Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SOE'LÜL 1997 SALI CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
İNSANLAR, SOKAKLAR VE ŞEYLER ENtS BATUR
YvesBonn^by
f
nm cuiuıiUkesinde
soıını"Dsnek Quai St Mkhel'de kahyor-
sunm. çok Uginç bir rastiantı" dıyor:
"l^U-50 arası tam alü yıl orada otur-
dumlen: 1 numarada." Atılıyorum he-
men. "Nasıl olur, bir otel var 1 numa-
rad»r Geniş bir gülümseme yayılıyor
yûzLre. sanki nefesini tutup iyice de-
rinlen dalıyor, açık mavi gözleri bir
noktala sabitleşerek: "£¥61, bir otel
odasuda geçirdim ata yıhnu, üstelikson
ikiytfmda ilkeşimk büiikte kakük o oda-
da, br yığın da kitap vardı her yerde,
bazendosdanmız gelirdi, nasıl sığardık
o ufaak mekâna bUemiyonnn." Araya
girivorum: "Tuhaf bir kesit zaten Qu-
ai StMichel: Bizim evin üst katında
Matısie'in atölyesi varmış, az ötede Max
Ernst ıtölye tutmuş sonra, ileride de Ge-
orges Sand yaşamış bir süre." Ekliyor:
"Nicdas Guillen de orada yaşadu ço-
c'uklan o evi hâlâ tutuyoıiar yanılrru-
yorsan."
Bu konuşmalar. 63, Rue Lepic'de.
Montmartre'da, Yves Bonnefoy'nın
'esplıanmoire' diye vaftiz ettiği Ş-azı
dairea'nde geçiyor: Hemen karşıdaki
apartnan dairesini gösteriyorpencere-
den: Orada oturuyor. burada çalışıyor.
"Notre Dame Oteli'nden avnlınca bir
hata \aptim. beş yıl Paris'in bir banb-
yösünde yaşadım. yanlış bir kararmış.
Sonra da bu sokağa gelip yerleştik, tam
42 yü oMu."
LeventYılmaz'la. 15.30 sulannda so-
kağa ulaşıyor. daracık bir asansöre güç
bela sığıp üçüncü kata çıkıyor, zile ba-
sıyoruz. Az sonra kapı açılıyor, güneş-
li bir yüz. beklediğimden daha küçük
bir gövde. gri kadife bir pantolon, gri
bir kazak. bordo ayakkabılar, buyur edi-
yor bizi: "Hoşgeldiniz" diyor elimi sı-
karken: "Çok memnun oldum."
Iki tarafi kitaplarla kaplı bir koridor-
da ilerliyor, dört duvan ve ortası kitap-
lar. resimlerle kaplı bir odanın yanın-
dan geçiyor. aynı durumdaki bir başka
odadaki divanın üzerine paltolanmızı bı-
rakıyor, hemen hemen aynı dolulukta
bir üçüncü odaya. çalışma hücresine
giriyoruz:
Uzun tahta bir masa, belli ki hayli
esfe'^tıka basa dolu üzeri, dosyalar ye
cîsyaiîkîar, yazı araç gereçleri, kapağı
• Şiir çevirisi konusunda hâlâ temel bir kararsızhğı olduğu
göze çarpıyor, biraz şaşırtıcı bu. Aslında çok başanlı
çevirilerle karşılaşmış (örneğin Esteban'ı da, Jaccottet'yi de
beğeniyor), ama bir kural oluşmadığı görüşünde.
Mallarme'nin Poe çevirilerinin çeviri olmadığı kanısma
varmış, Baudelaire'inkileri üstün tutuyor kesinkes. Yanımdaki
küçük sehpanın üzerinde, Baudelaire'in Nadar tarafından
çekilmiş portrelerinden biri duruyor.
açık bir laptop. hemen çalan ve kısa bir
konuşmanın ardından fişini çektiği bir
telefon; dört biryan raflarla kuşatılmış,
her köşeden kitaplar. dergiler, kalın dos-
yahklar fişkınyor; birkaç küçük tablo-
ya ancak yer kalmış; iki iskemle ve bir
koltuk, ısrarla kolruğu bana bırakıyor -
odayı şubat ayından umulmayacak bir
ışık aydınlatıyor. dedim ya bugün hava
güneşli.
Önce Levent'le, Türkiye'de yayımla-
nacak 'Mitoloji Sözlüğü' hakkında bir
konuşma geçiyor aralannda, söyleş-
mek için bir köprü kurmak gerek. Ya-
vaş yavaş çeviri konusuna giriyoruz.
Şiirlerimin Fransızcadaki akıbeti soru-
nuna dayanıyoruz. şair çevırmen de ola-
bilir mi (olmalı mı?), çevirmen şair ol-
malı mı (kendi de şiiryazmaiı mı?), şa-
irle çevirmen işbirligi yapabilir mi?
Komik bir örnek veriyor burada: Şi-
irlenni lngilizceye çeviren bir bayan,
'ncT karşılığı 'kifise'dense 'gemi'yi yeğ-
lediğinde uyaracak olmuş. kadın bir
mektup yazarak terslemiş onu: "Sizşi-
irinizi unurmuşsunuz." Gülüşüyoruz.
"Oysa daha 60'ıma yeni basmıştım o sı-
ralar, bunamış sa> ılmazdım." Ona. 'Ağ-
layan Kadınlar Lahdi'nin Fransızcaya
çeviri taslağını görünce içimden o met-
ni esas alan hayli özgün bir versiyon yaz-
ma iblisinin hızla geçtiğini söylüyo-
rum, "Çok iyi ardıyorum" diyor: "Bir
seferinde benim başıma da gelmişti."
Şiir çevirisi konusunda hâlâ temel
bir kararsızlıgı olduğu göze çarpıyor, bi-
raz şaşırtıcı bu.
Aslında çok başanlı çevirilerle kar-
şılaşmış (ömeğin Esteban'ı da, Jaccot-
tet'yi de beğeniyor), ama brr kural oluş-
triadığı gorüşühde. Mttllarm'mift Poe
çevirilerinin çeviri olmadığı kanısına
varmış, Baudelaire'inkileri üstün tutu-
yor kesinkes.
Yanımdaki küçük sehpanın üzerinde,
Baudelaire'in Nadar tarafından çekil-
miş portrelerinden biri duruyor.
"Şiirçevirisine biröJcüde inanmakzo-
rundayım" diyorum: "Holan'ıda,Hu-
idobro'yu da Fransızcadan okudum."
Bakıyor: "Ben de öyle" diyor
Oradan şiir okuru sayısına geçiyo-
ruz. Gerçek şiir okurunun sayısı üç ila
beş bin arasında dolaşıyor ona göre.
"Dans Le Leurredu SeuiT üçer bınden
iki kez basılmış, ikincı baskı henüz tü-
kenmiş. Buna karşılık, Gallimard-Po-
sie'nin cep basımında "Şiirler''in sati-
şı 35 bini geçmiş. "O başka" diyor:
"Okul programlan sayesinde, bir de
ucuz olduğu için gerçekleşiyor bu ra-
kamlar". Oluyor ya. Cemal Süreya'nın
okul kitaplan dizesi geçiyor aklımdan.
hüzünleniyorum.
Yumuşak, keyifli bir sohbet üslubu var.
Anekdotlarla besliyor aralan. Breton
kelebek avlar, koleksıyon yaparmış. Gi-
acometti çıkışıyormuş ona "Ne vandal
adamsuı, çrviliyorsun bu hayvanlan, on-
lan çarmıha geriyorsun." Bir ara Bec-
kett'e gelıyorsöz, biranısını aktanyor.
Kimi unuttum. biri Beckett'e "Senhiç
peri gördün mü?" diye sormuş, gayet
ciddi. dönüp "Bir kere" demiş: "Trinity
College'deyken, odamın penceresi dara-
cık bir geçide bakardı. bir sabah bir pe-
rinin geçtiğini gördüm oradan." Sonra
viskisini içmeyi sürdürmüş, susmuş.
Kitap okumaya yetişememekten şi-
kâyetçi."Insan, ana kitaplar için bile ye-
terince vakte sahip değü." 75'inde, hâ-
lâ susuz. Bir kinarda üst üste birkaç ki-
Yves Bonnefoy; kitap okumaya yetişememekten şikâyetçi. 75'inde hâlâ susuz.
tap duruyor, sırtlannı görüyorum, şaşı-
nyorum: Bilge Karasu/'La Nuit'
"Densizüğimi bağışlayın" diyorum:
"Bu kitabı okudunuz rau?" Gözlükle-
rini takıp bakıyor. "Hayır" diye yanıt-
lıyor: "Çevirmeni Alain Mascarou ge-
tirdi geçen gün, L'Ephmere dergisi üze-
rine birtez haariadığı için göriişüyoruz
da." Kısaca Bılge'yi anlatıyorum ona.
'Uzun Sürmüş'ten, Ravenna'dan söz
ediyorum ona. alıp kitabı masasına ko-
yuyor: '•Okuyacağım." İçimden Bil-
ge'ye göz ktrpıyonnn. ; .
Konudan konuya sıçrayarak ilerler-
ken bakıyoruz ki iki buçuk saat geçmiş.
Işgal süresini daha fazla uzatmamak
gerek. "Size bir kitabımı imzalamama
izin verir misiniz?" Utana sıkıla. "Ben
de bütün kitaplannız var" diyorum:
"Ama birini imzalamanızı gönülden is-
terim, bendeki nüshayı bir dosfuma ve-
ririm."
Rcitsen Reve'legelıyoriçeriden, ses-
sizce bozuluyorum: Bende zaten yok bu
kitabı! Ellerine bakıyorum, mavi da-
marlanna, kitabı ve kalemi tutan par-
maklanna: S k
Aynhyoruz. <(
Uluslararası Selanik Film Festivali 38 ya$ında
'Tabutta
Rövaşata'
yarışacak
• Uluslararası yanşmada
Derviş Zaim'in "Tabutta
Rövaşata"sı ülkemizi temsil
edecek. Balkanlar'a Bakış
bölümünde Ömer Kavur'un
üç filmi gösterilecek. Claude
Chabrol'e 25 filmi ile özel
bir onurlandırma yapılacak.
ASU SELÇUK
Bu yıl 38 yaşınabasan Ulus-
lararası Selanik Film Festivali
21-30 Kasım tarihleri arasında
gerçek leştirilecek. Festival, her
zaman ilgiyle karşılanan Ulus-
lararası Yanşma. Ulusal Yanş-
ma, Yeni Ufuklar. Balkanlar'a
Bakış veTopluGösteri bölüm-
lerinden oluşuyor>ine. Ulusla-
rarası Yanşma bölümünde yer
alan ilk ve ikinci fîlmlere Al-
tın Iskender (50.000 ABD Do-
lan)ve Gümüşlskender(30.000
ABD Dolan) olarak veriliyor
ödüller.
Ülkemizi, Derviş Zaim'in
• Eabutta Rövaşata' filmi tem-
sil edecek. Uluslararası yanşma-
da Zoran Solomun'un 'Hred
Companions'u |Almanya), Ne-
il Labute'ün 'In The Company
of Men'i (Kanada). Tom
Twyker'ın 'Winter Sleepers'ı
(Almanya), Harry Sinclair'in
'Topless Women Talk About
ThdrLife'ı (Yeni Zelanda), Au-
li Mantila'nın 'Neitoperho'su
(Finlandiya), Shane Me-
adow^'un 'Twentyfour Seven'ı
(Ingiltere). KnutEric Jensen'in
•Burnt by Frost'u (Norveç) yer
alacak.
Balkanlar'a Bakış bölümü
bu yıl üç yönetmene ağırlık ve-
riyor Omer Kavur. Eduard Zac-
hariev ve Zlvojin Pavtovic. Ka-
vur'un 3 filmi, Anayurt OtelL,
Gizfi Yüz ve Akrebin Yolculu-
ğu gösterilecek.
Ulkemizde de fılmleri göste-
rilen ünlü Fransız yönetmen
Claude Chabrol'e 25 filmi ile
özel bir onurlandırmada bulu-
nulacak. 'Saldı Hayat' adlı fil-
mi henüz vizyondan çıkan Por-
tekiz sinemasınm usta yönet-
meni 89 yaşmdaki Manuel de
OHveira'nın toplu gösterisi de
yapılacak.
1960 yılında ilk kez 'Yunan
Sinema Haftas' olarak başlayan
festival 1970'lere dek büyük
bir seyirci ilgisi ile karşılanı-
yor. Yönetici Michel Demopo-
ulos o günleri şöyle açıklıyor:
"O ydlarda tonlarcafilmçeki-
lirdi ve yüzlerce sinema salonu
vardı. Ozamanlariçinde en par-
lakdönemini yaşadı sinemaşen-
Bği. 1992'de uluslararası konu-
ma dönüşen festi>al geçen yıl
300 yabancı konuğu ağuiadı."
En büyük üniversite kentle-
rinden biri olan Selanik'te ya-
şayan genç üniversite öğrenci-
leri, festivalin uluslararası oldu-
ğu ilk 3 yılında Macar, Tayvan
veya Iran fılmlerini izlemek ye-
rine Yunan ve Hollyvvood ya-
pımlannı tercih ediyorlardı. Fa-
kat bu seçimler ve alışkanlıklar
bugün kınlmış durumda. Sela-
nikliler artık Yunan ve Holly-
vvood filmlerini birkenara itmiş,
ilgi ile dünya sinemasınm diğer
örneklerini izlemek. tanımak
yanşındalar.
Bu yılki en büyük değişiklik
ise festivalin kalıcı binasma.
'Olympion' sinema komplek-
sine taşınıyor olması. Aristote-
lous Alanı'ndaki deniz kena-
nnda yer alan bu yeni kompleks.
festivalin tüm etkinliklerini yo-
ğunlukla sunabilecek yeterlili-
ğe sahip bir yapıda.
'Gençlerin zamanı yok'
ASUMAN KAFAOĞLU BÜKE
"Istanbul çok sık geldiğim ve çok sevdiğim bir
şehir. ama ilk bir konser için geliyorum, bu benim
Türkdinleyicisiy le ilk karşılaşmam" diye söz baş-
layan Charles Dutiot ile orkestralar, kültür ve kla-
sik müziğın geleceği üzerine, çok gürültülü \ e ka-
labalık otel lobisinde konuştuk. 61 yaşmdaki ün-
lü şef, konser öncesi biraz gergin
olduğunu söylemesine 'ağmen
çok sakin ve neşeli görünüyor-
du.
tsviçre doğumlu Charles Duto-
it, Frasa'nın en önemli orkestra-
lanndan Fransa Ulusal Orkestra-
sı'nın 1991 yılından beri müzik
direktörü. AKM'de 27 Eylül ge-
cesi orkestrayı yönettiği konser-
de Istanbullu dinleyicilerle tanış-
tı. Piyanist Michel Dalberto'nun
Schumann'ın La minör konçer-
tosunu seslendirdiği konserde.
Debussy nin "Petite Sufte" ve Ber-
lioz'un "Fantastik Senfoni
rl
sinin
ardından bis parçası olarak da
Glinka'nın "Ruslan ve Ludmil-
la" operası uvertürünü dinledik.
Dutoit, şeflik kariyerine Avru-
pa'da başlamış. 1977 yılında
Montreal Orkestrası'na müzik
direktörü olmuş, NHK Tokyo Or-
kestrasfnda da aynı görevi sür-
dürüyor. Avrupa, Kuzey Ameri-
ka ve Japonya'da farklı gelenek-
lerden gelen orkestralarla çalış-
mayı ilginç buluyor.
" Farklı ekonomikvepolitikyö-
netimlere sahip orkestralaroldu-
ğu için orkestra üyelerinin tepki-
leri farklı oluyor. Ömeğin Ame-
rika'da piyasada ayakta durabil-
mek ya da en basitinden işinizi
yapabilmeniz için güçlü, hatta
sert olmak gerekiyor; yoksa sanat-
çüar çabuk kayboluyor. Japon-
ya'da ise kültür, u/Jaşmacı tavır
üzerine kurulu olduğu için birlik-
te çahşmak kolay laşıyor. Sadece
kültüıierindeki uyuşumdan duy-
duklan gurur bile orkestrayı ko-
lay idare edilebilir kılıyor. Avru-
pa'da iseaksine.orkestraların de-
mokratik yapıları çelişikgörüşle-
ri banndırabiliyor, bu da çoğu za-
man kişiler arasında zıtlaşmala-
ra yol açıyor. Bu durumda orkest-
ralan yönetmek zor ama heye-
can verici oluyor."
Charles Dutoit'nın bu sezon
Japonya'da vereceği konserler
arasında Ravel'ın 60. ölüm yıldönümü ile Messi-
aen'nın 90. doğum yıldönümü konserleri var. Ken-
disi Japonya'da Fransız bestecileri denildiğinde
akla ilk gelen isim. Tüm dünya da onu yüzyıl ba-
şında bestelenen Fransız \ e Rus eserlere getirdi-
ği yorum ile tanıyor.
Asya yolculuklan sırasında tanıdığı Doğu mü-
ziğini çekici bulmasına rağmen bu temalan kla-
sik müzik içinde duymak ona hoş gelmıyor. "Ar-
tık besteciler geleneksel müzikten, yüzvılın başın-
da olduğu gibi etkilenmiyorlar. Eserlerinde farklı
dokular. renkler ve şiir aktanlryor, fakat yöresel ez-
giler kullanmıyoriar. MüziktekietniközeUikleror-
taya çıkanhnıyor, folklorik tımlar yerine bestecinin
kişilik özeüikleri ön plana çıkıyor. Böylece kiasik
müzik, uluslararası kimliği-
ni koruyor. Bunun yanı sıra,
orkestralara yeni enstrüman-
lar, yüzy ıllardır bazı y öreler-
de kuDanılan müzik aletlerigi-
riyor."
Bu sezon yöneteceği çağ-
daş eserler arasında Akira
Ntshimura'nın, 1996'dabes-
teledıği bir orkestra suiti yer
alıyor. Kariyerinin başından
beri çağdaş eserlerin çalınma-
sı ve tanıtılmasına büyük
emek veriyor.
Bu da bizi bir başka konu-
ya getirdi: Kiasik müziğin
geleceği. Gittikçe yaşlanan
konser dinleyicisi, büyük plak
şirketlerinin kiasik müzik büt-
çelerini kısmalan. gençlerin
kiasik müziğe ilgi duymama-
sı. kapatılan orkestralar, dev-
redilen ya da gün geçtikçe
boşalan konser salonlan...
"Evet, bu tüm dfinyada günü-
müzün en önemli sorunu. El-
bette büyük kurumlar yüz-
\ ıllardır süregelen yönetim
biçimlerini zamanla değiştir-
mek zorunda kalacaklar.
Gençlerin bizim gibi müzik
dinlemelerini bekleyemeyiz.
Onlar çok hızlı bir diinyada
yaşıyoriar, daha az zamanla-
n var. Konsere gelip kalıplaş-
mış uvertür-konçerto-senfo-
ni dinleyeeeklerini düşünmek
onlan heyecanlandırmıyor.
Bizim eğmmimizdeki katı ku-
rallar yıkıldı, bunun da sırf
olumlu değiL biraz da olum-
suz yanlan olabileceğini görü-
yoruz şimdi, bu da çok nor-
maL Arük 'kültür" denilen şe-
yin büyük çoğunluğu bir to-
mar bilgi. Gençler ve çocuk-
lar bütün bu bilgilerle doldu-
ruhnuşlar, ama ne yazık ki bu
bilgileri özümseyecekzaman-
lan yok."
Charles Dutoit ise kendine
zaman ayırmayı seven biri.
Yemek yapmak, seyahat etmek onun için bir ge-
reksinim. Konser aralannda zaman buldukça ede-
biyat doktorası hazırlayan kjzının önerdiği kitap-
lan okuyor. Meraklı kişiliği sayesinde çevresinde
olup bitenlerle ilgileniyor ve dediğine göre hiç ca-
nı sıkılmıyor. belki sıkılmanın anlamını bile bil-
meyenlerden.
PORTRE/CHARLES
DUTOİT
1936 yılında Lozan'da doğdu.
Keman, viyola, *vurma sazlar,
beste ve şellık eğitimini Cenevre
ve Lozan konservaruvarlannda
tamamladı. 1976 yılından beri
Montreal Senfoni Orkestrası'nın
müzik direktörlüğünü yapan
Dutoit. orkestrayı kısa zamanda
dünyanın en iyilerinden biri
dururnuna getirerek büyük övgü
topladı. Dutoit. aynı zamanda
Fransa Ulusal Orkestrası'nın ve
NHK Tokyo Senfoni
Orkestrasrnm müzik direktörü.
1980 yılında Decca ile uzun
vadeli sözleşme imzalayan
Dutoit, Montreal SO ile birlikte
60 kayıt yapmış ve 37 uluslararası
Ödül kazanmıştır.
1983'te Covent Garden'da
başlayan opera şefliği, New York
Metropolitan Operası ve geçen
yıllarda Berlin. Deutsche Oper ile
sürmektedir. Piyasaya en çok
çıkan diskleri Şostakoviç'in
Beşinci ve Dokuzuncu
Senfonileri, Berliozun "Faust'un
Laneti" adlı eseri ve Carl OrfF'un
"Canntaa Burana^sıdır.
San Sebastian Ödiilü Chabpol'ün
• Kültür Servisi -
tspanya'da
düzenlenen45. San
Sebastian Film
Festivali'nin iki
büyük ödülünü usta
Fransız yönetmen
Ciaude Chabrol
kazandı. Başrollerini
Mıchael Serrault ve
Isabelle Huppert'in üstlendiği 'Rien Na Va Plus'
isimli son filmiyle Chabrol. en iyi film ve en iyi
yönetmen ödüllerinin sahıbi oldu. Çinli yönetmen
Zhang Yimou başkanlığındaki festival jünsı. en iyi
kadın oyuncu ödülünü Amerikalı yönetmen Alan
Rudolph'un "Afterglovv' adlı filmindeki rolüyle
Julie Christie'ye verirken en iyi erkek oyuncu
ödülünü ise Arjantinli yönetmen Adolfo
Aristaraın'in "Martin H' filmindeki rolüyle
Federico Luppi'ye verdi. Ingiliz yönetmen Willıam
Nicholson'ın 'Firelight' ve Irlandalı yönetmen
Paddy Breathnach'ın 'I vvent dovvn' isimli filmleri
ise jüri özel ödüllerinin sahipleri oldular.
KB Kulesi'nde biri mi var?
• Kültür Servisi-5. Uluslararası Istanbul Bienali
kapsamında Finlandiyali sanatçı Maarla
Wirkkala'nın gerçekleştireceği bir ışık enstalasyonu
ile Kız Kulesi 1 Ekim Çarşamba gecesi
ışıklandınlacak. 1995 yılında düzenlenen Istanbul
Bienali'nde Yerebatan Sanııcrnı zıyaret edenler,
suyun yüzeyıne yerleştirilmiş bir sandalye. iki çift
esİci ayakkabı ve onlan aydınlatan bir spot ışığından
oluşan biryapıtla karşılaştıklannda. sanatın günlük
yaşamm bir parçası olan sıradan nesneleri
beklenmedik bir şekilde şiirsel bir dılin aracı haline
dönüştürebilme gücüne tanık olmuşlardı. Maaria
VV'irkkala . 5. Uluslararası Istanbul Bienali"ne
katılarak bu kez Kız Kulesi'nde gerçekleştireceği
çalışmasıyla kentin büyülü şiirini ışıkla
yorumlayacak. Dünyanın çeşitli kentlerinde açık
alanlara yaptığı küçük müdahalelerle büyük etkiler
yaratan sanatçının Kız Kulesi'nde gerçekleştireceği
ışık enstalasyonu tüm şehir tarafından
izlenebilecek. Çalışma 1 Ekim-9 Kasım tarihleri
arasında her gece saat 19.00-05-00 arası
izlenebilecek.
Assos etkmliklerî Darphane'de
• Kültür Servisi -26-28 Evlül tanhlen arasında
düzenlenen Assos Festivali'ne katılan gruplardan
ikisi etkinliklerini. tarihi Darphane binalanna
taşıyor. Ingiltere'den gelen Tiyarro Emmets'in
yönetmeni Jonathan Stone'un çalışmalan
performans, dans, beden tiyarrosu ve müzik
öğelerini bir araya getiriyor. 'Emmets'. ingiltere'nin
turizm beldesi olan Cornvvall'da 'kannca' anlamına
geliyor ve turistler için kullanılıyor. Yann saat
18.00'de Istanbullu izleyicilerle buluşacak olan
Emmetsler seyahat ettiklerinde kim olduklannı
unuttunnak isterler ve dünya göriişleri, tanhleri,
kökenleri konusunda hiç ipucu vermezler. 2
Ekim'de saat 20.30"da izleyiciyle buluşacak olan
Avustralyalı topluluk Chapel of Change ise
kişiliklerin derinlıklerini araştırarak, kişinin
yaşamında var olan gizlerinin zamansız yankılannı
harekete geçirmeyi amaçlıyor.
Vıdale, Thilda ve Yaşar Kemal
çevirisiyle Türkçede
• Kültür Servisi - Adam
Yayınlan, ünlü Fransız yazar
Albert Vidale'nin en tanımış
yapıtı 'Ayışığı
Kuyumculan'nı Thilda ve
Yaşar Kemal "in ortak
çevirisiyle okurlara sunuyor.
Kitabı dünyanın önde gelen
yönetmenlerinden Roger
Vadim de sinemaya
aktarmıştı. Yoksul bir
Fransız köyünün kaba
gerçeklerinden. bir cinayet
çerçevesinde gelişen olaylardan yola çıkarak çarpıcı
bir şiirselliğin yakalandığı romanda ırgatlar.
sepetçiler. gezgin satıcılar, 'ayışığı ku>Timculan'
aracılığıyla Fransa'nın taşra yaşamı bütün insan
boyutlanyla gözler önüne seriliyor.
Nezih Danyal Berlin'de
• Kültür Servisi - Karikatürist Nezıh Danyal'ın.
Anadolu'nun kültürel simgeleriyle güncel ve
evrensel simgeleri buluşturduğu
'Globanatolization' adlı sergisi Berlin Türk Kültür
Merkezi sergi salonunda açıldı. 35 kankatürden
oluşan sergi, 21 Ekim tarihine kadar izlenebilecek.
Danyal, 2 Ekim günü de 'Türk Kankatür Sanatf
konulu bir söyleşi gerçekleştirecek.
'Globanatolization' sergisi 5 Kasım'da
Rotterdam'da Garanti Bankası sergi salonunda, 4
Aralık'ta da Paris'te Anadolu Kültür Merkezi'nde
ziyarete açılacak.
ÎTİİ mezunlanndan Brahms'a saygı
• Kültür Servisi-İTÜ Mezunlan Derneği. 1997-98
sezonu sosyal ve kültürel etkinlikleri kapsamında 2
Ekim perşembe günü saat 18.00'de İTÜ Mimarlık
Fakültesi Taşkışla 109 nolu salonda bir konser
düzenleyecek. Konserde tstanbul Quartet (yaylı
sazlar dörtlüsü), 100. ölüm yıldönümü nedeniyle
Brahms'ın 2 No'lu kuarteti ile Şostokoviç'in 8 nolu
kuartetini yorumlayacak.
Kemal Özer'in şiirleri
Danimanka'da yayımlandı
• Kültür Servisi - Kemal
Özer'in şiirlerinden yapılan
bir derleme, Murat Alpar ve
Erik Stinus'un çevirileriyle
Danimarka'da yayımlandı.
Çoğunluğu Özer'in
'Sınırlamıyor Beni Sevda'
ve 'Araya Giren Görüntüler'
adlı eserlerinden seçilmiş 38
şıirden oluşan 'Bakmakla
Görmek Arasında' isimli
kitap, Üçüncü Dünya
ülkelerinden çeviriler
yayımlayan Hjulet
Yayınevi'nin Sıcak Kitaplar
dizisinden çıktı. Danimarka basınından olumlu
eleştiriler alan Özer için, 'insanın içini ısıtan Türk';
şiirleri için 'daha geniş bir dünyaya yeni bir bakış'
gibi değerlenirmeler yapıldı.
'Sanatta Buluşma1
Nelli Sanat EvTnde
• Kültür Servisi - Resim ve Heykel Müzeleri
tarafından ilki Istanbul'da gerçekleştirilen 'Sanatta
Buluşma I, Uluslararası Sanat Etkinliği Sergisi',
gösterilen yoğun ilgi nedeniyle, 30 Eylül-8 Kasım
1997 tarihleri arasında Nelli Sanat Evi'nde
tekrarlanıyor. Etkinlik süresince, 15 yabancı ve 15
Türk sanatçı temmuz ayı içerisinde 15 gün boyunca
birlikte çalışıp eserler üretmişlerdi. Genelleşmesi
hedeflenen etkinlikte ortaya çıkan eserlerin, yakın
bir gelecekte kurulacak olan 'Çağdaş Sanat
Müzesi'ne aktanlması amaçlanıyor.
l.MKLLEM
BETRAGTt:
OG SE