14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 TEMMUZ 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER TİSK arastırdı Mesleki eğitimde din ağırlığı • Mesleki ve teknik ortaokul öğrencilerinin yüzde 90.3'ü dini öğretim veren okullarda eğitim görüyor. Din eğitimi veren okullann öğrenci sayısı yüzde 25.5 artarken, diğer mesleki ve teknik okullardaki öğrenci sayısı yüzde 36.8 oranında azaldı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -Türkıye lşveren Sendikalan Konfederasyonu (TİSK) tarafından yapılan araştırmada, 1996-1997 öğretim yılında mesleki ve teknik ortaokul öğrencılerinın yüzde 90.3'ünün din öğretimi veren okullarda eğitim gördüğü belırlendı. Araştırmada. bu oranın büyüklüğüne işaret edılerek, sanayinin ihtiyaç duyduğu alanlarda mesleki ve teknik eğitime ağırlık verilmesi ve zorunlu temel eğitimin kesintisiz 8 yıla çıkanlması ıstendi. TtSK tarafından yapılan araştırmada, Türkiye'de mesleki ve teknik eğitimin, genel eğitime göre oldukça düşük bır oranda geliştiği ve özellıkle mesleki ve teknik ortaokullarda eğitimin yapısının farklılık gösterdıği kaydedildi. 1992-1993 öğretim yıhndan. 1996-1997 öğretim yılma kadar olan 4 yıllık dönemde, mesleki ve teknik ortaokullann toplam öğrenci sayısında yüzde 14.5 oranında artış olduğu, ancak bu rakamın, i^reksınim duyulan mesleki ve teknik eğitim gören öğrenci sayısındaki artışı ıfade etmediği vurgulanan araştırmada, şu saptamalara yer venldi: "Mesleki ve teknik ortaokullar kapsammda yer alan ve din eğitimi veren okullardaki öğrenci sayısı yiizde 25.5 oranında artarken. diğer mesleki ve teknik eğitim gören ortaokul öğrenci sayısı yüzde 36.8 oranında âzalmısür. 1996-1997 öğretim yılında toplam mesleki ve teknik ortaokul öğrencilerinin yüzde 903 gibi neredey se tamamına yakın kısmL din öğretimi veren okullarda eğitim gönnüşlerdir." Aynı dönemler arasında, mesleki ve teknik ortaokul sayılannda da toplam okul sayısının yüzde İ6.9"u oranında artış görüldüğü belirtılen araştırmada. "Esasen, din okullannın sayısının yüzde 44.1 oranında arttığı. din okulları dışında kalan diğer mesleki \e teknik ortaokullann sayısının ise yüzde 7.5 oranında a/akiığı ortaya çıkmaktadır" denildı. l Din eğitimine hizmet veriyorlar' TlSK'in araştırmasının sonuçlan özetle şöyle: "Mesleki ve teknik ortaokullar sadece din eğitinüne hizmet yerir durumdadırlar. Ülkemizde eğitim yapısı farklı bir gençlik yetiştirilmektedir. Mesleki ve teknik eğitime bugünkünden çok daha fazla önenı vermemiz gerektiği açıktır. Ülkemizde sadece yüzde 27.4 oranında olan mesleki ve teknik eğitim oraıu. gelişmiş ülkelerdeki gibi yüzde 60'lara çıkanlmalıdır. Ülkemizde meslek eğitimi gören öğrenci sayısının düşük olması. eğitim sistemimizin yeterince yönfcndirici olmaması ve temel eğitimin halen 5 yıl olarak devam etmesinden kaynaklanmaktadır." Araştırmada, din öğretımındeki öğrenci sayısıran 1992-93 döneminde 254 bin 46, 1996-97 öğretim döneminde 318 bin 775 olduâu. dığer meslek dallannda 1992-93 döneminde 54 bin 323 olan öğrenci sayısının 1996-97 döneminde 34 bin 337"ye düştüğü bildirildi. K i t l e ö r g ü 1 1 e r i n d e n 8 y ı l ç a ğ r ı s ı 'Tarikat okul ve yurtları devletleştirflsin' ™Demokratik örgütler, Atatürk ve cumhuriyet düşmanı öğrenci yetiştirilmesine son verilmesini istedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - De- mokratik kitle örgütlerinden siyası partile- re kadar geniş bir katılımla oluşturulan Eği- tim Hakkını Savunma Komitesi'nce hazır- lanan ve 8 yıllık kesintisiz temel eğitimin 1997-98 öğretim döneminde uygulanması- run istendiği bildiriyi 72 kuruluş onayladı. Bildiride, tarikat okul v e yurtlannın de\ let- leştirilmesi gerektiği belırtilerek "Buralar- da cumhuriyet düşmanı öğrenci yetiştiril- mesine son verilmeÛdir. Çocuklann ve genç- lerin tarikatçüann pençesine düşmesini ön- lemek için de\ let yeteri kadar yurt açmalı- dır" denildi. Komite tarafından hazırlanan bildiride. paralı eğitim projesinden ve devletın para- sının özel okullan teşvık yolunda kullanıl- masından vazgeçilmesi gerektiği vurgula- narak eğitime bütçeden daha fazla pay ay- nlması istendi. Komite katıhmcılannın eğıtimle ilgili di- ğer istekleri şöyle sıralandı: - Oğretmenevlerinin, sosyal tesislerin \e okullann sartşından vazgeçilmelidir. Satı- lanlann sanş işlemkri iptal edilnıelidir. - Millı Eğitim ve Külrür Bakanlığfnda- ki şeriatçı ve ırkçı kadrolar dağıtılmalıdır. Okul müdürleri. öğretmenler tarafından se- çılmelıdır. Bu seçimlerde, veli temsilcile- rinin ve lıselerde öğTenci temsilcılerininde görüşü alınmalıdır. - Oğretmen yetiştirme işi mesleğin gerek- lerine göre ciddi rurulmalıdır. Kapalı okul- lar açılmau, öğretmenlik eğitimi almadan mesleğe gjrenler, hizmet içi eğitimden geçi- rilmeli \e oğretmen dağılımı adil ölçülere göre düzenlenmelidir. - Eğitim çalışanlannın sendikal haklan- nın önündeki engeller kaldınlmalı, grevlı ve toplusözleşmeli sendikal hak yasalaştı- nlmalı, sendikal mücadeleden ötürü idari ve adli ceza alanlann bu cezalan ıptal edıl- melidir. - Tarikat okullan ve yurtlan de\letkş,ti- rilerek buralarda cumhurivet düşmanı öğ- renci yetiştirilmesine son \erilmelidir. Ço- cuklann \e gençlerin tarikatçılann pençe- sine düşmesini önlemek için devlet yeteri kadar yurt açmalıdır. Bildirivı onavlavan demokratik kitle ör- gütleri. birlikler ve siyası partiler şunlar: "ABECE Dergisi, 6 Nokta Körler Derne- ğı. 68'liler Birliği Vakfi, Anadolu Kültürü- nü Araştırma Vakfı. Anadolu Liselileri Da- yanışma Derneği, Ankara Fotoğraf Sanat- çılan Derneği. Ankara Halkla İlişkilerDer- neği, Ankara Kadın Ressamlar Derneği, Artvin Külrür ve Yardımlaşma Derneği, Atatürk Vakfı, Atatürkçü Düşünce Derne- ği, Atatürkçü Düşünce ve Laık Eğitim Vak- fı, Aydos Vakfu Balıkesir Çağdaş Eğitim Vakfı. Baükent Düşün ve Sanatevi, Batı- kent Emeklı Öğretmenler Derneği, Batı- kent İşçi Emekliler Derneği, Batıkent Kül- tür Demeğı. Bilim ve Ütopya Dergisi, Bır- leşmiş Ressamlar ve Heykeltıraşlar Derne- ği. Çağdaş Gazeteciler Derneği, Çağdaş Ka- dın ve Gençlık Vakfı. Çağdaş Yaşamı Des- tekleme Derneği, Çağdaş Hukukçular Der- neği, Çocuk Haklan Derneği, Demokrası tçin Kadın Platformu. Dil Derneği, Edebi- yatçılar Derneği. EğitimcUer Derneği, Ha- eıbektaş Derneği. Hacıbektaş Veli Anado- lu Külrür Vakh, Hacıbektaş \'elı Kültür ve Tanıtım Dernekleri Genel Merkezi, Hal- kevleri Genel Merkezi, İmranlıhlar Kül- tür ve Dayanışma Vakfi, İnşaat Mühendis- leri Odası, tşçi Partisi, KA-DER, Kamu tş- letmeciliğini Geliştirme Merkezi Vakfı, Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfi, Malı Müşavirler Muhasebeciler Birliği Demeğı, MK Dergisi, Mülkiyeliler Bırlıği, Nâzun Hikmet Kültür ye Sanat Vakfi, NÜ- SED. ODTÜ Öğretim üyeleri Derneği, Öz- erk Sanat Konseyı Gırişim Kurulu. Oğret- men Dünyası Dergisi, Pen Yazarlar Derne- ği. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Sanat Kurumu, Seslendirme Sanatçüan Derneği, Sıvaslılar Kültür ve Dayanışma Derneği, Sosyal Araştjrma Belgeleme Eğitim Vakfi, Sosyal Hizmet Uzmanlan Derneğı, Tiyat- ro Eleştirmenleri Derneği, Türk Devrim Kummu, Türk EczacılarBJrHği, Türk Hem- şjreler Derneği, TürkMimarveMühendis Odalan Birliği,Türk Tabiplen Birliği, Türk Veteriner Hekimleri Birliği, Türkiye Bilı- şim Derneği. Türkije Emekli Öğretmenler Demeği,Türkive Sosyalist İşçi Partisi, Tür- kiye Ziraatçılar Derneği, Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecılık Vakfı." Cumhurbaşkanı Demirel, çınann gövdesinin Anadolu olduğunu söyledi 'Tihkkavntmiyianlaşılstn'ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel. Türk Ocağı Genel Merkezi'nin açıhşında yaptığı konuşma- da. Osmanlı İnıparatorlu- ğu'nun tasfîyesinden sonra Atatürk'ün büyük çabası> - la kurulan devletin adında. dilinde ve milletinde Türk damgası olmasının özel bir anlamı bulunduğunu söyle- di. Demirel, "Türk kelime- si Orhun Abideleri'nden 1600 yıl sonra yeniden gün- deme geldi. Bu devletin res- mi dili Türkçe, devletin adı Türkiye Cumhuriyeti, ku- rulduğu vatan parçası Tür- kiye ve ulusunun adı Türk'tür" dedı. 70 yıl son- ra bu 4 kavramın iyice anla- şılmasını istediğini söyle- yen Demirel, "Bunu yadır- gayanlar mı var diyeceksi- niz. Yadırgayanlar olmasuı diye söylüyorum'" görüşünü dile getirdi. DYP Genel Başkanı Tansu Çiller de Türk Ocaklarfnın Türklük şuurunun ocağı olduğunu, 85 yıldır verdiği mücade- leyle bunu ibra ettığıni sa- vundu. Çiller, "Gökçökme- dikçe, yer delinmedikçe bü- yük Türkiye yıkılmayacak- ür. Kıyamete kadar Türkçe konuşacak ve kelime-i şaha- det getireceklerdir" dedi. Türk Ocaklarfnın Bal- gat'taki Genel Merkezi'nin açılı- şına Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve eşi Nazmiye Demirel, DYP Genel Başkanı Çiller. BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğ- lukatıldı. Çiller. açılışapartısinın Şahinler kanadından olan Ayvaz Gökdemir, Ünal Erkan, Cihan Paçacı, Zeki Ertugay . genel baş- kan yardımcılan Hasan Ekinci, MehmetGölhan'la birlıkte geldı. Demirel ile Çiller arasındaki so- ğukluk dikkat çekerken, siyasile- rin konuşmalannda özellikle bu- günDevlet Resim veHeyke! Mü- zesi olarak kullanılan sanat me- kânı içın pazarlık yapmalan dık- kat çekti. Türk Ocaklan Genel Başkanı Nuri Gürgür, Devlet DYP Genel Başkanı Tansu Çiller, açdışa partisinin Şahinler kanadından olan Ayvaz Gökdemir, Ünal Erkan, Cihan Paçacı. Zeki Ertugay, genel başkan yardımcılan Hasan Ekinci. Mehmet Gölhan'la birlikte geldi. Cum- hurbaşkanı ile zoraki el sıkışan Tansu Çiller'e Cumhurbaşkanı Süleyman DenıirePin soğuk davranması dikkat çekti. D\'P lideri Çiller, Demirel'in konuşmasını beklenıeden törenden aynldı. (Fotoğraf: AA) Resim \eHeykel Müzesi'nin ge- nel merkezlerine de\redilmesi konusunda çeşitlı gırişımlerde bulunarak "Müze, Türk Oca- ğı'nın mülkiyetindedir. DevTedil- mesi tarihj bir haktır" görüşünü dile getirmıştı. Tarihsel süreç Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel. 20. yüzyılın başlannda çeşıtli çalkantılarla birlikte Os- manlı tmparatorluğu'nuntasfıye olduğunu, çok dillı ve çok dinlı bu devletin 600 yıl boyunca ayakta durmasının da kendi esra- nnı taşıdığını söyledı. Demirel, "Bu çınann gövdesi Anadolu idi. Ama imparatorluğu büyüten güç, yoksul kalmıştır" dedı. Os- manlı Imparatorluğu'nun tasfıye edildıkten sonra geride bir a\uç Türkiye bırakılmak istendiğıni \urgulayan Demirel, büyük Ata- türk'ün kaynaklan rükenmışmil- leti Türklük idealı etrafında top- ladıgını belirttı. Demirel şunlan söyledi: "Kurduğu devletin adı Türki- ye Cumhuriyeti devletidir. Bu dev leti kuran milletin, ulusun adı Türk milletidir. Türk kelimesi Orhun Abideleri'nden 1600 yıl sonra veniden havata geldi. Dev- letin kurulduğu yerin adı da Tür- kiye idi. Şimdi. aradan 70 sene geçtikten sonra benim ülkemde herkesin çok iyi yapışması la/ını. Bu, Türkiye'deki huzurun da, gü- venin de, mutluluğun da. barışın da çimentosudur. Bunu yadırga- yan mı v ar diyeceksiniz? Yadırga- yan olmasın diye söylüyorum. Türk devleti üniterdir. Bölünmez bir bütündür." Demirel. Türk Ocaklan Genel Merkezi'nden önce EKOL Etek Tesisleri'nın açılışını yaptı. daha sonra da 150 doktorun katkıla- nyla kurulan Çağ Tıp Merkezi 'ni hızmcte açtı. Cumhurbaşkanı Demirel. temel atma ve açılış tö- renlerine katılmak üzere 4 gün- lük ziyaret için bugün Isparta'ya gidiyor. Demirelin gezisinin bir bölümüne Başbakan Mesut Yıl- mazda katılacak. Tartışma dinde çıktı • 8 yıllık kesintisiz eğitime ilişkin taslak, bugün Bakanlar Kurulu'nda görüşülecek. ANK.\RA (Cumhuriyet Bürosu) - 55. hükümetin 8 yıllık kesintisiz eğitime 1997-1998 öğretim yılında geçileceğinı açıklamasının ardından Mıllı Eğitim Ba- kanı Hikmet L'luğbay. Bo- luANAPMilletvekifi Avni Akyol ve DTP Mılletvekıli Refaiddin Şahin tarafından kurulan komisyonca hazır- lanan taslakta, "diniyönlen- dirme" tartışma konusu ol- du. ANAP, 8 yıllık kesinti- siz eğitimin son üç yılında dıni yönlendırme yapılma- sını isterken, Milli Eğitim Bakanlığı yetkilıleri. "Dini yönlendirme 9. sınıfta ola- cak" dediler. Komisyonca hazırlanan taslakta, 8 yıllık kesintisiz eğitimegeçiş için Milli Eği- tim Temel Yasası, llköğre- tim ve Öğretim Yasası. Mil- li Eğitim Bakanlığı'nın Teş- kilat ve Görev leri Hakkmda Yasa. Çıraklık ve Mesleki Eğitim Yasası değiştirilir- ken. din ve meslek eğitimı- nin verilme biçimi Talim Terbıye Kurulu'nabırakılı- yor. Sınavla kazanılmış haklannın korunmasını ön- gören taslak, normal mes- lek liselerine ve imam-hatip liselerine öğrenci alınma- masını da karara bağlıyor. ANAP dini eğitimle ilgili düzenlemelerin Talim Ter- bıye Kurulu'na bırakılma- masını savunarak. konunun yasayla belirlenmesıni ısti- yor. Konulacak seçmeli derslerin yasayla düzenlen- mesini isteyen ANAP. yön- lendirmenin de 5. sınıftan sonra yapılması gerektiğini savunuyor. Milli Eğitim Ba- kanlığı yetkilileri ise yön- lendirmenin lisede olacaği- nı vurgulayarak, "Eğer yön- lendirme beşinci sınıftan sonra olursa, 8 yılhk kesin- tisiz eğitim hiçbir anlam ifa- deetmez" dedı. ÖRÜŞl Prof. Dr.TÜRKKAYA ATAÖV Geçmiş iktidara yöneltilen köstebek suçlamalannın doğ- rulukderecesini adli araştırma- lar ve zaman gösterecek. Ben, Amerika'nın bu denli iddiaları hayal ürünü sayan açıklaması üstünde kısaca durmak ıstiyo- rum. Bu olaya Amerikan hükü- meti ve haber alma örgütünün karıştırılmasını olmayacak bir şey kabul eden resmi açıkla- masına, genel bir kural olarak hiç itibar etmediğimi belirtme- liyim. Başka örneklerden hare- ketle, o kaynaktan gelen resmi açıklamaların ciddiye alınama- yacağı görüşündeyim. Amerikan resmi çevrelerınin kendi halkını da dünya kamu- oyunu da en azından son elii yıl içinde hatta daha da eskiler- den bugüne, bilerek ne denli yanıtttığına, daha açıkçası ya- lan söylediğine ilişkin kitaplar yazılabilir. Topladığım açıkla- malar ve olayiar resmi sunuşla gerçeklerin ne denli uyuşma- dığına çok sayıda ömek oluş- turuyor. Geçen yüzyılı bir yana Köstebek Suçlamasma Amerikan Yanıtı koyalım, yakın Amerikan tarihi bunun bol örnekleriyle doludur. 1954'te CIA, Guatemala'da Amerika'ya hafifçe karşı çıkan Arbenz hükümetini devirdiğin- de VVashington'daki Dışişleri Bakanlığı, ABD'nin 'hiçbir ül- kenin içişlerine karışmadığını' söylüyordu. O zamanki Başkan Eisenhovver'ın tüm mudaha- leyi başından bu yana nasıl onayladığını eski CIA görevlisi D. A. Phiilips, Gece Nöbeti adli kitabındaanlattı... Amerıka 1958'de Endonezya'da iç sa- vaşı kışkırtıp B-26 uçaklarıyla bazı hedefleri bombaladığında, gene aynı başkan 'hiç ilgilen- mediklerını' söylüyordu. Oysa, 'Endonezya operasyonu'nu, biri CIA'nın, öteki Dışişleri'nin başındaki Dulles kardeşleryö- netmişti... Aynı yıl, Amerika, Lübnan Parlamentosu'nu 'sa- tın aldı'. Beyrut'ta görevli CIA şefi W.C. Eyeland'ın Kumun Ipleri adli kitabındaki itirafı bu- dur... 1960'da Beyaz Saray ye- ni Kübayönetimine karşı geniş çaplı bir işgal tasarlarken, hü- kümet gene her girişimini inkâr etmiş, Amerika basını, kendi pi- lotlannın işe kanştınldıklannı bi- le zamanında öğrenememişti... CIA, Laos'ta kendi ordusunu oluşturduğunda, hem 'Hmong' diye bilinen bir etnik azınlıktan hem de afyon ticaretinden ya- rarlanmıştı. Bu örnek, bir kös- tebek olayı degil, uyuşturucuy- la karmaşık koca bır ordu ku- rulması ve gızli tutulan bır sa- vaştı. Amerikan basını işin as- lını yıllar sonra öğrendi... 1964'te Pentagon ve Başkan Johnson, Kuzey Vietnam'ın. Tonkin Körfezi'nde ikı Ameri- kan zımlısına saldırdıklarını ilan ettiklerinde, bunun yalan oldu- ğunu biliyorlardı. J. C. Goul- den, Tonkin Körfezi'nde llk Öl- dürülen Gerçeğın Kendisiydi adli kitabında bu olayı ikna edi- ci biçımdeanlatıyor... Amerika, Kongo'ya müdahale ettiğinde, Afrika devletleri, resmi ağızlann inkârına karşın. dışandan yö- netilen eylemleri suçlamışlardı. Lumumba'nın öldürülüşünde CIAsuçortağıydı... 1980'lerde el Salvador ıç savaşında Ame- rika parayla ve silahla taraflar- dan birini tutmuştu. Bunun res- men inkâr edilişine bizzat Ame- rikan Kongresi'nde 'yalan!' denmesine karşın, bu destek sürdü... Grenada'ya askerle müda- hale eden Başkan Reagan yö- netimi bunun nedeni olarak Doğu Karayipler Devletleri Ör- gütü adına Barbados Başba- kanı'nın çağnsını göstermişse de, söz konusu başbakan böy- le bir çağrı yapmadığını söyle- miştir... Başkan Bush 1989'da Filipinler'deki darbe olasılığına karşı müdahale ettiğinde, Amerikan yurttaşlarının güven- liği ileri sürülen nedenlerden bi- riydi. Asıl neden oradaki aske- ri üslerde egemenliği sürdür- mekti... Panama'ya müdahale ve oradaki başkan Noriega'nın kaçınlışı uyuşturucu suçlama- sıyla açıklandıysa da, Amerika bunun yıllardır bilincindeydi. Amerika, kendi desteklediği politikacılara büyük paralaryol- iamıştı. Bunu meydana çıkaran Noriega'yı affetmedi... Bu kısa ömekler de gösteri- yor ki, Amerikan başkanları da dahil olmak üzere, resmi Ame- rikan kaynaklan doğruyu söy- lemiyor. Resmi Amerikan yetki- lileri ve onlann ülkemizdeki çı- karcı yerii yakınlan bu yargının "Hiç de demokratik olmayan bir yakıştırma" olduğunu söy- leyebilirler. Bu tepkilerinin ne- deni, Amerikan yonetiminin halktan ne denli koptuğunu bil- meleri ve kendilerinin de de- mokratlıkla ilgileri bulunmama- larıdır POLİTtKA GUNLUGU HİKMET ÇETİNKAYA Ersever Yaşasaydı... Acaba emekli Jandarma Binbaşı Cem Ersever bugün yaşasaydı neler anlatırdı? Soner Yalçın'ın Kaynak Yayınları'nda çıkan "Binbaşı Ersever'in Itiraflan" adli kitabını bir kez daha okudum. Kitabı masamın üzerine koyduk- tan sonra altı yıl önceye döndüm... 8 Temmuz 1991 günü öğle saatlerinde Anka- ra'dan Diyarbakır'a uçmuştuk, Zafer Aknar'la bir- likte. Diyarbakır sıcak bır günü yaşıyordu... Doğruca Kervansaray Oteli'ne gidip yerleştik... HEP Diyarbakır il Başkanı Vedat Aydın'ın ce- naze töreni yapılmıştı. Kımi SHP'li milletvekillerıy- le konuşmuştuk. Diyarbakır'da bır sessizlik ege- men, insanlartedirgındi... Vedat Aydın'ın eşi Şükran Aydın olayı şöyle an- latmıştı: "Saat 23.30 sıralanydı ve bız yatmaya hazırla- nıyorduk, kapı çalındı. Vedat çıktı, baktı ve dön- dü. Bana, 'Polislergelmiş, karakola gidecekmişiz' dedi. O, sabah gitmek istiyordu, ama polisler ka- bul etmemiş. Giyınip yanlarına gittı. Ben arkasın- dan çıktım. Üç kişiydiler. Ellennde otomatık silah- larbulunan ıkisı Vedat'ın koluna girdi. Vedat, 'Sar- hoş değılim' dedi. Elinde telsız olanı 'Bırakın, bir şey olmaz' deyince bıraktılar. Telsizlı kişi sonra bana dönüp seslendı: Korkmayın. bir şey olmaz.' Aşağıya indıler ve ben pencereden baktım..." Soru: "Ne yapıyorlardı?" Yanıt: "Vedat'/ iki silahlı kişi kolundan bükerek beyaz renkli bir Renault otomobile bindiriyorlardı..." Soru: "Plakasını görebildınız mi?" "Uzun fahan yanıyordu, göremedim..." Aradan yıllar geçtı ve ben Diyarbakır'da 6 yıl ön- ce gördüklerimi bir kez daha anımsadım, o tarih- te bu köşede yazdıklarımla bugünü karşılaştırıp düşündüm: Işte o gün Diyarbakır'da kanlı olayiar yaşanmış, üç kişi ölmüş, 50'nin üzerinde yurttaşımız yaralan- mıştı... ANAP iktidardaydı ve tek bir yetkili televizyona çıkıp açıklama yapmıyordu. SHP Genel Sekreteri Hikmet Çetin'le Cumhu- riyet Diyarbakır Bürosu'nda görüşürken aynen şöyle diyordu: "Bölgede halkın devlete güveni sarsılmış, ona- nlması lazımdır..." Acaba bugün Güneydoğu insanının devlete gü- veni nasıldır?.. • • • 1991 yılında Diyarbakır'dan Batman'a kadar pek çok yörede faili meçhul cinayetler artarken gü- venlik güçlerinin kontrolünde Hizbullah adli yasa- dışı şeriatçı örgüt ortaya çıkmadı mı? Cuma akşamı Hulki Cevizoğlu'nun Kanal 6'da- kı 'Cewz Kabuğu' programında soruları yanıtlayan Faik Bulut, HAMAS'ı fsraıl'ın kurduğunu söyleme- dimi? Güneydoğu'da yaşananlar, oralanrrkan gölüne dönüşmesindekietkilerSoner'inanlattıklanylabü- tünleşiyor, devlet ıçındekı çetelere dek uzanıyor- du... Kimler tırmandırıyordu Güneydoğu'da gergınli- ği ve kimler PKK'nin güçlenmesine bilerek ya da bilmeyerek katkı sağlıyordu? 1991 yılının Haziran ayında patlayan bombalar Vedat Aydın olayının sankı habercisıydi... Emekli Binbaşı Cem Ersever bakın ne diyor So- ner Yalçın 'a: "Hizbullah ile bağlantılı olan kişi Alaaddin Ka- nat ile Adem Yakın'cf/. Bunlann bize söylediklen şu olmuştur: Hizbullah PKK'nin düşmanıdır. Düş- manın düşmanı benim dostumdur. Guvenlik güç- leri kesinlikle Hizbullah 'la uğraşmasın, onlann yo- lunu açsın..." • • • Güneydoğu'dan bıryandan PKK, Hizbullah, öte yandan itirafçılar, Özel Tim 'Kürtaydınları'run baş- larına balyoz gibi ındiler... Yine araştırmacı-yazar Faik Bulut'un deyişiyle 'Kürt halkını sömüren Kürtçü bezirgânlar', şeriat- çı bezirgânların, Türkçülerin ekmeğine yağ sürdü- ler... Camileri 'silah deposu'naçeviren Hizbullah; ka- dınların kulaklarını. burunlarını keserek öldürdü, siyasal Islamın oralarda taban oluşturmasını sağ- ladı. Oralarda sosyal demokrat partılere, sosya- list partilere hem Hizbullah hem PKK örgütlenme hakkı tanımadı... Bugün sonuç ortada değil mi? Türkiye'de sağın alternatıfi neden sol değil de sağdır? Eğer Cem Ersever yaşasaydı. ben bu soruyu onayöneltirdim... Faks numaramız: 0212/ 513 90 98 Internet: http: // www.planet.com.tr/Xn E mail: Hikmet .Cetinkaya (a Planet.com. TR Yarın görüşülecek Mumcu cinayeti raporu TBMM'de ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu)- Uğur Mum- cu cinayeti ile ilgili so- ruşturmanın savsaklan- dığı göriışüne varan TB- MM Uğur Mumcu Cına- yetini Araştırma Komis- yonu'nun sonuç raporu, >ann TBMM Genel Ku- rulu'nda görüşülecek. Raporda, istihbarat bi- rimleri arasındaki eşgü- dümsüzlük, soruşturma- nın gizliliğinin ihlalı. Adli Tıp Kurumu'nun mevcut yapısı, araştnma- nın savsaklanması. delil toplama ve ifade almada gerekli özenin gösteril- memesı nedeniyle cina- yetin bugüne kadar ay- dınlatılamadığı kaydedil- di. Raporda. soruştur- mayı savsaklayan ve gö- rev kusuru olan eski DGM Başsavcısı Nusret Demiral. DGM Savcısı Ülkii Coşkun. Ankara Valisi Erdoğan Şahinoğ- lu. Ankara ve Istanbul emniyetinde soruştuıma- da görev alan her kade- medeki emniyet görevli- leri hakkında suç duyu- rusunda bulunulması is- tendi. Uğur Mumcu'ya teh- ditler olduğu bılinmesi- ne karşın korumanın ye- tersız olduğu vurgulanan raporda. İslami Hareket Örgütü elemanlan ile il- gili operasyon tutanakla- rındaki tahrifata dikkat çekılerek delil toplama ve ıfade almada gerekli özenin gösterilmediği kaydedildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle