Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 11 EYLÜL 1997 PERŞEMBE
12 KULTUR
Y A P I K R E D 1 S A N A T F E S T 1 V A L t ' 9 7
Bükent Senfoni'yle 9. SenfoniKültür Servisi - Yapı Kredi Sanat Fes-
tivali "97 kapsamında BükentSenfoni Or-
kestrası ve Bulgaristan Devlet Filarmoni
Korosu bu akşam saat 19.00'da Atatürk
Kültûr Merkezi'nde bir konser veriyor.
Beethaven'ın 9. Senfonisi'nin seslendiri-
leceği, GürerAykaTın yöneteceği konse-
re. Ayhan Baran (bas), Büient Külekçi
(tenor). Birgül Su Ariç (soprano) ve Ay-
lin Ateş (mezzosoprano) solist olarak ka-
tılıyor.
Bilkent Üniversitesi Müzık ve Sahne
Sanatlan Fakûltesi'nin sanat projesi ola-
rak kurulan "Bilkent SenfcmiOrkestrası".
fakûltenin aynı zamanda öğretim kadro-
sunda yer alan çeşitli ülkelerden dene-
yimlı sanatçılar ile fakülte bünyesinde
master ve doktora düzeyinde akademik
çalışmalannı sürdüren Türk ve yabancı
genç sanatçılardan oluşuyor. Türkiye dı-
şında 12 iilkeden 120 sanatçıdan oluşan
orkestra, Türkiye'nin ilk akademik, özel
ve uluslararası sanat topluluğu olarak ta-
nımlanıyor. Yapısında Akademik Oda
Orkestrasi, Yaylı Çalgılar Topluluğu'nu
içeren orkestralar topluluğu kimliğini ta-
şıyan "BilkentSenfoniOrkestrası" heryıl
en az 60 konserle sanat dünyasında yer
alıyor. "Akademik Konserİer Dizisi",
"Türk Bestedleri Haftaa", "Uluslarara-
sıAnadohı MiizikFestivaM" gibi özgün te-
malardaki konser ve kayıt dizileri bulu-
Şef Gürer Aykal yönetimindeki Bilkent Senfoni Orkestrası ve Bulgaristan Devlet Fılarmoni Korosu bu akşam saat 19. OO'da Atatürk Kültür Merkezi'nde.
nan orkestranın hedefleri arasmda, yurti-
çi konserlenyle nitelikli müzik beğenisi-
ni yaygınlaştırmak, yurtdışmda uluslara-
rası etkinliklerde bulunmak, fakülte eği-
timine akademik kadrolaşmada kaynak
sağlamak da yer alıyor.
1944 yılmda besteci Svetoslav Obrete-
nov tarafından kurulan Bulgaristan Dev-
let Filarmoni Korosu, Bulgaristan'ın en
nitelikli korosu.
Bulgaristan Müzik Akademisi'nden
mezun sanatçılardan oluşan topluluğun
daimi şefliğini 1960yılındanbuyanaGe-
orgi Rebev sürdürüyor. Fransa, tngiltere.
Italya. Belçika, Yunanistan, tsviçre, Ja-
ponya, Kanada, Danimarka ve Israil'de
yıllardır tanınan koro, Hermann Abend-
roth, Riccardo Vluti. Zubin Mehta, Roj-
destvensity, Evguenly Svedlanov, Pierre
DervalL, Jean-Claude Casadessus, Kurt
Masur, Michel Plasson ve daha birçok
ünlü orkestra şefinin yönettiği büyük mü-
zik festivallerinde yer aldı. "Turandot",
u
Nabucco","BorisGodHiıov%«nTrava-
tore", "MacbettT, "Futon" ve «Car-
men" gibi operalara katılan topluluğun
repertuvannda 80'in üzerinde oratoryo
ve çeşitli eserler bulunuyor.
D E V L E T T İ Y A T R O L A R I Ü Z E R İ N E R A P O R - 1
Yapı Kredi Sanat Festrvali Chaka Khan'la başladL
'Dinleyicilerimle
birlikte büyüdüm'
KültürServisi-Yapı Kre-
di Sanat Festivali "97, po-
pun divası olarak nitelen-
dirilen Chaka Khan'ın
konseri ile Harbiye Açık-
hava Tiyatrosu'nda başla-
dı. 18 kez Grammy'ye a-
day olan ve 7 kez kazanan.
gold single, gold albüm ve
platin albüm rekortmeni
Chaka Khan, geçen gün
yaptığı basın toplantısında,
kendisini diva gibi hisset-
mediğıni, diva kelimesinin
negatif anlamlar da taşıdı-
ğını ve daha çok opera sa-
natçılan için geçerli oldu-
ğunu söylüyor ve ekliyor:
"Kendimi en çok kadın gi-
bi hissediyonım."
1970'li yıllann sonlann-
dan itibaren çalışmalannı
Arif Mardin'in yapımcılı-
ğında yürüten Chaka Khan,
Mardin ile olan ilişkısini
"afle ilişkisi" olarak adlan-
dınrken, Mardin'ı amcası,
• löyaşında
müziğe başlayan
Chaka Khan
dinleyicileriyle
birlikte
büyüdüğünü
belirtiyor. Yeni
projesi ise bir
rock albümü.
eşini ise teyzesi olarak gör-
düğünü söylüyor ve daha
sonraki çahşmalannda da
beraber çalışacaklannı da
vurguluyor
Her şarkısının kendisini
farklı duygulara sürükledi-
ğini söyleyen Khan, "Din-
leyicüerimle karşılaşnğun-
da bana, biz seni dinleyerek
büyüdük diyorlar, ama in-
sanlann unuttuğu bir şey
var. Ben 16 yaşunda başja-
dım müziğe ve dinleyicile-
rimle birlikte büyüdüm"
diyor. Evde müzik dinle-
mediğini, ancak bir kaç ka-
deh bir şeyler içerken. o da
kendi müziğini dinlediğini
söyleyen Chaka Khan, mü-
ziğe bugün başlarruş olsa
bütün türlerin bir birleşimi-
ni yapmak isteyeceğini di-
le getiriyor. Yeni albümü
için çok kesin konuşmak-
tan kaçınan sanatçı, cover
parçalara sıcak baktığını
söylüyor. Sanatçılann. co-
ver parçayı alıp farklı bir
biçimde işleyerek kendi
yorumunu kattığı zaman
daha nitelikli yapıtlann or-
taya çıktığını da ifade eden
sanatçı, "Herhangjbirşar-
kıcı güzel bir şarkıyı abp
mahvediyorsa, sizin onu
alıp daha güzel bir şekikle
yorumlamanız daha iyi"
diyor.
Soul müziğin bugünkü
dunımundan ve geleceğin-
den umutlu olduğunu söy-
leyen Khan, belli bir dö-
nemde teknik enstrüman-
lann kullanılmasıyla kötü-
leşmeye başlayan müziğin
kabuğundan sıynlarak eski
soulun yeniden ortaya çık-
tığını da vurguluyor. Yeni
çıkan gruplan alternatif
olarak düşünmeyen sanat-
çı, bu gruplann soul müzi-
ğin kökünden geldiklerini
de ekliyor sözlerine. "Baa
yeni gruplann çoğu kflise
müziklerini dinleyerek ye-
tiştiler. Yani işin kaynağin-
dan getiyorlar ve ortaya ni-
telikti çaüşmalar çıkıyor.
Müziğe kendilerinden bir
şeyler katmış olmalan da
önemli, ama yapbklan al-
ternatif müzik değil. Bunu
ryibirsoui müzikolarak ad-
landırabiliriz."
Chaka Khan, gelecek
yıllar için de oldukça umut-
lu. Çok fazla şey söylemek
istemese de, farklı sanatçı-
larla farklı prodüksiyonlar-
da bulunmak istediğini, ör-
neğin, Çin pop müziği de
yapabileceğini vurguluyor.
Farklı ülkelerde farklı
dinleyicilere seslenmekten
ilk günkü gibi heyecan
duyduğunu belirten Khan,
"Bu duygu olmasayd] bu
kadar başanlı olmazdun"
diyor. Bir çok dinleyici ve
sanatçı tarafından yaşayan
bir efsane olarak görülen
Khan, bununla gurur duy-
duğunu ama her sabah ban-
yoda, aynanm karşısına ge-
çip sıntarak kendini tatmin
etmediğini de ekliyor söz-
lerine. "Diğer büyüksanat-
çılann beni dinleyerek bü-
yümüş olmalan bana çok
büyük gurur veriyor ama
sadece aklıma geldiğinde_"
Chaka Khan'ın yaşamı
boyunca yapmak istediği i-
ki şey olmuş hep. Bunlar-
dan biri davulcu olmak, di-
ğeri ise bir rock albümü çı-
karmak. Bu isteklerinden
ıkıncisi olan rock albüm
projesini mutlaka gerçek-
leştireceğini söyleyen
Khan, bunun çok yakında
olacağının da müjdesini
venyor.
'Her rolün adamı' bir eenel müdür!Çağdaş tıyatro sanatının demokrasi kültürünün
gelişmesi ve yerleşmesıne katkısı; ulusal ve ev-
rensel oyunlann seçimı ve bu içerikte oyunlann
yazılması için Türk yazarlanru teşvik, çağdaşlı-
ğın gereği olan bilimsel verileri ve yöntem bilimi
göz ardı etmemek, sahnedeki sanatçmın özgür
yaratım sürecıne olumsuz etki eden faktörlerin
ayıklanması ile mümkündür. Devlet Tiyatrolan,
yukanda anılan görevinı dönem dönem büyük öl-
çüde yenne getirmiştir.
Ancak Türkiye'de demokrasi ve laikliğin teh-
dit altında olduğu günlerde, Devlet Tiyatrolan,
ne yazık ki salonlannda dinı ıstismar eden kitle-
leri toplamak amacı ile repertuvar düzenleyebil-
miş, yukanda açıklanan temel hedef ve bu hede-
fe varma yollan açısından üst üste sınıfta kalmış-
tır. Bunun iki önemli nedenı vardır;
1. 1949'da iki sahne ve 20-30 sanatçı ile kuru-
lan ve tüm tüzel kişilık yetkılerini genel müdür-
lüğün şahsında toplayan merkezci yasanın, bugün
8 ilde yerleşik tiyatro müdürlükleri kurmuş, 26
sahneye sahip, yaklaşık 2 bin çalışanı (670'i sa-
natçı) bulunan Devlet Tiyatrolan'nın sorunlanna
ve gelişen demokratik
sürece cevap veremez
hale gelmesi.
2. Halen görevde bu-
lunan ve görev süresi
içinde 4 ayn partiden 7
ayn kültür bakanı ile ça-
lışabilme becerisini ego-
santrik bir tutumla sağla-
yabilen Devlet Tiyatrola-
n Genel Müdürü'nün sa-
nata ve sanat yönetimine
bakış açısı.
Yanhş uvgulamalar
Devlet Tiyatrolan, son
dönemlerde genel mü-
dürlüğün koltuk hırsı ve
egosantrik tutumu yü-
zündenREFAHYOLhü-
kümetinin Kültür Bakan-
lığı'na sessizce uyum
sağlamış; bunun sonucu
olarak sanatsal açıdan ni-
telik kaybına uğramış, se-
yircisi azalmış, ve hep-
sinden daha vahım olarak
Jslamcı görüşün dolaylı
propaganda aracı duru-
muna getirihne yolunda
planlamalara ortak edil-
miştir.
Yıllardır özerk bir
Devlet Tiyatrolan yasa-
sının çıkmasına direnen
Genel Müdür; yeni bir
yapılanma özlemini ifa-
de eden sanatçı1an "Bu
kurum kendi yasasına
göre, ülkedeki kendi çahş-
ma alanı içindeki polm-
kasını kendiçizer. Bunun
sımn Türkiye Cumhuri-
yeti Devleti'nin genel po-
litikası içindedir. Ben
Türkiye Cumhuriye-
ti'nin zedelenmesi için
program yapamam, yap-
mam miimkün değiL Öz-
gürlük diye onu kaste-
denler varsa, ben sonuna
kadar, hatta öldükten
sonra öğrencUerim mü-
cadele eder" diyerek; bir anlamda devlet düşma-
nı ilan etmiştir. (Nokta Dergisı, 26.02. 1995).
Ne varki aynı Genel Müdür, Refahlı Kültür Ba-
karu'nın emri ile 1996 Eylülü'nde, sanatçılardan
gizleyerek ve ivedilikle bir yasa komisyonu kur-
muş, hazırlattığı yasa taslağinı bakana sunmuştur.
Repertuvar
Son dönemlerde seçilen yerli oyunlann çoğu,
tekrar niteliğindedir ve Batı 'da tekrar edilen oyun-
lar özellikle ulusal ve evrensel klasiklerden seçı-
lirken, Devlet Tiyatrolan'ndaki uygulamada.
1996-97 sezonunda seçilen yerli oyunlann böy-
lesi bır niteliği yoktur.
1992-93 tiyatro sezonundan başlayarak Devlet
Tiyatrolan yönetimi, dramaturji, başrejisörlük ve
rejisörler, bazı usta sanatçılar birlikteliğiyle koor-
dınasyon toplantılan düzenleyerek; kurûmun sa-
nat politikasını ve bir sonraki dönemüı oyunlan-
nı saptamaya başlamıştı. Ne yazık kı yeni yöne-
tim, 2 yıldır bu toplantılannda gündeme gelenle-
rin hiçbinnı yaşama geçırmemiştır.
Hükümetdeğişıkliğınden sonra. koordinasyon
toplantısı yapılıp repertuvann saptanacaği bilgi-
si iletilmiştır. Bu toplantı da geçen vıl yapıldığı
gibi hiçbir sonuç \ermemi!;. yalnızca yönetimın
değişen hükümetlere göre kendini uyarlama ça-
balannın ve kunımun sanat polıtıkasırun günde-
lik politikalara alet edilmeye kalkışılmasının so-
mut göstergesi olmuştur.
Kaldınlan ovunlar
REFAHYOL'un dümen suyunda yüzebilen yö-
netim, yöneticilik süresi içinde birçok kere, seyir-
cı tarafından ilgi gören oyunlan repertuvardan
kaldırabilmiştir. 1995-96 sezonunda kısa süre oy-
nayan ve seyircınin ilgısini gördüğü halde hükü-
met değışikliği ile birlikte gündemden düşürülen
oyunlar şunlardır:
* Trabzon DT "Tazjye" / Murathan Mungan
(22 temsil sonra kaldmldı.)
• lzmır DT "Nâzun Üçlemesi" / Orhan Asena
ya'nın çeşitli şehirlerinde oynanması için, Alman-
ya'da faaliyet gösteren OBC fırması ile 39 temsil
üzerine anlaşma yapılmıştır. Ancak adı geçen fir-
ma. Almanya'da amatör gruplann oynadıklan ve
bir kısmı şehnn dışmda sayılabilecek tiyatro bi-
nalannda temsiller verdirerek, oyunu seyirciye u-
laştırmamış; turne ekibi, harcırahlannın ödenme-
sınde güçlüklerle ve onur kıncı tavırlarla karşılaş-
mışlar ve 19 temsil sonra ekip geriye döndürül-
müştür.
Görev verilmeyenler
Yönetım, erkini sağlayabilmek amacıyla, sanat
politikasını herhangi bir şekilde eleştiren sanat-
çı lan. görevsizlikle ya da hakkı obnayan küçük
görevlerle cezalandırmaktadır.
Mart 1997'de yapılan bir araştırma, 1996-97 se-
zonunun başından bu aya kadar, Devlet Tiyatro-
lan 'nda 62 oyunun sahnelendiğini göaenniştir.
Bunlann 56'st rejisör kadrosu olmayarilarca sah-
nelenmiştir. Içlerinden 9'u kurum dışından görev-
lendirilmiş ve biri dışında rejisör olarak kendini
kanıtladığı tarnşılır kişilerdir. Bunlara tavan pu-
andaki bir sanatçrnın maaşı, o-
tel ve yol giderleri ödenerek
bütçe kötüye kullanılmıştır.
Ancak bu arada, Devlet Tiyat-
rolan'nın kadrolu rejisörleri
olan Yücel Erten, Erhan Gök-
gücü, Şakir Gürzumar, Leyla
Tecer, Işık Toprak, Ejder Akı-
şık, Rüştü Asyah'ya reji veril-
memıştir.
Disiplin cezalan
Xl.ültür-Sen Ankara Şubesi Sanat Kurulu, hazırladığı raporda,
çağdışı ve keyfi bir sanatsal politika sürdüren Devlet
Tiyatrolan'nın yönetimini eleştirerek, özerk bir DT yasasının
çıkmasına direnen genel müdürün yanhş sanat politikasını,
kaldırılan oyunlan, görev verilmeyen rejisörleri, disiplin
cezalanyla yıldırma politikasını aktanyor.
• Ankara DT "NeGüzd Bir Gün"/Michel de
Ghekferode (yüzde 90'ın üzerinde biletli seyirci
yapmışken 24 temsil sonra kaldınldı.)
• Ankara DT "Büyük Misafir" /Vktor Haim
(yüzde 85 seyirci oranı ile 22 temsil sonra kaldı-
nldı).
• Ankara DT "Giordano Bnmo" /Erhan Gök-
gücü ( yüzde 93.8 biletli seyirciye ulaşmışken,
hükümet değışikliği ile birlikte \e 27 temsil son-
ra kaldınldı.)
Yukanda adı geçen oyunlar için toplam olarak
ortalama 300 dönem kostümü, dekorlar, çok sa-
yıda aksesuvar yapılmış ve satın alınmıştır. 5 oyu-
nun ortalama birkaç milyar TL tutan maliyeti, se-
yircilen varken kaldmlmalan nedeniyle heba edil-
miş; bütçe kötüye kullanılmıştır.
Recep Bilginer'in yazdığı "İsyancılar" oyunu-
nun. başkanlığını Genel Müdür'ün yapmakta ol-
duğu Devlet Tiyatrolan Vakfı aracılığı ile Alman-
Devlet Tiyatrolan son iki yıl
içinde, Disiplin Kurulu'nu,
geçmiş tarihinde olmadığı ka-
dar fazla çalıştırmış, cezalar
venniştir. tstenilen, sanatçmın
memur olduğunu hiç unutma-
yarak boyun eğmesidir.
• Kendisiyle yapılan bir rö-
portajda, Devlet Tiyatrolan re-
pertuvanmn daha çağdaş bir
düzleme oturması gerektiğini
söyleyen sanatçı Mahir Gün-
y'a ceza verihnesidir.
Trabzon Devlet Tiyatrosu
sanatçılan, müdürlerinin key-
fi ve yolsuz tutumlannı dilek-
çe ile Genel Müdür'e ilettikle-
rinde, 58 çalışana disiplin so-
ruşturması açıhruş ve çoğuna
önemli cezalar verilmiştir.
• Kültür-Sen Genel Başka-
nı İzzet Polat Ararat, sendıkal
görevinin gereği olarak, Dev-
let Tiyatrolan'na zarar verdi-
ği gerekçesi ile şimdiki Genel
Müdür'ü istifaya davet edin-
ce, üç aylık maaş kesintisi ce-
zasına uğramış; ceza idare
mahkemesince iptal edilmiş-
tir.
• Eski Genel Müdür ve ha-
len rejisörlük görevini sürdü-
ren Yücel Erten'e, bin "kma-
ma", diğeri " kademe flerle-
mesinin durdurulması" şek-
linde, usule uygun olmayarak
iki ayn ceza verilmiştir. İdare
mahkemesine intikal etmiştir
ve davalar sürmektedir.
• Sanatçı Lemi Bügin, 95-
96 sezonunda, "Budala" adlı
oyunun başrolünde beğeni
toplamış 18 yıllık bir sanatçıdır. Tiyatro gelene-
ği, böylesi oyunculara yeni şanslar verme doğ-
rultusunda işlerken, Lerru Bilgin, "4. Murat"
oyununda iki cümlelik bir rolle taltif (!) edilmiş-
tir. Oyuncu rolüne itiraz edince. "üç ayhk maaş
kesintisi'1
cezası verilmistir. Cezaya irırazda bu-
lunan Bilgin, ikinci kez on günlük maaş kesin-
tisi" cezasına uğratılmıştır.
• Son, provalarda zatürTee geçirerek rapor
alan 33 yıllık sanatçı Yıkural Akma'nın Disip-
lin Kurulu'na sevk edilişidir. Genel Müdür, Dev-
let Tiyatrolan'nın hukuk müşavirlerinden Nur-
şen Erdem'e "Bu iulnmın söztesmesini fesbede-
ceksiniz"
1
talimatmı venniştir. Nurşen Erdem
20'ye yakın sanatçıdan aldığı ifadeler sonucun-
da, karannı ve raporunu, sanatçmın suçsuzluğu
doğrultusunda verince, Genel Müdür, Erdem'i
Kültür Bakanı İsmail Kahraman'a şikâyet ede-
rek sürgününü sağlamıştır.
IŞILDAK VE YELPAZE
ATİLLA BİRKİYE
11 Eylül 1980 ve Binikîm
Zaman mı çabuk geçiyor, yoksa biz mi zamanın
çabuk geçtiğini kodluyoruz. Ama sonuç olarak
baktığımda 11 Eylül 1980 günü, yanılmıyorsam
yine bir perşembeydi ve bundan tam on yedi yıl
önceydi.
Belleğimden silinmemiş. Belleğimden silinme-
yen birçok şey gibi. Anımsadıklarımız, iz bırakan-
lar mıdır? Özellikle olumlu olanlar mıdır?
Ama yine de olumsuzluklar,her ne kadar silme-
ye çalışsak da zaman zaman bilincimize çıkarlar;
zaman zaman da rüyalanmızda ortaya çıkarian ki
kimileri için birer karabasanlardır bunlar.
Aslında bu belleksiz toplumda özellikle aydınla-
nn yaşadıklan, rüyalardaki değil de gerçek yaşam-
daki karabasanlardır.
11 Eylül 1980 gününü çok iyi anımsıyorum. Er-
tesi gününü de. Daha birçok günü. Belki küçük-
tüm ama, 27 Mayıs'ın boş sokaklannı, radyodaça-
lan marşlan; babamın ağabeyimi ekmek (ve her-
halde gazete de) alması için bindirdiği kamyonu;
sonra evin önündeki (alt katta Ziraat Bankası ol-
duğu için) günlerce bekleyen silahlı jandarma eri-
ni...
Ya 12 Mart?.. llkgençliğimizin son yıllan, genç-
liğin baharındayken. Ağabeylerimizin sırtlanndaki
cop izlerini; üniversite işgalini ve anlayamadığım
kuramsal tartışmaları ve en önemlisi sosyalizmin
iyi bir şey olduğunu...
Sonra, çok geçmeden; aynı coplan sırtımda du-
yumsuyorum; aynı tartışmalar ve arkadaşlanmın,
kuşağımın başına gelen aynı "acı"sonlar... Ama bu
kez inanılmaz bir nicelikte...
Zaman mı çabuk geçiyor yoksa biz mi onu böy-
lesine kodluyoruz?
Ve sonra da 11 Eylül Perşembe günü. Acaba ön-
ce, biraz 12 Eylül faşizmine mi değinmeli. Öyle ya,
"yıldönümü" geldi de...
Günlerdir basında 12 Eylül'ün "dökümü" yayım-
lanıyor. Bunlar zaten biliniyordu, kuşkusuz ki yine-
lemekte de hiçbir zarar yok! Ama kim bunlann he-
sabını verecek olan!
Biliyorsunuz ki on altı yaşındaki bir çocuğu as-
tılar, bu ülkede 12 Eylül iktidarı. Kim verdi bunun
hesabını. 12 Eylülzedelerden bir politikacının şim-
di Cumhurbaşkanı makamında oluşunu; 12 Ey-
lül'den nasibini almış birçok politikacının hâlâ ak-
tif siyasette olmalannı; milletvekili, bakan olmala-
nnı na&ıl açıklamalı.
Yani sorum şu kısaca, niye hesap sorulmuyor,
bırakın herbir şeyi on altı yaşındaki çocuğu asan-
lardan niye hesap sorulmuyor. "Anayasal düzeni"
bozanlardan, işkence yapanlardan, kitapları top-
layanlardan, insanlara içerde tecavüz edenlerden
niye hesap sorulmuyor?
11 Eylül 1980 günü, -o zamanlar Konuk Yayın-
lan'nda çalışıyordum- Birikim dergisini telefonla
aramıştım. Sanınm "kitle iletişim araçlan" ile ilgili
biryazı yazacaktım. Kaynaktopluyordum. Eski bir
sayıydı ve benle telefonda konuşan yardımcı ola-
cağını söylemişti.
"Birikimci" olmamakla birlikte Birikim'i izleyen-
lerdendim. Ama o sayt bende yoktu. O sayıy+a*7
mak için dergiye gittim. Vllayetin karşısındaki Ba-
teş'in (şimdi Tekin Yayınlan'nın) kitapçısının bu-
lunduğu binada ya da yanındaki bınada küçük bir
yerdi. İlk kez gidiyordum.
Dergiyi aldım ve geri getireceğime söz verdim.
Konuştuğum kişinin doğal olarak kim olduğunu
anımsamıyorum. Ama çok net anımsadığım bir
şey var. Bana "etrafta ciddi bir dunım var, dergi
başına iş açmasın, dikkatli ol" öğüdünü veoşiydi.
O günlerin Türkiyesi'ne girmeye gerek yok sanı-
nm...
Dergiyi bulduğum için sevinçliydim ama, aynı
zamanda huzursuzdum. Sıkıntıyla Sirkeci'ye yü-
rüdüm. Haklıylı. Her yerde mavi bereliler vardı.
Gece, yatmadan önce dergiyi okumaya başla-
dım. Sabaha karşı bir telefon geldi. Gerisi bilindi-
ği gibi.
Şimdi, Birikim dergisinin 100. saytsı elimde. As-
lında 161 sayı. Çünkü 12 Eylül'de büyük bir kesin-
ti var. 1989'da yeniden "bir" diyerek yayın yaşa-
mına başlıyor.
100. sayıda yirmi iki yılın değeriendirmesi ve "bi-
rikimi" yer alıyor. Aydın kesimin ağır toplan, 100.
sayı için birer yazı kaleme almışlar. Saklanacak bir
sayı. Ilginç, özgün ve bilgilendirici deneyimler ve
yaklaşımlar...
Bunu aslayitirmeyeceğim. Birikim'in 1975te çı-
kan ilk sayısını da anımsıyorum. İlk sayıdaki çıkış
yazısını; hatta bir polis "te/an"ında onu yitirişimi de.
Ama 11 Eylül 1980 günü aldığım Birikim'i nasıl
yitirdim, onu anımsamıyorum. Sözümde durama-
dım. Dergiyi geri götüremedim. Birikim'e ve daha
nice yayın organına "kesintisiz" yayınlar dileyelim.
Candle in VVind'ın CO'si ç*ıyor
• Kültür Servisi - Elton John'un Prenses Diana'nın
cenaze töreni sırasında WestministeT Abbey'de
Diana için söylediği "Candle in Wind" CD olarak
önümüzdeki günlerde piyasaya sunulacak. Tören
sırasında kaydedilen ve Mercury Records tarafından
önümüzdeki cumartesi günü piyasaya sürülecek
olan CD'nin geliri Prensesin Anısıru Yaşatma
Fonu'na aktanlacak.
Bardot ikinci kez mahkemede
• Kültür Servisi - Sinema oyuncusu Brigitte Bardot,
ırkçı açıklamalar yaptığı gerekçesiyle ikinci kez
mahkemeye verildi. Bardot, geçen ekim aymda,
1996 yılının nisan ayında Müslümanlann Kurban
Bayramı ile ilgili yaptığı açıklamalardan dolayı :
ifade vermiş, mahkemenin Bardot'nun ifade •»;.
özgürlüğünü kullandığı karanyla serbest
bırakılmıştı. Bu yıl 15 Nısan'da Fransızlann
Müslümanlann ibadet tarzlanyla ülkelerinin
düzenini bozmayacaklannı söyleyen Bardot'un
dumşması 2 Ekim'de yapılacak.
Beatles güncelliğini yitipmiyop
• LONDRA(AA)- 196O'lı yıllann enpopüler pop
grubu olan Beatles'ın geçen yıllara rağmen
güncelliğinden hiçbir şey kaybetmediği ortaya çıktı.
Yapılan araştırma, grubun, eski albümlerinin
satışının son iki yıllık gelirinin 61.3 sterlin
olduğunu ortaya koydu. ABD'de yayımlanan Forbes
dergisinde verilen habere göre, şov ve sanat
dünyasından para kazanan kişilerin en zenginleri
arasında yer alan Beatles sıralamada beşinci olarak
yer alıyor. Ingiltere'de müzik listelerini altüst eden
Spice Girls'ün bile son iki yılda Beatles grubunun
yansından daha az para kazanabildiğini belirten
Forbes dergisi, Baharat Kızlar'ın 29.4 milyon
sterlinle ancak 32. sırada yer alabildiklerini açıkladı.