23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 TEMMUZ 1997 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 13 Makbuz Daha önce başkalanndan duyduğu bir olayın kendi başına geldiğini anlattı Oktay Ekinci ve "belge"sini de gösterdi. Konu, otoyol gişelerinden verilen makbuzlarla ilgili. Ekinci'ye Gebze çıkışında verilen makbuzun ücret kısmında OOOOO lira yazıyor! Tarkan Best FM'den Nihat Sırdar, uzun burun yanşmasıyia ünlenen Rize'deki festivalde Valiliğin konuğu olarak sunuculuk yaptığı konser sayesinde "Tarkan Cumhuriyeti"ni tanıma fırsatı bulduğunu söylüyor "Cumhuriyetin kurucusu ve doğal lideri Tarkan. Tarkan'ın görevi ulaşılmaz olmak ve esrarengizi oynamak. Cumhurbaşkanı ise Ahmet San ve yetkileri sınırsız. Türkiye Cumhuriyeti'nin valisini tanımayacak, "Buranın valisi benim" diyecek ve güvenlik kuvvetlerine direnecek kadar güçlü. Başbakanlan Mehmet Söğütoğlu'na gelince. Onun gözünde herkes Tarkan'ın şarkılarını çalmaya çalışan potansiyel hırsız." ,Te^ 041&5J2 ^ J Ş J ^ Î ÇL3ŞJ2Jt2 44 97Irrtemet http: / / www.planet.com.tr / Xn Etektronik posta: Deraz^omâRİanetcoın.Jr - Casus Sülevman Sarmusak imam- hatiplivmiş... "Kokusunun çıkması 40 gün bile sürmedi." eni koalisyon merkez sağdaki ve merkez soldaki partileri bir araya getirdi. Her iki ta- raf da birbirine büyük bir uyumla yaklaş- makta. Parti genel başkanlarına endeksli olduğu için her ne kadar Türkiye'de merkez sağın ve merkez solun kendi arasındaki bölünmüşlüğü sürüyorsa bile artık sağ ve solun keskin çizgilerle birbirinden ayrılamayacağı konuşuluyor. Sağ ve sol siyaset tarihinin çöplüğüne mi atıldı; sağ sola, sol sağa mı kaydı; merkez neresi? Bu soruların yanıtını bir çırpıda bulmak zor... Ya- nıtlardan önce, klasik anlamda sağ ve solun tanı- mını anlamak da gerekiyor... Tank Zafer Tunaya, yıllar önce tanımlamıştı: "Bir yandan insan değişme bilinci içindedir. Bir yandan da güvenliğinin teminatını kararlılıkta arar. İnsan da, toplum da, değişmeye adeta zorunlu, hat- ta 'mahkum' olduğuna göre, bu gerçekten kalka- rak üç soru sorabiliriz: Sağ-Sola- Bu değişmeyi biz yapabilir miyiz? b- Bo değişme karşısında sessiz ve kararsız mı kalacağız? c- Yoksa, değişmeyi 'biz yapamayız' düşün- cesiyle yapanlara karşı direnecek miyiz? Klasik ayrıma göre birinci soruya 'evet' der- sek soldayız. Ikinci soruya 'evet' dersek ortadayız. Üçüncü soruya 'evet' dersek sağdayız." Bugün herkes değişimden söz ettiğine göre sağ ve sol ortadan kalkmış mı oluyor? Hayır, çünkü günümüzde "değişim"in tanımında da bir karmaşa yaşanıyor. Değişim ileriye doğru gelişim anlamına geldiği gi- bi geriye doğru bir değişikliği de içinde taşıyor. Tunaya'nın "sağ" tanımındaki ayrıntılar önem ka- zanıyor: "Sağ eğilim, insanın da toplumun da değiştirile- meyeceğine inanır. Hiç mi değişiklik olmayacaktır? Olacaktır. Ne var ki, insan kendi gücüyle, kendi aklı ve ira- desiyle, kendi yaratmadığı birdüzeni değiştiremez. Toplumu da, insanı da, kim -ya da kimler- yaratmış- sa, o -ya da onlar- değiştirebilir. Aşırı sağda olanlar, hertüriü değişimi bid'at (doğ- ru yoldan sapma) saymışlar ve reformcularla çar- pışmışlardır. Demokrasi düşmanı olmuşlar ve de- mokratik sistemi ihtilalci hareketlerie yıkmak iste- mişlerdir. llımlı sağcılar, bazı taviz hareketlerini tanımaktan öteye gidememekle beraber, demokratik gelişme- lere katılmışlardır." Yoksa önce demokrasiyi mi tanımlayabilsek! SESSÎZSEDASIZ NURİKVRTCEBE teTİCOMN KUtZUTAOA&M 4/HA Ş Â Gemlik'te Cerrahiler ve gazeteciler Gemlik Umurbey'de geçen hafta Cerrahi tarikatının yuvası basıldı, jan- darma 21 kişiyi gözaltına aldı. Ha- ber, Gemlik'te yayımlanan Çağrı gazetesinin manşetinden verildi ve başyazıya da konu oldu. Cemal Kırgız, başyazısında tari- katların "izcilik" faaliyeti adıyla okul- lara nasıl girdiğini anlatıp Cerrahiler'in Gemlik'teki örgütlenmesini açıklıyor- du: "Bu tarikatla ilgili 1995 yılı haziran ayında bir haber yazmıştık. O zaman görüştüğümüz Umurbey Belediye Başkanı Mete Okay'a imar izni olma- yan bir yere nasıl olur da tarikat evi kurdurabildiğini sormuştuk. Başkan Okay bizi tersleyerek 'Kurulduysa ku- ruldu, bu konuda bana bırşey sorma- yın' demişti. Bu cevap üzerine ben de 'Bizler de basın sitesi kurabilir miyiz' diye izin is- temiştim. Aradan iki yıl geçti. tarikat evi bir köşke dönüştü. Şimdi şikâyet- ler arttı. Duyumlarımıza göre bu ta- rikatçılar, köşklerinin yıkılması teh- likesine karşı, Aytepe Gazino- su'nu satın alarak işletmeye baş- lamışlar. Hayırlı olsun." Gemlik'te çağdaş kimliği ile tanı- nan Kırgız, tarikatlann maskesini dü- şürdüğü için önceki yıllarda silahlı sal- dınya uğramıştı. Başyazıdan sonra bir meslektaşı aradı Kırgız'ı. Arayan Gemlik gazete- sinin sahibi Doğan Malgildi... Malgil aynı zamanda DYP'nin ilçe disiplin kurulu üyesiydi ve gözaltına alınan tarikatçılar arasında yeğeni de vardı. Doğan Malgil, Cemal Kırgız'a bir uyarıda bulundu: "Sen böyle yazdıkça daha çok vu- rulursun!" Gökova'da anılar ve Danıştay kararı OKTAY EKİNCİ GÖKOVA - Muğla'nın Akya- ka beldesi yakınlarındaki "Çı- nar" koyunda Gökova'mn güzel- liklerini seyrederken Demirelin 7 yıl önceki sözünü anımsıyorum: "Çevre" diyordu Demirel, 1992'deki Rio Zirvesi'ne gitme- den önce; "en az demokrasi ka- dar önemlidir" Ardından da yi- ne o yıllarda herkesi coşku ve .umuda boğan ünlü "sözünü" ve- riyordu: "Gökova (Ören)Termik Santralı çalıştırılmayacak; ge- rekirse başka yere taşınacak..." Neredeyse 1960'lardanbuyana birlikte olduğumuz şimdiki Cum- hurbaşkanımızın 7 yıl önce yine "Türkiye'yi temsil ederek" ver- diği bu sözü kendi hükümetleri bi- !le tutmadı: ama sonunda mahke- meler karara bağladı. Ne var ki bu kez de REFAHYOL Bakanlar Ku- rulu'nu devreye sokarak, "Çev- reyi konıyacak önlemleri alın- caya kadar termik santralları durdurun" şeklindeki yargı hük- münü, "Çalıştırmaya devam edin" karanyla yine işlevsız bı- raktı... " Çmar Koyu'ndan ilerilerdeki, Ören kıyılannda kurulan santrala doğru uzanan "orman ve deniz n savunan Tes-lş Sendikası Yata- ğan Şube Başkanı Erol Soğancı divor ki: "Yasal boşluklardan yararlanılarak mahkeme ka- rarlan ile santrallann kapatıl- raası engellenmelidir..." (Cum- huriyet-16.06.1997) Oysa bilimi ve insanlığı savun- ması gereken, Tes-lş Başkanı de- meliydi ki: "Yasalara ve yargı kararlarına aykırı olarak sant- rallann ilkel teknolojiyle çalış- tınlması doğru değildir..." Yine Erol Soğancı. yüksek mahkemeyi, "yasal boşluktan yararlanmakla" suçladığı bu ko- nuşmasında "gerekçe" olarak da diyor ki: "Santrallann kapatıl- ması 5 bin işçi ile bunlann eş ve çocuklarının yaşamını olumsuz etkiliyor..." Oysa bu konuda da sosyal dev- leti anımsayarak demelıydi kı: "santrallar bölge halkıyla bir- likte 5 bin üyemizi ve eşlerini. çocuklarını zehirliyor. Hakları- mızla beraber çevre de korun- sun ve işçiler mağdur edilme- den gerekli önlem alınsın..." Gökova açıklarından Çınar'a doğru esen ılık bir rüzgâr. bu kez yine yıllar önceki ılık bir yaz ge- cesini anımsatıyor. Türkiye Ma- den-lş Sendikası'nın Muğla ya- Gökova'nın Çınar koyundan sanrralın bacası görünmiiyor ı yakın gelecekteki 'etkisi' şimdiden insanı ürpertiyor... kınlanndaki Paşa Restaurant'ta düzenlediği "Dayanışma Yeme- ği" ne kadar da farklıydı? Tarihi hiç unutmam, 21 Temmuz 1990'dı. Geceye katılan Çorumlu ozan Âşık Abbas Balcı'nın daki- kalarca alkışlanan "Termik Sant- ral" türküsü ise şu dörtlükle baş- lıyordu: "Yatağan'ın sıcağından, Şu termiğin dumanından, Kömürü. uranyumundan, Bedenimiz heder bizim..." Bu satırlar kaleme alınırken. Aydın Idare Mahkemesi'nin Ke- merköy (Gökova'Ören), Yatağan ve Yeniköy termik santrallan için verdıği durdurma karanm çiğne- yen REFAHYOL"un Bakanlar Ku- rulu, görevi 55. hükümete devre- diyordu. Derken, Danıştay ın da bukaran "onayladığı" ve 54. hü- kümetın idare mahkemesine itira- zını "reddettiği" haberi geldi. Şimdi Mesut Yılmaz. Bülent Ecevit. İsmet Sezgin ve tüm ba- kanlar, "hukuka saygı" konu- sunda belki de ilk büyük sınavı ış- te bu Danıştay karan karşısında verecekler. Doğayı. insanı. huku- ku ve "demokrasiyi" hiçe sayan REFAHYOLdan "farklı" bir'hü- kümet olunduğunu kanıtlayabil- mek için, bundan daha güzel bir fırsat olabilir mi?.. •fcucaklaşmasına" baktıkça yine , J^üşünüyorum. ,-* Mahkeme bu eşsiz doğa cenne- tini kurtarmak için durdurma ka- ranm ahrken. REFAHYOL yöne- tıminin buna yanıt olarak bölge- dekı elektrik enerjisini "kesme- •ye" başlaması acaba ne anlama gelıyordu?.. Galiba. vaktiyle âBD'lı antropolog John Ben- iett'ın söyledikleri yine gerçekle- Sİyordu. "Çevreye karşı hoyrat- ça davrananlar. aslında insanı sevmivorlar" diyor veekliyordu: ^Doğaya darbe, insana darbe- dir..." " Bir şeriat ve yağma ortaklığı- tfn, yani hukuk ve uygarlık düş- manlannın böylesi bir turum ser- gilemeleri "ideolojileri ve amaç- ları bakımından" belki olağan feârşılanabilir. Ancak, bir "işçi sendikasını" yönetenlerin, Ba- kanlar Kurulu karanyla mahke- meleri devre dışına çıİcaran uygu- lamaya destek vermesi, doğrusu -anlaşılır gıbi değıl. Çünkü, çevre- nin korunmasına "demokrasi ka- dar önemli" demenin de ötesin- 4e, bunun artık "demokrasinin temel bir koşulu" olduğunu ilk akıce bilmesi ve savunması gere- kenler, "işçi sınıfı temsilcileri" jieğil midır?.. Işsız kalmamak adına santralla- HAYVANLAR ÎSMAÎL GÜLGEÇ KtM KİME DUM DUMA BEHICAK ÇtZGİLİK KÂMİL MASARACl r• r r H A R B İ SEMİH POROY TARİHTE BUGÜN MLMTAZ ARIKA\ 6 Temmuz İNANÜ UGRUNA 153S'TS BUGÜH,ÜNLÜ İK/SrıJZ DÜfÜNÛR. l& D£V- L£T/K)AMI 7VOMAS MORB S7 YAŞINOA, LOKtDRA KALESİ'NDE SALTA İLB İOAM SDlLPt, *KX£, AI/ŞU- PA'M RötiESMIS'm y/lfAM>/6> YfLLAZ, ÜNUİ HÜ- AJANIST EfiAZMUS'LA S/KI OOSTZJJK KURMUÇ, ÜMU/ YA.Pm r UTZ>Pt/l">7 YA2MAYA KOYULMUfTU *UTOPIA" DA,OÜ$LECHĞt MuHJJ 7OPLUMU AMIA- TAM MOKE, BU A/SAOA eN YÛKSEK PEVLET Sö- R£VLER.ifj£ GeriRiuroeüu. ANCAK, KEAL e. HENRY, KAIZJSt CATHER/N€ 'D£AJ SoyiA/tP ANNE BOLEYN'LB SVLEMAAEK 'S7SYINCE, KAGŞI ÇIKAU THOMAS MORE OLMUfTV. PAPA'YA ÇOK SA6- U SiR K47VUK OLAM MO/ZE, KEALI E>ES- TEKLEMESİ İÇİN YAPlLAN 7TlM &A£KtLAZf RED YAÇAMINI B U L M A C A SEDAT YAŞAYAS 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Bir işletme- nin anı batışı... Kanatlann bag- 2 lı bulunduğu kapı ya da pen- cere çerçevesi 2/ Üzerı toprak yadaotlaörtül- 5 müş saman yı- _ ğını... Bırşeyın " erebileceğı uzaklık. 3/ Kimyada basıt şekerlere ven- len ad... Mo- zambik"in başkentı. 4/ Türkmüzığındebırma- ^ kamı kendi perdelenn- den daha tız ya da pes ^ perdelerde çalma işi... 3 Bel, çapa >a da sabanın 4 topraktan kaldırdığı irı g parça. 5/ Tavana asılan aydınlatma aracı. 6/ " Dağda yaşayan ve geçı- 7 mıni odun satarak sağ- 8 layan kimse... Büyük • savaş davulu. 7/ Ağrı Dağı'na venlen bir başka ad... Bir nota 8/ ttalya'da bir kent... Yumurtalık. 9/Yankı... Kavıktadümenıkullanmak için dümenın baş tarafına takılan kol. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Alt tarafı çan bıçiminde genışleyen etek bıçimi... Bir ışı yapmak ıçırı harcanan güç. 2/ Pembe renklı şarap... Lzak. 3/ Şöhret. . Az piş- mışet. 4/Şamanızm"ındınadamlanna venlen ad . Top- lardamargenışlemesı. 5/ Müslümanlannbırçocugundo- ğumundan yedi gün sonra Allah'a şükretmek amacıyla kestıklen kurban. 6/Gelinbaşlığı... Kızıl tüylübırav ku- şu. II Bezekçılikte kullanılan yeşıl ve pembe dalgalı bir çeşit sedef... Bir bağlaç. 8/ Kent devletı.. Başıboş gezen hayvan sürüsü. 9/ Stefan Zweig'ın bir romanı... Tuğra- da, asıl metnin yazılı olduğu alt bölürri. r ÖRÜŞ/DES\Z KAVUKÇUOĞLU Esrarengiz Demokrasi ve 'Türk Üçgeni' Amerika Bırleşik Devletleri'nin güney kıyısı ile Ber- muda ve Büyük Antiller arasında kalan denız saha- sı 19. yüzyıldan ben "Bermuda Üçgeni" olarak ad- landırılıyor. Bilım ve teknoloji, Atlas Okyanusu'nun kuzeyınde kalan bu esrarengiz uçgende şımdiye kadar 50'yi aşkın geminin niçin battığını ve en az 20 uçağın niçin düştüğünü açıklamayı başaramadı. Araştırma yapmak için bölgeye gönderılen gemıler- den de bir daha haber alınamadı. Bu esrarengiz olaylarda UFO'ların parmağı olabileceği düşüncesi ise pek ınandırıcı bulunmadı. Bermuda Uçgenı, 21. yüzyıla 907 gün kala hâlâ esrarını koruyor ve buyük olasılıkla 2000'li yıllarda da korumaya devam ede- cek. Türkiye demokrasisi de bence aynen Bermuda Üçgeni gibı esrarengiz olaylara zemin oluşturuyor. Ne yerli ne yabancı, hıçbır bilim adamı demokrası- mizin sırrını çözemiyor. Aradan bunca yıl geçti, he- nüz hiç kimse birbaşbakanı ve iki bakanı önce asıp sonra adlanna anıtmezar yapmamızdaki derın sırrı çözemedi. Şimdi Marmarıs'te yaşayan neo-ekolog Kenan Evren'in, 17 yaşındaki Erdal Eren'i niçin astırdığı sorusunun yanıtı da belki hiçbır zaman ve- nlemeyecek. Gelecek çağlann insanları demokra- simızin esrarengızlik zıncirının Özal, Erbakan ve Çiller halkalarını da kavrayamayacaklar. Turgut Ozal "Adriyatik'ten Çın Seddi 'ne kadar Türk dünyası" der- ken, gerçekte ne demek ıstıyordu? Necmertm Er- bakan, "Türkiye, dünya Müslümanlannın liden ola- cak" derken, bu söylediklerıne ınanıyor muydu? Tansu Çiller, sanşın ve alımh olmanın ötesınde ken- disini bu ülkenin başbakanlığına layık kılacak han- gi önemli niteliklere sahiptı? Gelecek çağlann insan- ları, büyük olasılıkla, bu soruların da yanıtlarını bu- lamayacak. Gelecek yüzyılların bilim ve teknolojısı, esrarengiz demokrasımiz karşısında çaresız kala- cak. Demokrasimiz her gün, hatta her saat başı, yarı- nın insanlarını delirtecek esrar dolu olaylar üretiyor. Örneğin, eski sosyal demokrat Kubilay Kurşun, Milliyetçı Hareket Partisi'ne kabul törenınde sağ eliyle mükemmel bir kurt ışaretı yaparken, her za- man milliyetçı olduğu bihnen ismail Köse aynı ba- şanyı gösteremiyor, daha da vahimı, sankı o ayıp el işaretıni yapıyormuş görüntüsu yerıyor. Neden? Bü- yük devlet adamı Mehmet Gölhan, partısmden kopmalara ilişkin düzenlediği basın toplantısında. "Demokrası adına ıstırap duyuyorum" diyor ve "ıs- f;rap"ını bizlerle paylaşmak ıstıyor. Neden? ilnur Çevik Necmettin Erbakan'ı, Mehmet Barlas Tan- su Çiller'i artık eskısi kadar sevmiyor. Neden? Tele- vizyon ekranlannda hep ağlarken gördüğümuz Tan- su Çiller, şimdi kahkahalar atıyor. Neden? Şevket Kazan, bakanlık makamını terk ederken hakkını "hetal" ediyor. Neden? Recep Tayyip Erdoğan, Is- tanbul'u 542. kez fethediyor. Neden? Meral Akşe- ner geceleri çahşıyor. Neden? Olaylann bizzat içinde yaşayan bizler bile bu "ne- den "lerin yanıtlarını veremiyorsak, yarının insanları nasıl versınler? Nasıl ki, Bermuda Üçgenı'nin esra- rını "L/FO"lara bağlamak inandırıcı olamıyorsa de- mokrasımizin esrarengiz olaylarının da bu tür pra- tik zekâdan kaynaklanan yanıtlarla çözülemeyece- ğini bilmek zorundayız. Yoksa İsmail Köse'nın eliy- le yaptığı tuhaf el hareketinı "şartlı refleks"e, Meh- met Gölhan'ın ıstırabını bizlerle paylaşmak ısteme- sini "taşıdığı sadist duygular"a, Çevik - Barlas ıha- netlerini "avanfa dümeni"ne, Çiller'ın kahkahalarını "nıhsaldepresyon"a, Şevket Kazan'ın helalıni "biz- leriçin iyiseyler yaptığı vehmi"ne, Recep Tayyip Er- doğan'ın Istanbul'ufethinı "Fatih'teoturması"r\ave Meral Akşener'in gece işlerıni, "baskı altında geç- miş genç kızlık yıllan"na bağlar, kendimizı rahatla- tırdık. Fakat bütün bunlann böyle olmadığını. tüm bu olaylann ayrı ayrı derın sırlar taşıdığını bilıyoruz. Bu gerçeği bilmek bizlere ağır sorumluluklar yüklüyor. Ağırbaşlı bir millet görüntüsu vermemiz de belki bu ağır sorumluluklardan kaynaklanıyor. Çünkü kafa- lanmız her zaman taşıdığımız gızli sırlarla dolu olu- yor. Giderek tek tek bireyler olarak bizler de esra- rengizleşıyoruz. Esrarengiz bıreylerden oiuşan bir toplum ancak esrarengiz şeyler üretebıleceğı için demokrasimiz de esrarengiz oluyor ve sonuçta Ber- muda Üçgeni benzeri bir "Türk Üçgeni" ortaya çı- kıyor. "Türk Üçgeni" içinde olup biten her şeyin çok de- rin bir anlamı var ve bu bize muazzam bir ayrıcalık kazandırıyor. Yeter kı, kafalarımız ayrıntılara takılıp kanşmasın? Ömeğın, "kamyon", "çakıltaşı", "Erme- nidölü", "şereflikurşun", "bnfıng", "meşruzemin" ve daha yüzlerce sözcük, dünyada sadece ve sa- dece "Türk Üçgeni"nde sözlük anlamları dışında anlamlar taşıyor. Ve hepsı başlıbaşına birer sır ays- berginın suyun üzerınde görulen parçaları. Oysa ummanın aftında kalan 0 görkemli manzarayı yal- nızca biz Türkler görebıliyoruz. Bilim adamları Bermuda Üçgenı'nin sırrını bir gün mutlakaçözecekler. Buna kesinlıkle inanıyorum. Fa- kat insanoğlu, ne bugün ne de yarın, tarihınde on beş devlet batırıp bir "ilk"e ımzasını atmış Türklerin "demokrasi" diye adlandırdıkları şeyin ve "Türk Üç- gen/"nin esrarını çözemeyecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle