04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 AĞUSTOS 1997 PAZAR 10 KULTUR Yeni kuşak yönetmenler son dönemde hem canlılık hem de farklı bakış ve uzamlar getiriyor Fransız sinemasına taze kanASLISELÇUK Fransız sinemasında son yıllar- da görülen canlılık dikkat çekici boyutlarda. Hem yaklaşımlar hem de biçem açısından izleyiciyi ilgi- lendiren çalışmalar yapılıyor. Fransa'da, 1996-1997 ulusal sine- ma üretiminin yüzde 23'ünü 31 adet ilk fîlm oluşturuyor. Görüyo- ruz ki son dönemlerde Fransız si- nemasına 30 yeni yönetmen katıl- mış. Bu yeni yönetmenler sinemamn değişik kesimlerinden geliyorlar: Senaristlikten. tiyatro yönetmenli- ğınden, oyunculuktan, yönetmen yardımcılığından. yazarlıktan... Bu taze kanlı genç yönetmenler. çalışmalannda kimı düşünür ola- rak, kımi yaratıcı yanlanyla, bazı- lan da içgüdüleriyle hareket edı- yor. Gerçeğın peşinde koşanlarla düşlere ve kendilerini fantastık yansımalara kaptırmış olanlan gö- rûyoruz. Kimi sinema ve yaşam üzerine söylev veriyor, kimi ise çocukluk düşlerinin unutulmazlı- ğı peşınde... Yenilerin öncüsü Besson Bazısı çalışmalannı bir ayağı Hollywood'da olarak sürdürüyor. Bazısı da kendi mutfağında yemek pişirmeyi yeğhyor. Hepsi aynı yaş- ta değıller. Meslek yaşamlanna ay- nı zamanda başlamadılar. Bu yeni kuşağın öncüsü, 1959 Paris doğumlu 38 yaşındaki Luc Besson. Onu "LeGrand BJeu / De- rinlik Sarhoşluğu", "Nikita" ve "L'eon / Sevginin Gücü" filmleri ile tanıyoruz. Besson ilk fılmı "Le Dernier Combat / Son Mücadele" adlı bılim-kurguyu 23 yaşınday- ken çok az bir bütçe ile çekiyor. Besson bu yeni kuşağın cesur ağa- beyidir. Son fılmi "LeCinqıri"eme 'El'ement / Beşinci Element" ise Fransız sinemasınm bugüne kadar çevrilmış en pahalı yapıtı. "Beşin- ci Element bir gençiik romanı. Bu romanı yazdığımda henüz 16 ya- şındaydım" diyor Besson. Besson'u. yine onun gibı rek- lam ve klip yönetmenliğinden gel- me Marc Caro (40) ve Jean-Pier- re Jeunet(43) ızliyor. Her ikısi de Besson'dan yaşça bıraz büyük ol- salar da tıpkı onun gibı güçlü bir düş dünyasına doğru yol alıyorlar. "Delicatessen / Şarküteri -1991" adlı ortak yönetimli filmlerinde gerçeküstü bir pencere açıyorlar. Bu filmleri büyük bir ılgıyle kar- şılanıyor. Ardmdan "La dt'e des enfants perdus - Kayıp Çocuklar Kenti - 1995"i gerçekleştıriyorlar. Jeunet şimdilerde tek başına Mathieu Kassovitz, Mkhel Serrauit ile - 'Katüler' (solda). Sandrine Vfeysset -'Noelde Kar Yağacak mı.'' (sağ ustte), Luc Besson -'Beşinci Element'. ransız sinemasına son dönemlerde değişik kesimlerden 30 yeni yönetmen katıldı. Bu taze kanlı genç yönetmenlerin kimi sinema ve yaşam üzerine söylev veriyor, kimi ise çocukluk düşlerinin unutulmazhğı peşinde. 1995-97 yıllan arasında Fransız kadın yönetmenler de önemli yapıtlanyla yer aldılar sinemada. Hep genç kalan eski kurtlara gelince onlar da yoğun çalışma ve proje üretme dönemlerini sürdürüyorlar. Hollywood'da Alıen - Yaratık se- risınin en sonuncusu "AHen4/Ali- en Ressurection"ün çekimleriyle uğraşıyor. Ailesi sinemada çalışan 1967 Paris doğumlu Mathieu Kasso- vitz'ın ilginç çalışması "LaHaine / Protesto -1995" fılmı ülkemızde de göstenme girdi. Şu sıralarda Kassovitz ikinci filmi "Assasin(s) / Katil(ler)"i bitirdı. Senaryosu ve ön hazırlığı önceden yapılmış "La Haine"in aksıne bu fılm günü gü- nüne çekıldi, sahneler sette yazıl- dı, her şey doğaçlama olarak ele alındı. Filmde genç ve ışsız Max'in yolu yaşlı katil bay Wag- ner (Mkhel Serrauit) ile kesışir. Aralannda profesyonel bir alışve- riş başlar. Bu staj dönemi kirli, yol- dan çıkancı pratık çalışmalara da- yanmaktadır. Yeni kuşak Fransız yönetmenle- ri arasıdaki ötekı önemli ısımler ise: 1956 doğumlu, sinema okulu (IDHEO mezunu Jacques Desc- hamps (M'efie - toı de l'eau qui dort / Durgun Sular Derin Akar). 1961 Belçika doğumlu aktörlük- ten gelme Lucas Beh/aux (Pour n- re / Gülmek Için), 1952 doğumlu, senaristlikten yetişme JacquesAu- diard (.Un i'eros tr'es discret ,' Ağırbaşh Bir Kahraman). 1969 doğumlu kameramanlıktan gelme Arnaud Desplechin (Comment je me suıs dispute-ma vie sexuelle ' Nasıl Tartışüm - Seks Yaşamımı). 1955 Paris doğumlu edebiyat me- zunu Ofivier Assayas (trma Vep). 33 yaşındaki Nkolas Boukhrief (Va Mourire / Gıt Geber), Gespard No'e (La bouche de Jean-Pierre / Jean- Pierre'ın Ağzı), Belçika do- ğumlu Jan Kounen (Dobermann) ve 37 yaşındaki Christopbe Gans (Crying Freeman). Kadm yönetmenler Bu yeni kuşak yönetmenler ara- sında hiç kadın yer almıyor mu, sorusu hemen akla geliyor. Bu so- ru beni de çok ilgilendırdiğinden, 16. tstanbul Uluslararası Fılm Fes- tivalı'ne onur konuğu olarak katı- lan ünlü Fransız yönetmen Claude Sautet'ye, "Fransız sineması ne durumda,yeni kadın yönetmenler görûnöyor mu" diye sorduğumda; "Son üd-üç >ıldır sinemanuz çok renkli ve çok değişken bir durum gösteriyor. En çarpıa örnekler ilk fümkrini çeken kadın yönetmen- lerden geliyor. Esldden kadın yö- netmenlerparmakla sayılırdı. Şinv di ise sinemanuzda kadın yönet- menlerin ilkbahanyaşamyordiye- bffiriın" diye yanıtlamıştı benı. Sa- utet'nin de açıkladığı gibi 1995- 1997 yıllannda Fransız kadın yö- netmenler önemli yapıtlanyla yer aldılar sinemada. 1991'e dek çok sayıda filmde dekoratör ve aksesuvarcı olarak çalışan 1967 doğumlu edebiyat mezunu SandrineVeysset 1995 "te ilk fılmı "Y'aura-t-iîde la neige a Noel? / NoeTde Kar Yağacak mı?"yı çekiyor. Konusunu yedi çocuklu bekâr bir annenin yoksul- luk ve doğayla olan savaşı ve ço- cuklarını tek başına yetiştirmesi oluşturuyor. 1960 doğumlu, IDHEC'i biti- ren Pascale Ferran, 1994'te başa- nh ilk uzun metrajı "Petits arran- gements avec les morts / Ölülerle KüçükAnlaşmalar" ile Cannes'da Altın Kamera ödülünü kazanıyor. 1966 doğumlu, sinema okulu (F'emis) çıkışlı Laetitia Mas- son'un "En avoir (ou pas) / Sahip Ofanak (Veya Olmamak)" adlı de- nemesı, yine sinema eğitımı almış Dominique Cabrera'nın Cezayir göçünü irdelediğı "L'AutreCOot- 'e de la mer / Denizin Öteki Yaka- sı". Laurence Perreira Barbo- sa'nın "J'ai borrende l'amour / Aşktan Tiksiniyorum". son yılla- nn kadın yönetmenlerce gerçek- leştirilmiş sinemanın önemli ya- pıtlan arasında. Eski kurtiann projeleri Fransız sinemasınm hep genç kalan vazgeçilmez eski kurtlanna gelince... Onlar ne mi yapıyorlar; yoğun çalışma ve proje üretme dö- nemlenni delikanlılıkla sürdürü- yorlar. Büyük usta Alaüı Resnais, çok ilginç "Smoking' Sigara İçince" ve "No Smoking' Sigara İçmeyince" fılmlerınden sonra yeni fılmı "On connai lacbanson /Bildigimi/ Şar- talar"ı çekiyor. Yüzyılın başından günümüze dek (herkes ıçin deği- şik zamanlann, değişik anılannı çağnştıracak, sanınm tadı unutul- mayacak) Fransız şarkjlanna atıf- ta bulunuyor yeni filmiyle. Çalışmalanmn oynak başanstna karşın ilginç olmayı elden bırak- mayan Claude Lekmch ise "Apr- es Tout / Her Şeyden Sonra" fıl- mini tamamlamakla meşgul. Bu fılmin bir kısmını ülkemızde çe- ken yönetmen, "dönen bir film" olacağını açıklarken "Fflmimin je- neriğini dönen sema/enlerle baş- latacagım, filın bo> unca semazen- lerin dönüşünü bir leit-motif gibi tekrarlavacağun" derken "dönen" sözcüğünü de somutlaştırmış olu- yordu. Bu fılmi Ekim 1997'de tamam- layacağını da ekliyordu sözlerine. Gerçek bir sinema düşünürü olan Jean-Luc Godard ise kadın yazar Marie Darrieussecq'ın "Truismes / Herkesin Bikngi Gerçekler" adlı kıtabının telif haklanru bu günler- de satın aldı. Genç bir kadının dişı domuza dönüşmesinı anlatan çok satışlı kı- tap, şimdiden Fransa'da 200.000 okura ulaştı. Yukandaki genel re- sımden görüldüğü gibı Fransız si- neması, Amerikan sinemasınm büyük alanını daraltarak dünyada- ki izleyıcılerine yeni bakışlar. ye- ni uzamlar getiriyor... Güzel ve çirkinKültürServisi- He- nüz 27 yaşında olan genç yazar Marie Da- rieussecq'un 'Darri- eussecq's Truismes-ya da PigTales, A Novel of Lustand Transfomati- on'adlı ilk kıtabı Fran- sız edebiyat dünyasını altüst etti. Yazar, geçen sonbaharda yayımla- nan ve ilk basımında 50 bin, şu anda da 200 bin satan kitabıyla, geleceğin Françoise Sagan'ı olarak anılı- yor. Yazann kitabı, Sa- gan'ın bugüne kadar benzeri yazılma- mış olan 1954'te yayımladığı 'Bonjour Tristesse-Merhaba Hiizün' kitabına ben- zetiliyor. Birçok yapımcı ve yönetme- nin Pnx Gouncourt finalisti olan Dan- eussecq'un kitabmın fılm hakkını alma yanşını yönetmen Godard kazandı. Pig Tales. güzellik salonunda masöz- lük yapan genç ve güzel bir kızın femi- nist öyküsü. Kitabın kahramanı güzel kız bir gün oburluk hastalığına tutulur ve Genç yazar Marie Darieussecq her şeyi yemeye başlar. Bu arada kızın vücu- dunda değişimler görü- lür ve kız birden bir ya- ratığa dönüşür. Hayva- nı yönü ortaya çıkan kı- zın çevresindeki her- kes, vahşi hayvan yata- ğındaki canavarlar, zevk ve sefa içinde eğ- lenenler olarak gerçek yüzlerini gösterirler ve bütün şehirkanşır. Baş- kanlık seçimle"rinde sağ kanattan bir politikacı ise daha temiz bir çev- renin sembolü olarak kitabın kahramanını kullanır. Pençeleri ile güzellik arasında mutluluğu yakala- maya çalışan genç kız toplumdaki güzel- lik takıntısının simgesi. Yazar kendisiyle yapılan bir söyleşide neden böyle bir karakter seçtığıni şöyle anlatıyor: "Etraflrndan gözlemlcdigim kişilerin etkisiyle bu kitap oluştu. Bugün- kü hijyen ve açıkhk kavramlarmın tam karşıüolduğu içinböyle bir karakterseç- tim." IKSVAmıpa basınındaKûltürSer\isi-NewYork Times gazetesi yazarlanndan Stephen Kinzer ve The Fi- nancial Times gazetesi yaza- n Martin Hoyle, lstanbul Kültür ve Sanat Vakfi tara- findan düzenlenen festivaller üzerine göriişlerini yazdılar. Kinzer, tKSV tarafından Istanbul'da düzenlenen festı- vallerin ilkbahar ve yaz dö- neminde izleyiciler tarafın- dan büyük ilgiyle karşılandı- ğını. fakat uluslararası sanat festıvallennin bu yıl dığerle- nnden farklı olarak polıtik bir görev de içerdiğini belirt- ti. Yazıda görüşlerine yer ve- nlen İKSV Genel Müdürü Melih Fereli, festivalin ilk yıl- lannda hiçbir politik amaç gütmediklerini, fakat Türki- ye'nin içinde bulunduğu po- litik ortamın festivallere farklı bir bakış açısıyla yak- laşmalannı gerektirdiğini be- lırttı. Fereli aynca, birtakım insanlann dünya kültür ve sanatma karşı tavır alması Turks advance in cultural celebrations Mırün Hoylt mı» the hunfaul Muuc FeslınJ Tk' YAZ '97 / SAYI 13 enMİZAH KÜLTÜRÜ DERGİSİ Bülent Erkmen Yunus Koray Necati Abacı Mehmet A\\ Kılıçbay John Morreall Roland Topor Ferit Edgü Yüksel Arslan Manuel Gasser Ferruh Doğan Semih Gümüş Philippejones Vasquez de Sola Carlos Castilla Del Pino Hüseyin Çakmak Turgut Çeviker Guidiken, Dort Aylık Mızah Kukuru Dergisı. Yaz 1997, Cılt 5, Sayı 13 Yazışına Adresi: Guldıkcn Dcrgısı. S PK 42 Bahanye 81311 lstanbul • Telefon: 0 216 414 30 64-65, Telesekreıer-Faks: 0 216 414 30 66 karşısında, tstanbul Kültür ve Sanat Vakff nın da kültü- rü ve sanatı savunmayı ken- dilerine amaç edıneceklerini vurguladı. Türkıye'de REFAHYOL hükümetinin başa geçmesiy- le bırlikte Batı kültüründen hoşlanmayan insanlann öne çıktığına değinen Kinzer, Necmettin Erbakan'm baş- bakanlığı sırasında ortaya çı- kan bu tutumun laık kesimi rahatsız ettiğini de vurguladı. Kinzer yazısmda, RE- FAHYOL hükümetinin başa geçmesinden sonra gelenek- sel tslam sanatma ağırlık ve- rildiğini ve Batı kültürüne yakın olduğu için bale ve dans gruplanna ılgınin ve fı- nansmanın azaltıldığını da aktardı. ÎKSVBasınveHalklatliş- kiler Sorumlusu EsraNügûn Mirze ise Kinzer'e yaptığı açıklamada; içinde 49'u aş- kın trkı banndıran ve çok farklı kültürlere ev sahipliği yapan bir ülkede tek bir kül- türden söz etmenın ımkân- sızlığını belirtırken, yaptık- lan işin işlevinin çok önem- li oldugunu bildiklerini, yal- nız Türkiye'de değil, bütün dünyadaki insanlann kültür- ler arasındaki farkı abartma- sının yanlış oldugunu anlat- maya çalıştıklannı belirtti. 'Büyükler Bgi^ The Fınancıal Times gaze- tesi yazan Martin Hoyle da dûnyaca ünlü sanatçılann y- er aldığı festivali 'büyükler ligi' olarak tanımlarken. tKSV tarafından düzenlenen festivalin Türkiye'nin uygar dünyaya tanıtımında önemli bir rolü oldugunu da vurgu- luyor yazısında. Martin Hoyle, Melih Fere- li'nin; "Türkiye'de kapsam- b ve nitelikli bir eğitim alan genç neslin. dış ilişkikr bağ- Lamında değcrli bir yaünm oldugunu \e tutarlı bir Tür- kiye'nin ülkenin dış politika- sında olumlu bir izlenim ya- ratacak" görüşlenne de yer verdiği yazısında, lstanbul Müzik Festivali'nin Asya ve Avrupa kültürlerini başanlı bir biçimde kaynaştır dığına da deginiyor. Festıval kapsa- mı içinde dünyaca ünlü sa- natçılann konuk edilmesinin ve festivali takip eden izleyi- ci profilimn A\Tupa Bırli- ğı'ne girmeye hazırlanan Türkiye'nin uluslararası platformda olumlu bir izle- nim edinmesı açısından çok önemli oldugunu da belirten Hoyle, köktendincı bir yakla- şımı olan lstanbul Belediye- si'ne rağmen Türkiyeda sa- nat etkinlıklennin çeşıtli sponsorlar yardımıyla başa- nlı birbiçimde gerçekleştiril- diğinin de altmı çiziyor. Yazısında Esra Nilgün Mirze'nin "İstanbul Kültür ve Sanat Vakfi stadyum kon- serleri,telefon ile rezervasyon sistemigibipekçok'ilk'eim- zasını atü." sözlerine de yer veren Hoyle, tstanbul Kültür ve Sanat Vakffnın Türki- ye'nin kültürel yaşamına bü- yük katkılan oldugunu da vurguluyor. KÖŞEBENT ENİS BATLR Avpupa'nın Türkiye'yi Tanıması Avrupa Birliği konusundaki Türkiye'yi ilgilendi- ren son gelişmeler, her zaman olduğu gibi, iki uç tepki doğurdu insanımızda: Bir yanda gurur kıncı bulanlar var bu durumu, öbür yandaysa hemen misillemeye girişme yanlılan göze çarpıyor. Üçün- cü yolu seçenler şimdilik azınlıkta: Soğukkanlı dü- şünerek daha kalıcı çözümler arayanlardan söz ediyorum. Bunlardan biri de bereket, konu üzerin- de çok çalıştığını vurgulayan ismail Cem. Dışişleri Bakanı'nın yaklaşımını kendi payıma son derece tutarlı buluyorum. Ne yazık ki, Cum- hurbaşkanı için aynı gözlemde bulunmakgüç: Tür- kiye'de Demokrasi, Düşünce ve Ifade Özgüriüğü, Insan Haklan Üçgeni çerçevesindeki sorunlarımı- zı çözecek olan biziz, bizi bünyesine almazsa "piş- man olacak" olan Avrupa değil. Cumhurbaşkanı hem Ordu hem Polis hem baskı odağı sivil oluşum- lar ile ne pahasına olursa olsun uzlaşarak idare-i maslahat siyaseti gütmekle önümüzü açamaz, ri- zikolar almalıdır. Türkiye, şunu anlamakta güçlük çekiyor: Siya- sal ve ekonomik sorunlar birdenbire değişebilir. Yırmı beş yıl önce Ispanya'da, Yunanistan'da, Por- tekiz'de; onyıl önce Doğu Avrupa ülkelerinde Tür- kiye'nin hayli gerisindeydi siyasal ve ekonomik koşullar. Bugün, biz bu ülkelerin gerisinde kaldık. Yarın, çok yakın bir gelecekte, onların düzeyine u- laşmak bizim elımizdedir - bütün sorun hangi zih- niyeti seçeceğimiz konusunda düğümleniyor. Buna karşılık, birdenbire değil, kolay kolay de- ğişemeyecekolan, bizım kültürümüz, kültürel kim- liğimizdir. Avrupa'nın en az tanıdığı yanımız da bu- dur. Nasıl az tanımasın, yanlış tanımasın: Biz ken- dimiz bu bağlamda öylesine tıkanıp kalmış du- rumdayız ki: Kültürel çoğulluk en büyük zenginli- ğimiz, oysa herkes bunu tekilliğe indirgemek için neredeyse çırpınıyor - ideolojik gerekçeler ve kim- lik bunalımı nedeniyle. İsmail Cem, "tanıtım"\n önemine dikkat çekiyor ya, burada, haddim olmayarak ben de onun dik- katini çekmek istiyorum: Tanrtımın en ciddi enge- li Türkiye'de Devlet'tir. Yaşar Kemal'i yargılayan, gazetecilerini par- maklık arkasında tutan, kültür ürünlerine öcü gibi davranan o değil midir? Isimler veolaylarsaymak- la bitmez herhalde. bu bir rejim davranışı olmak- tan kesinkes ve gerı dönüşsüz biçimde çıkarılma- dıkça yeryüzüne yalnızca doğal ve tarihi zengin- liklerimizi tanıtabiliriz - buna da gerek oldugunu sanmıyorum, bu özelliklerimizi dış dünya bizden daha iyi biliyor neredeyse. Yeni Dışişlen Bakanı, yeni Kültür Bakanı, yeni Tu- rizm Bakanı biliyorlar mı: Tanpınar'ın, Paul Dumont'un yetkin çevirisiy- le ve UNESCO desteğiyle yayımlanan "Beş Şe- hir" kitabı Fransa'da hiçbir kitabevinde neden bu- lunmamaktadır? Süha Ann gibi bir ustanın hazırladığı "Ayasof- ya" belgeselt ve "Topkapı" diztsi, üstelik Kültür Bakanlığı'nın girişimiyle gerçekleştiği halde neden yurtta ve yurtdışında hiç gösterime girmemiştir? Yahya Kemal'den Yakup Kadri'ye, Cahit Kü- lebi'den Melih Cevdet'e, kültür dünyamızın ağır top ısimlerinı bir dönem diplomatik görevlerde de- ğerlendıren Cumhuriyet, neden, nicedir buna ben- zer bir tanıtım siyaseti benimseme yoluna gitme- mektedir? Avrupa'nın Türkiye'yi, dünyanın Türkiye'yi tanı- ması için "çok çalışmak" gerektiğine inanıyorum da artık, bir de, "sonuç alıcı" projeler başlatmak gerekmiyor mu? Hâmiş: Adalar Belediye Başkanı'na bir soru: H. R. Gürpınar'ın Heybeli'deki evi ne olacak? Karikatiir Depgisi'nin ağustos sayısı çıktı H KûMr Servisi- Karikatürcüler Demeği Ankara Temsilciliği'nin çıkardığı Karikatür Dergisi'nin ağustos sayısı çıktı. Dergının ağustos sayısına Diego Yayo. Nuri Bilgin, Kayıhan Fırat. Oğuz Gürel, Murat Özmenek, Cumhur Gazioğlu, tzel Rozenthal, Cezmi Ermış, Mustafa Bilgin, Firuz Kutal, Okan Özgür, Murat Saym, Adolf Born, Jean Vallot, Dinçer Pilgir, Orhannes Şaşkal, Oktay Bingöl, Aleksander Klas. Teoman Sanalan ve Quino çizgileriyle katılıyor. Derginin bu sayısında aynca, Hasan Uysal, Kurtuluş Kayalı. Mümtaz tdil, Ruhi Tek, Özgür Arhavili ve Yener Çakmak'ın yazılannın yanısıra Asaf Koçak Karikatür Yanşması'nda ödül kazanan karikatürlere de yer veriliyor. Z.İstanbul Saydam Günleri'ne katılımlar sürüyor • Kültür Servisi - Piya Kültürevi Fotoğraf Atölyesi tarafından düzenlenen tstanbul Saydam Günleri'nin ikincisi, 18-26 Ekim 1997 tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Geçen sene olduğu gibı bu yıl da serbest katılımın esas alındığı 2. tstanbul Saydam Günleri'nde, ustalarla öğrenciler, amatörlerle profesyoneller yan yana gelecek. Geçen yıl ılki gerçekleşririlen lstanbul Saydam Günleri'nde, 52 fotoğraf sanatçısınm, 84 saydam gösterisı 4000'i aşkın sanatsever ile buluşmuştu. lstanbul Saydam Günleri, bu yıl Yunanistan'dan iki sanatçınm da katılımıyla Beyoğlu'nda 4 ayn salonda, 9 gün boyunca 100'ün üzerinde fotoğrafçının gösterisini sanatseverlere ulaştıracak. Saydam gösterileri ile etkinliğe katılmak isteyen amatör-profesyonel fotoğrafçılar için başvurular devam ediyor. 10 Eylül'e kadar sürecek başvurular ile ilgili aynntılı bilgi için; İstiklal Caddesi, Büyükparmakkapı Sok., No:7'3 Beyoğlu adresınde bulunan Piya Kültürevi Fotoğraf Atölyesi'ne 02122452803 ve 02122492653 numaralı telefonlardan ulaşılabilir. Mmikindzin mümtaz eserieriyle maziden günümüze uzanan bir köprü... VEYS FM 87.7 BUGUN • RUMELİ HİSARI'nda saat 21.00'de'Yaşar'ın konseri dinlenebilir • BOGAZİÇt CNİVERSİTESİ Sinema Kulübü etkinlikleri kapsamında Murat Dikmen Salonu'nda saat 19.00'da "Düş Gerçek Bir de Sinema" adlı fılm izlenebilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle