23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CumhuriyeC tmtivaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yaym Yonetmenı. Orhan Erinç • Genel Yayın Koordınatoru Hikmel Çetinkaya 0 Yazıışlerı Müdürlerı: IbrahimYıldız (Sorumlu ı. Dinç Tayanç • Haber Merkezı Müdürü: Hakan Kara • Gönsel Yönetmen FikretEser Dış Haberler Şmasi Danışoğlu O îstıhbarat: Cengiz Yıidınm • Kültür Handan Şenköken • Spor Abdülkadir Yücelman 9 Makaleler Sami Karaören 9 Düzeltme Abdullah Yancı • Fotoğraf Erdoğan Köseoğlu • Bılgı-Belge: Edib« Buğra # Yurt Haberlen Mehmet Faraç YaymKurulu; llhan Seiçuk(BaşkanX Orfaan Erinf, Oklav Kurtboke, Hikmet Çetinkaya, Şükran Soner, Ergun Bakı, Dinç Tayuıç, tbralıîm Yıldız, Orhan Bnrsalı, Mustafa Balba). Hakan Karm. AnkaraTemsılcısı Mustafa Balbay • Haber Müdürü: Doğan Akın Atatûrk Bulvan No 125, Kat:4. Bakanlıklar-Ankara Tel: 4195020 (7 hat), Faks 4195027 • Izmır Temsılcısı: SwdarKmk,H.Zı>aBW.1352S23Tel:4411220. Faks: 4419117 • Adana Temsilcısi Çetin Yiğenoğlu, tnönü C i 119 S No 1 Katl.Tel 363 12 II. Faks 363 12 15 Müessese Müdüriı: Üstün Akmen •Koonimatör Ahmet Konıhan # Muhasebe Büknt Yener#Jdare: Hüseyin Gürer 9 Işletme Onder Çetik • Bilgi-tşlem Nail lnal • Bılgısayar Sıstem: Mûrûvet Çiler MEDYA C: • Yönetim Kurulu Başkam - Genel Müdür Gülbin Frduran • Koordınator Reha Işıtman # Genel Müdür Yardımcısı Mine Akdag Tel 514 07 53 - 5139580-5138460-61.Faks 5138463 Ya>ımlayan ve Basan: Yenı Gûn Haber Ajansı. Basın \e Yayıncılık A Ş TürkocağıCad 39 41 Cağaloglu Î43J4 Ist PK 246 Istanbul Tel <0'212> 512 05 05 (20 hat) Faks (0'212l 513 85 95 4 AĞUSTOS 1997 İmsak:4.11 Güneş: 5.56 Öğle: 13.17 Ikindi: 17.09 Akşam: 20.25 Yatsı: 22.02 Hacıbektaş'a ziyaretçi akını • NEVŞEHtR (Cumhurivet)- Nevşehir'in Hacıbektaş ilçesindeki Hacıbektaş-ı Veli Müzesi'ni bu yılın ilk altıaymdal80bin797 yerli ve yabancı turist ziyaretetti. 13. yüzyılda Anadolu'da Türkleşme ve Müslümanlaşma konusunda önemli atılımlar yapan Hacıbektaş-ı Veli'nin türbesinin hemen yanında yer alan müzede, o döneme ait önemli etnografik eserler sergileniyor. Müzeyi yıl sonuna kadar 500 bin kişınin ziyaret etmesi bekleniyor. "Çevre ve Barış' toplantısı • GtRESUN (Cumhuriyet) - Dünya Banşı Için Uluslararası Eğitimciler Birliği (IAEWP) ve Karadeniz Teknik Üniversitesi Giresun Eğitim Fakültesi işbirliğiyle düzenlenen 'Çevre ve Banş' konulu Avrasya Kongresi başlıyor. Kongreye Macaristan, Yunanistan. lspanya, Nijerya, Tayland, Hindıstan, Amerika gibi çeşitli ülkelerden 77 yabancı eğitimci ve bilim adamı katılacak. Bu arada BM yayın organı UN NEWS gazetesi 30 Haziran 1997tarihli sayısında Giresun'u "Banş Kenti' olarak duyurdu. 'Vakıflara satiip çıkın' çagrısı • KONYA(AA)-Devlet Bakanı Metin Gürdere, " Vakıf imkânlanndan yararlananlann. bu eserlenn onanmında, Vakıflar Genel Müdürlügü'ne maddi bakımdan yardımcı olması gerekir" dedı. Konya'da bulunan Bakan Gürdere, dün sabah, tarihi Mahkeme Hamamı ile Alaaddin Camii'ni gezerek yetkililerden bilgi aldı Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün tarihi eserlere sahip çıkma yönünde Türkiye'nin her tarafında güzel çalışmalar yaptığını belirten Bakan Gürdere "Kamuoyunu da bu konuda gerekli hassasiyeti göstermeye davet ediyorum" dedi. Batık gemi • NEVV YORK(AA)- Ege kıyılanndaki Karaburun açıklannda ortaya çıkanlan Romalılara ait 1100 yıllık batık bir ticaret gemisinde bulunan değerli eşyalann, denız dibi arkeolojisi açısmdan tarihin akışını değiştirecek kadar önemli olduğu bildirildi. Karaburun açıklannda gerçekleştirilen deniz dibi araştırmalan Amerikan ABC televizyonu tarafindan ekrana getirildi. Araştırmalar sırasında, aralannda altından bir kupa ile altın sikkelerin de bulunduğu çok sayıda sanat eseri çıkanldı. BulunanJar arasında 2000 dolayında amfora ile 1100 yıl sonra ilk kez su altından çıkanlan cam eşyalar da yer alıyor. Çiniciliğin sırrı • tZMK(AA)-Osmanlı dönemi çini sanatmın en önemli merkezlerinden tznik'te yapılan arkeoloji çalışmalannda. çini finnlan ve atölyelerine ulaşılmaya çalışılıyor. İlk kez Prof. Dr. Osman Aslanapa'nın 1964yılında başlattığı kazılar. Türkiye'nin çeşitli üniversıtelerinden gelen 30 kişilik ekip tarafindan surdürülüyor. Ekibin başkanı Dr. Ara Altun, yaklaşik bir buçuk ay sürecek kazılarda, çini finnlan ve atölyelerini ortaya çıkararak, Osmanlı dönemi İznik çini ve seramik sanatını aydınlatacak bulgulara ulaşmaya çalıştıklannı açıkladı. Dr. Altun, "Devlet Planlama Teşkilatı Iznik Çiniciliğini Araştırma-Geliştirme ve Yeniden Üretimini Sağlama Projesi" adına da çalışma yüriittüklerini belirtti. Türkiye'de 12-19 yaş grubundaki 9 milyon çocuğun yüzde 34'ü eğitim sistemi içinde yer alırken yüzde 51'i çalışıyor Çocuk eğitiminde çarpık tablo• Eğitim-Sen tarafından hazırlanan "Çocuk Haklan ve Eğitim" araştırmasında, Türkiye'deki çocuk nüfusun büyük çoğunluğunun eğitim hakkını kullanamadığı belirtildi. Zorunlu temel eğitimin, çocuklann korunmasında önkoşul olduğu vurgulanan araştırmada, eğitimde 8+3 sistemine geçilmesi ve öğrenimin parasız olması istendi. EBRU TOKTAR ANKARA-Türkıye'dede 12-19yaş grubundaki 9 milyon öğrencinin yüz- de 5l'i "işpazanna"sürülüyor. Eğitım-Sen Istanbul 5 No'lu Şube üyesi Nurgül Çetinkaya tarafindan ya- pılan "Çocuk Haklan ve Eğitim'' adlı araştırmada, dünyada 1 milyar insanın okur-yazar olmadığı kaydedildi. 100 milyonu aşkın çocuğun örgün eğitime katılma şansının kaybolduğu vurgula- nan araştırmada, "Dünyada tekbir as- ker yetiştirmek ortalama 20 bin dolar iken, bir çocuğun eğitimi için yapılan hareama 350 dolardır" denildi. Araş- tırmada, gelişmiş ülkelerde bir çocu- ğun okula devamı için 6 bin dolar dü- zeyinde hareama yapılırken, bu raka- mın Afrika ve Güney Asya ülkelerin- de 2 dolara indiği bildirildi. Gelir dü- zeyi düşük ülkelerde nüfusun yüzde 34'ünün ortaöğretime devam etmedi- ğine dikkat çekilen araştırmada. "'Eği- tim, temel insan haklanndan biridir. Çocuk Haklan SözJesmesi'nin 28. mad- desiçocuğun eğitim hakkmıkabul eder ve bunun firsat eşitiiğî temeliyle ger- çekleştirilmesini öngörür" denildi. Araştırmada, Türkiye'de 12-19 yaş grubundaki 9 milyon öğrenciden yal- nızca yüzde 34'ünün eğitim sistemi içinde yer aldığı, yüzde 51 'inin iş pa- zannda olduğu ortaya çıktı. Türkiye'de- ki çocuk nüfusunun büyük çoğunluğu- nun eğitim hakkını kullanamadığına işaret edilen araştırmada, öğrencilerin yüzde 27.9'unun kendi ıstemiyle, yüz- de 24"ünün ekonomik gerekçelerle, yüzde 21.2'sinin üst üste iki yıl sınıf- ta kalması nedeniyle, yüzde 7.2'sinin "başanlı olamadığı 1901" okuyamaya- cağına karar vermesi yüzünden, yüz- de 5'inin yakrnda okul bulunmaması. yüzde 2.2'sinin de "kızokhığu içm" oku- la devam etmediği belirtildi. Araştırmada, Türkiye'de çocuklann yansımn, ekonomik nedenlerle eği- timlerini sürdüremediği için iş pazan- na girdiğine işaret edilerek. "Bn ço- cuklann bazılan işle birlikte eğitim ya- şanüsını da sürdürmektedir. Çocukla- ra kendi yetenetderinitam anlamdaöz- gürce geliştirebUmesinin önüne set çe- ken iş hayaü, çocuğun fiziksel ve rnh- sal dengelerini olumsuz etkilemekte- dir. Düzenli olmayan işlerde ve tehlike- li koşullarda çahşan çocuklann her tür- lü istismara açık olduğu da bir gerçek- tir" saptamasına yer verildı. Zorunlu eğitim Zorunlu temel eğitimin, çocuklann korunmasında önkoşul olduğu vurgu- lanan araştırmada şu önerilere yer ve- rildi:"ZomnJu temel öğrenim sûresi- nin 8 arb 3'eçıkanlmas çocuklan işya- şamından uzak tutacak temel önlem- krin başında gefanektedir. Bunun dtşın- da ekonomik nedenlerie okula devam edemeyen çocuklann öğrenim giderle- rinin devletce karşılanması. zorunlu te- melöğrenimin parasız olmasıyoluna gi- dilmeUdir." Araşnrmada. anayasadaki, "Üköğre- tim, kız ve erkek tüm yurttaşlar için zorunlu ve devlet okullannda parasız- dır" hükmü anımsatılarak. katkı payı uygulamalannın yasal olmadığı belir- tildi. Öğretim yöntemlerindeki yeter- 1 sizlik ve ders kitaplanndaki ırkçı-şo- ven ve cins aynmcı nitelik nedeniyle öğrencilerin özgürce düşünemediği kaydedilen araştırmada, okullarda ge- nellikle öğrenciden düşünme ve katı- lım istemeyen soru-yanıt-tekrartekni- ği kullanıldığına işaret edildi. Araştırmada, Türk toplumunda ço- cuklann başansızlık gösterme, boyun eğmeme ve söz dinlememe gibi ne- denlerle dayakla cezalandınldığı kay- dedildi. Bu cezalann okullarda da ken- dıni gösterdığine işaret edilen araştır- mada. çağdaş eğitimde şiddetin yeri- nin olmadığı vurgulandı. Araştırma- da. dayağın okullarda davranış değiş- tinne aracı olarak kullanıldığı belirti- lerek, "Bakanhk İç Hizmetler Yönet- meliği'nin 54. maddesL öğretmen ve öğrenci ilişkilerinin sevgi ye saygn'a da- yandınlmasmı öngörür. Oğrenche ka- ba davrant^ta bulunmak ya da öğren- ci dövmek açıkça bir disiplin suçu ola- rak gösterilmiştir. Buna karşm okular- da fiziksel ve duygusal istismann önü- ne geçüememiştir'' görüşleri dile geti- rildi. Araştırmanın sonuç bölümünde eğitim programlannın, sosyal kurum- lann ve çocukla ilgili mesleklerin re- fonndan geçirilmesı ıstendı. Açlar, toklar ve doymayanlar... H a U i ^ t ? Î ^ ^ J S ^ * ' J J ve jiyeceklen kapmak için rarbnieriyıe dovüş- tükleri söylenir. Ancak îngiliz KüJtür Derneği'nin terasında çekilen görüntü bu düşünceyi çüriitüyor. Ön plandaki güvercin. büviik bir rahatlıkla san Çorum kbiebilerini kursağa indirirken yanıbaşın- daki güvercin paşa paşa duruyor, belli ki karnı tok. Aslında hay>anlar hep böyledir. En \ırtıcı hay- vanlardan biri olan kurt bilc, karnı tok olduğu sürece ne bir hemciroine, ne de insana saldınr. Ya in- sanlar? tnsanlar öyle mi? Elbette bir kısnu, karnı doyunca, yediklerrvle yetiniyor. Ancak kimileri bir türlü dovmak bilmiyor, yedikçe yiyor, yedikçe saklırganlaşıyor. (Fotoğraf: ISMET GUMUŞDERE) STK'ler imar cetelerine' karşı devleti göreve çağırdı Patara için dayanışma OKTAY EKtNCİ Önceki pazar günü (27 Ağustos 1997) antik Pata- ra kentindeki kazıevinin sa- baha karşı basılarak uyku- daki arkeolog ve öğrencile- nn tartaklanıp tehdit edil- meleri, Antalya'dakı mes- lek odalannca tepkiyle kar- şılandı. TMMOB'ye bağlı mi- mar ve mühendis odalany- la birlikte sağlık meslek odalan, muhasebecileroda- sı ve Antalya Barosu'nca oluşturulan "Eşgüdüm Ku- rulu" adına açıklama ya- pan Eşref Şender,Patara'yı ve arkeologlan 'Şağmaçe- tefcrmekarşı korumak r için devletin tüm yetkililerini göreve çağırdı. Bu amaçla 12 Ağustos 1997 Salı günü Patara kazıevinde düzenle- yecekleri "dayanışma top- lanbsına da özellikle Kül- tür Bakanı İstemihan Ta- lay'm katılması için Antal- ya'daki meslek odası baş- kanlannın ortak imzasıyla bir "davet mektubu" gön- derildi... Koruma savaşçılan Yaklaşık 8 yıldır Kaş il- çesine bağlı Gelemiş kö- yündeki Patara antik kentin- de kazı yapan Prof. Dr. Fah- ri Işık ve ekibi. yine 8 yıl- dır bir yandan arkeolojik değerleri gün ışığına çıkar- maya çalışırken, öbür yan- dan da bölgedetti "imar korsanlanna" karşı SlT ala- nını "korumak" için "tek başlanna" mücadele edi- yorlar. Yakın geçmişte yerel ve merkezi yönetim temsilci- lerinden de sürekli teşvik gören ve "cesaretalan" rant çetelerinin son olarak önce- ki pazar gecesi yaptıklan saldın ise arkeologlann <i ya- şamlannı tehlikeye atarak görev yapakiannı'' bir kez daha kanıtlıyor. O kadar ki, kazıevinde uyuyan öğren- cileri ve uzmanları, gece saat 3 'ten sonra binaya bir- denbire girerek tartaklama- ya başlayan kooperatifçi • Antik Patara kentindeki kazıevinin arazi yağmacılannca basılarak arkeologlann ve öğrencilerin tartaklanması tepkiye yol açtı. Antalya'daki meslek odalan ve baro, kazı ekibiyle "yağmacılara karşı dayanışma" için düzenledikleri toplantıya Kültür Bakanı istemihan Talay'ı da davet etti. Ekrem Akbay, kaçak inşa- atçı trfan Yavuzve muhtar Fikret Aktuğ, bölgede her şeyin "kendilerinden izin alınarak" yapılabileceğini belirterek, "binlerce, ldşiy- le" de bu baskını yineleye- bilecekleri tehdidinde bulu- nuyorlar... Patara'da StT alanını yağ- malamak için firsat kolla- yan bu çetelerin, asıl bü- yük cesareti "kaçak inşaat- lara karşı gösterilen hoşgö- rüden" aldıklannı, Prof. Fahri Işık geçen aralık (1996) ayındaki Pamukka- le Forumu'nda da dile ge- tirmişti. Mimarlar Oda- sı'nın Denizlf ve Antalya şubelerince düzenlenen fö- rumda bir konuşma yapan Prof. Fahri Işık, "Akdeniz Üniversitesi Arkeoloji Bölu- mü Başkanı r olarak bu ka- zılan ekibi ve öğrencileriy- le birlikte yürütürken, dev- leti temsil eden yetkılilenn "kazı ve korumaçanşmala- nna destek vermek yerine, bölgeyi imara açmak iste- yenleriteşvikettüderinden" yakınmıştı. Örneğin StT alanı için- deki "Kumko" ve "Yeni Hitit" adlı kooperatiflere inşaat olanağı sağlayabil- mek için 1986'da bu böl- geyi "toplu konut"(!) ala- nı ilan eden Antalya Vatib- e-posta: tan @ prizma.net. tr ği, 1989'da kazılar başla- dıktan sonra da aynı yerde Beyhan Otel'e 6 katlı inşa- at için ruhsat vermişti. O tarihten bu yana ise antik kenti ve çevresindeki doğa koruma alanlannı işgal eden "kaçak yapdar",yine vali- liğin sürekli göz yumması nedeniyle yıkılmazken, Prof. Işık ve kazı ekibine yö- nelik tehditler her geçen günçoğalmıştı... Şimdı bu son saldınyla birlikte gelişen tartışmalar içinde, olaylann üzerine git- mek isteyen Kaş Kayma- kamı Gflrkan Karaman da arkeologlarla birlikte imar çetelerinin "kara listesine" alınmış durumda. Kaş'taki duyarlı yurttaşlann bildir- diklerine göre, yağmacı çev- relerce desteklenen kimi yerel gazetelerde Prof. Fah- ri Işık ve Kaymakam Gür- kan Karaman çetelere "he- dePgösteriliyor. Vaktiyle SlT alanı yağmasına göz yuman eski Antalya Valisi Bahattin Güney de Pata- ra'daki yasadışı izinle yük- selen Beyhan Otel'in "yı- kun karannı kaktartmak" için otel sahiplerinin, mah- kemelerdeki "avukathğmı'' yapıyor... Prof. Dr. Fahri Işık, bü- tün bunlar için yine Pamuk- kale'deki konuşmasında; "Biz Patara'da, Atatürk dö- nemindeki gibi arkeolojiye sahip çıkan bir devleti bek- liyoruz-." demişti. Bunu söylerken de iktidarda RE- FAHYOL vardı ve örneğin RP'li Kültür Bakanı tsma- il Kahraman arkeolojik ka- zılan "tümüyledurdunna- nın"çarelerini anyordu... Şimdi ise "cumhuriyet flkekri" için işbaşına gelen bir "restorasyon'' hüküme- ti var; Antalya meslek oda- lan platformu 12 ağustos günü bu hükümetin kültür bakanını ve tüm yetkilile- rini Patara'ya beklerken du- yarlı kamuoyu da kazıevi- ni basanlann "nasıl ceza- landınlacağuu" ve StT ala- nındaki kaçak binalann "ne zaman yıkılarağını" merak ediyor... 5-14 YAŞINDAKİ NÜFUSUN 250 MİLYONU ÇAUŞTlRILrYOR Dünyanın yükü çocuklarda tSTANBUL (AA) - Dünyanın çe- şitli ülkelerinde, yaklaşık 250 milyon çocuk, sağlık ve gelişimlerini olum- suz etkileyecek ağır şartlar altında çalıştınlıyor. Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) tahminlerine gö- re Türkiye 'de de 10-14 yaşlan arasın- daki çocuk nüfusun yüzde 24'ü ça- lışma yaşamı içinde bulunuyor. ILO ile Hollanda hükümeti tarafin- dan geçen aylarda Amsterdam'da dü- zenlenen çocuk işgücünü konu alan konferansa sunulan raporda. dünya- daki bu alandaki gelişmelere yer ve- rildi. Rapora göre dünyada yaşlan 5 ile 14 arasında değişen yaklaşık 250 milyon çahşan çocuk bulunuyor Özellikle gelişmekte olan ulkeler- de çahşan çocuklann yüzde 90'ı ta- nmsal faaliyetler içinde yer alıyor. Cam, tuğla fabnkalan, halı dokurna gibi işleri içeren imalat sektöründe çahşan çocuklann durumu ise çok kö- tü olarak niteleniyor. Milyonlarca ço- cuk, çalışma ortamlannda, farkmda bile olmadan, radyasyon başta ol- mak üzere çeşitli kımyasal etkilerle de karşı karşıya. Onmilyonlarca çocuk, özellikle kız çocuklan, uzun çalışma süreleri içinde ücretsiz hizmetçi konumunda çalışhnlırken, milyonlarcası da fuhuş ve u> r uşturucu batağında yaşam mü- cadelesi veriyor. Bu çocuklann du- rumu ise "kötelikileeşdeğer" olarak değerlendiriliyor. Çocuk işçiler açısından Afrika yüz- de 40 oran ile başta gelirken, bunu Asya ve Latin Amerika toplam yüz- de 20 ile izliyor. Ancak belli dönem- lerde Asya'da çalışan çocuklann dün- ya çahşan çocuk toplamına oranı yüzde 61 'leri de buluyor. Türkiye de listede Çalışmada yer alan tahmınlere gö- reTürkiye'de 10-14 yaş arasındaki ço- cuklann yüzde 24'ü çeşitli alanlar- da işçi konumunda bulunuyor. Bu oranla Türkiye, çocuk ışçıler konu- sunda Cezayir, Mısır, Hindistan, En- donezya. Guatemala, Nıkaragua. Ma- lezya, Filipinler, Pakistan gibi ülke- lerden de kötü durumda. SÖYLEŞİ ATTİLÂ İLHAN Türkiye'nin 'Öncelik Hakları'... Mr. Hyde'ı kim hatıriamaz? 'Ingiliz Basın Servi- s/'nde görevli olduğu halde, o kadar iyi Türk- çe konuşur, o kadar bizim ve bizden görünürdü ki; onunlaoturup, pekâlâ, iyi hizmetçinin Azdavay'dan mı, yoksa Sıvas'tan mı çıktığını, konuşabiiirdiniz; şöyle baktığınızda, Oxford Ingilizcesi konuşan bir gentlamaırdan ziyade, yeni emekli olmuş Nevşe- hir'lı bir başöğretmene benzerdi. Işte bu Mr. Hyde, 12 Mart sonrası izmir gazeteciliğimde, bana dadan- mıştı; vırt zırt çıkar gelirdi, Türkiye, Türkiye'nin Or- tadoğu daki misyoni 1 ve tarihi rolü üzerinde konu- şurduk; onun açısından, az bulunur bir aydın türü- nü temsil ettiğimi sanıyorum, hele tartışma bu 'has- sas' konulara kaydığı zaman! Sebebi de şu: 'Baf/'lı gözünde, Türkiye, ya onla- nn 'nüfuzpo//tf/ca/a/7n/n'bölgedeki 'faşeronu'göre- vine lâyıktır; bu görevi, 'sadakatla' başardığı ölçü- de, 'kıymetlendihlir'; ya da, üstünden bin yıl geçti- ği halde, Avrupa'da söz sahibi olmasını hâlâ haz- medemediği 'barbar"örrki, 'kücük düşürülmek' için, ne lâzımsa yapılması gerekir. Işin tunafı, bu 'Baft'lı saplantılar, sandığımız gibi munhasıran 'Tanzimat' ya da 'Meşrutiyet' aydınlanmızda görülmekle kal- maz; 'Cumhuriyet' dönemi aydınlannda da, bilhas- sa 50'li yıllardan sonra, bol bol rastlanır bir özellik- tir. Anlaşılan Mr. Hyde, çevresinde böylelerine o ka- dar bol rastlamıştı ki, ben gerçekten 'anka kuşu' cinsinden bir 'istisna' teşkil ediyordum; merakını celbedişim bundan doğuyordu. Çünkü efendim... Kafaları keslnllkle almaz!.. Fakat, daha önce Cumhuriyet Türkiyesi'ni nere- de ve nasıl 'değerlendirdiğime' bir göz atmalı- yız. Türkiye'nin hedefi bellidir: 'muassır medeniyet seviyesine ulaşmak!' bunun anlamı şu: Türkiye, teknolojisini kendisi yaratabilen, yâni nükleer, si- bernetik, genetikalanında 'özgünleşmiş', birsa- nayi devleti ve sanayi toplumu! Buysa, XXI. yy'da ordusunu, donanmasını, hava kuvvetlerini ken- disi örgütleyip donatabilen, aşağı yukan yüz mil- yonluk bir ülke demektir; böyle bir ülkenin, böl- gede çok önemli bir 'istikrar unsuru' olacağı besbellidir de, tarihinden müdevver bazı hakla- n ve görevleri olacağı da doğrudur. Sanınm zurna burada zırt diyordu. Mr Hyde'ın 'havsalası' Türkiye'nin Ortadoğu'da, Balkanlar'da ya da Kafkaslar'da bazı 'hak ve görevleri' olabile- ceğini almıyordu. Ona göre, o tarihte 'Sovyetnüfuz sahası' olan bu coğrafya, ancak ABD'nin ya da In- giltere'nin 'hak ve görev sahibi'o\ab\\eceğ\ bir coğ- rafya idi. Gülerek derdim ki, "-...bu değeıiendirme tarzı, gerçekte, XIX. yy sonundaki 'düvel-i mu- azzama'nın 'değerlendirme tarzı'dır; neticesi Sevres Anlaşması'dır. Türkiye Cumhuriyeti Sev- res Anlaşması'nı yok sayarak, böyle bir mant- ğı kabul etmeyeceğini kanıtiamadı mı?" Hele, bu konuda Türkiye ile ingiltere, Fransa vb. ülkeleri mukayese edişim, yaşlı Ingilizi besbelli çile- den çıkanyordu; çünkü diyordum ki ben, Ingiltere, Fransa, ya da Rusya nasıl büyük birer imparatorluk- sa, Osmanlı da öyle büyük bir imparatoriuktu; XX. yy. görünüşte bu imparatoriuklan tasfiye etmiş, ço- ğu eski sömürge olan ülkeler, bugün 'bağımsızlığa' kavuşmuştur, çok güzel, çok iyi; gel gör ki, eski metropollerin, yani meselâ Hindistan ve Pakis- tan'da Ingiltere'nin, Senegal ya da Fas'ta Fran- sa'nın ekonomik ve kültürel nüfuzu sürmekte, uluslararası uyuşmazlıklarda onlann çıkarlanna 'öncelik' tanınmaktadır; eski Fransız Kongo- su'nda bir kargaşalık çıkt mı, bakıyorsunuz Fran- sız Ordusu müdahale edebiliyor; Belçika Kon- gosu'ndaki olaylan 'yatştran' daima Belçika Si- lahlı Kuvvetleri'dir; böylelikle, hem ekonomik hem de kürtüre) çıkarlannı korumuş oluyorlar, ön- celik haklannı kullanıyorlar. İyi de, böyle birjesti Türk Silahlı Kuvvetleri, söz- gelişi Kıbns'ta yaptığı zaman, neden bütün dün- ya ayağa kalkıyor; yapbğımız aynı şey değil mi- dir? Kıbns, yüzyıllarca Osmanlı toprağı olmadı mı? Türkiye'nin Kıbns'ta -yalnız Kıbns'ta mı, bü- tün Balkanlar'da, Ortadoğu'da, Arabistan Yan- madası'nda, Kafkaslar'da- kültürel ve ekono- mik açıdan, benzer bir 'önceliği' olmamalı mı- dır? Ingiltere ya da Fransa, I. Dünya Savaşı'na nasıl 'düvel-i muazzama'dan birisi olarak gir- diyse, biz de öyle 'düvel-i muazzama'dan birisi olarak girdik; neden onlara şapur şupur da, Tür- kiye'ye yarabbi şükür? Bat'lı bir aydının, istediği kadar liberal ve insan haklan yandaşı olsun, asla kabul edemeyeceği sav budur; kafası öyle bir 'çifte standart' içindedir ki, Ba- t'lı ülkelere, dünyanın her yerinde tanıdığı ve tabii saydığı 'öncelik haklannı', Türkiye'ye asla tanımak istemez; istemez de lâf mı, bu onu isyan ettiriri Oy- sa Türkiye Cumhuriyeti, bu konuda onlardan çok daha medeni bir tavır içindedir. Onlar, imparatoriu- ğunu kaybederken, bizim gibi bir 'Misak-ı Milli' ilan etmemiş, eski topraklanndan vazgeçtiğini açıkla- mamıştır; Türkiye, hem bunu söylemiş, hem de sö- zünü tutuyor; imparatoriuk talebimiz yok, yayılma- cı değiliz; ne var ki, eski imparatoriuk topraklan , üzerindeki onlarca ülkede, küttürel ve ekonomik sahada birçok sorunumuz var, elbette 'önceii- ğimiz' de olmalıdır. Her şey küreselleytlrllebHlr', ama... 6O'lı yıllarda, bu söylediklerim, Mr. Hyde'a, bes- belli hayali geniş bir şairin 'fantezileri' gibi geli- yordu; oysa 'feab/r'in ne kadar gerçekçi okJuğunu, sonraki çeyrek yüzyıl kanıtladı: Sovyetler'in ve Yu- goslavya'nın 'dağılışı' neyi göstermiştir? Neden Balkan ülkeleri, 'Sovyet sultası' kalkar kalkmaz, gözlerini, Batı'lı başkentlere değil de, Türkiye'ye çevirdiler? Bu kendiliğindenlik, tarihi 'öncelik' hak- kının 'somut' kanıtı değil mi? Türkiye Cumhuriye- ti'nin yöneticileri, yanm yüzyıldır 'taşeronluğu' huy edindiklerinden, yeterince yararlanamıyorlar, o baş- ka! Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 'savunma anlayışı' da, 'ulusal' olmaktan çok; NATOnun -yâni Batı'lı ülke- lerin, yâni 'Sistem'in, 'çıkarlanna' göre 'ayariandığı için', 'öncelikhaklarımızı'gerektiği gibi savunmamı- zı güçleştiriyor, o da başka! 'Soğuk Savaş', Türkiye'ye sanıldığından da pa- halıya oturmuştur. Ödenilen bedelin ne kadar yüksek olduğunu, si- yasetçilerimiz de, stratejistlerimiz de, 'tam bağım- sız' düşünmeye başladıklan zaman, çok daha iyi anlayacaklardır. Bunun ilk işaretleri, Kıbns dolayı- sıyla, daha o zaman belirmişti: 'Kendi Uçağını Ken- din Yap!' kampanyası, neyi ifade ediyordu sanıyor- sunuz? NATO'dan 'müttefikimiz' ABD'nin, Türki- ye'ye 'silah ambargosu' koymuş olmasının manası nedir? Eğer bugün, parasınıtıkırtıkırödediğimiz sa- vaş araçlannı (gemi, helikopter vs.), bize teslim et- miyortarsa; bu, 'savunma anlayışımızı' iyice gözden geçirmemiz gerektiğini göstermez de, neyi göste- rir? Ben size bir şey söyleyeyim mi? Her şeyi 'özel- leştirebilir', belki her şeyi 'küreselleştirebilirsi- niz': bağımstz bir ülkenin savunmasım, 'asla'! http-7/ www. prizma.net tr/ A İLHAN http://www.eda.tr/-bllglyay/yazar/ailhan.htlm
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle