22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DEĞİŞEN DÜNYADANHUSEYİN BAŞ FnmscülaJospinyolttyiimında F ransa'da yeni yıl ile birlikte, bir süredir için için kaynayan sosyal sorunlann su üstüne çıkarak 'eyleme' dönüşeceği kimsenin saklısı değildi. Eski yılın son aylannda patlak veren, kısa sürede ya- yılarak ülke yaşamını bir uçtan öbürüne felç eden kamyoncular grevi. emekçi kitlelerinin Jospin'in sol ' koalisyonundan beklediği 'iyfleştirmelerin' bir tür- lü hayata geçirilememesi karşısında, sabırlannın ta- şarak yeni yılla birlikte sokaklara döküleceğının be- lirgin ışaretlerinden biriydi. Bir süredir. emekçi kitlelerinin en çaresiz kesi- minde yer alan 'işsizlerin', 'Noel primi" ve 'en az iş- sizök ücretinin' arttınlması talepleri ıçın kendileri- ne iş bulmakla yükümlü kurumlar olan 'Assedic'le- rin (sanayi ve ticarette iş için birlik) ülkenin başta Marsilya olmak üzere çok sayıdaki kentinde bulu- nan lokallerini işgal ederek başlattıklan hareket, kapsamı ve etkisinin sınırlı olacağı sanılmasına kar- şın, sendikalann. sivil toplum örgütleri ve kamu- oyunun duyarlı kesimlerinin yoğun bir biçimde ar- ka çıkmasıyla çığ gibi büyüyerek ülkenin sosyal gündemine oturmuştur. O kadar ki, Fransa'da belki de ılk kez. hükümetler, artık. tıpkı sendikalar gibi, "işsizleri' de. sosyal 'muhatap' olarak görmek zorun- da kalacaklardır. Lionel Jospin'in işsizlerin ülke çapında yankı bulan yerden göğe haklı istemlerini bir ölçüde de olsa karşılamak. hareketin kartopu et- kisıyle sosyal kesimlerin tümünü ardından sürükle- mesini önlemek amacıyla. 1 milyar franklık (1 frank, yaklaşık 35 bin TL) çıkma yapması. her ne kadar olumlu bir adım sayılsa da, sayılan her geçen gün artan işsizlerin. toplum dışına itilmiş, sürekli işten voksun, çaresiz ve yoksul kitlelerin yıllardır kana- yan yaralannı sarmakta bütünüyle yetersizdir. Zira, tüm çarpıcı görüntüsüne karşın bu rakam sonuçta. ışsiz başına 33 frank (1 milyon küsur lira) gibi gü- lünç bir parayı ifade etmektedir. Oysa talep edilen "insanı ekonominin odağına yerteştirecek bir sosyal projedir". Jospin'in komünistler ve yeşillerin de y- eraldığı sol koalisyonu, Avrupa ve dünyanın hemen tüm alanlarda en zengin ülkelerinden biri olan Fran- sa gibi bir ülkeyi. utanç verici boyutlara ulaşan iş- sizlerin, toplum dışına itilmiş evsiz barksızlann ül- kesi olma ayıbından kurtarmak için çok daha fazla- sını yapması gerekmektedir. 'FazJasını' gerçekleşti- rebilecek ideolojik yapiya, dahası'siyasal iradeye sahiptir. Sosyalist ilkelere bağlıdır. Mecliste, komü- nistler ve yeşillerle birlikte rahat bir çoğunlukJa, Li- onel Jospin gibi, uzun süredir özlenen, tutarlı, gü- venilir, göstenşten uzak, kişilikli bir basbakana sa- hip olmanın avantajını da elinde tutmaktadır. Jospin, seçimler öncesinde u vaat ettiklerini yapmak, yapa- mayacaklannı vaat etmemek" ilkesiyle yola çıkmış ve "vaat ettiklerinin" başına. salt Fransa'nın değil. hemen Avrupa Birliği'nin tüm ülkelerinin birnuma- ralı sorunu "işsizliğe, toplum dışına itilmiş yoksul kitlelere çare bulmayı" yerleştirmişti. Nitekim, bun- dan birkaç ay önce, 750 bin gence iş yaratılması için gereken kaynağı tuzu kurulara ek vergi salmak, iş- sizliği hafifletmek için, patron kuruluşlannm tüm güçleriyle karşı koymasına rağmen, haftalık çalış- ma süresini 35 saate indırme girişimi gibi cesaretli adımlar atarak, gerçekten umut vermiştir. Dahası için, şimdi zaman istiyor. tşsizlere daha fazla ver- mesini, kapıya dayanan Maastricht'in uyum kriter- lerinin engellediğinden söz ediyor. (Kamu açığının gayri safi iç hasılanın yüzde 3'ünü aşamayacağıyla ılgili madde.) Kuşkusuz engeller bununla sınırlı değil. Paraba- balannın kendiliklerinden, ağlayıp sızlamadan, zen- ginliklerinin bir bölümünü toplumunyaralannınsa- nlması için seferberettikleri görülmüş. işitilmişde- ğildir. Bütün mesele, sorunun tüm engellere karşın çözüme ulaştınlması, yoksulu da, ışsizi de yarata- nın. yeniden yeni işsizler, yeni yoksullar yaratacak olanaklannı kısıtlamak. giderek, toplumsal patla- malara yol açacak sınırdan uzak tutulmasını sağla- maktır. Bu konuda başka seçeneklerin olduğunu vehmetmek, ya asla gerçekleşmeyecek bir düş ya da bitmeyen birninnidir. Yoksullann sırtından zengin- leşmelerin. adaletli bir gelir dağılımı sağlanmadığı sürece, toplumu sarsan tüm kötülüklerin kaynağı olarak sürüp gitmesi kaçınılmazdır. Le Monde gazetesi, 31 Aralık 1997 tarihli konuy- la ilgili başyazısuıı şu önemli saptama ile bıtirirken olayın esasını da en açık biçimiyle ortaya koyuyor: "işsizlerin savaşı hepimizi temel bir soruna götürü- yor Artan zenginliğe \e yeniden dağıtımın massif mekanizmalanna karşın, ekonomimiz yoksulluğun ortadan kaldırılmasında yetersiz dağıtım sistemimi- n >eniden düşünmemizin zamam gelmişrir. Hükü- 'met için, kurban edilmişterin isyaıu ile karşılaşmak istcmiyorsa eğer. bu, harika bir vunışma alamdır." HÜSEYİN BAŞ AsyaüzerindeJüfırtına di-w- y ureseı çöküş olasılığı, 'Dünya M^r için tehdit. Anglo- sakson ba- . M£ sını, Güneydoğu Asya'nın es- m ^ k ki 'kaplanlannı' vurduktan UL. . ^ L . sonra Seul ve Tokyo'yu da et- kisı altına alan parasal bozgunu, artık yuka- rıda sıralanan alaım tümcelenyle anıyor. Uluslararası Para Fonu IMF, Kore için ace- leyle, ne var ki çok sert koşullarla 60 ila 100 milyar dolar vermenin hazırlığında... Birkaç hafta önce de Tayland için 17, Endonezya için ise 23 milyar dolan gözden çıkarmıştı. 1994'te Meksıka'da olduğu gibi, 'Asya mu- cizesini' sarsan bu düzenlemelerin ilk kur- banlan yine halkın kendisi olacak. Kuşkulu, giderek geri dönmesı olanaksız alacaklarla delik deşik olan Japon bankacı- lık sistemi, şimdiden çökme riskiyle karşı karşıya. Aynca on Güneydoğu Asya ülkesi ve Hong-Kong'a sağlanan 300 milyar dolar borç da var. Eğer Japonya ışin ucunu bıra- kırsa. Birleşik Devletler \e Avrupa, benzeri görülmemiş 'kınfcfryatiaria' gelecek bir As- ya ticaret saldınsını göğüslemek durumun- da kalarak kendilerini fırtınanın ilk sıralann- da bulacaklar. 'Tasarrufakımlannın en üretken kullanı- cılara kanalize edilmesi kolaylaştınlmakla sermaye hareketleri yaünmlan, gelişme ve refahı arttırmaktadır.' lki ay önce IMF'nin (Hong-Kong'da düzenlenen) gezegenin tüm malıye bakanlannın katıldıklan yıllık toplan- tısında ortaya atılan bu parlak kehanet, piya- salann dünyayı yönetmesı gerektığinı düşü- nenlenn körlüğünü bir kez daha kanıtlamak- tadır. Kara pazartesl Geçen 27 Ekim 1987'deki ünlü 'karapa- zartesiden' günü gününe yaklaşık on yıl son- ra, borsa pıyasalan. gezegenin bir ucundan öbürüne tepe taklak oldular. Dow Jones en- deksi 554 puan ve yüzde 7.2 değer yıtirdi. Frankfurt, Paris ve Londra borsalan da bu- nu ızledıler. 23 Ekim 1997 Perşembe Hong- Kong'un Hang Seng endeksi yüzde 10.41'lik bir düşüş kaydermişti. 27 Ekim'de yüzde 6.7 daha yitirdı. Ertesi gün de yüzde 13.7 kayba uğradı. Birkaç hafta sonra Tokyo ve Seul borsalanndaki düşüş, Kore parası Won'un başaşağı gıtmesiyle sonuçlandı. Oysa, ağır bir krizın patlak verebıleceği- nın işaretleri yok değildi. Geçen yaz, spekü- lasyon Güneydoğu Asya paralannı alıp gö- türmüştü. Ve Wall Street ilk kınlganlık işa- retlenni vermışti. 15 Ağustos 1997'de New York Borsası 247 puan kaybederek !987'den bu yana en ciddi kaybını yaşadı. Aslında has- talığın belirtileri on yıl önceki çöküşe (krach) benziyordu: 'Kurumsal spekülatörler' dü- şüş gelir gelmez yeniden satın almak umu- duyla çok önemli sayıda hısse satmışlardı. A- ma bu kötü ateşbazlar her tarafı ateşe verdi- ler. 'Gelecek' ve 'opsiyon' piyasalan gibi farklı finansal enstrümanlar çöküşü başlata- caktı. Bastınlmış olmaktan uzak olan bu kriz, on yıl öncesindekinden, giderek 1929'dakin- den daha da yıkıcı olabılirdi. 1987'de ulusal paralar, daha istikrarlıydı. Bu kez, hisse de- ğerlerindeki kasırga bazı paralann çöküşüy- le aynı zamana rastlamıştı. Ve borsa ile pa- ra değişimı piyasalan arasında neredeyse iç- lı dışlı bırbağoluşmuştu: Kurumsal spekü- latörler' hisse kurlannı manıpüle erme ola- nağı yanı sıra merkez bankalannın dövız re- zervlerini talan ederek geçerken, ekonomi- leri tümüyle istikrarsızlaştrrmayı da öğren- mişlerdı. Rezervlere el konuldu Son beş ay süresince Güneydoğu Asya merkez bankalannın onlarca milyar dolarlık rezervlerine (Tayland, Endonezya, Malezya, Filipinler) spekülatörler tarafından el konu- larak özel finans kuruluşlannm hesaplanna aktanlmıştı. Yatınm bankalan ve simsar şir- ketleri borsa ve döviz piyasalannı bilınçli olarak manipüle ettıler. Çelişkilı bir biçim- de. gelişmekte olan ülkelerin merkez banka- lannın likiditelerini kurutan. ardından Gü- ney Doğu Asya parasal otoritelenne 'yardı- ma koşma' önerilerinde bulunanlar. çoğu kez, aynı finansal kuruluşlar olmuştur. Batı ekonomilerinin genelde iyi bir gele- ceğe sahip olduklan üzerinde ısrar eden uz- r manlar ve ekonomistler, finansal bir kriz ola- sılığını ellerinin tersiyle itmektedırler. G-7 devletlen (en zengin yedi ülke) bir 'dikkat- liolunması' uyarısı ya da önlenı alma gırişı- minin kötüye gidişin habercisı sayılarak ya- tınmcılan paniğe se\ k edebıleceğınden kor- kuyorlardı. VVall Street'ın yorumculanna ge- lınce. onlar. ekonomik durum konusunda, genelde. gerçek bir endişeye kapılmadan kurlarda (aşağı doğru) bır düzeltme eğılimi olasılığından söz edıyordu. Geriye kamuoyu kalıyordu: Medyanın gelişme ve refahın ne- redeyse evrensel olduğunu yansıtan görün- lü darbeleriyle. ekonominin başkalan için, neolıberal 'reformlar' sayesınde sürekli ge- lişmekte olduğuna inanması sağlanıyordu. Görüşülüp tartışılmadan, 'sağlıklı makro ekonomik politikalar' -kemer sıkma, serbest- leştırme, yeniden yapılanma ve özelleştir- meler- böylece 'ekonomik mutluluğun' anahtarları olarak sunuluyordu. Gerçekler gızlenıyor. sosyal göstergeler manipüle edi- lıyor ya da es geçiliyor, ekonomik konsept- ler karşıtına çevriliyordu. VVall Streefin geçen 27 Ekım'deki düşü- şü, ınanılması güç bır rahatlıkla Güneydoğu Asya'nın "yapısal olarak zayıf ekonomileri- ne' mal edildi. Kısa bır süre önce Asya 'ca- navarlan' ya da 'kaplanlan' diye nitelendir- diklennin aslında bırer topal ördek' olduk- lan keşfedilmişti... Ne varki, butürbiryan- lış teşhis hıçbir şekilde onlan daha temkınli olmayase\ketmemişti. Veböylece. Ameri- kan Federal Rezen Başkanı AlanGreenspan büyük bir özgüvenle Guney Doğu Asya'da- ki durumu 'ulusal ekonomilerin zayıfhklan- nu bir üikeden öbürüne geçiren bulaşıcı ka- rakterleriyle' ızah ediyordu. 1944 yılında Bretton VVoods'da tanımla- nan fiks parite sisteminin 1971 'de yürürlük- ten kaldınlmasından bu yana, gezegenin bu- günkü finansal manzarası birden fazla evTe- de çizilmişti. Büyük ölçüde Thatcher- Re- agan dönemiyle rastlaşan 80"li yıllann borç knzi. bırleşme, iflas ve yeniden yapılanma dalgası başlatmıştı. Bu değişimler ticaret bankalan, kurumsal yatınmcılar. simsar fir- malan ve büyük sigorta şirketlerinde yeni bir kuşağın ortaya çıkmasına yardımcı ol- muştu. 1987'deki borsa çöküşü salt en iyilerin ya- şayabileceğini garanti ederek bu değışimle- rin kristalize olmasına yol açtı. Ve on yıldan bu >ana, finansal erkın kitlesel bir bıçımde yoğunlaştığı görüldü. Böylece. örneğin üre- timden kaynaklanan daha geleneksel çıkar- lara galebe çalabilecek güçlü oyuncu, 'ku- rumsal spekülatör', su üstüne çıkmış olu- yordu. Kurumsal spekülatörler. çok sayıda ve değışık enstrümanlar sayesinde artık mal \ e hizmet üreticilen tarafından üretilen zen- ginliklenn bir bölümünü sahıplenebılecek- lerdi. Ve bugün Wall Street"te kote edilen kuruluşlann kaderinı dikte eden onlardır. Re- el ekonomı ile bağlan olmamasına karşın, bunlar, büyük sanayi kuruluşlannın ıflasını çabuklaştırabilmektedir. kelerin merkez bankalanna karşı saldırıva geçerek o ülkelerde. tıpkı Meksika'da oldu- ğu gibi. zincirleme yıkıcı devalüasyonlan \e yoksullaşmayı kışkırtacaklanndan korkul- maktadır. Dotar milyarderlerinde artış Kurumsal ve finansal piyasalann küresel ölçekte yeniden yapılanması, çoğunca, spe- külatif alışverişlerden üretilen muazzam özel zenginliklerin birikiminı hızlandırmıştır. Sa- dece Birleşik Devletler'de dolar milyarder- lerinin sayılan 1982'dekı 13'ten, 1996'da 149'a ulaşmıştır. Gezegenin dolar milyar- derleri kulübü bugün 450 üyeye sahiptir. Bunlar, tek başlanna, dünya nüfusunun yüz- de 56'sının yaşadığı yoksul ülkelerin toplam VJeçen yaz, spekülasyon Güneydoğu Asya paralannı alıp götürmüştü. Ve Wall Street ilk kınlganlık işaretlerini vermışti. 15 Ağustos 1997'de New York Borsası 247puan kaybederek 1987den bu yana en ciddi kavbını yaşadı. 1995 yılında günlük 1500 milyar dolar olan döviz alışverişleri, gezegenin tüm mer- kez bankalannın halihazır rezervlerini aş- maktadır(1202 milyar dolar). Başka bir de- yişle 'kurumsal spekülatörler' değişim re- zervleri üzerinde, emisyon kurumlanna kı- yasla çok daha fazla erke sahip bulunmak- tadırlar. Bu kurumlar, ne kişisel olarak ne de birlikte, spekülasyonla savaşacak güce sa- hip değillerdir. Son aylann değişim krizi fırsatıyla ku- rumsal spekülatörler mılyarlarca dolar sa- hiplenmışlerdir. Merkez bankalan rezervle- rine karşı yapılan bu saldınlar finansal kri- zin önde gelen boyutlanndan birini oluştur- maktadır. Asya'da istediklerini elde ettikten sonra, spekülatörlerın, diğer yüze çıkan ül- ulusal gayri safi üretiminden çok daha faz- lasını ellerinde tutmaktadır. Mal ve hizmet üretmek. boşunadır. Zen- gınleşmenin esası reel ekonominin dışında oluşmaktadır. Forbes'egöre. 'Wall Street'in başanlan milyarderlerinin sayılannm hızla artmasından ka>-naklanmaktadır. Ve böyle- ce elde edilen milyarlann bir bölümünün ko- şusu, vergi cennetlerinin numaralı hesapla- rında sona ermektedir. Aynı anda mal ve hizmet üreticileri kitle- sınin gelirleri, yanı ücretlilennin büyük bö- lümünün yaşam düzeyleri düşmeye devam eder. kolektif sağlık ve eğitim programlan kesintiye uğrar, eşıtsizlikler artar. Uluslara- rası Çalışma Ûrgütü OIT'ye göre işsizlik, dünyada aktif nüfusun üçte birine yakın bir milyar dolaymda insanı etkılemektedır. Yaklaşık yetmiş yıl önce. 28 Ekim 1929 çöküşünden aylar önce VVall Street kurlan- nın volatilitesi yatınmcılann hoşnutsuzluk- lanna neden oluyordu. Bununla birlikte cumhuriyetçi başkanlar CaNin Cooiidge ve Herbert Hower piyasaya müdahale edilme- mesı konusunda kararlıydılar. 'Bırakınız yapsuılar'a olan bu inanç, Federal rezerv ta- rafından da paylaşıhyordu. Aynca uzmanlar ve ekonomıstlerden oluşan takım da siyasal otorite ile parasal otorite arasındaki bu uz- laşmayı onaylıyordu. Bir finansal çöküş olasılığı düşüncesi, he- men hıç kimse tarafından desteklenmediği gibi, refah düşü, çöküşten yıllar sonra bile sürüp gitmişti. Örneğin 1930"da Yale Üniver- sıtesı Profesörü Irving Fısher şöyle diyordu: '...en azından yakın bir gelecekte, perspektif- ler parlak görünmektedir.' Harvard ekono- mıstlen de keza. aynı şarkıyı söylüyorlardı: Sanayi canlanma yolundadır.' Aynı güven bugün de mevcut. Hükümran kurallara bağhlık durgunluğun varlığını in- kâr etmekte, finansal bir bozulma olasılığı- nı reddetmektedir. 1987 çöküşü de o zaman. gereklı ciddiyetle ele alınmamıştı. Yeni bir düzenleme sorunu gerçek biçimde ortaya atilmamıştı. O sıralarbaşkanlık komısyonu- nu yöneten Nicbolas Brady, (1989 'un Ocak ayında Bush yönetiminin finans bakanı ola- caktı) sonunda hali hazır düzenlemelerin 'uygun' olduğuna karar verdi. Değişmeyen bır biçimde 'sağlıklı makro-ekonomik poli- tikalar' tüm sorunları yanıtlayabılecek bir 'simya' olarak sunuldu. Devletin müdahalesı yasaklandığından New York ve Şıkago borsalan çalışma kural- lannı marjlarda değiştirmeye davetedildiler. Borsalar. kar topu etkisini önlemek için kur- lann değerlendirilmesiyle ilgili bilgilendir- me programlarını 'dondurdular' (daha önce x düzeyinde bir düşüş. bu değerlerin otoma- tik olarak satışını da beraberinde getiriyor, bu ıse, aynı biçimde, otomatik olarak, onlan y düzeyine kadar düşürüyordu). Ama bu 'elektriksigortalannın' (circuit breakers) et- kisiz olduğu görüldü. Geçen 27 Ekim'de kur- lann 350 puan düşüşünden sonra, bu 'etekt- rik sigortalanndan' biri, kotasyonlan yanm saat süreyle kestı. Ve bu. paniğın genele ya- > ılmasına yol açtı. Yirmi beş dakika sonra kurlar 250 puanlık bir kayba daha uğradı. Bu. sıgortanın ıkıncı kez atmasıyla sonuçlan- dı ve günün kalanı için kotasyonlan durdur- du. Değlşlm hacmi 10 kat arttı 2O'li yıllardaolupbitenlerden faklı olarak, dünyanın önde gelen borsalan yirmi dört sa- at üzerine yirmi dört saat, bir elektronık ağ olarak çalışmaktadır. VVall Street'teki bir vo- latılıte, hemen anındaAvTupave Asya'nın fi- nans piyasalanna yayılmaktadır. Son olaylar enformatıze edilmiş kotayson sıstemlennın ıstikrarsızlaştınna rolünü kanıtlamıştır: Bu- gün Dow Jones endeksi birkaç dakika için-' de aynı anda, saniyede. ortalama. gruplan- dınlmış üç yüz yetmiş beş alım emrini -ki bu günde iki milyar işlemlık bır kapasiteye te- kabül etmektedir- Superdot elektronık sis- tem sayesinde, yüzlerce puan kazanabiiir ya da kaybedebilir. Aynca, Alan Greenspan'da 'finansal piyasalann etkinliği odenlidir ki, bir nesil önce yapılandan daha fazla yanlışı çok daha hızlı bir biçimde iletmektedir' diyerek durumu kabul etmiştır. Öngörülebihr deği- şim hacmi 1987'den bu yana on katı artmış- tır. Finansal istikrarsızlık riskleri, özellıkle ulusal ekonomilenn ticari ve finansal alışve- rişleriyle giderek birbirlerine daha bağlı du- ruma geldiği bir düriyada. çok artmıştır. Ama makro ekonomik politikalar da en geniş biçimiyle 'küreselteşmiştir'. Aynı ke- mer sıkma önlemleri, heryerde, alacaklılann ve uluslararası finansal kurumlannın dcne- timinde, uygulanmaktadır. Gelişmekte olan üikeler ve Sovyet blokunun eski devletlenn- de. ulusal ekonomıler, çoğunca. sosyal gerı- limler, ernik krizler ve iç savaşlara yol açan devalüasyonlarla istikrarsız durumlara sü- rüklenmışlerdir. Ancak, küresel iyimserlik bir tarafa ko- yulduğunda, gezegenin tüm böjgelenndeki durumu, 1987 çöküşünden bu yana, en iyi, 'durgunluk' (sıagnatıon) tanımlamaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde, gerileme Birle- şik Devletler'in 30'lu yıllarda maruz kaldı- ğı 'Büyük Bunalım'ı. kapsam olarak. gende bırakmaktadır. Eski Sovyetler Birliği Cum- hunyetlenndeki çöküş. Sovyetler'in Ikinci Dünya Savaşı'nda Alman ordulannın Beyaz Rusya'yı ve Ukrayna'nın bir bölümünü iş- gal ettikleri. sanayi altyapısının Wehr- macht'ın bombalanna göğüs gerdikleri sıra- da karşı karşıya kaldığı çöküşten beterdır. Kriz Iflaslara neden olacak Dünya alım gücünde bir kasılma ortaya çıkmıştır. lşlerin iyi gittiği, sosyo-ekonomik katmanlann. tuzu kuru kesime yönelik lüks ürünler pazan dışında günlük tüketim mal- lan sektörünün satışlan giderek azalmakta- dır. Borsa değerlerinın yükselmesinin, böy- lece, reel ekonominin hareketleriyle ilgısi bulunmadığı görülmektedir. Buna karşılık finansal piyasalann kendi yaşamlannı son- suza kadar sürdürmelen olanağı da yoktur. Tıpkı ış çevrelerinın güvencesinın 'durgun- luğa karşın' devam etmesınin mümkün ol- madığı gibi. Bugünkü borsa çılgınlığı birçok yönden Amavutlann 'finansal piramitleri- ne' benzemektedir. Tasarruflarını borsaya yatıran insanlar. pıyasalar yükselmeye de- vam ettiği süre zenginleşecekler ve borsaya yatınmı sürdüreceklerdir... Ama. kurlar düşmeye başladığında, emekliliğı. eğitimı ya da herhangı bır riski karşılamaya yönelik tasarrufiar. önceden ha- ber vermeksizin eriyecek ya da yitip gıde- cektir. Yetişkin Amenkalılann yüzde 4O'ı ta- sarruflarının bir bölümünü Borsa'ya yatır- mıştır. Bir finansal kriz. birbiri ardından ıf- laslara neden olacak. bu ıse anında bankalar- da bozguna yol açacaktır. Alan Greenspan, Amerikan ekonomısinin şimdilik, sadece 'hafıfe ahnmayacak düzeyde bir yavaşlama ' ile karşı karşıya kalacağından endişe etmek- tedir. Herkesin hâlâ umut ettiği ise, 'Güney Doğu Asya kaplanlannın" eliennden düşen bayTağı Amenkan ekonomisinin almasıdır. Michel Chossudovsky Ottavva Üniversitesi Ekonomi Profe- sörü. Le Monde Diplomatique, Aralık 1997
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle