23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 AĞUSTOS 1997 PAZAR PAZAR KONUGU Gazeteci-yazar Aytunç Altındal, OrtodoksPatrikhanesi'nin 'ekümeniklik' tartışmasına açıklıkgetirdi Tatrik'e yasalbirsıfat verilmeli'ÇT/7V/7Ç Türkiye'de, Cumhuriyet'in kurulduğu yıllardan beri Fener Rum i3%J11 L/y Ortodoks Patrikhanesi'nin ve Patrik'in kendisinin 'ekümeniklik' unvanı tartışması sürüyor. Lozan Antlaşması'nda Patrikhane ve Patrik'in statülerinin belirlenmemesi nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti yasalannda da yerleri yok. Bu statüsüzlük bugüne kadar belirsizlikleri koruyup gelmiş. Öte yandan 1971 yılında kapatılan Heybeliada Ruhban OkulıTnun açılması konusu gündemde bütün sıcaklığını koruyor. Bu sorunlar sürüncemede bırakılacak mı, yoksa birileri bunlara sahip çıkıp çözüm aşamasına getirecek mi? Konuyla yakından ilgilenen gazeteci-yazar Aytunç Altındal, Patrik ve Patrikhane'nin statülerinin bir an önce yasayla belirlenmesi ve Heybeliada Ruhban Okulu'nun da yine, hatlan netlikle belirlenmiş bir yasayla açılmasından yana. Bunlann ivedilikle halledilmesi çağnsında bulunuyor ve "îsa'nın doğumunun 2000. yıldönümü nedeniyle önümüzdeki iki yıl içinde 4.5 milyon tutucu Hıristiyan Türkiye'ye gelecek. Bundan önce bunlann halledilmesi gerek" diyor. Zaten, Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılması konusu, önümüzdeki birkaç gün içinde Mesut Yılmaz hükümetinin önüne geliyor. SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU FenerRum Ortodoks Patriğil. Bartho- lomeos, iki hafta önce Ermenistan 'a tarihi bir ziyaretyapü. Bartholomeos, Dünya Ermenileri Başpatriği 1. Karakin 'in konuğu olarak tarihte Ermenistan 'ı ziyaret eden ilk Fener Rum Orto- doks Patriği oldu. Bize, bu ziyaretin Türkiye ve Ortodoks dünyası için ne anlama geldiğinin tah- liliniyapar mısınız? - Vatikan Konsili kararlanna göre kiliselerin kendi aralanndaki aynlıklara son verip birleş- meleri ve birleşik kiliseler olarak 'seküler hü- manizm' ya da 'sekülarizm' diye bilinen olaya bütün dünyada karşı çıkmalan gerekli. Bunun dünyada ahlakı, bütün değerleri, özel- likJe de ekonomideki değerleri altüst ettiğini dik- kate alarak hiçbir norm tanımadığını savunuyor- lar. Haklılar, değiller, o ayn bir konu. Ama bir gerçek varsa o da, hümanistlerin kullandığı bu sekülarizmden şikâyetçi olduklan. tkincisi ise, 'Biz asıl görevimiz olan evange- iizasyonu, yani Hıristiyan teolojimizi kaybet- tik. Bunu yeniden kazanabilmek için aramız- daki aynlıklara son verelim. Aramızda fark- lılıklar olsun, ama bölünmevelinı' prensibin- den yola çıkıldı ve bu prensip yeniden hayata geçirilerek 'ekümenikalizm' diye bir hareket başlatıldı. Peki, 'ekûmenik olmak' ne demekdr? - Ekûmenik olma keyfiyeti dini meclislere ve- rilir, şahıslara değil. Yani herhangı bir şahsın, 'Ben ekümenikim' demesi mümkün değildir. Ekûmenik olan meclisın kendisidir. Toplanan dini sinodun kendisi 'ekûmenik si- nod'dur. Ekûmenik Patrik sıfatını Bizans 'tan beri taştyan Fener Rum Ortodoks Patriği'nin bu unvanı bu durumda ne oluyor size göre? - Onu da anlatacağım. tlk 'ekümenikal sinod' 325 yılında Bizans tmparatoru Konstantin tara- fından toplanmış. Ama dikkat ederseniz Kons- tantin kendini 'ekümenikal imparator' ilan et- memiş. Çünkü böyle bir sıfat alınamıyor. Böyle bir sıfat, diyelim ki, Büyük Millet Meclisi'ne ait. Herhangi bir şahsın, ekûmenik sıfatına sahip ol- ması mümkün değil. Bunu da ben keşfetmedim; Vatikan keşfetti. İlk kez 587 yılında Ortodoks Kilisesi'nin ba- şı olan Acul Johan adıyla bilinen kişi, "Ben ekû- menik patrik oldum" diyor. Öbür tarafta ise Pa- pa, "Böyle şey otmaz" diyor. Bu arada belirtmek istediğim başka bir şey var. Katolik, evrensel anlamda ekûmenik detnek. Ermeni Başpatriği Katolikos unvanı- na sahip... - Çünkü onun bu unvanı kullanma hakkı var. Bu kadar net. Geçmişten bu yana gerek Vatikan, gerekse de Ermeniler, "Ekûmenik, meclisin adı- dır" diyoriar. Ama bu, Vatikan'ın yorumu. Vati- kan V/ı Fener Patrikhanesi'ne tarihten berina- sıl soğuk baktığını biliyoruz... - Bunun bizi ilgilendiren kısmı Tûrkiye'yle il- gili olanı. Bız burada taraf olamayız, çünkü Tür- kiye Müslüman bir ülke. Bu, Hıristiyanlığın iç işiyle ilgıli. Burada devlet taraf olabilir. Ama 'ekûmenik' ka\Tamının devletle olan bağlantısı bulunsaydı devlet de taraf olacaktı. Lozan Antlaşmasrnın 39. 40, 4İ. 42. maddeleri, Türkiye'deki Hıristi- yan toplum ve ibadethaneleriyle ilgili. Bu mad- delerin hiç binnde ne 'patrik' ne de 'patrikha- ne' sözcükleri var. Dediğim gibi sadece 'Hıris- tiyanlar ve ibadethaneleri' diye geçiyor. Etnık planda Patrik, Türkiye'de hiç kimsenin muhatabı değil. Çok ilginç bir durum. O neden- le de ister istemez Eyüp Kaymakamlığı ile tstan- bul'da bir vali yardımcısına muhatap olmak zo- runda. Lozan'da adı geçmiyor. Peki, Patrik, Bizans Han gelen bu ekü- meniklik unvanını gündeme getirirse?.. - Bu da, Türkiye'de laiklik ilkesine aykın olur. Bunu da keşfeden ben değilim. Bunu Niyazi Ber- kesbulmuş Bunu da Kıbns olaylan sırasında 1963, 64, 65 yıllannda yazmış. Diyor ki: "Atatürk Türkiyesi'nde hiç kimse kendisi- ni bütün Hıristiyan âleminin başı gibi göste- remez. Gösterirse Türkiye'deki laiklik zede- AYTUNÇ ALTINDAL Genç yaşlardan itibaren laiklik konusunda ayrıntılı çalışmalar yapan biryazar. 15 kitabı var. Halil Cibran, Kurt Vonnegut, Norman Mailer gibi yazarların kitaplarını Türkçeye çevirdi. Pek çok kez sivil ve askeri mahkemelerde yargılandı. 1984'te 7.5 yıl hapse mahkûm olunca yurtdışına gitti ve îsviçre 'nin Zürih kentinde Modus Vivendi adını verdiği bir sanat galerisi ve yayınevi kurdu. Hıristiyan, Müslüman, Yahıtdi toplumlarla yakın ilişkiler kurdu. Geçen yıl Türkiye 'ye döndü, Yeni Günaydın gazetesinde köşe yazıları yazdı. Uluslararası Avrupa Fikirlerini înceleme Cemiyeti (ISSEI) ile 'Insan Varlığı Yararına Ruhani ve Parlamenter Liderler Dünya Forumu 'nun Uluslararası Danışma Komitesi üyesi. lenir." Burada çıkan bir sorun var. O sorun nedir? - Patrik'in ekümeniklik unvanında ısrarh olma- sı halinde Türkiye'de bazı çevreler de diyoriar ki: "Patrik'in yasal bir sıfatı olmadığı halde kendini ekûmenik ilan edebiliyorsa ben de Türkiye'de olmamastna rağmen Halife ilan ederim. Ben Cumhuriyet'e bağhyım, Patrik de bağlı. Ben de Türkiye Cumhuriyeti vatan- daşıyun, Patrik de..." Yalnız burada dikkatinizi çekmek iste- diğim birnokta var. 587yılında Kadıköy Konsi- li'nin Patrik 'e bu unvanı verdiğini, daha sonra da Fatih Sultan Mehmet 'in bu unvanı kesin ola- rak tamdığını biliyoruz. Şimdi nasü oluyor da bu ekümeniklik unvanı böylesine tartışüabili- yor? - Tabii ki bunun belgeleri var. Zaten bu, tartış- malanmızın ana konulanndan birisi. Fatih, Pat- rik'e ekümeniklik vermiyor aslında. Sen Sinod Meclisi tarafından seçilmiş olan Patrik, Istanbul dûşünce. "Ben Müslümanların Patriği olamam. Müslüman bir imparatorun beni tayin etmesi mümkün değil. Beni ancak Hıristiyan bir imparator tayin edebilir" diye- rek tstanbul'u terk ediyor. Geriye, Patriksiz bir Patrikhane kalıyor. Öte yandan Fatih Sultan Mehmet çok usta bir devlet adamı. Eşraftan, dini konulan ıyi bılen Laik Konsey 'de yer alan Gennadius adında bir şa- hıs buluyor. Bu şahıs. tûccar. Fatih, "Seni Pat- rik tayin ettim" diyor. Böylece Müslümanlann padişahı, laik bir şah- sı Patriklik mevkiine oturtuyor. O andan itibaren başta Moskova Kilisesi olmak üzere bütün Or- todoks kiliseleri. "bunu kabul edemeyiz" diyor- iar. Kabul etmemeleri de haklı bir gerekçeye da- yanıyor. Çünkü bir Hıristiyan Sinodu, bir Hıris- tiyan meclisi tarafından 1453'e kadar atanmış olan Patrik bir imparator tarafından o mevkıye getırilince. "Biz onun patrikliğini kabul ede- meyiz" diyoriar. Gennadi Usta çok zor durumda kalıyor. "Ben Parrikliği üstleneyün. Ama bu işi yürütemem" diyor. Bakın, bugün Sayın Patrik Bartholomeos, "Bu unvan bana Fatih tarafından verildi" diyor. A- ma öyle ise bugün Osmanlı devletinin şartlannı bulmamız lazım. Bugün Osmanlı devletinin şart- lan yok. Türkiye'de bir Cumhuriyet var. 'HeybeliadaRuhban Okulu özerkolarak açdamaz9 Bir de Heybeliada Ruhban Okulu meselesi var. Bu okul, özel üni- versiteler kapsamına alınarak 1971 'de bütün öteki özel üniversitelerle birlikte kapaüldL Bu okul hâlâ açılnuyor. Öte yandan Patrikhane, bu okulun açıla- maması nedeniyle kendi ruhbanlarını yetiştiremediklerinden yakınıyor. Sizbu konuda ne düşünüyorsunuz? - Bütün bunlar Kıbns ve Batı Trak- ya'daki Tûrkler meselelerine endeksli. 1971 yılındaki kaparma karannda Pat- rikhane'nin de imzası var. Ama bu ım- zayı isteyerek de vermemiş. Bununla bağlantılı olarak size bir anı- mı anlatmak istiyorum. 1963'te, Inönü iktidan döneminde lstanbul'dan Yunan uyruklu Rurrdar sınırdışı edildikleri za- man onlara imzalatılan belgeler var. Hatta orada bir olay biliyorum. Bazı Rumlara polis. sınırdışı edilmek üzere olduklan zaman bir belge uzatmış, ya- zılı kısmı eliyle kapatarak, 'Atonıimza- la"demış. 1971 "deki uygulama da ben- zer bir şey. Heybeliada Ruhban Okulu açılsın mı açılmasm mı, tartışması devletle Patrik- hane arasındakı bir tartışma değil. Meden? - Patrikhane. "Benim okulum kapah. Ben ruhban yetiştiremiyonım" diyor, a- ma ABD'de 60 yıldır Dumbarton Oaks'ta bir ruhban okulu var. İyi de, bu insanları ABD'ye göndererek eğitmek mi daha kolay, yoksa burada eğitmek mi? - Yani, okulum yok, demenin bİT ge- rekçesi yok. Çeşitli okullar var, ama ara- lanndaki en kıdemlilerinden birisi Hey- beliada Ruhban Okulu. Heybeliada Ruhban Okulu açılsın. açılmasm, tartışmasında 'bu okul açd- masm' diyen yok. Türkiye Cumhuriye- ti Devleti, 'açdmasm' demiyor. "Ya YÖK'e ya da Milli Eğmm Bakanhğı'na tabi olsun" diyor. Patrikhane de, "Bu bir üahiyatokuludur. Dolayısıyla ikisine de tabi oiamaz" diyor. Bu Heybeliada Ruhban Okulu meselesi birkaç gün için- de Mesut Yılmaz hükümetinin önüne geliyor. Şimdi, bu okul neye göre açıla- cak? Patrikhane, "Bu okul özerk olarak açılmahdır" diyor. Bu öneriye 'evet' de- nebilir. Sorun bu değil de Türkiye'deki laiklikte. Eğer Heybeliada Ruhban Okulu, Patrikhane'nin istediği gibi Tür- kiye Cumhuriyeti Devleti'nin dışında açıhrsa bir anlamda konsolosluk açmak gibi bir durum ortaya çıkacaktır. Bu şe- kilde açıldığını kabul edelim. Bundan sonra olacaklan size söyleye- yim. Ertesi gün Suudi Arabistan, tran. 'ben de bu statüde bir ilahiyatokulu aç»- yorum, Hıristiyanlara bu izni veriyor- sun da Müslümanlara neden vermiyor- sun? Ben de burada Vahabi okulu aça- nm' der. Patrik 'legörüşmemde Heybe- liada Okulu 'nun özerk statüde açılma- sı gibi bir ısran olduğu izlemini edin- medinu Aksine, Türkiye Cumhuriyeti Devleti 'ne de, bütün Rum azınlık okul- lanna sahip çıkması ve eğitimi düzelt- mesi çağnsında bulunuyordu... - Aklm yolu birdir. Heybeliada Ruh- ban Okulu açılmasm, diyen yok. Türki- ye'de özel yüksek ilahiyat fakültesi aç- manın statüsü belli. Patrik' in hjenüz yasal statüsü belli de- ğil ki okulu açabilsin. Ne yazık, ama gerçek bu. Statüsü belli olmayan bir Pat- rikhane Türkiye'de okul nasıl açacak? Ankara'da bürokrasi açısından bu sıkın- tı var. Mevzuat burada da karşımıza çı- kıyor. Hazm. ama gerçek. Dediğim gi- bi sorun tamamıyla mevzuat ve Türki- ye Cumhuriyeti'nin yasalanyla ilgili. Bir an önce bu sorunun halledilmesi ge- rek. Hem de ivedilikle yapılmasında hem Türkiye Cumhuriyeti Devleti, hem Patrik, hem Patrikhane için yapılmasın- da fayda var. Önümüzdeki iki yıl içinde, Îsa'nın doğumunun 2000. yıldönümü nedeniy- le çok tutucu diyebileceğimiz 4.5 mil- yon Hıristiyan turist Türkiye'ye geliyor. Bundan önce bu iki sorunun bitirilmesi lazım. Türkiye Cumhuriyeti'nde herhangi bir şahsın kendisini ekûmenik patrik ilan etmesi, mevcut la- iklik anlayışına aykın. Osmanlı'daki düzen de- vam etseydi, yani bir yanda bir şeyhülislam. bir halife, Islami şeriye mahkemelen, şeriat yasala- n bulunsaydı, onun da kendi şeriatıyla ilgili ekû- menik patriklik sıfatı de\am ederdi. Patrik haklı, doğru söylüyor. "Bu unvan ba- na verilmiş tarihi bir umandır. Bunu bana Fatih verdi. ondan önce de 587 yılından beri var" diyor. Bunlann hepsi çok doğru. Ancak sorun başka bir yerde. Türkiye"de bu sorunun ortaya çok net konulması gerekıyor. Sorun, doğrudan doğruya Türkiye Cumhuriyeti'nin laiklik ilkesi. Patrik'in ekümeniklik iddiası. buna paralel olarak Türkı- ye'de birtakım Islamı çevrelerin "Patrik'te bu hak varsa, bende de aynı hak olmalı" nokta- sına gelmeleri keyfiyeti. Burada şunu önemle belirtmem gerek. Benim ne Patrikhane'ye ne de Rumlara herhangi bir düşmanlığım var. Ben Burgazada'da büyüdüm. Pek çok Rum arkadaşım oldu. Türkiye'de Rum- lann başına neler geldiğinı en ıyı bilenlerden bi- risiyim. Keşke bugün Istanbul'da 200-300 bin Rumolsa... Benim anlattıklanmın Rumlarla hiç bir ilgisi yok. Burada şunun da önemle altını çizeyim. İlk kez sızinle yaptığı röportajda Patnk Bartholome- os, "Ekûmenik Konsiller var'* diyor. O zama- na kadar ağzına bu sözleri almamıştı. Peki, ekümeniklik unvanı bütün dün- yaca kabul edilmiş olan, ama sizin anlatüğınız doğrultuda hiç biryasal dayanağt bulunmayan Patrik ve Patrikhane 'nin sorunu nasıl çözülebi- ür? - Türkiye'de ne yazık ki, Lozan Antlaşma- sı'nın 39'dan 42. maddelerine kadar hiç bir mad- dede ne Patrik'in ne de Patnkhane'nin adı geç- mektedir. Dolayısıyla da bugün Patrik'in ve Pat- rikhane'nin durumu yasalarla değil, yönetmelik- lerle tanımlanmıştır. Bence, Türkiye'deki bu so- runu ortadan kaldırabilmek için 2000 yılına yak- laştığımız şu günlerde. hatta 2000 yılı tsa'nm doğumunun 2000. yılı olacağına göre Osmanlı Devleti'nin yaptığı gıbı bir karma komısyon ku- rulsun. Bu karma komisyon bir yasa teklifi ha- zırlasın. Meclis Genel Kurulu'na getirilsin ve ar- tık Patrik'e yasal bir sıfat venlsın. Yani Patrik'in kendisinin sıfatı, Patnklik makamı \e Patnkha- ne'nin statüsü belli olsun. Bunlann belli olma- sıyla birlikte Türkıye'nin uluslararası planda bu konuda atması gereken ilk adım da atılmış olur diye düşünüyorum. Keşke Patrik'in statüsü çok daha önceden tespit edilmiş olsaydı. Edilmedi di- ye de ilanihaye böyle gıdecek değil. Peki bu yasa teklifini hazırlayacak ko- misyonun ne biçimde kurulmasını öneriyorsu- nuz? - Ankara ve Patrikhane temsilcilerinin katılı- mıyla, ya da daha genişletılerek çoklu bir komis- yon kurulabılir. Bu komısyonda bütün sorunlar saptanır ve bütün taraflann onayıyla bir yasa tek- lifi hazırlanır. Bunlar, olmayacak, çok zor işler değil. Komisyonda Patrikhane'nin mutlaka bu- lunması gereİcır. Çünkü sorun onlann ve bu ışin onlarsız yapılması düşünülemez O ınsanlann dinleriyle. kendileriyle alınacak bir karar onla- nn temsilcileri olmadan alınabilır mi? Aynca bu komisyonda Dünya Kiliseler Birli- ği'nden de temsilciler bulunabılir. Türkiye tara- fıyla birlikte oturulur, hazırlanacak yasa teklifiy- le bu sorun da çözülür. Ondan sonra da hepimiz rahata ereriz. Bu ekümeniklik tartışması da bu- rada noktalanmış olur. Bir tslam-Kürt ittifakına karşı Türki- ye bir Ermeni-Ortodoks ittifakını desteklerse bu, Türkiye'nin çıkarına olur tnu? - Öncelikle şu iki hususa dikkat çekmek isti- yorum. Ortadoğu'dabir 'tslam-Kürt' ittifakı yok, ama bir Arap-Kürt ittifakı vardır. Bazı Arap ül- keleri Arap milliyetçiliğini yaygmlaştırabilmek ve bir tehditaracı olarak işlev gördürebılmek için Kürtleri kullanmaktadırlar. Ortadoğu'da başka ittifaklar var. Bunlann başında da Türkiye. îsra- il ve ABD arasında kurulmuş olanı geliyor. Bu, hem ticari hem de askeri bir ittifaktır. Temelin- de, Israil'in GAP bölgesini ve Türkiye"nin suyu- nu Arap ülkelerine ve petrolüne karşı bir sılah olarak kullanmak istemesi yatmaktadır. Bilindiği gibi 1948'e kadar, başta Lrfa ve Di- yarbakır olmak üzere bazı Güneydoğu illerimiz- de 'Kürdistan Yahudileri' denilen ve Kürtçe konuşan Museviler yaşardı. Bunlar Israil'e göç ettiler. Bir kısmı da ABD'ye yerleşti. Şimdi bu gruplar Şanlıurfa ve çevresine döndüler. Arap- lan tedirgin eden hususlardan biri de budur. Or- tadoğu'daki bir başka ittifak ise ilginçtir ki 'ls- lam-Ortodoks' ittifakıdır. Bunun başını Suriye çekmektedir. tran-Sunye-Güney Kıbns-Sırbis- tan-Ermenistan ve Rusya, bu askeri ve ticari it- tifakın taraflandırlar. Suriye-Yunanistan-Filistin Kurtuluş Örgürû (FKÖ) ittifakı ise çok eskilere gider. Yunanistan. bilindiği ûzere Israil'i devlet olarak tanımaktan daima imtina etmiştir. Şimdi aralannda bağlar yeni > eni kuruluyor. Bu neden- le Türk-Ortodoks ittifakının olabileceginı düşü- nemiyorum. Çünkü ortada Israil'le birlikte Tür- kiye'ye karşı kurulmuş ve 'Kilise-Hanci' ittifa- kı var. GAZİANTEP ASLİYE 5. HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Dosya No: 1994/566 - Esas Davacı Nurettin Tan vekili Av. Bekir Ayaz tarafından da%alılar Hüseyın Yılmaz, Süley- man Şahan ve arkadaşlan aleyhine açılan meni müdahale ve kal davasında, verilen ara ka- ran gereğince; Davacı vekili dilekçesınde, Gazıantep ilı Şahınbey ilçesi, Ünaldı Mah. 198 pafta, 1235 ada, 19No'luparselde 1360'3725hissesıbulundugunu, davalılar bilerek hisse- sinden fazla yer yaptıklannı, bu nedenle müdahalenin meni ile ınşaatın kaline karar veril- mesini talep ve dava etmiştir. Davalılar Hüseyın Yılmaz ve Süleyman Şahan'ın Ocaklar Mah. 16 No'lu Cad. 17 No'lu Sk. Gaziantep adresine davetıve teblığ edılememiş ve tüm aramalara rağmen de bulunamamış olduğundan kendilerine duruşma günü ile birlikte da- va dilekçesi özetinın ilanen tebliğine karar verilmiştir. Davalılar Hüseyin Yılmaz ve Süley- man Şahan'a işbu ilanın tebliğinden sonra mahkememizin 6.10.1997 günü saat 09.00'a ka- dar 1994/566 esas sayılı dosyasının duruşmasına bizzat gelmesi, bir vekil göndermesi, de- lillerinı bıldırmesi, aksi takdırde duruşmanın gıyabında yapılarak karar verilecegi meşru- hatlı davetiye yerine kaim olmak üzere duyurulur. Basın: 32953 GAZİANTEP ASLİYE 5. HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 1996-846 Esas Davacı Adil Meriç vekili Av. Ebru Sağıroğlu tarafından davalı A. Burhanettin Şahin aleyhine açılan sözleşmenin iptali davasında, Da\3cı vekili dılekcesinde; müvekkili ile davalı arasında 6.9.1995 tarihlı sözleşme yapıldığını, bu sözleşme gereği davalının ar- salan üzerinde binalar yapmadığını, piyasaya yüklüce borç bırakarak ortadan kaybol- duğunu. bu nedenle 6.9.1995 tarihlı sözleşmenin ıptaline karar verilmesıni talep etmiş- tir. Davalı A. Burhanettin Şahin'e davetiye teblığ edılememiş ve tüm aramalara rağmen de bulunamamış olduğundan kendisine duruşma günü ile birlikte dava dilekçesi özetı- nin ilanen tebliğine karar venlmiştir. Davalı A.Burhanettin Şahin'in işbu ilanın tebli- ğinden sonra mahkememizden 22.9.1997 duruşma günlü 1996/846 esas sayılı dosya- sının duruşmasına bizzat gelmesi, bir vekil göndermesi, delillenni bildirmesi aksi tak- dirde duruşmanın gıyabında yapılarak karar verilecegi meşruhatlı davetiye yerine ka- im olmak üzere duyurulur. Basın: 32951 GAZİANTEP ASLİYE 5. HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Dosya No: 1996/40 Esas Davacılar Abdullah Türkoğlu, Mehmet Türkoğlu ve Halil Türkoğlu vekili Av. Mahmut Yıldız tarafından davalı Özdoğuş Ithalat thracat ve Taahhût Tic. Ltd. Şti. aleyhine açılan tapu iptali ve tescil davasında, verilen ara karan gereğince; Davacılar vekili dılekcesinde; Gaziantep ili Şehitkâmil ilçesi, Battal köyü, ada 113. parsel 218'de davalı adına kayıtlı ta- şınmazın, müvekkillenni munsinın adına kayıtlı 219 parselın bir parçası olan 265 dönüm- lûk kısmınm iptali ile müvekkillerinin adına tespit ve tescılinı talep ve dava etmiştir. Da- valı Özdoğuş Ithalat thracat ve Taahhüt Tıc. Ltd. Şti.'ye davetiye teblığ edilememış ve tüm aramalara rağmen de bulunamamış olduğundan kendilerine duruşma günü ile birlik- te dava dilekçesi özetinın ilanen tebliğine karar venlmiştir. Davalı Özdoğuş Ithalat lhra- cat ve Taahhüt Tic. Ltd. Şti.'ye işbu ilanın tebliğinden sonra mahkememizin 29.9.1997 duruşma günlü 1996/40 esas sayılı dosyasının duruşmasına bizzat gelmesi, bır vekil gön- dermesi, delillenni bildirmesi, aksi takdirde duruşmanın gıyabında yapılarak karar venleceğı meşruhath davetıve yerine kaim olmak üzere duvurulur Basın: ^2954
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle