Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SKYFA CUMHURİYET 31 AĞUSTOS 1997 PAZAR
12 KULTUR
ALLECRO EVİN tLYASOĞLU
Orkestra solisderi karmaşasıOrkestra programlannın arka kapa-
ğnda "Orkestra solistteri'" diye bir lis-
te görürüz. Son iki yıldır Istanbul'da
var olmayan bir liste bu. Orkestra mü-
durü Türkmen Güner, 120 kişilik tstan-
bul Devlet Senfoni Orkestrası kadro-
sunun solıst nitelemesi altındaki yedi
sanatçısınm maaş ve görevlenni dur-
durmuştu. Yalnız Istanbul'da değil, ül-
kemizin her büyük orkestrasında yer
alan bu solistler Kültür Bakanlığı'nca
1971 'den ben atanmakta. Önceden de
dikkati çektiğimiz bu konu üstüne
Türkmen Güner şunlan söylüyordu:
•'Solist kadrosu adı ahında bir kadro
mevcut değil, 120 kişive eklenen 7 Idşi
her ne kadar "orkestra solistı" olarak
anılsa da onlar için ayn bir statii veya
kadro olmadığından orkestra >edi kişi
eksik kadro ile icra edecek demektir. Şu
anda orkestra solisti olarak topluluğu-
muz arasına atanmış kişiler (Ann Ka-
ramürsel. Gülşen Tatu, Güher Pekinel,
Süher Pekinel, Mehmet Okonşar, Me-
ral Güneyman ve Halit Çam) ayn bir
statüleri olmadığından. herhangi bir or-
kestra sanatçısının yerini işgal etmekte-
ler.
Örneğin bir tromboncu gerekse onun
kadrosunda Meral Güneyman var. Va
da bir kemancının kadrosunda Güher
Pekinel! Orkestra yönetkni kadrosunu
genişletemediğinden topluluk için gere-
ken yeni elemanlan gündeUk- yevmiye
ücreti ile kiralamakta. Her biri birbirin-
den değerü olan solistlerimiz aslında sta-
tii açısından Maliye Bakanhğı'na karşı
kandınlmış durumda. Ömeğin piyanist
Meral Güneyman bir tromboncu ola-
rak kandınlmış. Bütün bu orkestra so-
listleri 100 puan ve 6 ikramiye karşılığı,
orkestra üyeleri ile aynı kefeye konul-
muşlar."
Neden dava açmıyorlar?
Hemen şunu belirtmek gerekir: Do-
ğal kı uluslararası kıstaslara sahip olan
solistler çok zor yetişiyor. Onlara dev-
let tarafindan destek vermek çok güzel
birdüşünce. Ancak onlan da böylesi bir
muamele ile karşı karşıya bırakan ya-
sal boşluklara ne demeli? Daha önce
birkaç kez bu konunun altını çızmiştik.
IDSO Müdürü Türkmen Güner.
1995 'te bu orkestra solistlerinin maaşı-
nı kendi bütçesinden vermeyi redde-
dince bir araştırma yapmıştık. Gerçek-
ten de böylesi bir solist statüsünün ol-
madığını. atanan solistler için orkestra-
lann sanatçı kadrolannın kullanıldığı-
nı öğrenmiştik. O günden bu yana ne-
ler oldu?
Şöyle anlatıyor Türkmen Güner:
"Soruşturma sonuçlanıncaya kadar
maaşlann bir üst makamdan ödenme-
• Ülkemizin her büyük orkestrasında yer alan "orkestra solistleri', Kültür Bakanlığınca
1971 'den beri atanmakta. Ancak solist kadrosu adı altında bir kadro yok, dolayısıyla bu
sanatçıların ayn bir statüsü olmadığından herhangi bir orkestra sanatçısının yerini işgal
etmekteler. Istanbul Devlet Senfoni Orkestrası Müdürü Türkmen Güner. bu solistlerin
maaşlannı durdurduğu gibi duruma dikkat çekmek için iki yıldır
orkestrayla konser vermelerini engellemekte.
si karan alındı. Ve 1996 Temmuz ayın-
da soruşturma sonuçlandı. Orkestra
Müdürlüğü haklı bulundu. Ancak vine
Kültür BakanlığTndan gelen bir emir.
solistlerin maaşını ödejiniz, şeklinde i-
di. İta yetkisini kullanarak tekrar öde-
meyi durdurdum ve Ekim 1996'dan bu
yana, neredeyse on aydır orkestra so-
listlerine ödeme yapılmamakta. Ardın-
dan yeniden soruşturma açılnuş. Teftdş
kurulunun yeni raporu beklenivormuş.
Konu aynı, tefriş kurulu aynı kişiler,
mağdur olanlar aynı, orkestra müdürü
aynı!"
lşın bir başka ilgınç yönü de orkest-
ra müdürlüğüne bu solistlerin maaşı
ödensin diye emır geliyor, müdür em-
re uymuyor. Peki, neden bugüne kadar
müdüre hiçbir ceza uygulanmıyor
0
En
azından bir dısıplın cezası?.. Ya da
mağdur olan solistler neden dava aç-
mıyorlar? Aslında onlar da kandınlmış
durumda.
Aslına bakarsanız orkestra solistli-
ğı. devlet sanatçılanna bir devlet kade-
mesinden ödeme yapabilmek için veya
harika çocuk > asası ile yurtdışına gön-
derilmiş sanatçılara, döndüklerinde
devletin kol kanaı germesi için başla-
tılmış bir uygulama. Ancak hiçbir za-
man statüsü olmamış.
Konserlerinden tanıdık solistlerin
arasında bir de tanımadık ad var: Halit
Çam. Tam on beş yıl önce orkestraya
'sanatçı' olarak atanmış. Heray maaşı-
nı ve gereken ıkramiyeleri, teşv ik prim-
lerini almış. Şef olarak orkestrada gö-
rev yapmayı bekleyen Halit Çam. bir-
kaç kez şeflik sınavına girmiş ve or-
kestranın teknık kurulunca reddedil-
miş. Şeflik görevi verilmese de bir kez
atama çıktığı için 'sanatçı' adı altında-
ki uygulamadan doğal olarak y ararlan-
makta.
Şimdi yeniden Güzel Sanatlar Mü-
dürlüğü'ne başvurmuş. Önce, ıdare
mahkemesinin 30.5.1995 tarihli kara-
nyla şeflik niteliğinde olmadığı onay-
lanmış. Ardından temyize gitmış ve
temyiz de 15. 8.1997 tarihli kararı ile
idare mahkemesini onaylamış. Aradan
üç gün geçince Kültür Bakanlığf ndan
bir atama emri gelmiş İDSO Müdürlü-
ğü'ne. 18.9.1997 tarihli yazıda Halit
Çam'a 'şef yardımcılığı vekâlet' görevi
verilmesi emrediliyor. Bu atama yazı-
sının altında da dört imza var: Güzel
Sanatlar Genel Müdürü Mehmet Özel,
Genel Müdür Yardımcısı YaşarDoruk,
Müsteşar Cevdet Türkeroğlu ve yeni
Kültür Bakammız tstemihan Talay. Bu
atamaya ilişkin olarak da şunlan ekli-
yor Türkmen Güner: "6940 sayılı Or-
kestra Yasasrnın 8. maddesi uyannca
şef vardımcısımn atanması ancak or-
kestra şefinin de onaylaması ile münı-
kün olur. Böyle bir onav olmadan bu
atamayı nasıl uygulayabiliriz?"
Dinleyieiler cezalandırüıyor
Diğer solistlerin durumlannda ıse
şimdilik hiçbir değişiklık yok.
Istanbul Devlet Senfoni Orkestrası
Müdürü. bu solistlerin maaşlannı dur-
durduğu gibi duruma dikkat çekmek
ıçm iki yıldır orkestrayla konser ver-
melerini de engellemekte. Böylece ts-
tanbul dinleyicisı Pekineller'ı. Güney-
man'ı, Okonşar'ı. Tatu'yu ve Karamür-
sel'i orkestra eşliğinde dinleyememek-
te. Burada cezalandınlanlar ıse herşey-
den önce dınleyiciler oluyor
İşin bir başka dengesizlıği de uzun
süredir tstanbul solistlerine maaş öden-
mediği, konser verilmediğı. Kısa süre-
dir delzmirsolistlenne konser verilme-
diği halde Ankara Cumhurbaşkanlığı
ve Çukurova Devlet Senfoni orkestra-
lannda aynı gerekçe ile atanmış solist-
ler kesintisiz maaşlannı almakta ve or-
kestralanyla konser yapabılmekteler.
Istanbul'da konser dinleyicileri. so-
listler ve orkestra yöneticileri bu yılki
programlarda solistlerin durumlannı
merakla bekliyorlar.
ADR Prodüksiyon, TÜRSAK'ın işbirliğiyle kapsamlı bir 'Atatürk Belgeseli' hazırlıyor
GerçekbelgelerleAtatürk belgeseli
SİNEM YENEL
Merkezi Paris'te bulunan ve bu-
güne kadar Fransa başta olmak
üzere pek çok önemli belgesele
imza atmış ve bunlan Avrupa ka-
nallannda da göstermiş olan ADR
Prodüksiyon. yönetmenliğinı, ge-
nelde televızyona çalışan ve pek
çok başanlı belgesel çekmiş dene-
yimli kadın yönetmen Jocelyene
Saab'ın yapacağı'Atatürk Belge-
seli" başlıklı projenin çalışmalan-
na başladı.
'Belge filmlere dayalı bir proje'
olarak tanımladıkları ve dünyada
ilk kez gerçek belgeleriyle bir
Atatürk belgeselinı gerçekleştir-
meyı hedeflediklerinı belirten ku-
ruluş, filmin yapımı için Türkiye
partneri olarak Türkiye Sinema ve
Audiovisuel Kültür Vakfi'na
(TÜRSAK) üç hafta önce resmi
başvuruda bulundu. Atatürk'ün
portresinın çızıleceğı belgeselin
çekilmesi için Türkiye ve dünya
arşivlerinin yanı sıra tüm dünya-
daki özel arşivlerin de titizlikle ta-
ranacak olması nedeniyle, sürpriz
Atatürk belge film görüntüleri ve
fotoğraflann. sözkonusu belgesel-
de ilk kez kamuoyuna sunulabıle-
ceği gündeme geliyor.
Fransız TV kanallanndan Fran-
ce 3 veArte'ın da destek verdiği
belgeselin yapımı için ADR Pro-
düksiyon'la bir prensip anlaşma-
sı yapan ve ön hazırlıklar konu-
sunda çalışmalannı başlatan
TÜRSAK, belgeselin gerçekleş-
tirilmesi için katkıda bulunmala-
n konusunda Cumhurbaşkanlığı,
Gcnclkurmay Başkanbğı ve Kül-
tür Bakanlığınezdındegırişimler-
de bulundu. Konuyla ilgilı olarak
Türkiye Sinema ve Audiovisuel
Kültür Vakfı Başkanı Engin Yiğit-
gil ile görüştük.
"Atatürk Belgeseli" başlıklı
proje için ADR Prodüksıyon'un
kendilerine bir faksla başvurdu-
ğunu ve böyle bir projede özellik-
le Türk partnerinın önemli bir ko-
numda olması nedeniyle şırketin
TÜRSAK vakfını seçtiğıne işaret
eden Engin Yiğitgil, başvuru üze-
rine ilk hareketlere başladıklannı
belirtiyor. Bu belgeselin. gerek
Fransa'da yaşayan. fakat aslen
Doğulu. Lübnanlı bir kadın yö-
netmen olan Joceryene Saab' ın ba-
kış açısıy la Atatürk'ün anlatılma-
sı. gerekse dünyada ilk defa bir
yabancı kuruluş tarafin-
dan, 1998'deözellikleFrance3ve
Arte kanallarında gösterilmek
üzere planlanmış bir y apım olma-
sı bakımından büyük önem taşıdı-
ğına değinen Yiğitgil. cumhunye-
timizın 75. yıldönümüne yaklaş-
tığımız şu günlerde böyle btr gin-
şimin çok ayn bir yere sahip oldu-
ğunu vurguluyor.
'Destek bekliyoruz'
Atatürk'ün. varlığında hem as-
ken dehayi hem devlet adamlığı-
nı hem de bir milletı yoktan vare-
debılecek kapasıtede bir düşünür-
lüğü bürünleştirdiğinı ve bu özel-
liklerinden dolayı 20. yüzyılın,
hatta dünyanın gelmiş geçmiş en
büyük devlet adamlarından bıri sı-
fatını kazandığını söyiüyor. Fran-
sızlann Atatürk'ü 20. yüzyılda ya-
şamış en önemli kişilerden birı
olarak gördüklerıni ve bu yüzden
böyle bir belgeseli kazandırmak
istediklerini belirten Yiğitgil, pro-
jeye katktda bulunmak için vakıf-
ça toplanıp bırtakım kararlar al-
dıklanna ve gerekli başvurulan
yaptıklarma değınıyor- "İlkönce
Cumhurbaşkanlığı makanuna he-
men vazıniLn >a/dık. Burada biz-
den istenen çok önemli birolav var.
Atatürk bir Türk olduğu için ve
Türk devletinin kurucusu olduğu
için, Türk ortağının varlığı bu pro-
jede çok önemli. Nesnel olabilmek
açısından, daha çok Türk belgele-
rine dayalı bir belgesel yapmak is-
tiyorlar. Biz Genelkurma>'a da
müracaat ettik. Biitün askeri ar-
şiv lerden belgelertoplamak istiyo-
ruz. Bir diğer aşamada, Türkiye
çapında bir duyuru da yapacağız.
Ozel arşivler. özelfotoğraflar.özel
belge ve mektuplan da toplamak
arzusundavız. Bunlan elde ettiği-
miz vakit beraber prodüksiyona
girebileceğiz. Zaten bizim varlığı-
mızın önemi de burada."
TÜRSAK'm bir sıvıl toplum
örgütü olduğunu. çeşitli kesimler-
den üyelerinın bulunduğunu ve
kaynaklarının tamamen kendi
yaptığı projelere dayandiğını be-
lirten Yiğitgil. Kültür Bakanlı-
ğı'ndan da destek ıstediklerinin
altmı çızıyor: "Dolayısrvlabize bu-
rada Kültür Bakanlığı'nın ve dev-
letin diğer kurumlannın gerek
maddi. gerekse arşivleri açmak.
izinleri vermek ve ellerindeki bel-
geleri kullandırmak suretiv le >ar-
dımcı olmalannı istiyoruz."
*\DR Prodüksıyon'un belgele-
nn bir kısmını ve Atatürk'le ilgili
hiçbir y erde yayımlanmamış fılm-
önetmenliğini
Fransa'da yaşayan
Lübnanlı kadın
yönetmen olan
Jocelyene Saab'ın
üstlendiği belgesel,
dünyada ilk kez bir
yabancı kuruluş
tarafindan, 1998'de
özellikle France 3
ve Arte
kanallannda
göstenlecek.
Yapımda
Atatürk'ün portresi
Çİzilirken, 'Bir
Islam ülkesinde
laik bir cumhuriyet
kurarken
uyguladığı
politika' analiz
edilecek.
leri elde ettiğini belirten Yiğitgil.
belgeseli çekenJocelyene Saab'ın
yaklaşım biçimini. yönetmenin
kendi sözleriyle şöyle özetliyor:
"Mustafa Kemal'in portresiyle
Türk millivetçiliğinin önemini ve
onun bir İslam ülkesinde laik bir
cumhuriyet kurmaktaki strateji-
sinde askeri eğirimin rolünü ana-
liz etmek istemekteyim. Bağımsız-
lık için savaşüırken İslam dünya-
sında iki karşıt görüş ortaya çık-
mıştır. Bunlardan birincisi,M. Ke-
mal'in başlattığı laik ve geçmişin-
den bağımsızlaşdnlarak ekono-
mik Uerlemeler kaydetmeye yöne-
lik harekettir.
DiğerL Suudi Arabistan'dald es-
ki geleneklere. tarihi kökenlere ge-
ri dönüşü içeren harekettir.
Fas'tan Pakistan'a kadar bu iki
hareket, İslam dünyasını ikiye böl-
mektedir. Ben özellikle ikonogra-
filer ve film arşiv leri aracdığıyla
M. Kemal'in modem Türkiye gö-
rüntüsündeki Türk-İslam sentezi-
ni > aratnıakta. İslam semboilerini
nasıl kullandığını araşurmak isti-
yorum."
Yönetmenin bakış açısını
önemli bulduğunu v e şu anda Tür-
kiye'nin geçırmekte olduğu kon-
jonktürü de çok güzel aydmlata-
cak gibi gözüktüğünü belirten Yi-
.ğitgil, Batıdayaşayan.amaaslen
Doğulu olan bir kadın yönetmenin
konuyu ele alış bıçimınden heye-
can duyduklarını ıfade edıyor.
Belgeselde dramatizasy ona yer
verilmeyeceğıni. bunun zor bir ış
olduğunu ve filmin tamamen bel-
ge filmlere ve arşıvlere dayanan.
kelımemn tam anlamıyla bir 'Ata-
türk Belgeseli' olduğunu vurgu-
luyor.
Televizyonlarla bağlantı
ADR Prodüksiyon'u. bugüne
kadar birçok belgeseli başanyia
çekmiş ve bunlan pekçok Av rupa
kanalında göstermiş ciddi ve güç-
lü bir fırma olarak nitelendıren
Yiğitgil. şırketin daha şimdiden.
belgeselin 1998de France 3 ve
Arte kanallannda göstenlmesıni
garantilemış olduğunu. kendileri-
nın de bütün dünya telev ızyonla-
n ileyazışmayabaşlamışoldukla-
nnı vurguluyor.
Yabancı bir ortaklıkla M. Ke-
mal belgeseli yapmanın dünyaya
açılmamız açısından önem taşıdı-
ğım da belirten Yiğitgil. sözlerinı
şöyle noktalıyor: "Burada vurgu-
lanmak istenen. Doğu ve Batı'nın
laik bir sentez içinde anlanmı. Tür-
kiye Cumhuriyeti'nin. dünyadaki
diğer devletler arasında çok özel
bir yeri var. Bu giderek ortaya çık-
mava başladı. Biz. Doğu ve Baü
sentezini en iyi birleştiren, laik.
güçlü. ileri ve kökleri aslında çok
geçmişe dayanan genç bir devletiz.
Iştc bu Atatürk belgeselinde de bu-
nu ispat etmeye çalışacağız. Çün-
kü 75 sene evvel bir adam Türki-
ye'de böyle bir şeyi başanyor. Ozd-
likle vurguluyorum. askeri, siyasi
ve bence felsefi dehası inanılmaz
bir adam."
KÖŞEBENT
ENİS BATUR
Füreya'yı Uğurlarken
Birkaç gün önceydi; Leyla Gencer'le yan yana
otururken, içimde tırmanan heyecanın nedenini
arıyor; daha doğrusu duygusal kıpırdanışlanmın
bir bakıma adını koymaya çalışıyordum. Bir yer-
den hatırlıyordum: Bir hafta öncesinde Nurhan
Atasoy ile yan yana geidığimiz günden mi, bir ay
önce Mina Urgan ile konuşurken mi, iki yıl önce
Cahit Uçuk Hanım ile söyleşırken mi, daha önce
Muallâ Anhegger le karşılaştığımda mı - hayır,
hiçbirinde değil, çünkü hepsınde bekleyen, sak-
lanan, görünen birgizilgüç... en çokda, galiba, Fü-
reya'da.
Bu hanımefendiler ne büyük bir derinlik, ne bü-
yük bir karmaşa açmışlar. yaratmışlar içimizde.
Onların yaratıcı yanlarıyla sınırlı olmayan bir ilişki-
den söz ettiğimi güç bela fark ediyorum: Bir o ka-
dar da "Insan" ve "Kadın" kimlikleriyle beni, baş-
kalarını büyülerine hapsetmışler.
Füreya'nın ölümü, sayısız özel isim çağırdı zih-
nime: Füreya'da netleşen sanki bir portreydi.
Kimdi o?
Yalnızca bir sanatçı türü, bir insan tipi, bir kadın
"form"u ve ıçeriği olsaydı gene iyi: Bütün bunla-
nn toplamı, o toplamın bir fazlasıydı.
Füreya'yı anlamaya başlamak için ondan önce-
sine uzanmak gerekıyor. Bu topraklarda, bu şehir-
lerde geçen yüzyılda, hatta yüzyılımızın ilk yılların-
da yaşananları gözden geçirmeliyiz. Pek çok ta-
nıktan bırine bakmakyeterli: Loti'nin, dilimize Na-
hid Sım Örik tarafindan çevrilen "Naşad Kadın-
lan" bütün ipuçlarını veriyor: Sıkışmış, çünkü iyı-
cene sıkıştırılmış, erkek dünyaysı tarafindan bo-
ğulmuş Osmanlı kadınlan kıpırdanıyor, taşmaya
hazırtanıyorlar.
Biradım sonrasmda. birfotoğraf: Füreya'yı, Ley-
la Gencer'ı, Mına Hanım'ı ya da Nurhan Hanım'ı
hazırlayan Halide Edip, Sultanahmet Meyda-
nı'nda konuşuyor: Kurtuluş, ancak çok boyutlu
olunca gerçek anlamında kurtuluştur.
Bu kadınlan, bu ınsanları, bu sanatçılan bir dün-
ya görüşü doğurmuştur. Devrimci Cumhuriyet'in
yıkılmasını tek çözüm yolu olarak görenlerin ara-
sında erkekleri görmek beni şaşırtmıyor, anlamak-
ta güçlük çektığim: Kadınların, Kadın'ın Erkek he-
gemonyasından bellı ölçülerde sıynlmasının bede-
lini göremeyişlerıdir.
Yakın dostu Ferit Edgü, son zamanlarında Fü-
reya'nın, neredeyse artık yaşamak istemediğinil
ülkenın ıçine düştüğü durumdan duyduğu mut-
suzluğa katlanamaz hale geldiğini aktarmıştı.
Bir başka dünya görüşünün "Kadın "a biçtıği de-
ğer ve ayırdığı yer üzerınde duracak değilım. Bu,
onların kendilennin bılecegi iştir. Köklü rahatsızlık
duyduğum şey başka benım.
Füreya'nın ölüm haberi ulaştıktan sonra, bir
avuç ınsan, televizyonların konuya "gerektirdiği"
özeni göstermelerıne katkıda bulunmak amacıy-
la harekete geçtik: Samih Rifat'ın çektıği Füreya
belgeselinin birer kopyasını bütün kanallara gön-
derdik. Bazıları değerlendırdıler bu malzemeyı, ba-
zılarıysa "hemen" ılgılenmediklerinı belirttiler.
• Onların "Kadtn"\ değıldi Füreya: Onların "ln~.
san"\. "Sanatçı"s\ değildi. Onlar dakikalarını, hat-
ta saatlarını "zina" odağının etraimdadeğeriendir-
meyi, "Kadın "\ bu yönde kullanmayı yeğliyoriardı.
Çağdaşlık / Çağdışılık ayrımını bir noktada
odaklamak doğru değil: "lstismar"\r\ en ağır biçi-
mi. çarşafın altında gizlenmiyor bana kalırsa.
Füreya'yı uğurlarken bunlan düşündüm.
Hâmiş: Sevgıli çocukluk arkadaşım Hadi Ulu-
engin, ipin ucunu kaçırdı Saygı kaybolursa sev-
gi yaşar mı?
'Hemingvvay' adı tecimselleşti
• Kültür Servisi - Ünlü
Amerikalı romancı Ernest
Hemıngvvay'in oğullan
"Hemingvvay Ltd." adlı bir
firma kurarak babalannın
kullandığı eşyaları
pazarlamaya girişti.
Hemingvvay "e ait ikon,
biblo. resim ve yontu gibi
antika eşyalan üst düzey
pazarlara sunacaklan
söylenen kardeşler. babalannın 1961 yılında intihar
ederken kullandığı tüfeği de çok yüksek bir fiyatla
satmayı tasarlıyorlar. Yeğenlen Lonan
Hemingvvay'e göre ıse bu gınşim, iğrenç bir
açgözlülük, ünlü yazann anısına büyük bir hakaret.
Pınar Çocuk liyatrosu'ndan turae
• Kültür Senisi - Pınar Çocuk Tiyatrosu.
geleneksel yaz turnesını bu yıl da sürdürüyor. 10
yıldan bu yana kış aylannda, tzmır ve Istanbul'da
çocuklan bilinçlendirmek ve güzel sanatlara olan
ilgilerini arttırmak amacıyla ücretsiz oyıınlar
sergileyen tıyatro. yaz sezonunda tüm Türkiye'yi
dolaşıyor. Tıyatro. bu sezon 45 gün ıçerisinde 25 il
merkezi. 24 ılçe ve köyde 58 oyun sergiledi. Can
Çelebi'nin yazdığı, Şakir Pehlıvan'ın yönettığı
"'ÇevTe Bizim. Sağlık Bızım" adlı oyun, izleyenlerin'
büyük beğenısını topladı.
Baykupt'un romanları
yeniden gündemde
• Kültür Servisi - Fakir
Baykurtun ilk kez yayımlanan -
"Yanm Ekmek" adlı romanı ve:
diğer önemli yapıtlan, Adam
Yayınlan tarafindan yeniden
basılıyor. Yazann yeniden
gözden geçirerek basima
hazırladığı kitaplardan
"İrazca'nın Dirliği", köy
yaşamında töreden gelen baskıyı çarpıcı bir dille
gözler önüne seriyor. Baştan başa halk sözleri,
türküler ve espnlerle bezenmiş olan diğer kitap
"Onuncu Köy"' ise Baykurfun ne büyük bir söz
ustası olduğunu açıkça ortaya koyuyuor.
Almelek'te karma sergi
• Kültür Servisi -1 Eylul-20 Ekım 1997 tarihleri
arasında Almelek Sanat Galensı. yaz sonu karma •
resim-heykel sergısı düzenleyecek. Bu karma
sergiye resim dalında Mananne Angersbach, Alp
Bartu, Heather Brovvn, B. R Eyüboğlu. Cahit
Güraydın. Nun tyem. Hüseyin Özçoban. Füsun
Sağlam, Tanju Sağlam, Ibrahim Safi, «
Zeynep San. Fahri Sümer, Türkân Torumtay: *
heykel dalında ise Nadia Arditti, Zerrin
Bölükbaşı. Akın Yıldırım adlı sanatçılar katılacak. ••