Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
DEĞİŞEN DÜNYADANHUSEYİN BAŞ
FnmscülaJospinyolttyiimında
F
ransa'da yeni yıl ile birlikte, bir süredir
için için kaynayan sosyal sorunlann su
üstüne çıkarak 'eyleme' dönüşeceği
kimsenin saklısı değildi. Eski yılın son
aylannda patlak veren, kısa sürede ya-
yılarak ülke yaşamını bir uçtan öbürüne felç eden
kamyoncular grevi. emekçi kitlelerinin Jospin'in sol
' koalisyonundan beklediği 'iyfleştirmelerin' bir tür-
lü hayata geçirilememesi karşısında, sabırlannın ta-
şarak yeni yılla birlikte sokaklara döküleceğının be-
lirgin ışaretlerinden biriydi.
Bir süredir. emekçi kitlelerinin en çaresiz kesi-
minde yer alan 'işsizlerin', 'Noel primi" ve 'en az iş-
sizök ücretinin' arttınlması talepleri ıçın kendileri-
ne iş bulmakla yükümlü kurumlar olan 'Assedic'le-
rin (sanayi ve ticarette iş için birlik) ülkenin başta
Marsilya olmak üzere çok sayıdaki kentinde bulu-
nan lokallerini işgal ederek başlattıklan hareket,
kapsamı ve etkisinin sınırlı olacağı sanılmasına kar-
şın, sendikalann. sivil toplum örgütleri ve kamu-
oyunun duyarlı kesimlerinin yoğun bir biçimde ar-
ka çıkmasıyla çığ gibi büyüyerek ülkenin sosyal
gündemine oturmuştur. O kadar ki, Fransa'da belki
de ılk kez. hükümetler, artık. tıpkı sendikalar gibi,
"işsizleri' de. sosyal 'muhatap' olarak görmek zorun-
da kalacaklardır. Lionel Jospin'in işsizlerin ülke
çapında yankı bulan yerden göğe haklı istemlerini
bir ölçüde de olsa karşılamak. hareketin kartopu et-
kisıyle sosyal kesimlerin tümünü ardından sürükle-
mesini önlemek amacıyla. 1 milyar franklık (1 frank,
yaklaşık 35 bin TL) çıkma yapması. her ne kadar
olumlu bir adım sayılsa da, sayılan her geçen gün
artan işsizlerin. toplum dışına itilmiş, sürekli işten
voksun, çaresiz ve yoksul kitlelerin yıllardır kana-
yan yaralannı sarmakta bütünüyle yetersizdir. Zira,
tüm çarpıcı görüntüsüne karşın bu rakam sonuçta.
ışsiz başına 33 frank (1 milyon küsur lira) gibi gü-
lünç bir parayı ifade etmektedir. Oysa talep edilen
"insanı ekonominin odağına yerteştirecek bir sosyal
projedir". Jospin'in komünistler ve yeşillerin de y-
eraldığı sol koalisyonu, Avrupa ve dünyanın hemen
tüm alanlarda en zengin ülkelerinden biri olan Fran-
sa gibi bir ülkeyi. utanç verici boyutlara ulaşan iş-
sizlerin, toplum dışına itilmiş evsiz barksızlann ül-
kesi olma ayıbından kurtarmak için çok daha fazla-
sını yapması gerekmektedir. 'FazJasını' gerçekleşti-
rebilecek ideolojik yapiya, dahası'siyasal iradeye
sahiptir. Sosyalist ilkelere bağlıdır. Mecliste, komü-
nistler ve yeşillerle birlikte rahat bir çoğunlukJa, Li-
onel Jospin gibi, uzun süredir özlenen, tutarlı, gü-
venilir, göstenşten uzak, kişilikli bir basbakana sa-
hip olmanın avantajını da elinde tutmaktadır. Jospin,
seçimler öncesinde
u
vaat ettiklerini yapmak, yapa-
mayacaklannı vaat etmemek" ilkesiyle yola çıkmış
ve "vaat ettiklerinin" başına. salt Fransa'nın değil.
hemen Avrupa Birliği'nin tüm ülkelerinin birnuma-
ralı sorunu "işsizliğe, toplum dışına itilmiş yoksul
kitlelere çare bulmayı" yerleştirmişti. Nitekim, bun-
dan birkaç ay önce, 750 bin gence iş yaratılması için
gereken kaynağı tuzu kurulara ek vergi salmak, iş-
sizliği hafifletmek için, patron kuruluşlannm tüm
güçleriyle karşı koymasına rağmen, haftalık çalış-
ma süresini 35 saate indırme girişimi gibi cesaretli
adımlar atarak, gerçekten umut vermiştir. Dahası
için, şimdi zaman istiyor. tşsizlere daha fazla ver-
mesini, kapıya dayanan Maastricht'in uyum kriter-
lerinin engellediğinden söz ediyor. (Kamu açığının
gayri safi iç hasılanın yüzde 3'ünü aşamayacağıyla
ılgili madde.)
Kuşkusuz engeller bununla sınırlı değil. Paraba-
balannın kendiliklerinden, ağlayıp sızlamadan, zen-
ginliklerinin bir bölümünü toplumunyaralannınsa-
nlması için seferberettikleri görülmüş. işitilmişde-
ğildir. Bütün mesele, sorunun tüm engellere karşın
çözüme ulaştınlması, yoksulu da, ışsizi de yarata-
nın. yeniden yeni işsizler, yeni yoksullar yaratacak
olanaklannı kısıtlamak. giderek, toplumsal patla-
malara yol açacak sınırdan uzak tutulmasını sağla-
maktır. Bu konuda başka seçeneklerin olduğunu
vehmetmek, ya asla gerçekleşmeyecek bir düş ya da
bitmeyen birninnidir. Yoksullann sırtından zengin-
leşmelerin. adaletli bir gelir dağılımı sağlanmadığı
sürece, toplumu sarsan tüm kötülüklerin kaynağı
olarak sürüp gitmesi kaçınılmazdır.
Le Monde gazetesi, 31 Aralık 1997 tarihli konuy-
la ilgili başyazısuıı şu önemli saptama ile bıtirirken
olayın esasını da en açık biçimiyle ortaya koyuyor:
"işsizlerin savaşı hepimizi temel bir soruna götürü-
yor Artan zenginliğe \e yeniden dağıtımın massif
mekanizmalanna karşın, ekonomimiz yoksulluğun
ortadan kaldırılmasında yetersiz dağıtım sistemimi-
n >eniden düşünmemizin zamam gelmişrir. Hükü-
'met için, kurban edilmişterin isyaıu ile karşılaşmak
istcmiyorsa eğer. bu, harika bir vunışma alamdır."
HÜSEYİN BAŞ
AsyaüzerindeJüfırtına di-w- y ureseı çöküş olasılığı, 'Dünya
M^r için tehdit. Anglo- sakson ba-
. M£ sını, Güneydoğu Asya'nın es-
m ^ k ki 'kaplanlannı' vurduktan
UL. . ^ L . sonra Seul ve Tokyo'yu da et-
kisı altına alan parasal bozgunu, artık yuka-
rıda sıralanan alaım tümcelenyle anıyor.
Uluslararası Para Fonu IMF, Kore için ace-
leyle, ne var ki çok sert koşullarla 60 ila 100
milyar dolar vermenin hazırlığında... Birkaç
hafta önce de Tayland için 17, Endonezya
için ise 23 milyar dolan gözden çıkarmıştı.
1994'te Meksıka'da olduğu gibi, 'Asya mu-
cizesini' sarsan bu düzenlemelerin ilk kur-
banlan yine halkın kendisi olacak.
Kuşkulu, giderek geri dönmesı olanaksız
alacaklarla delik deşik olan Japon bankacı-
lık sistemi, şimdiden çökme riskiyle karşı
karşıya. Aynca on Güneydoğu Asya ülkesi
ve Hong-Kong'a sağlanan 300 milyar dolar
borç da var. Eğer Japonya ışin ucunu bıra-
kırsa. Birleşik Devletler \e Avrupa, benzeri
görülmemiş 'kınfcfryatiaria' gelecek bir As-
ya ticaret saldınsını göğüslemek durumun-
da kalarak kendilerini fırtınanın ilk sıralann-
da bulacaklar.
'Tasarrufakımlannın en üretken kullanı-
cılara kanalize edilmesi kolaylaştınlmakla
sermaye hareketleri yaünmlan, gelişme ve
refahı arttırmaktadır.' lki ay önce IMF'nin
(Hong-Kong'da düzenlenen) gezegenin tüm
malıye bakanlannın katıldıklan yıllık toplan-
tısında ortaya atılan bu parlak kehanet, piya-
salann dünyayı yönetmesı gerektığinı düşü-
nenlenn körlüğünü bir kez daha kanıtlamak-
tadır.
Kara pazartesl
Geçen 27 Ekim 1987'deki ünlü 'karapa-
zartesiden' günü gününe yaklaşık on yıl son-
ra, borsa pıyasalan. gezegenin bir ucundan
öbürüne tepe taklak oldular. Dow Jones en-
deksi 554 puan ve yüzde 7.2 değer yıtirdi.
Frankfurt, Paris ve Londra borsalan da bu-
nu ızledıler. 23 Ekim 1997 Perşembe Hong-
Kong'un Hang Seng endeksi yüzde 10.41'lik
bir düşüş kaydermişti. 27 Ekim'de yüzde 6.7
daha yitirdı. Ertesi gün de yüzde 13.7 kayba
uğradı. Birkaç hafta sonra Tokyo ve Seul
borsalanndaki düşüş, Kore parası Won'un
başaşağı gıtmesiyle sonuçlandı.
Oysa, ağır bir krizın patlak verebıleceği-
nın işaretleri yok değildi. Geçen yaz, spekü-
lasyon Güneydoğu Asya paralannı alıp gö-
türmüştü. Ve Wall Street ilk kınlganlık işa-
retlenni vermışti. 15 Ağustos 1997'de New
York Borsası 247 puan kaybederek !987'den
bu yana en ciddi kaybını yaşadı. Aslında has-
talığın belirtileri on yıl önceki çöküşe (krach)
benziyordu: 'Kurumsal spekülatörler' dü-
şüş gelir gelmez yeniden satın almak umu-
duyla çok önemli sayıda hısse satmışlardı. A-
ma bu kötü ateşbazlar her tarafı ateşe verdi-
ler. 'Gelecek' ve 'opsiyon' piyasalan gibi
farklı finansal enstrümanlar çöküşü başlata-
caktı.
Bastınlmış olmaktan uzak olan bu kriz,
on yıl öncesindekinden, giderek 1929'dakin-
den daha da yıkıcı olabılirdi. 1987'de ulusal
paralar, daha istikrarlıydı. Bu kez, hisse de-
ğerlerindeki kasırga bazı paralann çöküşüy-
le aynı zamana rastlamıştı. Ve borsa ile pa-
ra değişimı piyasalan arasında neredeyse iç-
lı dışlı bırbağoluşmuştu: Kurumsal spekü-
latörler' hisse kurlannı manıpüle erme ola-
nağı yanı sıra merkez bankalannın dövız re-
zervlerini talan ederek geçerken, ekonomi-
leri tümüyle istikrarsızlaştrrmayı da öğren-
mişlerdı.
Rezervlere el konuldu
Son beş ay süresince Güneydoğu Asya
merkez bankalannın onlarca milyar dolarlık
rezervlerine (Tayland, Endonezya, Malezya,
Filipinler) spekülatörler tarafından el konu-
larak özel finans kuruluşlannm hesaplanna
aktanlmıştı. Yatınm bankalan ve simsar şir-
ketleri borsa ve döviz piyasalannı bilınçli
olarak manipüle ettıler. Çelişkilı bir biçim-
de. gelişmekte olan ülkelerin merkez banka-
lannın likiditelerini kurutan. ardından Gü-
ney Doğu Asya parasal otoritelenne 'yardı-
ma koşma' önerilerinde bulunanlar. çoğu
kez, aynı finansal kuruluşlar olmuştur.
Batı ekonomilerinin genelde iyi bir gele-
ceğe sahip olduklan üzerinde ısrar eden uz-
r
manlar ve ekonomistler, finansal bir kriz ola-
sılığını ellerinin tersiyle itmektedırler. G-7
devletlen (en zengin yedi ülke) bir 'dikkat-
liolunması' uyarısı ya da önlenı alma gırişı-
minin kötüye gidişin habercisı sayılarak ya-
tınmcılan paniğe se\ k edebıleceğınden kor-
kuyorlardı. VVall Street'ın yorumculanna ge-
lınce. onlar. ekonomik durum konusunda,
genelde. gerçek bir endişeye kapılmadan
kurlarda (aşağı doğru) bır düzeltme eğılimi
olasılığından söz edıyordu. Geriye kamuoyu
kalıyordu: Medyanın gelişme ve refahın ne-
redeyse evrensel olduğunu yansıtan görün-
lü darbeleriyle. ekonominin başkalan için,
neolıberal 'reformlar' sayesınde sürekli ge-
lişmekte olduğuna inanması sağlanıyordu.
Görüşülüp tartışılmadan, 'sağlıklı makro
ekonomik politikalar' -kemer sıkma, serbest-
leştırme, yeniden yapılanma ve özelleştir-
meler- böylece 'ekonomik mutluluğun'
anahtarları olarak sunuluyordu. Gerçekler
gızlenıyor. sosyal göstergeler manipüle edi-
lıyor ya da es geçiliyor, ekonomik konsept-
ler karşıtına çevriliyordu.
VVall Streefin geçen 27 Ekım'deki düşü-
şü, ınanılması güç bır rahatlıkla Güneydoğu
Asya'nın "yapısal olarak zayıf ekonomileri-
ne' mal edildi. Kısa bır süre önce Asya 'ca-
navarlan' ya da 'kaplanlan' diye nitelendir-
diklennin aslında bırer topal ördek' olduk-
lan keşfedilmişti... Ne varki, butürbiryan-
lış teşhis hıçbir şekilde onlan daha temkınli
olmayase\ketmemişti. Veböylece. Ameri-
kan Federal Rezen Başkanı AlanGreenspan
büyük bir özgüvenle Guney Doğu Asya'da-
ki durumu 'ulusal ekonomilerin zayıfhklan-
nu bir üikeden öbürüne geçiren bulaşıcı ka-
rakterleriyle' ızah ediyordu.
1944 yılında Bretton VVoods'da tanımla-
nan fiks parite sisteminin 1971 'de yürürlük-
ten kaldınlmasından bu yana, gezegenin bu-
günkü finansal manzarası birden fazla evTe-
de çizilmişti. Büyük ölçüde Thatcher- Re-
agan dönemiyle rastlaşan 80"li yıllann borç
knzi. bırleşme, iflas ve yeniden yapılanma
dalgası başlatmıştı. Bu değişimler ticaret
bankalan, kurumsal yatınmcılar. simsar fir-
malan ve büyük sigorta şirketlerinde yeni
bir kuşağın ortaya çıkmasına yardımcı ol-
muştu.
1987'deki borsa çöküşü salt en iyilerin ya-
şayabileceğini garanti ederek bu değışimle-
rin kristalize olmasına yol açtı. Ve on yıldan
bu >ana, finansal erkın kitlesel bir bıçımde
yoğunlaştığı görüldü. Böylece. örneğin üre-
timden kaynaklanan daha geleneksel çıkar-
lara galebe çalabilecek güçlü oyuncu, 'ku-
rumsal spekülatör', su üstüne çıkmış olu-
yordu. Kurumsal spekülatörler. çok sayıda
ve değışık enstrümanlar sayesinde artık mal
\ e hizmet üreticilen tarafından üretilen zen-
ginliklenn bir bölümünü sahıplenebılecek-
lerdi. Ve bugün Wall Street"te kote edilen
kuruluşlann kaderinı dikte eden onlardır. Re-
el ekonomı ile bağlan olmamasına karşın,
bunlar, büyük sanayi kuruluşlannın ıflasını
çabuklaştırabilmektedir.
kelerin merkez bankalanna karşı saldırıva
geçerek o ülkelerde. tıpkı Meksika'da oldu-
ğu gibi. zincirleme yıkıcı devalüasyonlan \e
yoksullaşmayı kışkırtacaklanndan korkul-
maktadır.
Dotar milyarderlerinde artış
Kurumsal ve finansal piyasalann küresel
ölçekte yeniden yapılanması, çoğunca, spe-
külatif alışverişlerden üretilen muazzam özel
zenginliklerin birikiminı hızlandırmıştır. Sa-
dece Birleşik Devletler'de dolar milyarder-
lerinin sayılan 1982'dekı 13'ten, 1996'da
149'a ulaşmıştır. Gezegenin dolar milyar-
derleri kulübü bugün 450 üyeye sahiptir.
Bunlar, tek başlanna, dünya nüfusunun yüz-
de 56'sının yaşadığı yoksul ülkelerin toplam
VJeçen yaz, spekülasyon Güneydoğu Asya
paralannı alıp götürmüştü. Ve Wall Street ilk
kınlganlık işaretlerini vermışti. 15 Ağustos
1997'de New York Borsası 247puan
kaybederek 1987den bu yana en ciddi kavbını
yaşadı.
1995 yılında günlük 1500 milyar dolar
olan döviz alışverişleri, gezegenin tüm mer-
kez bankalannın halihazır rezervlerini aş-
maktadır(1202 milyar dolar). Başka bir de-
yişle 'kurumsal spekülatörler' değişim re-
zervleri üzerinde, emisyon kurumlanna kı-
yasla çok daha fazla erke sahip bulunmak-
tadırlar. Bu kurumlar, ne kişisel olarak ne de
birlikte, spekülasyonla savaşacak güce sa-
hip değillerdir.
Son aylann değişim krizi fırsatıyla ku-
rumsal spekülatörler mılyarlarca dolar sa-
hiplenmışlerdir. Merkez bankalan rezervle-
rine karşı yapılan bu saldınlar finansal kri-
zin önde gelen boyutlanndan birini oluştur-
maktadır. Asya'da istediklerini elde ettikten
sonra, spekülatörlerın, diğer yüze çıkan ül-
ulusal gayri safi üretiminden çok daha faz-
lasını ellerinde tutmaktadır.
Mal ve hizmet üretmek. boşunadır. Zen-
gınleşmenin esası reel ekonominin dışında
oluşmaktadır. Forbes'egöre. 'Wall Street'in
başanlan milyarderlerinin sayılannm hızla
artmasından ka>-naklanmaktadır. Ve böyle-
ce elde edilen milyarlann bir bölümünün ko-
şusu, vergi cennetlerinin numaralı hesapla-
rında sona ermektedir.
Aynı anda mal ve hizmet üreticileri kitle-
sınin gelirleri, yanı ücretlilennin büyük bö-
lümünün yaşam düzeyleri düşmeye devam
eder. kolektif sağlık ve eğitim programlan
kesintiye uğrar, eşıtsizlikler artar. Uluslara-
rası Çalışma Ûrgütü OIT'ye göre işsizlik,
dünyada aktif nüfusun üçte birine yakın bir
milyar dolaymda insanı etkılemektedır.
Yaklaşık yetmiş yıl önce. 28 Ekim 1929
çöküşünden aylar önce VVall Street kurlan-
nın volatilitesi yatınmcılann hoşnutsuzluk-
lanna neden oluyordu. Bununla birlikte
cumhuriyetçi başkanlar CaNin Cooiidge ve
Herbert Hower piyasaya müdahale edilme-
mesı konusunda kararlıydılar. 'Bırakınız
yapsuılar'a olan bu inanç, Federal rezerv ta-
rafından da paylaşıhyordu. Aynca uzmanlar
ve ekonomıstlerden oluşan takım da siyasal
otorite ile parasal otorite arasındaki bu uz-
laşmayı onaylıyordu.
Bir finansal çöküş olasılığı düşüncesi, he-
men hıç kimse tarafından desteklenmediği
gibi, refah düşü, çöküşten yıllar sonra bile
sürüp gitmişti. Örneğin 1930"da Yale Üniver-
sıtesı Profesörü Irving Fısher şöyle diyordu:
'...en azından yakın bir gelecekte, perspektif-
ler parlak görünmektedir.' Harvard ekono-
mıstlen de keza. aynı şarkıyı söylüyorlardı:
Sanayi canlanma yolundadır.'
Aynı güven bugün de mevcut. Hükümran
kurallara bağhlık durgunluğun varlığını in-
kâr etmekte, finansal bir bozulma olasılığı-
nı reddetmektedir. 1987 çöküşü de o zaman.
gereklı ciddiyetle ele alınmamıştı. Yeni bir
düzenleme sorunu gerçek biçimde ortaya
atilmamıştı. O sıralarbaşkanlık komısyonu-
nu yöneten Nicbolas Brady, (1989 'un Ocak
ayında Bush yönetiminin finans bakanı ola-
caktı) sonunda hali hazır düzenlemelerin
'uygun' olduğuna karar verdi. Değişmeyen
bır biçimde 'sağlıklı makro-ekonomik poli-
tikalar' tüm sorunları yanıtlayabılecek bir
'simya' olarak sunuldu.
Devletin müdahalesı yasaklandığından
New York ve Şıkago borsalan çalışma kural-
lannı marjlarda değiştirmeye davetedildiler.
Borsalar. kar topu etkisini önlemek için kur-
lann değerlendirilmesiyle ilgili bilgilendir-
me programlarını 'dondurdular' (daha önce
x düzeyinde bir düşüş. bu değerlerin otoma-
tik olarak satışını da beraberinde getiriyor, bu
ıse, aynı biçimde, otomatik olarak, onlan y
düzeyine kadar düşürüyordu). Ama bu
'elektriksigortalannın' (circuit breakers) et-
kisiz olduğu görüldü. Geçen 27 Ekim'de kur-
lann 350 puan düşüşünden sonra, bu 'etekt-
rik sigortalanndan' biri, kotasyonlan yanm
saat süreyle kestı. Ve bu. paniğın genele ya-
> ılmasına yol açtı. Yirmi beş dakika sonra
kurlar 250 puanlık bir kayba daha uğradı.
Bu. sıgortanın ıkıncı kez atmasıyla sonuçlan-
dı ve günün kalanı için kotasyonlan durdur-
du.
Değlşlm hacmi 10 kat arttı
2O'li yıllardaolupbitenlerden faklı olarak,
dünyanın önde gelen borsalan yirmi dört sa-
at üzerine yirmi dört saat, bir elektronık ağ
olarak çalışmaktadır. VVall Street'teki bir vo-
latılıte, hemen anındaAvTupave Asya'nın fi-
nans piyasalanna yayılmaktadır. Son olaylar
enformatıze edilmiş kotayson sıstemlennın
ıstikrarsızlaştınna rolünü kanıtlamıştır: Bu-
gün Dow Jones endeksi birkaç dakika için-'
de aynı anda, saniyede. ortalama. gruplan-
dınlmış üç yüz yetmiş beş alım emrini -ki bu
günde iki milyar işlemlık bır kapasiteye te-
kabül etmektedir- Superdot elektronık sis-
tem sayesinde, yüzlerce puan kazanabiiir ya
da kaybedebilir. Aynca, Alan Greenspan'da
'finansal piyasalann etkinliği odenlidir ki, bir
nesil önce yapılandan daha fazla yanlışı çok
daha hızlı bir biçimde iletmektedir' diyerek
durumu kabul etmiştır. Öngörülebihr deği-
şim hacmi 1987'den bu yana on katı artmış-
tır. Finansal istikrarsızlık riskleri, özellıkle
ulusal ekonomilenn ticari ve finansal alışve-
rişleriyle giderek birbirlerine daha bağlı du-
ruma geldiği bir düriyada. çok artmıştır.
Ama makro ekonomik politikalar da en
geniş biçimiyle 'küreselteşmiştir'. Aynı ke-
mer sıkma önlemleri, heryerde, alacaklılann
ve uluslararası finansal kurumlannın dcne-
timinde, uygulanmaktadır. Gelişmekte olan
üikeler ve Sovyet blokunun eski devletlenn-
de. ulusal ekonomıler, çoğunca. sosyal gerı-
limler, ernik krizler ve iç savaşlara yol açan
devalüasyonlarla istikrarsız durumlara sü-
rüklenmışlerdir.
Ancak, küresel iyimserlik bir tarafa ko-
yulduğunda, gezegenin tüm böjgelenndeki
durumu, 1987 çöküşünden bu yana, en iyi,
'durgunluk' (sıagnatıon) tanımlamaktadır.
Gelişmekte olan ülkelerde, gerileme Birle-
şik Devletler'in 30'lu yıllarda maruz kaldı-
ğı 'Büyük Bunalım'ı. kapsam olarak. gende
bırakmaktadır. Eski Sovyetler Birliği Cum-
hunyetlenndeki çöküş. Sovyetler'in Ikinci
Dünya Savaşı'nda Alman ordulannın Beyaz
Rusya'yı ve Ukrayna'nın bir bölümünü iş-
gal ettikleri. sanayi altyapısının Wehr-
macht'ın bombalanna göğüs gerdikleri sıra-
da karşı karşıya kaldığı çöküşten beterdır.
Kriz Iflaslara neden olacak
Dünya alım gücünde bir kasılma ortaya
çıkmıştır. lşlerin iyi gittiği, sosyo-ekonomik
katmanlann. tuzu kuru kesime yönelik lüks
ürünler pazan dışında günlük tüketim mal-
lan sektörünün satışlan giderek azalmakta-
dır. Borsa değerlerinın yükselmesinin, böy-
lece, reel ekonominin hareketleriyle ilgısi
bulunmadığı görülmektedir. Buna karşılık
finansal piyasalann kendi yaşamlannı son-
suza kadar sürdürmelen olanağı da yoktur.
Tıpkı ış çevrelerinın güvencesinın 'durgun-
luğa karşın' devam etmesınin mümkün ol-
madığı gibi. Bugünkü borsa çılgınlığı birçok
yönden Amavutlann 'finansal piramitleri-
ne' benzemektedir. Tasarruflarını borsaya
yatıran insanlar. pıyasalar yükselmeye de-
vam ettiği süre zenginleşecekler ve borsaya
yatınmı sürdüreceklerdir...
Ama. kurlar düşmeye başladığında,
emekliliğı. eğitimı ya da herhangı bır riski
karşılamaya yönelik tasarrufiar. önceden ha-
ber vermeksizin eriyecek ya da yitip gıde-
cektir. Yetişkin Amenkalılann yüzde 4O'ı ta-
sarruflarının bir bölümünü Borsa'ya yatır-
mıştır. Bir finansal kriz. birbiri ardından ıf-
laslara neden olacak. bu ıse anında bankalar-
da bozguna yol açacaktır. Alan Greenspan,
Amerikan ekonomısinin şimdilik, sadece
'hafıfe ahnmayacak düzeyde bir yavaşlama '
ile karşı karşıya kalacağından endişe etmek-
tedir. Herkesin hâlâ umut ettiği ise, 'Güney
Doğu Asya kaplanlannın" eliennden düşen
bayTağı Amenkan ekonomisinin almasıdır.
Michel Chossudovsky
Ottavva Üniversitesi Ekonomi Profe-
sörü. Le Monde Diplomatique, Aralık
1997