Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15 EYLÜL1997 PAZARTESİ
HABERLER
Karatepe'nin
larse1
benzetmesi
• KAYSERİ (AA) -
Yaptığı iki a>Ti konuşmada
"halkı din farkhlığı
gözeterek kin ve
düşmanlığa açıkça tahrik
ettiği" gerekçesiyle
Ankara DGM'de
yargılanan Kayseri
Büşükşehir Belediye
Başkanı Şükrü Karatepe
söyleneceklerin hepsini
söylediğini belirtti.
Karatepe "Bu olay çok
uzadı. Jarse hikâyesine
döndü. Jarse çektikçe uzar.
Bu milleti tanımayanlar,
bilmeyenler, bir belediye
başkanının konuşması, iki
bakanın yanlış
yapmasıyla, bir hükümetin
çıkıp da büyük yanlışlar
yapmasıyla. milletin
istikbalinin kararacağını,
milletin, devletin
yıkılacağını sanıyorlar.
Bunlar devleti bilmiyorlar,
milleti de tanımıyorlar"
dedi.
TBMM'de bina
kavgası
• ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
TBMM kampusu ıçindekı
muhafız taburunun
bulunduğu yere
milletvekilleri için çalışma
bürosu yapılması projesi
"bina" tartışmasına yol
açtı. TBMM Başkanlık
Divanrnda, muhafız
taburunun nereye
taşınacağı konusu iktidar
partilerine mensup üyeleri
de böldü. Muhafız
taburunun TBMM bahçesi
içinde yapılacak prefabrik
mekâna yerleştirilmesi
karanndan vazgeçen
TBMM Başkanı Mustafa
Kalemli'nin, taburu,
personel binası ve Sağlık
Merkezi'nın bulunduğu
yere taşıma girişimine
DSP ve CHP'li divan
üyeleri karşı çıktılar.
Kalemli'nin, personelın
Meclıs dışmda kiralanacak
bir binaya taşınması
yönündeki istemine karşı
çıkan DSP'lı TBMM Idare
Amiri Hakan Tartan, bu
yöndeki karara imza
koymayacağını bildirdi.
Kıutiis Gecesf
davası
• ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
Sincan'da düzenlenen
olaylı 'KudüsGecesi'nin
ardından tçişleri
Bakanlıgı'nca görevden
alınan eski Sincan
Belediyesi Başkanı Bekir
Yıldız'ın da aralannda
bulunduğu 1 'i tutukJu 11
sanığın yargılanmasına
bugün devam ediliyor.
Ankara 2 No'lu DGM'de
görülen davanın bugünkü
oturumunda, karar çıkması
bekleniyor. lddianamede,
eski Sincan Belediye
Başkanı Bekir Yıldız'ın 6
yıldan 12 yıla, Nurettin
Şirin'in 19 yıldan 31.5
yıla, diğer sanıklar
Hüseyin Avni Yazıcıoğlu.
Mükremin Kılınç, Osman
Özüpek, Duran Ozdemir.
Selçuk Öz, Mustafa
Akbeyaz, Burhan Polat,
Alim Çiçekli ve Nuri
Niyazoğlu'nun ise 4 yıl
6'şar aydan 7 yıl 6'şar aya
kadar hapis cezalanna
mahkûm edilmeleri
isteniyor.
Enıh'ta iki kişj•••••• ••••••
olduruldu
• ERUH (AA) - Siirt'in
Eruh ilçesinde başlanndan
kurşunla vurulmuş iki
erkek cesedı bulundu. Siirt
Devlet Hastanesi'nde
yapılan otopsi sonucu
cesetlerin bir süre önce
Eruh ilçesine bağlı
Dalkuru köyünden PKK
tarafindan kaçınlan lsmail
Timurtaş ve Mustafa
Kayar'a ait olduğu
belirlendi. Olayla ilgili
soruşturmaya başlandığı
bildirildi.
Terörün maliyeti
• ŞANLIURFA(AA)-
Devlet Bakanı Salih
Yıldınm, son on yıl içinde
terör nedeniyle 10 bini
şehit 27 bin kişinin
yaşamını yitirdiğini,
terörle mücadele için de
84 milyar dolar
harcandığmı bildirdi.
Yıldınm, terörün sadece
güvenlik boyutu olan bir
olgu olmadığını
belirterek "Terör,
ekonomik, sosyal, eğitsel,
kültürel, sağlık ve
psikolojik boyutu olan bir
olaydır" dedi.
Göktepe davasında sanık
ve tanıklar yüz yüze
Haber Merkezi - Gazeteci Metin
Göktepe'nin öldürülmesinden 21 ay
sonra ilk kez sanık polislerle tanıklar
yüz yüze gelecek. Geçen oturumda
yargı önüne çıkan 2'si tutuksuz 7
polisin yanı sıra, raporlu olduklan
gerekçesiyle oturuma katılmayan 4
polisin bugünkü oturumda hazır
bulunmalan bekleniyor. Oturum
nedeniyle yine çeşitli illerden çok
sayıda kişinin Afyon'a gelmesi
bekleniyor. Afyon Valiliği, geçen
günlerde yayımladığı genelgede
'gü\ı
enlik' gerekçesine dayanarak
adliyenin bulunduğu Ordu Caddesi ve
çevresinde toplanma ve toplu halde
bulunmanın yasaklandığını
duyurmuştu. Afyon Ağjr Ceza
Mahkemesi'nde21 Ağustos 1997 günü
yapılan son oturumda, 11 sanık
polisten 7'si ilk kez yargıç önüne çıktı
ve "susma haklannı" kullandılar. 4
tutuklu polisin raporlu olduklan
gerekçesiyle katılmadıklan 7.
oturumda, sanık avukattan, önceki
oturumda 4 polis hakkında tutuklama
karan veren iki bayan yargıcı reddetti.
Sanık avukatlanmn "reddi hâkûn"
istemleri, mahkeme îarafindan, oy
çokluğu ile reddedildi. Oturumda,
cezaevi doktorunun gelmeyen sanıklar
hakkında verdiği raporun 'gerçeği
yansıup yansıtmadığmın araşanhnasr
da kararlaştınldı.
'Polisle ilgili her dava
Istanbul'dan kaçınlıyor'
İstanbul Haber Servisi - Alibey köy
Saya Yokuşu'nda polis tarafindan
öldürülen 17 yaşındaki İrfan Ağdaş ile
ilgili davanın da güvenlik nedeniyle
İstanbul dışına alınmasının gündeme
gelmesi üzerine polisler hakkındaki
tüm davalann tstanbul'dan kaçmlmak
istendiği öne sürüldü. İstanbul Barosu
Başkanı Yücel Sayman, davalann
tstanbul'da görülmesinde sakmca
ohnadığını, hatta güvenlik açısından
daha kolay otduğunu öne sürdü. Gazi
Mahallesi'nde meydana gelen olaylar
sonucu yaşamını yitiren 17 kişiden
7'sinin ölümüyle ilgili yargılanan
polislerin davasıyla ilgili dosya
Trabzon Agır Ceza Mahkemesi'ne,
Gazeteci Metin Göktepe'yi gözaltma
aldıktan sonra döverek öldüren
polislerle ilgi dava da il il
dolaştınldıktan sonra Afyon Ağır Ceza
Mahkemesi'ne gönderilmişti. iki davayı
da "MemnrİD Muhekematı Yasaa"nı
göz önüne alarak gönderen Eyüp Ağır
Ceza Mahkemesi, son olarak geçen
hafta, Alibeyköy'de öldürülen îrran
Ağdaş ile ilgili davayı güvenlik
gerekçesiyle başka bir ile göndermek
için dosyayı Yargıtay Ceza Dairesi'ne
gönderdi. Konuyla ilgili görüşlerini
aldığımız Sayman, bu gibi davalann
istanbul'da görülmesinde bir sakmca
olmadığını hatta güvenlik açısından
daha kolay olabileceğıni ıfade edıyor.
Yedi kişinin öldürüldüğü olaylann davası 2 yılda hâkim karşısına gelebildi
Gazi davası başhyorHÜLYA TOPCU
Gazi Mahallesi'nde 12-13
Mart 1995 tarihinde çıkan ve
16 kişinin yaşamını yıtirdigi
olaylarda 7 kişinin ölümü, bir
kişinin ise yaralanmasından
sorumlu tutulan 20 polisin
ıdam cezası istemıyle
yargılanmasına yann
başlanacak. Trabzon Ağır Ceza
Mahkemesf nde görulecek olan
davanın ilk oturumunda
ölenlerin ailelerinin avukatlan,
sanık polisler hakkında gıyabi
tutuklama karan çıkanlmasını
isteyecekler.
Gazi Mahallesi'ndeki olaylar
bir kahvehanenin silahla
taranması sonucu başlamış,
halk sokaklara dökülmüştü.
• Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlayacak davada, 20 polis
hakkında 7 kişinin öldürülmesi, bir kişinin ise yaralanmasına neden
olduklan gerekçesiyle idam cezası isteniyor.
Çıkan olaylarda güvenlik
güçlennin açtığı ateş sonucu
16 kişi yaşamını yitirmişti.
Ümraniye'de olaylan protesto
etmek isteyen grubun üzerine
açılan ateş sonucu da 5 kişi
ölmüştü.
Soruşturma sonucunda Gazi
Mahallesi'nde görev yapan 20
polis hakkında İstanbul Ağır
Ceza Mahkemesi'nde 7 kişiyı
öldürdükleri. bir kişiyi ise
yaraladıklan gerekçesiyle,
"Savunma ve zorunluluk
sınırlannı aşarak faili beüi
olmayacak şekilde adam
öldûrme ve yaralama"
suçundan idam cezası
ıstemiyle dava açıldı. Ancak
dava dosyası güvenlik
nedeniyle Trabzon Ağır Ceza
Mahkemesi'ne gönderildi.
Trabzon Ağır Ceza
Mahkemesi, sanıklann polis
olması nedeniyle haklannda
"lüzüm-u muhakeme"
(yargılamanın gerekliliği)
karan verilmesi ıstemiyle
dosyayı İstanbul Valiliği'ne
gönderdi. Aileler ve avukatlar
ise dosyanın gönderilmesine
itiraz ederek Yargıtay'a
başvurdular. Dosya ancak bir
yıl sonra Yargıtay'a ulaştı.
Dava dosyası daha sonra ise
davanın tekrar açılıp
açılmayacağına karar verilmesi
için Rize Cumhuriyet
Savcılığf na gönderildi.
Mahkemenin davanın
"durma" karannı kaldırması
sonrasında Gazi davası iki
yıldan sonra tekrar Trabzon
Ağır Ceza Mahkemesi'ne
geldı.
Yann saat 09.00'da başlayacak
davaya katılmak için aileler ve
avukatlar bugün yola çıktılar.
tstanbul Barosu Başkanı Yücel
Sayman da davayı gözlemci
sıfatıyla izleyecek. Bugün
yapılacak oturumda söz alacak
olan ailelerin avukatlan, 20
sanık polis hakkında gıyabi
tutuklama karan çıkanlmasını
isteyecek.
Sanık 20 polis memurunun
isimleri şöyle:
Adem Albayrak. Metin
Gündoğan. Hamdi Özata,
Hasan Yavuz, tsa Bostan,
Süleyman Memişci, Sedat
Özemir, Hayrullah Şişman, Ali
Doğan, Metin Çakmaz, Yakup
Murat, İbrahim Serdar, Orhan
Durmuş, Mehmet Türk,
Mustafa Keleş, Uğur Duman,
SelçukBiçer, Ali llukış, Ahmet
Türkmen ve Yetkin Korkut
Manisa davası fezlekesine göre DHKP/C, Manisa örgütünü 15 yaşındaki M.G.'ye kurdurmuş
DHKP/C'ııin lideri bir çocuk
HALİLNEBtLER
Fazıl Hüsnü Dağlarca, '''Ço-
cuk ve Allah" şiirinde "Çocuk-
lar korkunç Allah'ım / Elleri.
yüzteri, saçlan / Bebek yaparlar
haçlan / Kıvnlnuş uyuyoriar /
Yok sana ihtiyaçlan" dizeleriyle
anlatır çocuklan. Ve öyledir ço-
cuklar... Bebek yaparlar haçla-
n... Çocukturlar çünkü. Ve Nâ-
zun Hikmet çocuklara ilişkin bir
uyanda bulunur; "Koşuyor arn
yaşında bir oğlan / Uçurtması ge-
çhor ağaçlardan / Siz de böyle
çocuktunuz bir zaman / Çocuk-
lara kıymayın efendiler" dizele-
nyle. Ama büyükler bir zaman-
lar kendilerinin de yaşadıklan
çocukluklan unuturlar ya da ço-
cukluklannda yaşadıklan her
neyse. ona duyduklan kini şim-
dıkı çocuklardan alırlar. Hem de
insaf ve kural tanımadan... Bunu
disiplin adına, eğitim adına. aile
adına yapanlar olduğu gibi ka-
nun namına yapanlar da olur.
lşte M.G.... Muharrem ve Fat-
maoğlu, 10 Eylül 1981 doğum-
lu. M.G. şu anda 16 yaşında. Iz-
mir Devlet Güvenlik Mahkeme-
si Savcılığı'nda ifade verdiğinde
takvim 5 Ocak 1996'yı gösteri-
yordu. Yani M.G. 15 yaşından
üç ay 20 gün almıştı. On beş yıl,
üç ay ve 20 günlükken devletin
güvenlik mahkemesi savcısı kar-
şısındaydı ve savcının elinde
Manisa Emniyet Müdürlüğü Te-
rörle Mücadele Şubesı tarafin-
dan hazırlanan "fezleke" vardı.
Fezlekeye "DHKP/C Manisa
Bölge Örgütlenmesi" başhklı bir
şema eklenmişti ve şemaya gö-
re M.G. doğrudan ıl sorumlusu-
na bağlı Silahlı Devrimci Birlik-
ler'in iki numaralı elemanıydı.
Başka belgelere göre ise M.G.,
Dev-Sol'un Manisa Bölgesi As-
keri Aparat Sorumlusu ıdi. Ne
zamandan beri? M.G.'nin sicili
1993 Haziranf na kadar uzanı-
yor. Manisa polisinin fezlekesi-
ne göre ilk eylemi 1993 yılı tem-
muz ayına rastlıyor. Bu eylem
fezlekede şöyle anlatılıyor:
" 1993 yıh temmuz ayında SpD
DağTnda yapılan, Devrimci Sol
siyaserinden olan, bu örgüt gö-
rüşlerini benimseyen kişilerin
düzenlediği bu geziye Hasan Tan-
yeli isimli şahısla büiikte katıldı-
ğınu burada Devrimci Sol pan-
kartınm asıhp slogan aülması ey-
leminden sonra Jandarma tara-
findan yakalanarak hakkında iş-
lem vapıkuğuiL.."
M.G. 10 Eylül 1981 doğum-
lu... Polisin eylem dediği pikni-
ğe Temmuz 1993'te katılmış.
Yani 12 yaşındaymış!.. Polise
göre 12 yaşında bir çocuk kendi
iradesiyle, siyasal gelişimini ta-
mamlamış biri olarak bir örgü-
tün görüşlerini benimseyerek o
Manisa polisinin hazuiadığı fezlekeye "l)H KP/C Manisa Bölge Örgütienmesi" başhklı bir şema ek-
lenmişti ve şemaya göre M.G. doğrudan il sorumlusuna bağlı Silahlı Devrimci Birlikler'in iki numa-
ralı elemamydı. Başka belgelere göre ise M . C Dev-Sol'un Manisa Bölgesi Askeri Aparat Sorumlu-
su idi. Ne zamandan beri? M.G.'nin sicili 1993 Haziranı'na kadar uzamyor. Manisa polisinin fezleke-
sine göre ilk eylemi 1993 yıh Temmuz ayına rasthyor.
örgüt tarafindan düzenlenen bir
eyleme katılabiliyor... Demek ki
polis böyle düşünüyor...
Bir arkadaşımız (tesadüf bu
ya) 12 yaşındaki oğlunu Fener-
bahçe-Sanyer maçına götürüyor.
Stat girişinde taraftarlann üstü-
nü arayarak (hakeme atmasınlar
diye) bozuk para ve çakmaklar-
dan anndıran polis. şakayla ka-
nşık çocuğun üstünü de anyor.
Çocuk, "Beniniyeanyorsun'' di-
ye soruyor. Polis yine şakayla
kanşık, "Ya teröristsen?" diyor.
Çocuktan yanıt:
"Doğru. Ben DHKP/C milita-
nıyım" Gülüşüyorlar...
Şimdi polis, bu diyaloga daya-
narak çocuğa "Yasadışı silahlıör-
gütün sair efradı olmak" suçun-
dan işlem yapsa, Manisa polisi-
ne göre norrnal. Ortada "samimi
ikrar" var. Üstelik işkencesiz fa-
lan. Ama Fenerbahçe Stadı'nın
önündeki polis, "Çocuk işte ya-
hu" diyebiliyor. Çocuk işte..
Ama Manisa polisi öyle demı-
yor. Diyor ki fezlekede; "...tara-
findan kendisine Manisa ilinde
örgütün silahlı aparab olan Si-
lahlı Propaganda Birliği oluştur-
mak talimatı aldığmu.."
Fezlekeye göre DHKP / C, ör-
gütün en önemli birimlerinden
birini Manisa'da 12 yaşında bir
çocuğa kurdurtuyor. Yasadışı si-
lahlı bir örgütün askeri birimi en
önemli bölümüdür. Bu birimler-
de silah, patlayıcı madde eğitimi
alan, yakın dövüşü. sokak çatış-
malannı, savunmayı iyi bilen
militanlar görev alıyor.
M.G. bu suçlama nedeniyle de
yargılanıyor, ancak ne polis ifa-
delerinde, ne fezlekede, ne iddi-
anamede, ne esas hakkındaki
savcılık mütalaasında, ne de
mahkemenin eylem ve kanıt de-
ğerlendirmelerinde M.G.'nin bu
görevi almak için silahlı eğitimi
ne zaman. nerede. kimlerden al-
dığı konusunda hiçbir iz bulun-
muyor. Daha da kötüsü, böyle
bir birimde görev alan kişinin
kullanması gereken silahlardan.
örneğin makineli tüfeği kimse
M.G.'nin eline vermiyor. Bilini-
yor ki böyle bir silah çocuğun
boyundan büyüktür ve muhte-
meldir ki bu silahın geri tepme-
si bile M.G.'nin bir-iki takla at-
masına ya da omzunun kınlma-
sma neden olacaktır. Düşünün,
12 yaşında bir çocuk ve silah...
Ancak bu suçlama bu çocu-
ğun işkence görmesine, tutuk-
lanmasına, yargılanmasına ne-
den oluyor. Evet, işkence gör-
mesine...
işkence savı
Devlet Güvenlik Mahkemesi
Başkanlığf na 9 Ocak 1996 tari-
hinde yazdığı dilekçede M.G.,
"Gözalnnda kaldığun müddetçe
fiziki ve psikolojik işkenceye ma-
ruz kaldım. Elektrik, kaba da-
yak, marş dinletme, tazyikli su,
cinsel taciz gibi şeyler uygulaya-
rak_" diye anlatıyor işkenceyi.
Manisa Devlet Hastanesi Acil
Servisi 'ne 5 Ocak 1996 günü ge-
ceyansı götürüldüğü anlaşılıyor
M.G.'nin... Bir kez burada dura-
lım. M.G.'nin. 16 yaşında bir ço-
cuğun. aslında 16 yaşında her-
hangi bir çocuğun geceyansında
hastanede işi ne? Yani gece 12'de
götürülmeyıp de öğlen 12'degö-
türülseydi M.G. hastaneye, ilk
soruşturmanın gizlilıği ilkesi mi
bozulacaktı? Polis 16 yaşında bir
çocuğu neden geceyansı dışan
çıkanr? O yaşta bir çocuğun o
saatte uyuması gerekmiyor mu?
Polis bunu bılmiyor mu? O ço-
cuğu o saatte oralara götüren po-
lisin çocuğu yok mu?
Bizimki de soru mu yani? Bi-
zim geceyansı uyuması gerekti-
ğini söylediğimiz çocuğa polis
bakın neler yapmış?
Nöbetçi Doktor Emine Kes-
kin, •4
sırtta0.2mm'lik((;izgişek-
linde) iki adet krut mevcuttur"
diyerek kanıtlıyor M.G.'nın an-
lattıklannı... Yani 16 yaşındaki
çocuğa işkence yapılmış... iş-
kence...
Nâzım Hıkmet'in şiın bas bas
bağınyor: "Siz de böyle çocuktu-
nuz bir zaman / Çocuklara kıy-
mayın efendiler".
Fezleke devam ediyor ve M.G.
için diyor ki:
"... talimatı ile 4.12.1995 günü
Tayfun Berber Salonu'na molo-
tofkokteyli amklannı.-"
M.G.. 14 yaşındayken bir ber-
ber salonuna rpolotofkokteyli at-
makla suçlanıyor. Atmış mı?
Kayıtlara göre bu berber salo-
nunda bu tarihte bir yangın ol-
muş. Mahkeme yangına müda-
hale eden itfaiye ekibini dinle-
miş. Ekip üyeleri mahkeme kar-
şısında verdikleri ifadede, yangı-
nın katalitik sobadan çıktığım
saptadıklanm söylemişler. Olay
yerine geldiklerinde yandaki
komşulann yangına daha önce-
den müdahale ettiklerini ve bu-
nu yaparken camı kırdıklannı,
içeri girdiklerinde yoğun bir tüp-
gaz kokusu duyduklannı anlat-
mışlar. Dükkân sahibi ise yan-
gından sonra dükkâm süpürdü-
ğünde şişe parçasına rastlama-
dığını belirtmiş. Şimdi... Molo-
tofkokteyli varsa, burada bir şi-
şe olacak, bu şart... Şişe parçala-
n yok... Molotofkokteyline iliş-
kin başka bir ipucu da yok.
M.G.'yi bu berber dükkânına
molotofkokteyli atarken gören
bir tanık da yok. ttfaiye raporu
da molotof değil yangın diyor.
Peki M.G., siyasi şubede ya da
mahkemede ne anyor? M.G.'nin
mahkemede ne işi var?
M.G. kım mi? Ünlü "Manisa-
b Çocuklar Davası
r
'nın iki nu-
maralı sanığı olarak tanıdığımız
kişi M.G...
M.G.'ye işkence yapıldığı
doktor raporuyla da sabit demiş-
tik. Çocuk da gördüğü fiziksel
ve psikolojik işkence nedeniyle
belli bir ifade vermiş. Korkup
vermese mi>Tniş? Bunu söyle-
mek o kadar kolay değil ki!.. Ne-
den mi?
'İspatı mümkün değil'
Bakın şimdi!... Yine "Mani-
sah Çocuklar" davasındayız. Sa-
nık bu kez M.G.'nin 30 yaşında-
ki amcası AK Göktaş...
Polisteki ifadeler bitmiş, ço-
cuklar ve Ali Göktaş, 5 Ocak
1996 günü Izmir Devlet Güven-
lik Mahkemesi Savcısf nın kar-
şısına çıkanlmışlar. İfade sırası
Ali Göktaş'a geldiğinde DGM
savcısı polisin iddialannı sor-
muş. o ıddialan reddetmiş... So-
nunda DGM savcısı 19842'nin
aldığı ve Kâtip 9'un yazdığı ıfa-
denin sonlanna gelinmiş. Ali
Göktaş'ın savcılık ifadesinin son
bölümü şöyle:
" Sanıktan emniyette zor altın-
da kahp kalmadığı hususu sorul-
du: 'Takdir edersiniz ki 10 gün
süreyle emniyette kaldım, bu
olağan bir durum değildir" dedL
Sanıktan fiziki bir işkenceye
maruz kahp kalmadığı hususla-
nsoruldu: 'Burada konuşursam
dışanda duyulabilir' dedi. Ken-
disine odaıun kapah olduğu, ya-
\aş konuşursa kimsenin duyma-
yacağı hatırlatılarak soruldu:
'Evet, fiziki işkenceye manız
kaldık, ancak bunun ispah müm-
kün değildir, şu anda üzerimde iz
ve delil yoktur' dedL Beyanı
okundu, imzası alındL"
SÜRECEK
BÎZBÎZE .»
ERDAL ATABEK
Gerçekte Eğitim i
Yapıyor muyuz?... ^
"Emlakçılara ve muhasebecilere öğretmenler-^
den ve düşünürlerden daha çok değer /eren b\f,
ülke, aslında dükkân sahiplerinin bir ülkesi haline'
gelmiştir..." Bu satırlan yazan Ray Billington, eği-
tim felsefesiyle ilgili düşüncelerini açıklarken gü-
nümüzde karşılaşılan "eğitildiğisanılaninsan"^gö-!
rünümlerini şöyle belirtiyor:
"Bir kişinin bir dizi evi ve bir otomobil filosu ola-
bilir, ama o kişi eğitim açısından hâlâ kara cahil
kalabilir; kişi, kolunun uzandığı bütün okullan bi-
tirmiş, ama yine de dar kafalı kalmış olabilir; kişi
Concord'u dünyanın her yerine uçurabilir, ama
hâlâ ırkçı kalabilir; kişi organ nakli yapabilir, ama'
yine de cins aynmcısı kalabilir; kişi çevrenin ko-
runmasında bir uzman olabilir, ama hâlâ türdeşr
olduğu insanoğlundan nefret edebilir; kişi bir d'n,
zi dili akılcı birbiçimde konuşabilir, ama bu diller-
den herhangi biriyle söyleyebileceği dişe doku-
nur bir görüşü olmayabilir Çıki dilli bir sekreterin^
müstehzi tanımı 'iki dilde cahil biri'd/rj." (Variık,
dergisi - Eylül 1997 sayısı - Etik ve Eğitim - Ray
Billington.)
Çevremizde sayısı giderek artan 'diplomalı ca-
hil' tanımına çok uyan bu tanımlama neyi anlatı-
yor? Burada anlatılan 'bir meslek kazandırmak
için eğitilirken kişiliği ve özerk düşünce yetisi ge-
liştirilmemiş kişi'n'm gerçekte eğitilmiş sayılıp sa-
yılmayacağıdır. Bu yazıda Batı ülkelerinin 'eğitim.
felsefesi' eleştirilmektedir. Bir meslek için yapılaa
öğrenimın gerçekte o insanın 'gelişmiş kişilikte,.
özerk düşünce yetisinde eğitilmemiş' biri olması-
na önem verilmemesindeki çelişki eleştirilmekte-%
dir. Çocuk yaşlarından başlayarak eğitildiği sanı-;
lan insanlann okul kayıtlanyla, kitap defterleriyle,
öğretmen sayılarıyla uğraşırken eğitimin özünün
gözden kaçırıldığı bir büyük alan yeniden sorgu-^
lanmaktadır. İnsanlann gözü dönmüş bir hırsla
saldırdığı meslekler öğrenilirken bu mesleklerirr
kazanıldığı üniversitelere akın edilirken eğitimin-
çok önemli hedefi olan 'gelişkin kişilikte, yetkin dü-
şünce' nasıl sürecektir?
Eğer bu temel sorunun yanıtı verilemezse ya da.
bu soru hiç sorulmadan geçiştirilirse, 'sekiz yıllık
kesintisiz eğitim' hangi hedefi açıklamış olacak-
tır. Sorun dersliksorunu mudur? Sorun; defter, ki-
tap, kalem, silgı sorunu mudur? Yoksa 'şimdilik'
bu sorunlan çözmek önceliklidir de 'öteki işlere'
zaman içinde mi sıra gelecektir?
Durum böyle görünüyor. Milli Eğitim Bakanı da
bakanlık yetkilileri de 'öncelikli sorunun' derslik,
öğretmen, kitap, defter, kalem sorunu olduğunu,
işin gerı yanının 'zamanla' düzeleceğini kabullen-
miş görünüyor. Bu çok yanlış bir tutumdur ve çok
kötü bir durumun habercisidir.
•••
Öncelikli sorun, 'neyin, neden yapıldığını bil~»
mek'X\r.
Çağdaş eğitim, insanı kişiliğinde yetiştirmek, •
eleştirel düşün yetisi kazandırroak, budonanımia;
bir meslek ya da sanatta başarılı kılmak için ya-^.
pılmaktadır. . ?O
Çağdaş eğitim; çocuklann, gençlerin beyinleri-:
ni dogmalardan, tabulardan uzak tutarak onlara
her alanda düşünmeyi, soru sormayı, tartışmayi-
öğreterek ve uygulatarak eğitmektir.
Bunlan yapmayacaksanız, bunlan 'zamanla ola-
cak şeyler' olarak göreceksiniz, hiçbir şey yapma-,
yacağınızı kabul etmeniz gerekir. *
Siz zamanı kullanamazsanız, zaman sizi kulla-
nır.
Eğer Milli Eğitim Bakanı, bakanlığın geçmiş yıl-
larda tutumları ortaya çıkmış bürokrasisine teslim
olursa, bu işi onlarla yapmak düşüncesine taşır--
sa, hiçbir yenilik getiremeyecek demektir.
Eğer Milli Eğitim Bakanı, Talim ve Terbiye Kuru-l
lu'nun nasıl çalıştığına, ders kitaplannın nasıl se-!
çildiğine bakmazsa temel ilkelere yanlış bakıyor
demektir.
Bunların 'zamana bırakılacak' yanı yoktur. Bun-
lan zamana bırakmak demek, zamanı boşa har-
camak demektir.
Eğitim 'zamanla' düzelmez, eğitim 'bilinçli bir
kararlılıkla' düzelir. Eğer siz bilinçli bir kararlılığın
sahibi olamazsanız, zaman bu ülkenin zararına iş-
ler. Bunun da sorumlusu Milli Eğitim Bakanı ve bu-
günün hükümeti olur.
Öncelikli sorun 'neyin neden yapıldığını bil->
me/c'tir.
Bunu bilmeyenlerin ya da bilmez görünenlerin^
başarı kazanma şansları da hakları da olamaz.
Yeni bir öğrenim yılının başında bu soruna sa-;
hip çıkmak da öğretmenlerin, öğrencilerin, bütün^
toplumun hakkıdır. :
Izmir Genelevi 'nde yasak \
c
Emniyet vesikasız
fuhuşla uğraşsm'
NECATİAYGIN
İZMtR - İzmir Gene-
levi'ndeki kadınlara "so-
kağa çıkma yasağı'' sü-
rerken. bu hayatın çilesi-
ni yıllardır çeken L. G.
içini döktü. Sosyal gü-
vencelerinin yanı sıra ya-
şam güvencelerinin de
olmadığım belirten L.
G., "EmniyetinMUTİuğu
tokatlar yamnda fcleğin
vurduğu tokat hiç kah-
yor" dedi.
Genelevi bir hayvanat
bahçesine, kendisi gibi
hayat kadınlannı da ti-
yatro sanatçısına benze-
ten ve adının yazılması-
nı istemeyen L. G. önce
"çekihnez j'aşamı" özet-
liyor:
"SabahsaatlO.OO'dan
gece23.00'e kadar sürek-
li çahşıyoruz. Günde or-
talama 20-30 erkekle bir-
likte olmak kolay iş değil.
Biz her gün riyatro sanat-
çısı gibi oyun oynamak
zorundayız... Çünkü;
üzüntülerimiz dahi olsa
müşterilerimize karşii
belli etmemeye çahşınz^
Rolümüzü iyi oynamaya
dikkat etmek zorunda-
yız. Bir noktada bize ge^|
len müşterinin morali bo-'
zuksa, ona moral verme-
ye çahşmak zorundayız.'^
Günlük kazançlannın"
yansmın vergi ve benzeif
masraflara, geri kalarj,
yansının büyük bir bölü *
münün de patrona gitti^
ğinden yakınan L. G.,*
"Tabir caizse bize de d ^
vede kulak kahyor. Bu-J
nunla geçinmek zorun-
dayız. Halbuki bağlı bu-
lunduğumuz herhangi
bir sosyal kuruluşumuz"
olsa, durumumuz elbette
farklı olur_."diyor.
Bazı hayat İcadınlan-
nın dernek ve sendika
kurma girişiminde bu-;
lunduklannı, ancak ba-
şanlı olamadıklannı be-
lirten L. G., en çok "em-
niyetin" uygulamalann-
dan, baskılanndan ve ev-
ci çıkamamaktan yakmı-
yor. •