Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
15 EYLÜL 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYC
Â
EKONOMI
BMraporunagöre, dünya 1929 global ekonomik krizine benzer bir krizle karşılaşabilir
Globafleşme yoksuOuğıı artbrdı
Kışın Vestino
rüzgân esecek
Haber Merkezi-Tiim
giyim markalannı geride
bırakacağı iddiasıyla kış
sezonuna gıren Vestino,
97,98 Sonbahar-Kjş kreas-
yonunu önceki gün Swis-
sotel 'de gerçekleştirilen bir
defıleyle tanıttı. Gecede bir
konuşma yapan Şahınler
Holding Yönetimi fCurulu
Başkanı Kemal Şahin,
2000'li yıllarda dünyanın
ilk sıralannda yer alacak-
lannı söyledi.
YenilObinlikler
tedavülde
ANKARA (AA) - Hazı-
ne'ye bağlı Darphane ve
Damga Matbaası Genel Mü-
dûrlüğii'nce, bugün. 10 bin
liralık madeni paralann "in-
cesi" tedavüle çıkanlacak.
Yeni paralar. hafen tedavül-
de bulunan on bin liralık ma-
deni paralarla birlikte dola-
şımda olacak. Yeni madeni
10 bin lıralıklann ön yüzün-
de Ay-Yıldız, karanfıl, teda-
vril degen (10 bin lıra), bas-
kı yılı yer alırken. arka yü-
zünde "TürkiyeCuınhuriye-
ti~ yazısı ıle Atatürkrölyefi
bulunuyor.
Otomotivde
istihdam
patlaması
İZMİR (AA) - Izmir'de
kurulu otomotn yan sanayı-
ine yönelık üretim yapan ve
aralannda BMC'nın de bu-
lunduğu bırçok fabnkanın,
özellikle kalifiye ejeman
bulmada sıkıntı yaşadığı bil-
dınldi. Sektörde örgütlü
Türk Metal Sendikası İzmir
Şube Başkanı YıhnazTuran,
son aylarda otomobil yan sa-
nayiinde yaşanan hareketli-
lık'^onycu fabrikalann. i§çi
sayjsını arftrrdığına işaret
ederekTlzmır'de 7 fabrikada-
ki işçi sayısında yüzde 100'ü
aşan artış olduğunu belırtti.
• Raporda, Türkiye'de en zengin yüzde 20'lik kesimin
milli gelirden aldığı pay düşme trendindeyken, orta ve
yoksul kesimin toplam milli gelirden aldığı payın artış
eğilimine girdiği belirtildi.
NEW YORK - ANKARA (AA) - Bir-
leşmış Milletler Ticaret ve Kalkınma
Konferansı'nın (UNCTAD), 1997 Tica-
ret ve Kalkınma Raporu'na göre, Tür-
kiye'de toplumun yüzde 20'lik kesimı,
toplam gelirin yûzde 50'sini alıyor.
Bugün dünya başkentlerinde eşza-
manlı olarak düzenlenecek basın top-
lantılanyla açıklanacak UNCTAD 1997
Ticaret ve Kalkınma Raporu'ndan der-
lenen bilgiye göre. Türkiye'de gelirada-
letsizliği bulunmasına karşın. toplum-
daki gelir gruplan arasındaki aşın fark-
lıhklar azalmaya başladı.
Rapora göre, Türkiye'de toplumun
yüzde 20'lik kesiminin toplam milli ge-
lirden aldığı pay düşme trendi içınde.
Buna karşın, toplumun orta ve yoksul
kesiminin toplam milli gelirden aldığı
pay ise artış eğilıminde bulunuyor.
Rapora göre. 1990'larda dünya ülke-
lerinin birbiriyle bütünleşerek, toplum-
lararası farklann azaltılması amacıyla
başlayan globalleşme, dünyaya pek fay-
da getirmedi.
Globalleşme ile birlikte dünya gene-
linde büyüme düşerken, gelir adaletsiz-
liği artış gösterdi.
Raporda. globalleşmenin bu trend
içinde devam etmesi durumunda, dün-
yanın yeniden 1929 global ekonomik
knzine benzer bir kriz ile karşı karşıya
kalabileceği uyansında bulunuldu.
Raporda globalleşmenin 7 olumsuz-
luğu bulunduğuna dikkat çekilerek. bu
olumsuzluklar şöyle sıralandı:
" Dünya ekonomisi çok yavaş büyüyor,
bunun sonucu da global yoksulluk gide-
rilemiyor. Kuzey ile Güney yanmküre
arasındaki gelir dağüımı farkı gittikçe
açılıvor. Orta direğin gelir durumu her
ülkede gittikçe bozulmaya başladL Dün-
ya genelinde, rant gclirleri büyümeyi ve
istibdamı sağtayıcı reel yaünmlann ya-
pılmasını önlüyor. Üretim faktörü ola-
rak sermaye, emeğe oranla daha çok pay
alıyor. İstihdam yapısının bozulmasıyla,
iş güveneesi tehdit altına giriyor. Ccret
düzeyleri arasındaki eşrtsizükler artrvor."
Raporda globalleşmenin aksayan
yönlerinin giderilmesi durumunda dün-
ya refahma olumlu katkıda bulunulabi-
leceği vıırgulandı.
UNCTAD raporunda, "ekonomide B-
beralleşmenin önemli olduğu, fakat hız-
b liberaUeşmenin gelir dağılımını bozdu-
ğu" belırtilerek, bu sorunlan çözmek
için yapılması gerekenler şöyle sıralan-
dı:
"LiberaUeşme yavaş bir şekilde ger-
çekleştirilmeli ve tüm toplum grup-
Lannın gözetiendiği adil bir kalkın-
manının sağlanması gerekiyor. Üretime
yönelik olmayan rant sektörünü teşvik e-
den politikalar yerine, reel üretim sek-
törünü teşvik edici politikalar uygulan-
malı. L Ikeler, özellikle ve sadece
mukayeseli üstünlüğe sahip olduklan
alanlarda liberalleşmeyi yoğun olarak
uvgulamalı." Türkiye'de en yoksul yüzde 20'lik kesimin milli gelirden aldığı pay yükselme eğUiminde.
Maliye Bakanı Zekeriya Temizel açıkladı
'Vergi oranları düşecek'
FtLİZGÜMÜŞ
ERZURLTV1-Maliye Bakanı ZekeriyaTe-
mizeL gelir. kurumlar ve katma değer vergı-
lennde ındınme gidileceğini açıkladı. Bakan
Temizel, "Vergi yasalanmızdaki oranlar en
dürüst yurttaşımızı vergi kaçırmaya teşvik
edecek kadar yüksektir. Vergi oranlan yük-
sekse vergi tahsilaö azahr. Tüm vergi mükrf-
leflerimizin vergioranlannı indirmek suretiy-
le vergi kaçakçısı konumundan çıkararak
devlete aynı hasılavı sağtamak mümkündür"
dedı. Temizel, devletın yurttaşıyla davalı ol-
masını engellemek için de kendi bakanlıkla-
n bünyesinde haksız yere açılmış davalan
geri çekeceklerini bildirdi.
Maliye Bakanı Temizel, dün Erzurum'da,
ilin 1996 yılı vergi rekortmenleTİ ödül töre-
ninde yaptığı konuşmada, vergi sistemi ko-
nusunda iş dünyasıyla aynı dili konuştu. Te-
mizel "Türk vergi sistemi Türkiye'nin gelir
dağılımına olumlu etkilerde bulunacak bir
yapna kav uşturulmahdır. H ükümet bu konu-
daki olanaklann tamamını sağlama konıı-
sunda çok yogun çalışmalar yürürüyor. Dev-
let ilıtiyacı olan karvnağı ya borçlanıyor ya da
para basıyor. Enflasyon yükseüyor. Bu neden-
le mutiaka bir vergi reformu vapdmabdır" di-
ye konuştu.
Temizel şunlan söyledi: "Yurttaşımızla
da\a sayımız 300 bin dolayında. Bu davalar-
dan yüzde 55-70'ini devlet ka> bediyor. Mali-
ye Bakanlığı olarak ilk aşamada şimdiye ka-
dar süreklilik kazanmış olan \lali\e Bakan-
hğı"nın haksız olduğu bütün da\alardan vaz-
geçeceğiz.'1
Bakan Temizel, son olarak çıkanlan ver-
ginin taksitlendirilmesi uygulamasını, "yurt-
taşla devlet arasındaki banşın sağlanmasın-
da önemli bir adım olarak" nıteledı.
Çoğunluğu üç kişiye bakıyor ve sürekli borçlanıyor
Işsizden sonra emekli geliyor
İZMİR (AA) - Devrimci İşçi Sendikala-
n Konfederasyonu'na (DİSK) bağlı Tüm
Emekliler Sendikası' nın (EMEKÜ-SEN),
12 şehirdeki 718 emekli üzerinde yaptığı
ankete göre emeklilerin yüzde 3.3'ü tasar-
ruf yapabıliyor, yüzde 32.7'si ise sürekli
borçlanıyor.
EMEKLt-SEN Genel Başkanı İbrahim
Şahin, Türkiye'de sayılan 5 milyonu bulan
emeklilerin, işsizlerden sonra en zor du-
rumdaki kesim olduğunu söyledi. Gazi
Üniversitesi IlBF tktısat Bölümü Öğretim
Üyesi Prof. Dr. Mustafa Altıntaş. denekle-
rinin önemli bölümünü 51 -60 yaş dilimınin
oluşturduğunu belirterek "Bn buJgularla,
Türtdye'ıün 'Genç Emekliler Cennetı' ot-
duğuna ilişkin savın geçerli olmadığı ortava
çıkn" diye konuştu.
Emeklilik yaşının yeterliliğini ölçmek
için yöneltılen soruya, kadın ve erkek de-
neklerin yüzde 75'inin, "emekKlik yaşuun
bugünkü biçimi ile konınması1
' yönünde
yanıt verdiğini bildiren Prof. Dr. Altıntaş,
emeklilerin yüzde 67'sınm, tüm sosyal gü-
venlik kuruluşlannın birleştinlmesinden
yana olduğunu kaydetti. Prof. Dr. Mustafa
Altıntaş, emeklilerin yüzde 15.2'sinin ken-
dileri ile birlikte tek kişiye, yüzde 23.9'u-
nun 2 kişiye, yüzde 23.5'inin 3 kişiye, yüz-
de 19'unun 4 kişiye, yüzde 10.7'sinin 5 ki-
şiye, yüzde 7.7'sinin ise 5 kışiden fazla ki-
şiye bakmak durumunda olduğunun ortaya
çıktığını sövledi.
1996 yılı içinde aldıkları emekli maaşı-
nın sorgulandığı böTütad&ise yüzde 40:5 'lik
bölüm, 15 milyon lira aylık aldığını, yüzde
24'lük kesim ise 20 milyon lira ve üzerin-
de paranın eline geçtiğini belirtmiş.
DÜNYA EKONOMİStNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA
Geçen perşembe gü-
nü yapılan referandum-
da iskoçya halkı, ayn bir
partamentoya ve bu par-
lamentonun vergi koyma
hakkına sırasıyta yüzde
74 ve yüzde 63.5 çogun-
lukla evet dedi. Böylece,
İskoçya, 1707'den bu
yana ilk defa İngilte-
re'den ayn bir parlamen-
toya sahip olma hakkını
elde ediyor ve İskoçya
Ulusal Partisi nin lıderi
Alex Salmond'un söz-
leriyle "tam bağımsızlık
yolunda ilk adımı atıyor-
du." Ancak halkın ilgisi
bu olayın "anlamı ve
önemine" uygun bir dü-
zeyde değıl!
Katılım düşüktü,
ilgi de...
Referanduma katılım
yüzde 60 olurken, iskoç-
ya'nın en büyük kenti
Glasgovv'da bu oran
yüzde 51 'e kadar düştü.
Abardeen ve Dundee
gibi kentlerde de benzer
bir durum söz konusuy-
du. Diana'nın ölümü re-
feranduma olan ilgiyi da-
ğıttı desek... Ama ilgi da-
ha önce de düşüktü. Bir-
çok gözlemcıye göre
halk, bu pariamentonun,
yaşamlannda önemli bir
fark yaratacak kadar ge-
niş yetkilere sahip olma-
dığını ve bu yüzden de
bir işe yaramayacağını
düşünüyor.
Diğer taraftan, "evet"
oyu büyük sanayi mer-
kezlerinde, diğer bölge-
lerden daha yüksekti ve
hatta, bu tür 12 merkez-
den 5 tanesinde yüzde
80'in üstüne çıktı. Nüfus
yoğunluğunun düşük ol-
duğu kırsal bölgelerde
her iki "evet" oyu da ge-
nel ortalamanın çok al-
tında kaldı. Bu ilginç bir
durum. Çünkü gelenek-
sel ilişkilerin. iskoçya
özelinde hâlâ "klan"
bağlarının egemen oldu-
ğu kırsal bölgelerde ulu-
sal kimliğin daha güçlü
olması beklenirdi.
Halbuki buralan, ba-
ğımsızlığa en az ilgi gös-
teren bölgeler oldular.
Bu ilginçliğin arkasında,
referandum sürecinde,
sınıfsal kimliklerin en az
ulusal kimlikler kadar
önemli rol oynamış ol-
ması yatıyor.
Birleşik Krallığın en
yoksul ve işsizlik oranı
en yüksek olan bölgele-
ri Iskoçya'da. Bunun
baş sorumlusu 18 yıllık
Muhafazakâr Parti hü-
kümetlerınin neo-liberal
politikaları. Glasgow'un
nüfusunun yüzde 34'ü
resmen yoksulluk sınırı
altında yaşıyor. Ortala-
ma işsizlik yüzde 13 ve
erkek nüfus arasında
yüzde 19'u geçiyor. An-
cak Muhafazakâr Par-
ti'nin mali kesintilerini
uygulamayı kabul eden
İşçi Partili belediyelerin
de işsizliğin bu kadar
yüksek olmasmda
önemli sorumlulukları
var.
Her şeye rağmen ge-
nel seçimlerde işçilerin
ve emekçilerin çoğunlu-
ğu oylannı İskoçya Ulu-
sal Partisi'ne değil, hep
İşçi Partisi'ne verdiler.
Muhafazakârtar ise ge-
çen 18 yıl içinde bölge-
den tümüyle süpürülüp
atıldılar. Son seçimlerde
muhafazakârlan terk e-
den oylann ezici çoğun-
luğu İşçi Partisi'ne gitti,
Ulusal Parti'ye değil.
Bu evrimci bir şekilde
aynlma süreci (devoluti-
on) ve bağımsız parla-
mentotalebi, 1960'larda
gündeme geldiğinden
bu yana, hep güçlü bir
sınıfsal özellik taşıdı.
Geçen sene New Sta-
tesmen birçok Iskoç si-
yasetçiye bağımsız par-
lamentodan ne bekle-
diklerini sorduğunda, bir
İşçi Partisi belediye
meclis üyesi "Iskoç Par-
lamentosu'nun hemen
asgari saat ücretini 6
sterlin yapmasını, hafta-
lık çalışma süresini 35
saate indirmesini ve Tri-
dentgibi nükleersilahla-
nn bölgeden çıkarılma-
sına karar vermesini"
beklediğini söyledi. Mu-
hafazakâr hükümetin İs-
koçya müsteşan Michel
Forsyth'in tepkisi ise
Iskoçya'da Referandum
Iskoçya'da yapılan referendumla tam bağımsızlıkta ilk adım atıldı.
"İşçi Partisi'nin ekose
vergisi, Iskoçya'nınzen-
ginlik yaratan kesimleri-
ni kanatarak kansızlıktan
öldürecek" şeklindeydi.
Halkın, özellikle emek-
çilerin büyük bir kısmı,
kendi bölgelerinden, ta-
nıdıklan ve yerel talepler
temelinde seçilen tem-
silcilerden oluşan bir
pariamentonun daha
demokratik olacağını
düşünüyorlardı.
Buna karşılık işveren
kuruluşlannın temsilcile-
ri ise, ıskoç ulusundan
olmalarına rağmen, hem
parlamentoya hem de
bunun vergi koyma yet-
kisine kesinlikle karşı çı-
kıyorlar. Bahane her za-
manki gibi uluslararası
rekabet, küreselleşme,
çokuluslu şirketlerın böl-
geyi terk etmesi vb. Ko-
yun can derdinde kasap
mal...
İş çevreleri iskoç işçi-
lerinin ücretlerinin, Por-
tekizli, Yunanlı, Kuzey
Afrikalı vb. işçilerle re-
kabet edecek kadar dü-
şük bir düzeyde kalma-
sını ve yerel kamu har-
camalan için kendilerin-
den yeni vergilerin alın-
mamasını istiyorlar.
Tony Blair ve İşçi
Partisi...
işçi Partisi, Liberal
Parti ve İskoçya Ulusal
Partisi'yle birlikte. Is-
koçya'nın vergi koyma
yetkisi olan bağımsız bir
parlamentoya sahip ol-
ması için kampanyasür-
dürdü. İşçi Partisi ve Lı-
beral Parti, bu yeni par-
iamentonun, Birleşik
Krallığın biıiiğini güçlen-
direceğine ınanıyoriar. I-
UP ise bu pariamento-
nun tam bağımsızlık yo-
lunda ilk önemli adım ol-
duğuna inanıyor. Muha-
fazakâr parti de IUP gi-
bi düşündüğü için refa-
randumda hem bağım-
sız parlamentoya hem
de vergi yetkisine sahip
parlamentoya karşı bir
tutum aldı. Siyasi tarafla-
nn bu şekilde belirienmiş
olmasına rağmen, refe-
randumdan sonra, biraz
da yukardan bakan bir
ifadeyle "Aferin İskoçya"
sözleriyle memnuniyetini
ıfade eden Tony Blair ve
"Yeni İşçi Partisinin" sa-
mimiyetine inanmak ol-
dukça zor.
İşçi Partisi, Iskoç-
ya'nın bağımsızlık isteği-
ne başından beri, esas
olarak iskoç Ulusal Par-
tisi'nin oylannı çalmak
perspektifinden yanaştı
ve birçok diğer konuda
olduğu gibi, bu konuda
da muhafazakâr orta sı-
nıfın istekleri doğrultu-
sunda, sürekli taviz ver-
di ve tutum değiştirdi.
Tony Blair'den önceki
parti lideri John Smith,
ilk İşçi Partisi hükümeti-
nin bir İskoç Parlamen-
tosu kurulmasına izin ve-
ren yasaları hemen çıka-
racağına söz vermişti.
Muhafazakâriardan ve iş
çevrelerinden gelen iti-
razları göz önüne alan
Tony Blair, bu konumu
hemen terk etti ve refe-
randum önerisini benım-
sedi. Bu da yetmemiş
olacak ki Blair, başlan-
gıçta iki referandum
planladı. Eğer iskoç hal-
kı, parlamentoya ve ver-
gi hakkına evet derse bu
hakkın kullanılıp kullanıl-
mamasına ilişkin bir ikin-
ci referandum daha ola-
caktı. Ancak, İşçi Parti-
si'nin bu tutumu alay ko-
nusu olmaya başlayınca
ikinci referandumdan
vazgeçildi.
İşçi Partisi, referandu-
mu desteklemekle birlik-
te, kampanyasını bu eği-
lime uygun bir şekilde ve
The Economist'in tes-
pit ettıği gibi, bu yeni
pariamento eğer geçer-
seelini kolunu bağlamak
için, "Yeni vergiyok" slo-
ganıyla sürdürdü.
Diğer taraftan, bu par-
lamentoda en azından
gelecek dönemde İşçi
Partisi'nin egemen ola-
cağı kesin. Buna ek ola-
rak birçok gözlemci,
Tony Blair'in işçi Parti-
si'nin iskoçya kesimini
tam bir "temizlik" yapa-
rak "evet efendimcilen"
kilit noktalara koyduğu-
nu söylüyoriar. Özetle bu
pariamento uzun süre
için pek biryetkiye sahip
olmayacak ve işçi Parti-
si'nin tam kontrolü altın-
da kalacak.
Demokrasi ve
referandum
Önce Iskoçya'da mu-
halefetin ulusal olduğu
kadar, belki de daha çok
sınıfsal temelde şekillen-
diğini, sonra da paria-
mentonun, gerçekte pek
bir yetkisinin olmayaca-
ğını tespit edince, "8u
referandumun önemi
nedir?" diye sorulabilir.
Birincisi, referandumun
yapılması ve evet oyu-
nun kazanması, salt de-
mokrasi vetercih sorunu
açısından önemliydi.
Eğer halkın çoğunluğu
kendi parlamentolannı
istiyorsa bunu almaları
en doğal demokratik
haklandır. Ikincisi, yerel
olarak seçilmiş ve halka
yakın temsilcileri denet-
lemek, Londra'daki ve
Birleşik Krallığın genel
sorunlarını öne çıkaran
bir parlamentoyu denet-
lemekten (örneğin ço-
ğunluğu sağlayarak ver-
gi koymak) daha kolay-
dır. İngiltere'de de emek-
ten yana partiler ve grup-
lar, iskoç emekçilerine
çok sınırlı düzeyde de ol-
sa biraz daha demokra-
si getirecek olduğu için,
iskoçların kendi paria-
mentolannı ve vergi koy-
ma hakkını desteklediler.
Üçüncüsü Avrupa'da
birçok bölge, Kuzey
Italya, Katalonya, Fele-
menkler ve dünyanın
birçok bölgesinde ulu-
sal/etnik azınlıklar, mer-
kezi hükümetlerden, ida-
ri otonomiden bağımsız-
lığa kadar uzanan birçok
istekte bulunuyoriar. Bu
yüzden İskoçya ve Ingil-
tere arasındaki bu yeni
ilişkinin geleceği, her iki
ülkenin ortak bir pazara,
hatta ekonomıye sahip
olduğu da düşünüldü-
ğünde, özellikle büyük
öneme sahip.
İstinye'den
En Taze
Haberler
Borsacı'da
B
HHFTALIK EKONOMI DEBGIS
orsacı
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
Bataklığın
Çiçekleri
Türkiye'de kimi güzellikleryaratılıyor. Kültür
ve sanat etkinlikleri sergileniyor; her şeye kar-
şın, dergiler, kitaplaryayımlanıyor; sinema ya-
prtları üretiliyor. Ülkeyi ayakta tutan ve yann-
lara taşıyacak olan bu güzelliklerdir.
Bu tür olumlu girişimlerden biri, bu haftanın
sonunda, 18-20 Eylül günleri yapılacak olan
ODTÜ Ekonomi Kongresi'dir.
Ülkemizin değişik üniversitelerinden ve
ABD'den Hindistan'a uzanan çok sayıda ülke-
den, 200'ün üzerinde bilim adamının katılaca-
ğı kongrede, 50 dolayında oturum yapılıyor.
Kongrede, tanm, bilim veteknoloji, sanayi, iş-
gücü ve ücretler, ekonomik büyüme, parasal
konular, dış ticaret, küreselleşme, gümrük bir-
liği, özelleştirme, ekonometri ve ekonomik
modelleme konulannda bildiriler sunulacak ve
tartışılacak. Bildiri sunanlar ve tartışmacılar,
yalnızca üniversite çevresinden değil; konu ile
ilgili tüm kesimlerin, özellikle de kamu kuruluş-
lannın üst düzey yetkilileri de toplantı/tartışma
süreçlerine katılıyor.
Kısaca, ekonomiye ilişkin çalışmalar, konu-
nun başlıca öğelerini içeriyor, bu çerçevede
kuşkusuz Türkiye ekonomisine özel bir yer ve-
riliyor ve bunlar kuramsal ve uygulamalı yön-
leriyle de bir bütünlük oluşturuyor. Ekonomik
kuram ile uygulama, Türkiye ve dünya ekono-
mileri bağlamında bir araya getirilmeye çalışı-
lıyor.
Türkiye üniversite düzeni, özellikle üç büyük
kentin dışında kalanlar göz önüne alınırsa tam
bir kopukluk içindedir. Bunlar arasında, ne
derslerin içeriği ne de sağlanan olanaklar bir
benzerlik gösterir. Büyük kentlerin gelişmiş
üniversiteleri, ABD ve Avrupa üniversitelerıne,
birçok bakımdan, Anadolu üniversitelerinden
dahayakındır. Üniversitelerimiz, bilgi üretimi ve
alışverişi yönünden birbirlerinden çok, ama
çok uzak dunmaktadır. Bu durum bilimsel ça-
lışmaları, daha doğrusu "yehi bilgi üretimini"
çok olumsuz etkiliyor. Çünkü özellikle günü-
müzde bilgi üretimi, "birbirinibesleyen" öğe-
lerin bütünlüğü, karşılıklı etkileşimı ve bu
amaçla işbiriiği içinde gerçekleştirilebiliniyor.
Kongreye sunulacak bildirilerin önemli bir
bölümü, ülkemizin "büyükkent dışı" üniversi-
telerinin öğretim üyelerince hazırlanmıştır. Tek
başına bu olgu, yani Anadolu'nun yoğun ka-
tılımı, yükseköğretimde yaşanan kopukluğu,
uzaklığı ve çok parçalılığı bir ölçüde de olsa
azaltacak bir işlev görebilecektir.
•••
ODTÜ Ekonomi Kongresi çerçevesinde de-
ğinilmesi gereken kimi önemli noktalar var.
Kongre, esas olarak üniversitenin olanakla-
nyla gerçekleştiriliyor; dışandan sağlanan ku-
rumsal katkılar çok sınırlı kalıyor. Devlet ola-
naklannın yağmalandığı kimi kongrelere göre
yalnız "bilimselliği" ile değil, bu yönüyle de
büyük bir farklılık ya da üstünlük gösteriyor.
Kongre, emek ürünüdür. ODTÜ Ekonomi
Bölümü'nün çiçeği burnunda öğretim üyeleri,
abecesel olarak, Dr. Alper Güzel, Dr. Erdal
Özmen ve Dr. Erol Taymaz, genç asistanla-
rın dayardımlarıylatoplantının yükünü taşıyor.
Bu öğretim üyeleri ve -üniversitelerde görev
yapan öbür genç öğretim elemanları- bu top-
lumun gerçek çiçeklendir. Dünya Bankası ya
da IMF'den uluslararası ya da ulusal dev or-
taklıklara uzanan onca işte aldıkları ücretin en
az "on katını" kazanabilecek olmalarına ve de
tüm öbür olumsuzluklara, ayak oyunlanna ve
yer yer baskılara karşın, bu toplumda "bilgi
üretimine katkı yapmaya" uğraşıyorlar.
Kovuşturulamayan hırsızlık ve yolsuzlukla-
nyla, bulunmayan siyasal katilleriyle, canavar-
laşan trafiği, düşürülemeyen enflasyonu ve
sokağa dökülen gericiliğiyle, bu toplumun için-
den geçmekte olduğu olumsuzlukları eninde
sonunda ve de kesinlikle düzeltecek olan da
bu ve benzeri çabalar olacaktır. Türkiye'nin,
gelişmiş ülkelerle olan "bHgiaçığını" kapama-
sının bir başka yolu yoktur.
Yapılması gereken bu tür çabalann sayısını
hızla çoğaltmaktır.
B
HAFTALIK EKONOMİ DERGİSİ
orsacı
FİYATLARI UCUZ KALMIS
ALIM İÇİN
UYGUN HİSSELER
İSO'NÜH BORSA'DAKİ
BÜYÜK ŞİRKETLERİ
ÖZELLEŞTİRMELER İÇİN
DÜĞMEYE BASILDI
/y
2l. YÜZYIL KOBrLERİN OLACAK..."
TOFAS 0T0 TİCARET, FENİŞ ALÖMİNYUM, ENKA
HOLDİNG, KENTGIDA, MARDİN ÇİMENTO, UZEL
MAKİNA, METAŞ, YKB YATIRIM, ÇBS BOYA, İNTEMA,
AURKO SANAYİ, BOROVA YAPI, DÖKTAŞ
DOÇ. DR. SADI UZUNOGLU:
"CİDDİ EKONOMİK PAKET VE UYGULAMA GEREK"
"BORSADAKİ REHBERİNİZ"