Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 25OCAK1998PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLER
Efesos'a Dönüş
ÇELİKGÜLERSOY
N
e kadarbeğenmıştım, ılk
gördüğümde o sahnele-
me- dekorlama teknığını:
Tavanda birbiri ardınca
asıbduranresimler,oşvn-
daki sıralan getince birer-
birer \e \a\aş- ya>aş inerier, arka planı
kaplayarak seyırcımn ufkunu genışletır-
ler, ılk görüşüm de. Tepebaşrnın. dışan-
dan tahta \ e salaş bir hangara benzeyen,
ama ıçı. neredeyse bır mücevher kutusu
kadar süslü(Beyoğludili\le."lâkevedo-
re") o tatlı binasında ve sanınm E\geni
Onyegın operasmda olmalı.
Efesosla ilişlrîm de. bu opera seşirciliği-
me benzemiştir. ama Tepebaşf nda sahne-
deki o >ağhbova resimleri yapümış, tülle-
re hayran-hayran dalıp giden 10-20 yaş-
lannun ancak birer geceyaşaıunış mutiu-
luklanna karşıhk,tam yanm yüz>ildır sü-
rüp gitmektedir. Her gczimde. önümdeki
sahneyi değişmiş buluyorum. 5-10 yılda
b;r. eskı Efes resmının kaybolmuş \e da-
ha zengın. daha görkemlı bir antık kent
tablosunun tavandan ınmışçesıne. ortalı-
ğı kaplamış olduğunu görüyonım.
" Efesle 0k tanışıkkğım, 1947 yılında. O
kadar eskı Ortaklar Köy Enstitüsü mü-
dur yardımcılığına atanan teyzem oğlu
KemaJ Sovdan ve eşı Hikmet Oğretmen,
benıyaztatılineçağırmışlardı: İstanbul'da
alışık olmadığımız bır Söke sıcağında.
ben hergün bırkıtabı hatmederken birak-
şam, ertesi gün için bir "Efes ve Kuşada-
sı" gezisinin müjdesini aldım. Efes lafı.
doğrusu bana çok bir şey anlatmadı. Ku-
şadası adı ise, o zamanlar, hep bırriiyade-
nızınde yüzdüğüm ıçın. beni hayalcennet-
lerineabpgötürüverdi: Ulu agaçlann dal-
lannda kırmızı-yeşil papağanlann uçuş-
tuğu bır ada' 1947'de tam bir köy olan Ku-
şadası'nda. hayaJ kınklıgım bü\ük oldu:
Hem ada değü, bir kıyu hem ağaçlık de-
ğiL sadece bomboş oduk ve kırlık, hem de
renkli papağanlar şöyledursun, birtekku-
şu bile yok? Vardıysa bile. ben ordayken
hıçbiri ötmedi!
Buna karşıhk Efesos 17 yaşımda, benı
kendısıne âşık etmeye yettı
O tanhte antık kentin neredeyse tama-
mı. toprak altındaydı Ama kazılıp mey-
dana çıkanlmış olan yapılann. kalıntıla-
nn görkemı. bu ıssız dıvara gelebılmı^
herkese. nası! bırhazmenin üstünde dur-
duklannı yetennce bellı ediyordu:
Karanlık bır mağarada korsanlann ıs-
tıfledığı ganımetlenn üstune artıkJan mu-
şambanın tam onemedığı altın kap-ka-
cakJara, yan-aralık paslı demır sandıkla-
nn içinden pınldayan mücevherlere ve
dışan taşrruş inciler-kolyelere benziyor-
du, sağırruzda-solumuzda, bütün gordük-
lenmiz ve göremediklerimiz.
Bir "amfıteatr" nedır ben ilk kez, o
gün orada tamdım.
Büyük \eanıtsal tarih-sanat \ apılannın
tam ocağından. istanbul'dan gelhordum.
Ama Efes dahıl çağının bürün ölmuş. kenı-
lennın malzemesi ıle örulmüş bir \ya-
sofya'nın. içerde baş döndüren \e adamı
kendine hayran kılan vededüşüncelere dal-
dıran \üksekliği ama onun >anında bü-
tün ganu-kederi ve karanhğı ile. burada
masmavi bir gök kubbesi aJtında süt be-
yaa vedanteilergibiişli mermerlerini ora-
ya-buraya serpiştirmiş. onlann arasında-
ki boşluklan ise paparta ve gelincik tarla-
lannın sanlan- be>azlan-kırnıı/ılan ile
boyamış bu antik düm a. anyı şe> değildi
Bu a\ırdın bılıncınde olan avdın bır
çe\ re. yanı hem çok uygar \e hem de çok
se\ ımlı bir ülke olan Avusturya'mn, seç-
kin biiim kuruhışu Arkeoioji Enstitüsü,yÜ2
yıldır. Efes'i tam bır kuyumcu sabn -ve
özeni- ıle araştınyor. kazıyor. buldukla-
nnı oğup parlatıp orada yerinde sergıle-
yerek. bütün dünyanın yaranna sunuyor.
Bu çalışmalann bir yıldönümünde. el-
çilennın eşının ve kızırun önce tecavüz edi-
lıp sonra öldürülmesi olayına bır ad koy-
makta, ben zorlanınm. Ama sırası gel-
mişken buraya not ettığım bu ınanılmaz
lekenın, bırgün birbıçimde temızlenme-
ye "çabşılmasr gereğini de belırteyım
Avusturya bilginlennin Efes aşkı % e ça-
balan, beni de, eski dümanın bu en sec-
Idn veen ünlü merke/ini öğrenmey e \e üs-
tünde düşünmeye yönlendirdi. yıllar bo-
yu. Okudukça. adına genelde "insan \a-
şamı" denılen bir dramının buradakı bır
sahneMnın butun görkemı. bürun senhe-
nı. butun acılan.çöküntülen . benibirro-
man gibi sardı. Yüzyıllar bo> unca çevre-
nın mermer gıbı en sert malzemesını at-
las bırkumaş gibi ışleyerek, ondan tıyat-
rolar. tapmaklar, hamamlar. kıtaplıklar.
e\et kıtaplıklar. üretmıs. olan ınsanlann.
çağ gelıp v e durup durup. -daha çoğu Do-
ğu'dan- bırer »el gıbı \uran \e buraya ka-
dar erişen ılkelhk\ eacımasızlık dalgala-
nnın altında da nasıl ezıldıklenm öğren-
menin acısı çökmüştür hep. içime.
YüzyıIIar boyu, üstünde büyük ağaçla-
nn yemyeşil şemsiyeierini açüklan, bem-
beyaz ve iri taşlar, mermeıier döseli \ol-
larda felsefe konuşarak gezinen. geniş ve
görkemli tiyatrolannuı taş basanıaklan-
na oturarak. kinıi geceler a> ışığı altında,
sahnedeki dil >e du> gu zenginliğinin ürün-
leri ile coşan, bıllûr sulann doldurduğu
hamamlarda vıkanan . insanlar. ö\le za-
manlardaolmuşki,yaban atlannın nal şa-
kırtılannın altında kalmışiar. ha\kınşlar.
ağlamalar. gökyüzünü tutmuş \e yerin o
bembeyaz, kocaman taşlanmn üstünde, in-
san kanlan. dereler gibi oluk- oluk akmış.
Efesos'u her gezışımde. butun bukan-
lı ö\külen bılmenın acısı ıle çevremın
ma\ı \e beyaz renklı atmonisının tadına
\aramamış. hep tarihin trajedilerinedai-
mış \c u> gaıiıklann >azgısı üstüne düşün-
celere batmışundır.
Uygarlıklann sadece dışandan gelen
felaketlennı degıl. kendiçelişkilerinidehe-
saba kattığımızda, Efesos türünden gör-
kemli sahneler. bana. bütün-bütün, tam
çözülemeyecek bilmeceler olarak, görün-
müştür. Bir taş yolda, sag ve soldaki yon-
tulara. yapılara hayran-hayran bakarak
yürürken, şinıdi bir "mudze" oba da, bir
Efesos'luya da rastlasam dıye. safça ya
da delice birözleme kaptınnm kendimi.
Nasıl bir Efes'li? Limanın meyhanelerin-
de akşama kadar kafayı çeken bir gemı-
cıyle ya da bir işsızle. yan sokaklardaki
taş odalarda para karşılığı \ ücudunu ki-
rala> an dilberlerle, ardına taktığı kölele-
n ıle guç göstensıne çıkan ve dükkânla-
raaltın-gümüşparalarsaçanzengınlerle.
ne işinı olacak benim?
Bu tı\ atro-kentte. sadece düşünce üret-
mekle omür tüketmiş vatandaşlar da ya-
şamıştı. Onlardan biri di>elim bir Herak-
leitos,j oluma çıkabilse de, ona sorular yö-
neltebılse>dım, ne denlı mutlu olurdum.
Aklıma üşüşen çok soruyu bıryana bıra-
kıp. ona demek isterdim ki: "Ey bilge ki-
şi! Dün\ a. >aradılış. doğa. insan, zaman..
ka\ ramlan üstüne onca kafa yordun. yıl-
larca Hepgerçeği\çdoğruyuaradın.Arna
neden. toplumunun sana sunduğu kalıp-
lan o kadarzorlarken. biradımötesıne ge-
çemedtn, daha doğrusu. Efes'in ne de ol-
sa dar kalan ufuklannı aşamadın? Niçin,
kendı yurttaşlannın az önce küskü mer-
merleri ile yonttuklannı gözlerinle gördü-
ğün tannlara. tannçalara tapınmaya devam
ettın'1
Arkanızdaki dağlann, önünüzdekı
denizın. onlan dolduran ve bezeyen ağaç-
lann. çıçeklenn. kaplanlann. balıİdann. ay-
rı- a>n yazgılannın değıl. topluca ve de
engin bir matenıaöğinin olduğunu. şaşmaz
bır düzene dayandığını ve bunun 'Evren-
de üstün bir zekâ'run işi olabDeceğini, akıl
etmedin?"
Bılgelennyolumaçıkmasışansınaen-
şemesem de. rastgele bir Efesosluyla gö-
rüşebılseydım. onadadhecektim ki: "Gör-
mediniz mi. Doğudan gelip-gidip sizi \n-
ran >abanıl atlılara karşı. ArtemisMniz,
sizi bir türlü koruyamadı? Bin yıllar her
şe\inizi sunduğunuz o taştn, size bir yara-
n olamayacağmı sonunda anlamaruziçin,
bin \illar rxnunca nallar altında kalma-
mz, gerekü nuydi?"
Sonunda Güneydoğu'dan esen rüzgâr-
lann getırdiğı İsa'nın öğretisine kapılan,
ama bu kez de yüce ve tek bır Tann fîkri
ıle bır ınsan ımgesı arasında karar vere-
meyıp bocalayan son Efesoslulara da, ne
kadar isterdim, sorabilme>i: "Neden, bır
kadının tek oğlunu üçe çıkardınız \ e bun-
lan yine Artemis'ın tahtına oturtma ko-
laylığına yakanızı kaptırdınız?
Vede neden,özellıkle neden, kendi ata-
lannızın binlerce yılda dantel gıbı işleyıp
diktığı onca yapıyı. yenı tapınağınız 'ek-
lesia" ıçın. aamasızca, söküp dağiüp. lo-
np parçaladınız? Niçin, o eski mutlu, gör-
kemli kentinizi, bu kez bir taşocağına çe-
\irdiniz'."*
Bunlan konuşabileceğimkımseler>ok.
artık, o "metrûk" kentte. Özellıkle >enı
"turistik" düzende, akşamlan kapılar ve
gışeler kapanınca. bahtsızkentdağınıkya
da dikili taşlan, otlan ve ufukta gün baö-
mı ile baş başa kalryor, az sonrada karan-
hklara batıyor.
Bır kımseye rastlasam da. o da bana şu-
nu sorsa ne karşılık bulabiürdim, onu da
bilemi\orum: "Pekh, \akındoğu'daki
kenrlergibi, bize de(BesimAtalav 'ın Türk-
çesi ile), "bir kocunduran" yollanmış ol-
sajdı ya!"
Bunlan bilemiyorum. Bütün geçmiş,
uzun geçmiş, beni ışıklam la, karanlıkla-
nyla, mutluluklam la. acıianyla. eziyor,
ezKor— Ama birkaç şe>i bilebilivorum:
Önce 1789yüı(yâ. o kadar geç \e >eni).
insanlara tanhte ılk kez. "insan" olduk-
lannı öğrertı. Haklannı ve onurlannı an-
lattı. Sonra 40-50 yıl var ki, çalışan sınıf-
lar, yine ılk kez, yılda bır ücretli tatil ya-
pabılme şansına kavuştular. Teknik, ula-
şım araçlannı kolaylaştırdı \e geliştirdi.
Sonra II. Cıhan Savaşf nın acılarından
sonra açılan dönem. yine ılk kez. toplum-
lara artık, düma banşı, ortak kültür mi-
rası gibi kavramlan benımsettı.
Şimdi arük yeni bir dünya var. Bu kez.
yer yuvarlağı üstünde fızıksel yaşam şans-
ian tükenmıyorsa eğer. (yani valdt çok
gecikmişdeğflse^milyonlarca ınsan her yıl.
kültürün nabzının attığı yerlere giderken.
Efesos'a da gelebılır. 2 mılyon kişı, zaten
gelıyor. Onlar. 20 mılyon olabilir.
Ve biz, Anadolu insanlan, onlan karşı-
layabilir ve "bu ortak kalıt (miras) sofra-
sında" ağırlayabiliriz. Çünkü >ine iyi bi-
liyorum ki, Anadolu insanı, 10 bin yılhk
birtarihinortakhamurudur. Uzaklardan.
at üstünde kaç kişi gelebılirdi kı? Geleo-
ler, buradakilerle harman oldu ve bu ala-
şımdan, \eni bir ulus doğdu.
Bizler. runzmin ve kültürün ne olduğu-
nu ve değennı bılen "yeni Efesoshıiar, bir
anlama,eski Efesos'adönebilirve asıl ya-
bancı dış dünyayı. orada selamlayabiliriz.
Bukezefimizde sadece kırçiçekleri(194rde
gördüğüm papat>alar ve gelincikler) \e
de ölümsüze\rensel müziğin çalgılan ile-.
ARADABİR
Kuvay-i Milliye Ruhu...
"Egemenlık kayıtsız şartsız ulusundur." Bu tüm-
ce Meclis salonundaki kürsünün arkasında görkem-
lı bir yazıt (kitabe) gibi yer alır. Ulusun egemenliği,
demokrasinin olmazsa olmaz koşuludur. Ulusal
istenci temsil eden vekillerin bu istence uygun ola-
rak görev yapmaları gerekir. Zaman zaman Mec-
lis'te egemenliğe ilışkın yazıya gözüm takılır. De-
vamsızlık, parti transferleri, iş takipçiliği söylentı-
lerı ve kavgalar vatandaş olarak benı üzer.
Toplumun her kesiminden halkın, aydınlann, eş-
rafın ve hatta din adamlannın tek vücut olarak
oluşturdukları Kuvay-i Milliye ruhlu ilk Meclis'i göz-
lenm yaşararak anımsarım. Gaz lambası ıle saba-
ha değin çalışan bu insanlar egemenliğın ocağı olan
Meclis'in uyeliğını birgeçım kaynağı, emeklılığı ve
üstün ayncalıklan olan bır meslek olarak görme-
mışlerdi.
Şimdi de çok yerinde önerılerle kürsüye çıkıp
ülke sorunlarını dile getirenler var. Ama çoğunluk,
devamsızlığı alışkanlık haline getırdıği gibi iş takip-
çiliği söylentileri, konforlu lojmanları, sekreterleri,
sağlık sorunlarını yurtdışında çözmelerı, üzerine
şaibe düştüğü iddia edılen koltuklar kamuoyunda
olumsuz ızlenim yaratmaktadır.
Bu koşullarla mılletvekillerinın çalışanlann ve
emeklilerin ağır yaşam koşullarına çözge (çare)
bulacaklarına, geçen bunca zamana karşın 82
Anayasası'nda ve Seçım Yasası'nda köklü bır de-
ğişıklık yapacaklanna, YÖK'ü üniversıtenın sırtın-
dan kaldıracaklarına, Terörie Mücadele Yasası'nın
8. maddesıyle özgurlüğe vurulan zincırı kıracakla-
nna, dokunulmazlığa yeni ve etkin bır statü geti-
receklerıne ınanmak oldukça zor.
Bu durumda özgürlükçü bır anayasa, parasal
varlığı olmayan emekçi ve emeklilerin de Meclıs'e
gırmelerını sağlayan ve de kontenjan ve lıder sul-
tasını kaldıran bırseçim yasası yapılıp 12 Eylül ka-
lıntıları sıhnmedikçe ülke esenliğıne kavuşamaz
kanısındayım. Ayrıca, hukuk devletinin tüm kural
ve kurumları ile işlemesı gerekir. Kuvayı Milliye ru-
hu kesinlikle Meclis'te egemen olmalıdır. Ve de bu
Meclis çok geçmeden, Kuvay-ı Milliye destanını ulu-
sa armağan eden ve uzun zamandan berı vatan-
daşhk hakkı tanınmayan büyük ustaya karşı işle-
nen haksızlığa son vermelidir.
Hüseyin Engin'in Ardmdan
ONER YAGCI
eçen haftanın gazetelennde "Tersyol
kazası" başlıklı bır "kaza" haben
. vardı Haberde dıreksiyon hakımı-
yetını kaybederek ters \ola gıren bır
minıbüsün karşı yönden gelen bır
otomobılı ezdıği, otomobılde bulu-
nan Hüseyin Engin adlı binnın can \erdığı yazıfıy-
dı O>sa. bır"einayet" ışlenmışh. Istanbul'unorta ye-
nnde. Cınayette canı alman kışi ise Engin Yayıncı-
lık'ın sahıbıydı
Cınayetın kurbanı, bu yı) 10. yılını kutlayacak olan
yayıncılığında 200'e yakın dünya. 100'den fazla ço-
cuk klasığını gün ışığma çıkaran Hüseyin Engın'dı.
Karayollan pohtıkasının toplumumuza bır karabasan
gibi çöken katliamının bırparçası olan. sessız seda-
sız geçıştınlen bu "cina\et"in, kültürümüze \urulan
amansız bır darbe olduğunu düşünüyorum. Kıtap pa-
zarlamacılığıyla başlayan kıtap sevgısmı yayıncılık-
la sürdüren, daha mteliklı. daha çok kitap sunabılmek
amacıyla Engin Matbaacılık'ı kuran Hüseyin Engin,
yayımladığı herkıtaba çocuk gıbı sevınen bıryaym-
cımızdı
Mete Ergin, MehmetOzgüL Nihal Neğinobalı, Ad-
nan Cemgil,İsmail Yerguzgıbı çev^nnenlerle kurdu-
ğu saygın ve msancıl ılışkıyle örnek bif yavmcı ol-
duğunu kanıtlamıştı Hüseyin Engin. Yayıncılarla,
yazarlarla. matbaacılarla. kagıtçılarta, pazarlamacı-
İarla. dağıtımcılarla, kıtapçılarla, kurumlanndaki ça-
lışanlanyla. okurlarla. kısacası yayın dünyasının her
kesımıyle sürdürdüğü ılışkılennı salt para \e tıcaret
üzenne kurmayan, güven. sevgı, dostluk temelme
oturtan, soyu tükenen bıryayıncıydı. Hüseyin Engin,
Malatya'nın Arguvan ılçesının Yoncalı köyünde ıl-
kokulıı bıtıımış, daha sonrasını okuyamamış bir köy
çocuğuydu. Kıtap pazarlamacılığının öncülennden
bin olarak yıllarca Anadolu'nun ıssız köşelennde
kültür taşımacılıgı yapmış, gecesmı gündüzüne ka-
tarak çalışırken okuyarak kendısını yetıştırmış ve
çağdaş, demokrat, vurtsever, devnmcı bır aydınımız
olmayı başarmış bır msandı.
Okuyamayan çocuklann bılgı susuzluğunu gıder-
mek ıçın aydınlanmaya yönelmış, klasık dünya ede-
bıyannın değerlı yapıtlannm usta çevırmenleraracı-
lığjyla toplumumuza sunulması gerektiğıni düşünmüş-
tü. ÇevTesındekı^adroyla bu zorlu ışın üstesınden gel-
miş ve toplumumuza, sankı 194O'lı vıllann "Tercü-
me Bürosu" gibi çalışan. "Cumhuriyet'in Rönesan-
a'na katkıda bulunan bır kurumu. Engin Yayıncılık'ı
kazandırmışö. 1950dogumJubudeğerimızi, 11 Ocak
1998 gününün gecesınde aramızdan alan trafık ci-
nayetının bızi bir kez daha azalttığını düşünüyorum.
Hüseyin Engın'ın, kültürümüze kazandırdığı kitap-
larla yaşayacağını düşünerek a^ıınurken. geleceğımı-
zı karartan bu cınayetlere durdıyecek bır çağdaş du-
yarhlığın ülkemıze ne zaman gelecegmi soruyorum
hüzünle, üzünçle...
PENCERE
Görevimiz Tehlike!..
Görev verılmıştı.
Görevli, meydandaki öğrenci topluluğunun
ortasına bombayı atıverdi...
Onlarca ölü ve yaralı...
*
Görev verilmiştı.
Görevli, ekibiyle birlikte evi bastı, içerdeki kızlı
erkekli gençleri kurşuna dizdi.
*
Görev verilmışti.
Görevli, öğrenci liderlerini birer birer pusuya
düşürdü, teker teker öldürdü.
•
Görev verilmişti. ,
Görevli, yeşil pasaportunu aldı, yurtdışına kaçtı,
bir süre ortalıkta görünmedi.
•
Görevli, sonunda uyuşturucu kaçınrken yabancı
bir ülkede yakalandı, bir süre yurtdışında tutuklu
kaldı.
Sonra resmı bir pazariık sonucu bırakıldı; artık
yeşil pasaportu vardı.
Göreve başladı.
•
Görevler sürüyordu.
Görevli, solcuları bırer birer pusuya düşürüp
öldürüyor, devlet için kurşun stkıyordu.
*
Görevli, 1989-1991 'de Doğu Bloku yıkıldıktan
sonra neyapacağınışaşırdı;düşmanyokolmuştu;
bizimki işsiz mi kalacaktı?.. Bu alanda yalnız
değildi; sola karşı kullanılan çoğu görevli boşlukta
kalmıştı.
Neyapacaklardı?..
Mafyalaştılar...
Çetedekımleryoktuki?.. Polismüdürleri,aşiret
reıslerı, banka müdürleri, mılletvekilleri, gizli
ıstihbarat şefleri, siyasi liderler, ışadamları,
uyuşturucu elemanlan, devlet görevlılen, medyacılar,
bakanlar...
Sonunda kendilenne bir de Başbakan buldular.
•
Görevli, kaç öğrenci öldurmüştü?..
Kaç bılim adamı?..
Kaç gazeteci?..
Çetin Emeç bunlann arasında mıydı?..
Muammer Aksoy?..
Ya Uöur Mumcu?..
ifybdilpekçi?..
Ülkede sürekli kan, genlım, dehşet ve korkunun
ipinı germek, devlet içindeki çetenin egemenleşip
devlet gücunü elinde tutması ıçın başvurulan
yöntemlerden birisi miydı?..
Görevlının bu sorulara pek aklı ermiyordu; 'vur'
dedikleri zaman vuruyor; 'öldür' dediklerı zaman
öldürüyordu; çetenin üst düzeyinde ayarlanıyordu
herşey...
Sonunda bır dış ülkede siyasal darbe
tezgâhlamak noktasına kadar geiınmiştı. Ülke
ıçinde uyuşturucu, kara para, kumar, haraca
bağlanmış devlet bankalarının krediteri yandaşlara
akıtılmış, siyasal iktıdarı ayarlamak çetenin işi
olmuştu... . . • r, v
"^ «. \, • '•• \ $ 4
Görevli şimdi diyor kı:
- Bana hıçbır şey yapamazlar, ben emirleri
yerlne getirdim, vatana hizmet ettim, ben devlet
için kurşun sıktım, devlet ıçın cınayet ışledim.
Evet, artık devlet sırn değil bu...
F
i
l<
mvkrkoBerlingo ile yolunuz hafta içi kazanca gider, hafta sonu tatile
Beriıngo... Cıtroen'ın en yenısı... 1.4ı, 1.8ı benzınlı ve i 9 dızel seçeneklen Genış baga], ferah ıç haam...
655 kg 2.8 m
3
yük kapasitesi... Her türlü yükü alma imkânı veren yüksek arka kapı... Ûç kışının rahatça
oturabıldığı arka koltuk... Tıtreşımsız, sessız yolculuk konforu... Üstün ütroen süsponsıyonu...
Yenılikçı, modem tasanm., Her bütçeye uygun ekonomık fiyat Bir otomobil fiyatma, iki otomobil!
İNŞAAT MÜHENDİSLERİNE
ÇAĞRI
DAHA ETKİN-ÜRETKEN-DEMOKRATİK
BİR ODA YAPILANMASI tÇİN...
24-25 Ocak 1998 tanhlennde yapılacak TMMOB In-
şaat Mühendıslen Odası lstanbul Şubesı 36 Genel Kuru-
lu \e Seçımlenne tüm meslektaşlarımızı çağın>oruz.
ÇAĞDAŞ İNŞAAT MÜHE1NDİSLERİ
24 Ocak 1998 Cumartesı Saat: 9.30"da
GENEL KURLL
Yıldız Teknik Lnıversıtesi Odıtoryumu.
Beşıktaş İSTANBUL
25 Ocak 1998 Pazar Saat. 9.00-P 00
SEÇİMLER
Karagöz>an llkokulu Abıde-ı Hürriyet Cad.
(Şışh Ad'lıyesı Karşısı). Şışlı İSTANBUL
YÖNETİM KLRULU ADAVLARIVUZ
ASİL
Cemal Gokçe
M. AkıfEfe
H. Mutlu Öztürk
4. H. Clkü Özer
5. Murat Antık
6. Rezan Bulut
7. Murat Akad
VEDEK
1 Halıde S. Başaran
2. Haluk işözen
3. Rıza Ha\at
4. Orhan Doğan
5. Temel Pırli
6 Cıhaneir Uzun
7. M. Serdar Kırçıl
ODTÜ mezunundan her duzeyde matematık \e
Ingılızce dersı verilir.
Telefon 289 26 'I
I Argııs
df r.ıııloınohılt
Berflngo Multispace - !.4i, 1.8i benzinii ve \$ dfıel - f.'CS
genşiııt 655 xg 18 m
3
yuk KûposteSL. 1,14 m arka yükfeme tops yıiteekfigı JeWeforas ydnia oralarnc
6 2 utre /otat tuteûmı.. Yukseklık oyadı hıdrolık dırekstyon Preton^yoneiı yuKsekltk ayariı on emnıyet
kemerlen Uç noktodan yonlomosna bağtamolı arka emnıyet kemerlen. Arka com sıieceğı Renklı camlor
Metahkboya Ekktnklı ör> carntor standort Klımave çft oırbog opsıyonel
CITROEN
«O t o m o h İ I i m »
C I T R O İ H T I T K İ I . I t * T I C I L « K I : ADANA Maı Oto (322ı 459 M X • ADAI"AZARI rıldıı Kont^tır {264) 176 50 « - (S3V 23t 62 91 • ANKAKA M«n>)>oJ II11,131 89 J» • ANKARA KofM (312) 342 12 70 • 71 • AHKARA Oto»?
(312)2762771 72 • ANKARA Ö»n»(J/2) 2li 4) 16 • ANTALTA r»*« (242) 323 26 06 • BAUKESM Htfck (266) 241 26 Si - 241 13 75 • BUKSA Ci.ıl.l» ,22<ı 261 M 42 43 44 • ESK1ŞEH1R Odot 222) 220 09 J9 • İSTANSUUAKSARAY
|2I2| 123 84 İS • İSTANBUUALTUNİZADE roDoofkı 2'6; 342 80 SS • ISTANBUL/BAHÇELİEVLER Kmmal O n (212/ 5Oİ 16 05 M • İSTANSUUBAKIRKÖY Bofm^ '212) 572 25 89 • ISTANBULWEŞIKTAŞ Rek*rı2l2)
26O0SO6- İSTANBUL/DRACOS Eım* CHraM Phmı (216) 44/ 33 33 • İSTANBUL/ESENTEPE Enmlk (2121 2U 30 73 • STANBUL'FENERYOt.U trmk 12161 348 55 « • İSTANSUUGAYRETTEPE
CırtonOto 212) 264 59 6«.|STAN»UUKADIK6TS^r
rj*S«nı.2/6) « 7 / 6 03 • KMİR E j » « * (232) 421 17 67- 42153 78 • İZMİT N.HaUo Crnm 1262, 321 40 64 321 56 36 • KARAMAN Boı»fi/
(338) 2/4 40 '4-KAYSERlSHkoylar 352) 222 68 68 • KUTAHYA/TAVŞANU *•*« 1274) 614 20 06 • ORDU O M I Oto |452/ 225 3) U • SAMSUN KenMhr (362/ 236 01 14 • TRASZON KofH*" 1462)
325 04 it-92 • TRAKYA BÖLGESİ/KEŞAN Ç«Unn»x (284) 714 34 02 • ÇORLU ÇmUnm^ı 1262) 653 44 60 • EOtRNE ÇtUnma (284J 2J5 25 64 • U$AK Ç*t*°l Pomukpı (27«) 227 45 52 - 227 36 7)
T U « K 1 > i Û f 6 »
Bayraktar
BfBaylas OTOMOTÎV A.Ş.
Tc! ( 2 1 2 ) 2 1 1 78 9 9 - 2 1 1 79 4 4 F a x ( 2 1 2 ) 2 1 1 2 4 5 1
h t t p / / w w w c i t r o e n . c o m t r t - m a \ \ b a y l a s @ a r t ı n e t . t r