Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 7 OCAK 1998 ÇARŞAMBA
12 KULTUR
Resim ve Heykel Müzeleri Demeği müzeden çıkanldı, çalışmalannı artık bağımsız sürdürüyor
Resimler^ heykefler ve kavgalarAHU ANTMEN
Günümüzün 'yorgun' kurumlann-
dan tstanbul Resim ve Heykel Müzesi,
1937 yılında Atatürk'ün arzusuyla hal-
ka açılmıştı. 1986 yılındaki ilk ciddi
resiorasyonu öncesinde, o zamanki mü-
ze müdiirü Belkıs Mutlu, "1987 yılında
50 yaşına basacak olan Resim ve He>-
kel Müzesi'nin yaşaması ve gelişmesi
için ona yardımcı olan çevrenin giderek
yaygmlaştığını görmek. ileriki yülar ve
geniş kapsamlı sanat projeleri için u-
mut veriyor" dıyordu.
•1998'e geldik. Belkıs Mutlu artık ha-
yatta değil. müze değil 50.60 yılı geri-
de bıraktı \ e "müzenin yaşaması ve ge-
lişmesi için, ona yardımcı olan çevreyi
yaygınlaştırmak'" amacıyla 1980 yılın-
da kurulan Resim \ e Heykel Müzeleri
Derneği de bir süre önce müzeden ka-
pı dışan edildi.
lstanbul Resim ve Heykel Müzesi,
bir müzenin en temel sorumluluklannı
yerine getirmek amacıyla açılmıştı: Re-
simler korunacak, koleksiyonu zaman
içınde zenginleştirilecek, Türkiye'nin
sanatçısıyla övünebileceğı bir sanat e-
vi olacak ve kimi zaman da salonlannı
toplumun sanatsal nabzını tutan sergi-
lere açacaktı. Bunun ötesinde bir vaadi
olduğunu sanmıyoruz; 1930'lu yıllar-
da Türkıye'de sanat ortamı günümüz
düzeyinde gelişmemış olduğu gibı Ba-
tı'da 'süper-müze'ler çağı henüz başla-
mamıştı. Oysa. Türkıye'nın ruhuna sin-
miş bir zıhniyetin kurbanı oldu tstan-
bul Resim ve Heykel Müzesi de. Yıllar
içinde bir müze olmaktan çıktı. bir re-
sim deposuna dönüştü. Karanlık salon-
lanndakı ızleyici sayısı, güzelım bah-
çesindeki çay ocağından çay ıçenlenn
sayısmı geçemez oldu. Yıllar yılı öyle
köhneleşti ki, Yapı Kredı Yayınlan'nın
bir süre önce hazırladığı devasa lstan-
bul Resim ve Heykel Müzesi Koleksi-
yonu kitabı denn bir 'oh' çektirdi sanat-
severlere: Körü koşullann, ıhmalin ve
hatta hırsızlığın potansiyel kurbanı olan
koleksiyon, en azından belgelenmişti.
Bugün bu kitap bir prestıj nesnesiy-
ken, sayfalannın arasındaki 'gerçeğin'
boğazın kıyısında adeta 'kaderineterk
edilmiş' halde. yeterlı kaynaktan ve ça-
badan yoksun. varlığını sessizce sür-
dürüyor olmasından daha ironik bir du-
rum olabilir mi? Evet. etrafmda kopan
gürültü patırtıya, kapıtoneli (en azından
bir sanat müzesinde eksik olsaydı bu
zihniyet) duvarlann önünde oturan ba-
zı kötü yöneticilerine. 'Niye geldin?'
soru işaretiyle merhabalaşan görevli-
lenne, bir futbol maçına ya da 'as' so-
hstlı gazinolara gıtmeyi bin kez yeğle-
yen anti-izleyicilerine karşın. müze,
sessizce çekiyor başına gelenleri.
Iskender - Belli anlaşmazhğı
Gerçi şu günlerde. öfkeli sesler de
yükselmiyor degıl Resim ve Heykel
Müzesf nden.Son yıllarda sürekli eleş-
tirilen kurumu özellıkle Türkiye'de Sa-
nat dergisinde kıyasıya savunan res-
sam. sanat yazan ve müzenin bugünkü
müdürü Kemal İskender. bundan 18 yıl
önceki kuruluşundan bu yana müzeyle
et-tırnak olmuş. çeşitli restorasyonlan.
yenı alımlan, gerekli maddi yardımla-
n elinden geldiğince sağlamayı, müze
bünyesinde resim, heykel ve sanat tari-
hi eğitımı verilmesini, çeşitli sürekli
sergilerin düzenlenmesini üstlenmiş,
kısacası müzeye köstek değil destek ol-
mayı amaçlamış Resim ve Heykel Mü-
zeleri Derneğı'ni gözden çıkarınca bir
kez daha gürültü koptu.
Müzenin bağlı olduğu Mimar Sinan
Üniversitesi'nden yapılan açıklamaya
göre. derneğin. müze içınde "işgal etti-
ıllar içinde bir
müze olmaktan
çıktı, bir resim
deposuna
dönüştü...
Öyle ki, Yapı
Kredi
Yayınlan'nın bir
süre önce
hazırladığı devasa
îstanbul Resim ve
Heykel Müzesi
Koleksiyonu
kitabı derin bir
'oh' çektirdi
sanatseverlere:
Kötü koşullann,
ihmalin ve hatta
hırsızlığın
potansiyel
kurbanı olan
koleksiyon,
sonunda
belgelenmişti.
ği' mekânlan boşaltması gereğinin ge-
rekçesi, müzede girişilecek geniş çap-
lı restorasyon. Oysa müze müdürünün
yazmış olduğu yazılara bakıhrsa bir
restorasyonun ötesine uzanıyor dernek
meselesi: İskender, Resim ve Heykel
Müzeleri Derneği'nin yıllardırbaşkan-
lığını yürüten Leyla BeUi'nin, kendisi-
ni görevinden etmek arzusu içinde ol-
duğunu iddia ederek derneğin müzede
kalmasının tek koşulu olarak Belli'nin
görevini terk etmesi koşulunu öne sü-
rüyor. Dernek çalışanlan ise bu koşulu
kabullenmedi.
Bugün çalışmalannı Beyoğlu'nda
sürdüren ve 1997 yılı içinde her zaman
Resim ve Heykel Müzesı'nde izleme-
ye alışkın olduğumuz Günümüz Sanat-
çılan ve Kâğıt Işleri sergilerini Atatürk
Kültür Merkezi'nde gerçekleştiren Re-
sim ve Heykel Müzeleri Derneği, bu-
gün artık varlığını bağımsız olarak sür-
dürüyor. Müzenin adı, isminde yaşıyor
yalnızca. Resim ve Heykel Müzesi ise,
17 yılda "yaklaşık 400 kişiye (250'si ço-
cuk) sanat eğitimi veren, Günümüz Sa-
natçılan ve Kâğıt Işleri gibi geleneksel-
leşen sergiler açan, olanaklan çerçeve-
sinde müzeye yapıt kazandıran, eylül
ayuıda düzenlenen geleneksel \emek-
ler, toplanan parayı müzenin gereksi-
nimlerine harcayan >e printer ve bilgi-
sayar alımlan, müze girişinin ve bahçe-
nin aydmlatılmasL, boya işleri ve etekt-
rik tesisatının yenilenmesi, üç adet nem
emici aletn alınması, müze koleksiyo-
nuna ait 90 yapıün ilaçlanarak tamir
edilmesi ve yeniden çerçevelenmesi,
Mulaj Galerisi'ndeld heykeüerintemiz-
Resim ve Heykel Müzeleri Derneğinden açıklama
Çalınmamış, kaybolmuşKüMr Servisi - Resim ve Heykel
Müzeleri Derneği, aralık ayı içinde
Atatür Kültür Merkezi'nde açtığı 18.
Günümüz Sanatçılan sergisine Ta-
şınabüir Çağdaş Sanat Müzesi'' adlı
yapıtıyla katılan GencoGülan'ın ser-
gi öncesi kaybolan yapıtıyla ilgili bir
açıklamada bulundu. Gülan'ın bir
plastik torba ve ıçindeki çeşitli nesne-
ler ve özgün yapıtlardan oluşan "Ta-
şınabilir Çağdaş Sanat Müzesi" adlı
yapıtı, yeterli mekânı olmadığı için
sergiye katılacak yapıtlan Uluslarara-
sı Plastik Sanatlar Derneği'nin depo-
suna yerleştirmiş, söz konusu yapıt
bırakıldığı bu mekânda bulunama-
mıştı. PSD'nin kaybolan yapıtla ilgi-
li tutturduğu zabıt, sergi sırasında
Atatürk Kültür Merkezi'nde izleyici-
lere sunulmuştu.
Sanatçı Gülan, konuyla ilgili olarak
"Resim ve Heykel Müzeleri Derne-
ğJ'ni de Plastik Sanatlar DerneğTni de
sonımlu tutmuyomm. Ancak, plastik
torba zımbak olduğu için yapıtlann
düşüp kaybolması söz konusu olamaz-
dı. Torbanın ağzını depoya giren biri-
nin açmış olması gerek, çünkü jüri de
zımbaları söküp içine bakmamıştı"
dedi.
Resim ve Heykel Müzeleri Deme-
ği ise, konuyla ilgili şu açıklamada
'Taşınabilir Çağdaş Sanat Müzesi'
bulundu: "20 Aralık 1997 tarihli
Cumhuriyet gazetesinde Ahu Ant-
men'in "Sanatta Geleceğe Dair lpuç-
lan " başlıklı aynntılı yazısında belirt-
tiği, Genco Gülan'ın "Taşınabilir
Çağdaş Sanat Müzesi" adlı eserin
kaybolmuş olması konusunda sorum-
luluğun kısmen Resim ve Heykel Mü-
zeleri Derneği'ne, kısmen de sanatçı-
nın kendisine ait olduğunu du> urma-
yı gerekli görmekteviz. Yapıtın çalın-
mış olması ihtimalini araştırdığımız-
da, plastiktorbanın içinde bulunan ve
sanatçınm teslim esnasında betirtme-
diği birkaç parçadan 3 adet işin (bir
dia, bir video-band, bir metal üçgen)**
esertermtoplandığı ve jürilendiğl me-
kânda. \apıtlann taşınmasından son-
ra bulunmasıy la. yapınn ağzının o me-
kânda açıldığı ve içindeki işlerin depo-
lanmadan önce kaj bolmaya başladı-
ğı anlaşılmaktadır. İçi boşamlan plas-
tik torbanın kullanümak üzere biri ta-
rafindan alinması ile yapıt tamamıy-
la yok olmuş. depolanmaya 0den eser-
ler arasında Plastik Sanatlar Derne-
ği'ne uluşmamıştır.
Eserin kaybolması ile Plastik Sa-
natlar Derneği'nin herhangi bir ilişkJ-
si olmadığuu, yapıün kaybolmasında
ana nedenin yapıtlann kabul,jürilen-
me ve sergüenme mahallerinin farklı
yerier olmasının yanı sıra plastik tor-
ba ve içindekilerin dağılabilir olma-
sından kaynaklandığını Resim ve
Heykel Müzeleri Derneği'nin 18yıldır
düzenlediği Günümüz Sanatçılan İs-
tanbul Sergisi"nin büyük bir özveri ile
gercekkştirildiğini ve bu tür talihsiz
bir olay ile ilk kez karşüaşıldığuu ka-
muoyuna üzüntüyle duyurur, L'lusla-
rarası Plastik Sanatlar Derneği'nde
olayın basına yanlış yansımasından
dolayı özürdiler ve sergiye katkılann-
dan dolayı teşekkür ederiz."
letilerek topluma ve özellikle öğrencile-
re kazandınlmasınr üstlenen, Kemal
İskender'in deyişiyle kısaca "utanç ve-
rici çaptaki küçük işlerin de dahil oldu-
ğu" sorumluluklan yerine getiren Re-
sim ve Heykel Müzeleri Derneği'nden,
'göze görünmeyen' katkılanndan yok-
sun sürdürüyor varlığını artık. 300 ka-
darüyesinden yıllık 250 bin TL'yi güç-
lükle toplayabilen ve genelde çeşitli ba-
ğışlar yoluyla etkinliklerini sürdürebi-
len Resim ve Heykel Müzeleri Deme-
ği ile sorumluluklannı yerine getirebil-
mesi için belli ki daha fazla kaynağa ge-
reksinim duyan Resim ve Heykel Mü-
zesi'nin kopuşunun faturası, aslında
Kemal lskender'e ya da İskender'in
"Hayatındaki en büyük meziyeti Ak-
bank l'mum Müdürü'nün eşi olmak-
tir" gibi aşağılayıcı ve gereksiz haka-
retlerine maruz kalan Leyla Belli'ye
değil, bu toplumun 'müzeye gftmek is-
teyen' tuhaf azınlığına çıkıyor...
'Kişisel bir husumet'...
Resim ve Heykel Müzeleri Demeği
Başkanı Leyla Belli, derneğin, müze-
nin önceki müdürü Belkıs Mutlu'nun
ölümünden sonra bu göreve getirilen
Kemal İskender ile anlaşmazhğa düş-
tüğünü, yazık ki bunun kendisine kar-
şı 'kişiselbir husumet'ten kaynaklandı-
ğını söylüyor. Belli, İskender'in günü-
müz sanatçılan seçici kurulu gibi konu-
larda yine 'kişisel husumet'lerden kay-
naklanan anlaşmazlıklar çıkardığını,
geçen yıl Günümüz Sanatçılan sergisi-
ne bilinçli olarak yeterli mekân verme-
diğini, söz vermiş olmasına karşın ge-
çen yıl içinde Askeri Müze'de açılan
Şişli Atölyesi sergisine yapıt vermeye-
rek "iyi bir sergiyi önlemeyeçalıştığuıı'*.
demek tarafından düzenlenen kantini
bakımsızlığa terk ettiğini, bir katalog
çalışması için çekilen tüm slaytlan gör-
mezlikten geldiğini ve müzeyi kendi
belirlediği kurallarla yönettiğini söylü-
yor.
Resim ve Heykel Müzesi'nin altmı-
şıncı yılı nedeniyle bir süre önce söy-
leştiğimiz müze müdürü Kemal İsken-
der ise, derneğin işlevsizliğinden yakı-
nıyor; ona göre demek, bir yazısında da
belirttiği gibi "çocuklara resim kursu
vermek dışuıda" pek bir şey yapmadı.
Dernekten söz ederken Frankeştayn'ı
anarak, "bu mahlukat sonunda her şe-
yi yok eden bir ölüm makinesi olup çık-
mışür. Bu dernekde öyleo!du sonunda"
dıyen Kemal İskender, bir grup gönül-
lü sanatseverin bir araya gelerek kur-
duklan demeğin bugüne dek yaptığı iş-
leri 'entipüften' buluyor.
Bugûne dek elele vermişlerdi
Resim ve Heykel Müzeleri Demeği.
bağışlar ölçüsünde etkin olabileceğıne
göre belki Resim ve Heykel Müzesi
Müdürü Kemal tskender'in düşlediği
ölçüde bir katkı sağlayamadı müzeye.
Tıpkı müze müdürü İskender'in mü-
zeyle ilgili kurduğunu umduğumuz ha-
yallerin hepsini gerçekleştirememesi
gibi... Oysa bugüne dek, müze ile der-
nek, türlü olanaksızlıklara karşın, ele-
le verip sanat ortamında belli bir işlev
üstlenmeye çabalamıştı.
Resim ve Heykel Müzeleri Derne-
ği'nin geçen yıl ilk kez Atatürk Kültür
Merkezi'nde açtığı (müze, her zaman-
ki salonlannı vermediği için açmak zo-
runda kaldığı) Günümüz Sanatçılan ve
daha önce Kağıt Işleri sergilerini en az
100-150 kişi gezdı. Kemal İskender'in
değindiği o resim kursu alan 250-300
çocuk da resimle önce müzede tanışı-
yorlardı geçmişte... Salonlan genelde
boş olan bir müzenin müdürü, bu ra-
kamlan belki de küçümsememeli.
DEFNE GOLGESİ
TURGAY FİŞEKÇİ
Yollar
Gazetemizde geçenlerde yer alan bir habere gö-
re, Avrupa Topluluğu ile üyeliğe aday kabul edilen
ülkeler arasında hızlı trenlerin çalışabileceği rayla-
nn doşenmesi için çalışmalara başlanmış. Haber-
de ülkemiz için de bir uyan vardı: Avrupa Toplulu-
ğu'na er ya da geç üye olmayı istiyorsak bu geliş-
menin dışında kalmayarak, bizim de hızlı tren pro-
jelerine eğilmemiz gerekir.
Avrupa'nın, doğusuyla bütünleşme isteğinin ne
denli güçlü olduğunu anlamak için son beş yılın ka-
rayolları haritalanna bakmak yeterli. Beş yıl önce
otoyollan olmayıp, kara ulaşımı birer gidiş-gelişli i-
ki şeritli yollarta sağlanan ülkeler, bugün çok farklı
konumdalar.
Shell'in yayımladığı 1998 Avrupa karayollan ha-
ritasına bu gözle baktım: Hartta, yapılan yollann ya-
nı sıra planlanan yolları da gösteriyor.
Son beş yıl içinde Macaristan; Avusturya sınınn-
dan başlayıp Yugoslavya sınırına dek süren, bir
ucundan öbürüne otoyola kavuştu. Böylelikle Avus-
turya ve Almanya'ya rahatlıkla ulaşılabilecek.
Çek Cumhuriyeti de başkenti Prag'ı Almanya'ya
bağlayacak bir otoyolu hızla tamamlıyor.
Slovenya da komşulanyla bağlanmış durumda.
Polonya'nın güneyindeki madencilik ve endüstri
bölgesini Almanya'ya bağlayacak eski bir otoyol
var. Bunun iyileştirilmesi, kesintilerin ortadan kaldı-
nlması gerekir. Polonya - Almanya bağlantısı yalnız-
ca Polonya'nın sorunu değil. Almanya'nın doğu-
sundaki otoyollar da eski ve yetersiz. 1991 'den bu
yana bu yollann yenilenmesi için büyük yatınmlar
yapıldı. Bütün bunlara karşın Almanya'yı ortasından
batı- doğu yönünde geçen yeni bir otoyol hattı da-
ha tasarlanmış. Bu yolun Almanya'nın içi kadar, Po-
lonya'yla olan bağlannı da güçlendireceği kesin.
Görüyorsunuz, bütün yollar Almanya'ya çıkıyor.
Biz bu hesaplann uzağında kaldık. Birkaç yılda her
şeyin nasıl değişiverdiğini anlayamadık.
Bizim şu anki tartışmamız demiryolu mu, karayo-
lu mu sorununa indirgenmiş görünüyor. Demiryol-
larımız ihmal edildi deniyor. Demiryollanmız ihmal
edildi de karayollanmız pek mi bakımlı.. onlar da dö-
külüyor.
Elbette toplu taşımacılık ve yük taşımacılığı için
demiryollanna öncelik verilmeli. Ülkenin her yerine
hızlı ve konforlu trenlerle ulaşabilmeli yurttaşlanmız.
Bunu sağlamak devletin temel görevlerindendir.
Öte yandan ülkemizde üretimine izin verilen ba-
tılı- doğulu yedi adet otomobil fabrikası kurulmuş-
sa, bunca üretilen otomobilin yürüyeceği yollar da
yapılmak zorunda.
Fransa hızlı tren yatınmlannda Avrupa'nın öncü-
sü. Yıllarca demiryolu yatınmlanna öncelik tanındı.
Bunun yarannı da bugün saatte 300 kilometre hız-
la giden trenlerle kentlerini birbirine bağlayarak gö-
rüyor. 1970'lerin başında Fransa'da ülkeyi kuzeyden
güneye geçen yaklaşık 1500 kilometrelik tek bir oto-
yol vardı. Ama son yirmı yılda neredeyse bütün ül-
ke otoyollarla kaplandı. Bu süreç günümüzde de sü-
rüyor. Fransa ile Italya, ortak sınııianndaki üç geçiş
yolunu da üstelik sının oluşturan Alp Dağlan'nın el-
verişsiz coğrafi koşuflanna karşın otoyola donüŞftj-
rüyorlar.
Burada dilimizde giderek yaygınlaşan bir yanlış
kullanıma da değinmek ıstiyorum. Otoyollar gidiş ve
gelişin birbirinden aynldığı, durulmayan hız yollan-
dır. Her karayoluna otoyol denmez. Sözgelimi "Ka-
radeniz sahıl otoyolu" deniyor. Karadeniz bölgesi-
ne otoyol yapılmıyor ki, var olan yol iyileştiriliyor.
Keşke yapılabilse! Üç kilometrelik Bolu Dağı tüne-
lini on yılda bitiremeyen ülkemiz yüzlerce kilomet-
relik dağlık alana nasıl otoyol yapsın? Üstelik bu yö-
remize daha tren yolu da yapılmamışken...
Ülkemizin kuzeyiyle güneyi, doğusuyla batısı hem
hızlı trenlerle hem de otoyollarla birbirine bağlanma-
lıdır. Demiryolunun toplu taşım aracı olarak öne çık-
ması isteniyorsatrenler, otobüslerden daha hızlı gi-
derduruma getirilmelidir. Otobüsün dört saatte git-
tiği yere tren sekız saatte gidiyorsa, insanlar neden
trene binsin?
Yine Avrupa'ya dönersek, Avrupalılık kâğrt üzeri-
ne atılacak imzalaria olacak şey değil. önce bunu
anlamalı, sonra da gerçekten Avrupalı olmak istiyor-
sak, ulaşımdan eğitime, çevreden maliyeye nasıl
esaslı bir değişim içine girmemiz gerektiğini düşün-
meliyiz. Avrupa düşünce biçimi, Avrupa değerleri di-
ye kavramlar var. Çek Cumhuriyeti Avrupa'da say-
gıntık kazanabilmek için en tanınmış yazannı dev-
let başkanı yaptı. Bizse hâlâ dünyanın önünde eğil-
diği yazanmız Yaşar Kemal'i söylediği sözler için
yargılamakla uğraşıyoruz.
Ünlü yönetmen Wood>> Allen ile eski kızı, yeni eşi Soon-Yî.
Mia Farrow sessiz
kalmayıyeğliyor
Kültür Servisi - VVoody Al-
len'ın 12 yılını paylaştığı es-
ki se\ gilisi Mia Farrow, üvey
kızlan Soon-Yi ile Allen'ın
evlenmesi konusunda yorum
yapmaktan kaçınarak, kendı-
sini bu konuyla ilgili arayan-
lan çocuk psikiyatristi Dr.
Stephan Herman'a aktanyor.
Hennan. konuyla ilgili ola-
rak "Yaşananlar hiç komik
değil ve ahlaksınııiannın öte-
sinde, ebeveynlerin çocuklan-
na \apmamalan gereken sı-
nırlan aşıvor" diyor.
Mia Farro\v, kısa bir süre
önce yayımlanan otobiyogra-
fisinde, VVoody Allen'ın So-
on-yi'ye olan tavırlannı fark
etmediği için kendini suçla-
dığını yazıyor. Farrow, Al-
len'ın çocuklar üzerindeki et-
kisini yok etmek istercesine
iki çocuğun, birlikte koyduk-
lan isimlerini de değiştirdi.
Farrovv'un şu günlerde ünlü
yazar Philip Roth ile birlikte
olduğu söyleniyor.
VVoody Allen ise yeni filmi
'Deconstnıcting Harry"de
kansının kız kardeşi ile bir-
likte olan ve daha sonra bunu
kitabında anlalan bir yazan
canlandınyor. Filmin aslında
otobıyografık olmadığı ve an-
latılan karakterin Allen'ın
kendisi olmadığı, Farrovv'un
yeni sevgilisi Philip Roth'tan
esinlenerek yazıldığı söy-
leniyor.
ULUSLARARASI GÖTEBORG FİLM FESTtVALl
Brecht'in 100. yaşgünü kuüanacak
• Ocak sonunda
başlayacak olan
Göteborg Film
Festivali'ndeBertolt
Brecht'le ilgili çeşitli
etkinlikler
gerçekleştirilecek.
Festivalde aynca Norveç
sinemasının çeşitli
örnekleri de sunulacak.
GÜRHANUÇKAN
STOCKHOLM - 30 Ocak'ta
başlayacak olan Uluslararası
Göteborg Film Festivali'nde
Bertott Brecht'in 100. yaşgünü
kutlanacak. Bu amaçla prog-
ramda Bertolt Brecht'le ilgili
çeşitli etkinlikler yer alıyor. Bu
arada, yönetmen Jutta Brück-
ner'in filmi, 'Bert Brecht- U-
ebe, Revolution und andere ga-
fâhrliche Sachen' adlı filmi de
gösterilecek.
14 yönetici ve 200 görevlinin
çabalanyla bir kez daha gerçek-
leştirilecek olan Uluslararası
Göteborg Film Festivali'nde o-
dak noktasını Norveç filmleri
oluşturacak. Oslo'dan yola çı-
kacak olan 'film treninde',
10'dan fazla uzun fılmle birlik-
te Norveç sinemasının en önem-
li adlan da Göteborg'a gelecek.
Brecht'i çeşitli yönkriyle taıutan filmler Göteborg Festivali'nde.
Festivalde 50 kadar ülke sine-
ması temsil edilecek. Aynı za-
manda, 'Japon İncileri', 'tran
Desenleri' ve 'Çin tşareüeri' gi-
bi özel film paketleriyle bu ül-
kelerin sineması tanıtılacak.
'Çin İşaretieri' paketinde Tay-
van ve Hong-Kong sinemasın-
dan ömekler de yer alıyor.
Göteborg Film Festivali'nin
yeni müdürü \MBjurström, ge-
çen yıl Danimarka sinemasına
eğilinmiş olunduğunu, bu yıl da
Norveç sinemasının tanıtılma-
sıyla Göteborg'un 'İskandinav
sinemasının merkezi' haline ge-
tirilmiş olacağını vurgulayarak
şöyle konuştu:
"İsveç, Danimarka ve Norveç,
benzer kültür \ e dile sahip, ama
aynı zamanda Uginç aynlıklara
da sahibiz. Biz lsveçliler, Nor-
veçlilerin bizimle ilgili bildlkleri-
nin çok azuu onlar hakkında bi-
liyoruz ve bu ortaya çıkınca uta-
nıyoruz. Birbirimizin sineması-
nı tamyarak bu sonma bir çö-
züm getirebUiriz."
Göteborg Film Festivali'nin
açılış fılmi olarak Çinli yönet-
men Zhang Yimou'nun ilk ko-
medisi 'Keep Cool' uygun gö-
rüldü. 'Kırmızı Fener' adlı fil-
miyle sinema dünyasında adını
duyuran yönetmenin bu filmi
de eski zamanda geçiyor. Festi-
valin 9 Şubat'taki kapanış fılmi
ise bu yıl Cannes'da Altın Pal-
miye'yi alan Japon yönetmen
Shoheilmamura'nın yapıtı 'Yı-
lan Balığı'. Festivale katılacak
olan bir başka Japon yönetmen
de Takeshi Kitano Kitano'nun
fılmi 'Hana-Bi', bu yıl Venedik
Film Festivali'nde en iyi film
ödülünü kazanmıştı.
Yeni lran sinemasının, tanın-
mış yönetmeni Abbas Kirosta-
mis'in izinden gitmeyen yeni
yönetmenlerinin filmleri de ilk
kez Iskandinavya'da gösterilmiş
olacak. Yeni yönetmenler, daha
çok küçük olaylardan yola çık-
mayı yeğliyorlar ve tarihsel. ef-
sanevi konulara rağbet etmiyor-
lar.
Örneğin Jafar Panahi'nin
'Ayna'sında Tahran'da yolunu
şaşıran bir küçük kızın öyküsü
işleniyor. Ferhad Mehranfar'ın
fılmi 'Kâğıt Uçaklar'da ise be-
devi çadırlannı dolaşarak onla-
ra ilk kez film görme fırsatı ve-
ren bir sinemacının serüvenleri
yer alıyor.
halyan yönetmen
Carlo Ludovîco Bragaglia öMü
• Kültür Ser\isi - Komedı ve epik drama
filmleriyle tanınan ltalyan yönetmen Carlo
Ludovico Bragaglia, 103 yaşında vefat etti. 1930'lu
yıllarda sinemaya atılan Bragaglia, 1960 yılına dek
60 film yönetti. 1959 yılında yönettiği "Hannibal"
en tanınan filmleri arasında yer alıyor.
K Ü L T Ü R » Ç İ Z İ K
K Â M İ L M A S A R A C I