16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 KASIM 1998 CUMART ~r» rr~ OLAYLAR VE GORUŞLER Yurtseverlik Görevi ^.-•..*.^ Prof. Dr. ABİDİN KUMBASAR C umhunyet'in 75. yılı coş- kusunu \ aşarken bulun- duğumuz seçim ortamın- da, tüm > urtseverlerin sorumlulukJannın bilin- cınde olmalan gerekir. Siyasal partilerde düşünce ve sıyasal yön farklılığına dayanmayan yapay bölün- meler laik cumhuriyet yandaşlannı da- gınık ve güçten yoksun bırakmaktadır. Ne yaşanan olayiar ne de aydın çevrele- rin uyanlan, parti yöneticilerini etkile- mektedir. Bu durumda tüm yurtse\ erle- rin. her yolu deneyerek halk kitlelerini uyanp orta sağ ve orta solda oylann ta- banda bırieştirilmesıni göre\r edınmesi ge- rekir. Laik Cumhuriyefin bezin bayrak. bayrağın bez yapılmadığı dönemlerinin coşkusunuyaşayankuşaklar olan bizler, bugünlere nasıl gelindiğinı yaşayarak gördük. 1946 seçimlennden sonra gelen yönetımlerden başlayan yoz eğitimin ürünü olanlar artık. etkin olabilecek sa- yılara ve konumlara ulaştılar. Özgûr akıl- cı eğitimi dışlayan ve karanlığa ödün ve- ren politika özentilerinın, çağdışı gıdışe göz yumarak desteklediklen kesimlerin gücü, onlan yetiştirenleri de ürküten bo- yutlara vardı. Uygulanan ödün politika- lan, Yüce Atatürk'ün kurduğu laik Cum- huriyet'in temellerini aşındırmaya baş- ladı. Bu ortamda yapılması gereken. ön- celikle eğitimde akılcı ve çağdaş uygu- lamalara ginşmek yanında, Laik Cum- hunyet'in yasalannı eksiksiz ve ödünsüz uygulamak olmalıdır. Güçlü hukuk de\ - letinin yasalan uygulamaktan kuşku duy- maması gerekir. Bir kez de olsa ciğne- nen yasa, toplumda hukuk düzenine gü- vensizlik duygusu yaratır. Yasalara uy- mayanlann yargıçlar (hâkimler) önünde bile olay cıkarabildiği bir hukuk düzeni kjme güven verebilır? GenellikJe geç tepki veren ulusumu- zun son dönemde gerek bireysel, gerek- se sivil toplum örgütleri olarak laik cum- huriyete sahip çıkan davranışlannın yö- netenler için uyan olması gerekir. Daha çok siyasetçilerduyulan güvensizlığin so- nucu olarak uyanan bu tepkinin siyasal parti yöneticilenne de gelecek seçimde aday seçerken önemli bir dürtü olması- nı dileriz. Belkı böylece siyasal kuruluş- lar, son yıllarda benliklerini saran yarar- çıkar ilişkileri nedeniyle, haksız servet sahipleri ve çetelerle aynı düzeydeolduk- lan izlenimini silebilirler. Ne yazik ki bu- günkü siyasal partılerimız daha erdem- lı olmalanyla değil, kötülüğe daha az bulaşmış olmakla övünmekteler. Bu ger- çeklerin ışığmda, laik cumhuriyete gö- nülden bağlı olan herkesın gelecek se- çimde tüm siyasal partileri duygusal bağ- larla değil. özgür akıl'Ia değerlendırerek oylannı kullanmalan ve mümkün oldu- ğunca güç birliğı içınde olmalan gere- kir. Sryasetçi-çete-mafya ilişkilenne bu- laşmış suçlamalan altında olan orta- sağ'ın güç birliği için kendini anndınna çabası içinde olan ANAP daha şanslı ol- duğu izlenimini vermektedir. Çabasın- daki tutarlılığı de\ am ettırmesı, ülkeyi ka- ranlığa ve kargaşaya götürecek akımla- nn karşısında laik cumhuriyeti savunma kararlılığını kesin olarak belirtmesi, ANAP'ı orta-sağın tek partisi durumu- na getırebılır. Küçük oy hesaplanyla ödün vennenın bir kazanç getirmeyece- ğini. bırönceki seçimdeki deneyımleriy- le, en iyi olarak ANAP yöneticılerinin bilmesi gerekir. Ülkenin laik cumhuriyeti yürekten destekleyen kesimlerinin oluşturduğu orta sol partiler ne yazık ki yapay ayn- hklannı devam ettirerek yurdumuz insan- lannı aydınlığa çıkaracak sosyal demok- rat yönetim umudunu karartmaktalar. Sayın Baykal'ın yüzde 24'lere \aran oy beklentisı, eski beklentılenni anımsa- yanlar için pek de gerçeğe yakın görün- müyor. Orta-solunöbürtemsilcisi DSP'nin,hü- kümetteki varlığı ve uygulamalan güven vermektedir. Özellikle milli eğitimdeki uygulamalar ve ödün vermeden doğru- yu savunma. güven duygulannın kay- nağı olmaktadır. Sayın Ecevit'ın parti kadrolannı denetim altında rurrna eğili- mi zaman zaman eleştiri konusu olmak- taysa da son olaylann ışığmda partisini temiz tutma çabasının sonucu olarak da yorumlanabilir. Özellikle yakın dönem- de .partileri saran siyasetçı-çete-mafya ilişkilerinin varhği, Sayın Ecevit'i daha da haklı kılmaktadır. Kanımca öncelik- le tüm sosyal demokratlann olaylan ger- çek boyutlanyla değerlendirerek güç bir- liğı oluşturup seçim sonu oluşacak hü- kümette de güvenilirliğin sürmesıni sağ- lamalan gerekir. Yaşadığımtz son ara rejım döneminin yılgınlaştırdıği toplumumuzun da artık tepkisizliginden tüm olarak kurtulması özlemimizdir. Devleti yeniden güçlen- dirme çabalannı sadece yöneticilerin is- teklerine bırakmanın sakıncalannı hep birlikte, yaşayarak gördük. Toplum, ar- tık siyasetçilerin yönlendirdıği tepkisız oy deposu olmaktan çıkıp, sıyasetçileri toplumun istediği yönde karar aldırma- ya zorlayan güce ulaşmalıdır. Özlenen. herkesin her şeyden sorumlu olduğunun bilincme ermesidir. Eğer kitleler, siya- setçilere bir seçim dönemi için ödünç ver- diği yetkiyi. denetim bilincinden yoksun- sa, hiçbir zaman tepkisiz oy deposu ol- maktan kurtulamazlar. Laik Cumhunyet'in 75. yılında uya- nan toplumsal bilinç ve laik cumhuriye- ti yaşatma coşkusu, sadece bugünlere özel kalmayıp, artık yakın bir tarihte ola- cağı beliren. seçimler ve sonrasmda da sürdürülmeli, bu yolla siyasal kadrola- nndüzeyinin yükseltilmesi sağlanmalı- dır. Sorumluluk tüm yurtseverlerindir. Sorumluluktan kaçmanm ve tepkisiz kal- manın karanlık güçlere teslim olmakla bir olacağının bilınciyle, yıllarca yanlış eğitilen kitleleri uyarrnak, yaşamsal önem taşımaktadır. Aydınlık günler için tüm yurtseverler göreve! EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Bir Cumartesi Daha mı? Bugün cumartesi... 183. cumartesi... Anneler, kardeşler, oğullar, kızlar bir kez daha Istiklâl Cad- desi'nde yürüyecekler, Galatasaray Lisesi önün- de kayıplannı anmak için bir arayagelecekler... Ka- yıplar!.. Kiminın oğlu, kızı, kardeşi, babası, bilin- meyen bir nedenle yok olmuş, kimininki hapiste, kimininki kimbilir nerde! Kişi, sevdiğini unutmaz! Vargücüyle arar, sorar, soruşturur. Kimden hesap soracak? Elbet sorumlulardan, yönetimin başın- dakilerden... ister istemez yollara düşecek, bağı- racak, konuşacak, derdini duyurmanın yollannı arayacak... Arjantin'de, Buenos Aires kentinın Del Mayo Meydanı'nda da anneler kaç yıldır yakınlarını ara- ma uğraşını sürdürmekteler... Dikta yönetimleri nice insanı ortadan kaldırmış... Kimini uçaktan okyanusa atmış, kimini türlü yöntemlerle öldürmüş... Sivil yönetim gelir gelmez analar bacılar başkal- dırmışlar, 'Arayın bulun yakınlarımızı, onlara kim- ler kıydı, kimler bu cinayetlehn sorumlusu' diye bıkıp usanmadan hesap soruyorlar. Istanbul'da, Izmir'de de her cumartesi anneler meydanlara toplanıyor. Ne oluyor toplanıyorlar da?.. Güvenlik güçlerince dövülüyor, sövülüyor- lar... Saçlarından, kollanndan, eteklerinden çeki- lerek taşıtlara bindirilip götürüJüyocJar-..Sonrane mi oluyor? Biraz hırpalanıp, biraz acılar çektirilip serbest bırakılıyörlar, bir hafta sonra yineaynı y'er- deler, aynı sesler, çığlıklar, direnmeler!.. Ne olur, işin içine polisi jandarmayı sokmasak, acılı kadınlar erkekler gelseler basın bildirilerini rahatlıkla okusalar, ellerinde pankartlarla cadde- lerden geçseler, yıllardır türlü yollardan aradıklan yakınlannı bir kez daha özlemle ansalar... Kıyamet mi kopar? Başörtüyü siyasal bir silah gibi kulla- nan kızların ülke ölçüsündeki eylemlerine büyük hoşgörü gösterilir, ama oğlunu, kızını, eşini bilin- meyen bir nedenle kaybetmiş olanlara en ağır davranışlar uygun görülür. Bir de hoşgörü sözü var dillerde kalemlerde! Ney- miş, rektörler, dekanlar başörtülülere anlayış gös- termeli imışler! Nasıl olacak bu? Upuzun yeldir- meliler, başları sımsıkı eşarplılar, hatta kara çar- şafa bürünmüş olanlar derslere, anfilere, resmi dairelere, mahkemelereçıksınlari Derken, daha baş- ka istekler, daha başka gerıci adımlar gelsin!.. Bu- na hoşgörü adı vermek. irticaya, gericiliğe, cum- huriyet düşmanlığına kayıtsız kalmak değilse ne- dir? Bugün cumartesi!.. Cumhuriyetin 75. yılında meydanlan, sokak ve caddeleri dolduran cumartesi annelerinin acısına nasıl seyirci kalınır? Bu annelerin suçu nedir? Yi- tirdikleri yakınlannı aramak mı? Yönetimden bu ka- yıpları bulmalannı ıstemek mi? Ateş düştüğü yeri yakarmış, öyle derler. Bir gün sizlerin, bizlerin de bir yakını durup dururken kay- bolursa, bütünbaşvurularyanıtsızkalırsa, tekça- re olarak meydanlara, sokaklara koşmak kaçınıl- maz olursa, o zaman mı bu annelerin acısını an- layacağız!.. Bu cumartesinin, acımazlığın son cumartesisi olması umuduyla!.. h a f t a l ı k s i y a s e t , b i l i m . k ü l t ü r v e s a n a t d e r g l s l - ABD yine saldıracak Suriye operasyonu VVashington imzalı • Mesut askerlere kurban • Korkmaz Yiğit'ten sonra Turgay Ciner • 60'lardan bugüne sol yayıncılık Her Cumartesi tüm gazete bayilerinde GÖRELE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Davacı Hava Taşkıran tarafından davalılar Şevket Taşkı- ran aleyhıne mahkememizde açılan boşanma davasının yapı- lan açık vargılaması sonunda. Sinop ıli. Ayancık ilçesi. Pa- zarcık köyü. cılt no 057 02. sa>fa no 27. kütük sıra no 63 nu- marada nüfusa kayıtlı Ahmet ve Kadın oğlu 1946 doğumlu Şevket Taşkıran'uı vapılan tüm aramalar \e yaptınlan zabıta tahkıkatına rağmen teblıgata yarar ıkametgâh adreslen tespıt edılememıştır Adresi tespit edilemeyen Ahmet ve Kadın oğ- lu 1946 doğumlu davalı Şevket Taşkıran hakkmda hâktmliğı- mızin 13.5 1998tarih. 1996 186esasve 1998/51 karar sayılı ilamı ıle boşanmanın kabulüne karar \enlmış olup işbu kara- nn gazete ıle neşır tanhınden ıtibaren 15 gün içınde temyız yoluna baş\Tirulmadığı takdırde karann kesınJeşeceğı hususu tebligat jenne kaım olmak üzere ılanen tebliğ olunur. 27.10 1998 Basın: 53998 Dinozor Ozgörevi YASEMtN YAZ1CI C umhunyetın yetmış beşıncı yıl kut- lamalan. dalgalanan al bayraklarla, de\ Atatürk posterlerivle. kalaba- lıklann coşkusuvla kutlandı. Kimi- ne katıldık. kimine de katılamasak da televızyonda ızleyıp, büyük coş- kular duyduk, ağlavanlar. haykıranlar hep bir ara- daydık. Gecmış günlerden bınnde Prenses Diana'nın ölü- mü üzerine, dünyada oluşan bu kitlesel yas send- romu için bir soruşturma yapan TV5 Fransız ka- nalında Cezayirli aydın bir kadın, kendi ülkesinde- kı gençlerin Diana üzüntüsü üzerine şöyle demiş- ti: "Bizier artık ö\lesine du\arh, içli olduk ki, her kötü oia>da içimizdeki o acıyı boşaltmaya çahşı>i>- ruz." Sanınm son zamanların başkalaşan Türkiye- si'nde. biz de o denli içli olduk ki... Televizyonun karşısında her gece, gerçek hayattan gerilim film- lerini izleye izleye, sinirleri zayıf, gözyaşı içinde ya- şayan, çaresiz ınsanlara döndük. Bu cumhuriyet coşkusunda biraz da sanki bizi mutlu edeceğine ınandığımız, kaybettığimızı geç fark ettiğimiz bir şeyı anyoruz. Bizler, şündilerde kırk yaş cıvannda olanlar. bir yanımız yetmiş sekiz kuşağında da olsak. daha çok ihtilal çocuklanyız. Anne ve babalanmızın genç- liği Demokrat Parti zamanında geçmiştir. bizim çocukluğumuz ise Adalet Partisi'nın iktıdanna rast- . Jar. Ders kitaplanmızda sanşın. ma\'i gözlü Atatürk. -ıfesımleri;-bağıra bağtra okuduğurrîuz Atatürk şiır- leri, bizi düşmandan kurtaran Atatürk imgesiyle yetişmişizdir. Atatürk aslında biz çizgi-roman ço- cuklanmn gerçek dışı kahramanlan gibidir. Hepi- mızin yüreğini sızlatan Kemalettin Tuğcu'nun öy- kü kahramanlan bile daha canlıdır. Şimdilerde din- cı kesımın militanlannın pek çoğunun. bizim ku- şaktan ve neredeyse bizim kuşağın çocuklanndan olması pek rastlantı olmasa gerek. Ve bugünün din- cileri üzerınde Atatürk dıişüncesını olumsuzlaştı- ran ogardırop Atatürkçülüğü'nün suçu pek çoktur ne yazık ki. Oysa Sayın Mîna Urgan "Bir Dinozorun .\nıla- n"nın bir yerinde şöyle dı\or: "Binm kuşak için Gazi Mustafa Paşa deyince akla gelen yapay ve so- vııt kavram, acemice >x)nrulmuş çirkin he\ kellenk görünen çaük kaşlı devlet simgesi değil, aramı/da yaşayan canlı. çokrenkli.çok çekki bir insandı. Hiç çatık kaşlı değildi. Tam tersine, hafif gülümseven, son derece güzel bir insandı" Çağdaş kültüre dönük bir dızı hızlı toplumsal önermelerin sahibı cumhuriyet aydınlannı. tanzi- mat aydınlanndan farklı kjlan. sanınm öncelikle mis- yoner olmalanydı. Yıllar boyu, Osmanlı Impara- torluğu'nda, Anadolu insanını ganimet toplama ne- feri olarak gören genel anlayışm tersine. Anadolu insanına var olma. birey olma hakkını sunmuşlar- dır. Tanzımat aydınlannın kendine dönük Avrupaı havalan, (ki bu hal ve gıdış kuşaktan kuşağa bıçim- sel olarak değışen. şimdilerde kendilerini pek bir Amerikancı duyumsayan çocuklann da sosyal gen- leridir) Batı usulü bir yaşamı kendi yaşamlannda şıklık olarak yaşayanlara hıç benzemeyen bir alçak- gönüllülükleri vardır. Cumhuriyet aydınlan, ken- dilerini Anadolu insanından sorumlu tutarlar. kişi- sel mutluluklanyla, başanlanyla, şanslanyla ye- tinmezler. Anadolu insanının yüzyıllarca süren yal- nızlığına yandaş olmaya çabalarlar, Köy Enstitü- lerini. halkevierini açarlar. Kurtuluş Savaşı, Türklerin tarihinde ilk kez bir aydın iktidan'nın da zaferidir. Türkrye Cumhuri- yeti'ni bu iktidann sahipleri gerçekleştirmiştir. 1950 seçimlerinde ise geminin rotası değişmiş, yeni tü- redi zengmlerle demokratik rejime geçilmiştır. O günlerde Avrupa ülkeleri savaş yaralannı sarmaya çabalarken Amerika'nın gizemli değneği, abanın altından görünmüş; yeni dünyanın sahte güneşi. sa\ aşm kıtlık, yokluk. baskı içındeki günlerini unut- turmak ıstercesine. göz kamaştıran bir parlaklıkla... kalkınmaya çalışan ülkelerin üstüne doğmuşrur. Batı ülkelerini felakete sürükleyen ırkçılık, Türk mil- liyetçiligi adı altında iyice bilenirken insanlara sos- ya| adalet. çşitlik vaatlerinin yerini, dini siyasal söylemlere bırakmıştır. 'Biryandart metalik topuk- lu, kabank etekli. dekolte elbiseli kadınlar yeni zen- ginlerin garden partilerini süslerken çocukluklan savaş kıtlığında geçmiş. demokrasinin genç kızla- n Holl>Avood ve Yeşilçam fılmleriyle büyülenmiş, yeni yaşam düşlerine doludizgin kapılmışlar. sıfır- dan zengin olan insanlann öyküleri toplumu peşin- de sürüklemeye başlamıştır. Köy ve kasabalarda sos- >al adaletten söz edenlere komünist yaftası yapış- tınlmış, din karşıtı olarak halk düşmanı ilan edil- mışler. Cumhunyet aydınının pek çoğunun, bu dö- nemlerde sosyalizme yönelmesı rastlantı değıldır ve bu demokratik şaşkınlık. aydınlar için büyük bir yalnızlığın, hatta uzun süren bir yenilgınin de baş- langıcı olmuştur. 27 Mayıs 1960 Devrimi'yle bu yeni model de- mokrasıye henüz alışamamış toplum, aydın. asker ve halk ıle birlikte, o çok sevdiğini öldürme cinne- tine sürüklenmış, böylece kimsenın tanımadıgı ye- ni model araba. ılk acı kazasını da yapmıştır. Ka- zazedelerbırbırlenni suçlarken. asılan asılmış. sü- rülen sürülmüş... pışmanlık \e suçluluk du>gusu ilk seçimlerde Adalet Partisi "ni iktidar yapmış. halk da vicdan temizlemiştır. Siyasal yekte, aydınlan "vatan haini* olarak gös- terip, durmadan cezaevine atıp, akıllanmalanna(!) çalışırken, Batı demokrasilerinde, sosyal haklartek tek alınıp. uygulanmaya başlanmıştır. Çünkü Batı, sağlıkJı bırekonomik sısteme geçmenın sosyalizas- yonu tamamlayarak gerçekleştiğini artık anlamış- tır. Oysa Türkiye. Amerika güdümlü siyasetlerle ken- dine bir yol bulmaya çabalamaktadır. Okullardaki o cumhunyet kuşağının öğrenmelennin yerini, boş derslerinde velilerle birlikte yün ören ögretmenler almaya başlamıştır. Eğitimdeki bu çöküş, daha son- ra meslek dallanndaki etik çürümenin de başlan- gıcıdır. Bir yandan meta değerler yaratılmış, öte yan- dan dinsel duygular her şeye karşın iktidar ıçın har- canmıştır. Bizler böyle bir demokrasi anlayışı içınde, gün- den güne resünleşen bir Atatürk hayaliyle büyüdük. Devrim çocuklanydık... Cumhuriyet yıllannın ilk devriminde (27 Mayıs) doğduk, yeni yetme çagı- mızda gencecik üniversiteliler asıldı. biz büyüdük, yaşıtlanmız asıldı... öldürüldü. ezildi, bir türlü de- mokrasi ve düşünce özgürlüğünün, yaşayan anla- mına hiç tanık olmadık. Atatürk'ü "bir insan olarak" tanımak isteğimı- zie ise resmi eğitimden değil, kendi kışisel merak ve ilgimizle kazandık. Bunu da, az sayıda da olsa, bazı aydınlann her şeye karşın yanımızda olmaya çaltşmasıyla. o "yvkedilnıeyeçafaşılan misyonerluV duygulannı biz de duyumsayabildik. Akıntıya çe- kilen küreklerin bir ucundan biz de tutrnaya çalış- tık. Bugün bu özgöreve (misyona) yalnızca sivil top- lum örgüderi sahip çıkıyor...flerede>-setek şansı- mız onlar gibi. Iktidar hırsı devleti zayıf düşürür- ken, insanlann kendi kendilerine örgütlenmeleri, de- mokrasi için tek yol görünmekte. Elli yıllık geri say- manm, tersme çevrileceği o an gelmiş midir... bil- miyorum ama, karşı olduğumuz düşünceye karşı, yaptınm ve baskı uygulanmasının da en çok karşı- sında olması gereken aydınlardır. Ancak kendi yollannda ilerlemek için, cin fıkir- li hocalann. "aviya da>ı" diyen iki yüzlü siyasetçi- lerin. bize "entelektüel" bir ayı gibi davranmalan- nı da istemeyiz kuşkusuz. Din bıreyın kendısine ait bir gızdir. Herkes bir ateist gibi, sonu olan bir ya- şamda, yaşlanan varhğına dayanamaz. Yine de dıncilerin karşısına bir yeni din gibi Ata- türkçülükle çıkmak ne denli doğru olur? Yeni ku- şaklara anlatılan imaj değil. insan Atatürk olmalı... tabulaşmış bir Atatürkçülükle yetıştinlen bizim ku- şaklann ne denli kolayca putlan kınp, dmsel ara- yışlara sürüklendiğı gözlenmizin önündeyken... Ve son dinozor misyonerler "Zöböo!" demeden önce, kişisel ve kitlesel "her şeye karşın iktidar" çığlıklanna bilmem dur diyebilecek miyiz? 'Cumhunyet'in Aydınlık 'Pencere'si 2 9 Ekim yaşgünüm- de Türkiyemizın Cumhuriyet Bayra- mrm kutluyorum. Cumhuriyet yönetı- minden iki. Cumhunyet ga- zetesinden bir yaş küçüğüm. Kendimi bildim bileli oku- duğum 'Cumhuriyet'. Bu sütunlardan Yunus Na- di. Doğan Nadi, Nadir Na- di'nin > aru sıra kimler geçme- di? Aydınlık 'ftncere'den ön- ce Burhan Felek'in açısından seyreylerdım yaşamı. Lise yıllanmda Şişli Halkev ı'nde- ki konuşmasında tanımıştım Felek'i. Edebiyat öğretme- niydı. Spor adâmıydı. Ayn- ca Nasrettin Hoca espnli kö- şe vazanydı da. Şeyh-ül Mu- harririn (Yazarlar Şeyhi) tah- tma oturtuldu. Gazetede ye- nni. kımseye benzemez bı- çımde yazan bir genç doldur- muştu. Bilımselliğı ağırbasan.alı- şılmamış yazılannı çekeme- yenlerolmuştu kı Hoca Nas- rettin 'fikralı' Felek\ari anla- tımıyla, küçümseyenlerine güzel bir ironi şöleni çekti bu genç yazar. Böylece Cumhuriyet ga- zetesi. Osmanh'nın İstanbul efendısı 'muharriri'nden; de\nm kuşağı. çağdaş bir>a- zara. Atatürk'ün Avdınlan- ma döneminin 'penceresi'ni açıyordu: llhan Selçuk. "Düşünüyorum Öyleyse Vunın" kıtabınm "SağcıÂy- dindurmu?" başlıklı dene- mesınde konuyu felsefe an- sıklopedısının aydın tanımı- na da\andınp ne dıyordu? "Demekkia>din. çağdaş W- limsel dün\ a görüşünü özüm- semiş kişidir. Turuculuğa, ge- riciliğe karşıdır. Çok kitapde- \irmis. ünhersiteler bitirmiş bulunabilir: ama aydın ola- maz. Buna karşılıkbir köylii- nün. işçinin. küçük memu- runyadaesnann çağdaş veru- tariı düma görüşünün man- oğında a\dınlanması \e a>- umhuriyet jandası mhuriye Cumhuriyet ın 75. yıl kapaöıyla Çağ Pazarlama A Ş. Türkocağı Cad. No:39/41 (34334)Cağalogiu-istanbul Tel. (212)514 01 96 dırtlaşması olasıdır." Öte yan- dan Japon Gülü kıtabınm "Ay- dın ve Aydmhk" denemesin- de de şöyle demektedir: "...Devlet başkanı ya da baş- bakan olmakla avdın oluna- maz. ...ünrversite bitirmek, mühendis. doktor. a\~ukatga- zetecL docent profesör olmak- la da a\ din olunamaz. Mesle- ğinde uzman kişi ister opera- tör ister mimar, aşçt köfteci. marangoz. eczacı, pilot olsun a>din kimüğine sahip olmak için ayn bir çaba göstermek zorundadır. Aydın bağnazfak- taaömargılardan uzakta: bi- limeinanan.bilimsd dümagö- rüşünün tutariıhğındae\rene, doğa>a. insana bakabilen ki- şidir." E\et görecelikli bir dün- yadayız. Hiçbir şeye kesin görüşlebakamayız. Muzaffer Dhan Erdost "Onu Anlat tş- te" adlı kıtabuıın "BirkaçDa- kika İlhan Setçuk'la" böiü- münde onun için: "_Basuu- mızda bir nirengi noktası gi- bidir. -Okurun her sabah yö- nünii beürkdiği pusula gibi- dir. «.bir deniz fencri gibidir de. ...Demokratikleşme sa\a- şımında ülkenin saat kulesi gibidir-" benzetmelenni kul- lanmakta. Erdost. llhan Sel- çuk'u anlatmakta kaygıya da kapılır. "Onu kendi büyüklü- ğunde, gerektiği gibi anlat- manın zorluğu" kaygısıdır bu. Yılın 300 günü gümbür gümbür çaglayan bu y'üce dü- şünürü betimlemek benim için hiç kolay değil. O böyle küçük denemelere sığmaya- cakkadarengin. Sığyanı yok mu? Dost llhan Selçuk ola- rak özel yönleriyle de tanıya- bilsem öğreneceğim. Pence- re'sinden sözünü sakınmadan seslenen usta köşe yazanmı- zın yüzünü ancak seçkin ga-' zetecilerimizden Mustafa Ek- mekçi'nin ölümünün birinci yıldönümünde gördüm. Gö- rünce de "Görülmüştür" ad- lı kitabını ımzalattım. , Değerlerimizın çoğunu. >i- tırdikten sonra övgü dolu ya- zılarla ananz. Erdost'un yap- tığı gibi, aramızdan aynlma- dan sıkça anarak ödüllendir- meliyiz. Bilindiği üzere kö- şe yazarlığı zor sanat. Her gün güncelın ve güncelliğin nabzını tutacaksın, uyancı, yol göstenci, düşündürücü, doğrulan göz önüne serici, siyasete dokununca da hapsi göze alıcı olacaksm. Bunu Sayın Selçuk kısa, ama öz anlanmıyla sorgulayarak. vur- gulayarak yapıyor. Ne zaman okunsa değerinden düşme- yen, tadı eksilmeyen yazıla- nnı. "Mustafa Kemal'in Sa- ati", "Dûşünüyorum Öyley- seVurun", "Japon Gülü" vb. kitaplannda topladığında ga- zete okumayanlara da ulaşı- yor. Dilerim. daha uzun yıllar 'Fencere'sinden aydmlığı ek- silmez. Saçtığı ışıktan sağol- duğu sürece karanhktakı ölü kafalarda aydınlanır. Madem ölü kafalardan söz açtık, öy- leyse diyeceklerimizi Yahya Kemal'in ölüm hakkındaki dizesıyle bıtirelım: "Ölüm değildir hayatın en müşkülişi, Müşkül odur Id ölmeden PENCERE Uşütükler.••• 5'inci Murat 1876 yılında 93 gün padişa yapmış ilginç bir sultandır. iyı öğretim görmü! Fransızca, fen, piyano dersleri almıştı, bestı yapardı, ancak içkiyi çok severdi, ayık dolaşm dı. 30 Mayıs 1876 günü lstanbul'ayağmuryağı> du. Abdülaziz cinnet geçirdiği gerekçesiyle taht indirilmişti. Hüseyin Avni Paşa Dolmabahçe! rayı'nın veliaht dairesinde kalan Murat'ı almak geldi. Sultan yine zilzurnaydı. Topkapı Sarayı'na gideceklerdi; Murat kapıc çıkıp süngülü askerleri görünce bozuldu; faytc bindiklerinde serasker tabancasını çıkarıp güvı lik için yeni padişaha verince bizimki işkiller hep birlikte Sirkeci'ye geçmek için kayığa bini ce Murat'ın evhamı arttı; sağanak halinde ya£ yağmur altında rıWtıma çıkarılması kuşkulannı I rükledi, o günden sonra büsbütün fıttırdı. • 5'inci Murat tahta oturunca kafayı tam yedi;; rayın merdivenlerinden çıkarken birdenbire inn ye başlıyor, huzura çıkan vükelayı kucaklayıp ö| yor; ata ters biniyordu. Bir gün Yıldız Sarayı b; çesinde dolaşırken 'Ben padişahlık istemiyon. deyip kendisini cuppadak havuzun sularına atrr tı. Vıyana Elçisı Arif Paşa'yayazıldı, ünlü bir Avı turyalı hekim Istanbul'a çağrıldı. Doktor, Padi: hı evire çevire inceledi, sonra çevresine dör dedi ki: - Eğerhasta herhangi bir kişi olsa, Viyana'ya ç türüp tedavi eder altı ayda iyileştihrdik; ama, f. dişah olduğundan iyileşmesi olanaksız. Koltukta oturan kişi üşüttü mü, iflah olması l lay değildir. • O sırada anayasa eyleminin başını çeken N hat Paşa ve arkadaşlan düşünüyorlardı; Kafaa çatlak birpadişahla meşrvtiyetin ilanı münasip c ğildi. 1293'te (1876) tahtan indirildi; bu olayı si geleyen bir de tarih düşürüldü: "Doksan üçte doksan üç gün padişah-ı mü ol Göçtü matemgâhına Sultan Murat na mura Ancak Murat tahttan indirilir indirilmez iyile: Çırağan Sarayı'nda kafayı çekip besteler yapıy torunlarına ders vererek vakit geçiriyordu. Mitt Paşa anayasal düzen peşindeydi, Rüştü Pa da anayasa davasının peşindekı Mithat Paşa'd yakınırdı: - Paşamız (Mithat Paşa) akılsızın biri; acele !• leme aldığı o kanun önce kendi başını yiyecel Rüştü Paşa'nın dediği çıktı. • 5'inci Murat 1904'e kadar keyfinde zevkin yaşadı; aklı bir gider bir gelirdi. Ikide birsorardı: - Millete özgürlük verildimi, ben halkıma özgı lük isterim... Murat bugünlere kadar yaşasaydı, millete hî özgürlük veritmediğini görecekti; ancak SOTM hangi halinde sorduğu bilinmiyor; aklı başındi ken mi özgörlükten söz açıyordu?.. Yoksa fıttırdığı zaman mı?.. 1876'dan bugüne 130 yılı aşkın bir zaman ge ti, kimi fıttırıklar bugün de özgürlükten söz açıyc lar... Abdurrahman Şeref demiş ki: "- Ben 1876'da Anayasa ılan edildiğizaman Tı kiye'nin Ingiltere gibi olduğunu sanmıştım." Kafaya bak sen!.. Cumhuriyet k i t a p 1 a r ı İlhan Selçuk ENEL HAKK'IN HAKKI 391 sayfaj.hamur, Alevi - Bektaşi toplumunun kör kuyulardan >r ükselen çığlığına "PENCERE"sini ardına dek açan İlhan Sclçuk'un son yapın. Bu kitapta resmi ıdeolojiyle aynı paralelde debelenen aydın duyarsızlığına yuz verilmiyor. Halk dalkavukluğu da yok. Bu kitap, konuya yakından tutulan bir ışıldak. BÜTÜN KİTAPÇIIARDA kitap Çağ Pazariama A.Ş. Tûrkocağı Cad. No:39/41 (34334)Cağaloğlu-istanbul Tel: (212)514 01 96 MEHMET TABANLIOĞLU Ressam-Bandırma ÇORLU İCRA HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1998 103 Karar No: 1998 72 Davacı Hasan Karabulut tarafından davalılar Ismet Övüt \e Hüseyin Erdem aleyhlenne açılan ihalenın fes- hı davasının yapılan açık >argılaması sonunda, Mahkememizın görevsizliğı nedenı ıle davanın red- dine, Talep halinde dosyanın görevlı Çorlu Sulh Hukuk Hâkimliği'ne gönderilmesıne, Harç, yargılama giden ve vekalet ücretinin görevli mahkemece karar altına alınmasına. Dair Yargıtay yolu açık olmak üzere verilen karar da- vacı Hasan Karabulut'un yokluğunda \erilmiş oldu- ğundan ve adı geçene Seyıt Nızam Mahallesı G.l 1 So- kak No.28 Zeytınburnu- İstanbul adresıne çıkanlan tebligatın da kendısine teblig edilememış olduğu anla- şıldıgından karar örneğının kendisine tebliğ yenne ka- im olmak üzere ve ilan tanhınden ıtibaren 10 gün son- ra kesınleşmiş sayılacağının ılanen tebliğ olunur. Basın: 54448
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle