14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
•V SAYFA CUMHURİYET 30 OCAK 1998 CUMA 10 KULTUR Denise Levertov'un 22. şiir kitabı ölümünün ardından önümüzdeki ay yayımlanıyor Mücadeleyi lıalka taşıyaıı şairKültür Servisi - Geçen aralık ayında aramızdan aynlan ünlü şair Denise Lever- tov'un 22. şiir kitabı önümüzdeki ay okur- larla buluşacak. Okuru hiç yormayan ye- nilikleri ve yaratıcılıkJanyla nitelik kaza- nıyordu Leverto\ 'un şiirleri. Nâzım Hik- met'in Amerika'da tanınmasını sağlayan şair. aşın duyguculuğa kapılmadıği yapıt- lannda günümüzün kaygılannı en uygun, en kestirme imgelerle dile getiriyordu. Denis Levertov, işlediği konulann zen- ginliğiyle 'doğa şairi', 'aşk şairi'. 'savaş şairi' gibi klasik sınıflandırmalan geçer- siz kıldı. Sade, açık anlatımı ve kendisi- ni oldukça az sözcükle ifade etrnesi en önemli özellikleri arasındaydı. Manevı konulan işleyen mıstik bırşairolmasının yanı sıra okurun düşünmesinı ve dış dün- yayı sorgulamasını sağlayan politik şiir- leriyle de dikkat çekiyordu. Levertov. 1923 doğumlu. Ingıltere'de Ilford'da Galli bir anne ve Birinci Dünya Savaşı'nın ardından tngiltere'ye yerle- şen Rusyalı bir Yahudi babanın kızıydı. İkinci Dünya Savaşı sırasında sivil hem- şire olarak çalışan şair. yazarlık hayatına Herbert Read'm etkısini taşıyan şiirler- le başlamış ve mgiltere'de 1946'da ilk ki- tabı 'The DouMe Image'i yayımlamıştı. Ancak gerçek yaratıcı kimliğini 1947 yı- lında Amerikalı yazar Mitchell Good- man'la evlenip Amerika Birleşik Dev- letleri'ne yerleştikten sonra kazandı şair. Neye Benziyorlardı?1) Vietnamhlar taştan fenerler kullamyorlar mıydı? 2) Törenlerle kurutuyorlar mıydı tomurcuklann açışım 3) Sessizce güfrne eğiJimJeri var mıydı? 4) Süs oiarak kemik ve fildişi, yeşim taşı ve gûmüş takıyorlar mıydı? 5) Destanlar var mıydı? 6) Konuşmakla tûrkö söylemek arasında bir aynm yapıyorlar mıydı? 1) Efendim, yumuşak yûrekleri taşa dönüşmüştü. Taş fenerlerin bahçelerinde güzel yollan aydınlatıp aydmlatmadığı hatırlanrmyor. 2) Belki bir kez tomurcukJan kutlamak için toplamışlardı, ama çocuklar öldükten sonra tomurcııklar açmadı. 3) Efendim, yanık ağızlara acı verir gülmek. 4) Bir düş önce, belki. Sevinmek içindir süs. Bütün kemikler kömür olmuştu. 5)Hatırlanmıyor. Unutmayın ki, çogu köylüydü; pirinç ve bambuyla yaşıyoriardı. Sessiz buludar çeltik tarialannda yansıdıgında ve bayırdaki setlerde korkusuzca yürürken manda, belki babalar eski masallar anlatmışlardır oğullanna. Bombalar bu aynalan parçalayınca, ancak çiğlık atmaya vakit kalmıştı. 6) Hâiâ türküye benzer bir yankısı duyuluyor konuşmalannın. Anlattıklanna göre tûrkü söyleyişleri pervanelerin ay ışığında uçuşuna benzermiş. Kim bilebih'r? Artık her yer sessiz. ÇEVİRİ: CEVATÇAPAN Levertov'un Amerika'daki ilk kitabı 1949'da yayımlanan 'tngflfiz Şairler An- tolojisi'ydi. Resrothdaha sonralan "Ame- rikan şiirinin \eniden bjçimlenerek dün- ya standartiannı yakaiamasında en etidn şair" diye söz edecekti Levertov'dan. Levertov'un Black Mountain Kole- ji'yle doğrudan ilgisi olmasa da şiirleri- nin bazılannın 'Black Mountain Review' ve 'Origin' gibi dergilerde yayımlanmış olması, adımn Olson, Ducan. Creeygibi şairlerle anılmasına yol açtı. Levertov da Black Mountain şairleri gibi özün biçimi yarattığını savunuyordu. Uzun yıllar Amerika'nın önde gelen en çağdaş kadın şairi olarak görüldü Lever- tov. Şairlik kariyerinde yükselirken 1961 yılında 'Nation' gazetesinin şiireditörlü- ğünüdeüstlendi. 1982 yıhnda Standford Universitesi 'nde Ingilizce profesörii ola- na dek pek çok üniversitede öğretim gö- revlisi olarak çalıştı. Shelley Odülü sahi- bi olan şair 1980 yıhnda da Amerikan Akademisi'ne seçilmişti. Denis Lev ertov, şıiıierinin yanı sıra pek çok makale kitabı ve özyaşamöyküsün- den kesitlerde yayımlamıştı. Sanatı duy- gulannı ve sıyasi görüşlerini bir araya getirmesiyle ses kazanıyordu. Insan hak- lan konusunda aktif bir mücadeleci olan şair. Vietnam Savaşı karşıtı etkinlikleriy- le de dikkat çekmişti. Şair 197! yılında yayımladığı 'ToStay Alive' adlı kitabının önsözünde savaşı açgözlülüğün. emper- yalizmin ve ırkçılığın tek ifade biçimi olarak değerlendiriyordu. Yaşam felsefesinin temeline bu yakla- şımı yerleştiren şair, şiirleriyle Şili, El Salvador olaylan ile nükleer savaş konu- sundaki tepkilerini de işlemişti. Şiiri bir protesto ve mücadele biçimi olarak gö- rerek dogrudan halka sesleniyordu ya- pıtlannda. Öfke dolu Vietnam şiirlerin- de okuru kötülükle mücadeleye çağınyor- du. Oldukça sert bir üslubu vardı Lever- tov'un. Korkuyu, şiirle yumuşatmadan olduğu gibi aktanyordu okura. Bütün ya- pıtlannda adaletsizlik ve sömürüyle mü- cadele etti şair. Yapıtlannı koyu bir karam- sarhktan kurtaran öğe ise manevi inan- cıydı şairin. Savaş konusunda sorumlu- luk duymamız gerektiği yönündekı dü- şünceleri umuda dönüşüyordu şiirlerin- de. Öğrencileri kadar okurlanna ve öteki kadın şairlere de ilham oldu Levertov. Bir sanatçının kendi kişisel görüşünü ve cid- diyetini koruyarak da kitlelere ulaşabile- ceğini kanıtladı. Uzun şairlik serüveni boyunca yaşlıhktan iiişkilere, mekânlar- dan dünya banşına dek pek çok konuya uzandı. 'Büyük Umutlar' yine beyazperdede Kültür Servisi - Ünlü In- giliz romancı Charles Dic- kens'ın bırçok kez filme alı- nan yapıtı 'Büyiikl mutiar' bir kez daha beyaz perdeye aktarıldı. Yönetmenliğini Alfonso Cuaron'un yaptığı filmde, Gwyneth Paltrow, Etfaan Hawke, Anne Banc- roft ve Robert De Niro rol alıyor. 30 Ocak'tan itıbaren Amerika'da gösterime gire- cekolan filmde, Ingilizede- bıyatının unutulmaz karak- terlerinden 'Pip', Nevv Yorklu bir sanatçıdır ve âşık oldu- ğu kadın 'Estalla'nın çıplak resmini çizer. Charles Dickens'ın 1861 'de yazdığı. tüm dünya dillerine ve bu arada Türk- çeye de birkaç kez çevnlen Büyük Umutlar ilk kez ses- siz sinema dönemınde 1916 yilında filme alındı. Bu film- de başrollen Louise Huff ve Jack Pkkfard o> namışlar- dı. 1934 yılında ise Univer- sal şirketı Stuart Walker yö- netiminde Büyük Umutlar'ı siyah-beyaz olarak beyaz- perdeye aktardı. Bu filmde ise Phillips Holmes. Javne Wyatt Henry HulL Floren- ce Reed ve Alan Hak rol al- dı. 1946 yılında Renk Film tarafindan David Lean yöne- timınde yeniden çekilen bir başka filmde Jean Simmons. John Mflls, VaJerie Hobson ve Alec Guinnes oynamıştı. karşılaştığı firari korsan Magwitch'e rastlar ve onun karnını doyurabilmek için hırsızlık yapar. Bir süre son- ra ise Magwitch polis tara- findan yakalanır. Pip ise ıs- sız bir evde yalnız yaşayan Miss Havisham'ın yanına sığınır. Burada tanıştığı Es- tella'ya âşık olur, ancak kız ona yüz vermez. Charles Dickens'ın Bü- yük Umutlar isimli klasiği- nin yeni sinema versiyonu- nu, 1946 yılında sinemaya EthanHanke Büyük Umutlar. 1975 yı- lında Ingiltere'de Joseph Hardy yönetiminde yeniden beyazperdeye aktanldı. Bu filmde Michael York, Sarah Mües. James Mason, Robert Morlej. Margaret Leighton. Anthony Quaylc ve Rachel Roberts oynamıştı. 1978 yı- hnda bir başka tngiliz yönet- men Michael Denbm. Bü- yük Umutlan bu kez C. P. Taytor'un senaryosundan si- nemaya uyarladı. En son ola- rak Kevin Conner'un sine- maya uyarladığı Büyük Umutlar'da Jean Simmons. Joan Rhys Davis. Anthom Hopkins ve Ray McAnalh rol aldı. tyi-kötü çatışması- nı gerçekçi bir biçimde yan- sıtan Dickens'ın bu yapıtın- da, genç delikanlı Pip'in yük- selebilmek hırsıyla eski çev- resinden ve dostlanndan na- sıl koprugu anlatılıyor. Ye- tim bir çocuk olan ve Ba- yan Joe'nun yanında ban- nan Pip, bir gün mezarlıkta Pahnm uyarlayan David Lean'in fıl- minı hatırlayanlar ve kitabı okuyan kışıler farklı bula- bilır. Film, Dickens'ın ro- manını temel alsa da karak- terlerin isimleri farklı. Film- de Emma'yı yani Estella'yı G\vyneth Palrrovv canlandı- nrken. Fınn'i yani Pip'i Et- han Havvke canlandınyor. Miss Dinsmoor'u yani Miss Havisham'ı Anne Bancroft canlandınrken Lustig yanı Magvvitch'i de Robert De Niro canlandınyor. 'UttiePrincess'isimli fil- mi) le tanınan Meksıkalı yö- netmen Alfonso Cuaron ön- celeri klasiklere e! atmayı düşünmediğini ancak senar- yoyu okuduğunda fikrinin değiştiğini belırterek "Se- naryoyu gördüğümde oriji- nal bir şeyler\ apabikcegimi fark ettim. Senanoyu oku- yup karakteıieri kafamda canlandırdığımda >apacağı- mızın bir u\arlamadan çok farklı olacağını gördüm" di- yor. En ilginci ise Emma'yı yani Estella'yı canlandıran Paltrosv'un. daha önce Dic- kens'ın kitaplannı okumadı- ğını irirafetmesı. BradPitfle yaşadığı aşkla ünlenen ve 'SHding Doors' isimli film- de de rol alan 25 yaşındaki genç yıldız Hollywood'un en çok aranan yıldızlan ara- sında yer alıyor. Cuaron ise Emtna rolü için en uygun kışinin Gwyneth Paltrovv ol- duğunu düşünüyor. .\nne Bancroft üyük Gelenek ve 90'larda Italyan Resmi sergisi Milli Reasürans Sanat Galerisi'nde açıhyor. Sergide 32 Italyan ressamın 90'lı yıllarda yaptığı 64 tablo yer alıyor. En yaşlısı 1929, en genci 1965 doğumlu olan sanatçılar, îtalyan resminin değişik eğilimlerini ve değişik bölgelerini temsil ediyorlar. Italyan resmininyüzyillık öyküsüKültür Servisi - Italyan Kültür Merkezi ve Milli Reasürans Sanat Galerisi tarafindan 5 Şubat- 5 Mart tarihleri arasında düzenlenen "Bü- yük Gelenek ve 90'larda ttalyan Resmi" sergisinde 32 Italyan res- samının 9O'lı yıllarda yaptığı 64 tablo yer alıyor. En yaşlısı 1929, en genci 1965 doğumlu olan sanatçı- lar, ftaryan resminin değişik eğilim- lerini ve değişik bölgelerini temsil ediyorlar. Bu nedenle sergi; Ital- yan resminin bir 20. yüzyıl ya da 20. yüzyılm son yansınm bir mu- hasebesi olarak izlenebilecek. Roma "D PoKttfco" Kültür Top- lulufu yöneticısı A. Romano Briz- zi, sergi kataioğunda yer alan yazı- sında Italyan resminin 20. yüzyıl macerasını "Büyûk Gelenek" ve "ttarytn kalnuk" kavramlan etra- fında irdeüyor. 'Mûkemmerie hesaplaşma Bnzzi, Italyan sanatına. hatta Av- rupa sanatına yüzyıllar boyunca damgasını vuracaİc gelişmelerin 16. yüzyılın ilk otuz yılı içinde (1500-1530) 'Yüksek Rönesans' döneminde yaşandığını, klasısiz- min mimaride, resim ve heykel sa- natlannda kompozisyon ve bıçim olarak hiç aşılmayacakmış duygu- su veren bir mükemmelliğe, antik çağın doğal, dengeli ve ideal güzel- liğe ulaştığını belirtiyor. Böy- lece sanat bir bakıma toplum- da üstlendiği var sayılan este- tik ve etik görevleri de yerine getirmiş oluyor. Ulaşılan bu doruk noktası, sanatın sonu geldi mi, sorusunun ortaya atılmasına neden oluyor. Ital- yan sanatı yarattığı mükem- melliği tartışmaya başlıyor. Bu tartışmada, klasik sanata karşı hem bir hayranlık hem debirtepkigörülüyor. 1500'lü yıllar boyunca süren bu tartış- malardan sonuç olarak ortaya hem benimseme hem karşı çı- kış unsurlannı birleştiren ye- ni ve oldukça karmaşık bir ifade biçimi ve sanat anlayışı çıkıyor: Maniyerizm. Brizzi, yüzyıl süren bu he- saplaşmayı Italyan resminin - Büyük Gelenek") olarak ta- nımlıyor. Buna göre ttalyan resmi daha sonraki yüz yıllar boyunca döne döne yarattığı 'mükemmerie hesaplaşıyor. Orta- ya çıkan sonuç, maniyerizmin baş- ka bir boyutta tekrarlanması oluyor. Bu noktada Brizzi, ikinci tanımı ortaya atıyor: "ttalyan kalmak" 'Büyük Gelenek' içinde kendi sü- recini yaşayan Italyan resmi, dün- yadaki gelişmelerden etkilenmek- le bırlikte onlan kendi "Büyük Ge- lenek"! içinde eritiyordu. Brizzi'ye göre Italyan resminin 20. yüzyıl macerası da bu hesap- laşma. yani "Büyük Gelenek* için- de oluşuyor. İkinci Dünya Savaşı boyunca Italyan faşizmi her türlü avangard anlayışa karşı çıkmış ve engellemiş; sanatın anlamını "açık- lık ve dogrudan anlaşüırhk"ta ara- mış; bunun yolunu da eski altm ça- ğın doğallığının abartılı bir takli- tıyle oluşturulan fıgürlerin üzerine kendi kimlik referanslannın yer- leştirilmesinde bulmuşru. Savaş- tan sonra hemen bütün sanat alan- lannda başlıca iki anlayış ortaya çıkmıştı. Öteki Avrupa ülkelerinde oldu- ğu gibi. Italya'da da özgürlüğün ilk ifade edicisi olarak 1930'lardaterk- edilmeye başlanan soyut anlayışlar tekrar hatırlandı. 1950'li yıllann sonlarına doğru savaşın sarsıntıla- n atlatıldıkça soyutlama terk edil- meye, yerını gerçekçi lik almaya başladı. Gerçekçilik figürasyona yeniden dönmek demekti. Bu dö- nüşle birlikte Italyan sanatı da Ikin- ci Dünya Savaşı'nın saptırdığı yön- den ana yola girdi; yani 'Büyük Gdenek'ine tekrar kavuştu. Bu kavuşmanın sonunda, 196O'lı yıllarda 'Akademik Sanat Olarak' nitelenen yeni bir arayış ortaya çık- tı. Bu arayışın önemli temsilcilerin- den biri de 'Büyük Gelenek ve 90'larda İtalyan Resmi' sergisinde iki eseri yer alan Carlo Maria Ma- riani'ydi. Onu 1980'li yıllarda 'Pit- tura Colta' akımı içinde görmek de şaşırtıcı olmayacaktı. Bunlar modernizmin küçümse- dıği akademizme ve onun gözden düsmüş tarihsel üslupçuluguna gör- kemli sayılabilecek birdönüş yap- tılar. Bu dönüşe farklı ve yeni bir özel lik kazandıran husus. bir anla- tım sanatı olarak akademik sanata kazandınlan postmodern içerikti. 'Yoksul Sanat' ile tepki Yanı bir tür 'çağdaşmaniyeriznı' söz konusuydu. Tuval üzerinde aka- demik sanatın mitolojileri çağdaş mitolojilere dönüşüyordu. Bu mi- tolojı sanatçının özel dünyasıyla çok yakından ilgiliydi. Bu gelış- meyle 'Büyük Gelenek' içinde gü- nümüze dek uzanan süreç de baş- lıyordu. 1960'ların sonlarına doğru ma- niyerizme karşı güçlü bir tepki ola- rak 'ArteFuvera'yada 'YoksulSa- nat'ortaya çıktı. Klasik estetiği al- tüst etmeyi hedefleyen bu akımda, yoksul sanatçılar, sanatlannı gün- lük kullanım eşyalanyla ya da do- ğadan sağlanan sıradan malzeme- lerle uyguluyorlardı. Çagdaş mitotojik dünya Yoksul Sanat anlayışı 1980'lere dek sürmesine karşın, 'Büyük Ge- lenek'e karşı etkıli bir tepki 1970'li yıllar boyunca geliştirilmek iste- nen ekspresyonist arayışlarla orta- ya çıktı. Ancak bu tepkinin yeni bir canlanışa yol açmaması 'sanat öiüyor mu' sorusunu bir kez daha gündeme getirdi. Italyan sanatı ye- niden 'Büyük Gelenek'e geri dön- dü. 1980'lere doğru biçimlenen 'Pitrura Colta' ya da 'KüMr Res- mi' anlayışı ile maniyerizm Itah/an sanatı için bir kez daha kaynak oluşturdu. 'Büyük Gelenek ve90larda tfaü- yan Resmi' sergisinde eserleriyle yer alan Abate, Bartolini, Stasio, Piru- ca, Mariani gibi sanatçıların da içinde yeraldığı Kültür Resmi an- layışı, sanat tarihinden, klasik kül- türün yanı sıra popüler-güncel, hat- ta primitif kültürden etkilenen ek- lektik bir anlayış olarak ortaya çı- kıyordu. Müze yapıtlanndan ve geçmişten alıntılar yapılıyor- du. Farklı dönem ve üsluplar, eski ve günümüz kaygısız bir şekilde aynı tuval üzerinde bir- likte olabiliyordu. Aynı zamanda içerik olarak sanatçının otobiyografık özel- lıklenni kuvvetle duyurdugu karmaşık bir çağdaş mitolojik dünya sergiliyordu. Hatta gû- nümüz dünyasından resme ta- şınan psıkolojik unsurlarla dı- şavurumculuğu da kendi dün- yasına karmayı başardı. Bu sü- reç 199O'lı yıllar boyunca Ital- yan sanatının ana çizgisini oluşturdu. 'Büyük Gelenek ve 90'lar- da ltalyan Resmi' sergisinin de gösterdiğı gibi Italyan res- mi geçmişiyle ilk hesaplaş- madan 400 yıl sonra 21. yüz- yıla yine maniyerizmle, hatta Tomassoni'nin deyişiyle 'Hi- permaniyerizm'le girmeye ha- zırlanıyor. YAZI ODASI SELİM ÎLERİ Bahçe Bahçesiz yaşıyoruz artık. Şurada burada çok seyrek bahçe görüyorum. Çocukluğumda, bahçeler sanki daha çoktu. Kadıköyü'nün bazı sokaklannı ne zaman hatırlasam, gözümün önüne bahçeler gelir. Hele Şifa'da. Denize uzanan Şifa'nın iki yanında bütün evler, birer katlı, iki- şer katlı, hep bahçelikti. Önde 'süs bahçesi'. Bu sözün bahçecilik terimle- ri arasında yaşarlığı olmadığını biliyorum. Ama yıllar önceöyle denirdi: Süs bahçesi. Süs bahçesine mev- simlik çiçekler ekilir. Mevsimden mevsime ateş çiçekleri, kasımpatılar, yıldızlar, karanfil, lâle, duvara tırmanan çarkıfelek, sonra mevsimi geldiğinde budanan gül. Ortancalar, yedrverengülleri, renkli papatyalar, hercai menekşe- ler. Hepsi bir bahçe dünyası yaratırdı. Arkada meyve bahçesi. Kiraz, vişne, şeftali, yeşil erik, mürdüm eriği, ötekiler. San kiraz bu yaz meyve vermezse üzüntüleri... Bahçe beni hep büyüledi. Yıllar önce bir 'bahçe tiyatrosu' görmüştüm. Kışın yaprak dökmeyen ağaçlar, bir yaprak tufanı sahne örrnüştü. Aşağıda hasır iskemlelerde oturuyorduk. Rü- yada yaşıyordum. Koyu yeşil yaprak duvarlar, mer- mer iki heykelle sona eriyordu. Bahçeyi yazmaya çalıştım. "BirDenizin Etekferin- de" birkaç bahçe betimlemesiyle bezenmek isten- miştir. Çok severek yazıyordum. Agattia Christie'nin Elmayı Yılan Isırdı romanını iki üç kez okuduğumu söylemeliyim: Polisiye roman- da katil, bahçe mimandır. Polisiye birdenbire şiire ka- nşır o peyzaj mimarıyla. Antoioni'nin bütün filmlerini çok sevdim. Yalnız Gece'nin bahçe sahnesi bende bir iz olarak duruyor "Bahçenin bir başka köşesinde, altmış yaşlannda, şık bir adam olan Gherardini, iki konuğa bir gül ya- tağtgöstermektedir. Elindekışamdanla gülleriaydm- latır. "Gherardini: Şu ilerideki duvara kadar tam üç bin gül var. Geceleyin aldıklan nefis renge bakın. "Bir Kadın: Siz de güllerin gecelen uyuduklanna inanıyormusunuz, Bay Gherardini?" (Ülkü Tamer çe- virisij. Güller geceleyin uyur. Çiçekler, bitkiler geceleyin uyur. Bir de Edip Cansever'in şiiri var, gerçi bahçeden söz açmıyor ama, alıp çiçeklerin yalnızlığına götürü- yor "Leylâk, ıtır, lâle/Ansızın sabahı gördüler/Bir bar- daktan birbardağaf Su boşaltan çocuğun ellerinde." Bir pencerem olsa, koşup açsam: Bahçeler-bah- çeler görsem. Mevsim bahçelere yürür. Şimdi ilkyazken ağaçlar tomurcuklanır. Sonra beyaz, pembe, kırmızı bahar çi- çekleri açar. Bahar çiçekleri, derin iç aydınlığıdır. Yaz bütün şenliğiyle gelir. Yaz, bir bakıma, Tanpınar'ın iki eşsiz dizesidir: "Ne güzel geçti bütün yaz,/ Geceler küçük bah- çede..." Ama artık geçip gitmiştir yaz. Sonbahar boş yere son bir kez renkleri kıvılcımlandıracaktır. Güz çiçek- leri, öteki mevsimlerin çiçeklerinden daha ateşli çı- kar. Kimbilir hangi "küçük bahçede" onlan görmüş- tüm; alacalan alev alevdi. Yağmur silmeye hazırlanı- yordu. Sonra bir sabah bahçeyi kar beyazı bulursunuz. Kar-" da küçük kedi adımlan, küçük pençeler kalmıştır... Aşk romanlannın bahçeleri kameriyelidir. Ayışığın- dan kameriyede oturulur. Dolunay bulutlarla sanlışır. Bununla birlikte, nice yıllar aşk romanlan yazmış Kerime Nadir, anılannda, bahçelerin göçtüğünü, ka- meriyelenn yok olup gittiğıni saptar ve aşk romanla- nndan vazgeçmenin zamanı geldiğine karar verir. Bakıyorum, bahçeler, git git, hayatımın en güzel ha- tıralan arasına kanşıyor. Bahçeler birer ikişer çekili- yor. Bahçesiz yaşanmaz sanmtştım. Takvimde tz Bırakan: "Sen akşamlarkadarbüyülü, sıcakj Rüyalann ka- dar sade, güzeldin,/ Başbaşa uzandık günlerce ıs- lakl Çimenlerinde yaz bahçelehnin." Ahmet Ham- di Tanpınar, "Hatırlama" (Bütün Şiirleri), Dergâh Yayınları, 1976. Tiyatpo sanatçısı Turgut Savaş toprağa verildi • İSTANBUL(AA)- Geçirdigi kalp krizi sonucu vefat eden tiyatro sanatçısı Turgut Savaş önceki gün toprağa verildi. Turgut Savaş için Taksim Sahnesi'nde düzenlenen törene Müşfik kenter, Baykal Saran, Ahmet Uğurlu, Haluk Kurtoğlu, Hadi Çaman gibi tiyatro sanatçılannın yanı sıra dostlan ve sevenleri katıldı. Savaş, Teşvikiye Camisi'nde kılınan öğle namazından sonra Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verildi. Turgut Savaş, geçen hafta cuma günü sağlık kontrolü nedeniyle gittiği Marmara Universitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde fenalaşarak yoğun bakıma alınmış ve pazartesi günü kalp krizi geçirerek yaşamını yitirmişti. Tiyatroya 1956 yılında başlayan Savaş, 1979 yılından itibaren îstanbul Devlet Tiyatrolan'nda çalışmalannı sürdürdü. 1985-1986 yıllan arasında Îstanbul Devlet Tiyatrosu Müdürlüğü görevini yürüten Savaş, Kafka'nın 'Duruşma', Gerhart Hauptmann'ın 'Kunduz Kürk', Goldoi'nin 'iki Efendinin Uşağı' ve Nahit Sırn örik'in 'Düşüş' isimli oyunlannda rol almıştı. Sinema Aktörleri Birliği ödütii Adayları açıklandı • Kültür Servisi - 4. Sinema Aktörleri Birliği Ödülleri adaylan açıklandı. Olayın televizyon tarafına gelince NBC 17 adayla ilk sırada yer alırken ABC ve Fox beş adayla bunu izliyor. HBO üç j aday,TNT ise iki adayla bu yanşa katıhyor. Buna göre 'En iyi erkek oyuncu ödülü' adaylan şöyle; ' Matt Damon (Good Will Hunting), Robert Duval! ; (The Apostle), Dustin Hoffman (Wag The Dog), [ Altın küre ödülünün sahibi Peter Fonda (Ulee's ' Gold) ve Jack Nicholson (As Good As It Gets). 'En • iyi kadın oyuncu ödülü' adaylan arasında ise Helena • Bonham Carter (The Wings Of Do\e), Judi Dench ' ((Her Majesty Mrs. Brovvn). Pam Grier (Jackie ' Brown). Helen Hunt (As Good As It Gets), Kate '• Winslet (Titanic) ve sürpriz olarak Robin VVnght Penn (She's So Lovely) bulunuyor. "En iyi yardımcı ı oyuncu ödülü' adaylan arasında Anthony Hopkins < (Amistad), Greg Kinnear (As Good As It Gets), ; Burt Re>nolds (Boogie Nights), Robin VVilliams ı (Good VVill Hunting) ve Billy Connolly (Her j Majesty Mrs Brown) yer alıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle