
• Kultür Servisj. Marmara Üniversitesi Güzel
Sanatlar Fakültesi'nde 18-19 Kasım tarihlerinde
'Sanat Eğitimi V e Kimlik' başhklı bir sempozyum
düzenlenecek.Yann saat 10.30'da Prof. Dr.
Hüsamettin Koçan'uı açılış konuşmasıyla
başlayacak olan sempozyumun ilk oturumu 10.45-
12.30 arasında gerçekleşecek. Prof. Dr. Tayfun
Erdoğmuş'un yöneteceği oturuma Saim Akçıl,
Bedri Baykam, Önder Foçan, Levent Kırca, Ule -
Müldür, Tan Ora] ve Yavuz Özkan katılacaklar.
14.00-15.30 arasmda gerçekleşecek Prof. Dr Fevzi
Karakoç yönetımjndeki II. Oturum'da ise Oğuz
Aral, Mahir Gia^ray Feyza Hepçilingirler, Gülsün
Karamustafa ve
Murathan Mungan söz alacaklar.
19 Kasım Perşçmbe günü saat 10.30-12.30 arasında
gerçekleşecek üçüncü oturumun başkanı Prof. Dr.
Güngör Güner Oturuma Ayla Algan, Orhan Alkaya,
Candeğer Furnm, Ahmet Gülhan, Can Kozlu,
Şahika Tekandve Serra Yılmaz katılacaklar.
Hüsamettin Koçan'ın yöneteceği ve Hulki Aktunç,
Alev Alath, Errls Batur, Cengiz Bektaş ve Erol
Uras'm karılacii, ikinci otururn ise 14.00-15.30
arasında izlenebjiu-