Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 AĞUSTOS 1997 CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
.Coen kardeşlerle Tarantino etkisindeki çaylak bir yönetmenin ilk filmi: 'Feeling Minnesota'
Yenge-kayınço kaçar, koca kovalarSanı ve Jjaks adındaki Minnesotalı
iki düşman kardeşle, ikisinin de âşık
olduğu, Freddie adındaki, hoppa, bıç-
kın, seksi ve güzel bir genç kadın hak-
kmda yapılmış ve malum aşk üçgeni
çevresinde dolanan, Bağımsız havalı,
^küçûk bütçeli bir Amerikan fîlmi 'Fe-
elingMinnesota'. BirJohnny Cash şar-
kısıyla başlıyor 'Feeling Minnesota'
|ve bir Bofo Dylan şarkısıyla sona eri-
yor). Bütûn jenerik sûresince, 20 yıl
öncesinin Minnesota'sına gideriz
uzunca bir geriye dönüşle ve akla ka-
ra gibi farklı bu iki zıt kardeşin çocuk-
luklanndan beri birbirlerinden hiç hoş-
laşmadıklannı, hep çekiştiklerini, her
bir araya gelişlerinde de sürekli itişip
kakışarak hırlaştıklannı anlanz.
Ortahk düğünde kanşınca-.
Anasının sevgili oğlu Sam (zaten
.piknik tip olan Vincent D'Onofrio iyi-
ce şişmiş görmeyeli), yapılı, irikıyım,
aptal görünüşlü ama uyanığın da önde
"gideni, kaba saba, hantal bir ağabey.
,Küçük bir çeteye hükmeden, yörenin
zenci bitirimlerinden azılı gangster
Red'in (Spike Lee'nin gözde oyuncu-
lanndan DeiRoy Lindo) para işlerine
bakıyor muhasebeci ayaklarındaki
Sam ve bu arada patronundan para da
'tırtıkliyor, onca angut görûnüşûne kar-
,şın. Bütûn derdi, parasını bastınp göğ-
^sünü gere gere, reklam kataloglann-
('dan seçtiği lüks bir evi satın almak. Ev
^alınca malum bir de kadın bulmak ge-
tekir diye dûşünüyor besbelli.
Benzinci soymak, araba çalmak gi-
^bi küçük voliler vurup sık sık içeri dü-
şen, nüfusa kaydedilirken yazım hata-
"sı sonucu ortaya çıkmış, garabet bir is-
Feeling Minnesota
Yönetmen, senaryo:
Steven Baigelman /
Kamera:WaltUoyd/
Müzik: Karyn
Rachman, Los Lobos
/ Oyuncular: Keanu
Reeves, Vincent
D'Onofrio, Cameron
Diaz, DeiRoy Lindo,
Tuesday Weld,
Courtney Love, Dan
Aykroyd, Arabella
Field, Michael Rispoli
/1996ABD(Umut
Sanat)
me sahip küçük kardeş Jjaks (Keanu
Reeves de bir hayli irileşmiş, kalınlaş-
ıruş bu genç yaşında) da yine hapisten
yeni çıkmıştır ve annesinı (gençliği-
mizin çıtı pıtı, sanşınfistıklanndanTu-
esday VVeJd, ponpon bir pamuk nineye
dönüşmüş ne yazık ki) kırmamak için
kalkıp angut ağabeyinin ve zorakı yen-
gesinin, mafya dayatması düğününe
çıkagelir. Küçükken, annesi babası ay-
nldığında annesi lapacı Sam'i seçmiş,
8 yaşındaki Jjaks evden gitmiştir ve bu
olay belli ki küçük Jjaks'in ruhunda
derin yaralar açmıştır!
"30'una 20'sinden daha yakuı", yü-
rekli. dişli, güzel, seksi sanşın kadın
Freddie (bir kaç yıl önceki Jim Carrey
güldürüsü 'Maske'yle yıldızı parlayan.
oyunculuktan pek nasibini almasa da,
çekıciliğiyle seyircinin gözünde ve
gönlünde güller açtıran, şeker gibi bir
kız gerçekten Cameron Diaz) ise, zen-
ci Red'in paralannı arakladığı gerek-
çesiyle öfkesini çektıği haşin gangster
tarafindan yakalanıp itile kakıla ve yer-
lerde sürüklene sürüklene muhasebe-
ci Sam'la evlenmeye mecbur edilir.
'Ruh Tanrı'nın, bedense bizim!
J
Bugün gösterime giren "Ras-
putin*", deli papaz olarak tarihe
geçmiş, son Rus Çan ve ailesi üs-
tünde nüfuz kurarak 1917 devri-
miyle yıkılan Rusya'nın 20. yüz-
, yıl başlanndaki son döneminde
'etkili olmuş, öldürülmesi de ina-
'nılmaz bir söylenceye dönüşmüş
Grigoriy Yefımoviç Raspırtin'in
(1865-1916) esrarengiz yaşa-
"rripykü^ünü anlatıyor,, tarihsel
"gerçefc lefe ^ayanarak.
Ashnda ne papaz ne de deli
olan, sıradışı yaşamı romanlara,
r
fılmlere konu edilmış, adı nere-
deyse korku edebiyatının ana fi-
'gürlerinden biri olarak 20. yüzyı-
hn belleğine yerleşmiş, şehvet
düşkünü bu "kanlı papaz". hip-
r
notize gücüne sahip, ucuz şaraba
ve çingene orospulara zaaf du-
"yan, Meryem ananm da zaman
"zaman kendisine göründüğü(!),
Sibiryali, yoksul bir köylü çocu-
1
Tıplcı Rasputin'in söylediği gi-
bi. 1917 Sovyet devriminin ar-
"dından kilitli tutulduklan evin
Ibodrumunda kurşuna dizilerek
"katledilen Çar Nikola'yla bütün
-ailesinin bir çukura gömülmüş
Tesetlerinden geriye kalmış ke-
mıklerinin, 1991'de Sibirya'da
bulunmasmı gösteren sahneyle
/açılan fılmde, çocukluğundan iti-
baren ermiş ve iyileştirici olarak
'ünlenen, Pokrovskoylu, din be-
-zirgânı. şarlatan, sefil ve sefih
Rasputin'in görkemli saray ya-
vşamuıa transfer oluşunu izliyo-
ruz. Çar 2. Nikolay'ın (lan
McKetten) hemofıli hastası oğlu
Çareviç Aleksey'i telkin gücüy-
le iyileştirince, Alman asıllı Ça-
riçe Aleksandra (Grrta Scacchi),
kulu kölesi oluyor Rasputin'in
(Alan Rickman). "Ruh tannnın,
beden bizun" diyerek zevk ve sa-
faya dalan Rasputin hem iktida-
nn keyfıni sûrüyor hem de ken-
disinden lütuf dileyen, aralannda
krahyet aılesınden, kocasınca tat-
min edilemeyen soylu düşeslerin
de bulunduğu kadınlan sıraya di-
ziyor, kargaşa içindeki ülkede
söylentiler ayyuka çıkarken ve
basının eleştirileri de gitgide kes-
kinleşirken 300 yıllık Romanov
iktidannın son çan 2. Nikolay da,
her şeyi bilme ve yapabilme özel-
liğine sahip, ünü tüm ülkeye ya-
yılan bu şarapçı, kadın düşkünü,
uyanık enniş-papazın garip ka-
rizmasına karşı koyamayıp tes-
lim oluyor sonunda, doktorun
(David VVarner) ve başbakanının
(John WDO<I) söylediklerini ku-
lak arkası ederek, Saraybosna'da,
bir Sırplı tarafindan arşidük Fer-
dinand'ın katledilmesiyle patlak
veren 1. Dünya Savaşı yıllan fo-
kur fokur kaynayan Rusya'da
Bolşevik İhtılali'nin adımlannı
hızlandınrken, artık Meryem
anasını sıkça göremez olup sefa-
hat hayatına batmış, özellikle Ça-
riçe'yle küçük Çareviç üstünde
çok etkili, ermiş ayyaş Raspu-
tin'in saltanatı da çok tepki alır
hale gehniştir. Rusya'yı bu bela-
dan kurtarmaya kararh, çann ku-
zeni Prens Yusupov (James Fra-
in), zehirli şaraba ve yiyecekJere
bana mısın demeyen Rasputin'i
ancak tabancayla 3-5 kurşun sı-
karak öldürebiliyor.
Arahk 1916'da. Ve "kutsal pe-
der",Petrograd'm Petrovski köp-
rüsünden atılarak sulan boylar
ölü olarak. Çar'la Çariçe ve kra-
liyet ailesi de Rasputin'den bir
buçuk yıl kadar sonra öldürüle-
cektir Bolşeviklerce...
Yaklaşık 10 yıl kadar önce
ABD'de başanh "Brooklyn'e
Son Çıkış" fılmiyle yaptığı çıkı-
şın arkasını getiremeyip Madon-
na'ya çektiği "Body of Evidence
- Kanıt Vücutlar" gibi paspal
seks-gerilim yapımlan imzala-
yan Ahnan asıllı üB Edel'in yö-
nettiği "Rasputin", sinemasal
bakımdan çokça önemsenecek
bir eser olmamakla birlikte be-
lirgin bir görsel düzey tutturan,
gerçekçi bir yaklaşımla kotanl-
mış, uzun tutidmuş finaline kar-
şın yer yer ilgiyle seyredilen bir
biyografik fîbn.
Yönetmen Uli Edel'in 3-4 us-
ta oyuncuyu bir araya getirdiği
kadro ıse göz alıcı. Özellikle Ras-
putin rolünde, ustaca yorumuyla
filmi sürükleyen Alan Rick-
man ın çekici kıldiğı "Raspu-
tin", bu tür ele alınan dönemin at-
mosferini de duyumsatan, sıra-
dışı yaşamöykülerine ve tarihe
tutkun seyirciye ilginç gelebilir
sanınz.
Tarihe Hollywood yaklaşımıy-
la bakan fihnlerin kuruluğundan
birölçüde sıynlan "Rasputin"ın.
sokaktan saraya yükselmiş bu ga-
rip, gizemli Rus serüvencinin ka-
ranlık yaşamını, klişeleşmiş yan-
lannı oldukça törpüleyerek, in-
sani ve gerçekçi boyutlanylakar-
şımıza getirdiği söylenebilir.
Çünküangut Sam'la Freddie'yi evlen-
dirmek, Red'in genç kadına verebile-
ceği en kötü cezadır! Düğünde gördü-
ğü Jjaks'a anında kesılır cam sıkkın
güzel Freddie.
Tabii Jjaks de genç kadına ilgisiz
değildir, her ne kadar ilk görüşte aşka
inanmasa da. Tanışüktan 5 dakika son-
ra, birbirlerinin çekimine fena kapılan
kayınbiraderle yenge, tuvalete kapa-
nıp şipşak düzüşürler. Hızlannı alama-
yıp vites koluna çarpan ayağın hareket
ettirdiği arabada bir posta daha sevişir-
ler kıyasıya. Bu arada gidip bir koşu
beceriksizce bir soygun yapar Jjaks ve
hediye alarak ağabeyinin düğününe
döner. Ama memnun etmek için çır-
pındığı annesi ansızın ölüverir düğü-
nün orta yerinde.
Özenti bir çorba
Çocukluğunda annesinin götürüp
gezdirdiği, üstelik Ann Margret'le de
tanıştırdığı Las Vegas'ta, parlak ışık-
!ar altında dans eden, kırmızı tüylü,
seksi bir şov kızı olarak yaşamanın ha-
yalini kuran Freddie'nin derdi imanı
paradır aslında. Canını kurtarmak için
herkesi kullanır fettanca, gangsterler-
ce koluna Slut-Sürtük sözcüğü kazın-
mış güzel sanşın.
Dilber yengemiz, şaşkm ve aşk vur-
gunu yemiş kayınbiraderini kafaya
alınca birlikte kaçmaya karar verirler
Freddie'yle Jjaks. Sam'ın zenci gangs-
terden hortumladığı paralara da kon-
mak isterparagöz Freddie. Ve âşık çift
kaçar, genelde züccaciyeciye girmiş
fil gibi davranan ve güzel kansının
kardeşiyle kaçışının, kalbi kınk bir
hayvana dönüştürdüğü Sam'la, tüm bu
koşuşturmacadan belki
ben de bir parsa kapanm
hesabındaki, üçkâğıtçı ye-
rel polis Dan Aykroyd da
çiftin peşinden kovalar...
Düğün sahnesinden
sonra tam bir
4
yol filmi'
bekliyorbizi derken şiddet
dozunun (Sam hayvanının
şiddet eylemleriyle) gitgi-
de yükseldiği, macerayla
kanşık birkara komedi de-
nemesine dümen kıran
'FeeüngMinnesota'da aşk,
nefret, ihtiras, şantaj, cina-
yet, soygun, vb. gırla gidi-
yor. Sundance destekli ta-
ze sinemacı, Kanadalı Ste-
ven Baigelman'ın yazıp
yönettiği ilk fîlmı olan
'Feeling Minnesota', çok
beylik aşk üçgeni kalıbını,
iki kardeşin de aynı kadı-
na körkütük sevdalandığı
'kardeşimin aşkısm' du-
rumlanna uygulayarak eğ-
lendırici olmanm yollan-
nı arayan ancak özenti bir
çorba olmaktan öteye gi-
demeyen bir çalışma.
YENİ BAŞLAYANLAR... YENİ BAŞLAYANLAR... YENİ BAŞLAYANLAR... YENİ BAŞLAYANLAR...
New York'ta Bir Çılgın /
A Couch In New York
' Henry (William Hurt), New Yorklu
yorgın ve nişanını yeni bozmuş bir ruh
doktDrudur. Tatil yapmak amacıyla
gazeeye verdiği ilanda, New York'taki
dairesiyle Paris'teki bir daireyi altı
hafUlığına takas yapmak
isteciğini belirtir.
Gazetedeki bu ilanı göriip fırsatı
İcaçrmak istemeyen Beatrice (Juliette
Sin«;he), Paris'te yaşayan hayat dolu
Ve hıreketli bir dansçıdır.
!Herıkisi de kendi kişiliklerini yansıtan
.bir syna görünümündeki evlerinden altı
lıaftılığma aynlacaklar ve farklı
işehrlerde ister istemez birbirlerinin
lyaşsdıklan ortama uyum
Isağkmaya çalışacaklardır.
;Beance; Henry'nin evinde
^arzna uygun renkli ve dağınık bir
;yaşan süreTken, Henry de Paris'te,
;Bearice'in evini derleyip toplamanın
;yan sıra bir de genç kadınm eski erkek
;arkıdaşlanyla da başetmek zorunda
[kalr. Ancak bu iki insanın aşkta
;bulışmalan için kader altı haftanın
;dolnasını beklemeyecektir...
•Bıifûnden itibaren sinemalanmızda
göserime girecek olan
••Nı* Yorkta Bir Çügm",
•Bel:ikalı tanınmış kadın yönetmen
jdımtalAkerman'ın 1995 'te çektiği,
jfarllı yaratılışta iki insanın ve Paris-
•Nev York arasında yaşanan romantik
biraklambacın öyküsünü anlatan yer
yer komik öğelerin ağır bastığı
dokunaklı bir fılm. Ülkemizde birkaç
yıl önce tstanbul Film Festrvali'nde
gösterilen "Nuit Et Jour / Gece Ve
Gündüz"üyle tanıdığımız Akerman,
sinemaya ilk kez 1968'de çektiği
"SauteMaVılle/ŞehrimiGeç'' adlı
filmle adım atmıştı.
"New York'ta Bir Çügm"da baş
rollerde Kieslowski'nin "Trois
Couleurs Bleu / Üç Renk Mavi" ve
Anthony Minghella'nın Oscar'lı fılmi
"The English Patient / fngiliz
Hasta'"nın başanh oyuncusu Juliette
Binoche ile ünlü aktör VVUham Hurt
var. Bu özgün filmin müziğiyse,
Akerman'ın 1991 yapımı "Gece Ve
Gündüz" adlı fılminin muziğine de
imzasını atmış olan Sonia Wieder
Atherton'a ait.
Dava / The Chamber
Bugün gösterime giren bir diğer fîhn
de John GrishanTın, 1994'te yazdığı
romanından yola çıkılarak sinemaya
uyarlanan "The Chamber / Dava".
"The Fırm", "The Cuenf ve «The
Pelkan BrieP gibi best-seller olmuş
popüler kitaplann yazan olan
Grisham. "The Chamber"da, günün
birinde ailesinin karanhk geçmişiyle
ilgili sırlan öğrenmek zorunda kalan
idealist bir genç avukatm öyküsünü
anlatıyor. 1967'de iki küçük çocuğun
bombalanarak öldürülmesi olayında
suçlu bulunduğundan ötürü
Mississippi'deki bir hapishanede ölüm
hücresine konan Sam CayhaO (Gene
Hackman), gaz odasmda idam
edileceği günü beklemektedir. Bir gün
kendisini ziyaret etmeye
AdamHall (Chris O'DonneO) adında
genç ve tecrübesiz bir avukat gelir.
Sam Cayhall'ı kurtarmaya çabalayan
Adam Hall, kısa süre sonra idam
mahkûmu bu yaşlı adamın gerçekte
büyükbabası olduğunu
öğrenecektir...
Grisham'ın, herhangi bir entrikaya
dayanmadığmı, doğrudan doğruya
insanlan anlatan basit formüllere
dayalı bir yapıt olduğunu savunduğu
"Dava"'da, başrolleri daha önce "Riot"
ve "The Domino Prindple" gibi
filmlerde de cezaevi sahnelerini
canlandırmış olan iki Oscar ödüllü
aktör Gene Hackman ve parlak genç
oyuncu Chris O'Donnell paylaşıyorlar.
*Dava"da kadın başrol oyuncusuysa,
eşsiz Faye Dunaway.
Belirgin biçimde gerilim unsurlan
taşıyan bu görkemli filmin
yönetmeniyse James Foley.
Senaryo yamah bohça
Son dönemin modasına
uyarak değışik türleri har-
manlayıp esprili, şamatalı.
renkJi bir kokteyl yapma-
ya soyunmuş çaylak yö-
netmen Steven Baigel-
man'ın belirgin Tarantino
etkisinde kotardığı, yer
yer Coen kardeşlerin 'Bto-
od Simple-Kansız'ını da
çağnştıran 'Feeling Min-
nesota'sı, baştan sona tak-
lit izlenimini verdı bize.
Kara fîlm, yol filmi, po-
lisiye macera, kara kome-
di, vb. türlerinin klişeleriy-
le kahramanlanndan seçil-
miş bir yapıya oturtulmuş
bu ilk fılminde hem aşk,
tutku, aldatma. şiddet öy-
küsü anlatmaya girişen,
hem de sözümona kara
mizah yapmaya kalkışan
Baigelman, rahathkla sey-
redilen ancak hiç de doyu-
rucu olamayan, yavan bir
iş kotarmış sonuçta.
Filmin orta yerinde öl-
dürüp sonra yeniden can-
landırdığı (!) Freddie baş-
ta olmak üzere tüm karak-
terler iğreti ve derinliksiz,
senaryo ordan burdan alın-
tılı yamah bohça, anlaümı
çat pat hecelemeyi sök-
müş, ama daha cümle ku-
ramayan bir sinema dili,
ruhsuz oyunculuklar ve
genelde grunge ağırlıklı
şmgırdak müzikler...
Adını Soundgarden'in
bir şarkısından alan 'Fe-
eling Minnesota'yı bir çır-
pıda izleyip tüketiverdik
özetle ama, şarkı sözlerin-
deki Minnesota'yı kesin-
Hkle hissedemedik sonuç-
ta.
Tarantino'nun, Coen'le-
rin açtığı yoldan giden
acemi bir bağımsız sine-
macının, günün geçerli
modalanna uyarak, yakın
dönemin kilometre taşı ol-
muş kimi fihnlerinin ner-
deyse 'suyunun suyu ve
tekran' diyebileceğimiz
bu ilk yöneönenlik dene-
mesinde yaya kaldığı ke-
sin. Seyretmekse size kal-
mış. Cameron Diaz sizin
de içinizi açabilir belki!
KEDİ GOZU
VECDİ SAYAR
htibin'e Kaç Var?
Millryet gazetesinde bir süredir "Türkiye 2001 - Dö-
nüşen Türkiye Forumu" başlıklı biryazı dizisi yayım-
lanıyor. Çeşrtli alanlardaki değişimi yansıtarak, Türki-
ye'nin dünü, bugünü ve yannına ışık tutmayı amaçla-
yan bu dizkje, dün de kültür alanının sorunlan yer alı-
yordu. Yazıyı okuyan kediler pek bir heyecanlandılar.
"Küresel Festivaller Diyan" başlıklı yazıda anlatılanla-
ra bakılırsa, "Kültürde etnik kımliklerie küresellik sen-
tezhalinegetihliyor. Buanlamda Anadolu'yayayılan
uluslararası kültürel faaliyetler devreye g/nyor^muş!
Vay canına dedi kediler, meğer biz bu memteketi hiç
tanımıyormuşuz!
Yazıda, sanatı geniş kitlelere yayma çabasına giren
CumhuriyetTürkiyesi'nin olumlu çabalanndan söz edi-
lerek, devtetin kültürel etkinliklere verdiği desteği azalt-
ması sonucu, özel girisimin bu alanda öncü bir rol üst-
lenmeye başladıgı belirtiliyor.
Kuşkusuz, özel sektörün desteği ile etkinliklerini sür-
düren istanbul Kültür ve Sanat Vakfı gibi kuruluşlann
variığı, bugün için küttür alanını çöileşmekten kurtan-
yor. Tiyatro'dan caza, müzikten sinemaya, plastik sa-
natlara uzanan genış bir yelpazede son derece önem-
li etkinliklere imza atıyor İKSV.
Ama, toplumumuzun kültürel gelışmesi için sağlan-
ması gereken desteği yalnızca özel sektörden bekle-
mek ne derece gerçekçi? Hele, Zehra Güngör'ün be-
lirttiği gibi "Popülerkültürün tüketicısının oldukça ge-
niş olması, sermayenin alt kültüriere daha çokyatınm
yapmasına yol açıyor"sa...
Türkiye, Bülent Berkman'ın aynı sayfada belirttiği
gibi bir çelişkiler ülkesi: "Biryanda her gün sayılan ar-
tan ve giderek üç büyük kent tekelinden çıkarak tüm
Türivye'ye yayılan festivaller; bu festivallerin birçok
Avrupalı organizatöre parmak ısırtacak programlan,
yıldızlan; mekânlara sığmayan kalabalıklar... Öteyan-
dan, 'Ben onu izlemezsem ölürüm' diyen, ama izle-
mek istediği sanatçı ya da topluluğun adını söyleme-
yi bile beceremeyen bir kitle... Sanat-kültür dergileri-
nin satışlannın yirmiyıl önceye göre yüzde elli oranın-
da düşmesi..."
Festivallerin işlevini tartışacak değilim elbette. So-
ru şu: Festivaller tek başına bir ülkenin kültürel yazgı-
sını ne kadar etkileyebilir? Eğitimde sanata yer veril-
mediği sürece, kitle iletişim araçlan kültürel gelişme-
nin dinamık unsurlan olarak devreye sokulmadığı sü-
rece, yaşadığımız küttürel erozyonun önlenmesi müm-
kün mü? Kuşkusuz, festivaller aracılığı ile nitelikli bir
seyirci kitlesı yetiştinlebilır, hatta bu seyircinin üç bü-
yük kent dışına tasması da sağlanabilir. Ama, küttürel
gelişmenin salt sponsorlar desteği ile gerçekteşebile-
ceğine inanmak için biraz fazla tyi niyetli olmak lazım.
••A-
Bu köşede sık sık yinelediğimiz 'sanatsal kurumla-
nn özerkliği', 'sivil toplumun kültürel gelişmedeki be-
lirieyid rolü' savlan ile çeliştığim sanılmasın. Devletin
sanat alanında 'belirieyid' değil, 'özendirici, destek-
leyici' bir işlev üstlenmesini istemekle, devletin bu
alandan elini çekmesini, bu görevi özel sektöre dev-
retmesini istemek aynı şey değil. Tam tersine, devle-
tin, Anayasası'nın 64. maddesinde yer alan "sanatı ve
sanatçıyı koruma, sanatın yaygınlaşmasını ve sevilme-
sini sağlama" görevini anımsayarak, bu işlevin hangi
koşullarda sağlıklı btçimde yerine getirilebileceğini tar-
tışmakta yarar var.
Küttürel gelışmenın ivme kazanabilmesi içjn, toptu-
mun farklı kesımlennin el ete vermesı gerekiyor: Mer-
kezi yönetım, yerel yönetimler ve özel sektörü, eğitim
kurumlan, gönüllü kuruluşlan ile sıvıl toplum mekaniz-
malan. Bu üçünün bırlikteliği sağlanabilirse, işte o za-
man Türkiye çağdaş uygariık düzeyi ile yanşabılir bir
konuma gelebilir.
Yalnızca devlete, ya da yalnızca özel sektöre daya-
lı bir kültür politikasının sonuçlannı görmek o kadar zor
değil. Biraz çevremize bakmak yeterli. Eski sosyalist
blok ülkelere, 'gejişmiş' Batı ülketerine...
Türkiye'de devletin kimi zaman karariı kimi zaman
'mahcup' birşekilde izlediği küttür politikasınm sonuç-
lannı ise hep birlikte yaşıyoruz. Sonuçtan pek mem-
nun olduğumuz söylenemez. Öyle ise Amerika'yı mı
ömek almak gerekiyor?
Ne dersiniz, orta halli bir Amerikah'nın kültür düze-
yi pek mi imrenilecek durumda? Fırtınadan kaçarken
doluyatutulmak istemeyenlere kedilerin tavsiyesi, Do-
ğu Avrupa ülkelerindeki sanatçılann bugün içine düş-
dükleri bunalıma bir göz atmalan.
Ve "Küttür ve sanatyaşamında beklenti artık tama-
men özel sektöre dönüyor" cinsinden aldatıcı formül-
lere bel bağlamamalan...
•••
Bu toz duman arasında, kedilerin gönlünü ferahla-
tan bir haber Devlet Planlama Teşkilatı'nın yönetimi-
ne, Türkiye'nin OECD nezdındeki Büyükelçisi, eski
DİE Başkanı Orhan Güvenen geliyor.
Bu değerlı bılim adamının 2007 ve 2017 yıllanntn
Türkiyesi için yaptığı projeksiyonlar ve hazırladığı pro-
jeler heyecan verici. Pek çok plancının, ekonomıstin
farkında olmadığı ya da önemsemediğı bir şeyı bilryor
Güvenen; küttürel gelışme olmadan toplumsal kalkın-
manın olmayacağını. Konuşmalannda, çok sık duyma-
ya alışmadığımız kavramlara yer veriyor "Bürokrasi,
uygulayıcılar, sivil örgütler ve halk arasındaki koordi-
nasyonun sağlanması gerektiğinden", "Türkiye'nin
bir dünya devleti olmasının önünü açacak en önemli
boyutlardan birinin kültürel boyut olduğundan" söz
ediyor.
Türkiye'nin küttür-sanat yaşamına yepyeni pers-
pektifler sunacak gibi görünüyor DPT'nin yeni müste-
şan.
Paris'li kediler bir dost yitirdi, ama Türkiye, bu işten
kazançlı çıkacak gibi görünüyor.
Rıfat Hgaz Gülmece Öykü
Yapışması sonuçlandı
• Kiiltiir Servisi - Türk edebiyatının en büyük
adlanndan "Hababam Smıfi". "Karartma
Geceleri" ve benzeri birçok eserin unutuhnaz
yazan Rıfat Hgaz adına, Çağdaş Yaşamı
Destekleme Derneği Bakırköy Şubesi tarafindan
gerçekleştirilen "Gülmece Öykû Yanşması"
sonuçlandı. Seçici kurul üyeliklerini Müjdat Gezen,
Sulhi Dölek, Kandemir Konduk, Bensu Kaya ve
Tuncer Cücenoğlu'nun yaptığı yanşmada Büyük
Ödülü, Canan Tan'ın "Sol Ayağımın Başparmağı"
isimli öyküsü ile Serpil Ural'ın "Cin Ahmet" isimli
öyküleri paylaştı. Özendinne Ödülü'nü alanlar ise
şöy\e belirlendi; Ahmet Önel "Rejimzede",
Süleyman Ekim "Türbanlı Ceviz", Atay Sözer
"KJtap Okuma Sanatı", llkin Acatay "Oykünün
Öyküsü", Cemal Erten "Paşa", Atakan Uğur "Dişi
Ağnyan Asker", Hikmet Kurter "Doğanın
Dengesi", Nazif Kurucu "Kupon". Yanşmada
dereceye girenlerin ödülleri ise
ekim aymda verilecek.
BUGUN
• RUMELİ HtSARI KONSERLERİ kapsammda
Rumeli Hisan'nda saat 21.00'de Şebnem Ferah'
dinlenebilir.
• BEYOĞLU StNEMASI'nda yaz şenliği
kapsamında "Postacı" filmi izlenebilir.