15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 OCAK 1998 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 ALLECRO EVtN tLYASOĞLU Kozalak"tn sanat dalları buhışuyorGeçen yılın son gûnlerine Zehra Yd- da ve Cengiz Tanç'ın ölüm acılanyla başlamıştık. Öte yanda dünya dönüyor, sanatçılar üretiyor, sanatı yaşatıyorlar. lşte son günlerden geriye kalan hoş iz- lenimler. Sanat dallannın birbirine katkısının verimli sonuçlanru herzaman gündeme getirmeye çahşmz. Hatta çağ başında Pans'te yaşanan edebiyat, resim, mü- zik, tiyatro, dans sanatlannın işbirliği- nehep özenerekbakanz. Ülkemizdebı- rakın sanat dallannın bir diğeriyle ile- tişimini, kendi disiplini içinde dahi sa- natçılann birbirlerinden habersiz ol- duklan acı bir gerçektır. Her sanatçı kendi kozasııu kendi örmekte, kabuğu- na çekildiği özel yaşamında kendini ile- tişimsizlik içinde bir dünyaya mahkûm etmekte. Bu tekbaşılığın getırdiği dü- zende de alıngan, kötümser, içedönük sanat adamlan yetişmekte. "Kozalak" başhklı Dans Tiyatrosu sanat dallan arasmdaki işbirliğine açı- lan yeni bir yol. Kürşat Başar' ın bir öy- küsü işin belkemiği. tki dansçının ya- şamıru anlatıyor. Kurmaca ile gerçek iç içe. Hürya Aksular ve Sibel Sürel dans- lanyla gerçeği sahneye taşıyorlar. Ün- lü dansçımız Oktay Keresteci repetitör- lüğü üstlenmiş. Ünlü tiyatrocumuz Işık Yenersu öykûyü anlatıyor yer yer. Mü- zik Zbignievv Prasner'e ait. (Bu olay- daki tek özlemimiz müziğin de özgün hazırlanmış olmasıydı. Genç bir Tûrk bestecisi örneğin Âydın Esen gibi bir istmne kadaryakışırdı bubirlikteliğe!) Danslan, dansçılan eleştirmek benim alanımın dışında kahyor. Ancak güzel- duyum yönünden işin bütünlüğüne ba- kınca coşkuya kapılmamak elde degil. Bir sanat yapıtrnın en önemli işlevi ye- ni açilrmlara öncülük etmesi. "Koıa- iak" böyle bir işlev taşıyor. Yeni bir baş- langıca kapılar açıyor. Bütün sanat dal- lannın üyeleri gidip izlemeli bu etkin- liği. "Kozalak"taki esin kaynağı yeni birleşimlerle yeni yaratıcılıklara ışık tu- tuyor. Bu işbirliğinde önemli bir çar- pan daha var. Beko'nun sponsorluğu. Bir sanat yapıtının sponsonı ile birlik- te doğması da gûnümüzün "yeni sanat" kavramının simgesi. Eskiden sanatçı ve izleyicisi vardı. Sonra sanatçı, sponso- GeTeride bıraktığımız yıl içinde Kâmran Ince konser, konferans ve bir CD'siyle, Idil Biret Idil'de verdiği resitalle, Ayşegül Sanca da tDSO'nun eşliğinde Brahms'ı seslendirdiği konserle gündeme geldi. ru ve izleyicisi bir arada var olmaya baş- ladı. Bubir gerçek artık. Kozalak'ınya- ratıcılannı ve sponsorunu kutluyoruz. Kâmran İnce'nin getirdikleri Kâmran Ince, nıcedır ilk kez Türki- ye'de konser, konferans \e CD'sı ile gündeme geldi yılın ilk haftasında. Gü- nümûzün son akımlannı müziğine yan- sıtan, Doğu-Batı birikimini yepyeni bir potada eritmesinı bilen başanlı bir bes- teci. Fall of Constantinople CD'sinin ar- dından fılm müziklerinden oluşan yeni bir CD'sı piyasaya çıkmak ûzere. Daha da niceleri basım asamasında Ameri- ka'da. Ünlü film yönetmeni Spi- eterg'den gelen öneri üzerine onunla bir işbirliğine hazırlanıyor. Kâmran Ince, Boğaziçi Üniversitesi'nde verdiği kon- feransta günümüz Amerikan bestecili- ğindeki akımlan ve bireysel çalışmala- n anlattı. Bir yerden de kendi yapıtlan- nı bunlara bağladı. Post-minimalism akımına örnekler verdi. Post-minima- lismi şöyle tanıttı bize. Büyük orkestra olanaklanndan yararlanan, genellikle betimsel, dramatik efektleri olan, vur- ma çalgılara geniş yer veren ve minima- lismdeki yineleme öğesini bütünün içinde eriteTek kullanan bir akım. Ha- len Amerika'nın en çok çalınan, en çok satılan bestecisinin de minimalismin başlıca temsilcilerinden biri olan John Adams olduğunu öğrendik Kâmran In- ce'den. Plak koleksiyonunuza bir yeni ses katmak isterseniz Adams'ın 1996'da Gidon Kremer için yazdığı Ke- man Konçertosu'nu öneririz. İdil Biret, tdil ilçesi için çaldı Bizım İdil projesi sivil toplum örgüt- lerinin bir başansı. Şırnak iline bağlı İdil ilçesini kalkındırmak, eğitim, sağ- lık hizmetleri götürmek ve bu alanda bir örnek oluşturmak. Darısı nice svnırbo- yundaki ilçelerimize. İdil Biret'in ülk- miz genelinde yarattığı imaj bugün ar- tık tartışılmaz bir konumda. Nerede, hangi kesime, hangi koşullarda çalarsa çalsın İdil Biret'in konserleri dolar ta- şar. Ve ne mutlu ki bu imajını yararlı yollarda kullanarak nice hayır derneği- ne, sivil toplum örgütüne hizmette bu- lunmakta. tdil Biret'in Bizim İdil pro- jesi için 28 Aralık 1997'de Boğazi- çi'nde verdiği resital son derece anlam- lıydı. Izleyiciyi hemen kavrayıveren çok alımlı bir program seçmişti. Liszt'in Macar Rapsodisi'ni ilk kez Rachmaninof un kadanslanyla dinle- dik. Chopin, Rachmaninof, Brahms gi- bi bestecilerin yanı sıra Fransız besteci Alkan'm Şimendifer'i ve özellikle bi- zim bestecimiz Nevit KodaJh'nın Osti- nato'su büyük coşku yarattı. Ve şöyle bir dilekle aynldık bu dinletiden: Gele- cek konserin İdil ilçesinde gerçekleş- mesi! Sanca'nın Brahms'ı! Eski yılın son konserlerinden birin- de Kanadah şef Chartes Oüvieri-Mun- roeyönetimindeki İDSO'nun eşliğinde Ayşegül Sanca'dan Brahms'ın binnci piyano konçertosunu dinledik. Sanca, her yıl yeni bir konçerto ça- lışmayı, taze kanla, yeni bir coşkuyla dinleyicisine seslenmeyi ilke edinmiş bir sanatçımız. Bu kez Brahms yılı bit- meden o da bestecinin birinci konçer- tosunu hazırlamıştı. Sanca, uzun za- mandır Istanbul'da çalınmayan bu ya- pıtı, son derece lirik, derin bir duyarh- lık içinde yorumladı. Ve her zamanki gibi, kişiliğinin birparçası olarak, abar- tıya, gösterişe kaçmadan, bestecinin buyruğundan çıkmadan seslendirdi. Klasik ve rock'tan HasanoğLan'a... AHMETSAY ANKARA - 1998'ı karsılar- ken Ankara'da verilen "Yeni Yıl" konserleri, bir festival ha- vasında geçti. Hepsi de özellik- li konserlerdi, kitleseldi, gör- kemliydi, coşku doluydu. "Niye yanmryor bu çakmak* diye so- rulmasın. Gençlik, çakmağı da çakıyor, çırayı da yakıyor. Birkaç pürüzün, küçük "sürç- me"nin bile yaran oldu. Onlar- dan "dersler" çıkarmalıyız. Frakla kültür fizik "Klasik ve Rock" başlığı al- tmdaki konserde, beş bin kişilik Atatürk Spor Salonu hıncahınç dolmuştu. Rengim Gökmen yö- netimindeki "Ankara Konser- vatuvan Orkestrası". geleceğe dönük bir düs dünyası yarattı bi- ze. Genç bir orkestranm müzikal enerjisi hemen belli oluyor. Is- tekli, dipdiri, atak ve sevinçli... Bu konser için Almanya'dan getınlen ünlü tenorumuz Hakan Aysev konusundan önce şunu söylemeliyim: Avnıpa'nın önde gelen operalannda solist olarak alkışlanan Aysev'i biz ancak "Hipodrom" ya da "spor sakv nu" konserlerinde izleyebiliyo- ruz. Onu opera sahnelerimizde dinlemeyi geciktirmekle daha çok kendimize haksızlık etmiş olmuyor muyuz? Henüz konservatuvar öğren- cisi olan öteki şan solisti sopra- no Ebru Etizer, ko>aı ses rengiy- le müthiş etkileyiciydi. Onun adını birkaç yıl sonra isteseniz de unutamayacaksınız. Yine bir konservatuvar öğrencisi olan flütçü Sibel Ayhan'ı dinlerken şöyle düşündüm: Bu çocuğun elindeki çalgı "sihirli flüt" ol- malı... Salondaki coşku birikimi, soprano Zehra Yüdız'ın ışıklar saçan kocaman resminde odak- laşınca duygusal boyut derinleş- mişti. Konserin son bölümünde- ki "klasik verock" sentezıne ge- lindiğinde bir "ses patlamasT • Ünlü tenorumuz Hakan Aysev, Avnıpa'nın önde gelen operalannda solist olarak alkışlandı. Onu opera sahnelerimizde dinlemeyi geciktirmekle haksızlık etmiyor muyuz? yaşandı: Rock grubu "Bulutsuz- luk Öriemi" için hazırlanmış s- es düzeni. ınanılmaz joikseklik- te bir ses oylumuy la salonu sar- sıyordu. Iç organlanm zangır- damaya başladı. Bulutsuzlar'ın elektronsal çalgılanna bağlan- mış olan "yükseWci''ler (ampli- fikatörler). müziği esir almıştı: Orkestranın sesi vızıltı kalıyor- du. Şef Renghn Gökmen, frak- la kültür-fızik yapıyor gibiydi. Nejat Başeğmezier'ın merakla beklediğimız orkestra düzenle- mesi, gürûltüye "baş eğdL" Bu patlamadan dersler çıkar- malıyız: Özenli bir "sesdûzeni" güvencesi olmadan "rııüzik'' yapılamayacağı ve " m ü a k " dinlenemeyeceği, başka ne gibi bir firsatla anlaşılabilir? Cumhurbaşkanlığı Senfo- ni'de "Yeni Yü Konseri" başlı- ğıyla üç gün üst üste düzenlenen etkinlikler de başanlı geçti. Ba- şanlıydı, çünkü "yönetim kuru- lu" devreden çıkmıştı. Konser- leri düzenleyen halkla ilişkiler kuruluşu, nicedir gönnediğimiz biçimde CSO Salonu'nun üç gün art arda dolmasını sağlamış, esprili motiflerle bu etkinlikle- re sevimli bir hava getirmişti. 30 Aralık gecesi Bilkent'te olağanüstü bir "Mozart akşa- mı" yaşadık. Bilkent Senfoni eş- liğindeki solistler IgorOyştrak, ValeriOyştrak ve Ayla Erduran olunca, bu nitelikli konserin ta- dı damağımızda kaldı. And Vakfı ile British Coun- cil'in Hilton Oteli'nde düzenle- diği konser akşamında ben Ha- sanoğlan'daydım. ODTÜ'deki "Yeni Yıl Konseri''ne ise gide- medim. Hasanoffian». Bu sözcüğü duyunca yüre- ğimde bir balık oynar. Hasanoğ- lan Köy Enstitüsü ve Yüksek Köy Enstitüsü... TRT Çoksesli Korosu'nun Hasanoğlan'da verdiği konserin anlamlı bağlantılannı açıklaya- yım: Ankara Radyosu'nun kur- duğu bu çoksesli topluluk, Tür- kiye'ninilkprofesyonel "acap- 1997'de müzik umutsuzluklarla doluydu ÖNDER KÜTAHYALI 19'uncu >r üzyılda Osmanlı Sarayı'ndakı orkestranın en büyük klarnetçisi MehmetAli Bey'di. Bizdeki köklü klamet geleneğini baş- latmış olan bu sanatçıyı genç bir Fransız'ın yetiştirdiği sanılıyor. 20'nci yüzyılda tarih kendini yineledi ve îzmir Konservatuvan'na Fran&a'dan klarnet öğretmenleri geldi. Onlann öğrerıcilerinden biri olan Mehmet Ermakasdar, 1972'de Fransa'nın Rouen kentine gitti ve ünlü usta JacquesLancetotile çalıştı. Ardından, Parıs Avrupa Konservatuvan'nı bıtirdi. 1978'de verdiği sınavın sonunda "ktarnetprofcsörû" unvanını aldı. 0 günden başlayarak Nantes ve Rouen Bölge Devlet konservatuvarlann- da öğrenci yetiştirmektedir. Gördüğünüz gi- bi Fransızlardan aldığımızı yine orüara veri- yoruz. Kendileri bu ahşverişten tedirgjn de- ğildirler. 1997'yi uğurlamakta olduğumuz günler- de Ermakasdar, IZDSO'nun eşliğinde W. A. Mozart'ın K. V 622 lamajör klarnetkonçer- tosunu çaldı. Sanatçmın çıkardığı renk, biz- deki klarnet geleneğine kıyasla daha koyu; ama büyükleriyle ayrn güzellikte ve yumu- şaklıkta çalıyor. Tonu tatlı, tekniği de açık vermiyor. En beğendiğim özelliği ise uzun sesleri, "Yan Gölge" diyebileceğimiz bir yankılandırmayla bitirmesidir. Olanak bul- duğunda, aynı yaklaşımı küçük değerli no- talarda da yineliyor. Böylesine pürûzsüz bir Mozart yorumunu sunmuş olan Ermakas- dar'a sınıf çalışmalannda da başanlar dile- rim. Aynı akşam, kemancı Bahar Biricik'i de Beeflıoven'in op. 40 ve op. 50 romanslann- da dinledik. Ankara'daki başanlı Mendeb- 1997'de Rengim Gökmen ve Yüdız İbrahimova, tzmir'demüzikli günlere imza atülar. sohn konçerto yorumu nedeniyle epey me- rak ettigim bu genç sanatçı, gerçekten yete- nekli, cümlelendirmeleri tutarlı; ilke olarak yumuşak bir tonu var; ancak Beethoven'de iyice gerilimliydi. Vibratosu sıkı, yayı za- man zaman pûrüzlüydü. Şef RengimGökmen, dınletiyıTurgavEr- dener'in "Teo r suyla başlattı ve Mozart'ın K. V 183 sol minör 25. senfonisiyle bitırdi. Gökmen'in Mozart yorumu, renkli ve devi- nimliydi. Bestecinin minör tonlarda sergile- diği dramsallık ve acı dolu anlatım, bu erken senfonıde de belirgindi. Mozart, yapıtında kornolara çok sayıda tiz ses yazmış. Bu ne- denle sanatçılar, Menuetto ile Finale'de bı- raz zorlandılar; ama orkestra her zamanki gibi coşkuyla alkışlandı. 1997'nın son günlerinde Izmir'de bir de resıtal vardı. Ülkemizde konuk olan besteci ve piyanist Kâmnra İnce ile kemancı Susan Wıterbury,DEÜ Devlet Konservatuvan Or- han Barlas Salonu'nda çaldılar. Sanatçılar, Amerikalı bestecilerden Aaron Copland'ın keman-piyano sonatını, Peter Cttmie'nin "tndigo Slanrini ve ArvoPart'ın "Fratres" başhklı parçasmı seslendirdiler. Izlencede aynca Şostakoviç'in op. 34 prelütleriyle In- ce'nın "Lmes" (1997) ve "Köçekçe" (1984) başlıklı yapıtlan yer alıyordu. ABD'nin genç bestecileri, özgün buluşla- n için tutarlı bir yapı oluştunmada zorlanı- yorlar; boyutlan da iyi ayarlayamıyorlar. Hem Climıe'nin hem de Part'rn yapıtlan, gereğinden dahauzundu. Ince'nin ilginç bu- luşlarla ve güzel seslenişlerle dolu olan "Ii- nes" başhklı parçası için de benzer şeyler söylenebilir. Yine de resitali ilgiyle dinledik. Sanatçılann yorumu ustacaydı. Karşunızda, oda müziği alanında birikimi olan iyi bir iki- li bulunmaktaydı. 1997 yıhnı, IZDSO'nun Atatürk Kapalı S- por Salonu'nda, Rengim Gökmen'in yöne- timinde verdiği "Yeni Yıl Konseri" ile uğur- ladık. Yıkhz Ibrahimova ile İZDSO Çocuk ve Gençlik Korolan'nrn katıldığı dinleti Al- binoni ile Bach'tan Mozart'a, operetlere mü- zikallere, hafıf müziğe ve caza uzanan zen- gin bir programı içeriyordu. Salonu doldu- ran Lzmirli sanatseverler. baştan sona başa- nlı geçen ve orkestramızın halkla iyice kay- naştığı bu coşturucu dinletiyi sevgiyle alkış- ladılar. Böylece müzik sanatı açısından umutsuzluklarla dolu olan 1997 yılını, tari- hin sayfalan arasına kattık. Evet, yürekleri- miz buruktur. Sonuç getirmeyen Ege Genç- lik Senfoni Orkestrası girişimı, şimdilik ma- ketine bakmakla yetindiğimiz sanat komp- leksine bir türlü başlanamayışı, Milli kütüp- hane için yaptınlan yeni binanın Elhamra'da- ki opera ve bale çahşmalannı engellemesi, bu nedenle kurumdaki etkinliklerin durma noktasınagelmesi, aynca konservatuvan bi- tiren gençlerin sürüp giden içler acısı duru- mu, bizler için tam bir düş kınklığıdır. Ne var ki Türkiye, büyük atıumlara sık sık tanık olunan bir ülkedir. 1998 sanat açı- sından yeni ve mutlu şeyler getirebilir. Hal- kutuzbir yandan sürekli banşa, bolluğa, gö- nence ve çağdaş eğitime kavuşurken, bir yandan da sanatı insanımızla sürekli bütün- leştirmenin ilk ve en olumlu adunlan, 1998'de aulabilir. Böylesine güzel günleri, umutla ve özlemle bekliyoruz. peUa" korosu olmasma, 27 yıl- lık geçmişiyle yurtiçi ve yurtdı- şında başanlar kazanmasına karşın, tek bir ses kaydı (plak, kaset, CD) üretmeraiş dünyanın ilk korusu olarak da bilin«r. Ha- sanoğlan Belediyesi, ElnaraKe- rimova yönetimindeki koronun yorumladığı yapıtlardan oluşan bir kaset üreterek bu yolda ilk adımı atmış bulunuyor. Hasa- noğlan'ın şanına yakışır bir üre- timi kutlamak için köy halkın- dan 500 kişiyle konserde birleş- tik. Bu konuyu sevgili Mustafa Ekmekçi gibi yazabilseydim keşke: Seksen yedi yaşmdaki bestecimiz Faik Canselen, 1940'h yıllarda Yüksek Köy Enstitüsü'nde "MûzikTarihive Teorisi" dersleri verdiğini anlat- tı o akşam. Öğrencisi Talip Apaydın da kalktı, ellı yıldan be- ri ilk kez karşılaştığı öğretmeni- nin elini öptü. Talip Apaydın, antik çağdan sonra Anadolu'da yapılan ilk "amfîteatr''ın Köy — Enstitülü öğrencilerce bu- rada başanldığını anlattı. Tiyatro iki bin kışilikmiş. "Kadıköylû" ve "E»«n- köylü" olduğu için "köy- lü" olduğunu söyleyen Ahmet Say, Apaydın'ın kulağına bir şeyler fısıldı- yordu. Acaba Hasanoğ- lan'daki bu tiyatroda yaz zamanı etkinlikler düzen- leme konusunda anlaşmış- lar rruydı? Yıhnolayı Televızyon ve gazeteler- de 1997'nin sanat olaylan- nı kapsayan dökümler ya- yımlandı. Bir "olay" da ben eklemek istiyorum; a- ma gerçekten "olay" (ha- dise) olanla bu niteliği ta- şımayanlan ayırarak: Ör- nekse Kültür Bakanlığı bütçesınm binde 4'ten bin- de 3'e düşurülmesi "otay" değildir, olağandrr. Birkaç yılakalmaz, onu da sıfırla- nz. Bence "yılın müzik ola- yı", üniversitelerdeki 12 "müak eğitimi bölü- mü"nün YOK tarafından "anadal"a indirgenmesi ve ders programlanmn müzik dışına itilmesidir. Cumhuriyet tarihinde mü- zik eğitimi kurumlan ilk kez "tenziH rütbe"ye uğ- ratılmıştır. YÖK'ün aldığı bu karar, Atatürkçü kültür politikasma ve müziğe "dostça" bir yaklaşım de- ğildir. u Yılın müzik olayı" budur. Ömer Şerif, h*an Hlm Festivali'ne davet edildi • Kültür Senisi - tran'da düzenlenenen Fajr Film Festivali'ne Anthony Quinn'in ardmdan Mısırlı oyuncu Ömer Şerif ve yönetmen Yusuf Şahin de davet edildi. Amerika'da yaşayan Iranlı yönetmen Bahman Maghssoud- Lou'nun da Fajr Film Festivali'ne kahlması bekleniyor. İran gazetelerinde geçen ay Anthony Quinn'in Fajr Film Festivali'ne katılacağı yazılmışrı. Eğer Quinn festivale katılmayı kabul ederse 1979 yıhndan bu yana festivale ilk kez Amerikalı bir oyuncu katılmış olacak. Bu yıl 16'ncısı düzenlenen festival İran sinemasının gelişimi açısından da oldukça önemli. Festival başkanı Seytullah Dad, bu yıl geçen yıllarda olduğu gibi festival jürisi üzerine baskı uygulanmayacağım açıkladı. Avusturalyalı film yapımcısı Essie Coffey öldü • Kültür Servisi - Avustralyah fılm yapımcısı, şarkıcı ve yerli haklannın en büyük savunucusu Essie Coffey. 56 yaşında yaşama veda etti. Coffey, 1950'li yıllarda Brewarrina'da yerli halklann hakkını savunmak için büyük savaşlar vermiş ve ülkede bu bilinci yerleştirmeye çalışmıştı. Coffey, 1985 yıhnda en büyük onur ödülü olan "Order of Australia" madalyasına layık görüldü. Yerli halklann haklannın en büyük savunucusu Coffey, aynı zamanda belgesel filmleriyle de tanınıyordu. En bilinen belgesel filmleri arasında 1978 yıhnda çektiği ve birçok ödül kazanan "My Survival as an Aboriginal" ve 1993 yıhnda çektiği "My Life as I Live It" yer alıyor. Alan Parsons IstanbuCa geflyor • Kültür Servisi - Alan Parsons, Major Müzik Organizasyon ve Akademi Istanbul işbirliği ile 23 ve 24 Ocak tarihlerinde Bostancı Kültür Merkezi'nde konser verecek. Konser biletleri bugünden itibaren tüm Raksotek ve Vakkorama mağazalan, Taksim AKM, Kadıköy Zihni Müzik Center ve Bostancı Gösteri Merkezi gişesinde satışa sunuluyor (236 75 60) CRR'de bu hatta • Kültür Servisi - Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda yann saat 20.00'de Karagöz'ün toplumsal hayatımızdaki yerini yeni nesile de anlatmak amacıyla 'Karagöz'ün Şöhreti' başlıklı müzikli tiyatro, cuma günü aynı saatte Rus folk enstrümanlan gnıbu Feenist Balalayka'nın konseri izlenebilir. Hafta sonu CRR etkinlikleri kapsamında cumartesi günü saat 20.00'de Fahrettin Kerimov'un yöneteceği, Vedat Kosal ile Julia Kerimova'nın solist olarak eşlik edecekleri Istanbul Büyükşehir Belediyesi Cemal Reşit Rey Senfoni Orkestrasf nın konseri, pazar günü aynı saatte Yarkın Türk Ritm Topluluğu'nun konseri yer alıyor. Ankana'da yaşamda sanat söyleşileri • Kültür Servisi - Ankara'da Tunalı Hilmi Caddesi'ndeki Cafe des Cafes'de bugünden başlayarak yaza dek sürecek olan "Yaşamda Sanat" konulu söyleşiler dizisi başlıyor. Ankara Devlet Tiyatrosu sanatçısı Leyla Tecer tarafından hazırlanan etkinliklerin amacı kahve ortamında gerçek bir sohbet ortamı yaratmak ve katılanlann sorulanyla konuşmalann yönlendirilmesi, güncel, hareketli ve düzeyli tartışmalann oluşması. İlk buluşma 'Felsefe ve Sanat Üzerine' DTCF Felsefe Bölümü Başkanı Prof. Dr. Şahin Yenişehirlioğlu ile paylaşılıyor. 4 Şubat Çarşamba günü gerçekleştirilecek olan 'Bilim ve Sanat' konulu ikinci buluşmanın konuğu ise ODTÜ lnşaat Fakültesinden Prof. Dr. Ayşen Ergin. Her ayın ilk ve üçüncü çarşamba günleri saat 18.00'de gerçekleştirilecek olan toplantılann 25 Şubat'taki Tıp ve Sanat 1- Edebiyat konulu söyleşinin konukian Op. Dr. Mustafa Ş. Onaran ve Hacettepe Üniversitesi Çocuk Psikiyatrisi'den Prof. Dr. Bahar Gökler. (0312-426 55 11) Jilda Sahakian'ın pesimleri AKM'de sergilenecek • Kültür Servisi- Jilda Sahakian'ın resimleri 8-23 Ocak tarihleri arasında Atatürk Kültür Merkezi'nde sergilenecek. Soyut resim sanatınm genç temsilcilerinden olan Sahakian için coşku, heyecan, enerji gibi insani duygular resimlerinin hareket ettirici elemanlan. Sanatçı için tuvalde görsel yükselişler ve gerilimler, renk lekeleri eşliğinde belli derinlikleri oluşturmak ve armonileriyle belli tadlara varmak anlamına geliyor. Sahakian açtığı kişisel sergilerin yanı sıra birçok karma sergiye de katıldı. BUGUN • MARMARA ÜNİVERSİTESİ Atatürk Eğitim Fakültesi'nde saat 14.00'te Cengiz Baysai'ın katıldığı 'Davul Semineri' izlenebilir. • tFSAK'ta saat 19.30'da 'DoğaGruba' etkinliği izlenebilir. • ÇEKÜL ÇEVHE SEMİNERLERİ kapsarrunda saat 15.30'da Cihan Erdönmez'in katıldığı •Kentlesmenin Doğal Çevre Üzerine Etkisi' başlıklı seminer izlenebilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle