Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17 AĞUSTOS 1997 PAZAR
12 KULTUR
Efsanevi kahraman 'Frankenştayn'ın yazan Mary Shelley'nin 200. doğum yıldönümü
Frankenştayıri sevmedik mi?• 'Frankenştayn' günümüz
mitlerinden... Mary
Shelley'nin, 150 yıl
öncesinde yazdığı bu ünlü
roman karakterini, kitabmı
okusun okumasın, bilmeyen
var mı? Beyazperdede
Boris Karloff'un
ölümsüzleştirdiği
Frankenştayn, teknolojinin
giderek gelişmesiyle
insanlığm karşı karşıya
kaldığı ikilemlere dair
ipuçlan verdiği için belki
de hâlâ gündemde...
Kültür Servisi - Geniş kitle-
lere ulaşan ve etkisi günümüze
dek gelen "Frankenştayn"ın
yaratıcısı Mary Staelley'nin do-
ğumunun üzerinden tam 200
yıl geçmiş oluyor bu ay. Shel-
ley'nin kitabı pek çok dile çev-
rildı. sayısız kereler sinemaya
uyarlandı ve yıllar içınde mit-
leştı. Frankenştayn, yazanndan
daha ünlü oldu.
Mary Shelley, Mary Wollsto-
necraft ıle NVilliam Godwin'in
çocuğu olarak dünyaya geldi.
Annesi, "Kadın Haldan" adlı
kitabıyla modern feminizmin
yaratıcısı olarak anılıyor bu-
gün, ama yaşadığı dönemde
Fransız Devrimı'ni destekle-
mesi ve sıra dışı yaşam biçi-
mıyle ünlenmişti. Shelley"nın
babası Godwin ise dönemin ön-
de gelen düşünürlerinden biriy-
di: özgürlükçü bir dünya görü-
şü vardı. Kansı Mary Wollsto-
necraft'ı Mary"yi dünyaya ge-
tirirken yıtirdiği içın, küçük kı-
zından, büyük beklentileri var-
dı...
Mary 16 yaşına geldiğinde,
babasının sıkı takipçilerinden
bin olan ve "Ateizmin Gerekli-
liği'"ni yazdığı için Oxford"dan
atılan genç romantik şair Percy
Bysshe Shelley'e âşık oldu. Ev-
li ve iki çocuklu olan Shelley'le
kaçmaya kalkışmca, babası, öz-
gürlükçü görüşlerine karşın
onu eviatlıktan reddetti. Genç
çift, kaçtıktan sonra iki yıl bo-
yunca zorlu bir yaşam mücade-
lesi verdiler; bu süre içinde
Mary Shelley, bir kere düşük
yaptı, bir çocuğunu da doğduk-
tan hemen sonra yitirdi. Shelley
çifti. birbirlerine son derece
bağlıydılar ama hem entelektü-
el hem duygusal açıdan ele avu-
ca sığmaz olan şair Shelley ile
yaşam pek de kolay değildi.
1816 yılında hayatta kalan
tek çocuklan ile Cenevre'de
Lord Byron'ın (Mary'nin üvey
kızkardeşi Byron'ın çocuğuna
hamıleydi) yanında yaşamaya
başladılar. Byron ile Shelley
arasında güçlü bir dostluk ku-
rulmuştu. İki ünlü şair, aynı za-
manda güçlü bir rekabet için-
deydi.
Mary Shelley. işte bu son de-
rece zengin entelektüel ortam
içınde "Frankenştayn"ı yaz-
mayabaşladı: Bilim aşkıylatu-
tuşan zeki, parlak bir genç ada-
mın dizginden çıkan tutkulan-
nı anlattığı, gotik bir öyküydü
bu. Genç Frankenştayn, labo-
ratuvanna kapanıyor ve insan
kadavralanyla bir can yaratma-
yı başanyordu. Ancak bu bu-
luş, genç bilim adamının umdu-
ğu gibı insanoğluna yararlı ola-
madan, korkunç sonuçlar do-
ğuruyordu.
Frankenştayn'ın yaratığı, ne
Kenneth Branagh'ın jönettiği "Frankestein" fılminin Ogiııç sahneierinden biri...
Frankenştayn için
ne dedtter?
ATAOL BEHRAMOĞLU:
llginç bir rastlantıyla Mary Shelley'nin kita-
bmı bugünlerde okudum ve şunu gördüm; Bir
edebiyat yapıtı. Sinema tarafindan nasıl popü-
ler hale getirilebilir, hem de bu yapıta asıl nite-
liği nasıl kaybettirilir? Frankenştayn Türkçe'ye
çevrildi mi biiemiyorum, ancak okuduğum ori-
jinaliyle, hümanist ve romantik özellikleriyle
19. yûzyıl Ingiliz edebiyatmın hiç kuşkusuz bir
klasiği. Frankenştayn tipinin budenli popüler ol-
ması sanıyorurn ki yazarm amacının çok dışın-
da hatta ilgisi olmayan nedenlerin bir sonucu.
Romandaki tsviçreli genç araştırmacı Frankenş-
tayn'ın ûrûnü olan yaratık. bütün insanlar gıbi
sevmek ve sevibnek isteyen fakat duygulan kar-
şdık görmeyen birkişi. Bugün sevgisizliğin ege-
men oldugu dünyada, dış görünüşleriyle belki
Frankenştayn'ın yaratığına benzemeyen ama iç
dünyalanyla onun tıpatıp benzerleri çok sayıda
insan bulunmaktadır.
PEVARKÜR:
tnsanın içindeki yaratıcılığa hitap ediyor. Bir
kadın belki bir cocuk doğuruyor. Ancak doğa
olaylan dışında yaratma gücü çok öncmli. Ay-
nca dönemine göre iyi yaalnuş bir kitap. Sine-
matik bir malzeme olarak da çok kullanıldı. Bu
da kalıcı olmasmı sağladı.
VEnATGÜNYOL:
Içi sıcak bir canavar. Onun için tuttu. içinde
insancıl duygular besliyor, bu nedenle insana
yakın.
FÜRUZAN:
Frankenştayn son derece derin, felsefi boyut-
lan olan, kötûlüğün ve iyiliğin büyük bir saflık
içinde sunulduğu bir kışiliktir.
SELİMtLERt:
Korku ve kötülük aslmda insanın bastırdığı
duygular arasındadır. Frankenştayn bu duygu-
lan estetik bir biçimde açığa vurmuştur.
Sinemada Frankenştayn
Sahibinin ismini çaldıCUMHUR CANBAZOĞLU
1816'da fırtınalı bir gecede Mary VV'olls-
tonecraft Shelley'ın. Byron'la, yardımcısı
John Polklori'yle ve Percy Shelley'legırdiğı
bahıs sonucu yaşam verdiği yaratığın bir gün
beyazperdenin en tanınmış kahrarnanlann-
dan bıri olacağını kimbılebılirdi kı... Birca-
navardan çok, anlaşılamamış bir canlı dıye
değerlendırilen bu kahraman, Frankenştayn
adının onu yaratan doktorun adı (Vıctor von
Frankenstein) olduğunu unutturacak kadar
ünlenerek Ingılız edebiyatmın en ilginç ya-
pıtlanndan biri olmasuıa karşın küçümsen-
miş bir romandan taşıp defalarca beyazper-
dede boy gösterdı. 7. Sanat'a korku salan
tiplemelenn en beğenileni haline geldi.
Amerikan Premier dergisının 1992'de
okurları arasında yaptığı bir araştırmada,
tüm zamanlann en iyi on korku fılmi arası-
na beş "Frankenştayn'" yapıtınm girmesi bu-
nun en çarpıcı göstergesıydi. Frankenş-
tayn'ın sinema serüveni 1910, 1915 ve
1920'deki üç sıradan fılmden sonra 1931 'de
Boris KarlofFun çok iyi oyunculuğuyla ge-
niş kıtlelerin dikkatıni çektiğı "Frankenş-
tayn"la başlamıştı (Yön: James Whale).
Dört köşe kafası olan, boynundan elektrot-
lann dışan fırladığı. konuşamayan yaratık
büyük ilgi görünce yapımcı şirket Universal,
Jack Pierse'in tasarladığı bu tıpin patentini
almayı ihmal etmemişti.
30'lu, 4O'lı yıllarda -Frankenstavn'mGe-
lini" ve diğer akrabalan gıbi isimlerle çeki-
len fılmlerden sonra Hammer Films, Univer-
sal'e Tereoce Fisher'in yönettıği Frankenş-
tayn sensiyle yanıt vermişti. Fisher, favori
oyuncusu Peter Cushing'le birlikte "The
Curse of Frankenstein" (1957), "The Reven-
ge of Frankenstein" (1958), "Frankenstein
Created Woman" (1967), "Frankenstein
Must Be Destroyed" (1969) fılmlenni yap-
mıştı. Bunlardan ilk kez 2 Mayıs 1957'de
gösterilen "The Curse of Frankenstein"
(Frankenştayn'ın Maskesi) daha sonra çe-
şitli eleştirmenlerce modern korku sinema-
sının başlangicı kabul edilmişti.
Frankenştayn üzerine dünyanın dört bir
yanında film çekilirken Fransızlar, Italyan-
lar ve Amerikalılar, aralannda ilginç bir se-
nyi paylaşmışlardı. Amerikalılarparasız ka-
lan doktorun şatosunu fılm ekibine kiraya
verdiği çalışmayı "Frankenstein 70" (Yön:
Hovvard Koch - 1958). Italyanlar doktorun
kendi elleriyle yarattığı yaratığı öldürdüğü
filmi "Frankenstein 80" (Yön: MarioMan-
dni - 1974), Fransızlar da bilgisayar yardı-
mıyla yaratığa bir sevgili sunduklan filmt
"Frankenstein 90" (Yönetmen: AlainJessua
- 1984) adıyla gösterune sürmüşlerdi.
Mel Brooks'un 30'lu yıllardaki Frankenş-
tayn fılmlerine sadık kalarak yaptığı güldü-
rü "Young Frankenstein" (1974) dışında son
dönemde yalnız iki yapım sinemaseverlenn
ilgisinı çekti. Bin Roger Corman'ın 20 yıl
sonra setlere dönerek çektiği "Frankenste-
in Unbound" (1989) filmi, diğeri de Ken-
neth Branagh'ın canavar rolünü Robert De
Niro'ya emanet ettiği "Mary SheDey 's Fran-
kenstein^ (1994).
güzeldi ne de sevılesı... Üstelık
çok da tehlikeliydi... Yazıldı-
ğından 150 yıl sonra bile dil-
den dile dolaşan. tiyatroda, si-
nemada izlediğimiz Frankenş-
tayn versiyonlannda çoğu za-
man 'atianan' bir gerçek vardır
ki bu, Mary Shelley'nin roma-
nının temelini oluşturur: "Ya-
rabk, sevilınediği için mi kötü-
dür, kötü olduğu için mi sevil-
memiştir?"
"Canavar". zaman içinde ya-
ratıcısının sevdığı her şeyı tah-
rip eder. Genç Frankenştayn 'ın,
dostlannı, ailesini ve zaman
içınde de aklını yitirmesine y-
ol açar.
Frankenştayn, sonuçta kim-
seye fayda sağlamadan yok
olup giden bu üstün, yaratıcı
buluşunu yaşamıyla ödeyecek-
tir...
1818 yılında yayımlandığm-
da son derece başanlı oldu
"Frankenştayn", oysa ne ilk
Gotik korku romanıydı, ne de
ilk bilimkurgu. Ama bu türde
yazılanlann arasından sıynldı
ve etkisi günümüze dek artarak
ulaştı. Kitabı okumayanlar da
tanıyor Frankenştayn'ı. Küçük
çocuklar bile biliyorlar öykü-
sünü. Kimisi, Boris Karloffun
beyazperdede ölümsüzleştirdi-
ği bu kahramanın ününü sine-
ma uyarlamalanna bağlıyor.
Oysa Frankenştayn. sinemayı
aşan bir kültürel referans oluş-
turuyor günümüzde. Aynca
böylesi mitlerin. genelde bili-
nen ve tanınan bir yazan yok-
tur. Bu yazann, genç bir kız ol-
ması daha da sıra dışı bir du-
rumdur.
Geçmişe dönüp baktığımız-
da. Frankenştayn'da altı çizilen
kimi düşüncelerin izlerini Fran-
sız Devrimi'nde bulabilıriz.
Fransız Devrimi. ınsanoğlunun
aklın gücüyle mükemmele ula-
şabileceği düşüncesını doğur-
mamış mıydı? Oysa bu devrim-
den sonra Avrupa'nın gördüğü
savaşlarda umutlar suya düştü.
"Frankenştajıı" da zaten 1818
yılında kaleme alınmıştı... Bu
dönemde. bilimin insanı özgür-
leştirdiği ölçüde, "doğayla oy-
namamn" ne pahaya geleceği
de düşünülür olmuştu.
Bu ikilem, "Frankenştayn"ın
yayımlanmasından 150 yıl son-
ra bile tartışılageliyor. Günü-
müzde, özellikle de tıp alanın-
da yaşanan gelışmeler aynı so-
runsala ışaret ediyor. Doğum
sırasında annenin çektiği acı-
nın hafiflemesi, çocuğuyla ara-
sındaki bağı etkıler mi? Organ
nakılleri kişilik değişimlerine
yol açabılir mi? Insanlan kop-
yalamak. sonsuzluğa atılmış bir
adım mı. yoksa bireyselliğimi-
zi yitirmemiz anlamına mı ge-
liyor? Teknolojik gelişmelerle
birlikte ister istemez karşı kar-
şıya kaldığımız ikilemleri,
medya da allayıp pullayıp önü-
müze getıriyor.
Robotlar ve 'yapay insanlar'.
günümüz bilimkurgu dünyası-
nın "kötüleri" olarak sunulu-
yor. Insanlann arasına kanşan
bu teknoloji çağı varlıklannın
yarattığı korku nedeniyle, bi-
lim adamlan geçmişin rahiple-
ri ya-da'büyücüleri gibi kabul
ediliyorlar bugün.
Üstelik, insanoğlundan de-
ğil, buluşlanndan yana görünü-
yorlar. "Bilim, bilim adamlan-
nın insafına bırakılamayacak
denli önemli" şeklindeki popü-
ler görüş, bu konuda yaşanan
'alarm'ı ortaya kovuyor. Tek-
nolojı ınsanlığı aştıkça. bu tek-
nolojiyi yaratan bilim adamla-
nnın ahlaki sonunluluklan da
tartışılmaya başlanıyor.
Mary Shelley'nin. 150 yıl
önce yazdığı bir romanla bu-
gün hâlâ gündemde olması
böyiece bir ölçüde açıklık ka-
zanmış oluyor. Shelley, derinle-
mesıne kavTayarak aktardığı
Frankenştayn karakteri aracılı-
ğıyla, bugün bilim adamlanna
ilişkin görüşlerimizi adeta şe-
killendiriyor.
Frankenştan, sonuçta bir ro-
man. Mary Shelley'nin. yıllar-
ca öncesinde uydurduğu bir öy-
kü. Oysa, yaşadığı toplumun
beklentilerine yanıt vermeyen.
kendi etiğini kendi yaratan bu
genç kadının anlattığı öyküde-
ki canavann zaman içinde gü-
nümüz mitine dönüşmesi. bize
dair önemli ipuçlan veriyor.
KARTAL ASLİYE 5.
HUKUK
MAHKEMESİ
HÂKİMLİĞİ'NDEN
EsasNo 1996 69
K.ararNo- 1997 513
Davacı tlıyas Irmış vekılı
Av Şerafettm lrmış tarafm-
dan davalıiar Fehmı Korkmaz
ve Erdogan Korkmaz aleyhle-
rıne açılan tazraınat davasınm
yapılan yargılaması sonunda,
açıian davanın kısmen kabu-
lûne, 33 445.750 TL lıra teda-
vı gıdcn ıle takdıren taraflann
mah ve ıçtımaı durumlan, da-
vacmın ış \e gücünden kalır
durumu eöz önûne alınarak
150.000.000 TL manevı taz-
mmatın olay tariht olan
20 11.1995 tafihtnden ıtıbaren
yüzde 30 yasal faızıyle birlik-
te davalılardan mıiştereken ve
müteselsılen tahsıl edüerek
davacıya venlmesıne,
4.867.000 TL peşın harç, red
ve kabul oranına göre takdiren
(2.420 426 TL) lıra mahkeme
masrafi ıle kabule göre
16.675 660 TL nıspı ûcret-ı
vekâletın da\alılardan mûşte-
reken ve müteselsılen tahsıl
edılerek davacıya venlmesı-
ne. peşın harcın ıcraı mahsubu
ıle bakıye (1.737 000 TL) lıra
ılam harcının davalılardan
müştereken ve müteselsılen
tahsıl edılerek Hazıne'ye irat
kaydına. 10 7 199
7
tar'ıhmde
Yargıtay yolu açık olmak ûze-
re karar venlmıştır Adresı
meçhul olan ve kendılenne
duruşma gûnü ve dava dılek-
çesı ılanen teblığ edılen dava-
lıiar Fehmı Korkmaz ve Erdo-
ğan Korkmaz'a ılam teblığı
yenne kaım olmak üzere hû-
kum özetı ıian olunur
4 8 1997 Basın-36831
KÜLTUR • SANAT 293 89 78 (3 HAT)
Nüfus cüzdanımı
kaybettim. Hükümsüzdür.
İBRAHİM GÜNGÜR
PERA
RESİMB Ö L Ü M Ü
1997-1998 ÖğreHm Yılı
On Kayıtları Başlamıştır
• PROGRAMIN AMACI: Doğru bir resim eğitimi
yapmok , resmi meslek olarak seçenleri ilgıli alanlara
yönlendirmek ve eksikliklerinı tamamlamak, resim
sanatını sevdırerek resim Idiltürunü oluşturmak, aynca
eğıtım süresi içerisinde boşarılı olan öğrencilerın eserlerıni,
kışisel ve toplu sergilerde gösterime sunmaktır
• PROGRAMIN İÇERİĞİ: Genel Sanaf Tarihi,
Perspektıf, Desen, Temel Sanat Eğitimi
• PROGRAMIN SÜRESİ: Haftada bir gun 4 saat
sure 1 yıl . Toplam süre 4 yıldır.
' Programa resim eğitimi almak isteyen her yaştakı
öğ'encilere yöielık eğıtım programlan uygulanmaktadır.
• Programı başarı ile bıtiren oğrencilere MILLI
EĞITIM BAKANUGI'nın onavlı djp.lpması verjlir
Son başvuru : 5 tylül 1997 Cuma
PERA
MÜZİKALB Ö L Ü M Ü
1997-1998 ÖğreHm Yılı için
Ön Kayıtlar Başlamıştır
• EĞİTİM PROGRAMLARI:
Şan, Solfe|, Oyunculuk (Hareket, doğaçlama
mımik, rol), Dans (Modern dans, Ülkeler
dansı], Stil Bllgisi
• Programa, Müzikal eğitimi yapmak isteyen
en az lıse mezunu, 25 yaşını geçmemiş,
tercihen Ingilızce bilen öğrenciler giriş sınavı
ıle alınır.
H Programın süresi : Haftada 3 gün, 8 saat,
süre 1 yıl Toplam süre 4 yıldır.
Son başvuru
Sınav tarihi
:4EylCI 1997 Perşembe
: 5 EylGI 1997 Cuma
PERA
TİYATROB Ö L Ü M Ü
13-15 yaş grubu için
TİYATRO HAZIRLIK KURSLARI
1997-1998 Öğretim Yılı için
On Kayıtlar Başlamıştır
• PROGRAMIN AMACI:
Çocukluktan gençliğe geçış kişilik oluşum surecine,
tiyatro sanatı yolu ıle katkıda bulunmak, kişısel
yaratıcılığı geliştırmek; geleceğın olası profesyonel
tiyatro yaşamı içın ilk adımları, ön hedefleri
oluşturmak.
• PROGRAMIN İÇERİĞİ:
Tiyatroya giriş, yaşam-oyun ve tiyatro ılışkisi,
diksıyon, ön müzık eğıtımı, ön dans eğitimi.
• Programa ılkokul mezunu, 15 yaşından gün
almamış ortaokul oğrencileri sınavla alınır.
• Program süresi: 1 .yıl (haftada 1 gün 2 saot)
2.yıl (haftada 2 gun 4 saat)
Son bafvuru
Sınav tarihi
: 5 EylGI 1997 Cuma
: 6 Eyiül 1997 Cumatesi
T.C. M.E.B. OZEL PERA GUZEL SANATLAR
Sıraselviler Cd Billurcu Çıkmazı Billurcu Sk.
No:14 TAKSİM/İSTANBUL
Tel: 0(212) 245 44 60 - 244 52 03 - 245 30 08
T.C. M.E.B. OZEL PERA GUZEL SANATLAR
Sıraselviler Cd Billurcu Çıkmazı Billurcu Sk.
No:14 TAKSİM/İSTANBUL
Tel: 0(212) 245 44 60 - 244 52 03 - 245 30 08
T.C. M.E.B. OZEL PERA GUZEL SANATLAR
Sıraselviler Cd. Billurcu Çıkmazı Billurcu Sk.
No:14 TAKSİM/İSTANBUL
Tel: 0(212) 245 44 60 - 244 52 06 - 245 30 08
KÖŞEBENT
ENİS BATUR
Yerlilik Saplantısı
Türkiye'de millıyetçilik ve dinsel inanç, günde-
min ilk sırasına yerleştirildi iyiden iyiye: Parlamen-
tosu, görsel ve yazılı medyası bu odaklaşmada ka-
rarlı davrandıkça, yurttaşın yaşamı da etkilendi bu
sonuçtan: Eğitiminden sporuna, her alanda bu i-
ki etmenin dolayında gelişiyor savsozler.
Teknik sayılabilecek bir düzlemde gerçekleşmiş
olsaydı söz konusu ilgi, kimsenin bir söyleyeceği
olmazdı belki; tam tersine, hepten spekülatif bir
düzlemde kalındığı göze çarpıyor: Ateşe odun sü-
renler "Ben daha Türk'üm, ben daha Müslüma-
nım" diyenler değil mi?
Gündemin ilk sırasında neler yer almalıydı pe-
ki? Hukuk devleti, demokrasi, insan haklan, gelir
dağılımındaki adaletsizlik, fırsat eşitliği Türk insa-
nının gerçek sorunlan. Bunlar, öbür iki etmenin
süzgecinden geçirildiği için gerçekliklerinden so-
yunuyor, soyutlanıyor ne yazık ki.
Izmir Belediye Başkanı'nın Chantal Zakari ko-
nusundakı çıkışı tipik örneklerden biriydi. Daha
Türk ve daha Müslüman olan biri çıkıp söz almış-
tı. Kendi hakkı daha fazlaydı; hatta bir haktan dem
vurulacaksa, bu hak ona (onlara) aitti. Hürriyet'e
telefon eden bir vatandaş o balonu söndürdü: 'Fa-
tura' Italyancadan geliyordu, onun yerine 'mak-
buz' kullanılmış olması gerekırdi.
Bundan daha dramatik bir örnek, kısıtlı sayıda
insanın ilgisinı çekecek bir biçimde, aynı günler-
de devreye girdi. Birkaç telif, birkaç çeviri kitabı ya-
yımlanmış, urünlerini yaklaşık 20 yıldır dergilerde
izlediğimiz Roni Margulies'in bir şiiri Vaıiık der-
gisinde Ronnie Margulies imzasıyla yayımlandı.
Dergınin yöneticısı Enver Ercan'la konuştum, ke-
sinkes bir dizgı yanhşının söz konusu olduğunu
söyledi gerçı, gene de bir şiir takipçisi olarak du-
ruma canım sıkıldı:
Roni Margulies polemik seven bir şair. Birkaç yıl-
dır, özellıkle 1970 sonrası şairleri hakkında hafif sa-
yılamayacak eleştirilerini dile getiriyor. Ona verilen
yanıtlarda, hem dinsel kökeni, hem de vatandaş-
lık statüsüyle ilgıli çirkin ımalarla karşılaşıyorduk.
Bu bağlamda Dario Moreno benzetmesi yapıldı-
ğını unutamıyorum: Sanki Dario Moreno buralı sa-
yılmazmış gibi. Enver Ercan'a inanıyorum, bir art
niyet ürünü değildır o tuhaf dizgi yanlışı, bu baht-
sız, rastlantı keşke Roni'yi bulmasaydı diyorum
gene de.
"Yerli"\\k saplantısı, daha Türk ve daha Müslü-
man olma telaşı 1950'lerden başlayarak tırman-
dırıldı Türkiye'de. Azınlıkları hoşgörüyle buharlaş-
tırdık. Hâlâ doymadığımız göze çarpıyor. Farklı kül-
tür kımliklerine neden katlanamıyoruz? Çünkü ki-
şisel kimliklerimızı geliştiremiyor, kolektif kimlikle-
re sığınarak dünyevı duruşumuzu sağlamlaştıra-
cağımızı sanıyoruz. Sanıyoruz ki, ne kadar çok
düşmanımız olursa, o kadar çok kendimiz olaca-
ğız-
Galatasaray'ın ve Fatih Terim'in, Isviçre şam-
piyonunu kendi sahasında 4-1 yenmesi, birsüre-
cin sonucudur. Piontek'in yanında yetişen Te-
rim'in, Dervvall zihniyetinin biçimlendirdiği bir ku-
lübün, Rumen oyuncularıyla kaynaşarak perfor-
manslarını geliştiren futbolcuların -kısacası ilişki
kurmayı bilen insanların- utkusudur bu.
Hâmiş: Cemal Süreya, şiirleri ders kitaplarına
girmiyor diye hayıflanırdı. Ya girmiş olsaydı? Şim-
di, Özer Çiller'le yan yana gelecekti.
Dünya Şiir Günii
• Kültür Servisi - Tank Güjiersel ve Gülseü Inal'ın
"21 nısanın 'Dünya Şiir Günü" olarak kutlanması
önensi Türk PEN Yazarlar Derneğı tarafindan
benımsenerek Uluslararası PEN Kongresi'nın
gündemıne taşındı. 5-11 ağustos tarihlerinde
Iskoçya'nın Edinburg kentinde yapılan ve doksandan
fazla merkezin temsil edildiği kongreye Prof. Suat
Karantay ile Nihal Yeğinobalı delege olarak katıldı.
Kongrede bir konuşma yapan Tank Günersel. geçen
yıl Türkıye'de "Şıır Laboratuvan" tarafindan 1001
dilde şiir sloganıyla kutlanıp sekiz dilde paylaşıldığını,
bu yılki kutlamalara Avustralya ve Botswana'nın da
katıldığını söyledi %e bunu bütün dünyaya yayma
önerisinı sundu.
Yapı Radyo'da caz
• Kültür Senisi - Yapı Radyo'da her perşembe
20:00-22:00 saatlen arasında canlı olarak yayımlanan
caz ve Latin müziğı programı "Vanilya ve
Çikolata"da bu hafta caz tarihinin ünlü orkestralan ve
topluluklan var Erhan Altunay'ın hazırlayıp sunduğu
programda Duke Ellington, Louis Prima. Benny
Goodman. Harrv James. Glenn Miller gibi ünlü
sanatçılar orkestralan eşliğinde dinlenebilecek.
Geçen hafta olduğu gibi bu hafta da üç yıl önce
ağustos ayında kaybettiğimiz ünlü DJ Aykut Sporel
anısına hazırlanan program pazar günü 11:00-13:00
saatleri arasında tekrar edilecek.
'Anlat, Şehrazafın Korosu1
• Kültür Servisi - Interbank'ın sponsorluğunu yaptığı,
Binbır Gece Masallanndan uyarlanan "Anlat,
Şehrazat"' adlı müzıkalin koro seçmeleri tamamlandı.
Yapımcılığını USEP adlı şirketin üstlendiği müzikalin
besteleri Serdar Yalçın'a, şarkı sözleri de Atilla
Birkıye'ye ait. Mehmet Birkıye'nın sahneye koyacağı
müzikalde Candan Erçetın. Müşfik Kenter, Meltem
Cumbul, ICadriye Kenter, Levent Güner. Tunca
Aydoğan rol alıyor. 140 kışinin baş\'urduğu secmeler
sonrasında koroya 19 kişi seçildi. Serdar Yalçın, Yeşim
Alıç ve Tufan Karabulut'tan oluşan seçici kurul, nota
bilgisi, dans yatkınlığı gıbi özeliklen göz önüne aldı.
Koroya seçilen adlan şöyle: Açelya Elmas, Atılgan
Gümüş. Ali Murat Erengül, Buket Bahar, Berk Özbek,
Burak Güven, Bemn Polıtı, Doğan Duru. Elif Özel,
Engın Hepileri. Gökhan Gürek. Göktuğ Alpaşar. Güray
Taşkm. Meltem Kaymak, Özgül Ayazlar, Ozlem
Sungurlu. Serap Çaldıran. Sevinç Söker, Tay Tütüncü.
Haldun Dormen, TEGV için müzikal
sahneliyor
• Kültür Servisi - Haldun Dormen, Türkiye Eğitim
Gönüllüleri Vakfı (TEGV) için "Dün Gece Yolda
Giderken Komik Bir Şey Oldu" adlı müzikali Fatih
Eğitim Parkı Açıkhava Tiyatrosu'nda sahneliyor.
TEGV tarafindan 15-21 ağustos tarihleri arasında
düzenlenen Tiyatro Şenliği'nde bir hafta boyunca
sahnelenecek olan. çevirisı ve rejisi Hajdun Dormen
tarafindan yapılan müzikalde Istanbul Üniversitesi
Devlet Konservatuvan Tiyatro Bölümü oyunculan rol
alıyor. Plautus'un oyunlanndan yola çıkarak derlenen
ve Bert Shevelove ile Larry Gelbart tarafindan
yazılan oyun, Stephen Sondheim tarafindan
bestelendi.