15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 OCAK 1998 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Süleyman Velioğlu'nun Destek Reasürans Sanat Galerisi'ndeki resim sergisi ay sonuna dek sürüyor 'Oliime karşı direnen resimler'ÖZLEM GÜLŞEN İlkokul yıllanndan itibaren sanata karşı ilgi duyan Süleyman Velioğlu, 1949-53 yıllan arasında tıp eğitimi gö- rürken Güzel Sanatlar Akademisi'nin hocalanndan Zeki Kocamemi'nin öğ- rer.cisi olur. 1956 yılında Istanbul Üni- versitesi Psikiyatri Kliniği'ne, Türki- ye'de ilk kez uygulanan bir yöntemi ve bu yöntemi uygulayan bir psikopatolo- jik sanat laboratuvan getirir. Amaç. akıl hastalannın sanat yoluyla hastalıklan- nın teşhisi ve tedavisidir. 1954 yılında Fransa"da Sorbonne Üniversitesi kap- samında kurulan bu laboratuvar, iki yıl arayla Istanbul'da Velioğlu tarafından kurulup 1994 yılına kadar kendisi tara- ftndan idare edilmiştir. Sanatçı, tıp alamndaki faaliyetlerinin yanı sırakendi kurduğuözel atölyesin- de de kişisel sanat yapıtlannı oluştur- mayı sürdürdü. 1970 yılında ise Güzel Sanatlar Akademisi Bedri Rahmi Eyuboğlu Atölyesi'nden mezun olan Tangül Akakıncı ile birlikte Akatünvel Sanat Topluluğu'nu kurdu. Akatünvel, bu topluluğa katılan sanatçılann soyad- lannın ilk hecelerinin birleşiminden oluşan yapısal bir tümce. Sanat toplu- luğu bugüne dek yurtiçi ve yurtdışında olmak üzere pek çok grup ve bireysel sergi açtı. Sanatçınm son dönemde yap- tığı çalışmalardanbirtanesi de Istanbul Şehir Tiyatrolan Tiyatro Araştırma La- boratuvan'nın (TAL) düşünsel yapısı- nı oluşrurma çabasma etkin olarak ka- tılmasıydı. Akatünvel Sanat Topluluğu, özgün estetik anlayışı ve çağdaş insan varlığı anlayışıyla sanat tarihi sürecinde yer alan diğer topluluklardan farklı bir çiz- giye sahip. Çağdaş insan varlığı anlayı- şı, Velioğlu'nun 'Çağdaş İnsan' isirnli kuramının bir özeti. Kuramın estetik boyutu da topluluğun sanat anlayışını ortaya koyuyor. Velioğlu'na göre çağ- daş insan; "Biyotojikorganjzmanın üs- tiine nerede ve ne zaman özbilinç potan- siyeü ile yaratma potansiyeli oturursa orada ve o yerde insan varlıgı yeryüzün- de görünüşe çıkar" tanımına dayanıyor. Bu tanım aynı zamanda özgün anlayışı da açıklıyor. Antik Yunan felsefesinden günümüze kadar gelmiş geçmiş bütün . , . (Fotoğraflar: KADERTUĞLA) 'üleyman Velioğlu, çağdaş insanın, evrenle, toplumla arasındaki yitik uyumu ve bütünlüğü sağlamak istiyorsa yaratma sürecinin içinde olması gerektiğini savunuyor. Ona göre insan, ancak yaratarak özgür olabilir. Özgür olduğu müddetçe yaratma edimine devam edebilir ve yarattığı ölçüde de mutlu olur: "însamn özgünlüğünü elde etmesi, yaratma süreci içinde olmasına bağhdır. Ancak bu şekilde ölüme karşı direnç gösterebilir. tnsanın en saygın edimi, ölüme karşı direnebilme gücüdür. Işte biz, yapıtlanmızda bu çağdaş insana uygun olan estetik dili yakalamaya çalışıyoruz." felsefeler, insan varhğını salt bir bilinç varlığı olarak algılıyorlar. Ancak Veli- oğlu için bu, çağdaş insanı açıklamaya yetmıyor. "Çağdaş insan. bilinç varliğı olduğu kadar bir yaratma vaıiığıdır. İn- sanı diğer canlı variıklardan ayıran tek büyük özellik, onun yaratma edimi için- de olmasıdır. Bu tanım, sanatm ne için gerekli olduğunu da ortaya koymakta- dır." İnsan varlığının, her şeyden önce bir heterojen varlık kategorilerinden oluş- tuğunu düşünen Velioğlu'na göre, insa- nı teşkil eden yapı taşlan dağınık. Bir canlı varlık olarak insan, her canlı gibi bütünleşmek zorunda. Bürünleşme ıse onu teşkil eden heterojen varlık katego- rileri arasındaki 'uyumlu' birlık ve bü- tünlükten oluşuyor. tnsan varlığı 'reel' (gerçeklik) alanında temel isteğinin ya- şamını sürdürmek olması nedeniyle bu bütünlüğü gerçekleştiremiyor. Stresten ölüme değin uzayan geniş bir spektrum içinde yer alan birçok olumsuzluk, gerçek anlamda bütünleş- meyi önlüyor. Bunun sonucunda insan varlığı ölüme yenik düşüyor. Oysa in- sanın temel isteği ölümsüz olmak. Bu istek nasıl gerçekleştirilir? 'Çağdaş tn- san' varlığı üç temel kavram içinde ifa- de edilebilir. Bunlardan birincisi canlı varlık olduğu için bütünleşmek zorun- dadır: ancak olumsuz etkilerden dolayı bunu gerçekleştiremez. Ölüme yenik düşme karşısında insan yaratma potan- siyelini faaliyete geçirir ve soyut bir alanda yapıtıyla ölümsüzlüğü ele geçi- rir. Bugüne kadar salt bir bilinç varlığı olarak aktanlan insan varlığının temel sorunu Antik Yunan'da. kendisini tanı- ma yoluyla evrenle insan arasındaki ko- puk ilişkinin giderileceği şeklinde orta- ya konuyor. Bu görüşe göre kendisini bilen insan yarattığında da bu olumsuz- luklar ortadan kalkıyor. Bugünkü çağ- daş insan, evrenle ve toplumla arasın- daki yitik uyumu ve bütünlüğü sağla- mak istiyorsa yaratma sürecinin içinde olmalı. Velioğlu'na göre insan; ancak yaratarak özgür olabilir. Özgür olduğu müddetçe yaratma edimine devam ede- bilir ve yarattığı ölçüde de mutlu olur. "tnsanın özgünlüğünü elde etmesi, ya- ratma süreci içinde olmasına bağhdır. Ancak bu şekilde ölüme karşı direnç gösterebilir. tnsanın en saygın edimi, ölü- me karşı direnebilme gücüdür. tşte biz, yapıtlanmızda bu çağdaş insana uygun olan estetik dili yakalamaya çahşryoruz. Bunun için de yapıtlanmızda dört ana tema söz konusu. Birincisi, arkalk bir tarz kullanmak. Arkaik tarzı kullanma- nuzın nedeni, tarih öncesi çaglann bu yapıtiara benzeyen bir biçim anlayışına sahip olması. Geçmişe bir özenti ya da kaçış değil. A> nca arkaik özellikler. çağ- daş verilerin insanı tedirgin eden özeİHk- lerini stfira indirme olanağını da sagb- yor. Bu arkaik biçimler, bir taş dokusu biçiminde sunuluyor." Taş dokusu neyi açıklıyor? İnsan var- lığının, yaratma sürecine bağlı olarak açıklanmasını sağlıyor. Yaratma edimi ise inorganik varlığı tinsel varlık düze- yine çıkarmak demek. İnorganik varlık yeryüzünde taş olduğuna göre, taşı tin- selleştirdiğiniz anda soyut olarak yarat- ma süreci içine giriliyor. Bunun dışın- da yapıtlarda. sanata 'düşünsel boyutu' katabilmek için parlak ve canlı renkler yerine nötr renkler tercih ediliyor. Ya- pıtlarda göze carpan bir diğer özellik de 'sadeHk'. Velioğlu, yapıtlardaki 'sade- lik' özelliğinı ıse şöyle açıklıyor: "Es- tetiğin varabileceği son nokta sadeliktir. Sadelik demek, azla çoğu ifade etmek demekrir. Azla çoğun ifadesi ise uyumun temelidir. Bu bakımdan bizim yapıtlan- mız ik dünya görüşümüz arasında bü- yük bir panüelHk vardır." A y 9 e v e* E r e n d K a l m ı f ll-lt n-'ü a KostaDaponte 9 yianmagecesi MECMİSÖNMEZ 6 Ekim 1978'de Strasbourg'da bir trafık kazası sonucu yıtırdiğimiz Kosta Daponte bugün Ayşe ve Ercümend Kalmık Vakfi'nda düzenlenen bir dizi etkinlikle anılacak. 1995 yılında Mübin Orhon hakkında araştırma yaparken. Kosta Daponte'nin izıne rastladım. Paris'te yaşayan sanatçılarla yaptığı önemli söyleşilerini çeşitli ^ . . _ _ _ çalışmalanmda kullandığım Daponte, son yıllarda gerek yazdıklan gerek 1970'lerden vefatına dek düzenli olarak tuttugu arşıviyle ilgi odağımın temelinde duruyordu. Bu arşivin Istanbul'da sergilenmesi ve Daponte'nin değişik özelliklerinin yakın arkadaşlan tarafından ele almarak, onun az bilinen yönlerinin tekrar gündeme gelmesı amacıyla bir etkinlik düzenlemeyi uzun bir süreden beri düşünüyordum. Bu istek, Cumhuriyet gazetesi ile Ayşe ve Ercümend Kalmık Vakfı'nm desteği sayesinde gerçekleşti. Vefatından ^ ^ — ^ ^ — yirmi yıl sonra Kosta Daponte'yi yazılannın yayımlandığı kültür coğrafyasında ele alırken, hem sergilenen mektup, fotoğraf gibi özel belgelenn seçilmesinde hem de anma etkinliğinin tamammda özellikle vurgulamak istediğim "Kosta Daponte Kimdi" sorusu oldu. Çünkü anadilinden başka bir dilde, lcusursuz denilebilecek mükemmellikle ,/l.osta Daponte, bugün, arşivinden düzenlenen bir sergi ve îlhan Selçuk, Gökşin Sipahioğlu, Güneş Karabuda'mn katılacağı bir s. söyleşiyle anılacak. yazılar yazan, demokrasıye olan inancını en zor koşullarda takındığı eleştirel tavırla kanıtlayan bir gazeteci olarak Daponte, 1970'li yıllardan itibaren Paris'te bulunan kültür-sanat adamlanyla yakın ilişki kurmuş ve onlan söyleşileriyle, hakkında düzenli olarak çıkardığı haberlenyle Türkiye'de tanıtmaya çalışmıştı. Onun bu çalışma temposu içinde kültür ve sanata ayırdığı özel önemi. _ ^ _ _ ^ _ arşivinde bulunan yüzlerce belge, el yazısı, fotoğrafı elden geçirirken ka\Tadım. Bu belgeler. dönemin sergilerini yakından izleyen Daponte'nin, değişen sanat akımlannı kavramak için gösterdiği çabayı gözler önüne senyordu. Athena Daponte ile bu "belgeler denizmde", hatıralara, geçmişe yenik düşmeksizin bir şeyler ararken, bulduklanmızı tarihlendirmeye, sınıflandırarak bir düzene koymaya çalışırken. Kosta Daponte'nin işine verdiği önemi. ciddiyeti her dosyayı açtığımda, her fotoğrafa baktığımda adeta kendisi karşımda duruyormuş gibi hissettim. • " • ^ ^ ^ ^ ^ Duygusallığa düşmeksizin, onu genç lcuşaklara tanıtırken, yapılması gereken, arşivin derli toplu bir şekilde sunulmasıydı. Istanbul'da arşivin ancak bir bölümünü, Ayşe ve Ercümend Kalmık Vakfi'nm resim sanatına olan katkılannı göz önünde bulundurarak, sergi lemenin daha yararlı olacağını düşündük. Bu yüzden ressamlann, görsel sanat alanının çevresinde gezinen, Daponte'nin bu alandaki çabalannın kapsamlılığını ortaya koyan bir seçimle, sayısal olarak göz kamaştıncı olmayan ama içerikleriyle "yazar ve sanatçı iuşkHerinin" arka perdesini ortaya çıkarmayı hedefleyen "özneT bir tercih sonucunda sergılenecek olan belgeler seçildi. Serginin yanı sıra tlhan Selçuk, Gökşin Sipahioğlu ve Güneş Karabuda'mn konuşmalan Daponte'nin yakın arkadaşı olan bu kültür insanlarımn ona bakış açısını ortaya koymayı hedefliyordu. Bu etkinlik bir yanıyla Kosta Daponte'yi genç kuşaklara tanıtmayı hedeflerken. öte yandan onu kendi dönemine ait yazarlar, aydınlarla birlikte düşünmeyi, anısını canlı tutmayı tasarla- maktadır. 1. Arkeoloji Filmleri Festivali başlıyor Kültür Servisi -1. L'luslararası Is- tanbul Arkeoloji Filmleri Festivali, 20- 24 Ocak tanhleri arasında ltalyan Kül- tür Merkezi'nde gerçekleştırilecek. Is- tanbuUtalyan Kültür Merkezi ve mer- kezı Milano'da bulunan Associazione Culrurale Mediterraneo (Mediterra- neo Kültür Derneği) işbirliğiyle, Fiat ve Vehbi Koç Vakfi'nın sponsorluğun- da düzenlenen festivalde 14'ü Italya. 6'sı Türkiye, 5'i Almanya. 3'ü Yuna- nistan, 2'si Fransa, 1 'i tngiltere ve 1 'ı Isviçre'den toplam 32 belgesel film gösterilecek. Festivalin gala gecesi, 19 Ocak Pa- zartesi akşamı Roma'nın yeraltı gö- rüntülerine yer veren ltalyan fılmi 'Roma Sotterranea' ve isİcenderiye Fenen'nın bulunuş öyküsünü anlatan Fransız filmi 'La Septieme Merveille du Monre'un gösterimiyle gerçekleşe- cek. Yönetıciliğini mimar Antonio Za- vagüa'nın üstlendiği festivalde film gösterimleri. dört gün boyunca ltal- yan Kültür Merkezi'nde 16.00-18.00 ve 19.00-21.00 olmak üzere iki seans halinde düzenlenecek. Orijinal seslendirmeyle gösterile- • 20-24 Ocak arasında îtalyan Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilecek olan l.Uluslararası Arkeoloji Filmleri Festivali'nde 7 ülkeden 32 belgesel film gösterilecek. cek filmler, izleyiciye simultane cevi- nyle sunulacak. Festival bojıınca tüm film gösterimlerine giriş ıse ücretsiz. 1. Uluslararası Istanbul Arkeoloji Filmleri Festi\ali'ne ltalya'dan Rove- reto Arkeoloji FJmleri'nın yöneticisi Dario di Blasi ve Archeologia Viva dergısının yayın yönetmeni PÎero Pru- neti de katılıyor. 'En tyi Belgesel Film'ın de belirleneceği festivalin se- çici kurulu ise P dergisinin Genel Ya- yın Yönetmeni Celal Üster. belgesel film yönehnenleri, Hilmi Etikan, Sa- vaş Güvezne. Hasan Ozgen. Dario di Blasi ve Piero Pruneti'den oluşuyor Festival kapsamında aynca birçok etkınlikler de seyırcilere sunulacak. Festivalin son günü olan 24 Ocak Cu- martesi günü. ltalyan Kültür Merke- zi'nde gazeteci Oya Ayman. saat 15.00-16.00 arasında 'NeZafer Ne Ye- nilgi' adı altmda bir dia gösterisi ger- çekleştirecek. Ayman gösterisinde Ekvador, Peru, Bolivya, Meksika, Ar- jantin ve Şili'yi kapsayan Latin Ame- rika gezisınde. bu kıta kültürüylü ilgi- li izlenimlerini aktaracak. Aynı gün yer alacak ikinci etkinlik ise -Arkeok)ji-Sinema: Nasıl Bir Ge- lecek?" adı altında düzenlenecek yu- varlak masa toplantısı. Saat 16.30'da gerçekleştirilecek olan etkmlik, arke- olojinin sinemaya nasıl baktığı ve si- nemanın anlattığı arkeolojinin nasıl algılandıgı tartişılacak. Toplantıya ko- nuşmacı olarak Rovereto Film Festi- vali Başkanı Dario di Blasi, Archeolo- gia Vı\a dergisinin yayın yönetmeni PieroPnıneti, gazeteci Ozgen Acar ve yönetmen Yusuf Kurçenli katılıyor. Festivalde; salı günü saat 16.00- 18.00de, 'Dümanın Yedi Harikası" (Fransa). 'Midas' (Türkiye). 'Karun Hazinesi' (Türkiye), saat 19.00- 21.00'de Çatalhöyük-Geçmişin Sesi (Türkiye), Sicilya'nın Tarihöncesinde Pantalica (ltalya), Har Karkom: Dağ Tannsı (Isviçre), tki Defa Bumerang (Fransa), Persephone Nerede (Yuna- nistan), çarşamba günü saat 16.00- 18.00'de İlk Kazılardan 125 Yıl Son- ra (Almanya), Lazio'dakı Etrüskler (Itah/a), Ayasofya'dan Süleymani- ye'ye (Türkiye), Roma'nın Yeraltı (Itah/a), Jüstinyen ve Mozayiğin Öy- küsü (Yunanistan), Leptis Magna; Şe- hir veÇöl(ltarya), saat 19.00-21.00'de Nevalo Çori'nin Gizemi (Almanya), Orroli'deki Anıtsal Yapı; Orroli (ltal- ya), Buz Adam (lngiltere), Nubya Çö- lüne Yolculuk (ttalya). perşembe saat 16.00-18.00'de Akdamar Adası, Ber- gama'dan Berlin'e (Almanya), Pat- mos; Bizans'ta Manastır Sarayı, Biz ve Etrüskler (ltalya). saat 19.00- 21,00'de Amerikan Kızılderilileri-Ho- pilerin Miti mi (Almanya), Roma'nın Yeraltı (ltalya), Philosophiana (ltal- ya), Urfa-Balıklıgöl (Türkiye), Mate- ra'nın Kayaya Oyulmuş Evleri (ttal- ya). cuma saat 16.00-18.00'de Noel Baba Definesi (Türkiye), Alpler'den Piramitlere (ttalya), Pisa Fayum'u Ça- ğınyor (ltalya), Gökyüzü ile Yeryüzü Arasında; Dünya Sanatının Gizemi (ltalya) ve saat 19.00-21.00'de Antik Çağın Büyük Şehirleri gösterilecek. BUAŞAMADA ŞUKRAN KURDAKUL Zorunlu Yinelemeler "Dalavere yapan dükkân açılsa Besmeleyle her seherde ne fayda." Yanıkoğlan -Izmirli halk ozanı Bay Erbakan'ın, kapatma kararını eleştirirken siyasal edebiyatımıza armağan ertiği bir tümceyi büyük harflerle yazma gereğıni duyuyorum: "OLAY, TARIHİN AKIŞI İÇİNDE BASİT BİR NOKTADIR." Hocanın bu sözlerle neyi amaçladığı belli de, bi- zim bildiğimiz tarihsel akış, 200 yıldır her geçiş dönemine özgü sıçramaların kültür birikimini ya- rattı bu ülkede. Somut örnek Ulusal Kurtuluş Savaşı, cumhuri- yetimiz ve hilafetin kaldırılması.. ; • • • Laik Cumhuriyet karşıtlan yok sayıyorlar kaç yüzyılın küttür birikimini. Bu birikim ki, getirdikleri, yaşamda doğrulan- mış bir evrim sürecinin ürünüdür, eski kurumlar dü- zenini silip süpürmeyi başardı tarih sahnesinden. Ne kağşamış Medrese, Ne Padişah kulluğu, ne Halife saltanatı. "Hurafe"den üniversite kafasına. Tesbihten pergele. Bilimsel bilgiye. Yaşam damarlanmızı yenilemenin özünde ulu- sal bilinç. Ulusal bilincin özünde aydınlanma. • • • Bir yazımda "Osmanlı döneminde saray, şeriat kafasını besliyordu. Şeriat sarayı. Şimdi şeriatçı odaklar siyaseti, siyasal odaklar şeriatı besliyor" demiştim. Asıl dayandıklan güç, tabandaki halkı iliklerine kadar soyan ekonomik yapı.. Eklemek gereğini duyuyorum: Sıvas'taki gibi, şeriatçının ateşle oynaması bile pek umurunda ol- madı kimi siyasal odakların. Anayasa tartışmala- nndaki tutumları da kanıtlıyor durumlarını. Ama unutulmasın ki Derviş Vahdeti'nin öncü- lüğündeki pas tutmuş kafaların işi Meclis basma- ya, okullu zabitleri öldürmeye kadar götürdüğüne tanık oldu yakın tarihimiz. Oysa 31 Mart'ta ne yeni abece vardı ülkede, ne ezan Türkçe okunuyordu, ne de halifelik kurumu kaldınlmıştı. • • • Erken Cumhuriyet döneminde Osmanh'dan kal- ma "maddi üretim araçlannı elinde bulunduran katmanlara" dokunulamadığı için bilimi öncü ota- rak kabul eden yeni güçler açmazda kaldı. Döne- min oluşturduğu/geliştirdiği "Yeni Sınıf" da Ke- malizm gösterip sağ vurma becerisini kazanmış- tı çünkü. Tek Parti dönemi eğitiminin 1946'ya ka- dar iğneyle kuyu kazar gibi sağladığı birikimin, i- mam-hatip okullannın açılmasıyla güç yitimine uğ- raması bundandır. Yoksa Hasan Âli Yücel'lere. Hakkt Tonguç'la- ra karşı Reşat Şemsettin, Tevfik ileri gıbılerinin bannması mümkün ofur muydu bu ülkenın eğitim politikasında? - ' Adnan Menderes gibi "Siz isterseniz Hilafeti bi- le getirebilirsiniz" diyebilen yalancı perfttvânlar, Kenan Evren gibi çağ dışı eğitim şampiyontan bannabilirler miydi? • • • Erbakan'ın tarihin akışından anladığı demokra- tikleşme sürecinde ortaya çıkma olanağı bulan, karşıdevrimcilerin kazanımlarıdır kuşkusuz. Ya 200 yıl boyunca devrimcilerin kazanımlan... Ekonomik yapının değişmemesine karşın olu- şan iç dinamik. llerleme bilinci. Her türiü engeli aşan yasal örgütlenmeler. Evet, laik Cumhuriyet karşıtlan silmeye çalışıyor- lar kaç yüzyılın kültür birikimini, toplumsal sıçra- malan.. Başarabileceklerini mi sanıyorlar? Arıburnu Ödülleri 'nin buyıl dokuzuncusu gerçekleştirilecek Küftür Servisi-Şairve sinemacı Orhon Murat Anburnu anısına düzen- lenen geleneksel Anbur- nu Ödülleri'nin bu yıl do- kuzuncusu gerçekleştiri- lecek. Bu yıldan itibaren biri şair, biri sinemacı iki ustaya 'Anburnu Çiçekle- meleri' başlığı altında Türk şiirine ve Türk sine- masına yaptıklan katkı- dan dolayı 'Anburnu La- leteri' buketi ve birer hey- kelcik sunulacak. tlk iki usta; Fazıl Hüsnü Daglar- ca ve Metin Erksan. Adnan Azar. Salih Bo- lat, Abdülkadir Budak, Ahmet Erhan ve Ali Püs- küllüoglu'nun seçici ol- duğu şiirkitabı jürisi 'Ca- hit Külebi Jüri Özel Ödü- lü' ve şiir kitabı ödülü ol- mak üzere 10 Nisan 1997'den sonra yayımla- nan şiir kitaplanndan iki- sini ödüllendirecek. Hü- seyin Alemdar, Metin Ce- lal Enver Ercan, Turgay Kantürk ve Engin Tur- gut'tan oluşan jüri ise ya- yımlanmamış şiir kitabı dalında kitap bütünlüğü taşıyan dosyaları değer- lendirecek. Uzun metrajlı film da- lı jürisi Yasemin Alkaya, Hakan Balamir, küçük İs- kender, Hüseyin Kuzu ve Se^in Okyw seçıciliğinde 1997 yapımı filmlerden üçünü 'En tyi Uzun Met- rajh Füm\ 'En lyi Uzun Metrajh tkinci Fılm' ve 'En lyi Uzun Metrajh Üçüncü Film' ödülleri ile ödüllendirecek. Jüri ayn- ca 'En lyi Kadın/En tyi Yardımcı Kadın Ovun- cu', 'En tyi Erkek/En tyi Yardımcı Erkek' ödülleri yanında özel ödüller de verecek. Kısa metrajh fılm dalı- nın jürisi Tank Akan, Tunç Başaran, Şerif Sezer, AUn Taşçıyan ve Aöf Yü- maz'dan oluşuyor. Ödül- ler, 30 dakıkadan uzun ol- mayacak konulu filmlere verilecek. Özcan Karabulut, İb- rahim Karaoğlu, Macit Koper, Zeki Ölrten ve Menderes Samancılar'- dan oluşan uzun metrajh film öyküsü jürisi sine- matografik özellikler ta- şıyan ve beş daktilo (bil- gisayar) sayfasından uzun olmayacak öyküleri de- ğerlendirecek. 18X24 ölçülerinden küçük olmayan siyah be- yaz baskılann değerlen- dirileceği fotoğraf dalının jürisi de Merih Akoğul, Nevzat Çakır, Orhan Cem Çetin, Bennu Gere- de ve Özer Kanburoğ- lu'ndan oluşuyor. Son katılım tarihi 10 Mart 1998 olarak belirle- nen AnbumuÖdüIleri'ne katılmak isteyenler yapıt- lannı (Uzun metrajlı film, kısa metrajlı film ve fo- toğraf dallan hanç) bir fo- toğraf \e yaşamöyküle- riyle birlikte 7 nüsha ola- rak 'Anburnu Ödülleri, SadriAhşıkSokağı,27'3 Beyoğlu 80060 Istanbul adresine göndermeieri, daha geniş bilgi almak is- teyenlerin02122512961 (gündüz),02126455806 (gece) no'lu telefonlara başvurmalan gerekiyofr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle