27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet tmtivaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yayın Yönetmeni Orhan Erinç 0 Genel Yayın Koordınatoru. Hikmet Çetinkaya 0 Yazuşlen Müdürien: tbrahim Yüdız - Dinç Tayanç 0 Sorumlu Mudur Fikret Ilkiz 0 Haber Merkezı Müdürü Hakan Kara •Gonsel Yönetmen. Fikret Eser Dış Haberler Şinasi Damşoğhı 0 Istıhbaral Cengiz Yüdınm 0 Kultur Handan Şenköken 0 Spor Abdülkadir Yücelman 0 Ekonomı Seda Öğuz 0 Makaleler Sami Karaören 0 Duzehme Abdufah Yazra0 Fotograf Erdoğan Köseoğhı 0Bılgı-Belge Edibe Buğra 0 Yurt Haberlen. Mehmef Faraç Yaym Kunıhı. Ühan Sdçok (Başkan), Orhan Erinç, Okta> Kurtböke, Hikmet Çetinkaya. Şûkrao Soner, ErgunBala,DİDç Tayanç, tbrahim Vıldız. Orhan Bursalı. Mnstafa Biüba>, Hakan Kara. Ankara Temsikısı: Mustafa Balbay Atatürk Bulvan No: 125,Kat-4,Bakanhklar-AnkaraTel 4195020(7hatX Faks 4195027 0 tzmır Temsikısı Serdar Kızık, H. Zıya Blv. 1352S 2/3Tel.4411220, Faks:44191170Adana Temsilcısı:ÇetiııYiğeııoğhı, tnonüCd 119S NolKatl, Tel: 363 12 11, Faks: 363 12 15 MOessese Müdürü: Üstûn Akraen # Koordınatör Ahmet Kornlsan • Mutescte Böknt Yener»Idare Hüseym Gûrcr • Ljleüne Önder Çdik • Bılgı- tşiem tSail tnal 9 Bılgısayar Sıstem Mürüvrt ÇDer • Sa&ş Fazflrt kuza MEDYA C: • Yönetım Kunılu Başkanı - Genel Müdur Gfilbin Erduran # Koordmatör Reha Iptman • Genel Müdür Yardımcısı Mine Akdağ Tel 514 07 53 - 5139580-513846(^61,Faks 5138463 Yavınıh> aı ve Basaı: Yenı Gün Haber Ajanst, Basın ve Yaymcıhk A Ş Tûrkocan (ad 39 41 Tagaloglu 34334 tfl. PK 246 Istanbul Tel (0 212) 512 05 05 (20 hat) Faks. (0 212) 513 85 95 15EYLÜL1997 hnsak:5.10 Güneş: 6.37 Öğle: 13.07 tkindi: 16.35 Akşam: 19.22 Yatsı 20.44 Yanıay tutulıyor • Hatxr Mertezi - Yann gerçedeşecek tım ay tutulmaii ülkeraizden de izlenebiecek. Boğaziçi Üniverstesı rCandilli Rasataaıesı ve Deprem Araştnta Ensttüsü Müdûrliğü'nden yapılan açıklamıya göre tutulma Türkiye saatı ile 21.15 'te başlajacak. Saat 22.17'ye kadar sürecek tutulmanın Avrupa, Asya, Afhka'nın doğusu, Avustralya, Yeni Zelanda kısmen Antartika, Hint Okvanusu ile Güney AmerJcc'nın dcğusundan izlenebiteceği belirtıldi Avcı'ya özel koleksiyon • Haber Merkezi (AA) - 'Elite Model Look International' yanşması Fransa'nın Nice kentinde yann gerçekleştirilecek. tkınci kez katılacağımız yanşmada bu yıl ülkemizi Sedef A\cı temsıl edecek. Avcı'nın çağdaş ve modern bir Türk kızı olarak ülkemizi en iyı şekilde temsil edebilmesi için Vakkorama kendisine özel bir koleksiyon hazırladı. Avcı, Nıce'te yapılacak tüm organızasyonlarda, gezilerde, resepsıyonlarda, gece gündüz tüm çalışmalannda bu kostüm ve aksesuvarlan kullanacak. En yaygm dil Ingjlizce • ANKARA(UBA)- Ingilizce dünya üzerinde en yaygın dil olma özelliğini koruyor. 470 milyon insan bu dili kullanıyor. Dûnyada konuşulan 10 bin dil arasında, Tûrkçenın en çok konuşulan 7. resmi dil olduğu ortaya çıktı. Dünyada 200 milyon insan Türkçe konuşurken, resmi dil olarak kabul edildiği ülkelerde 120 milyon insanın Türkçeyi kullandığı belirlendi. Park Holding'den burs • Haber Merkezi- Park Holding. 1997-1998 eğitim-öğretim döneminde 15'ı yurtiçinde, 3'ü yurtdışında olmak üzere toplam 18 öğrenciye karşılıksız burs verecek. Park Holding 1994-1995 öğretim yılından bu yana toplam 27 öğrenciye yurtiçinde eğıtim bursu verdi. Holding'den yapılan açıklamaya göre 1996- 1997 akademik döneminde de 3 öğrenciye yurtdışında eğitim bursu verildi. İMülerm öldükleri yerler • NEWYORK(AA)- Başta Prenses Diana olmak üzere, ünlülerin öldüklen yerlerin turistler açısından çok ilginç bulunduğu ve yabancı bir kentı zıyaret eden turistlerin buralan görmek ıstedikleri bildırildi. Bu dalda öncülüğü Fransa'nın başkenti Paris yapıyor. Son dönemde Paris içinde düzenlenen tüm şehir turlannın, Prenses Dıana'nın kaza geçirdiği Alma Köprüsü altındaki geçitten geçtiği ve turistlere kazamn olduğu yerin gösterildiği bildirildi. New York'ta da John Lennon'ın vurulduğu kaldınm ile Gıg Young'ın se\ gilısini öldürdükten sonra intihar ettiği bina ilgi merkezlen arasında yer alıyor. Turizm Bakanlığı'nın Yeşil Tur '97 programı tamamlandı Yeşîl ve ma\i kucak kueağa• Istanbul 'dan başlayarak Samsun, Sinop, Safranbolu, Yedigöller, Bolu, Abant ve Akçakoca yönünde süren Yeşil Tur'da yaşanan organizasyon bozukluklan nedeniyle Kastamonu ve Amasra programlan iptal edildi. BAHAR TANRISEVER Tanhin deniz ve yeşille birleştiğı, yöresel etkinlik- lerinin benzeri bulunma- yan Doğu Karadeniz. doğ- ru birtanıtım ile dünya tu- rizm merkezleri arasında yer almaya hazırlanıyor. Turizm Bakanlığı'nın, Karadenız'i turizme açmak amacıyla bu yıl üçüncüsü- nü düzenlediğı "Yeşü Tiır '97", 14 ülkeden 24 yaban- cı gazetecinın kanlımıyla 2- 11 eylül tanhleri arasında gerçekleştırildi. Müze zıyaretlerinin ço- ğunlukla bir sonrakı güne sarktığı Yeşil Turboyunca valiler ve beledıye başkan- lanntn sıcak karşılamalan Doğu Karadeniz, dünya turizm merkezleri arasında yer almaya hazıruuııyor. aksaklıklardan kaynakla- nan olumsuzluklan büyük ölçüde giderdi. Istanbul'da başlayarak, Samsun, Sinop, Safranbo- lu, Yedigöller, Bolu, Abant ve Akçakoca yönünde sü- ren Yeşil Tur'da yaşanan organizasyon bozuklukla- n nedeniyle Kastamonu ve Amasra programlan ıptal edildi. Samsun'da Kunduz Or- manlan içinde yer alan Ge- yik Çiftliği büyük ilgi gör- dü. Ayancık'ta kıyıya çekı- len ve restoran haline ge- ririlen gemi ile konaklama amacıyla hazırlanan şark odası "gizlibirceııneti''an- dırsa da, tanıtım eksikliği, amacını yenne getırmesi- ni engelliyor. Programda özel önem verilen Safranbolu'da kent- lerin soğuk ve çirkin bina- lannın yenni, Roma döne- minden bugüne kadar ko- runan ev, çarşı, hamam ve köprüler alıyor. Safranbo- lu'nun göze çarpan evlerin- den 200 yıllık "Asmaziar Konağf'nın selamlık oda- sındakı dinlenme amaçlı yapılan 2 metre derinlikli, yansı toprakta ve kemerler üzerinde duran havuz ilçe- nin tarihsel önemini arttı- nyor. tlçe Kütüphane Müdü- rü Kamil Şen, Türkler için su, para ve harem sesınin önemli olduğunu vurgular- ken, Asmazlar Konağı'nın Karadenîz'in en yeşîli ArtvinANKARA (AA) - Önce, üzerindeki bitkı ör- tüsünü tahnp ederek toprağı adeta u küstürdük~. Sonra arazıleri plansız, yanlış kullandık, hay- vanlan bilınçsizce otlattık, ormanlan yok ettik ve bir afete, erozyona bile bile davetıye çıkart- tık. Sonuçta, bir zamanlarbüyük verim aldığımız, zenginleştiğimiz bu topraklarda fakirleştik. Ve ardtndan büyük şehirlere göç etmeye başladık. Büyük şehırlerde de "facia"nın bır başka yönü yaşanıyordu: Yeşil alan olarak planlanan bölge- leri imara açük. Konuyla ılgilı kurum ve kuruluşlann verdık- leri bilgilere göre 12 milyon insanın yaşadığı Is- tanbul'da. kişi başına 1.5 metrekare yeşil alan dü- şüyor. 218 parka sahıp kentte, oluşturulması planlanan yeşil alan miktan ise 1 milyon 150 bin metrekare. Başkentte ise kişi başına düşen yeşil alan mık- tan 3.30 metrekare. Büyükşehir belediyesi ile met- ropol ilçe belediyelerinin düzenlediği parklar, refüjler, mezarlıklar ve yonca kavşaklann yeşil- lendirilmesiyle, Ankara toplam 9 milyon 888 bin 758 metrekare yeşil alana sahip bir İcent ola- bildi. • Kişi başına en fazla yeşil alanın düştüğü il, 21.8 metrekareyle Niğde. En az yeşile Mardin'de rastlanıyor. Izmir'in metropol alandaki nüfusu 3 milyon civannda, kişi başına düşen yeşil alan miktan da 2 metrekare. Kentın çeşitli bölgelerinde yapılan ağaçlandırma ve rekreasyon alanı çalışmalany- la yeşil alan mıktannın 65 milyon metrekare da- ha arttınlması ve metropol alandaki toplam ye- şil alan miktannın 71 milyon metrekareye yük- seltılmesi planlanıyor. Kentte metropol alanda- ki park sayısı da 300 civannda. Güneyin en fazla göç alan kentlerinden Ada- na'da kişi başına 9 metrekare yeşil alan düşüyor. 154 parkın yer aldığı kentte, halen çalışmalan sü- ren yeşil alan 7 bin 900 dekar olarak belirlendi. Büyükşehir Belediye Başkanı Aytaç Durak,na- zım imar planında bulunan yeşil alanlann oluş- turulması için bakanlıklann proje desteği sağla- ması gerektiğine işaret ediyor ve yeşile sahip çı- kılması için ilkokullarda kent kültürü dersi ve- nlmesini öneriyor. Bir zamanlar adı "yeşü" kelimesiyle bütünle- şen 1 2 milyon nüfusa sahıp Bursa ise kişi başı- na düşen 4 metrekare yeşil alan ile Adana'nın gerisine düşmüş bulunuyor. 300 dinlenme ve ço- cuk parkına sahip kentte, 1 milyon 325 bin met- rekare yeşil alan oluşturulması çalışmalan de- vam ediyor. Karadeniz'de en fazla yeşil alan, Türkiye or- talamasının çok üzerinde, Avrupa standartlany- la aynı düzeyde bulunan Artvin"de... Kişi başı- na 20 metrekareyle Artvin, bölgenin en yeşil kentı. Kişi başına en fazla yeşil alanm düştüğü il, 21.8 metrekareyle Niğde, en az yeşil adeta "minirik birsaksT ile tanımlanabilecek kadar alanla Mar- dın'de. Diyarbakır, Kihs, Bıtlıs, Şırnak, Ağn, Kars, Adıyaman ve Hakkâri'de kişi başına 1 met- rekare bile yeşil alan düşmüyor. Avrupa ülkelerindeki yeşil alanlar, şehir plan- lamalanna bağlı olarak büyümeye, nüfus artışı- na, konutlann okul ve işyerlerine uzaklığına gö- re en önemlisi kişi gereksinimlerine göre oluş- turuluyor. Berlin'de kişi başına 10.7, Viyana'da 25. Ingiltere'de 52.5, Norveç'te 36, Polonya'da 30, Almanya'da 13 metrekare açık alan düşüyor. havuzunun başında önem- li konulann, suyun açılarak görüşüldüğünü belirtiyor. Şen, aile bireylerinin sıcak günlerde serinlemek ama- cıyla kullandığı havuzun, bahçe sulama işini de ye- rine getirdiğini kaydedi- yor. Havuzun suyu boşal- ülamıyor, çünkü kullanı- lan taşlar su otaıayuıca çat- lıyor. Şen'e göre, "Bir ken- tin bütün olarak korundu- ğu tek yer Safranbolu." Safranbolu "Kayma- kamlar EvT'nde dışandan gelenlerin ağırlandığı se- lamlık odasının kapısında 3 kilit bulunuyor. Yabancı erkekler için tokmak. ya- bancı kadınlar için çengel ve ev halkı için doğrudan girme olanağı tanıyan bir kilit. tlçe halkının uyduğu bu kurallara yalmzca bu evde rastlanabilirken, ha- rem ve selamlık bölümle- ri tüm yapılarda bulunu- yor. Çoğunluğunda restoras- yona gidilmesi gereken ta- rihi evlerde halen oturulma- sına karşın. ilçenin bugü- ne kadar teknolojiye tes- lim olmaması büyük önem taşıyor. 16 bin ahşap par- çanın, çok az sayıda çiviy- le bir araya getirildiği "EmirhocazadeAhmet Bey Konağı" 360 yıldır ayakta duruyor. "Gökçeoğlu Ko- nağı" da, Safranbolu'ya öz- gün konumuyla dikkat çe- kiyor. Bolu'nun 42 kilometre kuzeyindeki Yedigöller, cennet güzelliğiyle konuk- lannı büyülerken. ilın Ka- radeniz'e açılan penceresi Akçakoca, yeşili ve mavi- yi aynı zamanda kucaklı- yor. Düzce'dekı Konuralp, antik adı "Prusa ad Hypi- um" olan Roma Tiyatrosu ve müzesindekı eserlerle Roma ve Bizans sanatı ör- neklerini yansıtıyor. Yeşil Tur'un son duragı, Karadeniz'in güneye ba- kan tek doğal limanı Ereğ- li de, diğer merkezler gibi başta sanayi ve ticaret ol- mak üzere turizm, sosyal ve ekonomik yatınm ve geliş- melere hazır, geleceğe dönük bir potansiyel oluş- turuyor. ABD güzelini seçti ArJantk City'de yapılan güzeOik yansmasında 1998 vıh Amerika güzeli bu yd IUinoLs eyaletinden çıkti. Önceki gûn yapdan 77. yddönümü töreninde tacını eski kraBçeden devralan Katerine Shindle'nin mut- hıhık göztaindenokunuyordu. (Fotoğraf: REUTERS) e-posta : tan (3 prizma.net tr Istanbul Kanatlannun Amnda filmi seyirci toplamayı başaran fılmlerden biriydL w Tiiı*k siııeıııasnKİaıı luımtlııyıız" ISTANBUL (AA) - Türk sineması- nın duraklamaya girdiği bir dönemde ortaya çıkan ve her bıri 100 bınin üze- rinde seyırcı toplamayı başaran "Ara- besk", "Amerikah", "İstanbul Kanat- lanmın Alûnda", "Mum Kokulu Ka- dmlar" ile 2.5 milyondan fazla seyır- cıyle rekor kıran "Eşkrya" fılmleri, Türk sınemasının geleceğı konusun- da yönetmen ve yapımcılan umutlan- dırdı. "Eşla>l a'' fılmının yapımcısı Mine Vargı, elde edilen başanlardan sonra Türk sınemasının geleceği konusun- da umutlu olduğunu söyledi. Bunun diğer yapımcı ve yönetmenleri de yü- reklendirdiğıni ve cesaret verdığını vurgulayan Vargı, "Görüldü ki, seyir- ci küsmemiş.- Salon da var, seyirci de var" dedi. Antalya Altın Portakal dahil bugü- ne kadar 18 ödül alan "Mum Kokulu Kadmlar" adlı fılmın yönetmeni Ir- fan Tözfim de. Türk sinemasının ge- leceğinden umutlu olan yönetmenler- den bırisi. "Arabesk" adlı filmin bu- gün gelınen noktanın dama taşlann- dan binsı olduğuna dikkati çeken Tö- züm, şu an 50 film vızyona gırse hep- sinın de o>ııayacağını savundu. 9 Eylül Üniversitesi Güzel Sanat- lar Fakültesı Sinema-TV Bölüm Baş- kanı Prof. Dr. Oğuz Adanır da. özel- lıkle "İstanbul Kanatlanmın Alün- da" ve "Eşlaya"nın, seyirciyi sine- maya döndürdüğünü ifade etti. Her iki filmin de Türk sinemasının çok iyi seyirci cektıği geçmış yıllara dö- nüşün bir habercisi olduğunu kayde- den Prof. Dr. Adanır şöyle dedi: "Ben bu döneme 'Neo Yeşilcam' diyorum. Yeşilçanı'ın devamı ve nite- likli olani— Henüz entelektüd seyird- ye hhap eden fihnler yok. Popüler fîlm- ler çekiliyor. Ancak seslenmek istedik- leri kitle açısından çok da olumlu. İn- şallah bu rür fılmler bundan sonrası için daha kaliteli fümler üretilmesjne neden olur. Veni bir şeyin peşindeler, ancak ne aradıklannı tam bümiyoıiar. Olumlu, ancak yetersiz." Yaşam süresi 659 e yükseldi tSTANBUL (AA) - Dün- yada geçen yıl meydana gelen toplam 52 milyon ölüm olayının 17 milyonu enfeksiyon ve parazitlere bağlı hastalıklar, 15 milyo- nu da kalp rahatsızlıklan gibı dolaşım yollan hasta- lıklanndan kaynaklandı. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından hazır- lanan "Dünya Sağhk Ra- poru'97"de yer alan ven- lere göre, dünya nüfusu 1996 yılı ortasında 5.8 mıl- yarkışiyeulaşırken, 1980- 1995 yıllan arasında orta- lama yaşam süresi erkekler- de 4.4 yıl, kadmlarda ise 4.9 yıl uzadı. 1955 yılında 48 olan ortalama yaşam sü- resi, 1975'te59'a, 1995 yı- lında ise 65'e yükseldi. Sanayıleşmiş ülkelerde, her yenı doğan çocuğa kar- şılık 10 tane 65 yaş ve üze- rinde insan bulunuyor. 1960'ta 5 yaşın altındaki çocuklann 19 milyonu ha- yatını kaybederken, 1996'da bu yaş grubundaki ölüm sayısı 11 milyona düştü. 1995 yılında gelişmekte olan ülkelerde doğan yak- laşık 5 milyon çocuk. ya- şamlannın ilk aymda ha- yatını kaybetti. Verem 3 milyon kişiyi öldürürken, ishal 2.5 mil- yon kışınin hayatına mal oldu. Sıtmanın ise 1.5 mil- yon ile 2.7 milyon arasın- daki kişiyi öldürdüğü tah- min ediliyor. SÖYLEŞİ ATTİLÂİLHAN Bünokrasi, Devlef midir? Gece, mürettiphanedeyim: linotiplerin, uğultu- lu çalışması: havada kurşun kokusu; gazete yönetiminde sorumluluk almaya başladığım, o ilk zamanlar; sermürettiple, kurşun sayfa kalıplanna dalmışız, gece göreviisi, elinde bir teleks haberiy- le karşıma dikiliyor:"-... ağbiy, 'manşet' çıktı: me- mur maaşlanna zam yapılmış!" Hadi şimdi düşününüz; geçmiş yıllarda, ne çok gazetede, memur maaşlanna zam yapıldığına da- ır, ne çok manşet görmüşsünüzdür? Gazete 'mut- fağtnda' çalıştığım sürece, bu 'memur maaşlanna zam' manşeti beni hasta ediyordu; doğru bulma- dığım, iki 'önkabul'den hareket ettiği için, belki! a) Memurtar, ülkenin en aydın kesimidir, devieti onlar ayakta tutar. b) Türkiye'de gazete oku- yanlar, memuriardan ibarettir, o bakımdan ha- berin manşete çıkması doğrudur. Ikisini detartışmışımdır: Bizim kuşağımız, 'erken' cumhuriyet döneminin hikâyecilerinden; köylüle- rin, jandarma ve tahsildar elinden neler çektiğini anlatan, hikâyelerle büyüdü; Sadri Ertem, Ümran Nazif, Kenan Hulûsi ve kimbilir kimler, 'devlefı tem- sil edenlerin, halka hiç de hoş davranmadığını bel- geleyip duımuşlardır. Gazete okuyanların 'memur kısmı' olduğu, önceleri için belki gerçekti ama, ül- ke nüfusu 20 milyon olduğu zaman dahi, çolukço- cuklanyla birlikte memuriar, artık azınlıktaydılar: Azınlığın haberi, niye çoğunluğa 'manşet' diye su- nulsundu? Sebebi basit: çoğumuzun kafasında, 'memle- ketknizin sahibi ve efendisi hakiki müstahsil olan köylü' ya da ondan farkı olmayan işçi değildir, ay- dın saydığımız memurdur da ondan! Halk, bizim 'adam etmekle mükellef olduğumuz' bir kara ka- labalıktan ibarettir. Onları adamdan saymadığımızın, hangimiz far- kındayız? 'Kravatlılar' bir 'kast' mıdır? Ben llgın bozkınna on bir yaşında bir 'memur çocuğu' olarak çıktığımda, yıllardan sanırım 1936 fılandı; 30'lu, 4O'lı, 50'li yıllan -Anadolu'un bu en karanlık ve kederli yıllannı- irili ufaklı ilçeler- de, halkın içinde bulunduğu darlıklan ve yoklukla- rı çekerek, yaşadım. Memurların -hele en uçtaki- lerin, hele cumhuriyetin ilk yıllannda- nasıl bir '1e- da-yınefsle'kendini işineadadığını kimseinkârede- mez. Edemez de, bu memur'un kendisini 'dev- let', 'devleti' de halkın üzerinde bir 'hâkim-i mutlak', telakki etmesine engel olmaz! Allahın bol, insanın az olduğu, o topraklan bilir misiniz? Dağlar duman, doruklarda sisi mavimsi ebe- di birkar, birufuktan ötekineyankılanan 'yanıkha- valar?' Italyan Anayasası'ndadiyormuş ki, 'Memur halkın hizmetçisidir', ya da ona benzer bir şey; bi- zim anayasamızda kim ne derse desin, büyük me- mur çoğunluğumuz için, memur devletin ta kendisidir, göreviyse halkına hayata kolaylaş- tırmak değil, zorlaştırmaktır. Hangimizin işi bir devlet dairesine düştü de, buna benzer şeyleri dü- şünmedik? O kadar böyledir ki bu, ülkemizde 'memun'yete intisap' dönmüş dolaşmış 'sınıf atlamanın' (yük- selmenin) bir yolu olmuştur; alın size somut birör- nek: 70'li yıllarda, Ankara; köyden şehre intikal et- miş bir delikanlıya. Sanayi Çarşısı'nda iş buluyo- ruz; sevinmiyor, kabul de etmeyecek; sebebi şu ki, o, hademelik' de olsa, ya devlet dairesınde çalış- mak isteğindedir, ya da bankada filan! Işin gerçe- ği nedir? Besbelli 'kravatlılar' arasına katılmak is- tiyor; çünkü, 'yükselen' onlar; kırsallığı ona, 'kra- vatlılann' ayn bir 'kast' oluşturduğunu öğretmiş! Hele son yıllarda, bürokrasinin nasıl bir 'yüksek burjuvazi'ye dönüştüğünü, birbıri ardına eklenen 0 yüz karası rezaletler sayesinde öğrenmedik mi? Görevi, halkına hizmet olan bir memurun, halkının tepesinde böyle bir lüks ve konfor rezilliği yaşama- sı mümkün müdür? Hadi söyleyin! Bürokrasinin gözünde halk!... İ ktidar denkleminin öteki ayağı 'Bürokrasi', bel- 1 ki de devletin 'totaliter' olduğu dönemin 'alışkan- lıklannı' terkedemiyor: ünlü '40 karanlığı' yıllann- da, halk tifüsten kınlır, binbir yokluk içinde yaşa- ma savaşı verirken; 'devlet/parti', memurlarına 'ayncalık' tanıyor; onlara el altından piyasada bu- lunmayan mallan dağıtıyordu: şeker, gaz, ayakka- bı, kumaş, vs... Aynı 'Bürokrasi', o yıllarda 'Vartık Vergisi'y\e darmadağın ettiği 'Burjuvazi'ye savaş ertesinde banşıp anlaşmış, ortakyaşam'a (symbi- osis) geçmiş; ne var ki halka hizmet edebilmek için önce halk olmak gerektiğini, birtürtü kavrayama- mıştır 'Bürokrasi'nm gözünde halk, hâlâ 'aşağıda- fe/eVdir; onun gözü ise daima 'yukardakiler'öe olur! Geçen ay llıca'dakı (Çeşme) evinde Cengiz'le (llhan) konuşuyoruz; o bir avukat, hukukçu; o, 'öûro/cras/'nin ülkemizdeki 'ayncalıklı' durumunu, 'Memurin Muhakematı Kanunu'na bağladı: It- tihatçılar'dan beri yürürlükte olan bu kanuna gö- re herhangi bir memur suç işlese, savcı olaya kendiliğinden el koyamıyor; önce bürokrasinin uygun gördüğü makamlar tarafından 'araştınl- ması' gerek, eğer onlar suçlu bulursa 'savcı' an- cak ondan sonra işe müdahale edebiliyor. http:// www. prizma.net tr/ A İLHAN http^/www.eda.tr/-bilgiyay/yazar/ailhan.htim
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle