25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30EYLUL1997SALI CUMHURİYET SAYFA 15 Kaymakam Geçen yıl Refah- lı Kültür Bakan- lığı, mahkeme kararına rağ- ^ men polis gü- cüyle Mimarlar Odası'nı Yıldız Sarayı'ndaki ye- rinden atmıştı. 29 Ka- sım'da binayı tahliyeye gelen polisler mahkeme kararının hatırlatılması üzerine Beşiktaş Kay- makamı'na danışmak için geri dönmüş ve bir- kaç saat sonra bu kez bir polis timi binayı ku- şatmıştı. Ertesi gün de Oda Başkanı ve MSÜ Mimarlık Fakültesi De- kanı Prof.Dr. Cengiz Eruzun tartaklanmış, Koruma Genel Müdürü Attan Akat'ın gözetimin- de odanın eşyaları çöp kamyonuna yüklenip götürülmüştü. Akat'ın arkasında polisler, po- lislerin arkasında da Be- şiktaş Kaymakamı Naim Dalkılıç vardı. Kayma- kam, odanın haklı oldu- ğunu gösteren mahke- me karannı da almaktan kaçmış ve kaba kuvvet egemen olmuştu. Bu arada Mimarlar Odası, Kaymakam Dalkıhç hak- kında suç duyurusunda bulunmuştu. Suç duyu- rusunun üzerinden ne- redeyse bir yıl geçti, akı- beti bilinmiyor. Ama kaymakamın akıbeti kö- tü oldu; eşi geçen gün Ortaköy'deki bir barın sahibinden rüşvet al- makla suçlanınca göre- vinden alındı. Hani belki bu vesileyle suç duyuru- su da işleme konur! Teh 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Elektrorek posta: Deniz.Som©raksnetcom - IMF. Türkive'de seçim istemivormuş... "Demokrasi. sıravla değil oaravla!" Tarlada başkanlık modeli C umhurbaşkanı Süleyman Demirel, yarın Meclis'in yeni yasama yılına başlaması ne- j deniyle kürsüye çıkıp konuşacak; başkan- ! lık sistemi önerisine hız verecek. Türkiye, bir yandan patates tarlalarında otomobil üretecek denli "böyyük gelişmeler" gösteriyor öte yandan parlamenter demokrasi trafiğindeki tıkanıklığı aşa- mıyor! Patatesten vazgeçtık ama demokrasiden vazge- çemeyeceğimizegöre, parlamenter sistemden vaz- geçmemiz gerekiyor; tıkanıklığı aşmanın yolu baş- kanlık sistemine geçmekte yatıyor. Bir başkanımtz olursa, şıpınişi rahatlayacağız. Nasıl ki Boğaziçi'ne üçüncü köprü Istanbul trafi- ğini rahatlatacak, başkan da Türkiye'yi dolayısıyla demokrasi trafiğini rahatlatacak. "Baba"nın başkan olması değil, Türkiye'nin bir "başkan"ının olması, olmazsa "yarı başkan"ı mem- leketi kurtaracak... Amerika'da "başkan", Fransa'da "yarı başkan" o memleketleri nasıl gül gibi idare ediyorsa Türkiye de aynen öyle güllük gülistanlık olacak! Özetle, demokrasi yolunda parlamenter model otomobilden inip başkanlık ya da yarı başkanlık mo- deli otomobile bindiğimiz anda trafikteki tıkanıklık aşılacak. Tıkanan trafiği açarken Demirel, kendi için bir şey istemiyor ama hani olursa da direksiyona geçmek istiyor... lyi, güzel... Cumhurbaşkanlığından istifaedip po- litikaya dönmesine engel yok. Sandıktan çıkar. baş- bakan olur; sekizinci kez direksiyona geçer... Hayır... Demirel, direksiyona geçmekle yetinmiyor otomobili de degiştirmek istiyor! Oysa... Baştalngiltere olmak üzere birçok ülke- de parlamenter sistemin tıkır tıkır nasıl işlediğine bakmadan, Amerika'ya, Fransa'ya öykünmek pek inandırıcı gelmiyor. Amerika'da da, Fransa'da da, Ingiltere'de de. Tür- kiye'de de hemen hemen aynı otomobiller karayo- luna çıkıyor... Otomobil oralarda ulaşım amacıyla zevkle kulla- nılıyor, bizde birer cinayet aracına dönüşüyor. Patates tarlalarında otomobil üreten ve karayol- larındatrafik canavarıyla başedemeyen Türkiye'nin demokrasi yolunda farklı bir model otomobile bin- mesi "kaza'iardan kurtulacağının garantisi olmu- yor; bilakis daha vahim kazaları çağrıştırıyor! Patates tarlasında otomobil üretir, otomobilleri tarlada kullanır gibi kullanırsanız tüm modelleri hur- daya çıkarırsınız! SESSÎZ SEDASIZ (!) NURİKURTCEBE Bu gece ve ner gece saat V .OO'de SOreklı AydmiiK İçin 1 Dakıka Karan^ık Aziz Nesin Okulu'na 100 milyar lira!Bildiğiniz gibi Aziz Nesin'ın oğlu Ali Nesin, Çatalca'da Nesin Vakfı'nın hemen yanında bir "Aziz Nesin ll- köğretim Okulu" kurmak üzere kam- panya başlattı... Bağışlar için açılan banka hesabı kamuoyuna duyuruldu ve geçenlerde bir telefon geldi. Ali Nesin evde yoktu, telefonu kar- deşi Ahmet Nesin açtı: - Biz, Aziz Nesin Okulu için 50 milyar lira bağış yapmak istiyoruz. - Çok teşekkür ederiz. - Ama bir koşulumuz var. - Nedir? - Okulda, haftada altı saat Islami- yet öğreteceksiniz. - Siz, kımsiniz? - Biz bir derneğiz. - Derneğinizin adı ne? - Onu söyleyemeyiz. ,. - Koşulunuzu kabul etmemiz mümkün değil. llginize teşekkürler. - Peki, haftada altı saat Islamiyet dersi karşılığı bağış miktannı 100 milyar liraya yükseltiyoruz. - Teşekkürler. Paranız sızde kalsın. Ali Nesin eve dönüp de, kardeşinin 100 milyar liralık bağışı geri çevirdiği- ni öğrendiğinde, okul kampanyası için açılan hesaba bir ayda yatırılan paranın dökümünü çıkarttı: bağışlar 500 milyon lirayı bile bulmamıştı! PALAS PANDIRAS Davalar ilden İle hicret ettikçe, daha çoook il yapma vaadi verilir bu memlekette! iMüfitBozaa AYDINLANMA ATEŞI lletişim: Zeynep Eşiyok Faks: 0.212. 513 85 95 'Eskimeyeny giysilere yeni kullanımlar. ADD'nin Yeşilyurt/Malatya Şube- si'nden ilçe ve köy okullanndaki öğ- rencilere kırtasiye ve kitap yardımı, Bursa Şubesi'nden de üniversıte öğ- rencılerine b,urs, imkânı .yer^ırkgn,, >nomatik ve Bosch firmalan yap- ıiklan işbirliğiyle "kullanılmayaıT giysiler toplayarak ihtiyacı olanlara ulaştınlacak. •Eskimeyen giysiler' "Uzun zamandır giymediğimz. bir kenardaduran. 'dolap bckleyen' kaç giysiniz var? En az bir tane v ardır de- ğil mi? Omomatik-Bosch el ele ver- di ve Türkiye çapında 'dolap bekle- yen', adına da yansıdığı gibi. sadece •eskT değil. 'kullanılmayan' giysı- lerin bir araya getırilerek. ihtiyacı olanlara ulaştınlmasma öncülük eden bir etkinlik düzenledi. 22 eylülde başlayan etkinlik. Tür- kiye çapında 1 ay sürecek. Giysiler. ulaşım pratikliği dikkate alınarak. 1400'ü aşkın Bosch bayisine yerleş- tirüen ve bu amaçla hazırlanan özel kutularda toplanacak. Etkmliğe des- tek vermek isteyenlerin tek yapacak- lan. dolaplannı işgal ettiklenne inan- dıklan giysilerini ayırarak. 'Omoma- tik-Bosch Eskimeyen Giysiler' et- kınliğınin özel kutulanna bırakmak. Etkinlik sûresince toplanan tüm giysiler. Omomatik deterjanı ile Bosch çamaşır makinelerinde yıka- rap, kurutulup. ütülendikten sonra tek tek etiketlenıp bayan, bay ve çocuk giysileri olarak gruplanacak. Teslime hazır hale gelen giysiler. Köy Çocuk- lannı Yükseltme Vakfı. Türkiye So- kak Çocuklan Vakfı. Türkiye Yardım Sevenler Derneğı ve Cüzzamla Sa- vaş Derneği'ne bağışlanarak. ihtiya- cı olanlara ulaştınlması sağlanacak." Yeşilyurt/Malatya ADD "Derneğimiz. kurulduğundan bu yana. özellikie eğıtim alanında yo- ğun bir etkinlik çahşmalan içınde ol- muştur. Tüzüğümüzün öngördüğü eğitim komisyonu, kısa ve uzun sü- reli çalış,malannı kesintişiz biçimde yürütmektedir. Büyük Önder Ata- türk, devlet yönetiminin her alanda olduğu gibi eğitim alanında da asla vazgeçilmez görüşler ortaya koymuş, "cesin ve vazgeçilmez prensıplerde bulunmuştur. Bunlar arasında yer alan: 'Eğitimdir ki bir ulusu. ya hür. bağımsız. şanlı ve yüksek bir toplum durumunda yaşatır ya da bir ulusu tutsaklık ve yokluğa bıra- kır' sözüyle eğitim. yorumsal anlam taşıdığını çok açık biçimde ifade et- miştir. Bu amaçla şubemiz. 8 y ıla kat- kı amacıyla Yeşilyurt ilçe ve köyle- rinde 1600 öğrenciye kırtasiye ve ki- tap yardımında bulunmuştur. Aynca Malatya Görme ve Özürlüler Derne- gi'nde 20 öğrenciye de kırtasiye ve kitap venlmiştır. Pilot ilköğretim okulu seçilen, Ye- şilyurt Gazı İlköğretim Okulu da 8 yıla geçûji Yesjlyurt halkı ile kutla- jnıgtır:,,ApD ^j^fım kurulu olarak bizler. 8 yılakatkılanndan dolayı Ye- şilyurt Belediye Başkanı'na. Mert lp- lık"AŞ"ne. Ağbaba AŞ'ne, Sefa Mer- mer Ltd. Şirketi'ne. Güneş TV'ye. Banş Ticaret'e. Ozgür Branda Doku- ma Sanay ı'ne. Dünya Kıtabev i'ne ve yardımlannı esırgemeyen tüm yurt- sever demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyeti 'nin çağdaş medeniyete. yeni nesîin yetışmesinde favdalan olan kuruluş \e kişılere sonsuz say- gılanmızı ıletıyoruz." Çetelere Dokunun! Dokunulma/lıkları Kaldırın!" "Ben. çete üyesı olmakla suçla- nanlara. 'Türkiye seninle gurur du- yuyor' dıyenlerden degılım. Suç ör- gütlerini kuranlann. onlara görev \e- renlenn. \argı önüne çıkartılması ko- nusundaki ısranmı sürdürüyorum. Çünkü belleksiz. \ıcdansız. sessiz, kayıtsız değilim. Yargı, suçlanan mil- lenekıllenni istiyor, bu talebi sonu- na kadar destekliyorum. Millet Meclisi 'ne 'Çetelere doku- nun! Suçlananları yargıya teslim "Eskimeyen Giysiler" etkinliğini 22 eylülde. L nikner Halkla İlişkiler Direktörü Hüner Güla\ %e Bosch Genel Müdürü Ronald Grünberg. kendi giysilerini bağışlayarak başlattı. edin!" diyen sesımı duyurmak ve ka- rarlılığımı göstermek için ışıklanmı bugeceden başlayarak. dokunulmaz- lıklann kaldınlacağı güne kadar. her gece saat 21 .OO'de bir dakika sürey le yenıden yakıp söndüreceğım. Bu ül- kede yaşayan herkesi. bu talep ger- çekleştirihnceye kadar ışıklannı ya- kıp söndürmeye çağınyorum. Bu çağn yurttaştan \"urttasa yapılmıştır.'" Bursa ADD "Bu günlerde de öğrencilere yöne- lik çalışmalanmıza de\am etmekte- yız. Önce fakir öğrencılerle süreklı dershane desteği alan öğrencı arasın- dakı farkı kapatmaya yönelik bir ça- lışma içindeyız. çağdaş göriiş sahibi olan özel dershane > öneticı \ e sahip- lenyle yaptıgımız görüşmeler saye- sinde dershanelere bir miktar öğren- ci yerleştırerek. ünıversiteye gınşte- kı fırsat eşitsızligıne ufak çapta bir savaş başlattık. Burs verme konusunda çok ükelı davranarak kendımızı de bağlayacak ciddi birburs yönetmehği yaptık. Aç- tığımız özel burs fonu hesabına para yatıracak gönüllülerin yanısıra 9 ay boNunca bıze ayda en az 1 milyon li- ra yatırmayı \aat eden gruplardan (Demege telefonla ulaşarak yapılabı- lır) alınacak parayı bu fonda toplayıp daha çok sayıda Üludag Cnıversitesı öğrencısini Atatürkçü şemsiye altına almaya çalışmaktayız. He'sap No: 304400/533911-3 Zi- raat Bankası Ulucami Şubesi Bur- HAYVANLAR ISMAIL GÜLGEÇ ÇİZGİLİK KlntL MASAKACI HARBİ SEMİH POROY BLLUT BEBEK MRAYÇIFTÇI MIRMIRLAR LĞIR DURAK T TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIK\N 30 Eylül BUYUK KEhAANCI DAVID O/STRAKH 1906'DE BuGÛfJ, BEJ-MİŞ GEÇMİÇ EN güYÛK KEMAN VİerÜO2LARlMOAN_ OflıVID OİSTgAKH (OYŞTKAH), KUSYA'DA DOGOU. Ç-OCUK YAŞTA ODESSA KONSEfUMTUAgtAlA Gİ- RECEJC OLAM OİSTKAKH, İLK KOMSERİNİ. 12 YAŞIHDAYKEN, AKAlABtAJDA 8ESTECİ İOtOOFfEV 'İM DE BULUNDU6U giR TOPUJLU6A '. 193S'TE LENİNGieAD KEMAN VAeıÇ. MAS/A/f KAZAMARAK YfLD/21 PARLAyACAK, SUNU 194-2 D£ ALACAĞI "STAÜN ÖPÛLÜ" İZLÎYE~CSKTIIZ. 19SS'TE iuc K£2 AM£R.IICA'M KOUSEJS. YE/SıRJCB B'ILET /ajyeusuMA YECH BIN </p GieEcetcriR!. OfSTRAKH, TÜM M£AJAA/ YAPfTlAR/MI İCJSA ETMEKLE BİOJKTE, ÜMÜfJÜ DAHA ÇOK B8AHMS, 8EETHOVEAJ VE ÇAYKOVSK.f'A//A/ BESTELER.İYLB ELPE ePECEtCTİtS.. B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7SOLDAN SAĞA: 1/ Edebiyatta ciddı bir yapıtın gülünçleştinle- rek ele ahnması 2/Muğla'nınbır ilçesi... "Sair- ler'" anlamında eskı sözcük. 3/ Tıp dilinde cü- zam hastalığma verilen ad... Özel bir cam kapiçindelıkör. şarap, meyve ve madensuyu kanştınlarak hazırlanan içki. 4/ Ye- ^ mek... Altmış beş santi- metre boyunda bir uzun- 2 luk ölçüsü. 5/ Tropıkal 3 Afhka'dayetişenveodu- 4 nudoğramacıiıktakulla- 5 nılan bir ağaç... llaç 6/ _ Işlem, kılgı. II Şık. lüks ° ve gösterişli gıyım tar- ' zı...Dumanlekesi.8/Bir 8 şeyınesastutulanyüzü... 9 llkel toplumlarda toplu- luğun kendisinden türediğı sanılarak kutsal sayılan hay- van. bitki ya da doğal nesne. 9/ Harmanda saplan yayma- ya yarayan uzun çatallı araç... Eski dılde eşek. YL'KARIDAN AŞAĞI\ A: 1/ Üzüm şırasından yapılan ağartılmış ve koyulaştınlmıs, pekmez... Yanarken güzel koktuğu için tütsü olarak kullanılan ağaç. 2/ Hisse. pay... Halk edebiyatı şiir türlerinden bin. 3/ Şarkının sert bir biçimde vurgulandığı disko müzik üslubu... Eskı dılde dudak. 4/ Gerçeklık. 5/ Bir ürünün halka tanıtılması ama- cıyla ücretsız dağıtılan küçük miktar. 6/ Kenar süsü... Per- hiz. II Terbıyesi ve görgüsü kıt... Yan memnunluk belir- ten bir ünlem. 8/ Pembe renkli şarap... Cstü kapalı olarak ar.latma. 9/ Bir tür mısk faresı. BRÜKSEUDEN Alla Turca YÜCELTOP Italyancadan dilımize geçmiş ve 'alaturka' biçi- minde kullandığımız bu deyim, sözlük anlamında 'Türklere özgü, Türk usulü' olsa da.gündelik dilde, gerek bizde gerekse Avrupa'da, 'baştan savmaya- pılmış, savsaktanmtş, özen göstehlmemiş' işleri ta- rifte kullanılıyor. Bizim demokrasi anlayışımızı ve şu sıralarda Avrupa Birliği'yle olan ılişkilerimizdeki yak- laşımımızı bence en iyi bu deyimle açıklamak müm- kün. Türkiye, 1963 yılından bu yana Avrupa Birliği'ne tam üyelik istemektedir. Kuşkusuz herhangi bir ku- ruma, kuruluşa veya örgüte üye olmak isteyen her- kes veya her kurum, ilk adım olarak üye olmayı is- tediği yapının anayasasında, tüzüğünde veya kuru- cu senedinde yazılı olan ve üyelik için aranan koşul- ların kendisinde bulunduğunu veya bu koşulları ye- rinegetireceğıni baştan kabul eder. Bu yol görünüş- te en akla yakın yoldur. Ama biz diyoruz ki biz sizin anayasanızda yazılı olan kurallara göre değil, bizim koyduğumuz kurallara göre size üye olmak istiyo- ruz. Eğer siz bu bizim koyduğumuz kuralları kabul etmezseniz bunu biz. sızin bıze düşmanlığımz ola- rak yorumlarız. Bu tavır yazının başlığı olan,'alla tur- ca', yani Türk usulü, deyimine uygun düşerken üye- liği elde etmek için kullandığımız yolda bu deyimin halk arasındaki yorumuna denk gelmektedir. Hiçbir uzun vadeli program yapmadan. var olan olanakla- rı gereği gibi kullanmadan, bu işin gereğine kendi- miz inanmadan, gereklı toplumsal kurumları hareke- te geçırmeden, baştan kara gerilen bir çaba. Bu tür çabaları görünce ınsan ister istemez, Türkiye'deki kimi siyasetçilerin ve önemli kurumların yöneticile- rinin ya peri masallarına ya da kendilertnde ve söy- ledikleri sözlerde bir keramet olduğuna inandıkları- na kanaat getiriyor. Çünkü her yeni açıklama kendi- sinden önce yaratılmış durumu ya bilmeden ya da dikkate almadan yapılıyor. Ve bu açıklamayı yapan da bu açıklamasıyla şımdiye kadar kimsenin başa- ramadığını başardığına ınanıyor. Sanıyorum işte bu- rada Avrupalılarla aramızda derin bir üslup farkı var. Bizler için söz bizatihi eylemin kendısi... Yani demok- rasiye inandığımızı söylediğımiz zaman artık bu ınan- ca ve bu inancı yaşama geçırecek eylemlere gerek olmadığını sanıyoruz. Söz yeterlı oluyor. Oysa, ör- neğin bir Norveçli hiç konuşmaz, ama işini yapar. Onun için ölçü eylemdir. Söz sonra gelir. Türkiye'nin ve onun çeşitli toplumsal tabakaları- nın temsilcilerinin AB ile ilişkilerimızde fevri, kendi- liğindencı, 0 an aklına estıği gibi davranmaya hak- ları yoktur. Böyle davranışta bulunanlar belki ülke- ye döndüklerinde kendi çevrelerine ne denli bir 'mil- li kabadayı' olduklarını ballandırarak anlatabilirier. Bu ucuz kabadayılıklarını emeklılik günlerini doldu- ran önemli anıları olarak saklayabilirier. Ama bilinme- si gerekir ki bu kabadayılık, başkasının kesesınden yapılan kabadayılıktır. Türkiye toplumunun kesesin- den yapılan kabadayılıktır. Çünkü buradaki gerçek kabadayılık bize 'muassır milletler arasında hak et- tiğimiz yeri' sağlayacak bilgi, diplomasi, öngörü ve ısrarlı takiptir. Bu bakımdan şimdiye kadar bu per- formansı, ne kadar eleştirisel rezervimiz olsa da gös- teren tek yapı dışişleri bakanlığının diplomatlarıdır. Ancak onlann da zaafı. ya her şeyi kendi çabaları ve Avrupalı mesiektaşları ile yaptıklan görüşmelerle çö- zeceklerine inanmaları ya da bu çabaları takip eden gerçek bir toplumsal desteğın olmayışıdır. Böyle bir toplumsal destek yoktur. Türkiye toplumunun kitle desteği olan önemli örgütlerinin programlarında ger- çekte AB diye bir sorun yoktur. Eğer olsaydı, örne- ğin, Avrupa Sendikalar Konfederasyonu'nun 1995 yılında yapılan kongresinde, Türkiye'nin üyelik tale- binin diğer üyelik talebinde bulunan ülkelerin talep- leriyle beraber ele ahnması gerektiği karar alınmış- tı. Böylesi bir karardan sonra gerekli çalışmalar ya- pılırdı. O kongreden bu yana hiçbir şey yapılmadı. Aday ülkelerin sendikaları Kıbrıs ve Çek Cumhuri- yeti'nde iki kez bir araya gelip uyum toplantıları yap- tılar. Buralara katılınmadı. Öyle bir talepte bulunul- madı. Hem de kongre kararına rağmen... Kendilerine 'sivil toplum örgütleri' sıfatı veren, ger- çekte de sendikalaşabilmiş işçi ve işveren temsilci- lerinden oluşan heyetin Strasbourg'da yaptığı te- maslarda biraz yukarıda anlattığım 'sözü en önem- li görme' yani ağır basmaktadır. Yıllardır ülkemizde- ki sendikal haklara yönelik kısıtlamaların görüşüldü- ğü İLO toplantılarında, bu kısıtlamalan savunanların başka bir zeminde demokrasi savunucusu oldukla- rını söylemelerinin, demokrasiye inandıklannın ye- terli delili olduğuna inanılmasını istemeleri işte ken- dilerinin, eyleme değil, söze verdikleri önemi gös- termektedir. Kuşkusuz bu örgütlerin kendi Avrupalı muhatap- lan ile yapacakları çok ortak şeyler vardır. Bunların sendikalara ilişkin olan kimi bölümlerini yukanda an- latmaya çalıştım. Türkiye'nin AB ile olan macerası bir günde çözülebilecek kadar basit değil. Bunun için yukarıda değinildiği gibi uzun vadeli bir program ve kararlı bir takip gerekmektedir. Türkiye'nin sen- dikalar gibi birçok örgütü Avrupa'nın içindedir. Tüm bu örgütlerin kendi alanlarında gösterecekleri çaba- ların sonucu siyasi deklerasyonlardan daha fazla mesafe kazandırır. Fakat bunun için yazının başlığı gibi alla turca değil, gene bir Italyanca müzik deyimiyletarif edebileceğimizadagio, yani düşünül- müş. hesaplanmış ihtiyatlı bir ağır davranış gerek- tiğine inanıyorum.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle