18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURfYET 9 EKİM 1998 CUM/ HABERLER 'Atatürk ve Din' paneli • ANKARA (Cumhııriyet Bürosu) - Türkiye Diyanet Vakfı Kadın Kollan. cumhuriyetin kuruluşunun 75. yılı nedeniyle "Atatürk ve Din" konulupanel düzenledi. Atatürk ve din konusundaki yanlış anlaşılmalara son vermek vekamuoyunu bılgilendirmek amacıyla düzenlenen panel, yann saat 13.30'da Kocatepe Canui Konferans Salonu'nda başlayacak. Açış konuşmasını Diyanet tşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz'ın yapacagı paneli Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Genel Başkanı Yekta Güngör Özden yönetecek. Panele Konya Selçuk Üniversitesi tlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Yardımcı Doç. Dr. Ahmet Gürtaş ile gazeteci-yazar Nevval Sevindi katılacakJar. Genel kurul salonu • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - TBMM Genel Kurul salonunun yenilenmesi sırasmda görevlerini Ifötüye kullandıklan gereİcçesiyle haklannda birer yıldan 3 'er yıla dek hapis cezası isterniyle dava açılan 13 kişinin yargılanmasına bugün başlanıyor. TBMM Çenel Kurulu'nda önceki gün dokunulmazlığı kaldınlan eski TBMM Başkanı, ANAP Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli'nin fezlekesinin de "gereğı yapılmak üzere" Ankara Cumhuriyet BaşsavcılığVna gönderileceği bıldirildi. Promosyon yasası • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Sanayı ve Tıcaret Bakanı Erez, dün Türkiye Odalar ve Borsalar Birlıği'nin (TOBB) vergiyle ilgili toplantısında Zonguldak Ticaret ve Sanayı Odası Başkanı Fevzi fCurtun'un promosyonla ilgili eleştirilerini yanıtladı. Anayasa Mahkemesi'nin yerel bir mahkemenin başvurusu üzerine ikinci kez promosyonla ilgili yasanın anayasaya uygunluğu yönünde karar verdığini anımsatan Erez, "Bu yayınlar durdurulduğu zaman ne olacak? Bu yasaya rağmen promosyona katılanlar, devlete güvenmemenin cezasını çekecektir" dedi. Düzeltme • Haber Merkezi - Gazetemizin 8.10.1998 tarihli sayısında yayımlanan Erol Manisalı irazalı yazinm son paragrafında yer alan "Bizim Suriye yönetimiyle. Suriye halkıyla hiçbir sorunumuz yok" cümlesi, "Bizim sorunumuz Suriye yönetimiyle, Suriye halkjyla hiçbir sorunumuz yok'' şeklindedir. Düzeltir, özür dileriz. Sendikacılar ve milletvekilleri SEKA için Başbakan ve TBMM Başkanı ile görüştü ' Yılmaz kapatmada kararh9 ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Izmiı SEKA fabrikasının kapatılması kararının. tepkiler üzerine geçici olarak durdurulma- sını işçiler yeterli bulmadı. tşyerlerinı terket- meme eylemi 8. gününü doldururken ışçi- leri destekleyen bölge millervekilleri isyanı Meclis'etaşıdı. Sendika temsilcileri ve böl- ge milletvekilieriyle bazı CHP ve DYP yö- neticileri, dün TBMM'de ortak basın toplan- tısı yaparak kapatma kararının yok sayılma- sını ve "ülke kavnakJannın taİan edilmesi, vağmalanmasına dönen" özelleştırme uy- guiamalanna son venlmesinı ıstediler. Sen- dika temsilcilen ve milletvekillen daha son- ra TBMM Başkanı HikmetÇetin ile Başba- kan Mesut Yılmaz'ı ziyaret ettiler. Türk-îş Genel Başkanı Bayranı Meral, Başbakan'la görüşmesinden sonra yaptığı açıklamada, Yılmaz'ın. tzmit'teki fabrikanın kapatıla- cağını söylediğini bildirerek "Kapatmada ısrarlı. Ekonomive yük olduğunu sövledi" dedi. AralanndaMerarindebulunduğubtr grup sendika temsilcısi, ıktidar ve muhale- fet aynmı olmaksızın bir araya gelen bölge millervekilleri ile CHP Grup Başkanvekili Oya Araslı v e DYP Grup Başkam ekıli Tur- han GüveD'in de aralannda bulunduğu çok sayıda milletvekili. dün TBMM'de ortak ba- sın toplantısı düzenledi. CHP Kocaeh Milletvekılı Bekir Yurda- gül, Özelleştirme Yüksek Kurulu'nun aldı- ğı kapatma kararının kabul edilemeyeceği- ni, işçilerin istihdam sorunu çözülünceye kadar ahnan durdurma kararının ise sorunu çözmek anlamını taşımadıgını söyledi. Selüloz-lş Sendikası Başkanı DavutBoz- kan, SEKA Genel Müdürlüğü'nun Bolu'ya taşınması ve Izmit fabrikasının kapatılması kararının işçiyi "diri diri gömmek" anlamı- nı taşıdığını söyledi. Bozkan, SEKA Koca- eli müessesesinin kesinlikle iddia edilidiği gibi ekonomık ömriinü tamamlamadığını sözlenne ekledı. Türk-iş Genel Başkanı Me- ral ise SEKA işçisini sonuna kadar destek- leyeceklerini belirtirken özelleştirme uygu- lamalarını eleştirdi. Meral, Yozgat'ı, Çankı- n'yı görmeden bu ülkenın değerlerine be- del biçilmeye çahşan kişilerin elmde Özel- leştirme Yüksek Kurulu'nun sorunlan çö- zen değil, sorun yaratan bir kurum haline dönüştüğünü söyledi. Bugüne kadar özel- leştirme uygulamalanndan elde edilen ge- lirin 110 trilyon, harcamalann ise 108 tril- yon olduğunu kaydeden Meral, "Yani sıfira sıflr elde var sıflr" dedi. Iktidann büyük ortağı ANAP Kocaeli Milletvekili Hayrettin Uzun da bu işe siya- sı olarak değıl, çıkar kavgası olarak bakmak gerektiğmi behrterek SEKA'nın arazileri- nin CHP'li Belediye Başkanlığı'na verilme- si konusunda uzlaşma olduğuna dıkkat çek- ti. Uzun, "Cumhuri>eti savunanlan, değer- lerine de sahip çıkmaya çağuiyonım" dedi. CHP Grup Başkanvekili Oya Araslı da, suçlu aramaya gerek olmadığını belirterek "OzeUeştinneyi poütika yapan bir ahniyet iktidarda ve uygûiamalar ortada. Bu hiikü- metesormakgerekir "Satacak bir şey kalma- yınca ne yapacaksınız' diye" dedi. Sendika temsilcilen ve bölge milletvekil- leri daha sonra TBMM Başkanı Çetin'i ve Başbakan Mesut Yılmaz'ı ziyaret ettiler. Meral, Başbakan'la görüşmesinden son- ra yaptığı açıklamada, Yılmaz'ın, tzmit'te- ki fabrikanın kapatılacağını söylediğini bil- direrek " Kapatmadaısrarü. Ekonomive yük olduğunu söyledi" dedi. Meral, kendileri için çalışanlann karannın geçerli olduğunu belirterek 15 Ekim günü Türk-lş'e bağlı sendıkalann şube başkan ve yöneticilerinin Ankara'da toplanarak konuyu değerlendi- receklennı söyledi. Meral, "Gerekirsearka- daşlar yürüyecek, biz de önlerinde yürüye- ceğiz" dedi. Kapatılma karanna karşı süren Izmit SEKA'daki eyleme, enerji ve maden işçileri destek verdi Işçilerîn direnişi yayıhyorKOCAELİ / MLĞLA (Cum- huriyet) - Özelleştirme Yüksek Kurûlu'nca (ÖYK), SEKA'nın Izmit Müessesesi'nin kapatılma- sı kacanna karşı başlatılan işye- rini terk etmeme eylemlerine enerji ve maden işçileri de des- tek vermeye başladı. Bu destek çerçevesinde yann Dalaman'da miting yapılacak. Siyasi partiler, sivil toplum ör- gütleri tarafmdan her gün destek ziyareti yapılan ve üç vardiya olarak üretime devam eden Iz- mit Müessesesi'ndeki işçilerin eylemi 8. gününü doldurdu. işçi- ler, iş çıkışı fabrika kapısındaki eylemlerine devam ediyorlar. Sa- at 16.00'da paydos eden işçiler, akşam yemeğıne kadar eyleme SEKA Izmit fabrikasının kapatılması karanna direnen işçflerin dcstekçileri her gün çoğalıyor. Fabrikadan çıkmama eylemine en büyük destek işçi ailelerinden geliyor. Bu isyanda kundaktaki bebekler bile babalannın hakh davasında onlann yanındalar. (Fotoğraf: HATICE TUNCER) katılıyor, akşam yemeğinden sonra da yemekhanedeki televiz- yondan SEKA ile ilgili haberle- ri dinliyorlar. Yemekhanedeki masalarda uyuyarak sabahlayan işçiler, ye- niden ışlerinin başına dönüyor- lar. 16.00-24.00 vardiyası işçile- rinden bazılan, gece yansından sonra evine gidip ertesi gün öğ- leyin eyleme geliyor ve işbaşına kadar eylemi destekliyor. 24.00- 08.00 vardiyası işçileri ise pay- dostan sonra akşama kadar eyle- mi destekJiyor. Havalann sıcak olması yüzünden ışçilenn büyük çoğunluğu yemekhane yanında- ki ağaçlann altında sohbet ede- rek sabahlıyor. 2 Ekim'den bu yana işçilerin en büyük destekçileri ise eşleri ve çocuklan oluyor. Kapı önün- deki sandalyelerde oturan işçile- rin eş ve çocuklan, sabah saatle- rinde işyerine geliyor, işçilerle birlikte slogan atıyor, destek için gelenleri dinliyoıiar. Muğla muhabirimiz Özcan Ozgür'ün haberine göre, Izmit SEKA Müessesesi'nin kapatıl- ması ile ilgili karann askıya alın- masına karşın Dalaman SE- KA'da da işçilerinin işyerlerini terk etmeme eylemi sürüyor. Da- laman adeta bir büyük genel gre- vin provasını yapıyor. Dala- man'ın bu havaya girmesinde 1988 yılında yaşanan 4 ay 10 gün süren grev deneyimi yanında, termik santral barikatlannda bi- lenen termik işçilerinin uzattığı el de etkili oluyor. 1988 grevini yaşayan işçiler- den Neşri Taşkın, "O zaman özelleştirmenüı Ö'sü bile yoktu. Düşük toplusözleşmeye karşı greve girdik. Bütün Dalaman halkı,esnafi bizimle bii tünleşti ve 4 ay 10 gün sonunda biz değil, iş- veren testim oldu. Şimdi kavga ücret artışıdegiL Dalamanın ek- meğüü yediği fabrikaya sahip çt- kılması kavgası. Bu kavgayı da kazanacağa" diye konuştu. Direniş ruhunu bütün Türki- ye'ye yayabilmeleri halinde ka- zanacaklannı vurgulayan Selü- loz-tş Dalaman Şube Başkanı Haluk Alkaç da "*Tek başına ne Dalaman'ın ne Yatağan'uı ne de tzmit'ûı kazanması münıkün de- ğil. Tek tek özelleştirmeye karşı topyekûn direnişegeçmekzorun- dayız" diye konuştu. Tes-îş Sendikası Yatağan Şu- be Başkanı Erol Soğancı da "So- run sadeceişçiierin sorunu da de- ğil. Yeni SevT, kapitülasyon da- yarmasına karşı çıkan, halen ül- kenin bağımsızlığını savunan herkesin sorunu" diye konuştu. Yatağan'la yan yana gelince daha güçlü olduklannı belirten Selüloz-lş Dalaman Şube Baş- kanı Haluk Alkaç. "10 Ekim Cu- martesi günü Dalaman'da büyük bir mitingyaparaktopyekûn cep- henin ilk adınuıu atarak genel di- reniş çağrısında bulunacağız" dedi. 300'e ulastı TOFAŞ'ta işçi kıyımı sürüyor BffiBAKIMA 'Satışaçıkarüan cumhuriyetidecdidir' ALPARSLAN BERKTAY 1936'da kurulan Izmit Kâğıt Fabrikası'nda Teknik Birinci Müdür Mehmet Ali Kâğıtçı. 1937-40 yıllan arasında da babam Ali Namık Berktay ikinci idari müdür idi. Daha sonra selüloz ve ikinci kâğıt fabrikalan kuruldu. Fabrikanın iskelesine hemen her gün Norveç, Isveç, Finlandiya ve Yunan şilepleri kereste getirirlerdi. Yüklerini bir an önce boşaltmalan için fabrikanın nakliye şefi Emin Ötkeren bir an bile oradan uzaklaşmazdı. Kaptanlar aynlacaklannda yöneticilere kokteyl verirdi. Kaptarun biri neredeyse gece günduz çalışırken gördüğü nakliye şefîne, ikizi olduğunu sanarak öbür kardeşini sordu. Birinci müdür Kâğıtçı. "Kardeşi yok. Gece de gündüz de gördüğünüz odur" dedi. Bu şef. fabrikaya kereste sağlamak için Trabzon dağlanna çıkar, dinamitle kayalan oynatarak akarsulardan keresteleri denize ulaştınrdı. Fabrika bünyesinde Kâğıtspor Kulübü kuruldu. Benim de sporcusu olduğum kulüp, bölge içi düzenlenen yelken. kürek \e tenis yanşmalanna katılıyordu. Kürekte Istanbul 1. liglerine katılıyor ve en iyi dereceleri alıyorduk. Kürekçiler fabrikanın işçileriydi. Paydostan sonra kayüdıaneye gelip antrenman yaparlardı. Karşı kıyılara gidiyor, hafta sonlan da Gölcük, Değirmendere ve Hereke'ye uzanıyorduk. Bu sportif faaliyetler fabrika çalışmalannda aksama şöyle dursun, tersine bir uyum ve verimlilik sağlıyordu. Bir beraberlik havası vardı. '4 tek' teknesine Berktay adını verdiler. Bu sporcu fabrika işçilerinin ve insanlann, aylıklanndan başka maddi bir beklentileri yoktu. Hepsi bir milli mücadelenin hızıyla geliyordu. O fabrikanın temelinde cumhuriyet ideali ve cumhuriyetin aydınlığı vardı... "Şimdi saöşa çıkanlan odurL" Altmış yıl sonra o fabrikaya sahip çıkan işçilerin direnişini okuyunca, -ki bir zamanlar bunlann kökü dışanda deniyordu- ister istemez gözlerimiz yaşanyor, "Türkiye sahipsiz değflmiş" diyorsunuz. Ve "Hangisi ulusal. hangisi değil; satanlar nu sahip çıkanlar nu?" diye düşünüyorsunuz... Imkânım olsaydı, o işçilere gidip bir merhaba demek isterdim 60 yıl sonra... LEVTNTGENCELLİ BURSA-Türk Metal'in MESS ile yaptığı anlaşmayı protesto ede- rek sendikadan istifa eden metal işkolundaki işçilere işveren baskı- sı, toplu işten çıkarmalara dönüş- tü. DtSK'e bağh Birleşik Metal Sendikası Bursa Şube Başkanı Selçuk Göktas, TOFAŞ'ta işten çı- kanlanlann 300'e ulaştığını, işve- renin elinde 900 kişilik liste bu- lunduğunu açıkladı. Oyak Rena- ult'da da Türk Metal'in isteği üze- rine, bugün 1 günlük ücreth izin uygulaması yapılacak. DtSK'in Bursa'daki uygulamalarla ilgili başvurduğu Fransa'daki CGT Sen- dikası, işten atılmalann durdurul- masını istedi. Değişik fabrikalarda işten çıka- nlan işçilerle birlikte basın toplan- tısı düzenleyen Selçuk Göktaş, iş- verenle Türk Metal'i karanlık iliş- kileriçindeolmakla suçladı. Gök- taş, "Gücünü karanhk iüşkiler ve kaba kuvTetten alan sendikal an- lavışlarla birleşmemesi gerekenler, işçilerintercihlerinin sonuçlanma- sını objektif rurum icinde bekletne- si gerekenler, kendilerini taraf ola- rak konumlandırdılar" dedi. Fransa'daki CGT Sendikası Ge- nel Sekreteri Gilles Havez. Rena- ult Yönetim Kurulu Başkanı Lo- uois Schweitzer'ye çektiği telgraf- ta, Türkiye'dekı Renault fabrika- sındakı işçilerin temel özgürlük- lerinin saldınyla karşı karşıya kal- dığını belirtti. YAZI IORHAN BtRGtT Istartbul caddelerinın duvarlanndaki bil- boardlar ve lETTnın otobüs duraklannı da süsieyen afişlerle, hemşehriler pazar gü- nü yapılacak olan 20. Avrasya Marato- nu'na katılmaya çağrılıyor. Yeşil-beyaz eşofmanıyla olabıldığınce öne çıkartılmış olan Büyükşehir Belediye Başkanı, arka- sında yüzleri belırsız gençlerle 42 kılomet- re 195 metrelık maratonu birincilikle biti- ren atletı sımgelıyor. Yırmi bir yıldır ekim ayının ılk haftasında yapılagelen Avrasya Maratonu'nun, bu yıl Tayyip Erdoğan'ın dört aylık cezası ve üç yıl sıyaset yapma yasağı alarak Belediye Başkanlığı'ndan düşürülme dönemıne rastlaması, olaya siyasi bir boyut getırdı. Polıtikacının, her fırsatta poütika yap- ması elbette doğal. Doğal olmayan, kendi tanrtımını yapar- ken, kamunun araçlarına ve parasına el atmasıdır. Erdoğan, birinci görevini öyle- sine ihtirasla ve başarı ile yapıyor ki, pazar günü Boğaz Köprüsü'nün Anadolu yaka- sından başlayarak, Dolmabahçe önünde tamamlanacak olan geleneksel koşuya katılacak olan onbınlerce hemşehrisini sa- nal da olsa ardına takarken, onları sadece isimsızleştırmeye değil, görüntülennı de silmeye kalkıştığının farkına bile varmıyor. Üstelık bu işlerı Büyükşehir Belediye- si'nın kasasından ve onun olanaklanndan yararlanarak yapıyor. Narsizm Bir Hastalıktır... O koşuya katılmak için kimi Istanbul dı- şından, kımi kentin uzak yörelerinden cep- lerinden harçlıklannı vererek gelecek olan- ları ardına takıp belediye olanaklan ile ca- ka satıyor. Insan ister istemez düşünüyor. Bu bilboardların hazırlanması, basılma- sı ve kâğıtlan için kullanılan para Tayyip Er- doğan'ın kesesinden mi, Büyükşehirin ka- sasından mı çıkıyor kı, başkanın narsistlı- ğı. Yani kendısını böylesine beğenmışliğı için böylesine bir harcamaya hemşenlerin zorakı katkısı sağlanıyor... Erdoğan, ıstediği kadar pazar günkü ko- şu ile politik amaçlarının aynı parkurda bu- luşmayacağını söylesin. Onca minibüsü renklendiren sloganlı posterleri ile Tayyip Bey, bir şeyieri çağnştırmak ıstemıyor mu? Yoksa o posterler de belediye bilboardla- rını ve İETT duraklannı kapatan afişlerle aynı karargâhta mı hazırlandı? Kamu kay- naklarından seçmenlerine tebrık kartı gön- deren bakanı suçlayabilıyoruz ama, aynı kaynaklara dolaylı yollardan başvuranlan bırer kahraman olarak mı uğurlayacağız. • • • Pazar günü, Avrasya maratonu parku- runa sadece Tayyip Bey'ın ve politik amaçlartaşımayan sporseverlerımizin de- ğil; "tûrban yasakçılannı protesto etmek için el ele verecekmilyonlarca insanın" da çağnldığını öğenmek için radikal dinci ga- zetelerın günlerden beri yaptıkları yayına ve birinci sayfalarına koyduklan "güzer- gâh" planlarına bakmak yetıyor. Bizde Is- tanbul Belediye Başkanı'nın, Siirt konuş- masını ve türban takamayan ünıversitelı kızlanmızın durumunu bir özgürlük soru- nu olarak gündemin ilk sıralannda tutmak ıçin yırtınanlar, olayı "Birşiirokudu başına bunlar geldi" diye "Avnıpa Insan Haklan Mahkemesi"ne götürmeye kalkarken, ön- ceki gün Hürnyet gazetesı'nın Strasbourg Muhabıri Zeynel Lüle, Fransız aşın sağı- nın lıderi Le Peen'in dokunulmazlığının Av- rupa Parlamentosu'nda hem de 20'ye kar- şı 420 oy ile kalktığını görmediler. Le Peen, Almanya'da Münih kentınde yaptığı konuşmada Nazi toplama kampla- rını "2. Dûnya Savaşı'nın biraynntısı" ola- rak nitelediği ıçın Münih Savcısı'nın ko- vuşturması ile karşı karşıya kalıyor. Ama, bu Fransız politıkacı Türkiye'nın yeterli ınsan haklanna sahip olmadığı ilen sürülerek kapıları bize kapatılan Avrupa Birliğı'nın Parlamentosu'nda milletvekili ol- duğu için, birlik üyesi Almanya'nın bir mah- kemesı önünde yargılanabılmesi, parla- mentonun iznine bağlı. Le Peen, parlamentoda yaptığı savun- mada anlatım özgürlüğünün kısıtlanama- yacağını söylüyor. Ama, ancak 20 yandaş mılletvekilini yanında bulabılıyor. Haberi veren meslektaşım, Münih Sav- cısı'nın Fransız politıkacı için ya beş yıl ağır hapis ya da yüklü bir tazmınat talebınde bulunabileceğini yazdıktan sonra, Le Pe- en'in ülkesındeki bir kadın adaya karşı fi- zıkı şıddet kullandığı için de ıki yıl politika- dan men cezasının Yargıtay aşamasında olduğunu da eklıyor. Tayyip Erdoğan için günlerdir özgürlük söylemlerı düzenlerin dikkatine başka ıki haben daha sunmak çok mu fazla olacak bilmiyorum. Ikısı de dün aynı gazetenin, aynı sayfa- sında yayımlandı. Fransa'nın güneyindekı bir kenttekı ko- lejin öğrencisi ikı Kuzey Afrikalı genç kızın türbanla okula gelmekte ısrar etmelerı ne- deniyle okulun öğretmenlen, ders boyko- tu yaparak yönetimi harekete geçirmişler. Okul mudürü, kızların velilerini ikna ede- mezse Dısıplın Kurulu karan ile öğrencıle- rin kayıtları sıiinmek zorunda kalınacak. İkinci haber Izmir'den. Bizim türbanı siyasi amaçların örtüsü gıbi kullanmakta ısrar eden, herkesin dile- diği gibi yaşaması, konuşması, hareket et- mesi gerektiğini söyleyerek "özgürlük şampiyonluğu"r\a soyunanlanmızı hiç de beklemedikleri zamanda tekzip eden bir ağır yaralama eylemiyle ilgili. Ege Üniversitesi kampusunda türban karşıtı dergi satan bir grup, sakallı bir er- kek ile yanındaki türbanlı kadının saldınsı- na uğramış ve gençlerden birısı bıçakla ağır yaralanmış. ••• Rahmeth Ismet Inönü, bir akşam üstü sohbetinde bana polıtikanın da bir mara- ton koşusu olduğunu söyleyerek, "Koşu- ya başladığın tempoyu, 42 kilometre sür- dür&ceğiniunutmadan adım atmalısın. Sa- kın ola ki 100 metre koşmaya kalkmamalı- s;n"demışti. Siyaset yıllanmda bu dersi hiç akiımdan çıkartmadım. Pazar günü maratonu için Istanbul so- kaklarına astırttığı belediye gıderli afişler- de kendisini birinci olarak gösteren Bele- diye Başkanı, umarım bu dersten kendi payına düşen hisseyı alsın. Faks:0212-6770762 E- Maihobirgrt' cumhuriyet com SERVER TANİLLİ Murullah Ataç'ı Hatırlamak... Nurullah Ataç, doğumunun 100. yılında anılı- yor. Basında güzel yazılar okuyoruz hakkında. Rastlantının dagüzelliği: Onun yüzüncü yılı Cum- huriyet'imizin de doğuşunun 75. yılı ile çakıştı. Cumhuriyet Devrimi'ne gönülden inanmış yazar- lar arasındaydı: Onun kültürünü, onun edebiyatı- nı, onun dilini daha yeni ve ileri mevzilere götür- mek için düşündü, yazdı, tartıştı. Aramızdan ayrı- lışının üzerinden de bir kırk yıl geçmiştir: Kalemi- nin oynadığı rolü bütün boyutlanyla görebileceği- miz bir zaman açısı var elimizde. Ataç'ın, etkisini olanca ağırlığıyla duyurduğu ku- şak, diyebilirim ki en başta benim kuşağım, yani Otuzlular olmuştur. Lisede, 40'h yılların sonlan, edebiyat derslerimiz Yahya Kemal'le biterdi; onun yanına da Hececiler'i sığıştırırlardı. Oysa dışarda, Türk şiirinde devrim yapmış Nâzım Hikmet'in ar- kasından, 1940 kuşağı ile Garipçiler yeni bir ede- biyat yaratıyorlardı. Nâzım Hikmet hapiste olduğu için kitaplarını el altından okurduk. Ataç, 40 Kuşa- ğı'ndan pek söz etmese de, Garip akımının, özel- likle Orhan Veli'nin önemini durur durur belirtirdi. Yani gözümüzü açardı. Yeni edebiyatı onun kaleminden duyup ögren- dik. öldüğü tarih olan 1957'ye kadar, bu uyancı- lık görevini sürdürmüş durmuştur gençler üstün- de. Doğrusunu söylemeliyim: Eski edebiyatımızın, özellikle Divan şiirinin güzelliklerini de ondan ög- rendik. Fuzulî, Bâki, Nedim, Şeyh Galip, Neşa- ti ve Nailî, Divan edebiyatımızın bu devlerini bize asıl sevdiren, lisedeki edebiyat kitaplarımız değil, asıl Ataç'ın kalemi oldu. "Duruk" bir toplumun şi- iri olduğunu söyler; ama onlardaki biçim ve deyiş güzelliği, giderek sanat önünde şapkasını çıkarır- dı. Çok iyi hatırlıyorum: Abdülbaki Gölpınarlı'nın Divan Edebiyatı Beyanındadır adlı bir kitabı yayım- lanmış ve bir bomba etkisi yapmıştı. Divan şiirini pek özel bir açıdan ele alıp şairlerini hırpalayan bu esere karşı, Ataç'ın, "Ayıp derfersenin bu ettiği- ne Abdülbaki" diye başlayan ünlü yazısını nasıl da heyecanla okumuştuk! öte yandan, üzerimizde bir başka etkisi, Fran- sız yazariannı tanıtırken olmuştur. Andr'e Gide'in önemini ondan öğrendik. Bu, uydumcu olmayan (non-conformiste), yerleşik değerlere olanca şid- detiyle vuran büyük yazarın etkisini uzun yıllar ta- şıdık. Sonra, Fransız edebiyatından, onunla bera- ber Yunan - Latin edebiyatından yaptığı -o örnek- çeviriler: Stendhal'dan, Balzac'tan, Laclos'tan, Alain-Fournîer'den, Lukianos'tan ve daha baş- kalarından... Kendisi de uydumcu değildi: Yeni Türk aydını- nın Batılı aydınlar gibi özgür düşünceli, kuşkucu, çoğunluğun alışkanlıklarından sıyrılmış, bağımsız bir aydın olmasını savunuyordu. Unlü Prospero ile Caliban'möa, Prospero böyle bir kişiliğin simge- sidir. Caliban ise çoğunluğu, tutuculuğu, gelenek- çiliği, yerleşmiş değer yargılanna bağlılığı temsil eder, giderek her türlü yeniliğe kapalıdır. "Seçkin- ci" bk aydın anlayışını savunmuş da olsa, en gü- ze) eserierinden biridir bu kitap. Sonra, bir eleştiri görevini de yüklediği o essiz denemeleri... Gençliğimiz, buakılcı, kuşkucu, bireyci, laik dü- şünceli yazann yazılarıyla yoğruldu. Onu tanımış olmayı, yaşamımın en büyük kazançlarından biri sayanm. Ataç olmasaydı, şu gelip vardığım nok- tada olamazdım; ya da pek gecikerek olurdu bu. Böylesi bir itirafı içtenlikle yapacak yığınla aydın vardır ülkemizde. Onu mutlaka okumalarını her zaman önermi- şimdir gençlere. Hatırlatmayın lütfen, unutur muyum hiç? Belki en büyük ve en kalıcı etkisi üzerimizde, dil konu- sunda oldu. Özleştirmeci idi. Korkunç bir anndır- maya girişmişti dilimizde. Elbette o attı diye keli- meler çekip gitmiyordu. Söylemek istediği, bir di- lin zenginleşmesinin aslında kendi kaynaklarına dayanarak gerçekleşeceğiydi: Bir dil bilinci aşıla- mak istiyordu; dili kullanmakta titizük istiyordu. Kendisinin alabildiğine hünerle uyguladığı "konu- şur gibi yazmak"tan devrik cümleyi yazı diline ka- zandırmaya kadar, hep bu kaygı ağır basmıştır on- da. Yazıda ve dilde olan bitenle ilgili olarak yaptığı açıklamanın da üstünde durulmalıdır. Söz Arasın- da adlı kitabının bir yerinde şöyle der: "Bizde ya- zı devrimi, dil devrimi olmamıştır; devrim yazısını aramış bulmuş, devrim dilini aramış bulmuştur." Doğrudur Ataç'ın söylediği. O yazı da, o dil de Türkiye'de eğjtimin iki büyük tamamlayıcısıdır; akılcı, giderek demokratik bir eğitim adına, heriki- sine de sahip çıkmalıyız! Türkiye'de "CumhuriyetAydınlanması" derken, fikir ve edebiyatta karşımıza çıkan ilk önemli kişi, Nurullah Ataç'tır kuşkusuz. Değeri, yıllar geçtikçe daha çok anlaşılacaktır... Çayeli Bakır İşletmesi'nde grev • Ardeşen Silah Fabrikası'nda da (ASILSAK) grev karan almdı. ÖMERŞAN RtZE-Çayeh Bakır İş- letmeleri (ÇBt) i]e Ma- den-lş Sendikisı arasında 6 aydır süren bp]u jş $ÖZ . leşmesi görüşmelerinden sonuç alınamaymca 276 işçi greve başiadı. Arde- şen Silah Fabnkası'nda da (ASİLSAN) grev karan alındı. ÇBl'deki g-ev- uygula- ması nedeniyle dün sabah saatlerinde iş}erinde top- lanan maden işçileri amaçlarımn îjvereni zor durumda bıraunak değil, aç kalmamak ıçjn müca- dele etmek oliuğunu be- lirttiler. Maden-Iş Sendikası Genel Başkan HasanHü- seyin Ka>abaa da yasalar çerçevesinde ;onuna ka- dar direnecekerini söyle- di. 31 Mayıs'a Sona eren toplu iş sözleimesı nede- niyle başlatılan görüşme- lerden yaklaşık 6 aydır bir sonuç alınamadığını anla- tan Kayabaşı, 1 Tem- muz'dan itibaren geçerli olacak yeni toplu iş söz- leşmesi için 6 aylık dilim- ler halinde zam istedikle- rini söyledi. Kayabaşı bu isteklerine karşılık işvere- nin kendilerine ilk 6 ay için yüzde 45, diğer dilim- ler için de enflasyon ora- nında zam vermeyi teklif ettiğini belirterek şunlan söyledi: "Bizim istediğimize karşı getirilen teklif kabul editemez niteliktedir. Da- ha önceki anlaşraalarda sendika ve işçiler olarak beklenenden daha fazla özveridebulundukAncak gününıü/ koşullan bizleri bu özveridenyoksnn bıra- kıyor. Bu durumda işvere- nimizin özveride bulun- ması gerekmektedir.'7
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle