04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 EYLUL1997 PAZAR 12 KULTUR Macar asıllı ünlü orkestra şefi ve piyanist Sir Georg Solti 85 yaşında yaşamını yitirdi Batı'nm en1n:h ntaestrvsuyduKülriir Senisi - Asıl adı Györgj Solti olan Macar asıllı dünyaca ün- lü orkestra şefi \e piyanist Sir Ge- org Solti yaşamını yitirdi. Ünlü or- kestra şefmın geçen cuma günü ta- tihnı geçırmekte olduğu Fransa'nın güney mdeki liman kenti Antibes'te öldüğü bildırildi. 21 Ekım 1912 yılında Macaris- tan'ın Budapeşte kentinde doğan Solti. 20. yüzyılm en enerjik \ e ba- şanlı orkestra şefi olarak tanımla- nıvordu. Londra Co\ent Garden Operası ve Chıcago Senfonı Or- kestrası"ylaolan çalışmalannın ya- nı sıra 40 opera v e 250 CD doldur- du. Müzık dünyasının Oscar'ı sayı- lan Grammv ödüllerinı 31 kez ka- zandı. 1972 yılında tngiliz vatandaşlığı- na geçen Solti, 1966 yılında Viya- na Filannoni Orkestrası ıle Rkhard Wagner"ın "Ring" isimlı operasını tamamladı."Mystro Myth" ısımli eserin yazarı Norman Lebrecht Solti'yı anlatırken "Sanata karşı du>duğu saygı ve görev aşkı savaş zamanında yaşamını kurtardı" dı- yor. 1994-1995 yıllannda Vıy ana Fı- larmonı. Londra Senfoni Orkestra- sı. tsraıl Senfonı orkestralan ıle ça- lışan Solti. birçok orkestrada da ko- nuk şef olarak yer aldı. Yaşamının büyük bölümünü Av - rupa'da geçiren ünlü şef. Londra da ikıncı eşı Valerie ve iki çocuğu ile bırhkte yaşıyordu. Chıcago Senfo- nı Orkestrası'nda aralıksız 22 vıl süren müzik yönetmenliğı yapan Solti. orkestraya dünya çapında bır saygınlık kazandırdı. Yahudi bir ailenin çocuğu olan Solti'nin küçük yaşlarda piyano ye- teneğı keşfedildi. 1924 yılında ilk konsenni veren Solti. daha sonra Lıstz Akademısı'ne gırdı \e Macar besteciler Zoltan Kodaly, Bela Bar- tok'tan dersler aldı. 17 yaşında ıse gösterdiğı başan- lı çalışmalarla Budapeşte Orkestra- sı'nın şefi oldu. Ancak Mozart'ın "Fıgaro'nun Düğünü" ısimli opera- sını sahneleyeceği gece. Nazilenn A\Tisturya çıkartması gerçekleşt: \ e salıne kapatıldı. 1939 yılında tsviç- re'ye gıden Solti. 1942 yılında dü- zenlenen "Cenova L'lusiararası Pi- yano Yanşması rl nda bırincı oldu. 1937 yılında Salzburg Festivali'ne Toscanini'nın yapıtlanyla katıldık- tan sonra orkestra şefliğıne başladı. Solti. savaştan sonra Yahudi köken- lı olmasının faydalannı gördü. Amenkalılar savaştan sonra Nazı karşıtı olanlann Alman operalanru yeniden inşa etmelerıni sağladı. 1946 yılında ise Amenka askeri hü- kümetı tarafından Beethoven'ın "FideUo" isimlı eserını sahneye koymak üzere Münih'e davet edılen Solti. bu başansından sonra ıse Bavyera Eyalet Operası'nın müzık dırektörlüğüne atandı ve bu dönem içinde Almanya'mn önemlı kültür merkezlerinin restore edilmesini sağladı. 1952 yılında ıse Frankfurt Ope- rası'na geçen ünlü şef. bütün dünyada düzenlenen konserlerde konuk şef olarak yer aldı, 1953 yı- lından sonra da San Francisco'da tanmmaya başladı. 1961 yılında Londra Kraliyet Operası'nın müzık direktörlüğüne geçen Solti o yıllarda şöyle diyor- du: "Bütün amacım Covent Gar- den'ı dünyanın en iyi operası haline getirmek." Müzık çevrelerınde disiplinli ve otoriter kişiliği ıle tanınan Solti. "Benim istediğim disiplin. İngüizle- rin aşırı toleranslı olması beni ilgi- lendirmiyorve'havır' kelimesinden nefret ediyorum. Bu yüzden de be- nim gibi Macaristanlı bir Yahudi) i 'Prusyalf olarak adlandınyorlar" diye anlatıyordu. Ingitere'de kaldığı süre içinde gösterdiği başanlarından dolayı. 1971 yılında Sir. daha sonra da İn- giltere Krallığı şövalye unvanı aldı. Covent Garden'ın 25. yıl kutla- malannda Richard Strauss'un "Der Rosenkavalier" isimlı vapıtı- nı başanyla yöneten Solti, "Profes- yonel sanatta gelismenin sonu vok- rur. Çalışabildiğim kadar çalışaca- ğım, hiçbir şekilde bu işi bırakmak istemiyonım" demıştı. Büyülü değneğiyle hep meraklı ve öğrenciydi Kültür Servisi - "lyi müzik yapardı" dıye anımsanmak ısteyen Georg Solti, 77 vaşındayken 1989 > ılında Nevvsvveek dergısınde yaptığı söy- leşide. "Ancak ölünce bırakınm bu işi. Tann ba- na sağlık verdiği sürece. kollanmı oynatabildi- ğim. gözlerim gördüğü. kulakianm duy duğu sü- rece müzik yapmak istiyorum. Müzik benim ha- >atım. Müzik için doğmuşum ben. Çalışmaya de- vam edeceğJm. Daha iyi olmak istiyorum. hergün daha iyi" dıyordu. Macar asıllı ünlü müzık yönetmenı. 1950'ler- den bu yana 'klasik maestrolar dünyası'nın yıl- dızlanndandı. Bır orkestra şefinın önce müzık yetenegı. sonra da bir büyücülük ya da hıptonız- ma yetenegı olması gerektığıne inanıyordu: "Şef yalnızca bir müzisyen değiL bir baba gibi bir ruh hekimi gibi de olmak zorundadır." Şefin orkestraya ruhunu, düşgücünü aktardı- ğını dile getıren Georg Solti ıle 1996'da tngılız basınmda yapılan bır söyleşıden bır bölum su- nuyoruz: l "Müzi0mi nasıl istersem öyle yapanm. İster beğenin ister beğenmeyin. Benim tar/jm bu" dı- yor Sir Georg Solti. 83 yaşındakı Macar orkest- ra şefi Solti. gerçeklen dile getırmede en ufak bır tereddüte düşmüyor: "Eğer aklınızı kuUanmaz- sanızkaybedersiniz". Cnlü şef. 25 yaşındakı kı- zı Gabrielle ve 22 yaşındakı Claudia'yı bu ılke doğrultusunda yetıştinvor. 1935 \ ılında henüz 23 yaşında ıken Salzburg'da Mozart'ın 'Sihirli Flüt'ünü >öneterek profesyonel müzık yaşamı- na başlayan Solti. 193 7 yıIında Furtwangler yö- netimındekı Münıh Operası'nda dınledığı Çay- kovski nın *Pathetique' senfonısının müzık ya- şamında bir dönüm noktası olduğunu söylüyor. Öğrencisi olduğu Bela Bartok dışında maest- royu en çok etkıleyen müzısvenlenn başında Mo- zart ve Bach gelıyor. "Diğerleri ise geüp geçicT. Plak endüstrısınin 31 kere Grammy Ödülü kaza- nan maestrosu. bu özellığiyie Frank Sinatra ve Madonna gibi starlan sollamış durumda. • 1995"te Birleşmiş Mılletler'ın 50. kuruluş yı- lında 42 ülkenin en iyi müzısyenlerinden oluşan 'Banş tçin Dünya Orkestrası'nı (World Orchest- ra For Peace) yöneten Solti. 83 yaşında dımdık ayaktaydı hâlâ. Orkestra üyeleriyle son derece uyumlu olduğu gözlenen Solti, orkestra yönet- tikten sonraki yorumu akıllardan silinmedi. Ti- me dergısı de konserden sonra ünlü şef ıçın 'Ba- ü'ıun en hızlı maestrosu' deyiminı kullandı. 1960'ta, kendısı ıle röportaj yapmak üzere evine giden BBC muhabırlennden Anne Valerie Pitts'e âşık olup, evlenme teklif eden Solti, o gün bugündür bir gazetecı ile bırlikte yaşamaktan mutlu olduğunu belırtiyor. Ancak gazetecilerle arası her zaman bu kadar iyi değil. Covent Gar- den'da v erdiği bir konserden sonra gazetelerin bi- nnde "Haykıran kafatası' başlığını görünce çok sınirlendığinı söylüyor "Hayatım boyunca hiç haykırmadım ve tepemde hâlâ birkaç tel de olsa saç bulunuyor! Şefolarak birlikte çakstığınız in- sanlara asla bağıramazsınız, aksi takdirde uzeri- nize yürürler. İşinizde savgın olabilmenin tek vo- lu. yeteneğiniz \e bilginizdir. Sesinizin volünıü de- ğil!" İlk kayıt çalışmasını 1947 yılında Londra Fi- larmoni Orkestrası ıle gerçekleştıren Solti. 1997 yılında müzık yaşamının 50. y ılını kutlamaya ve Berlin Senfonı Orkestrasf nın 50. kuruluş yılı nedemyle \erilecek konserde Şostakoviç'in M3. Senfoni'sını yorumlamayı planlıyor. Opera kayıt- lanna getirdiği farklı bakış açısıyla tanınan Sol- ti. seslerin egemenliğınden vazgeçip orkestrayı devreye sokuyor. "İyi müziği içgüdüsel olarak tanınm. En ufak bir hatayı hemen duyuyor bu kulaklar." Sanatın ve politikanın birbınnden bağımsız olamayacağını düşünen Solti 'müzisyenlenflldi- şi kulelerinde oturan insanlar değildir" diyor.En önemli özelhğın •merak' duvgusu . "Oğrenme isteği ile dolu olmak çok önemli. Bu istek içinizde \aroldukçaönünüzaçıkür."Bırbaşkatutkusuda tıpkı Banş Içın Dünya Orkestrası gibi büyük bir orkestra kurmak. Orkestralann artık 'ulusal' ol- maktan çıkıp evrensele doğru yöneldığıni düşü- nüvor. Çocuklar masal yerine gerçeklen okumak istiyor Kültür Servisi - İngiltere'de en çok be- ğenılen çocuk kitaplan konusunda düzen- lenen bir araştırmada. Roald Dahl' ın 4 Ma- tilda* adlı kıtabı birincı geldı. BBC'nın Bookvvorm programı tarafından düzenle- nen araştırmay a katılan 10 bınin üzerinde- ki kışiye göre çocuklan en iyi anlayan ve eğlendiren. yazar Dahl. Araştırmada sonuçlar. on altı yaşın al- tındakı okurlann oyları. anne babalann oylan ve genel dağılım olmak üzere üç daldadeğerlendınldi. Araştırmaya katılan çocuklar ve büyüklenn hemfikır olduklan en önemli nokta ıse Roald Dahl'ın "Matilda" adlı kitabının tam bır çocuk klasiği olduğuydu. Kı- tap. kendisini televizyon seyretmeye zorlayan an- ne v e babasından ıntikam alan kıtap kurdu bir çocu- ğun ö) küsünü anlatıyor. \\aterstone Yaymevi'nin tanıtım müdürü Honor VVîlson-Fletcher, bu so- nuçlann çocuklann için- En çok Roald Dahl okunuyor. de karamsarlık unsuru bulunan öyküleri de beğendiğıni gösterdiğini belirterek ek- lıyor. "Çocuklarkötüşeyierdeokumakis- tiyorlar ve gelişünlerini etkilenmeden kö- tülükleri de okuyabilirler." Fletcher. Jacqueline Wilson"ın, ikız ol- manın sorunlannı anlattığı 'Double Act' adlı kıtabmın da çocuklar tarafından ilk 10'a alındığını belirterek bunun. çocukla- nn. yuvalanna gırip kaybolan tavşancık- lann dışında gerçek ve güncel konulara da ilgi gösterdiklerini ortaya koyduğunu söviedi. Çocuklann kendi tercihleri ile anne ba- balarının tercihleri arasmda büyük fark gözlenıyor. Dahl'ı edebiyat kahramanlan olarak gören çocuklar, ilk 10 sırada yaza- nn 7 yapıtına yer verirken büjüklerin fa- v orilen arasında C.S. Lewis ve A ^ Mfl- ne yer alıyor. Araştırma sonuçlannın ortaya çıkardı- ğı bır başka ılginç nokta da \Valt Disne> kahramanlannın yer aldığı kitaplann ilk 20"ye bile girememesi. Bu da çocuklann bu kitaplan promosyon ürünü olarak de- ğerlendirmesine bağlanıyor. Roald Dahl'ın on altı yaşın altındakile- nn tercihlennde ilk 10'da 7 yapıtla yer al- masının nedeni. çocuklann anarşik v e bü- yülü dünyasını oldukça sade bir dil kulla- narak büyük bır başanyla yansıtabilmesi. Çocuklar. Dahl" ın gerçek dünyanın kural- lannı altüst ettiğı kitaplannı okumaktan büyük zevk alıyor. Onun kıtaplannda kahramanlar. ödüllerine kurallan zorla- yarak bıraz da saldırgan yöntemlerle ulaşıyorlar. "Matflda", 1988 yılında Dahl'ın ölümünden iki yıl önce vayımlanmıştı. Ol- dukça kinci ve muzır bir kız olan Matılda'nın, gü- nümüz çocuklannın kahra- manı olmasına şaşmamak gerek. Süper zeki olan kah- ramanımız. edebiyata da oldukça meraklı. Az eğı- tım görmüş, telev izyon düşkünü anne ba- basının hayatına daha fazla müdahale et- mesine dayanamayarak onlardan ıntikam almaya karar venyor. Matilda okula baş- ladığında da kötü kalplı müdür Bayan Trunchbull'un, en sevdiği öğretmeni Ba- yan Honey'e şantaj yaptığını öğreniyor, yeni farkına vardığı telekinetık güçlennı de kullanarak müdürün bütün suçlannı gözler önüne seriyor. Dahl pek çok kez yapıtlanndakı şiddet ve kin unsurlan nedeniyie eleştinldı. Bu eleştiriler çok da yersiz değil aslında. çün- kü Dahl'ın. çocuklann yaşamlannı biçim- lendiren anne babalardan ıntikam almak için kitap yazdığı da bilınen bır gerçek. So- nuç olarak çocuklar, artık büyü ve cadıla- ra değil de uyuşturucu. boşanma, ırkçıhk, Internet, hatta cınsellik gibi gerçek yaşa- mın bırer parçası olan konularla ılgilenı- vor. 54. ULLSLARARASI VENEDİK FİLM FESTtVALt SONÜÇLANDI Altııı Arslan Japon yönetmeiîin Kültür Servisi - '54. Uluslararası Ve- nedik Film Festivali' Altın Aslan Ödü- lü Japon yönetmen Takesi Kitano'nun 'Hana-Bi' adlı fılmıne verildi. Ödülün açıklanmasından sonra gazetecıler ta- rafından on dakıka alkışlanan Kıtano. gazetecılere Japon selamı ıle karşılık verdi. Ödülü aldığını duyoınca gözyaş- lannı tutamayan yönetmen. uluslarara- sı camıada 'Sonatine' fılmıy le tarunmış ve aynı filmle 1993 Cannes Film Festivali'ne katılmıştı. Japonlann kendisini sade- ce talk-shovv komedyeni ola- rak tanıdığını söyleyen Ki- tano, ödülü aldığı zaman çok şaşırdığını çünkü bir Japon filmınin Batı'da bu kadar ıl- gi görmeceğini tahmin et- mediğını de ıfade ettı. Holly - vvood'da film yapmaktan ya- na olmayan Kıtano. film ya- parken kendisıne kımsenin kanşmasını ıstemedığinı de belirtti. Japon yönetmen Takesi Kitano "Altın Arslan Ödü- lü'nü kazandığı 'Hana-Bi' filmmde vönetmenlığinin mın onjinal adı olan 'Hana-Bi'nin, 'Ha- na'kelimesi Japonca'dayaşamı sembo- lıze eden bir çıçeği. 'Bi' ise ateş anlamı- nı taşıyor. Oyuncu. yönetmen. komed yen. talk- shovv programlarının sunucusu. spor muhabırı. gazete köşe yazan ve ressam olan Kitano. Japonva'nın tanınmış kı- şilen arasında da yer alıyor Japonya bundan önce Akira Kunısava'nın 'Se- En İvi Kadın Ovuncu Ödülü'nü Robin Tunnev aldı. Ödülü" ıse yönetmen Mike Figgis'in 'One Mght Stand' filmındekı rolüyie VVesley Snipesın oldu. 'Luigi de Laurenris Özel Ödülü' \e 100 bin dolarlık para ödülü ıse 'Tano- da da Morire" adlı ilk fılmiv le Roberta Torre'ye verildi. Aynı film aynca Ko- dak Ödülü'nü de aldı "Özel Jüri Ödü- lü" 'Ovosodo' filmi ıle Italyan yönet- men Paok» Nlrzi'nin olurken 'Filcritica Ödülü' ıse Michel Pkcoli'nin 'Alors\oih' adlı fılmıne ve- rildi. 'EnİyiGenç Film Ödü- lü' ıse Twenry Four Seven ıle Shane Meadows'a venldı. Festıvahn 'Özel Mansiyon Ödülü' Harmony Korine'nin 'Gummo' adlı filrnıne veri- lirken, 'Fibresci Ödülü' ise 'Historire Milosne" adlı fil- mı ile Polonyalı yönetmen Jersy Stuhr'un oldu Stuhr aynca. '.\nicaflash' ödülünü de aldı. Festivalin 'En tyi Müzik Ödülü' VVayne Wang'ın yönettiği 'Chinese Bo\" ile Graeme Revell'in , 'En İyi FotoğrafÖdülü' Em- manuel Machuel'ın vönetti- yanı sıra, kansı ölümcül bir hastalığa venSamurai'adlı filmiyle AltınveGü- ği 'Bones'adlı filmın olurken "Gümüş yakalanan. ortağı da bir çatışmada ya- ralanarak felç olan bir dedektıfi de can- landınyor. Dedektıf, kansına ve ortağı- na yardım edebılmek için bır banka so- yuyor, daha sonra polısın ve gangster- lerin korkulu rüyası haline geliyor. Fil- müş Arslan Ödülü'nün sahibı olmuştu. Festıvalde aynca. 'Vblpi Kupası' kap- samında venlen "En İyi Kadın Oyuncu Ödülü" yönetmen Bob Gosse'un 'Ni- agara Niagara" filmındekı rolüyie Ro- bin Tunney "in. "En İyi Erkek Oyuncu Arslan Ödülü' ise 'SoBeİt'adlı film ile Joseph Gaye Ramaka'va verildi. Ödül gecesı festıvahn kari yer ödülü sahıbi Stanley Kubrick'in 1971 yapımı •Otomarik Portakal' adlı filmi ıle kap- atılacak. Tiyatrosunun bara dönüştürülmemesi için mücadele ediyor Vanessa Redgrave'în savaşı Kültür Servisi - Güney Londra"da Clapham'da bulunan "The Grand" ti- yatrosu, bara dönüştürülme tehlikesiy- le karşı karşıya. 3 bin kişilik tiyatro bi- nası, 1900 yılında inşa edildi. DanLe- no ise bır seçenekler arayışı sundu iz- leyicilere. En parlak dönemlerinde, si- nema salonu, konser salonu ve bingo salonu olarak kullanıldı. aynca bu bi- nada sahnelenen oyunlarla birlikte bir- çok ünlü ısım sanat dünyasına katıldı. Vanessa Redgrave ve erkek kardeşi Corin Redgrave. bara dönüştürülmek istenen tiyatro bınasını kurtarmak için kampanyalardüzenliyor. Venedik Film Festivahnde gösterilen "Wilde" ısım- li filmde oynavan Redgrave. bu kam- panyayıdüzenlerken Güney Londra "da yaşanan birçok zorluğa rağmen Old Vıc TıyatTosu'nu kurarak o dönemin en ünlü sanatçılannın oynadığı oyun- lan halka götüren Lilian Baylb'ten et- kilendiğini söylüyor. Corin Redgrave. geçen günlerde yaptığı bir açıklamada, binanın bara dönüştürülmesinin yalnızca kendileri için değil aynı zamanda bölgede yaşa- yan insanlar için de bir kayıp olduğu- nu söyleyerek bölgede birçok bar ve restoran olmasına rağmen yeterince büyük bir tiyatro binasının bulunma- dığınadikkat çekti. Redgrave kardeşler, 1993 yılında yaşadıklan dönemi zorluklan ve zıtlık- larıyla birlikte yansıtmak amacıyla kurduklan gezici tıyatroları için belır- lı bır yer arayışındalar. Oyunlarını en iyi şekilde sahnelemek isteyen kardeş- ler, Asya ve Karayiblı yazarlann eser- lerini sahnelemek üzere ınceliyor \e 30-40 kişilik yönetmen. oyuncu ve ya- zar adayına eöitim vermeyi planlıyor- lar. J.D. Wetherspoon bar zincirinin sa- hipleri ise VV'andsvvorth mahkemesinin verdiği ret karanna karşı bir dava aç- tılar. Dava 23 eylülde görülecek. Eğer tiyatro bınası satılırsa, satış 500 bin sterlinile 1 milyonsterlin arasında ger- çekleştirilecek. Theatres Trusftan Peter Longman ise "Bu tiyatronun yeri farklı. Bu da- vayı ka/anmamız gerekli. Eğer bina bar haline gelirse büy ük bir trajedi ya- şanacak. Bu bölgede yaşavan insanlar bunu istemivorlar. Kazanana dek sa- vaşacağız'*diyor. KÖŞEBENT ENİS BATLR Şiir Okumadan da Olur Genış anlamıyla "kültür a/an/"nda çalışıyor ol- mam, yıllardır, edebiyatçılarla sınırlı olmayan bir çevreyle düzenli ilişkide olmama yol açtı. Tarihçi- ler, kültür tarihçileri. toplumbılimciler, dilbilimciler, felsefeciler, psikiyatrlar, gazeteciler, ressamlar, besteciler, koleksiyoncular, iktisatçılar, bankacılar, sinemacılar, fizikçjler, eğıtimciler, heykeltıraşlar, siyaset bilimciler, televizyoncular ıle karşılaşıyor, görüşüyorum. Birkaç özel meraklıyı saymayacak olursam, ara- lanndan şiir okuru çıkmıyor pek. Ben sormuyorum onlara, elbette, şiir okuyor musunuz diye; kendi- leri açıyor konuyu her vakıt: Durumdan şikâyet- çiler biraz; suçun bir bölümünü üstleniyorlar ("suç" nitelemesi de bana ait değil), bir ölçüde de şiire yükleniyorlar: Uzun bir süredir, şiirin "erişil- mez", erişilmesi güç bir konuma çekıldiği kanısın- dalar. Aslına bakılacak olursa, eski kuşaklann edebi- yatçıları da iyi-kötü aynı durumundalar. "Nerede bıldır yağan kar şımdi?" sendromu egemen o cephede de. Daha çok "yaşayan şiir"e mesafelı- ler: "S/rCemal Süreya, to/rNecatigil çıkmıyorar- tık" diyorlar. Bu kesimde, faturanın genellikle, ya- şı 50'nin altındakı şairlere çıkarıldığı göze çarpı- yor. Şiire eskisi kadar vakit ayırmamalarının nede- ni kısacası şairler, son çeyrek yüzyılm şairleri. Gözlemlerım, okur katında yaptığım gözlemler bunu doğrulamıyor pek. Kişi, şııre gerçekten me- raklıysa, karşılaştığı güçlüklerin üzerine gidiyor. Çeyrek yüzyıl öncesıne gelinene dek, maddi so- runların üstesinden gelebiliyordu şiir tiryakileri. Sözgelimı Yahya Kemal, Türkiye'nın en popüler şairiydi yüzyılm ilk yarısında. Şiirleri ezbere bilinir- di, hem de yaygın bir okur kitlesi tarafından.. oy- sa Yahya Kemal öldüğünde hâlâ kıtabı yayımlan- mamıştı. Dıranas'ın şiıri de iyi tanınır, okunur, se- vilirdi; onun tek kıtabı da son yıllarında çıkmıştı. Denilebilir ki, o şairler kendilerıni okutmayı ba- şarmışlardı, bugünün şairierine ulaşılamıyor. De- niliyor da. Birincisi, bugün de çok okunan şairler var, örneğin Murathan Mungan.. okumayan onu daokumuyor aslında. Ikıncısi, günününşiirıneya- kınlık duymayan şiir meraklısını geçmişin iyi ör- neklerinden uzak tutan peki ne? Söyleşi uzayıncasoruyorum: Dante'yi Baude- laire'i, Rilke'yi okuyor musunuz? "Hayır", diyor- lar ezılip büzülerek: "Aslında, yıllardır hiç şiir oku- muyonım." Kendı alanlarında okuyorlar bir tek. O- nun dışında genellikle kitapla ilışkilen soğumuş. Yeni romancılara el atmışlar, onların ürünlerinı de "sonuna kadar" okuyamamışlar. Gazete bile oku- muyorlar eskisi gibi. Gece eve yorgun geliyorlar, kalan vakit televizyon önünde geçiyor çoğu za- man. Kimse şiir okumuyor mu? Tıryakiler, sıkı takip- çiler küçük bir azınlık oluşturuyor: Sonuna kadar ilgisini sürdürenler. Onlann dışında, 18-30 yaş ara- sına sıkışmış bir okuru olduğu göze çarpıyor şi- irin. Bu yaş eşiğinı aşınca, hayat vakit bırakmıyor. Yenileri gelıyor arkadan, eskiler yanştan çekiliyor. Şiire ayrılan pay azahyor yaşamlannda, gündelik tempo şiirin sızmasını sağlar mı? Şiir okunmasa olmaz mı, pekâlâ olur. Rilke okunmadan da olur. Ravel dinlemeden de. Ya- vuz Tanyeli'nin resimlerini görmeden de. Berg- man'ın filmlerinı izlemeden de. Tarihle, arkeolo- jiyle, etnolojiyle, iletışimle. felsefeyle ilgilenmeden de olur. Hayvanlarla, ağaçlarla, dağlarla, ovalarla görüşmeden de yaşanır, yaşanıyor. Eksik olan şiırolsun. Hâmiş: John Updike, internet aracılığıyla "kolektif bir roman"a girişti. Duymamış merak- hlara duyurulur. Ankara Tiyatro Festivali • ANKARA (AA) - Ankara Tiyatro Festivali "nin ıkincisi 21-29 kasım taruıhlen arasında gerçekleştırilecek. Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakfı'nın düzenlediğı festival. Çankaya, Mamak ve Yenimahalle belediyeleri ile Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat ıçın Vakfı Ankara Şubesi tarafından destekleniyor. Sanat ve topluma yönelik bır katkı olarak benımsenen festival, 21-29 kasım tarihlen arasında gerçekleşecek. Etkinlık, farkJı illerden ve yurtdışından gelecek gruplarla da zenginleştirilecek. Festivalde söyleşi. panel ve atölye çalışmalanna da yer verilecek. Tiyatro Festivali'ne katılmak ısteyenler, 20 eylül tanhine kadar Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat için Vakıf Ankara şubesine başvrurabılecekler. Yazarlık Seminerlerimize Çağrı Eğer, "aslolan söz değil, yazıdır" diyorsanız... ve yazının gücüne olan inancınız tamsa... o zaman, zahmetli bir yoldan yüriimeye karar vermişsiniz demektir. Bu zor, siırprizlerle dolu ama zevkli uğraşınızda sizin yanınızda olabiliriz. 8 Ekim - 5 Aralık 1997 tarihlen arasında düzenleyeceğimiz seminerler boyunca çeşitli konu ve metinler üzennde yapılacak çalışmalarla, "yazı" dünyasında yeni ufuklara birlikte ilerleyeceğiz. Başvuru tarihi 26 Eylül 1997 Cuma günü sona erecek olan seminerlerle ilgili daha geniş bilgiyi Vakfımızdan edinebilirsiniz. um:ag UĞUR MUMCU ARAŞT1RMACI GAZETECILIK VAKR ATATÜRK BULVARI 125« BAKANLIKLAR ANKARA TEL (0 312)417 77 20-41
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle