Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
7 OCAK 1998 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
ALLECRO EVtN tLYASOĞLU
Kozalak"tn sanat dalları buhışuyorGeçen yılın son gûnlerine Zehra Yd-
da ve Cengiz Tanç'ın ölüm acılanyla
başlamıştık. Öte yanda dünya dönüyor,
sanatçılar üretiyor, sanatı yaşatıyorlar.
lşte son günlerden geriye kalan hoş iz-
lenimler.
Sanat dallannın birbirine katkısının
verimli sonuçlanru herzaman gündeme
getirmeye çahşmz. Hatta çağ başında
Pans'te yaşanan edebiyat, resim, mü-
zik, tiyatro, dans sanatlannın işbirliği-
nehep özenerekbakanz. Ülkemizdebı-
rakın sanat dallannın bir diğeriyle ile-
tişimini, kendi disiplini içinde dahi sa-
natçılann birbirlerinden habersiz ol-
duklan acı bir gerçektır. Her sanatçı
kendi kozasııu kendi örmekte, kabuğu-
na çekildiği özel yaşamında kendini ile-
tişimsizlik içinde bir dünyaya mahkûm
etmekte. Bu tekbaşılığın getırdiği dü-
zende de alıngan, kötümser, içedönük
sanat adamlan yetişmekte.
"Kozalak" başhklı Dans Tiyatrosu
sanat dallan arasmdaki işbirliğine açı-
lan yeni bir yol. Kürşat Başar' ın bir öy-
küsü işin belkemiği. tki dansçının ya-
şamıru anlatıyor. Kurmaca ile gerçek iç
içe. Hürya Aksular ve Sibel Sürel dans-
lanyla gerçeği sahneye taşıyorlar. Ün-
lü dansçımız Oktay Keresteci repetitör-
lüğü üstlenmiş. Ünlü tiyatrocumuz Işık
Yenersu öykûyü anlatıyor yer yer. Mü-
zik Zbignievv Prasner'e ait. (Bu olay-
daki tek özlemimiz müziğin de özgün
hazırlanmış olmasıydı. Genç bir Tûrk
bestecisi örneğin Âydın Esen gibi bir
istmne kadaryakışırdı bubirlikteliğe!)
Danslan, dansçılan eleştirmek benim
alanımın dışında kahyor. Ancak güzel-
duyum yönünden işin bütünlüğüne ba-
kınca coşkuya kapılmamak elde degil.
Bir sanat yapıtrnın en önemli işlevi ye-
ni açilrmlara öncülük etmesi. "Koıa-
iak" böyle bir işlev taşıyor. Yeni bir baş-
langıca kapılar açıyor. Bütün sanat dal-
lannın üyeleri gidip izlemeli bu etkin-
liği. "Kozalak"taki esin kaynağı yeni
birleşimlerle yeni yaratıcılıklara ışık tu-
tuyor. Bu işbirliğinde önemli bir çar-
pan daha var. Beko'nun sponsorluğu.
Bir sanat yapıtının sponsonı ile birlik-
te doğması da gûnümüzün "yeni sanat"
kavramının simgesi. Eskiden sanatçı ve
izleyicisi vardı. Sonra sanatçı, sponso-
GeTeride
bıraktığımız yıl
içinde Kâmran
Ince konser,
konferans ve bir
CD'siyle, Idil
Biret Idil'de
verdiği resitalle,
Ayşegül Sanca
da tDSO'nun
eşliğinde
Brahms'ı
seslendirdiği
konserle
gündeme geldi.
ru ve izleyicisi bir arada var olmaya baş-
ladı. Bubir gerçek artık. Kozalak'ınya-
ratıcılannı ve sponsorunu kutluyoruz.
Kâmran İnce'nin getirdikleri
Kâmran Ince, nıcedır ilk kez Türki-
ye'de konser, konferans \e CD'sı ile
gündeme geldi yılın ilk haftasında. Gü-
nümûzün son akımlannı müziğine yan-
sıtan, Doğu-Batı birikimini yepyeni bir
potada eritmesinı bilen başanlı bir bes-
teci. Fall of Constantinople CD'sinin ar-
dından fılm müziklerinden oluşan yeni
bir CD'sı piyasaya çıkmak ûzere. Daha
da niceleri basım asamasında Ameri-
ka'da. Ünlü film yönetmeni Spi-
eterg'den gelen öneri üzerine onunla bir
işbirliğine hazırlanıyor. Kâmran Ince,
Boğaziçi Üniversitesi'nde verdiği kon-
feransta günümüz Amerikan bestecili-
ğindeki akımlan ve bireysel çalışmala-
n anlattı. Bir yerden de kendi yapıtlan-
nı bunlara bağladı. Post-minimalism
akımına örnekler verdi. Post-minima-
lismi şöyle tanıttı bize. Büyük orkestra
olanaklanndan yararlanan, genellikle
betimsel, dramatik efektleri olan, vur-
ma çalgılara geniş yer veren ve minima-
lismdeki yineleme öğesini bütünün
içinde eriteTek kullanan bir akım. Ha-
len Amerika'nın en çok çalınan, en çok
satılan bestecisinin de minimalismin
başlıca temsilcilerinden biri olan John
Adams olduğunu öğrendik Kâmran In-
ce'den. Plak koleksiyonunuza bir yeni
ses katmak isterseniz Adams'ın
1996'da Gidon Kremer için yazdığı Ke-
man Konçertosu'nu öneririz.
İdil Biret, tdil ilçesi için çaldı
Bizım İdil projesi sivil toplum örgüt-
lerinin bir başansı. Şırnak iline bağlı
İdil ilçesini kalkındırmak, eğitim, sağ-
lık hizmetleri götürmek ve bu alanda bir
örnek oluşturmak. Darısı nice svnırbo-
yundaki ilçelerimize. İdil Biret'in ülk-
miz genelinde yarattığı imaj bugün ar-
tık tartışılmaz bir konumda. Nerede,
hangi kesime, hangi koşullarda çalarsa
çalsın İdil Biret'in konserleri dolar ta-
şar. Ve ne mutlu ki bu imajını yararlı
yollarda kullanarak nice hayır derneği-
ne, sivil toplum örgütüne hizmette bu-
lunmakta. tdil Biret'in Bizim İdil pro-
jesi için 28 Aralık 1997'de Boğazi-
çi'nde verdiği resital son derece anlam-
lıydı. Izleyiciyi hemen kavrayıveren
çok alımlı bir program seçmişti.
Liszt'in Macar Rapsodisi'ni ilk kez
Rachmaninof un kadanslanyla dinle-
dik. Chopin, Rachmaninof, Brahms gi-
bi bestecilerin yanı sıra Fransız besteci
Alkan'm Şimendifer'i ve özellikle bi-
zim bestecimiz Nevit KodaJh'nın Osti-
nato'su büyük coşku yarattı. Ve şöyle
bir dilekle aynldık bu dinletiden: Gele-
cek konserin İdil ilçesinde gerçekleş-
mesi!
Sanca'nın Brahms'ı!
Eski yılın son konserlerinden birin-
de Kanadah şef Chartes Oüvieri-Mun-
roeyönetimindeki İDSO'nun eşliğinde
Ayşegül Sanca'dan Brahms'ın binnci
piyano konçertosunu dinledik.
Sanca, her yıl yeni bir konçerto ça-
lışmayı, taze kanla, yeni bir coşkuyla
dinleyicisine seslenmeyi ilke edinmiş
bir sanatçımız. Bu kez Brahms yılı bit-
meden o da bestecinin birinci konçer-
tosunu hazırlamıştı. Sanca, uzun za-
mandır Istanbul'da çalınmayan bu ya-
pıtı, son derece lirik, derin bir duyarh-
lık içinde yorumladı. Ve her zamanki
gibi, kişiliğinin birparçası olarak, abar-
tıya, gösterişe kaçmadan, bestecinin
buyruğundan çıkmadan seslendirdi.
Klasik ve rock'tan HasanoğLan'a...
AHMETSAY
ANKARA - 1998'ı karsılar-
ken Ankara'da verilen "Yeni
Yıl" konserleri, bir festival ha-
vasında geçti. Hepsi de özellik-
li konserlerdi, kitleseldi, gör-
kemliydi, coşku doluydu. "Niye
yanmryor bu çakmak* diye so-
rulmasın. Gençlik, çakmağı da
çakıyor, çırayı da yakıyor.
Birkaç pürüzün, küçük "sürç-
me"nin bile yaran oldu. Onlar-
dan "dersler" çıkarmalıyız.
Frakla kültür fizik
"Klasik ve Rock" başlığı al-
tmdaki konserde, beş bin kişilik
Atatürk Spor Salonu hıncahınç
dolmuştu. Rengim Gökmen yö-
netimindeki "Ankara Konser-
vatuvan Orkestrası". geleceğe
dönük bir düs dünyası yarattı bi-
ze. Genç bir orkestranm müzikal
enerjisi hemen belli oluyor. Is-
tekli, dipdiri, atak ve sevinçli...
Bu konser için Almanya'dan
getınlen ünlü tenorumuz Hakan
Aysev konusundan önce şunu
söylemeliyim: Avnıpa'nın önde
gelen operalannda solist olarak
alkışlanan Aysev'i biz ancak
"Hipodrom" ya da "spor sakv
nu" konserlerinde izleyebiliyo-
ruz. Onu opera sahnelerimizde
dinlemeyi geciktirmekle daha
çok kendimize haksızlık etmiş
olmuyor muyuz?
Henüz konservatuvar öğren-
cisi olan öteki şan solisti sopra-
no Ebru Etizer, ko>aı ses rengiy-
le müthiş etkileyiciydi. Onun
adını birkaç yıl sonra isteseniz
de unutamayacaksınız. Yine bir
konservatuvar öğrencisi olan
flütçü Sibel Ayhan'ı dinlerken
şöyle düşündüm: Bu çocuğun
elindeki çalgı "sihirli flüt" ol-
malı...
Salondaki coşku birikimi,
soprano Zehra Yüdız'ın ışıklar
saçan kocaman resminde odak-
laşınca duygusal boyut derinleş-
mişti. Konserin son bölümünde-
ki "klasik verock" sentezıne ge-
lindiğinde bir "ses patlamasT
• Ünlü tenorumuz
Hakan Aysev, Avnıpa'nın
önde gelen operalannda
solist olarak alkışlandı.
Onu opera
sahnelerimizde dinlemeyi
geciktirmekle haksızlık
etmiyor muyuz?
yaşandı: Rock grubu "Bulutsuz-
luk Öriemi" için hazırlanmış s-
es düzeni. ınanılmaz joikseklik-
te bir ses oylumuy la salonu sar-
sıyordu. Iç organlanm zangır-
damaya başladı. Bulutsuzlar'ın
elektronsal çalgılanna bağlan-
mış olan "yükseWci''ler (ampli-
fikatörler). müziği esir almıştı:
Orkestranın sesi vızıltı kalıyor-
du. Şef Renghn Gökmen, frak-
la kültür-fızik yapıyor gibiydi.
Nejat Başeğmezier'ın merakla
beklediğimız orkestra düzenle-
mesi, gürûltüye "baş eğdL"
Bu patlamadan dersler çıkar-
malıyız: Özenli bir "sesdûzeni"
güvencesi olmadan "rııüzik''
yapılamayacağı ve " m ü a k "
dinlenemeyeceği, başka ne gibi
bir firsatla anlaşılabilir?
Cumhurbaşkanlığı Senfo-
ni'de "Yeni Yü Konseri" başlı-
ğıyla üç gün üst üste düzenlenen
etkinlikler de başanlı geçti. Ba-
şanlıydı, çünkü "yönetim kuru-
lu" devreden çıkmıştı. Konser-
leri düzenleyen halkla ilişkiler
kuruluşu, nicedir gönnediğimiz
biçimde CSO Salonu'nun üç
gün art arda dolmasını sağlamış,
esprili motiflerle bu etkinlikle-
re sevimli bir hava getirmişti.
30 Aralık gecesi Bilkent'te
olağanüstü bir "Mozart akşa-
mı" yaşadık. Bilkent Senfoni eş-
liğindeki solistler IgorOyştrak,
ValeriOyştrak ve Ayla Erduran
olunca, bu nitelikli konserin ta-
dı damağımızda kaldı.
And Vakfı ile British Coun-
cil'in Hilton Oteli'nde düzenle-
diği konser akşamında ben Ha-
sanoğlan'daydım. ODTÜ'deki
"Yeni Yıl Konseri''ne ise gide-
medim.
Hasanoffian».
Bu sözcüğü duyunca yüre-
ğimde bir balık oynar. Hasanoğ-
lan Köy Enstitüsü ve Yüksek
Köy Enstitüsü...
TRT Çoksesli Korosu'nun
Hasanoğlan'da verdiği konserin
anlamlı bağlantılannı açıklaya-
yım: Ankara Radyosu'nun kur-
duğu bu çoksesli topluluk, Tür-
kiye'ninilkprofesyonel "acap-
1997'de müzik umutsuzluklarla doluydu
ÖNDER KÜTAHYALI
19'uncu >r
üzyılda Osmanlı Sarayı'ndakı
orkestranın en büyük klarnetçisi MehmetAli
Bey'di. Bizdeki köklü klamet geleneğini baş-
latmış olan bu sanatçıyı genç bir Fransız'ın
yetiştirdiği sanılıyor.
20'nci yüzyılda tarih kendini yineledi ve
îzmir Konservatuvan'na Fran&a'dan klarnet
öğretmenleri geldi. Onlann öğrerıcilerinden
biri olan Mehmet Ermakasdar, 1972'de
Fransa'nın Rouen kentine gitti ve ünlü usta
JacquesLancetotile çalıştı. Ardından, Parıs
Avrupa Konservatuvan'nı bıtirdi. 1978'de
verdiği sınavın sonunda "ktarnetprofcsörû"
unvanını aldı. 0 günden başlayarak Nantes
ve Rouen Bölge Devlet konservatuvarlann-
da öğrenci yetiştirmektedir. Gördüğünüz gi-
bi Fransızlardan aldığımızı yine orüara veri-
yoruz. Kendileri bu ahşverişten tedirgjn de-
ğildirler.
1997'yi uğurlamakta olduğumuz günler-
de Ermakasdar, IZDSO'nun eşliğinde W. A.
Mozart'ın K. V 622 lamajör klarnetkonçer-
tosunu çaldı. Sanatçmın çıkardığı renk, biz-
deki klarnet geleneğine kıyasla daha koyu;
ama büyükleriyle ayrn güzellikte ve yumu-
şaklıkta çalıyor. Tonu tatlı, tekniği de açık
vermiyor. En beğendiğim özelliği ise uzun
sesleri, "Yan Gölge" diyebileceğimiz bir
yankılandırmayla bitirmesidir. Olanak bul-
duğunda, aynı yaklaşımı küçük değerli no-
talarda da yineliyor. Böylesine pürûzsüz bir
Mozart yorumunu sunmuş olan Ermakas-
dar'a sınıf çalışmalannda da başanlar dile-
rim.
Aynı akşam, kemancı Bahar Biricik'i de
Beeflıoven'in op. 40 ve op. 50 romanslann-
da dinledik. Ankara'daki başanlı Mendeb-
1997'de Rengim Gökmen ve Yüdız İbrahimova, tzmir'demüzikli günlere imza atülar.
sohn konçerto yorumu nedeniyle epey me-
rak ettigim bu genç sanatçı, gerçekten yete-
nekli, cümlelendirmeleri tutarlı; ilke olarak
yumuşak bir tonu var; ancak Beethoven'de
iyice gerilimliydi. Vibratosu sıkı, yayı za-
man zaman pûrüzlüydü.
Şef RengimGökmen, dınletiyıTurgavEr-
dener'in "Teo
r
suyla başlattı ve Mozart'ın
K. V 183 sol minör 25. senfonisiyle bitırdi.
Gökmen'in Mozart yorumu, renkli ve devi-
nimliydi. Bestecinin minör tonlarda sergile-
diği dramsallık ve acı dolu anlatım, bu erken
senfonıde de belirgindi. Mozart, yapıtında
kornolara çok sayıda tiz ses yazmış. Bu ne-
denle sanatçılar, Menuetto ile Finale'de bı-
raz zorlandılar; ama orkestra her zamanki
gibi coşkuyla alkışlandı.
1997'nın son günlerinde Izmir'de bir de
resıtal vardı. Ülkemizde konuk olan besteci
ve piyanist Kâmnra İnce ile kemancı Susan
Wıterbury,DEÜ Devlet Konservatuvan Or-
han Barlas Salonu'nda çaldılar. Sanatçılar,
Amerikalı bestecilerden Aaron Copland'ın
keman-piyano sonatını, Peter Cttmie'nin
"tndigo Slanrini ve ArvoPart'ın "Fratres"
başhklı parçasmı seslendirdiler. Izlencede
aynca Şostakoviç'in op. 34 prelütleriyle In-
ce'nın "Lmes" (1997) ve "Köçekçe" (1984)
başlıklı yapıtlan yer alıyordu.
ABD'nin genç bestecileri, özgün buluşla-
n için tutarlı bir yapı oluştunmada zorlanı-
yorlar; boyutlan da iyi ayarlayamıyorlar.
Hem Climıe'nin hem de Part'rn yapıtlan,
gereğinden dahauzundu. Ince'nin ilginç bu-
luşlarla ve güzel seslenişlerle dolu olan "Ii-
nes" başhklı parçası için de benzer şeyler
söylenebilir. Yine de resitali ilgiyle dinledik.
Sanatçılann yorumu ustacaydı. Karşunızda,
oda müziği alanında birikimi olan iyi bir iki-
li bulunmaktaydı.
1997 yıhnı, IZDSO'nun Atatürk Kapalı S-
por Salonu'nda, Rengim Gökmen'in yöne-
timinde verdiği "Yeni Yıl Konseri" ile uğur-
ladık. Yıkhz Ibrahimova ile İZDSO Çocuk
ve Gençlik Korolan'nrn katıldığı dinleti Al-
binoni ile Bach'tan Mozart'a, operetlere mü-
zikallere, hafıf müziğe ve caza uzanan zen-
gin bir programı içeriyordu. Salonu doldu-
ran Lzmirli sanatseverler. baştan sona başa-
nlı geçen ve orkestramızın halkla iyice kay-
naştığı bu coşturucu dinletiyi sevgiyle alkış-
ladılar. Böylece müzik sanatı açısından
umutsuzluklarla dolu olan 1997 yılını, tari-
hin sayfalan arasına kattık. Evet, yürekleri-
miz buruktur. Sonuç getirmeyen Ege Genç-
lik Senfoni Orkestrası girişimı, şimdilik ma-
ketine bakmakla yetindiğimiz sanat komp-
leksine bir türlü başlanamayışı, Milli kütüp-
hane için yaptınlan yeni binanın Elhamra'da-
ki opera ve bale çahşmalannı engellemesi,
bu nedenle kurumdaki etkinliklerin durma
noktasınagelmesi, aynca konservatuvan bi-
tiren gençlerin sürüp giden içler acısı duru-
mu, bizler için tam bir düş kınklığıdır.
Ne var ki Türkiye, büyük atıumlara sık
sık tanık olunan bir ülkedir. 1998 sanat açı-
sından yeni ve mutlu şeyler getirebilir. Hal-
kutuzbir yandan sürekli banşa, bolluğa, gö-
nence ve çağdaş eğitime kavuşurken, bir
yandan da sanatı insanımızla sürekli bütün-
leştirmenin ilk ve en olumlu adunlan,
1998'de aulabilir. Böylesine güzel günleri,
umutla ve özlemle bekliyoruz.
peUa" korosu olmasma, 27 yıl-
lık geçmişiyle yurtiçi ve yurtdı-
şında başanlar kazanmasına
karşın, tek bir ses kaydı (plak,
kaset, CD) üretmeraiş dünyanın
ilk korusu olarak da bilin«r. Ha-
sanoğlan Belediyesi, ElnaraKe-
rimova yönetimindeki koronun
yorumladığı yapıtlardan oluşan
bir kaset üreterek bu yolda ilk
adımı atmış bulunuyor. Hasa-
noğlan'ın şanına yakışır bir üre-
timi kutlamak için köy halkın-
dan 500 kişiyle konserde birleş-
tik.
Bu konuyu sevgili Mustafa
Ekmekçi gibi yazabilseydim
keşke: Seksen yedi yaşmdaki
bestecimiz Faik Canselen,
1940'h yıllarda Yüksek Köy
Enstitüsü'nde "MûzikTarihive
Teorisi" dersleri verdiğini anlat-
tı o akşam. Öğrencisi Talip
Apaydın da kalktı, ellı yıldan be-
ri ilk kez karşılaştığı öğretmeni-
nin elini öptü. Talip Apaydın,
antik çağdan sonra Anadolu'da
yapılan ilk "amfîteatr''ın Köy
—
Enstitülü öğrencilerce bu-
rada başanldığını anlattı.
Tiyatro iki bin kışilikmiş.
"Kadıköylû" ve "E»«n-
köylü" olduğu için "köy-
lü" olduğunu söyleyen
Ahmet Say, Apaydın'ın
kulağına bir şeyler fısıldı-
yordu. Acaba Hasanoğ-
lan'daki bu tiyatroda yaz
zamanı etkinlikler düzen-
leme konusunda anlaşmış-
lar rruydı?
Yıhnolayı
Televızyon ve gazeteler-
de 1997'nin sanat olaylan-
nı kapsayan dökümler ya-
yımlandı. Bir "olay" da
ben eklemek istiyorum; a-
ma gerçekten "olay" (ha-
dise) olanla bu niteliği ta-
şımayanlan ayırarak: Ör-
nekse Kültür Bakanlığı
bütçesınm binde 4'ten bin-
de 3'e düşurülmesi "otay"
değildir, olağandrr. Birkaç
yılakalmaz, onu da sıfırla-
nz.
Bence "yılın müzik ola-
yı", üniversitelerdeki 12
"müak eğitimi bölü-
mü"nün YOK tarafından
"anadal"a indirgenmesi
ve ders programlanmn
müzik dışına itilmesidir.
Cumhuriyet tarihinde mü-
zik eğitimi kurumlan ilk
kez "tenziH rütbe"ye uğ-
ratılmıştır. YÖK'ün aldığı
bu karar, Atatürkçü kültür
politikasma ve müziğe
"dostça" bir yaklaşım de-
ğildir.
u
Yılın müzik olayı"
budur.
Ömer Şerif, h*an Hlm
Festivali'ne davet edildi
• Kültür Senisi -
tran'da düzenlenenen
Fajr Film Festivali'ne
Anthony Quinn'in
ardmdan Mısırlı
oyuncu Ömer Şerif ve
yönetmen Yusuf Şahin
de davet edildi.
Amerika'da yaşayan
Iranlı yönetmen
Bahman Maghssoud-
Lou'nun da Fajr Film
Festivali'ne kahlması
bekleniyor. İran
gazetelerinde geçen ay Anthony Quinn'in Fajr Film
Festivali'ne katılacağı yazılmışrı. Eğer Quinn
festivale katılmayı kabul ederse 1979 yıhndan bu
yana festivale ilk kez Amerikalı bir oyuncu katılmış
olacak. Bu yıl 16'ncısı düzenlenen festival İran
sinemasının gelişimi açısından da oldukça önemli.
Festival başkanı Seytullah Dad, bu yıl
geçen yıllarda olduğu gibi festival jürisi üzerine
baskı uygulanmayacağım açıkladı.
Avusturalyalı film yapımcısı
Essie Coffey öldü
• Kültür Servisi - Avustralyah fılm yapımcısı,
şarkıcı ve yerli haklannın en büyük savunucusu
Essie Coffey. 56 yaşında yaşama veda etti. Coffey,
1950'li yıllarda Brewarrina'da yerli halklann
hakkını savunmak için büyük savaşlar vermiş ve
ülkede bu bilinci yerleştirmeye çalışmıştı. Coffey,
1985 yıhnda en büyük onur ödülü olan "Order of
Australia" madalyasına layık görüldü.
Yerli halklann haklannın en büyük savunucusu
Coffey, aynı zamanda belgesel filmleriyle de
tanınıyordu. En bilinen belgesel
filmleri arasında 1978 yıhnda çektiği ve birçok
ödül kazanan "My Survival as an Aboriginal" ve
1993 yıhnda çektiği "My Life as I Live It"
yer alıyor.
Alan Parsons IstanbuCa geflyor
• Kültür Servisi - Alan Parsons, Major Müzik
Organizasyon ve Akademi Istanbul işbirliği ile 23
ve 24 Ocak tarihlerinde Bostancı Kültür
Merkezi'nde konser verecek. Konser biletleri
bugünden itibaren tüm Raksotek ve Vakkorama
mağazalan, Taksim AKM, Kadıköy Zihni Müzik
Center ve Bostancı Gösteri Merkezi gişesinde satışa
sunuluyor (236 75 60)
CRR'de bu hatta
• Kültür Servisi - Cemal
Reşit Rey Konser
Salonu'nda yann saat
20.00'de Karagöz'ün
toplumsal hayatımızdaki
yerini yeni nesile de
anlatmak amacıyla
'Karagöz'ün Şöhreti'
başlıklı müzikli tiyatro,
cuma günü aynı saatte
Rus folk enstrümanlan
gnıbu Feenist
Balalayka'nın konseri
izlenebilir. Hafta sonu
CRR etkinlikleri kapsamında cumartesi günü saat
20.00'de Fahrettin Kerimov'un yöneteceği, Vedat
Kosal ile Julia Kerimova'nın solist olarak eşlik
edecekleri Istanbul Büyükşehir
Belediyesi Cemal Reşit Rey Senfoni
Orkestrasf nın konseri, pazar günü aynı saatte
Yarkın Türk Ritm Topluluğu'nun
konseri yer alıyor.
Ankana'da yaşamda sanat
söyleşileri
• Kültür Servisi - Ankara'da Tunalı Hilmi
Caddesi'ndeki Cafe des Cafes'de bugünden
başlayarak yaza dek sürecek olan "Yaşamda Sanat"
konulu söyleşiler dizisi başlıyor.
Ankara Devlet Tiyatrosu sanatçısı Leyla Tecer
tarafından hazırlanan etkinliklerin amacı kahve
ortamında gerçek bir sohbet ortamı yaratmak ve
katılanlann sorulanyla konuşmalann
yönlendirilmesi, güncel, hareketli ve düzeyli
tartışmalann oluşması.
İlk buluşma 'Felsefe ve Sanat Üzerine' DTCF
Felsefe Bölümü Başkanı Prof. Dr. Şahin
Yenişehirlioğlu ile paylaşılıyor.
4 Şubat Çarşamba günü gerçekleştirilecek olan
'Bilim ve Sanat' konulu ikinci buluşmanın konuğu
ise ODTÜ lnşaat Fakültesinden Prof. Dr. Ayşen
Ergin. Her ayın ilk ve üçüncü
çarşamba günleri saat 18.00'de gerçekleştirilecek
olan toplantılann 25 Şubat'taki Tıp ve Sanat 1-
Edebiyat konulu söyleşinin konukian Op. Dr.
Mustafa Ş. Onaran ve Hacettepe Üniversitesi
Çocuk Psikiyatrisi'den Prof. Dr. Bahar Gökler.
(0312-426 55 11)
Jilda Sahakian'ın pesimleri
AKM'de sergilenecek
• Kültür Servisi-
Jilda Sahakian'ın
resimleri 8-23
Ocak tarihleri
arasında Atatürk
Kültür
Merkezi'nde
sergilenecek.
Soyut resim
sanatınm genç
temsilcilerinden
olan Sahakian
için coşku,
heyecan, enerji
gibi insani
duygular resimlerinin hareket ettirici elemanlan.
Sanatçı için tuvalde görsel yükselişler ve
gerilimler, renk lekeleri eşliğinde belli derinlikleri
oluşturmak ve armonileriyle belli tadlara varmak
anlamına geliyor. Sahakian açtığı kişisel sergilerin
yanı sıra birçok karma sergiye de katıldı.
BUGUN
• MARMARA ÜNİVERSİTESİ Atatürk Eğitim
Fakültesi'nde saat 14.00'te Cengiz Baysai'ın
katıldığı 'Davul Semineri' izlenebilir.
• tFSAK'ta saat 19.30'da 'DoğaGruba' etkinliği
izlenebilir.
• ÇEKÜL ÇEVHE SEMİNERLERİ kapsarrunda
saat 15.30'da Cihan Erdönmez'in katıldığı
•Kentlesmenin Doğal Çevre Üzerine Etkisi' başlıklı
seminer izlenebilir.