Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 9 AĞUSTOS 1997 CUMARTESİ
HABERLER
Cindoruk: Yalanla
siyaset olmaz
• ESKİŞEHİR
(Cumhuriyet) - DTP Genel
Başkanı Hüsamettin
Cindoruk. siyasi hareketin
halkın içınden gelmesi
gerektığini belirterek,
"Halka yalan söyleyerek
siyaset yapılmaz" dedı.
Ulaştırma Bakanı Necdet
Menzir ile birlikte partısinin
Eskişehir'e bağlı Sivrihisar
ilçe binasmı hızmete açan
Cindoruk, burada bir
konuşma yaptı.
Partisinin, yıllardır
sûrdürülen bir davanın
önemli bir sımgesı olduğunu
ifade eden Cindoruk şunlan
söyledi: "Siyasi hareket
mutlaka halkın ıçinden
gelmelidır. Burada önemli
olan devlet ve ahlaktır,
siyaset ve ahlaktır.
Hepimizin aradığı budur."
RPr Yılmaz'ı
hedef alıyor
• ANKARA (Cumhuriyet
Biirosu) - RP Genel Başkan
Yardımcısı Abdülkadır Aksu.
Başbakan Mesut Yılmaz'ı
"zorbalıkla" suçladı. Aksu,
8 yıl kesintisiz eğitim
tasansının yasalaşması
durumunda iptali için
Anayasa Mahkemesi'ne
başvuruda bulunacaklannı
söyledi. Abdülkadir Aksu,
düzenlediğı basın
toplantısında, hükümetin
yangından mal kaçınrcasına
ikı günde bu kadar önemli
bir tasanyı Meclis'ten
geçirmeye çalıştığını belirtti.
Tasanya karşı tepkisıni dile
getirmek isteyenlerin
engellendiklerini, Başbakan
Yılmaz'ın ise "Bu
zorbalıklar bizi durduramaz"
dediğini kaydeden Aksu.
"Söyler misiniz Allahaşkına
zorba kim? Zorbalığm
timsali Delı Dumrura taş
çıkartılıyor" diye konuştu.
DYP'de 8 yı!
çatlağı
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu)- 8 yıllık kesintisiz
temel eğitim konusunda
"çarkeden" DYP Genel
Başkanı Tansu Çiller, bu
uygulamayı savunan
milletvekillerini tutamıyor.
CHP kökenli olan DYP
Tunceli Milletvekili Kamer
Genç'in, tasanya destek
veTeceğini bildirmesinin
ardından Eski Milli Eğitim
Bakanı da olan Bursa
Milletvekili Turhan Tayan,
bakanlığı döneminde yapılan
15.Milli Eğitim Şurası'ndaki
"kesintisiz temel eğıtime
geçilmesı" yönündeki karara
uyacağını açıkladı. Tayan,
"Bu konu, bilimsel ve
pedagojik yönden tartışılmak
yerine, siyasi ve ideolojik
tartışma konusu
yapılmaktadır. Bu yaklaşım
çok yanlış ve mahsurludur"
dedi. Eskı Milli Eğitim
Bakanı ve DYP Genel
Başkan Yardımcısı Nahit
Menteşe de tasanyı
savunarak. konunun "imam
hatip meselesi" yapılmaya
çalışıldığını vurguladı.
Rafet Genç
anılıyop
• ANKARA (AA) - Çağdaş
Gazeteciler Derneği fÇGD)
eski Genel Başkanı Rafet
Genç, ölümünün 8.
yıldönümünde mezan
başında anılacak. ÇGD'den
yapılan açıklamaya göre,
Cebeci Asri Mezarlığı'nda
düzenlenecek törende, Rafet
Genç anısına konulan "Rafet
Genç Haber Ödülü" de
sahibine verilecek.
Açıklama
• Haber Merkezi - Devlet
Bakanı Işılay Saygın,
gazetemizin 03 Ağustos
1997 tanhli sayısında yer
alan "Tapu Kadastro'ya
RP'lıler akın etti" başlıkh
yazıyla ilgili olarak bir
açıklama yaptı. Yazının
gerçeği yansıtmadığmı
savunan Saygın'ın
açıklaması şöyle: "Yazıda
adı geçen Kamil Eren ve
Zeki Adlı"nın bakanlığıma
bağlı Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlüğü ile
alakalan bulunmamaktadır.
Hüseyin Kavlak ise 54.
hükümet döneminde
Başbakanlıkça yürütülen bir
proje için geçici olarak
görevlendirilmiş olup proje
uygulaması durdurulmuş
olduğundan eski görevine
iade edilmıştir. Başmüfettiş
Kavlak, Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlüğü Teftiş
Kurulu Başkanlığının en
kıdemli elemanlanndan olup
inceleme ve sonışturmalann
daha sağlıklı yürütülmesi
ve kısa sürede
sonuçlandınlması amacı ile
görülen lüzum üzerine bu
göreve atanması
yapılmıştır..."
Şırnak'ta görevli iki geçici köy korucusu, Mersin'de para karşılığında cinayet işledi
KoruculdrahkkatüYurt Haberleri Senisi -
Kanştıklan olaylar nedeniyle
sürekli tartışılan korucular. bu
kez "kiralık katil" olarak
kullanıldılar. Şırnak'ta görevli
iki geçici köy korucusunun
Mersin'de, para karşılığında
adam öldürdüğü ortaya çıktı.
Doğu ve Güneydoğu'da
PKK'ye karşı kullamlmak
üzere silahlandınlan korucular.
gün geçmıyor ki yasadışı bir
olaya karışmasınlar. Devletin
silahlanyla kız kaçırmak, gasp.
cinayet, hırsızlık. yol kesme
gibi yüzlerce olaya kanşan
korucular, son olarak Cizre'de
bombalarla katıldıklan bir
düğünde 7 kişinin ölümüne, 52
kişinin de yaralanmasına yol
açmışlardı.
Devletin. bulunduklan
yerleşim biriminde terör
olaylanna karşı güvenliği
sağlamakla görevlendirdiği iki
korucu ise Şırnak'ta ^kirahk
katü" olarak polise yakalandı.
Esld PKKTüer
Emniyet yetkililerinden
edinilen bilgiye göre,
Şırnak'ta, bir taksi şoförü,
otomobılinin çalındığını
belirterek polise başvurdu.
thban soruşturan polis, Adil
Aitan ve Mehmet Güngör adlı
geçici köy koruculannı
gözaltına aldı. Sonışturma
sonunda, iki korucunun,
çaldıklan otomobılle Mersın'e
giderek burada Abdülhadi
Zeyrek adlı yurttaşı iple
bogarak öldürdükleri saptandı.
Polis yetkilileri. PKK adına
eylem yaparken, -Pişmanlık
Yasası"ndan yararlanarak
itirafta bulunan iki korucunun
daha sonra Şırnak'ta köy
korucusu olarak görev
yapmaya başladığına dikkat
çekerek cinayetle ilgili şu
bilgiyi verdiler:
"Diyarbakır Cezaevi'nde bir
süre tutuklu kaJan Adil Altan.
tahliyesüıden sonra, akraba
zhareti için sık sık MersiıTe
gitmeye başladı. Aitan, bu
ziyareder sırasında. cezaevinde
tanıştığı Ismet Zeyrek'ten,
babası Abdülhadi Zeyrek'e
mektup da götürdü. Ziyaretler
sırasında, Abdülhadi Zeyrek'in
eşi Emine Zeyrek ile dini
nikahlı eşi Hanım Ebren,
kendilerinf kötii davrandığuu
öne sürdiiler. İki kadın, Adil
Altan'a para teklif ederek eşini
öldürmesini istediler. Bir süre
sonra, Adil Altan ve korucu
arkadaşı Mehmet Güngör,
Şırnak'ta çaldıklan bir
otomobil ile Mersin'e gittiler.
27 temmuz günü, iki kadının
yardımıvla Abdülhadi
Zeyrek'i oldüren korucular,
cesedi de Erdemli \akınındaki
çaulıklara attılar."
Polis yetkililen, Adil Altan ve
Mehmet Güngör adlı köy
koruculannı kiralık katil
olarak kullanan Hanım Ebren.
Emıne Zeyrek ile Abdülhadi
Zeyrek"in kızlan Zahide ve
Nezahat Zeyrek'in de
gözaltına alındığını söylediler.
Sonışturmanın
derinleştırilmesiyle, Adil
Altan'ın bir yurttaşa sattığı
tabancanın da ele geçirildiğini
belirten polis yetkilileri, iki
korucunun Güneydoğu'da
karışmış olabileceklen başka
olaylarla ilgili de kapsamlı bir
soruştuıma yapıldığını
sövlediler
Arifiye'de
w
ekmek' peşinde...
"Sen bilmezsen babo ekmeğe yolcılığı... Fınn gibi bir tren vagonun-
da sabır çekmeyi..." Ekmek uğruna yüzlerce kilometreiik tren yoku-
luğundan sonra Adapa/an'na ulaşnuşlardı Divarbakırü ırgadar_ Ur-
falı meslektaşlangibi kamyon üzerindeÇukurova'ya giderkenölme-
dikleri için se>inçli> diler... Aına hcr yıl yaşanan bir draının içindev-
diler yine... Trenle > aptıklan zorlu bir yoltuîuktan sonra AriİRve fs-
tasyonu'na inmişlerdi. Denklerini yere indirir indirmez ekmek yolu
gözlemeye başlamışlardı. Işçi simsarlannın peşinde800 bin lirahkyev-
mh'e içinfindıkbahçelerine gidebilenler şanslıydı. Ya gidemeyenler?._
Onlar sefaletin tam ortasında, sac ekmeğine kaç gün un yetiştirebi-
leceklerini hesaplı\oriardı. Arifiye İstasyonu'nda her yıl tekrarlanan
bu dramın içindekilerden biri de çoluk çocuğuyla findık ırgatiığı için
gurbete çıkan Mehmet Bozak'ü..."İkinci suııfinsan" muameiesi gör-
dükleri ""vSgonlan finn gibi yanan" tren yokuluğunu, Arifiye tstas-
yonu'ndakisefil vaşamlannı bir tarafa bırakmış.. "Asılçileşimdi baş-
uyorbabo..."diyor.(Fotoğraf: ILHAN UYGUN)
Dindkitabı
Tarım
Miidürü
pazarhyor
GAZİANTEP(Cumhıı-
riy«t)-REFAHYOL iktida-
n döneminde Tanm Ba-
kanlığı'na genel müdür
yardımcısı olarak atanan
Mustafa Akgün'ün yazdı-
ğı "Yahudinin Tahta Kıb-
a" adlı laiklik karşıtı kıtap,
Gaziantep Tanm Müdürlü-
ğü tarafından satılıybr. Ki-
tapta, Mustafa Kemal Ata-
türk "masoniukla* suçla-
nırken, Hasan Tahsin için
de "Yahudi dönmesi" de-
niliyor.
Mustafa Kemal Ata-
türk'ten Cumhurbaşkanı
Sükyman Demirel. Başba-
kan Mesut Yümaz ve Baş-
bakan Yardımcısı Bülent
Ecevit'e kadar birçok kışi-
ye yönelik ağır hakaretle-
rinyeraldığı kitapta, RP li-
deri Necmettin Erbakan'a
ise övgüler düzülüyor. Ki-
tapta Erbakan için "Afyon-
lanmtş İslam âlemine, Isla-
mın devlet sisteminin de ol-
duğunu asil mücadeiesi ile
öğreten Necmettin Erba-
kan, Abdülhamit'te kalan
yerden mücadeleye devam
ediyor" deniliyor.
Chantal Zakari'yi 'provokatörlükle' suçlayan belediye başkanına tepki yağıyor
Burhan Ozfatura'ya istifa çağrısı
SERDAR KIZIK
İZMİR- Büyükşehir Beledi-
ye Başkanı Burhan Özfatura.
tzmir'i bir kez daha kanştırdı.
Ankara'da 8 yıllık kesintisiz eği-
time karşı düzenlenen cumhuri-
yet düşmanı şeriatçı gösteriyi
protesto eden Chantal Zakari'yi
"provokatörlükle'
1
suçlayan Öz-
fatura'ya sert tepkiler gelıyor.
Kentlinin belediye başkanı ol-
ma niteliğini, en son Zakari'ye
yönelik tutumunda da ortaya
koyduğu gibi giderek yıtıren Öz-
fatura, faks yağmuruna tutulu-
yor. Atatürk aleyhtan ve ırkçı ol-
makla suçlanıyor...
Hafta başında gazetecilerle
yaptığı sohbet toplantısında Za-
kari ve aılesine ağır hakaretler-
de bulunan Özfatura. şu cümle-
leri kullanmıştı:
"Atatürk, Chantal'ın değil,
başı öıtülü Zübeyde Hanım'm
Atatürk'ü. Chantal Zakari, bir
provokatördür. Kendisi Ata-
türkçü de biz değil miyiz? Türk
pasaportuyla Türkiye'de yaşa-
masuıa izin verdiğimiz biri, kal-
kıp Atatürkçü olduğunu söylü-
yor. Atatürk'ü ticari amaçlar
doğrultusunda kullanıyoriar.
Bugün Türkiye'de anlaolan Ata-
türk'ün değil, tsmet tnönü'nün
fikirlerdir. Atatürk'ün izlerini
silmek istevenler bunlan söylü-
yor_"
Bu sözler geniş tepkilere yol
açtı. CHP'den yapılan açıklama-
da
u
Özfatura'nın gericilik da-
marlan'
?
nın kabardığı vrırgula-
nıyordu. "Bu davraruşıyia çag-
daş ve aydınnk tzmir haikına la-
yık olmadığı bir kez daha kamt-
lannuştır~ denıliyordu.
Cumhuriyet Kadını Nesrin O-
ran Mavitan' ın başkanlık maka-
mma ılettiği şu faks mesajı ise
"utançverici" bir durumu sergi-
liyordu:
"Dr. Burhan Özfatura. Gaze-
telerde çıkan demeçlerinizden
bir Türk ve İzmirii olarak utanç
duyuyorum. Siz bugün bulundu-
ğunuz mevldyi işgal etmeye bile
layık olmadığınızı. kendi sözleri-
nizle ispat etmiş oldunuz. Ata-
türk'ün ismini dahi agzuuza al-
maya layık degilsiniz. Türk ot-
mak demek. Müslüman ounak
demek değildir. Asıl provokatör
sizsiniz»"
^Atattirk^û Sevmek'
Yüzyıllardır Anadolu toprak-
lannda yaşayan aileyi ve onun
bir üyesini " Türk pasaportuy-
la Türkiye'de yaşamasına izin
verdiğimiz biri" diye tanımla-
manın ırkçılık olduğu belirtili-
yordu.
Hukukçular. Özfatura'nın bu
sözlerinin, kişilik haklanna sal-
dın, ağır bir hakaret ve aynı za-
manda suç olduğunu vurguladı-
lar gecikmeden.
Bu arada Özfatura'nın deme-
cinin TCK'nin 312. maddesine
göre halkı sınıf, ırk, din, mez-
hep veya bölge farkı gözeterek
kin ve düşmanlığa açıkça tahrik
eden bir suç olduğunu vurgulu-
yor.cumhuriyet savcılannı göre-
ve çağnyordu Özkan.
Bu ve benzer tepkiler üzerine
Özfatura, dün Yeni Asır gazete-
sinde. köşede "Atatürk'ü Sev-
mek" başlığıyla bir vazı kaleme
aldı.
Türkiye'de yapılan bir dizi
yanlışlıktan söz ederken sanki
yapan kendisi değil gibi ülkeyi
bölmek isteyenlerin ekmeğine
yağ sürüldüğünü, özellikle laik-
lik ve Atatürkçülük kavramlan-
nın istismar edildiğini, bunlara
karşı çıkanlann susturulmaya
çalışıldığını savunup şu görüşle-
reyer verdi:
".»Chantal Zakari'yi tasvip
etroemek, tenkit etmek niçin ırk-
çılık olsun_Biz yapılan hareketi
tenkit ettik. Bu bayanın televiz-
yon kameralannda görünen
da\i-anışlannı irdeledik. Olayuı
başında açıkça görülmektedir ki
arkadan biri veya birileri yönet-
mektedir. Ne >apacağı sufleedil-
mektedir. Kalabalığı tahrik et-
mesi istenmektedir...Çok açık
söylüyorum, bu ülkede inançlı
kesimi ille de Atatürk'e karşı
göstermek büyük vebaldir. Bü-
yük valandır..Atarürk kimsenin
tapuhı malı değildir."
Acaba Özfatura doğru mu
söylüyor?
Gerçekten Mustafa Kemal 'i
seviyor mu?
Zakari'ye yönelik sözleri,
eleştiri sınırlan içinde mi?
Sorulann yanıtlanna yardım-
cı olmak için 11 mayısta Sulta-
nahmet Meydanf nda şeriatçılar
tarafından organize edilen. yeşil
bayraklann açıldığı,"Kahrolsun
laiklik, yaşasın şeriaf sloganla-
nnın atıldığı mitinge ilişkin söy-
lediklerini anımsayalım:
u
l Mayıs mitingini gördük,
pazar günkü mitingi de gördük.
Buradaki rezalet öbür taraftaki
nezahat...Dini eğitimden kimse
korkmasın. Çocuklann inançlı
olarak \eriştirilmesinden bu ül-
keye fevkalade yarar sağlanaca-
ğını düşünüyorum ve bu Mec-
lis'ten bu kanunun çıkacağını da
tahmin etmivorum."
SIFIR NOKTASIIORAL ÇALIŞLAR e-mail: oral.calislar@planet.com.tr
"Sevgili Oral, seninle yıllar-
dır (belki de 16 yıldtr) görüşe-
medik. Geçenlerde bir gün es-
ki bir dostla kulaklannı çınlattık.
Bursa'da olduğunu böylelikle
öğrendim. Yakında görüşmek
umuduyla bayramını kutlar,
gözlerinden öperim. Tuncay
ARTUN. Istanbul, 27.05.1987"
Tuncay'dan bu küçük notu,
Bursa Özel Tip Cezaevi'ndey-
ken almıştım. Notu bana yaz-
dığında, ya Yapı Kredi Banka-
sı Genel Müdür Yardımcısıydı
ya da Genborsa Genel Müdü-
rü.
Tuncay Artun'un komaya gir-
diğini birtatil yolculuğundaara-
banın radyosundan dinlediği-
mizde İpek'le birlikte "eyvah"
diye hüzünlü bir çığlık attık. 0-
nun öldüğünü ise eve dönün-
ce öğrendik. Çaresiz şekilde
birbirimizin yüzüne baktık. Bi-
zim kuşaktan, kıymetli birdos-
tumuzu yitirmiştik.
Tuncay'ın bankacı kişiliğinin,
Türkiye'nin borsa sistemine
yaptığı katkılann çok önemli ol-
Tuncay Artun'un Ardmdan
duğunu biliyoaım. Ekonomi
aianında araştırmalar yapmış,
kitaplar yazmıştı. Tuncay,
önemli bir yönetici olmanın
ötesinde, benim 1968'li kavga
arkadaşımdı, kardeşimdi.
Önümde sararmış bir fotoğ-
raf duruyor. Malatya'da bir mi-
ting öncesi topluca poz vermi-
şiz. Tuncay, hafrf kamburunu
çıkaımış, incecik bedeniyle
alaycı alaycı gülümsüyor. Üze-
rinde bisiklet yakalı, çizgili ko-
yu renk bir kazak. Siyah ceke-
tine SBF rozeti takmış. Yanı ba-
şında Siyasallı, MAS Matbaacı-
lık'ın patronu Lokman Yine
Siyasallı Cengiz Çandar,
Mehmet Memik, Mahmut
Zeren... Malatyalı Terzi Kadir
Usta, Süleyman Kırteke, Ha-
cı Tonak, Hüsamettin Kurul-
tay... Tarih Eylül 1969. Tam 28
sene önce. 0 yıllarda 20'li yaş-
lann başındayız. Dünyayı de-
ğiştirme, haksızlığa isyan etme
ruhuyla doluyuz.
Aradan uzun yıllar geçti. O
sararmış resimdeki arkadaşla-
nn bir kısmı başka yeriere sav-
ruldular. Tuncay, bu düzenin en
üst düzey kurumlanndan birisi-
nin başına geçti. Birçok arka-
daşımızla yollanmız aynldı.
Tuncay, hangi düzeyde olursa
olsun, belli birçizgiyi hep koru-
du. llkeleri vardı, iktidarlann de-
ğişmesi, onun tavnnı degiştir-
medi.
1988 Ağustosu'nda Bur-
sa'dan tahliye olmamdan son-
ra Tuncay'la daha sık buluştuk.
Yüz yüze görüşmeye fazla fır-
sat bulamasak bile telefonla
neredeyse haftada bir konuşur,
Türkiye'nin siyasi ve ekonomik
durumu hakkında sohbet eder-
dik. Onca yoğun programlan-
mız arasında dertleşir, siyasi
yorumlar yapardık.
Tuncay Artun'un, toplumun
gözü önündeki yaşamıyla ilgili
fazla şey söyleyecek değilim.
Tuncay'ın ölümünü duydu-
ğumda 19681i yıllardaki Siya-
sal Bilgiler Fakültesi'ndeki kar-
gaşalı, heyecanlı günlerimizi
hatırtadım. Onun yakın arkada-
şı Sebahattin Kurt'la neşeli
sohbetleri gözümün önüne
geldi. Sebahattin Kurt, Vanlıy-
dı. Bir eczacı kalfasının oğluy-
du. Sessiz, efendi, herkesin
yardımına koşan, içten, özveri-
lı bir arkadaşımızdı. Sebahat-
tin'in sırdaşı iseTuncay'dı. Tun-
cay, kısa bir Aydınlıkçılık döne-
minden sonra Mahir Ça-
yan'lara daha yakın bir tutum
almıştı. Sebahattin de o grup-
tandı.
12 Mart döneminde Tuncay,
Mahir'lerin başlattığı eylemler-
de yer almadı. Sebahattin ise
Mahir Çayan'la birlikte Kızılde-
re'deki kontrgerilla operasyo-
nunda öldürüldü. Sebahattin
ölüme giderken, onun yakın ar-
kadaşı Tuncay, ülkenin önemli
bir bankacısı ve borsacısı hali-
ne geldi. "7968 Başkaldınnın
Yedi Rengi" başlıklı kitabımda
bu iki arkadaşın öyküsünü an-
latmıştım.
1988 yılında cezaevinden
çıktıktan sonra Tuncay'la bir
araya geldiğimizde o günleri
konuşmuş, Sebahattin'ı an-
mıştık. Yaşam, nerelerden ne-
relere sürüklemişti hepimizi...
Tuncay, bizim kuşağın sevilen
isimlerinden birisiydi.
Dün cenazesinde iş ve siya-
set dünyasının önde gelenleri
yer almıştı. Bizim için daha
önemlisi 1968'li SBF'lilerin
önemli bir kısmının orada ol-
masıydı.
Artık Tuncay aramızda yok.
Ölüm insana ne kadar yakın,
ne kadar uzak. Onun öleceği
kimin aklına gelırdi ki? Daha
dün 8 yıllık eğitime yaptığı 32
trilyonluk katkının sevınci için-
deydi. Ölüm onu daaramızdan
alıp götürdü. Tuncay'ı sevgiyle
ve dostlukla hep anacağım.
CUMARTESİ
Y4ZILARI
ATAOL BEHRAMOĞLU
'DenizKra ve Sarhoşlar
Masalı'
Bu yılın Kurban Bayramı Nisan ayı ortalannday-
dı. Bahann nasılsa baharlığını gösterdiği günler-
den birkaç tanesiydi. Istanbul'da ve yalnızdım.
Belli ki taşralı öğrenciler memleketlerine gitmiş, Is-
tanbul'un varlıklı, sonradan görme varlıklı, bûrju-
va, sonradan olma burjuva, entelektüel ya da en-
telektüel özentili sakinlerinden birçoğu da böyle
zamanlarda hep yaptıkları gibi kenti boşaltmışlar-
dı. Ve yine böyle zamanlarda hep olduğu gibi va-
roşlar patlamıştı. Bayram nedeniyle bedava ser-
vis yapan belediye otobüsleri salkım saçaktı. Ara-
da bir, yüzlerinde bir bayram gününün ve boşal-
mış kentte özgürce dolaşmanın sevinci ışıldayan,
türbanlı, boyasız papuçlannın topuklan çarpık ge-
cekondulu kızlara, kadınlara rastlansa da, sokak-
lan, otobüslen ve görmek istedığim birfilm için Be-
yoğlu'na çıkmak üzere Kadıköy'den bindiğim va-
puru dolduran insanların çoğu erkek, bunlann ço-
ğu da otuzlu yaşlann altındaki gençlerdi. Yüksek-
kaldırım'dan Tünel'e doğru yürüdüm. Yine çeşitli
yaşlardan erkek grupları... Birkaç erkek çocuk,
terk edilmiş eski bir binanın demir parmaklıklı av-
lu kapısına tırmanıp tekrar aşağı inerek eğlenme-
yeçalışıyorlardı. Yüksekkaldınm'dan aşağıya, bü-
yük olasılıkla genelev sokağına doğru inmekte
olan 'a^aöey'lerin oluşturduğu bir başka erkek
grubundaki delikanlılardan biri, çocuklan, uçlan
sivri demir parmaklıklar üstünde oynamanın teh-
likeleri konusunda, bir erkeğın başına gelebilecek
en utanç verici durumu açıkça dile getirerek uyar-
dı. Tünel çıkışında ve Istiklal Caddesi'nde de er-
kek egemenliği vardı. Pera, çocukluğumun bir bö-
lümünün ve ergenlik yıllarımın geçtiği Orta Ana-
dolu kentine benzemişti. Istanbul'un kadınları,
sözleşmışler gibi, sanki yer yanlıp içine girmişler,
buharlaşıp uçmuşlardı. Sonuçta, o anda kendimin
de yalnız bir erkek ve o yalnız erkekler topluluğu-
nun bir parçası olduğumu düşündüm.
• • •
Gece TV haberierinden birinde Antalya'da bir
devenin kurban edilişi gösteriliyordu. Deve gelin
gibi süslenmişti. Yol kenarına dizilmiş izleyenlerin
ve eli bıçaklı cellatlannın arasında ilerlerken, an-
nesiyle babasının arasında, bayramlık giysileri
içinde şımarık ve saf bir sevinçle adımlar atan bir
küçük kız çocuğuna benziyordu. Cellatlar birden
saldırdılar. Hayvancık sarsıldı ve direndi. Adamlar-
dan birkaçı (yedi sekiz kişiydıler) onu zaptedip ye-
re yıkmaya çalışırlarken ötekiler boynuna sapla-
mak üzere bıçaklarını kaldırdılar. TV'yi kaparlım.
• • •
Arkadaşım ressam Orhan Taylan'ın annesi,
ressam ve heykelci Seniye Fenmen'i o günlerden
ya birkaç gün önce ya birkaç gün sonra Rumeli-
hisarı'nda toprağa verdık. Seniye Hanım'la Or-
han'ın Cihangır'deki atölyesinde karşılaşırdık. Bil-
dim bileli yalnız yaşayan bir kadındı. Tanıdığım en
ipeksi insandı. En ipeksi kadındı. Soylu, mahzurv,
sade, zarif ve çok güzeldi. Konuşurken ipeksi se-
sini bir kez bile yükselttiğine tanık olmamıştım.
Yüzünde, bakışlarında sanki hep ipeksi bir gü-
lümseyiş, ipeksi bir anlam vardı. Yıllar var ki gö-
rüşmemiştik. Levent'te yalnız yaşadığı atölye-
evinde büyük olasılıkla hırsızlık amacıyla gelmiş bi-
ri tarafından, kendi ürünü heykellerden biriyle ba-
şına vurulup öldürüldüğünü gazete haberlerinden
öğrendim. Bu haberierden çoğunda da 'haber de-
ğeri' olarak öne çıkarılan Seniye Hanım'ın kişiliği
ve olayın acılığı değil, kendi ürünü heykelle öldü-
rülmesindeki 7/g/nç'likti. istanbul'un ender bahar
günlerinden birinde Seniye Fenmen'i Rumelihisa-
n'nda, Boğaz'ın sularını gören bir mezarda topra-
ğa verdik. Neruda'nın, yıllar önce çevirdiğim 'De-
niz Kızı ve Sarhoşlar Masalı' adlı şiiri o günlerde
bir kez daha aklıma düştü ve onu artık hep Seni-
ye Hanım'la birlikte anımsıyorum: "Içerdeydi bü-
tün o hehfler/ Girdiğinde o, çınlçıplak,/ Içmişler-
di ve tükürmeye başladılar onal Nehirden az ön-
ce çıkmıştı, hiçbir şey anlamadı/ Yolunu yitirmiş
bır deniz kızıydı ol Parıldayan etinin üstüne yağ-
dı hakaretler/ İşledi altın göğüslerine çirkefl Ya-
bancıydı gözyaşlanna, ağlamadı/ Giysilere yaban-
cıydı, giyinmedi/ Izmaritler, yanmış mantariardürt-
tüler vücuduna/ Yuvarladılar döşemesinde mey-
hanenin kısık gülüşlerle/ Konuşmadı, çünkü ne-
dir konuşmak bilmezdi/ Upuzak bir aşkın rengin-
deydi gözleri/ Kollan safirdendi/ Dudaklan bir
mercan ışıltısıyla kımıldadı, sessizce/ Ve çıkıp git-
ti sonunda o kapıdan/ Nehre girergirmez temiz-
leniverdi/ Işıklar saçarak, yağmurun yıkadığı be-
yaz bir taş gibi, bir kez daha/ Ve bakmadan geri-
ye yüzdü bir kez daha/ Yüzdü hiçliğe, yûzdü ölü-
müne. "
•••
Daha sonra, bir gazetede Orhan'la yapılan söy-
leşiyi okudum. Böyle bir ölümü annesine yakıştı-
ramadığını söylüyordu. Bence yanılıyordu. Kadı-
nıyla erkeğiyle, insan ilişkilerinin böylesineyozlaş-
tığı, değersizleştiği bir ortamda, böyle bir kentte;
acımasızlığın, kabalığın, katılığın gittikçe daha çok
doğal davranış biçimi sayılır olduğu bir ülkede Se-
niye Fenmen'e en çok böyle bir ölüm yakışırdı.
Ecevit'ten Alevilere
enstitü ve cemevi sözü
ANKARA (Cumhuri-
yet Bürosu)-55. hükümet,
34. geleneksel ve 8. ulus-
lararası Hacı Bektaş Ve-
li'yi Anma Törenleri'ni
düzenleme komitesine 12
milyar liralık katkıda bu-
lundu. Başbakan Mesut
Yılmaz'ın toplam 150
milyar lira ödenek verdiği
Hacıbektaş Beledıye-
si'nin Başkanı Mustafa
Civan, Başbakan Yardım-
cısı Bülent Ecevit'ten Ale-
vı kültüriinü araştırmak ve
yaşatmak amacıyla ensti-
tü ve cemevi laırma sözü
aldığını açıkladı.
Hacıbektaş Belediye
Başkanı Civan, 16-18
ağustos tarihlen arasında'
34'üncüsü düzenlenen
geleneksel Hacı Bektaş
Veli'yi Anma Törenle-
ri'ne >aırdun çeşitli yerle-
rinden gelen Alevi yurt-
taşlann kalmalan için ça-
dırkent kuracaklannı söy-
ledi. Civan, siyasi partile-
nn Alevi oylannı hedefle-
dıklennin bılincinde ol-
duklannı belirterek, "AJe-
vüerarukseçmekdeğl,se-
çilmek istiyoriar" dedi.
Civan. önceki gün Baş-
bakan Yardımcısı Bülent
Ecevit'le görüştüğünü be-
lirterek, hükümetin buyıl-
ki etkınliklere büyük ilgi
gösterdiğini söyledi. Ece-
vit'in düzenleme komite-
sine 5 milyar, Başbakanlık
Tanıtma Fonu'nun 7 mil-
yar lira katkıda bulundu-
ğunu kaydeden Civan, bu
paranın kültürel faaliyet-
leri desteklemek amacıy-
la venldiğini belirtti.