25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyetİmtiyaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yayın Yonetmenı Orhan Erinç 9 Genel Yayın Koordınatöru: Hikmet Çetinkaya • Yazuşlen Müdürien: tbrahim Yüdız - Dinç Tayanç • Sorumlu Müdür. Fikret tlkiz • Haber Merkezı Mudurü: Hakan Kara •Gorsel Yönetmen: Fîkret Eser Dış Haberler Şinasi Danışoğlu • Jstıhbarat Cengiz Yddınm 9 Kultur Handan Şenköken • Spor AMülkadir Yûcelman A Ekonomı Seda Oğnz 9 Nlakaleler Sami Karaören 9 Düzehme' Vbdullah Y»aa9Fotograf ErdoğanKöseoğiu 9Büa-Belge Edibe Buğra 9 Yurt Haberien Mehmet Fanrç Yaym Kurulu. İlhaıı Sdçuk (Başkan), Orhan Erinç. Okta> Kurtböke. Hikmel Çetinka)a, Şûkran Soner, Ergnn Bata. Döıç Tayanç, tbrahim Yıldız. Orhan Bursalı. Mustafa Balbay, Hakan Kara. Ankara Temsîlcisı: Mustafa Balbav Ataturk Bulvan No: 125,Kat4,Bakanlıklar-Ankarafel +.95020 (7 hal). Faks: 4195027 9 izmırTemsücisı. SerdarKınk, H. Zıya BIv. 1352 S. 2/3 Tel. 4411220, Faks — .»! 17» Adana Temsılcısı: Çetin Yiğenoğtu, Inönu C«l:19 S No: 1 Kat: 1, Tel: 363 12 11, Faks 363 12 15 Müessese Müdiirû Cstün Akmen 9Koordınatör Ahmet Koruban 9 Muhasebe Bülent Y ener • Itiare Hüseyin Gürer 9 tşletme. Önder Çeük"9 Bılgı-lşlem. Nail lnal 9 BügjsayarSıstem. Mûrnvet ÇUer MEDYA C : • Yönetım Kurulu Başkanı - Genel Mudur Gülbin Erduran • Koordınator Reha Işıtman # Genel Mudür Yardımcısr Mine Akdağ Tel 514 0 7 53 - -51384«Wl,Faks 5138463 Vayımlayan ve Basan: Yenı Gün Haber Ajansı. Basın \ e Yayıncılüt A $ Türkocağı Cad 39'41 Cagaloğlu 34334 tsL PK 246 lstanbul Tel (0 212) 512 05 05 (20 tıat) Faks (0 212) 513 85 95 31 AĞUSTOS 1997 İmsak:4.51 Güneş: 6.23 Öğle: 13.12 tkindi: 16.51 Akşam: 19.47 Yatsı 21.13 Van'da şarbon salgını: 2 ölü • VAN(Cmnhuriyet)- Van'ın Gevaş ilçesine bağlı Abalı köyünde hayvanlardan insanlara geçen şarbon hastalığı salgınına yakalanan 2 çocuk yaşamını yitirirken. 29'u çocuk olmak üzere 45 kişi de Van Devlet Hastanesi'ne kaldınlarak tedavilerine başlandı. Salgının görüldüğü köy karantina altına alındı. Yumuktepe'ye bakan desteği • MERSİN (Cumhuriyet Gûney Üleri Bürosu)- Kültür Bakanı Istemihan Talay, kazı çalışmalan süren Yumuktepe'de incelemelerde bulunarak "Bugüne kadar maddi sıkıntılar nedeniyle istenilen düzeye gelmeyen Yumuktepe kazısı için gerekli maddi destek bakanlığımızca sağlanacaktır" dedi. Mersin'de inceleme gezilerini sürdüren Talay, Yumuktepe kazısı için ilk etapta 1 milyar lira çıkartılacağını, gerekli yardımcı personelin atamasının yapılacağını söyledi. Yurtlara misafir ögrenci • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Üniversitelere kayıt yaptıracak öğrenciler, kayıt için bulunduklan şehirdeki Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu'na bağlı yurtlarda bugünden itibaren misafir öğrenci olarak kalabilecekler. Misafir olarak kalmak isteyen ögrencilerin, kayıt yaptıracaklan şehirdeki yurtlardan birine başvurarak yükseköğretim programını kazandıklanna ilişkin belgeyi göstermeleri yeterli olacak. 22 Eylül'e kadar misafir ögrenci olarak yurtlardan yararlanabilecek öğrencilerden misafir ücreti alınacak. Prof. Manfred Korfmann: Yeni buluntular, antik kentin bir Yunan yerleşmesi olmadığını kanıtladj 6 Troya, Anadolu uygarbğı' ÖZGEN ACAR ÇANAKKALE - Tübin- gen Üniversetisi arkeoloji pro- fesörü Dr. Manfred Korftnann ve 12 ülkeden 95 kışılik ekı- bi, Troya'run daha önce ina- nıldığı gibi bir Yunan yerleş- mesi değil, Anadolu uygarlı- ğinın bir kenti olduğunu sap- tayan önemlı buluntular or- taya çıkardı. Troya ekibi adına arkeolog Rüstenı Aslan, "Bu yıl 7 ha- ziranda başlayan Troya kaa- smda. tÖ 2. büıyılda kente su sağlayan kutsal nitelikli bir gizli kaynak-mağaranın bu- lunduğunu" açıkladı. Arke- olojik çevreler. "bu gelişme- nin Anadolu kazilanndaki son 10 yılın en önemli bulunhıla- nndan biriolduğu" yorumu- nu yapıyorlar. Aynca, kent surlan dışında- ki yerleşik nüfusu korumak amacıyla, bir ahşap savunma sisteminin varlığı da ortaya çıkanldı. Ara bölümler dışmda 9 kat olarak kabul edilen Troya'nın, tö 1700-1150 yıllan arasın- dakı VI ve VII katlan ile ıl- gili olarak bu yılın kaa sonuç- lannı Prof. K.orfrnann, Hitit belgelerinden de yararlana- rak Cumhuriyet'e şöyle değerlendirdi: "Hitit belgelerinde 'Wilusa' Taravva' di- ye geçen Yunancası 'lliosTroıa' kentinde sadece 'Appaliunas" yani 'Apollon' tannde- ğildi. Büyükolasüıkla '(Dıngır) Kaskal Kur" da bu kentin tannsıydı. Yine bir Hitit met- ninde Hitit Büyük Kran Muwattalis ve V\i- lusa (İlios) Krata Alaksandus arasında imza- lanan bir anlaşmada Troya Kralı'na Tann Appaliunas'ın tanıklık yaptığı belirtilhor. Bu anlaşmada 26 Hitit tannsının adı sayıhr- ken Trma'nın ancak şu üç tannsından söz edilrvor: 1. Ordu'nun nrtına tanrısu 2. Ap- paliunas. 3. Wilusa'nın \eralo nehri tannsı anlamında (Dıngır) Kaskal Kur." Prof. Dr. K.orfrnann bu adın Hitit hiyerog- lifi olan Luwice yazılmış bir rnetinde "ya- pay birhavuz" anlamında kullanıldığına, bu- nun birkutsal tapınak alanı ıçinde yer almış olabileceğine dikkati çektikten sonra Hitit- lerdeki su şebekesi ile Troya'da bulunan kut- sal kaynak-mağara arasındaki ilişki ve ben- zerlikleri ise şöyle yorumluyor: "Hhitlerin başkenti Boğazköy 'de su dışa- Troya'dakj kazılarda bu yıl ortaya çıkanlan tÖ 2. binyılda yapılmış kutsal gizli su şebekesi, Anadolu arkeolojisinde son 10 yılın en önemli buluntusu olarak gösteriliyor. Kutsal ka\ nak -mağararun çılaşı ve çevresindekj Bizans mezarhğında çahşmalar sürii\or (solda). Trova'da Roma döneminde Odeon'u kuran Augustus'un başı (üstte). ndan getirili>ordu. İki girişten birindetaş to- nozlu röryefler vardı. Bu nedenle Hitit me- tinlerinde 'yeraltındakı tannsal taş,' toprak yol' anlamında bir kült olarak kabul edili- yordu. Bu >apay su yolunu Kral II. Şuppilu- İıuma (tÖ. 1200-1800) vapmışn. \\ ilusa'nın İlios ile aynı yer olduğu kabul edildigindt. iki kralın anlaşmasında sözü ge- çen Troya'daki 'yeraltı ırmağının nasıl ve ne- rede olduğu" sorusunayamtaramakzorun- davdık. Bunun için bir arkeolojik buiuntu ge- reklrydL Trma'da bu soruya açıklık getire- cek iki yer akla geliyordu. Birincisi, kuzey- doğu kale burcu ve kaynak-mağara... İkin- cisini, 1879'da Schliemann da araşnrnuşn." Kutsal mağara Kazı ekibi bu yıl çalışmalarını mağarada yoğunlaştırarak dolguyu boşalünca yapay gi- rişle karşılaşmıştı. Troyalı suyunu günümüzden 3500^000 yıl önce bu noktada kuyudan çekerek sağ- lıyor olmalıydı. Düşman kuşatmasraltındaki Troya'lılar, suyu kent dışından içeriye bu yoldan gizli- ce getiriyorlardı. Aynı yöntem Boğazköy'de de uygulanmıştı. (Kuyunun ağzının bulun- duğu bu yerde bir de Bizans mezarlığı or- taya çıkanlmıştı.) Anadolu'ya özgü Bu buluşu Korfmann, şöyle yorumladı: "Böviece içerisindesuvun olduğu \eralnn- da kutsal bir geçitin variığı kanıtlandı. Ay- nca kuzeydoğu kale burcunun olduğu yer- de de bir kaynak suyu daha saptandı. Bu riir yapay su rünelleri. Yunanistan'da değil, sa- dece Anadolu'da bulunuyor. Büriin bu bul- gular, Trma'nın Luvvi dili yayıhm alanında olan Wilusa ile özdeş olduğuna işaretcdiyor. Bu da Troya'nın Anadolulu olma özelliğini gün geçtikçe güçlendiriyor. Geçen yıl Luwi- ce bir miihiir. önceki \ıl da Doğu \nadolu özelükli bir bronz figür de bulmuştuk»*' Bu arada arkeolog Aslan, bir başka önem- li buluntuyu gösterdı. Troya'nın taştan sur- lan dışındaki yerleşik halkı korumak ama- cıyla IÖ 2. bınde ahşap bir savunma siste- minin varlığı ortaja çıkanl- mıştı. Doğai kaya üzerinde açılmış ve bırbinnı izleyen çukurcuklar. ahşap sa\r unma duvannın dikmelennm gir- dikleri yerlerdı. Aynca bir noktada bu du- vann bir yennde gıriş kapısı konumunda biralan da dikka- ti çekiyordu. Kızılderililere karşı savTinma "Tıpla AmerBkan askerle- rinin Kızüderihlere karşı gar- nizonlannıkorumak amaay- la ahşaptan yapoJdan savun- ma duvarlan ğt* " benzetme- mi Prof. Korfinann "aynen" diyerek doğruiacı. Duvar. an- cak gözcülerm üzerinde do- laşabileceklen eemişlıkte ol- malıydı. Korfmann. "Troja'nm Ana- dolulu olduğu'' &aMna bir baş- ka kanıt olan bu durumu şöy- le yorumladı: "Troya tÖ 2. bnde. Yuna- nistantan jok Anadohı'yayö- neuniştL İO17. ynz>ılda plan- lanan bu savunma sisteminin. Troya kalesinrkki taş duvar- lardan >apılma sarvunma sis- temi ik karşıiaştınldığında hiç de ondan az etkilp.ici olmadı- ğı göruliiyor. Bu rür buluntu- lara şündiye değin Doğu Akdemz bölgesin- de, budönemde rastlanmarmstır.byada Des- tanı'nda "Akhalann Lımanı" le ifeili olarak aynnüb olarak anlatılan bu saMinma siste- mine, Ege ve Yunanistan yabancıy dı. Bu tür savunma sistemi. eski Doğu ve Anadolu sis- temine uymaktadır." Prof. Korfmann. bu buluntulaıdan sonra yargısını şöyle açıkladı: "Şimdiye değin Troya'da çahşan arkeolog- lardanSchfieınann(1871-90),\\dhe]mDörp- feld(1893-94)veCarl Blegenln'hınanistan bağlanolı Troya'ya bakış açüan ynıi bulun- tularveyorumlarla.arnkgeçertiüerini tüm- den yitirmiştir. n Bu yılki kazılarda ortaya çıkanlan öteki buluntular ıse özetle şöyle: 1. Roma döneminden bir "Augustus" (IÖ 31 -tS 14) başının bulunuşu ilekearteki Ode- on'un yapımcısı belirlenmiş alda 2. Schliemann'ın kaçırdığı ve "Kral Pri- amos"un sandıgı ünlü hazmenm de tÖ 2300 yılına tarihlenen Troya'nın III. Dönemine aıt olduğu doğrulandı. Rektörlük sorusturma başlattı Prof. Acun: Suçum, suçu ihbar etmek • Devlet ormanlannın, öğretim üyesi arkadaşlan tarafından verilen bilirkişi raporlanyla yağmalandığın] iddia eden fÛ Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ertuğrul Acun hakkında, rektörlük sorusturma başlattı. tstanbul Haber Servisi -Devlet ormanlannın, öğ- retim üyesi arkadaşlan ta- rafından verilen "bilirki- şi raporlanyla" yağma- landığını iddia eden 1Ü Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ertuğrul Acun hakkında 1Ü Rektör- lügü sorusturma başlattı. Suçunu "suçu ihbar et- mek suçu" olarak tanım- layan Ertuğrul Acun. "Ozeuikle tstanbul'da Ri- va, Beykoz, Pendik, Ça- talca, Çorlu ve Belgrad devlet ormanlan, yoğun bir yağmalanmaya uğra- mışlardu"" dedi. tstanbul Üni- versitesi Rektör- lüğü, Orman Fa- kültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ertuğrul Acun hakkında. "top- lantılarda ve ba- sında belgesiz ve r .. - , kaıutsız olarak" Ertu & ui öğretim üyelen ve dekan- lığı suçlayan davranışlar- da bulunduğu için soruş- turma açtı. Orman davalanndaki "şaibeB r> bilirkişi rapor- lannın, yağmalamanın başta gelen nedenlerin- den olduğunu savunan Prof. Dr. Ertuğrul Acun, "O kadar ki. çok geniş bir orman alanı için Burası devlet ormanıdır' raporu veren orman fakültesi öğ- retim üyesi bilirkişiler: öğ- leden sonra, aynı yer için ikinci bir bilirkişi raporu- nn aynı mahkemeye hlç çekinmeden sunarak 18 bin dönüm orman için 'Burası devlet ormanı de- ğildir' kanısında buluna- bilmektedirler" görüşü- nü savundu. Kamu görevinde bulu- nanlann, yalnızca yaptık- lanndan değil, yapmadık- lanndan da sorumlu tu- tulmalan gerejctiğini be- lirten Prof. Ertuğrul Acun, Riva, Beykoz, Pendik, Ça- talca, Çorlu ve Belgrad devlet ormanlannın yo- ğun bir yağmalamaya uğ- radığını söyledi. Devletin ormanlan yağ- malarurken orman fakül- tesi ormancılık hukuku anabilim dalı başkanı ola- rak suskun kal- masmın söz ko- nusuol?1 '-'" ğını, lc da de rektörl verere 1 üyelen kişilik malarAcun sorusturma aç başvuruda bui anlatan Acun, k tan gelen cevap ri arasın ğ 'bilirki' 1 ' .ap törlükçe değeılendır. sinin mümkün olmaaH açıklandı" dedi. Acun, belgelerle ıtham edilenler hakkında soruş- turma açmayanlar tara- fından, sorusturma açıl- ması için ugraşana sorus- turma açanlardan önce tiıkdıri Türk hâlkıtlâ bi- raktığmı da sözlerine ek- ledi. SAK USTUNDE MÜJDATGEZEN Nesin Vakfı Oyun yazan kardeşim Tuncer Cücenoğlu'ndan bir mektup aldım. Aynen yayımlıyorum: Sevgili Dostum: Sekiz yıllık kesintisiz eğitimin Türkiye için ne kadar önemli olduğunu biliyorsun... Nesin Vakfı'nm bir okulyaptırmak üzere bir girişimi olduğunu öğrendim... Bu nedenle 1997-98 tiyatro sezonunda sahnelenecek olan KADINCIKLAR- MAKUŞKA-HELİKOPTER-BOYACI-ZlYARETÇladlı oyunlanmın birgecelik telifhakkını veABD'de sahnelenecek olan ÇIKMAZ SOKAK ve HEÜKOPTER adlı oyunlarımdan alacağım muhtemel fiks ücretin yüzde 5'ini NESİN VAKFI'nın bu girişimi için Vakfınıza vereceğimi sana duyurmaktan sevinç duyuyorum. Bütün sanatçılanmızın aynı duyariılığı göstereceği umuduyla. Sevgiyle. Sevgili Tuncer... Ben de senden esinlenerek bu sezon yinelenecek olan HAMLET EFENDİ oyunumun bir gecelik telifini ve SALAK OĞLUM-GIRGIRİYE-BABAM adlı oyunlanmın gene birer gecelik telif haklarını NESİN VAKFI'na bağışlıyorum ve böyle bir şeyi başlattığın için sana teşekkür ediyorum. Aziz ağabey Şu yukarıdaki yazıyı yazınca aklıma geldi. Belki sizin de aklınıza gelmiştir: "Acaba Aziz Nesin yaşıyor olsaydı, bu kampanya için ne derdi?" Ben O'nu yakından tanıyan biriyim. Ne diyeceğini üç aşağı beş yukan tahmin edebiliyorum. Bence derdi ki: "Devlet bana güvenip de mi kampanyayı başlatıyor? Ben öğrenci çocuklanma zor bakıyorum. Aynca benimle seksen sene uğraşan bir devlete ne diye bağışta bulunacak mışım?..." Ama işin içine çocuk ve eğitim girince, belki de bir iki oyununun telif hakkını o da bağışlardı. O'nu anmadığımız zaman yok. Beni güldürenler Aktör Ayberk Çölok dopdolu duygularia yaşayan bir sanatçıydı. Gençken mahalle sinemasına Ismail Dümbüllü geliyor ve bir ortaoyunu oynuyor. Ayberk kınlıyor gülmekten ve oyundan sonra hemen kulise damlıyor. Ismail amcanın elini öpüyor ve: - Sana hayranım, sevgimden seni yerim deyince Dümbüllü: - Buyurye evladım, diyor. Tabiii siz bu olayı daha dekolte olarak da algılayabilirsiniz... PHILIP MORRIŞ'IN GENEL MÜDÜRÜ SÖYLEDİ: "SİGARA KANSERE YOL AÇIYOR." Artık hepimiz O'nun yalancısıyız. Kar lapa lapa yağıyordu I Sonbaharın yaprakları yolları kaplıyordu. (Olmadı şaır, kış yapayım derken güz çıkanyorsun...) Arada böyle absürdlükler gelir aklıma. Ne denli gerçekçi olmaya çalışsam sanatın ve sanatçılığın gerçeküstü Kaş-göz fantazyasından kaçamam çoğu zaman. Tabii bunu derken, Erich Fon Oaniken'e inanmam gerekmiyor. O attıkça atıyor ve "Var mı aksini ispatlayan "diye bir yaklaşımla, sözde hepimizi zor durumda bırakıyor. Günün birinde bir uzaylı ile tanışırsam, Bir rençber I Ördüğü duvara yaslanmış I ağlıyordu I "Neden ağlıyorsun?" Diye sordum I Açıkladı: "Bu dört duvarı bana ördürdüler I Şimdi dışarı çıkamıyorum I Hem duvan ören benim I Hem çileyi çeken I Ona ağlıyorum". Erich'ten özürdilerim olur biter... Bu yazıyı daha fazla uzatacak degilim. Burada asıl muradım, "Kış yapayım derken, güz çıkartıyorsun" esprisini ne kadar güzel bulduğumu kendime söylememdi. Tabii bu arada siz de duydunuz. 30 Ağustos Ben 29 Ekim 1943'te doğmuşum. Ablam bir Şeker Bayramı'nda. Ağabeyim de 30 Ağuştos'ta dünyaya gelmiş. Eğer yaşasaydı bugün altmış beş yaşından bir gün almış olacaktı. Erken gitti. Çok küçük yaşta sigaraya alıştı. Günde üç paket içerdi. Tabii yanında da içkisi. Bu iki zehir bir araya gelince, karaciğeri ve akciğeri daha fazla dayanamadı. Çok iyi insandı. Arkadaşları arasında O'nu sevmeyen yok gibiydi. Ama O içki ve sigarayı daha çok severdi. Benim bu iki mereti kullanmamamın belki de en önemli nedeni ağabeyimdir. Çünkü o tek başına bütün ailenin tüketimini üstlenmiş durumdaydı. Eskiler, ölenler için "özleme"deyişini kullanmazlar. Ama ben ağabeyimi zaman zaman çok özlüyorum. Fazla konuşmayan, kalp kırmaktan çekinen, içine kapanık bir garip âdemdi işte. Zafer Bayramı'nı ne zaman kutlasam (ki bu hep 30 Ağustos'a rastlar) ağabeyimi ananm. Rahat uyu Nejat. Çocuklann kocaman oldular. Yaşamlannı güvence altına aldılar. Kann iyi kalpli bir dul. Seni andığında daima göz pınarlannda iki damla yaş oluyor. Benim de öyle. Seni unutmadık, merak etme. İSTANBUL'DA - ALİ SAMİ YEN'DE - BİR GARİP SİON TAKIMIYIM - İSVİÇRE ŞAMPİYONOYUM - TARİFSİZ KEDERLER İÇİNDEYİM... OKUYUN: Adı Aylin / Ayşe Kulin. İZLEYİN: G.S. SEVİN: Sonbahar ille de bir koşulumuz mu var, burada portre diye yazdığımız kişilerin ünlü olması konusunda?.. Yok. O zaman Remzi'yi yazabilirim. Çünkü Remzi çok tatlı bir deli idi. Hani sevdiğimiz akıllı insanlara deli deriz ya. Remzi onlardan değildi. O gerçekten deliydı. Bildiğimiz deli. Yenikapı'da bir tiyatro kurmuştuk. Bu bizim ilk özel tiyatromuzdu. Universite Lokali diye bir kahvenin arkasında bir depo vardı. Burada kahvenin fazla iskemleleri dururdu. Sahibi Kemal Ağabey bize birkaç kuruş para ile bu depoyu bedava verdi. Biz de ilk tiyatromuzu kurduk. Remzi, Yenikapı'nın delisi idi. Fatih Itfaiyesi'nde yatar, sabahları erkenden Yenikapı'ya damlardı. Savaş'ı (DinçeO ağabeyi zannederdi. Savaş da O'nu kardeşi olarak görür pek bozuntuya vermezdi. Zaten buna ihtiyacı da yoktu. Çünkü Savaş'ı tanıyanlar, Remzi ile arasında deha ile delilik çizgisi kadar küçük bir Portre fark olduğunu bilirler. Remzi'nin ne dediği pek anlaşılmazdı. Savaş bize tercüme eder, biz de gereken yanıtı yerirdik. Bir gün "Remzi öldü"d\ye bir laf çıktı. Üç dört gün bu ortalarda görünmedi. Sonra birden geldi. Uyumuş Remzi bu, herkes gibi 7-8 sat uyuyacak değil ya. Üç gün uyumuş. Uyanır uyanmaz da bizim tiyatroya gelmiş. Aradan uzun yıllar geçti. Hepimiz yaşamın içine daldık ve Remzi'yi unuttuk. Bir gün gene "Remzi ölmüş" haberi yayıldı. Bu kez doğru idi... Gerçekte O, yaşayıp yaşamadığını ne denli biliyordu ben bilmiyorum. Ama Remzi'yi hepimiz o kadar çok severdik ki ölüm haberi hepimizi ağlatmıştı. Bir Yenikapı yemeği gecesinde O'nu andık ve Deli Remzi şerefine kadeh kaldırdık. Ünsüz bir portreydi O, ama biz tanıyoruz ya.. bu da bize yeter. Pazarın fıkrası: Temel Kıbns çiKarması zamanı cepheae asker. Büyük bir gürZltûyle uyanmış. Yanındak asker arkadaşı: - Temel, galiba bcrrba bu, deyince Temel: - Aman çok şükür. ben gökgürültüsü sandım da ödüm kopti, deniş. Dekolte Açık saçık fıkralara belden aşağı esprilere bu Fransızca sözcüğü yakıştırpşız. Ama bunun eski dildek karşılığı müstehcen. Bu gıbı nkra ve anekdotlar kiminin ağzına yakışır, kimine yanışmaz. Yakışanlardan bıri Ertem Eğilmez'di. br de Muammer Karaca. Ikisini de çok severdım. Birlikte çalışmaktan hazduyulacak insanlardı. MuaTimer Karaca sahnede de açık saçık espriler yapar fakat alkış alırdı. Özel yaşamında da bu yönünû ÇOK iyi kullanırdı. Bir yurtdışı gezisinde, Paris'e giderken havaalanında br nayranı Muammer Karaca'ya: "Sükseler Beyefendi" demiş.. Karaca hıç düşünmeden cevabı yapıştırmış: "Sızide." Çolpan abla Sadri Alışık, benim ağabeyimdi, karısı da ablamdır. ikisini de çok sevdim. Biri gitti dığeri kaldı yadigâr. Çolpan Itıan Küçük Sahne'yi alarak hem eşinin adını hem tiyatro sanatını yaşatacak. Bu yıl 35. sanat yılını kuttayacak olan I.B. Şehir Tiyatrolan Sanatçısı ve MSM öğretim görevlisi Aliye Uzunatağan da tek kişilik "Llian" oyununu bu sahnede sergileyecek. ŞimdkJen her ikisini de kutluyorum. Tiyatro nerede ise biz oradayız. Izmir'de açılan "Gençlik Tiyatrosu" da yeni sezonda sevgili Izmirlilere perdelerini açıyor. Onlara da kolay gelsin. Meslekler Şimdi siz "Yahu yalancılık da meslek midir kiyazıyorsun" diyeceksiniz. Evet, yalancılık bir meslektir ve bu mesleğı ülkemizde icra eden yüzde yirmi taraftar kitlesine sahip insanlar vardır. Bunlar yalanı gerçekten meslek haline getirmiş kişilerdir. Çünkü çok önemli • bir neden uğruna yalan söylerler ve böylece söyledikleri yalan sayesinde kendilerini aklarlar. Onlar çok temiz ve bambaşka insanlardır. Yalan onlar için . mubahtır. Amaçları uğruna söylenmiştir. Bu amaç öyle böyle bir amaç da değildir, çok yüce bir amaçtır. Onun için at atabildiğin kadar. Hatta öyle eğer ticaretle uğraşıyorsan (ki çoğu böylediıj orada bile . yalanı çok rahat söyleyebilirsin, çünkü buradan ; kazandığın paralarta, bu amaca hizmet edenlere üç beş yardımda bulunacaksındır.Bu mesleğin erdemli evlâtları memleket halkmın yüzde yirmi kadannı kandırma başansını göstermişlerdir. Zaten o yüzde , yirmi de cehaletten her halta kanacak dururnda olduğundan buna hazırdır... Evet, yalancılık artık ülkemizde bir meslektir, meslek sahipleri mübarek insanlardır. Hepsini kutluyorum. Ne yalan söyleyeyim... Pazarlık ve duvarlık sözler KİRLI ÇARELERLE ANCAK KÎRLÎ BÎR SONUCA VARILABİLİR M.Gandi. Türk tiyatrosu Her şeyimi borçlu olduğum mesleğimi neden bu kadar çok sevdiğimi bilmem ne çok yazdım sizlere. Mesleği tiyatroculuk olrnayanlar birkaç kez bana, bu yazılann gereksiz olduğunu bile söyledi. Ama - dedim ya, ben yazar olmadan önce de tiyatrocuydum. Ne kadar yazar olduğum ise tiyatroculuğumun yanında tartışılır. Gelin görün ki • yazarlıktan ödülüm var, tiyatrodan yok. O nedenle - ödüllere çok itibar etmem. Ama Türk tiyatrosu için gerçekten bir şeyler yapmamız gerekiyorsa, bunun en başta Türk oyun yazannı yüreklendirmek olduğunu her yazımda vurgulamayı görev sayarım. Çünkü başka çıkış yok. Genç yazariarımızı yürüklendireceğiz. Ben hep aynı şeyleri mi söylüyorum?.. Öyle derler ya. Kırk kere söylersen olurmuş. Kırkı geçtik mi bilmiyorum?..
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle