Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
21 TEMMUZ 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 11
Zagreb Çağdaş Sanat Müzesi 'nde
bir sergi: Haritacılar fedıüınemiş
yeni dünyalar için haritalarAVSAFAIRCH1LD
Henüz görülmemiş bir şeyi. anlamak
zordur; dış hatlannı çizmek, içini
doldurmak. yanındaki. çevresindeki
komşulanyla oluşturduğu kaçınılmaz
sınırlan hayal etmek... Sözde özgür
gökyüzünde. sakin. "basit" bir uçak
yolculuğu bile. üstünden geçtiğiniz
ülkelerle kurulan yüzlerce telsiz
bağlantısını düşününce. o kadar basit
değildir. Bütün ülkeler zaptedilmiştir.
Yeryüzünün her yerine gidilmiş, her
yeri sahiplenilmiştir
Sadece göçebelerin üikesi, vatansız
insanlann üikesi el değmeden
kalmıştır. O ülkenin haritalan hâlâ
yeniden yapılmakta, yeniden
keşfedilmektedir. Sanatçılar sınırlan
geçtiğinde ve yapıtlan ülkesiz
göçebelerin kabile kültürü gibi bir
karşı kültür bağı oluşturduğunda.
belkı de yenı dünya düzenınin
planlannı. yeni binyılın dünyayı
paylaşma ve harita çizme biçimlerini
hayal etmeye başlayabiliriz. Zagreb
Çağdaş Sanat Müzesi küratörü
Zelimir Koscevic, 68 göçebe haritacı
sanatçıyı bir çadır altında, Zagreb"de
birleştiriyor. Dünyanın dört bir
yanından kara, denız ya da hava
yoluyla gelen yapıtlar. dünyada
haritacilıkla ilgili sanat yapıtlannı
temsil ediyorlar. Zelimir Koscevic
bazı önemli yapıtlann sergide yer
alamadığını belirtiyor. Gözlerimizi,
daha önce hiç görmediğimiz bir yerde
açıyoruz. Füsun Onur'un 'Let's meet
at the Orient' adlı yapıti. hava yoluyla
'göksel' bir balon olarak gelemese
bile, burada, Zagreb'in oksijeni ve
enerjısiyle yeniden hayata dönmüş.
Dünya haritasının zarif çizgilerini
yeryüzünden yok ederek tekrar göğe
yükseliyor. Bö>lece tuhaf birkıyamet
'masalına. bir kayboluşa şiirsel bir
gönderme yapıyor. Bulutlardan
aşağıya bakjnca. dünyayı görmenin
otuz farklı biçimini fark ediyoruz.
zagreb Çağdaş Sanat Müzesi
küratörü Zelimir Koscevic, 68 göçebe
haritacı/sanatçıyı bir çadır altında,
Zagreb'de birleştiriyor. Dünyanın dört
bir yanından kara, deniz ya da hava
yoluyla gelen yapıtlar, dünyada
haritacılıkla ilgili sanat yapıtlannı
temsil ediyorlar. Sergi 27 temmuza
kadar açık kalacak.
IngoGünther'ın karanlık bir odada
baş hizasında asılı. içlerinden
aydınlatılmış otuz küresi: dünyayı
nasıl kullandığımız hakkında otuz
canlı bakış açısını yansıtan aynalarla
dolu bir uzamda yolculuk etmek gibi.
Derken y ine zaman v e uzamda geriye
doğru bir yolculuğa çıkıyoruz \e Nina
Katchadourian'ın yeni bir düzen
içinde bir araya getirilmiş harita-
kolajlanyla karşılaşıyoruz. Dünyanın,
insan aklının alamayacağı yaşıyla
karşılaşır gibiyiz: Cam bir yüzey
üzennden kayan cı\a gibı geçen.
mikroskop altında gözlenen bir şeyin
sessiz-sakin değişmesi gibi geçen tüm
zamanlarla... Derken sessizlikten
Marko Peljhan'ın enstalasyonuna.
cızırtıh bir radyoda çatlayan pilotun
sesine geçiyoruz. Sonra radyo bir
daha cızırdıyor ve gece karası
mekânda beliren uçuş koridoru
slaytlan görüyoruz. Karanlıkta.
uyanık durumdayız. Pilotun sesi, o an
şehrin üzennden geçen uçaktan bize
ulaşıyor. Peljhan'ın enstalasyonu bir
korku duygusu uyandırıyor:
anladığımızı sandığımız bir şey
karşısında birden duyıılan korku.
Görür. düşünür ve bilgi ediniriz, sonra
o bılgileri unururuz; bize çizelgcler.
grafikler. haritalar ve diğer
göstergelerle her gün belletilen sözde
gerçeklerin ardında ne olduğunu çok
seyrek olarak fark ederiz. Shirley
Chubb resimlerinde, bu ruhsuz
bilgileri dünya hakkında istatistiki
görünüşler veren harita fotokopileri
şeklinde kullanıyor. bu haritaları
parlak renkli altın tabaklarla,
dünyanın kendi sıcak renkleriyle iç
içe geçiriyor. Tuvallerini bölerek.
bahçeler resmediyor. dünyanın
eşitsizliğine ve dengesizliğine dikkat
çekıyor. Luca Vitonc. bozulan dengeyi
yenidcn kuruyor. Bembeyazbir
mekânda. dünya müziğinin tam
ortasında durmamızı ve dünvanın dört
köşesinden gelen folk şarkılannın
kanşımından oluşan mükemmel bir
kakofoniyi dinlememizi sağlıyor.
Vitone. hiçbir görsel önyargı ya da
gönderme olmadan. bizi dünyanın
seslerini dinlemeye çağıran bir
orkestra şefi sanki. Gözlerimizi
kapıyoruz. yine açıyoruz. Ellerimizle
kulaklanmızı kapıyoruz, gözlerimizi
yine açıyoruz. Bir bakıyoruz ki
önümüzde aynı yol uzanıyor. O yolu
izliyoruz. haritalardan ya da başka
rehberlerden yardım alıyoruz ve
genellikle umduğumuz yerlere
vanyoruz. Bazen. referans noktalannı
dağılıverdığinde. birçok başlangıç ve
bitiş noktasından yola çıktığımızda,
dünya etrafındaki rotamızın çok daha
soyut bir harita oluşturduğunu
görebiliriz. Hatta haritanın kimi
bölümleri bir araya gelmeyebilir. ama
ortaya çıkan bütünü daha ınsani bir
bakış açısıyla görebiliriz. Ben de bu
sergideki "Map Memories/Harita
Hatıralan' adını verdiğim işimde.
tenleri üzerinde damarlar ya da
kemikler gibi haritalar beliren v ücut
fotograflanndan yüz tanesini dikerek
bir araya getirdim \e yeni, soyut bir
harita oluşturdum. Bu haritayı
beklentilerimiz doğrultusunda
'göremeyiz'. onun yerine bütüne
bakmamız. el ve göz gibi bize
rehberlik edecek referans noktalan
bulmamız gerekir. Daha 'hafir bir
doğrultuda. bir göçebe sanatçı aşçı ve
iki asistanı. dünya meyvelerini keşif
yolculuğuna çıkmışlar. aradıklannı
bulmuşlar ve dünya haritası biçiminde
dev bir meyveli pasta yapmışlar.
'Haritacılar' sergisinin resmi açılışı
bittikten sonra. hep birlikte rasgele bir
seçım yaptık ve pastanın İtalya
kısmını afiyetle yedik. Tabii. bu
dnrumda başka herhangi bir ülke de
olsa fark etmezdi... Sergi. Zagreb'de
27 temmuza kadar açık kalacak ve
daha sonra sırasıyla Varşova.
Budapeşte ve Maribor'a taşınacak.
Cazm geleneği, gelenekten kaçmaktır
• Caz festivalinin sürekli konuklanndan
Joshua Redman, kendr beşlisiyle konuk—-
oldu bu kez festivale. Müzik türleri arasında aynm
yapmayan sanatçı, bütün türlerin içinde nota,
uyum, melodi ve ritim olduğunu belirtiyor. Bu
nedenle de bütün türlerin yansımalan bir araya
geliyor onun cazında.
GÜL ERÇETİN
Istanbul Caz Festivali geçen
hafta genç, ancak yaşına karşın
oldukça usta bir sanatçı olan Jos-
hua Redman'ı konuk etti. Bu
kez 'Roshua Redman Beşüsi' ile
Açıkhava sahnesinde izleyıciy-
le buluşan sanatçı, daha önceki
yıllarda da pek çok kez usta caz-
cılarla katılmıştı festivale. Har-
vard'ın Sosyal Bilimler Bölü-
münden mezun olan ve Yale Hu-
kuk Fakültesi'ne kabul edilen
Redman, hukuk eğitiminın ön-
cesinde bir yıl dinlenmek ama-
cıyla Nevv York'a gidiyor. Ço-
cukluktan gelen merakı nede-
niyle bir anda müzik dünyasının
içinde buluyor kendisini ve za-
manla yepyeni kapılar açılıyor
önünde. Hukuk eğitimini bir ya-
na bırakarak profesyonel müzik
yaşamınabaşladığı günleri şöy-
le anlatıyor sanatçı:
"Müzik dünyasını tanıdıkça,
ünlii müzisyenlerle tanıştıkça da-
ha çok bulaşıyordum müziğe ve
artık müzikten kopamavacak,
onsuz yaşayamayacak bir konu-
ma gelmiştim. En sonunda baş-
ka bir iş yapamav acağımı anla-
dım."
Nevv York'ta gerek profesyo-
nel müzisyenlere eşlik ederek
gerek de kendi başına gerçek-
leştirdiği etkinliklerle kısa za-
manda caz dünyasına kendisini
kabul ettirdi sanatçı. Bugün ar-
tık caz dünyasının önemli ve
aranan isimlerinden biri olarak
görülen Redman. caz ustalany-
la birlikte çalma alışkanlığını
sürdürüyor.
Hâlâ acemi sayılınm
Kendi adını taşıyan bir gru-
bun konserine çıkmakla bir us-
tanın arkasında onun müziğini
zenginleştirmek arasında hiçbir
fark görmüyor sanatçı. Bu konu-
da mütevazı davrandığı konu-
surıdaki yorumlara da katılmı-
yor. "Ben hâlâ acemi sayıhnm
ve öğrenecek çok şeyim var" dı-
yorveustalarla birlikte çalışma-
nın avantajlannı şöyle dile geti-
riyor:
"Bir ustayla çalışırken kendi-
nizi gerçekten müziğe \erirseniz
onlann ustalığindan, bilgeliğin-
den. ruhundan. bilgisinden ve
tecrübesinden çok şe> öğrenirsi-
niz."
Bugüne kadar hiç yorulmak
bilmeden çalışan Joshua Red-
man son günlerde çalışmanın dı-
şında da bir yaşam olduğunun
farkına varmış. Hâlâ çalışmak-
tan ve müzikten bmiik zev k alan
sanatçı her şeye karşın hayatta
tek yönlü yaşaman^n sakıncala-
nnadeğıniyor. "Bizim dışımızda
da bir dünya var ve onun da bi-
lincindeolmamızgerekiyor. Mü-
zik dışındaki dünyayla ügilenmi-
yorsak vaşamla tam anlamıyla
bütünlesebildiğimiz söylene-
mez."
Müzik türleri arasında aynm
yapmıyor Redman: "Bütün tür-
İerde notalar. uyum, melodi ve
ritim vardır. Türler arasında
sonradan yaratılmış katı kural-
ların ötesine gecebÛirseniz kal-
binizde müzik türleri arasında-
ki ortaklık benzeıiiği duymaya
başlarsınız.
11
" Bu nedenle bütün
müziklerin yansıması bir araya
geliyor Redman'ın cazında. Bu-
nun çok da bilinçli bir süreç ol-
madığını belirtiyor sanatçı. "İki
ölçü rock, üç öiçü pop katayun
türiinden reçetelerle çahşmıyo-
rum. Müziği hissediyonım veya-
zıyorum."
Joshua Redman Istanbul Caz
Festivali'nin sürekli konuklann-
dan. Bugüne kadar pek çok sa-
natçıyla birlikte ziyaret etti fes-
tivali ve hiçbir teklifi geri çevir-
medi.
tstanbul Caz Festivalf ne duy-
duğu ilginin en önemli nedeni
de zengin ve nitelıkli programı.
"İstanbul Müzik Festivali'ne her
katılışımda çok önemli müzis-
yenlerle çalma ya da çok başan-
lı müzisvenleri dinleme firsatını
buldum. Her şeyden önce izleyi-
cinin sıcaklığı ve samimiyeti çe-
kiyor beni İstanbul'a" diyor sa-
natçı.
Pek çok besteye imza atarak
grubuyla çalışırken bu yapıtlan
seslendiren sanatçı. kendi bes-
telerini çalmanın kendısine öz-
gü bir tarz oluşturma ve kendi
sesıni bulma konusunda olduk-
ça önemli olduğunu belirtiyor.
Bu nedenle de özellikle toplu-
luklann kendi bestelerini seslen-
dirmeleri gerektiğine ınanıyor.
Cazın geleceğinden oldukça
umutlu genç sanatçı. Caz kapsa-
mında gerçekleşen deneysel ça-
lışmalann bu müziği her geçen
gün daha da zenginleştirdiğine
inanıyor.
Genç cazcılar umut veriyor
Özellikle de ustalann izinden
ilerleyen. ancak kendileri de ya-
vaş yavaş kendi çizgilenni oluş-
turmaya başlayan sanatçıların
cazın geleceği için oldukça
olumlu gelişmeler olduğunu be-
lirtiyor. "Genç cazcılar, cazın en
büyük geleneğinin "gelenekten
kaçmak1
olduğunu bildiklerisü-
rece caz hiçbir zaman sınır tanı-
mavacak" divor sanatçı. Joshua
Redman'ın kendi geleceği ile il-
gili planlan ise müzikle uğraş-
mak. güzel yapıtlar ortaya koy-
mak. festivallere katılmak ve bu
dünya üzerinde geçirdiği her
dakikadan tat almak.
PARIS NOTLARI COŞKUNTUNÇTAN
Gardel, Szymanowski, Mıüa...1984'te. Alain Comeau'nun
yönetiminde çevrilen ve çok ilgi
çeken "Fort Saganne" (Sagan Kalesi)
filmi, Louis Gardel'in aynı adlı
yapıtından esinlenmişti. Gardel'in.
Seuil Yayınevi'nce basılan "L'aurore
des bien-aimes" (Sevilenlerin Tanı)
başlıklı son romanını, kitapçılann
vitrinlerine konuluşundan hayli önce
okuyabilmek olanağını buldum.
Derin bir coşku ve büyük bir özenle kaleme
aldığını kendisinin belirttiği bu uzun öyküdeki
olaylann başlıca üç kişisi Kanuni Sultan
Süleyman, Sadrazam İbrahim Paşa ve Hürrem
Sultan. Osmanlı lmparatorluğu'nun en görkemli
döneminin çoktandır bilinen tarihsel olgulannı
düş gücüyle daha da renklendirmeyi ustaca
başarmış yazar. Yapıtı için temel belge olarak
yalnız iki kaynak kullanmış: AndreClot'nun
yazdığı Kanuni'nin yaşamöyküsü, bir de Robert
Mantran'm yönetiminde birkaç uzmanca
oluşturulan "Osmanh İmparatortuğu Tarihi".
Türkçeye çevirileri çoktandır yayımlanmış olan
iki değerli inceleme. Gardel'in kısa romanı da
Türkiye'de ilgi çekebilecek nitelikte. On yıl önce.
ancak yüksek kaliteli kayıtları içeren ve diğer
şirketlerinkilerinden çok daha ucuza satılan
CD'lerle, klasik müziği en dar gelirlilerin bile
edinip evlerinde dinleyebilmelerini sağlamak
amacıyla kurulan NAXOS'un. düşünü fazlasıyla
gerçekleştirdiğini kimse yadsıyamaz artık. Hem
plaklan çok satılıyor hem de aralarında
ödüllendirilenlerin sayısı giderek artıyor. Yeni
yayımladığı ve dinlediğim kayıtlardan birkaçmı
sayayım: Grieg'in Anderson, Heine, Goethe ve
vurttaşı İbsen'in dizeleri için bestelediği 28 nefis
ezgıyi. o da Norveçli olan olağanüstü soprano
Bodil Arnesen söylüyor... Finlandiyalı bestecı
Sibelius'un. ülkesinin en tanınmış
söylencelerinden **KuUenB"dan esinlenerek
yarattığı 5 bölümlük senfonik şiir (3. ve 5.
bölümlere. K.ullervo'yu ve kızkardeşini
canlandıran bariton Esa Ruutunen \e soprano
Johanna Rusanen berrak sesleriyle katılıyorlar...)
"German Operatic Choruses"de. VVagner,
Mozart, U'eber, Beethoven vb. ustalann ünlü
operalanndan seçilmiş en tanınmış 14 korolu
bölüm yan yana... Polon>alı çağdaş besteci
Szymanowski'nin 1 ve 2 numaralı keman
konçertoları. birde noktürn ve tarantellası tek bir
CD'de bir arada... NAXOS, ayrıca. 2 ya da 3
CD'lik kutular içinde, kimi operaların tümünü
sunuyor. En son yayımladığı, Debussy'nin
"Pelieas ve MHisande"i. Bu kayıt da. geçen yaz
çıkan ve çok övgülü yankılar uyandıran
Donizettinin "futku İksiri" denli
başarılı.Türkıve'deki opera tutkunlan olasılıkla
anımsarlar: 1991 "in ocak ayında. Ankara Devlet
Operası'nda. 28 yaşındaki genç ve güzel, üstelik
billur sesli bir konuk sanatçı. Verdi'nin "La
Tra\iata"sının başrolü Violetta'da büyük başan
kazanmıştı. Dört ay sonra. aynı sanatçı. Pekin
Kırgız'ın müdürü olduğu lzmir Devlet
Operası'nda, yine Verdi'nin "Rigoletto"sunda, en
önemli kadın rolü Gilda'da coşkuyla
alkışlanmıştı. Olağanüstü yeteneklı Ima Mula. o
dönemde anayurdu Arnavutluk'un başkentinde.
Tirana Operası'nın kadrosundaydı ve
Türkiye'deki bu temsilleri için ilk kez yurtdışına
çıkmıştı. Şimdi. müzisyen olan eşiyle 5 yıldan
beri Paris'e yerleşmiş olan Inva'nın ünü giderek
uluslararası olmakta. Fransa'nın başkentine. altı
aylık bir bursla. şan alanındaki yeteneklenni
geliştirmek için ilk kez ayak bastığında. bu
değerli sanatçıvı burada tanıyan yoktu. Bir
yandan konsenatuvarın derslerine giderken. bir
yandan da Norveç'te ve İspanya'da düzenlenen
büyük yarışmalara katıldı. Ikincisinde en büyük
ödülü kazanınca. Italya'dan Güney Kore'ye kadar.
değişik ülkelerde sesınin unutulamaz güzelliğıyle
müzikseverleri büyülemek olanağını buldu.
Bursunun süresi tükenince. sırf Fransa'da daha
kalabilmek için Paris Operası'nın korosuna girdi.
Ama tabii ki. tekrar sahnede başroller
canlandırmak isteği sürekli kemiriyordu onu.
Koro üyesiyken sesi operanın baş sorumlulannın
dikkatini öylesine çekti ki. o dönemde sahnelenen
"Carmen"de Micaela rolünü verdiler ona. Çok
geçmeden "Placido Domingo YanşmasPnın
ilkine katıldı, birçok elemelerden başanv la
geçtikten sonra, öteki 700 adayın hemen hepsini
aşıp 4 ödülden birini kazandı. Bu. sanat
alanındaki geleceğine yepyeni ve parlak bir yön
verdi. Sony şirketince yayımlanan bir CD'ye
onun da sesi girdi. aynca dev tenor Placido
Domingo'nun eşliğinde Avrupa'mn birçok
ülkesinde konserler verdı. Korodan aynlmasının
sırası gelmişti artık. çünkü Fransa'nın her
tarafmdan ve başka ülkelerden çekici teklifler
alıyordu peş peşe. Fransa'da ve Almanya'da,
çeşitlı kentlerin operalarında ünlü yapıtlann
başrollerini canlandırdı. Birçok ülkede verdiği
konserler de sayılamayacak denli çok. Halen
imzalamış olduğu sözleşmeler önümüzdeki iki
yılını dolduruyor bile. Bu arada VVashington ve
Los Angeles'ta Mozart'ın "Figaro'nun Düğünü",
bir de Puccini'nin "La Boheme" ve "La
Rondine"inde başrollerde sahneye çıkacak.
"Türkiye'ye o gidişim çok uğurlu gddi bana'"
diyor hep. Kim bilir, belki de. orada tekrar
sahneye çıkmak. yeniden hayranlıkla alkışlanmak
vardır yazgısında...
BUAŞAMADA
ŞÜKRAN KURDAKUL
Trenin Şiire
Dönüşturdüğü Acılar
Herhalde "gurbet", "ayrılık", "sevkıyat", "sefer-
beıiik", "kavuşma" gibi edebiyat adamlarının dün-
yasında derin izler bırakan duyarlıkları simgeledi-
ğinden olacak değişen koşullar söküp atamıyor
trenin kafamızdaki yerini.
Anılarımızdazamanın eskitemediği resimler var.
Askere gidiyoruz. Askerden dönüyoruz.
Uzak Anadolu'dan istanbul'a. Ankara'ya ilk ge-
lişi trenle kimimizin.
Kimimizi 'candarma' gözetiminde getirmişler bir
kompartımana.
Kimimiz balayına çıkmışız. Dünyalar bizim.
Kimimiz sırtında yorgan, elinde tahta çanta Hay-
darpaşa Garı'nda bulmuş kendini. Yabancı, kork-
muş gözlerle bakıyor istanbul'a:
Bu dünya kimin?
Kişi olarak yaşam serüvenimizin, yazgımızın, ül-
ke olarak tarihimizin nice unutulmaz kesiti saklı
trenlerde.
Tarihin ilk bölümü Bağdat demiryolları, ikincisi
savaş.
Osmanlı'nın son döneminde dilediği yöne ray
döşeyen de, savaşı çıkaran da emperyalizm.
Devletlinin emperyalizm bağımlısı, dönüş bileti
kesmeden, Galiçya'lara, Sina çöllerine bu raylann
üzerinde götürdü insanlarımızı.
"İstasyonda bir kadın durmuş gelen geçene:
- Benim Ahmed'i gördünüz mü? diyor.
Hangi Ahmed'i? Yüz bin Ahmed'den hangisi?
Yırtık basmasının altından kolunu çıkararak, tre-
nin gideceği yolun, istanbul yolunun aksini gös-
teriyor.
- Bu tarafagitmişti."
Zaman unuttursa, Falih Rıfkı gibi yazarlarunut-
turmaz bu sahneleri. Trajik olan ustasının elinde şi-
ire de dönüşür.
"Tren düdükleri öter
Mehmetçiğin üstünden
Medeeeet.. Medet..
Yok bu raylarda merhamet
Mehmetçik, Mehmet,
Mehmetçik Mehmet.."
Elbette ki, ilk kez. Nâzım Hikmet'in okuduğu-
muz dizeleriyle girmedi tren şıirimize. Ama bu di-
zelerle, insanlanmızın gögüslerini sıkıştıran kırgm-
lık birikimi toplumsal nitelik kazandı.
• • •
Tren, arkadaşımız Haluk Durukal m geçen haf-
ta Cumhuriyet - Ekonomi dergisındeki yazısında
belirttiği gibi. git gıde çekiliyor yaşamımızdan.
Kimi hatlarda seferler azaltılmış. Kimileri ıssız.
Birçok kasabanın, beldenin istasyonlan kısılmış
lambalar gibi mahzun.
Yenilenmeme sonucu varılanbirtükenişsüreci-
ne göz göre göre itilmiş demiryollarımız.
Bir yanda Avrupa ülkelerindeki "demırağ" gör-
kemi, çağdaşlığı, toplumsallığı. öte yanda "Oe-
miryolculuğu komünistliktir" diyebilen devletli ka-
fası, "Patron ülkeler bizim için ne öngörüyorlarsa
doğrudur" kafası.
Bu hız kesimine, kan yitimine ihmal, bütçe ye-
tersizliği, yoksul halk yararına bilet politikası mı
getirdi yıllar yılı ekonomik bağımsızlığın simgesi
saydığımız demiryollanmızı...
Çağdaş gelişmelerin uzağında bırakılmak mı?
Benim yanıtım bellidir:
Dün, Osmanlı döneminde Küçükasya'ya ray dö-
şemekteydi emperyal güçlerin çıkarı.
Bugün, raylann işlemez duruma getirilmesinde.
Değişikliğin dilimizin ucuna getirdiği sözcükle-
ri, yazık ki, yaşam doğruluyor.
Bu aşamada Cahit Srtkı'nın dizelerini okuyarak
şairce duyumsatmadan payımıza düşeni almaya
bakalım:
"Nereye böyle gece vakti
Güzel tren, garip tren?
Düdüğün pek acı geldi,
Hatıra neler getiren."
Akaryakıt bağımlılığı, sömürge ekonomisi.
Çanakkale'de sinema günleri
• Kültür Senisi - Çanakkale Çağdaş
N
'aşamı
Destekleme Demeği. 'Yazlık Sınemalanm' adı altında
sinema günleri düzenledı. Tanhı Yalı Hanı'nda salı
günleri düzenlenecek etkınlikte. dünva sinemasının
klasikleri gösterime girecek. Demek yönetıcileri, yazlık
sinemalann ortadan kalktığına işaret ederek
sinemaseverlere bu hazzı yeniden yaşatabılmeyı ve
kültürel katkı sağlamayı hedeflediklerini belırtti. Saat
21 30'da sine\ izvon aracılığıyla gösterime girecek olan
filmler, 11-18 ağustos tarihlen arasında düzenlenecek
olan Truva Festivali'nde de gösterilecek
Tüpkiye Körler Federasyonu
öykü yarışması sonuçlandı
• Kültür Senisi - Türkıve Körler Federasyonu'nun
birincisinı düzenlediği 'Odüllü Yazı Orünleri
Yanşmasf sonuçlandı. Bu \ıl öykü dalında düzenlenen
yanşmaya katılan 18 öyküyü. Türkiye Yazarlar
Sendıkası 2. Başkanı-öykücü Feyza Hepçilingirler.
Türkiye Yazarlar Sendikası Genel Sekreterı araştırmacı
yazar Emin Karaca. yazar-şaır Cezmi Ersöz ve avukat-
yazar. insan hakları savunucusu Eşber
Vağmurderelı'den oluşan jüri değerlendirdi. Buna göre
birmcılik ödülünü, Vlehmet Maden. "Karanlığımın Gül
Kokusu": ikincilik ödülünü Şemsettin Murat, "Ela
K.leopatra": üçüncnlük ödülünü ise Hidayet Sayın.
'Kardeşlerimin Gözleri' adlı öykülerıyle kazandı. Aynı
zamanda üç mansiyonun verildıği yanşmada birincilik
ödülünü Erhan Akkaya "Tanrılann Yanhşlan'. ikincilik
ödülünü Mehmet Keçeci "Tanışıyor muyuz", üçüncülük
ödülünü Pelin Erdoğan 'Duymayanlar Bilirdi Sessiz
Sesi' adlı öyküleriyle kazandı.
Picasso'nun 'Guernica'sı
iki kentin arasını açtı
• STOCKHOLM (Cumhuriyet) - Pablo Picasso'nun en
ünlü yapıtı "Guemica" Madnd ile Baskların başkenti
Bilbao'nun arasını açtı. Bask eyaletınde bulunan
Vizcayadaki Guemica y Luna Köyü (Baskçası
Gernika), 26 Nisan I937'de 3 saat süreyle Italyan ve
Almanlardan oluşan Condor Birliği'ne bağlı 43 uçak
tarafından bombalanmıştı. Picasso'nun yapıtında, bu
saldın sırasında sivil halkın çektiği acı sergilenmekte.
Lnlü ressam, İspanya'nın Franco faşizminden
kurtulmasına dek yapıtının tspanya'da sergilenmemesini
vasiyet ermışti. Bu nedenle tablosu 1980'li yıllann
başına dek Nevv York'taki Modern Art Müzesi'nde
bulunuyordu. Daha sonra Madrid'e getirilen yapıt, halen
buradakı Reina-Sofia Müzesi'nde sergilenmekte. Bir
süre önce Basklar. yapıtın artık kendi memleketine
dönmesi gerektiğini belirterek "Guernica"nın
Bilbao'daki bir müzeye gönderilmesini ıstediler.
Madrid'deki müze ise, dev boyutlu bu yapıtın zaten 30
kez yerinden oynatıldığını, bir kez daha bu işi yapmanın.
kültür taihi bakımmdan büyük bir risk oluşturacağını
ileri sürerek bu çağnya olumsuz yanıt verdı.