07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 EYLÜL 1997 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER Cnma Namazları ve Köktendinci Siyaset PENCERE BAHİRM. ERÜRETEN T ürkıye Cumhuriyeti Ana- yasası'nın başlangıç bolü- münde, "„. Laiklik ilkesi- nin gereği olarak, kutsal din duygulannın,devletiş- lerine ve politikaya kesut- Kkle karışünlanıayacağı™'' prensibı ko- nulduktan sonra. 14. maddesınde, "Anayasada yer alanhakvehürriyetier- den hiçbirisi. ~ sosyal bir sınıfin, diğer sınıflar üzerinde,egemenliğini sağlamak veya diL, ırk, din ve mezhep avnmı ya- ratmak veya sair herhangj bir \oldan bu kavram ve görüşlere dayanan bir devlet düzeni kurmak amacı ile kullanı- lamavacağj..." 24. maddesınde ıse, "Herkes vicdan. dini inanç ve kanaat hümyetine sahipür. ... kimse, devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki te- meî düzenini kısmen de olsa, din kural- lanna dayandıramaz. Veya siyasi veya kişjsel çıkaryahut nüfuz sağlama ama- cıffleher ne suretfc olursa olsun dini ve- ya din duygulannı yahut dince kutsal sayüan şeykri istismar edemez ve kötü- ye kullanamaz" şeklinde koymuş oldu- ğu buyruklar, laık devlet kavranunın de- ğiştirilemez ve vazgeçılemez nıtelikle- rini açıklayan hükümlerdır. Her üç maddenin açık anlatımına gö- re, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın öngördüğü laiklik, din ve devlet işlen- nin kesin aynrru ıle birlikte, dıtı ve vic- dan özgürlüğünü kapsamakta. buna karşüık, din sömürûsü yolu ile kutsal din duygulannın politikaya kanştınl- Hukukçu masuu yasaklamaktadır. Bu yasak, her ortam ve her mekân için geçerlıdir. Atatûrkdevrimlerinin en önemli öğe- si olan laiklik, sıyasal atnaçladin sömü- rüsüne başlangıçtan beri karşıdır ve ön- lemini almışttr. Nıtekim daha 1925 yı- lında, dogudaki şeriatçı kalkışma üze- rine, 29.4.1920 tarih ve 2 sayıh Hıya- net-i Vataniye Yasası'nın 1. maddesin- de, 25.2.1925 tanhinde 556 sayıh yasa ile yapılan bir değışikhkle, dinin siya- set aracı olarak kullanılması kesinlikle yasaklanmış, 'Satanaihanefkapsamı- na ahnnuştır. Bu yasa 1991 tarihme ka- dar devrim yasalan arasında yürürlük- te kaldı. Aynca Türk Ceza Yasasfnın 163. maddesi de dinin siyaset aracı ola- rak kullanılması durumlannı çeşitli ce- zalarla yaptınmlara bağlamıştır. Ne ya- zıkki 1991 yılındaçıkanlan3713 sayı- lı Terörle Mücadele Yasası ile birlikte (yasanın 23. mad. a ve c fik.) yürûrlûk- ten kaldınldı. Bu suretle, anayasanın di- nin siyaset aracı olarak kullanılmasım yasaklayan hükmü, tamamen yaptırun- sız kaldı. Bu tarihten sonra da meydanı boşbu- lan şeriatçı köktendinciler, Türk dev- rimlerine ve onun ölûmsüz lideri olan Yüce Önder Atatürk'e ağır saldın ve hakaretlerinı yoğunlaştırdılar. Siyasal bir parti de bunun öncülüğünü üstlen- dı. Bu tehlikeli gidişe bir son verilmesi kaçınılmaz zorunluluktu. Sıvil toplum örgütlerinin duyarhhğma karşın siya- sal partilerimizin duyarsızlığı, sonunda Milli Güvenlik Kurulu'nda, bu kuru- lun, askeT kanadını oluşturan komutan- lann. 28 Şubat 1997 günlü toplantıda, irtıcayı önleme konulannda gereklı ted- birlerin ahnması için bir dizi önlemin karar altına ahnması sonucunu ortaya çıkardı.Bu kararlar, her ne kadar hükü- metin ıstifasında önemli rol oynadıysa da, Sekiz Yılhk Zorunlu Eğıüm Yasası dışındadevrimlerin korunmasım amaç- layan öbür öneriler hakkında henüz bır etkınlikoluşmadı. Oysa gerici eylemler. özellikle cuma namazlan sonrasında içeride şartlananbır grubun. çıkışta, sal- dırgan eylemlenni artnrarak sürdürme- si şeklinde artan bır hızla büyüyor. Bu olaylann daha fazla tırmanmaması ve toplumsal bir çatışmaya dönüşmemesı için ıvedilikle ele alınıp yasal önlemler- le sona erdirilmesi kaçıntlmaz hale gel- miştir. Bu gözlemler. önemli bir konu- nun da irdelenmesini gündeme getir- mektedir. Nıçin gencı ve bağnaz kesim, cuma namazından çıkışta bu eylemleri sergîlemektedirr> Çünkü cuma namaz- lan, cami içinde dinin sıyasete kanştı- nldığı, din sömürûsünün odaklandığı namazlardır. Hutbe adı altuıda mevcut düzene kar- şıt söylemler. ibadet için gelen halkın bir bölümünde olumsuz etki yaratmak- ta, çıkışta. bu etki alrında çeşitli saldı- nlar dizginlenememektedır. Din ile dev letin ve bunun sonucu ola- rak sıyasetin birlikte olduğu teokratik dönemlerden beri, camilerde cumahut- belennde din işleri kadardevlet işleri de konu olmakta idi. Bu tanhsel gehşım, bugünlere kadar bir örf olarak süregel- miş, denetimlerin etkisizleştiği dönem- lerde, hutbeler, devlet işlerinın eleştin- sine dönüşmüştür. Oysa laik bir devlette, cami içinde hiçbir şekılde dünya ve siyaseti ilgilen- diren ışlerin hutbe konusu yapılmama- sı gerekir. Hutbe, yalnızca dinsel öğüt- leri kapsamalıdır. Son zamanlarda eği- tımin sekız yıla çıkanlmasını protesto nitelığine bürünen, cuma çıkışı eylem- lerinin mantıksızhğını belirtmesi açı- sından, bır konunun özellikle altmı çi- zerek aktarmak istiyorum: Halifeliğinkaldınlması için 3.3.1924 tanhinde Urfa Milletvekili Şeyh Saflet Efendi ve elli üç arkadaşının verdıkleri önerge üzerine Millet Meclisi'nde ya- pılan uzun tartışmalar sırasmda, zama- nın Adalet Bakanı, aynı zamanda bır din uzmanı daolan SeyitBey, Meclıs tu- tanaklanna da geçen konuşmasında şöyle diyordu: "_ Efendiler, İslam di- ninde Allah ile kul arasına girecek bir araçyoktur. Bu bir İslam gerçeğidir. Ne şeyh, nemürşit, nemüçtehit, ne iman, ne debihnem kim asla aracıolamaz.~ Cu- ma namazı siyasi bir ibadettir. Bayram namazı da öykdir. Onun içindir ki bü- yük kentlerde ve kasabalarda kılınır. Köyterde kıunmaz. Hanefi mezhebüv de, köylerde kıhnancuma namazlansa- hih olmaz.... Hutbe siyasi, sosyaL ahlak- sal ve iktisadi konulan kapsar-. tslami- yet g^et yüce bir dindir. Eğram ve iler- lemeyiçoksever. Akudan,raantıktanbiç aynlmaz. Yeryüzünde İslam dini kadar özgûrtükçü ve gelişimci bir din yoktur— İslamiyet eğitim ile eşanlamlıdır. Bflge- likten ve cğitimden hiçbir zaman avrü- maz_." (*) Günümüzden yetmiş dört yıl önce- sinde kariyeri din uzmanı olan bir ada- let bakanınm samimı görüşlerini yansı- tan bu sözler, bugünün laik Türkiye- si'nde, bir yandan cuma namazlannın siyasal boyutunu anımsatırken, öte yan- dan tslamiyetin özü olan eğjtimm, bir siyasal namazdançıkanbirgrup tarafin- dan yadsınması akıl almaz bir çelişkiyi saptayarak şeriatın, cehaletle iç içeligi- ni sergiliyor. Irticanın ve köktendinci- liğin önlenmesi için anayasamızın 14. maddesinın buyurduğu, "Önlemkr ve yaptınmlar yasa ile düzenknir" şeklın- deki buyruğuna uyularak kaldınlan 163. maddebenzeri ve dahaaynntıh ya- saklan içeren ceza yaptınmlannın bir an önce yaşama geçirilmesini zorunlu kıhyor.Diğer yandan Diyanet İşleri ile ilgili dûzenlemelenn de yeni baştan ele alınarak bu konulardakı başıboşlugun önlenmesi ve iyi birdenetim sağlanma- sı, köktendinci odaklann etkısızleştinl- mesi ve bir siyasal partinin araçlan du- rumundan kurtanlması, ilk öncelikli iş- ler olarak ortaya çıkıyor. Buna paralel olarak siyasal amaçlı, sözde dinsel yayınlann her türünün, anayasa doğrultusuna çekihnesi için ge- rekli yaptınmlann etkin şekilde uygu- lanması. demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyeti'nin yaşamsal sorunu ola- rak öncelik ta^ıyor. (*) Türk Parlamento Tarihi, Cilt: 1 sa.-335-337 Ayna... 'Umutsuz Vaka' MUHSİNE HELİMOĞLU YAVUZ AiJL JL.1 lan araştırmalanm sonucu derledi- ğım yüzlerce efsaneyı ıncelediğim- de gördüm ki bu efsanelerden bazı- lanna konu olan "ZiyareÜer,Mezar- lar, Türbeler" günümüzde bıle sayı- . lan azımsanamayacak bır ziyaretçi kitlesinı kendilerine çekmekteler. 21. yüzyıla üç kala. ülkemizde bazı ınsanlanmız hâlâ zıyaretkîden, türbelerden dilek dileyip sorun- lannın çözülmesi konusunda medet umuyorlarsa bu ayıp bize yetmeli ve bu olgu bizı acı acı düşündür- mehdir. Bu konuda, sevgili Aziz Nesin "'Diyarbakır E6»- neleri" adh kitabım için yazdığı değerlendirme ya- zısınm bır bölümünde şöyle dıyor. "Muhsine HeB- moğlu YaNiız'un kitabındaki. büyük bir emekie der- leyip inceledi^ sö\lenceler, bugünkü işlevlerrvie, ya- ni geryektikkrine inanıiarak hâlâ kullanılmalanyla, çağdaş uygariığa %-anşunLD engelle\en kültür ürûn- İerimi/dir. Bugünontarm hâlâişlevsd nlmalan dabu söykncelerin yaraüklığı zamanki halkın umarsıztak- lanmn, bugün hâlâ sürmekte olmasındandır. Bütün bu söytenceler, işlevsel olarak günümüzde hiçbir de- ğer taşunaz. taşırnamahdır. Ama. buna karşıhk onlar bizim tarihseL, küKürel kalıtlanmızdır. Onlan derie- mek.saptamakvekorumakgerekir, amakuHanmak, hayur_" Umarsızlıktan kaynaklanan bır ınanca dayanılarak gerçekleştirilen bu uygulamalardan bırisıni, ben çok çarpıcı bır şekilde yaşadım. Güneydoğu'daki alan araştırmalarnTi sırasında, soğukça bir günde "Ha- nPnin Ankaris Çeşmesrnde, yüzü acı içinde bır ka- duı, çınlçıplak soyduğu hasta bebeğıni soğuk suyun altında bağırta bağırtayıkıyordu. (Çünkü, inanç ko- nusu olan efsaneye göre, cuma günleri güneşin do- ğuş ve batış saatlerinde, hastalar bu çeşmede yıka- nırlarsa iyileşiyorlarmış.) Soğuktan morarmış. çe- neleri titreyen bebeğin bu hahni görünce, hiç önünü sonunu, nedenini niçinini düşünmeden, kendımi be- beğin üstüne atıp kadına da "Neyaptv'orsun,çocuğu soğuktan öldüreceksin, hiçbu havadavebu soğuk su- daçocuk\ıkanır mı" dıye bağırmaya ba>ladım. K.a- dın önce durdu, sonra acı ve ofkeyle >aızüme baka- rak ''Sen ne diyorsun be hanmı.' Doktor bulduk da gttmedik mL üaç bulduk da içmedik mi? Görüyor- sun i.'jte. çocuğum çokhasta, elimizde öHiyor. çaresiz- likten bir de bunu dencyelim dtdik: başka ne vapa- caknk ki? Hadi çekil ba>ınıdan. gjt işine, benim der- dim zaten bana yeter, bir de seninle uğraşma\^\ım" dedı ve büyük bir umarsızhkla, soğuktan morarmış bebegini yıkama ışıni sürdürdü. Yüzüme bir tokat gıbi men ve çıplak gerçeğin ta kendısinı en yalm, en çarpıcı bıçirie yansıtan bu çığlık gibı yakıcı ve ürpertıci sözler Karşısında. ko- lum kanadım kmldı ve donakaldım. Utanç, acı. umarsızlık duygulannın hepsıni kuşanıp oradan ay- nldım. Ama, ashnda ben oradan hıç aynlmadım, ayakla- nm hep gen geri gitti. Şimdi de aradan geçen bunca yıla karşm, dünyanm çok gehşmiş herhangi bir ken- tinde pml pınl ışıklı meydanlannda uçarcasma yü- rürken, bu olay aklıma gelince -kı çok sık gelır- bir- den hüzünle dururum ve yüreğımın ayaklan gen ge- ri giderek beni yeniden o yöreye götürür. ışte insanlar, çok umarsız kalıp umutsuzluğa düş- tükleri zaman, bu zıyaretlere, türbelere gıdiyorlar, adak adayıp dılek diliyorlar. Ilgi çoğalınca giderek bu ziyaretler de kendi aralannda ihtisaslaş.mışlarr '. Orneğin çocuğu olmayanlann gittikleri zıyaretlerle sıtmalılann, sanlık olanlann, saralılann, ruh hasta- lanmn gittikleri ziyaretlerhep ayn ayn. Kimilen ıse tüm dileklen kabul ediyorlar. Orneğin Erganı"deki "Dedüğü Baba Ziyareti*'ne gidenlef, yatırdan ne ıs- tiyorlarsa onun resmini, çöple mezann toprağına çi- zerler. Ev isteyenler ev, araba isteyenler araba resmi çizerler. Bebek isteyenler de bebek resmı. Son günlerde televizyon ekranlannda, üzüntüden "göderinin feri" kaçmış, akça pakça bir hanımın, başmda kenan ıgne oyalı beyaz bir namaz beziyle. o ziyaret senın. bu türbe benim demeden, umarsız umarsızdolaşıp durduğunu ve ellerinı ''havaya" açıp kıpır kıpır dudaklanyla bir şe\ier diledığıni görün- ce, işte tüm bunlan anımsadım ve onlardan ne bek- ler ki dıye düşündüm. Gerçi yukanda da belirttiğim gibi. umutsuz ve umarsız insanlar, son bir umar ara- mak için bu ziyaretlere giderler. Ama, ben doktora- sını efsaneler ve masallar üzenne yapmış bır "dok- tor" olarak derim kı, böylesıne "umutsuz bir vaka" yatırlan da aşar.. * Dıvarbakr Effaneleri, Muhsine Helimoğlu Ya- vuz, Doruk Yav, 2. baskı, Ankara 1993, s. 520 Geçenlerde (8 Eylül 1997) bir gazetemizde (Ra- dikal) Rahibe Teresa üzerine (VVashington Post'tan aktarılmış) bir yazıyı okurken şu satııiann altını çizrrnştim: "Rfhibe, medyanın yarattığı bir ki- şilik olmadı hiçbir zaman. Teresa, tüm dünya için çözülmesi zor bir bulmacagibiydi. Onun 1974'te~ ki bir röportajda yer alan şu sözleri tüm dünyanm aklını kanştırmaya yetiyordu: 'Her insandaTann'yı görüyonjm.' " Yazıyı okurken bu satııiann altını çizmek gereği- ni neden duydum?.. • Karşıdevrimci der ki: "1923 Devrimi bizim toplumun geçmiş kültürüy- le bağiannı kopardı." Gerçekrni?.. Düşünelim... Ingiliz için Şekspir neyse, bizim içan Yunus Em- re o değerdedır; ikisi üzerine de tartışma sürüyor. Ne zaman yaşadılar?.. Gerçekten yaşadılar mı?.. Ikisinin hayatı giz perdesi altındadır; ikisi de top- lumlannı etkilemişlerdir; ama, ne zaman?.. Şekspir'den üç yüzyıi önce Anadolu'nun alaca- sında bir yıldız gibi parlayan Yunus Emre'nin ışığı- nı Türkiye ancak Osmanlı'yı devirdikten sonra Cumhuriyet devrimiyie yakalayabikji; Burhan Top- rak ile Fuat Köprülü şairimizi bilimsel yöntemler- le bize tanıttılar. Peki, Yunus'u okuyan kişi Rahibe Teresa'nın "Her insanda Tann'yı görijyonım" sözüne şaşıra- bilir mi?.. Anadolu tasavvufu, Aleviliği, Bektaşiliği bu fel- sefe üzerine yükselmiyor mu?.. "Aynaya baktım yüzüme Ali göründü gözüme.." • Ama siz şu işe bakın ki Amerikalı gazeteciye gö- re Rahibe Teresa "Her insanda Tann'yı görüyo- rum" deyince tüm dünyanm aklı kanşmış... Yokcanım... Ancak Alevilik-Bektaşilik coğrafyasını yeryüzü atlasından çıkardınız mı bu söz yerine oturur. Cumhuriyet devrimi 'Aydınlanma'nm ışığında toplumca bilinçlenmedir; biz bu güzelliği 'devlet- te Sünni egemenliği 'yle gölgeledik; laiklik düş- manlığı, Anadolu'da mezhep kavgasının ürünüdür. Geçmiş kültürümüzle gerçek bağlarımız da 1923'ten sonra kuruldu. Yunus ne diyor: Benı bende demen bende değilim Bir ben vardır bende benden içeri Teresa'nın içindeki ben, Rahibe'yi "her insanda Tann'yı görecek" insanlık sevgisine eriştirmişti; Anadolu insanı bu duyguyu geçmişten değerti bir miras gibi yüreğine işlemiştir. Peki, bu kavga ve düşmanlık neden?.. O zaman Yunus'un deyişini tersine çevirmek gerekmez mi: "Bir sen vardır sende senden dışan." DostJuğun, sevginin, kardeşlığin yasası, 'bizbize olmak' değil midir?.. *Aİ* hayatında yeni bir dönem başlıyor. Bugüne kadar zevkle ızlediğiniz CINE5'e, onun kadar eğlencelı ıkı kardeş geliyor. Düryanın sporunu ayağınıza getiren SuperSport. Ve çocuklar için 'maximum' e|lence kaynağı MAXI TV. Bu üç muh-teşem kanalı evinize getiren sihirli dekodennizin adı da değışıyor: O ştmdı MULTICANAL! Hemen arayın: (0212) 225 55 55 SuperSport ve MAXI TV yaymlarını ızlemek ıçın uydu altcılarınızı Turksat 1 C 11683 500 Mh2 dıkey polarızasyona ayarlamanız gerekmektedır MULTICANAL K A N A L L A R I N K A N A L I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle