Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25 OCAK 1996 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
15
Orman
ve toprak
Orman Mühendisleri
Odası Marmara
Şubesi'nin genel kurulu
yapıldı geçenlerde ve
seçimi, demokrat
yurtsever orman
mühendisleri grubu
kaybetti; emekli
olduktan sonra
TEMA'da işe giren
Ismet Erdoğan'ın listesi
kazandı. Yeni başkan
Ismet Erdoğan, orman
yağmalanna gözyuman
TEMA Vakfı'nın
reklamını yaptığı
konuşmasında
bir ara başkanı
Hayrettin
Karaca'yı
Atatürk'le eşdeğer
tuttu ve erozyonla
mücadeleyi ikinci
kurtuluş savaşına
benzetti. Daha neler
göreceğiz derken
TEMA Vakfı Başkanı
Karaca televizyonda
bir programa çıkıp
insanoğlunun
topraktan yaratıldığını
söyledi. Vatandaş
Eşfak Tüzün de
"TEMA'nın erozyonla
ilgili çözüm önerileri de
aynı ölçüde bilimsel
mi" drye sormadan
edemedi. Soruyu geniş
kapsamlı tutmalı:
Orman Mühendisleri
Odası Marmara
Şubesi'nin yeni dönem
çalışmalan TEMA'cılar
gibi insanın topraktan
yaratıldığı
düşüncesiyte mi
olacak?
Tei: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- IMF havali emeklilik
istivormuş...
"Iş bulmanın haval olduâju
bir ülke icin aüzel öneri!"
Evet, rezalet değil bu raporlarla rezaletin daniskası
K
amuoyunun merakla beklediği Susurluk
Raporu, "sır"larıyla birlikte ortaya çıktı. Gör-
dük ki, Necmettin Erbakan'ı başbakan
iken Susurluk konusunda soruşturma aç-
tırmayıp çeteleri yargıya teslim etmemek için ince-
leme yaptırmakla suçlayan Mesut Yılmaz aynı kol-
tuğa oturunca özel yetkilerle donattığı başrnüfetti-
şi Kırtlu Savaş'a meğer "inceleme" yaptırmış.
Susurluk konusu incelene incelene sonunda in-
celdiği yerden kopacak biliyoruz ama bu kadarı faz-
la artık.
Şimdi de Mesut Yıtmaz, hazırlattığı inceleme ra-
poru ile Meclis Susurluk Araştırma Komisyonu'nun
raporunu alıp özel olarak kuracağı soruşturma ku-
ruiuna verecekmiş... Kurul, bu iki rapor doğrultusun-
da gereken soruşturmayı yapacakmış.
Şu iki rapordan Kutlu Savaş'ın raporunun 1993'le
1996 yıllarını kapsadığını biliyoruz...
Her şey, DYP'nin önce SHP ve CHR sonra RP ile
kurduğu koalisyon hükümetleri dönemiyle sınırlı...
12 Eylül dönemi ve ANAP iktidarlarında çetelerin "ç"si
görülmüyor. Örneğin 1990'da Muammer Aksoy,
Çetin Emeç. Turan Dursun, Hiram Abas, Bahri-
ye Üçok ecelleriyle öldü. Susurluk'taki malum ka-
za ise sanki trafik kurallannın ihlalinden meydana gel-
di; raporda Abdullah Çatlı'nın yanındaki Hüseyin
Kocadağ ve Sedat Bucak adının geçmedıği söy-
leniyor^'
Mesut Yılmaz tarafından çetenin "devlet sırn"
kapsamına alınan faaliyetlerinden Türki Cumhuriyet-
lerdekilere yine Mesut Yılmaz tarafından açıklık ge-
tirildi: Azerbaycan'da darbe falan tezgaâhlanmadı,
devlet parasıyla kumarhane filan açılmadı.
Yeni soruşturmanın temelini oluşturan ikinci rapor,
Meclis Susurluk Araştırma Komisyonu'nun raporu-
na bakalım hele... Meclis'teki komisyon beş parti-
den dokuz üye ile kurulmuş ve dört partiden altı üye
muhalefet şerhi koyup rapor üç RP'linin imzasıyla
çıkmamış mıydı?
Demek ki RP'liler sayesinde karanlıklan aydınla-
tacağız. Glu glu dansından nerelere geldik!
Eksik ve tartışmalı iki raporia yeni bir soruşturma
dönemine giriyoruz... Umudumuz kahvenin telvesin-
de "üç vakte kadar" aydınlık çıkmasında!
Rezalet değil rezaletin daniskası!
SESStZ SEDASIZ (!) 'Işbirlikçilerin tezgâhladıkları oyun'
1978 yılının ocak ayı... Görevinden
ahnanTEKEL Genel Müdürü M. Esat ı
GüçhanTEKEL çalışanlanna kısa bir
veda mesaj yayınlıyor:
Çokuluslu şirketlerin her alanda pa-
zar olarak kullanmak istedikleri ülkemi-
zi dimdik ayakta tutabilmek ve yaban-
cı sermaye işbirlikçilerinin tezgâhladık-
ları oyunlan kırabilmek için bütün ar-
kadaşlarımın el ve gönül birliği ile ve-
rimli bir mesai ve daha yüksek bir
üretim için çalışmalarına şevkle de-
vam etmeleri gerekmektedir..."
1998 yılının ocak ayı... TEKEL'in fab-
rikaian ve sigara markalan birer birer ya-
bancılara satılıyor...
Köylülep okulda türban istemiyor
Adıyaman'ın Gölbaşı ilçesine bağlı
Akçabel köyüne gelen Milli Eğitim mü-
fettişlerine, köylüler sesleniyor:
"llk ve ortaokulumuzu denetlediniz.
Serpil Akcan ve Hatice Eken adında-
ki öğretmenlerin derslere türbanla gir-
diğini gözlerinizle gördünüz. Bunlaıia ne
konuştuğunuzu, nasıl bir rapor yazdı-
ğınızı bilmiyoruz ama bunlann, gence-
cik kızlanmıza türbanla okula gelmele-
ri için baskıya devam ettiğini biliyoruz."
Köylüler Adıyaman Valisi'ne, Gölba-
şı Kaymakamı'na ve Gölbaşı Cumhu-
riyet Savcısı'na da sesleniyor:
"Cumhuriyetten yana olan köyümüz-
de karanlık tablo istemiyoruz."
Var mısınız bir dahaki seçimlerde, meydanlarda "Yaşa! Varol!" yerine,
"Mesa! Nurol!" diye bağırmaya; var mısınız?
PALAS PANDIRAS \MüfrtBozaa
ÇED KÖŞESİ
OKTAY EKINCI
'Şehirci' Bakanlar...
Hiçbir ülkenin Bakanlar Kuru-
lu üyeleri, bizimkiler kadar kendi-
lerini •'şehircilik uzmanı" gör-
müyorlardır.
Orneğin yasalar ve kent planla-
n Çatalca'daki içmesuyu havza-
sında, Istanbul'u düşünerek inşa-
at yasagı getirmiş olsa bile. bizim
Bakanlar Kurulu'muz aynı havza-
da "ucuza kapatılmış" bir özel
mülkiyetteki araziyi "özel serbest
bölge" ilan ederek, bir çırpıda "ya-
pılaşma ve rant alam" halıne dö-
nüştürebiliyor. Böylece yakın geç-
mişte tarım ve hayvancılık bile ya-
pamadıklan için köylülerin sat-
mak zorunda kaldıklan Büyük-
çekmece Gölü koruma bölgesin-
dekı araziyi şimdi "tapu ve bina
güvencesiyle" pazarlamaya baş-
layan serbest bölgeciler. tam say-
fa gazete ilanlannda "çevreye du-
yarlı"(!) müşteriler için "vergi
muafiyeti" bile sağladıklannı du-
yurabiliyorlar... Benzer şekilde StT
ılan edilen "19 yeni turizm mer-
kezi" ve 6 eski turizm merkezin-
de de "sınır değişikliği" oldu.
Kıyılara ve parklara
hiicum
"Şehirci" bakanlanmız. bu kez
öylesine yüksek bir "kariyer" tut-
kusu içinde davrandılar ki vaktiy-
le yine Bakanlar Kurulu'nca ve
hatta TBMM tarafından "özel ya-
salarla" koruma altına alınmış
Bogaziçi gibi bir bölgede bile imar
ve SİT kurallannı altüst ettıler. Tek
bir kararla yurdun değişik yörele-
rindeki orman. kıyı, SİT, yayla ve
hatta "göl kenarlarını" (örneğin)
Isparta -Gölcük mesiresi) yapı-
laşmaya açarken, Sarıyer'deki
Boğaziçi'ne ve Karadeniz'e ba-
kan Mavramoloz Ormanı'nı Ku-
ruçeşme'deki kıyı park alanını da
ıçeren Sultansahili'nı (Sabancı
1993 'te satın almıştı). İstinye sırt-
lannı ve hatta Yıldız Sarayı StT ala-
Yıldız Parkı'na 1980'lerde Conrad'ı dikenler. şimdi de parkın
kalan kesimine göz diktiler...
alanlannda, I. sınıf tanm toprak-
lannda ve hatta Boğaziçi kıyılann-
da yine imar yasağından ötürü ucu-
za arazi edinen "nüfuzlu" kişi
ve şirketlerde aynı yasaklan "de-
len" yapılaşma olanaklanna kavus.-
mak için, (belediyenin imar yetki-
lerini aşan bir durum varsa) solu-
ğu Ankara'da alıyorlar. Bakanlar
Kurulu bu kez aynı arazileri "tu-
rizm merkezi" ılan ederek yürür-
lükteki imar planlan ve hukuİcunun
dışına çıkartıp, "ayncalıkJı inşa-
at" hakkı sağlıyor...
Hükümetlerin kendilerinı "şe-
hircilik okulu" ve "belediye mec-
11si" yerine koyarak gerçekleştir-
dikleri bu tür uygulamalarda
1980"lerden bu yana denebilir ki
en "radikal" tutumu. 1998 yılıy-
la birlikte yaşamaya başladık.
Doğal Hayatı Koruma Derne-
ği'nden Kıyı Yönetüni Sorumlu-
su Filiz Demirayak'ın uyansmı
okuyanlar anımsayacaknr. Orman
ve Turizm bakanlıklan arasında
imzalanan ve 1 Ocak 1998'de yü-
rürlüğe giren "rant protokolü-
ne" göre oımanlık araziler artık
"Turizm Bakanlığı eliyle" ima-
ra açılacak. Ormanlarda yatırım
yapmak isteyenler önce Turizm
Bakanlığı 'nabaş.vurarak. bualan-
larda imar hakkı elde edebilmek
için Bakanlar Kurulu'nun turizm
merkezi karan almasını sağlata-
caklar. Ya da Turizm Bakanlığı,
kendi "pazarlamak" istediği or-
manlara yapılaşma karan getir-
mek üzere aynı yöntemi uygulaya-
cak... (Cumhuriyet - 21 Ocak 1998).
Işte böylesi bir sürecin yine 1998
yılı başlar başlamaz devTeye soku-
îan ilk uygulaması, 6 Ocak 1998
tarihli Bakanlar Kurulu karanvla
nındaki Barbaros Parkı'nı da "tu-
rizm yatırım alanına" çevirdi-
ler... "
Bunlardan, örneğin Barbaros
Parkı için Istanbul 3 Numaralı
Koruma Kurulu'nca 11 Mart
1993'te alınan 5671 sayılı "SİT"
karannda özetle şu vurgulanmış-
tı: "Tarihsel kent dokusu tahri-
binin en büyük dü'şmanı, her
boşluğu yapı alanı gören anlayış-
tır. Bu alanda da Çırağan Sara-
yı Bahçesi (Kempinsky Otel),
Dolmabahçe Sarayı arka bah-
çesi (Swiss Otel) gibi turizm mer-
kezlerinde yaşanan kültürel fe-
laketin yinelenmemesi için, Bar-
baros Bulvarı ile Yıldız Sarayı
arasındaki tarihi park alanının
da koruma alanı olmasına..."
2863 Sayıh Kültür ve Tabiat Var-
hklannı Koruma Yasasfnın 57.
maddesi; "Kamu kurum ve ku-
ruluşları ile gerçek ve tüzelkişi-
Itr, koruma kurulu kararlarına
uymakzorundadırlar" diyor. Bu
kuralı getirirken de "Bakanlar
Kurulu hariç" demiyor.
Peki. "şehirci bakanlanmız".
kent ve toplum çıkan için imara ya-
saklanan bu StT alanlannı, yanla-
nna Kültür ve Çevre bakanla-
rı'nı da alarak, acaba hangi güçle
ve hangi niyetle "rant arazisi"
haline çeviriyor ve betonlaştınyor-
lar?
Bu sorunun yanıtını birileri ve-
rebilirse, Susurluk raporu'ndaki
"devlet sırlarımn" peşinde koş-
maya da pek gerek kalmayacak.
Tapu dairelerinde bir inceleme ya-
pılarak, turizm merkezlerine gi-
ren "mülkiyetlerin" kimlere ait
olduğunu öğrenmek yeterlı olacak.
HAYVANLAR ÎSMAÎL GVLGEÇ
m ^-^Vfyo/e
KtM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak@turk.net
ÇtZGİLİK KÂMİL MASARACI
HÂRBİ SEMİH POROY
'Mi ım mm um\ ı
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 25Ocak
İDİAMİN.UGANDA'DA ASKERI DARBE YAPIYVR!
OE BLIGÜfyl, gr'G t>O6U AF&KA ÜUKCSİ OLA/V USANDA 'PA. OBVL£7~
Ş MH-TT3N O S O T S ( S O U > A ) İ İ
AMIfJ TA
O S/&Ş&4 Yuer Olff
ÜUC£ f
OBOTE, UG/ttJM İNGiLte y<ÖNerİHIİND£rK£M,Sâ-
ü MÜCAO£/.E snvtiç
An>in, y
PANO
DENIZ KAVUKÇUOGLU
Velda'
Velda ilk gençlik yıllarımda yalnız benim değil, bir-
çok yaşıtımın da düşlerini renklendiren bir kadındı.
New York'un gökdelenler'semti Manhattan'da, 43.
Sokak'ta, bu sokağa yakışmayan köhne bir bina-
nın dördüncü katında küçük bürolardan birinde ça-
lışırdı. Karanltk çöküp, kent ışıklanırken masasını
özenle toplar, sonra kapı girişindeki boy aynasının
karşısına geçip uzun uzun kendisini seyrederdi.
Saçlannı son bir kez tarar, vücut hatlannı olanca gü-
zelliğiyle ortaya koyan elbisesinin eteklerini hafifçe
yukarıya çekerek jartiyerini düzeltirdi. Dalgalı kızıl
saçları, yeşil gözleri, küçücük burnu, dolgun dudak-
lan, incecik beli ve uzun bacakları ile gerçekten gü-
zel bir kadındı Velda... Sokağın ünlü 5. Cadde ile
buluştuğu köşesindeki "Jimmy's Bar" Velda'nın uğ-
rak yeriydi. Barın döner kapısından girer girmez
üzerinde toplanan erkek bakışlarına aldırış etmek-
sizin doğruca karşıdaki tezgâha yönelirdi. Uzun
ayaklı taburelerden birine tüneyip, siyah ipek ço-
raplı bacaklarının tüm güzelliğini sergilemek ister-
cesine ayak ayak üstüne atar, "80/ buzlu bir skoç!"
derdi. Sonra yaşlı Jimmy'nin uzattığı buzdan buğu-
lanmış bardaktan bir yudum alır, "çinko kaplı tez-
gâha dirseklerini dayayıp" gizliden gizliye âşık ol-
duğu patronu Mike Hammeri beklemeye başlar-
dı.
Ne yalan söyleyeyim, belki otuz beş yıldır aklı-
ma gelmemişti Velda. Ta ki, Ali Kırca'nın "Türkçe
Ibadet" konulu televizyon maratonunda son ko-
nuşmacı Yaşar Nuri Öztürk'ün sözleri biter bitmez
ekranda beliriveren 0 koyu kızıl saçlı kadını görene
kadar... Işte o kadın beni yıllar öncesine, Velda'ya
götürmüştü...Tam "sahuryemeği"negeçilirken, bir
reklam spotunda ve birkaç saniyeliğine de olsa
"o"nu görmek beni müthiş heyecanlandırmıştı. "Si-
yaset Meydan/"nda "Islam âlimleri" Müslüman-Türk
basının "ilimsahibiyazarlan", "Alevidedeleri", "uz-
manlar", "sosyologlar", "tarihçiler", "fizikçiler'', "es-
ki hostesler", "emeklipilotlar" yaklaşık yedi saat bo-
yunca "Türkçe ibadet olurmu" sorusuna yanıt ver-
meye çalışmışlar, aralannda hararetii konuşmalar yap-
mışlar, ancak ortak bir sonuca varamamışlardı. Te-
sadüten bu tartışmalan izteyen bir Hıristiyanda, san-
ki bunlar "Müslümanlığı" daha dün kabul etmişler
de, ilk kez karşılaştıkları sorunlara çözüm arıyorlar,
kanısını uyandıracak tartışma beni müthiş yormuş-
tu. Tabii ki, yorulan sadece ben değildim. Konuş-
macılar, AH Kırca, diğer izleyiciler, hepimizyorulmuş-
tuk. Bin yıllık bir "mesele"y\ bir geceye sıödırmak
kolay degildi. Tartışmacılar gece boyunca ıslam fı-
kıhrnöan sayısız örnek vermişler, haklılıklarını ka-
nıtlamaya çalışmışlar, konunun yabancısı olanlar
için oldukça "spesifik" ve "akademik" düzeyde yo-
rumlar getirmişlerdi. Ne var ki. konuşmacılardan
hiçbiri "ikna"ya yatkın olmadığından kimse kimse-
yi ikna edememişti. "Kısmi" birtakım önemsiz nok-
talarda belki birkaç kez uzlaşılacak gibi olmuşken,
birisi, önemini kavrayamadığım, ancak tartışmacı-
lann yüz ifadelerinden "can alıcı" olduğunu çıkar-
tabildiğim bir soruyta araya girince yeniden başa dön-
müş ve her şey baştan başlamıştı. Gerçekten yo-
rucu bir geceydi.
Işte 0 gecenin sabahında, yani bütün bu anlatı-
lanları, "belki anlayabilirim" umuduyla anlamaya
çalışiığım, ama maalesef, sonuçta "anlamadığıma"
kanaat getirip büsbütün bunaldığım o uzun gece-
nin sonunda, beş saat önce, "Evladım, artık benim
dinlemeye mecalim yok; sen dinleyiver. Yann bana
anlatırsın!" deyip yatmaya giden anneme, "ne an-
latacağım" sorusu bir çivi gibi beynime çakılmıştı!
Ağızdan çıkarken son derece basit gibi gelen "Türk-
çe ibadet olurmu" sorusu din âlimlerini birbirine dü-
şürmüştü. Prof. Hüseyin Hatemi "Kesinlikle ol-
maz!", Prof. Süleyrnan Ateş "Duruma göre olur!",
Prof. Yaşar Nuri Öztürk ise "Olur!" diyordu. Çok
huzursuzdum. Fakat huzursuzluğum Velda ile bir-
likte tarifsiz bir mutluluğa dönüşmüştü. Ekranda
birden beliriveren 0 uzun kızıl saçlı, omuzları dekol-
teli güzel "reklam kadını"n\r\, hiç kuşku yok ki, Vel-
da ile doğrudan bir ilintisi yoktu. Ben "o"nu Velda
gibi görmek ıstemiş, bunu başarmıştım. Görsel
medyada kullanılan güncel teknik deyimle bu bir "şok
geç/s"ti. Yaşar Nuri öztürk'ün yerini "saliselik" bir
anda 0 "reklam kadını"n\n alması beni rahatlatmış-
t. Gün ağanrken yatağıma uzanıp dedektif Mike Ham-
mer'ın yaratıcısı Mickey Spillane'i, onun kitapları-
nı dilimize kazandıran "Hayalet" Oğuz Alplaçin'i ve
yedi Mike Hammer "orijinali'nm yanı sıra "büyük ta-
lep" üzerine altmışa yakın Mayk Hammer romanı
yazmış "yerli" yazarlarımızın en önde geleni Aftf
Yesari'yi sevgiyle andım.
Ertesi sabah anneme, "Sen gittikten hemen son-
ra elektrik kesildi, ben deyattım!" dedim. lyi bir ev-
lat olarak başka ne söyleyebilirdim ki?
BULMACA SEDAT YAŞAYAIS
1 2 3 4 5 6 7
SOLDAN SA-
ĞA: 1/ Kimya-
da, doğrudan
tepkimeye gir-
medentepkime-
nin hızını arttı-
ran kimyasal
madde. 2 / " —
Efendi". llk özel
Türkçe gazeteyı
yayımlayan ga- "
zetecimiz... Ce- 7
viz ya da badem
içi. 3/ Irmaklan 8
gecmekiçinkul- g
lanılan sal... Bir
tür pamuklu bez. 4/ L'tanç
duyma... Geçmiş. 5/ Bil-
ginler, yazarlar. sanatçı-
lar lcurulu. 6/Olmuş, ger-
çeklesmişiş...Samaryum 3
elementinin simgesi. 7/ 4
Mardin'inbirilçesL.Is- 5
panya'da Bask bölgesi-
nin bağımsızlığı için sa-
vaşım veren gizli örgüt.
8/ Hz. Muhammed'in 8
bayraklanndan birinin 9
adı... Bir çeşit sinek. 9/
Maden kuyulannda, çökmemesı için direklerle berkitilmiş
boşluk.
YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Tıcari değer taşıyan yap-
rak tütünlerin düşük kaliteli olanı... "Sarmış yine âfakını
bir - - - -i muannid'Bir zulmet-i beyzâ ki peyâpey müte-
zâyid" (Tevfik Fikret). 2/ Eski Yunan kentlerinde pazar-
yeri... Yankı. 3/ Hoşa giden durum. lezzet... Kişiler ara-
smda gözetilen saygı sırası. 4/ llenme. beddua... Kahve,
hindistancevizi, süt ve alkolden oluşan bir içki. 5/ Asya ve
Afiika'da yetişen bir ağaç. 6/ Izin. onav... İlkel benlik. II
Cem Sultan'a Batılılar tarafından \erilen ad... " — Pe-
ron": Arjantinli kadın politikacı. 8/ Birtümceyi oluşturan
birimlerdenherbiri...Talep.9/E\cilbirgeyikcinsi...Dip-
ten dallanan bir süs bitkisi.