29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 TEMMUZ 1997 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER Zavallı Turk Lirası! RAHMİ KUMAŞ Hukukçıı, Eski Parlamenter B irdevletin saygınlığınm Böyle olduğu için tngiliz iktisatçı Ja- önemli göstergelerinden mes Rogers Tarihin iiç büyük buluşu, biri de parasının v aban- ateş, tekerlek ve merkez bankacdığıdır" cı paralar. özellikle demıştir. Amerikan Dolan karşı- Ülkede tek partili yaşamdan çok par- sındakıdeğerölçüsüdür. tiliyaşamageçişinsonucu. 1950'deDe- önemli göstergelerinden biri de parasının vaban- cı paralar. özellikle Amerikan Dolan karşı- sındakı deger ölçüsüdür. Bugün, ne yazık kı. Türk Lirası. dün- yada dolaşımda (tedavülde) bulunan 203 ülke parası içınde 1 ABD Dolan karşısında 202. durumdadır. Açıkçası, bizım liradan daha değersiz olan tek bir para vardır. o da Atlas Okyanusu kıyı- sında bir Afrika devleti olan Ango- la'nın "Kn'anza1 " adındakı parasıdır (14 Ocak 1997 günlü Milliyet sayfa: 7). Türk Lirası'nın dünyadaki en değer- siz ikinci para durumuna gelmesi. çok partili siyasal yaşamımızın en başansız yanlanndan biridır. Tek parti yönetimı olmakla eleştirilen Atatürk ve fnönü dönemlerinde Türk Lirası yeryüzünde- ki paralann en degerlilerindendı. 1930'lu yıllarda Afyon'da Zafer Anıtı dikilirken Avusturyalı heykeltıraş Krippelücretini dolar üzerinden sözleş- meye koyduruyor. ama onun çok gü- vendigi dolar tepetaklak gıdince ek do- larlar isteyerek anıtın gerçekleşmesini gecıktiriyor. Türk Lirası'na güvenme- menın ne denli yanlış olduğunu anlıyor. Bugünse Türk Lirası'na güvenen yanı- yor! Öyle ya. Türk'ün para biriminin 1 mılyon katı işe yanyor. Denk bütçe ilkesini ulusun onuruy- muşçasına koruyan Atatürk-Inönü yö- netimı "karşılıksız para basma" yolu- na hiç sapmamıştır. Hem de TC Mer- kez Bankası'nı 1930yılındakurdukla- n halde. Çünkü merkez bankalannın temei ışlev lerinden biri para basmaktır mokrat Parti ıktıdan aldıgında. dola- nımdaki kâgıt paranın büyüklüğü 900 milyon lıraydı. Cumhuriyetin 19. 20. 21. 22 ve 23. hükümetlerini kuran A(t nan Menderes. izlediği paraya değer \ermezpolitikayla, lOyıllıkiktıdannın sonunda ortalama olarak piyasada do- laşan kâğıt parayı yüzde 325 arttırmış- tır. 1960'ta kâğıt paranın büyüklüğü 3.828 milyar lira olmuştur. Böylece kendisine gelınceye dek Menderes. başbakanlık yapan II kişınin rekorunu kırmıştır. O. en çok para ba- san politikacı olarak en büyük devalü- asyonu da gerçekleştırerek ıktidardan gıtmek zorunda kalmıştır. Ama 1960'tan sonra ne bilirdik ki Mende- res'ı geride bıraktıracak başbakanlar gelecektir. 1970 yılında ise paranın bü- yüklüğü (emisyon hacmı) 11.900 mil- yar lira olarak 1960'a göre yüzde 210 çogalmıştır. 1980 yılında ise para 217.600 milyar büyüklüğe erişerek yüzde 1728 çogalmıştır. Şimdi gelin de paradaki bu korkunç şişme ile ülkenin yaşadıgı toplumsal çalkantı lar arasında bir bağlantı arama- yın. Olacak işmi? 1990 yılına geldiğî- mizde ise para (emisyon) hacminin bü- yüklüğü 11.377tnlyon lira olarak 1980 yılına göre yüzde 5128 çoğalmış ol- maktadır. Bu durumda. gelin de ülke- nin son 25 yıldır yaşadıgı yüksek enf- lasyonla paradaki bu korkunç çoğalma arasında bağlantı kurmayın. Açıkçası. çok partili yaşam içerisinde parada ipin ucu kaçtı. kâğıt para denen emisyon korkunç denecek oranlarda arttı. Bun- da banknotu çıkarma tekelıne sahip olan TC Merkez Bankasf nı suçlamak kolay, ama hükümetler bankaya kolay- ca kanştıklanndan. baskı uyguladıkla- nndan baş suçlu bankadan çok, hükü- metler olmaktadır. Kamu hızmeti üretmek parasızlık yü- zünden aksamasın diye. Hazine gerek- sınimleri karşılığı para basmak bu sa- kıncalan yaratmaktadır. Hazine'deki al- tın ve döviz (yabancı ülke parası) ile pi- yasa senetlerine göre para basılsa bu sakıncalar ortaya çıkmayacaktı. Açık- çası bu ölçüye uymayan para basmalar karşılıksız para basmaktır. Para mikta- nndaki değışme. doğrudan fiyat değış- melerine neden olmaktadır; hem de he- men hemen eş oranda. Piyasaya karşılıksız bol para sürme- nin ne gibi yıkımlara yol açtığını anla- mak için 1920'lerin Almanvası'nı anımsamak gerek. O sıralar Alman- ya'da 1 dolar. 1 milyon Reichmark et- mekteydi. Türkıye'deyıl sonunda 1 do- lann 200 bin lira olacagı kestirilirse. neredeyse 3 yıl sonra bız de 19.20'ler- dekı Almanya durumuna geleceğiz. O zaman da çok, ama çok yazık olacak ül- kemize. Çünkü Almanya o zaman 1 trilyon Reichmark"a bir Rentenmark diyerek paradan 12 stfiratmak zorunda kaldı 20 Kasım 1923"te( 1). Almanya'nınbu pa- ra işleminden sonra başına neler geldı- ğinibirgözönünegetirmenizidilemek- teyim (*). Gerçı gerçekler böylesine korkunç ıken kımi siyaset adarnlan ters görüş ileri sürmektedırler. Örneğın. Liberal Parti Genel Başkanı Besim Tibuk büt- çe açığının. enflasyon gibi sorunlann aşın emisyondan degil eksik paradan kaynaklandığını savunabilmekte ve 15 yıl önceki emisyon mıktannı 6 milyar dolar olarak anlatıp. bugünkü para bü- yüklüğünü 3 milyar dolar olarak gös- termektedır (2). Besim Tibuk'un bu açıklamasınabirtepkibengöremedım. En azından \erdiğı sayılar yanlıştı. Çünkü 15 yıl önce 1982 yılıdır. O za- man piyasadaki paranın büyüklüğü 411.800 milyar liradır ki, o yılın orta- lama dolar ölçüsünü 185 lira alırsak pi- yasadaki paranın büyüklüğü yaklaşık 2.2 milyar dolar eder. Bugünkü parayı yaklaşık 600 tnlyon lira, dolan da 150 bın lira sayarsak paranın dolar ölçüsün- "ûs büyüklüğü 4 milyar dolar eder ki. ne- resinden baksanız Tibuk'un sayılan yanlış olmaktadır. Türkiye'de son 50 yılın denk bütçe- sini yaptığını söyleyen. para basmaya- cağını yıneleye yineleye "Baa^nın yol- suzluklannı önme ödünüyle iktıdara gelen Necmettin Erbakan ne yazık ki rejimı çürütmenin ötesinde Türk Lira- sı'nı da çürütmüştür. TC Başbakanlık Devlet Istatistik Enstitüsü'nün "İstatis- tikGöstergeler 1923-1995" adındaki ya- yınında yıllara göre dolaşımdaki para (currency in cırculation) verilmektedır (Sayfa: 374). Burada yıllara göre dola- şımda bulunan paradaki artış hesaplan- dığında 1 yılda en çok artışı "Hacı-Ba- cı" ortaklığının gerçekleştirdiğı ortaya çıkmaktadır. REFAHYOL adındaki yolsuzluklan örtme iktidan 28 Haziran 1996'da kurulduğunda dolaşımdaki pa- ra 289 trilyon 341 milyar 10 milyon li- raydı. 13 Haziran 1997 günü ise dola- şımdaki para 585 trilyon 289 milyar 4 milyon lira olduğuna göre, bir yılda pi- yasadaki kâğıt parayı yüzde 102 ora- nında arttırarak yıl ölçeğine göre en çok karşılıksız kâğıt para basan. eski başba- kan Erbakan olmuştur. Neredeyse gün- de 1 trilyon lira basan 54. hükümet hiç- bir yönüyle hayırla anılmayacaktır Çünkü paramızı"konfeti"ye çevirmiş- tır. 54. hükümetin rejimı sokrugu çık- mazdan kurrulmaya çalışılırken parada yarattığı bu korkunç yoksulluk (sefalet) gözardı edilmiştir. Orneğin bu hükü- meti düşürmek için verilen ve Mesut Yılmaz, Biilent Ecevit, Deniz Ba> kal ile İsmet Sezgin'in ilk imzacılan oldukla- n gensoruönergesınde "ülkeekonomi- sinin temel ekonomik göstergelerinin bozulduğu", işsizliğin çoğaldığı ve ge- lırdağılımındaki dengesizliklerin uçu- ruma dönüştüğü vurgulanmış. ama açıkça Türk Lirası'nın en kötü biçım- de karşılıksız basıldığı dile getinlmedı- ğı gıbı: bu kişilerin kurduğu 55 hükü- metin izlencesinde de bu soruna deği- nılmemiştir. Ekonomik sorunlann çözümü yalnız siyasal kararlılığa bağlı olsaydı Batı'da ne işsızlık ne de yoksulluk kalırdı. Oy- sa bir anlamda ışsizlik yüzünden Fran- sa'da sosyalıstler ıktidara geldi. Paramız açıkça uluslararası degişim- de en değersiz ikinci paradır ve bol sı- firlıdır. Onun için 55. hükümet kesin- likle dolaşımdaki parayı azaltıcı politi- ka güdüp. Türk Lirası'nı Türk bayrağı gibi onurlu duruma getirmek zorunda- dır. Bunu yaparsa enflasyon da düşe- cektir. (*) Almanya artık. emisyonu her yıl yüzde 2 arttırabilmektedir. (1) J.K. Galbraith. Para, Altın Kitap- lar, 1990-tstanbul Sayfa: 96 (2) Milliyet, 7 Mayıs 1997, sayfa: 7 ARADA BİR RECEP BtLGİNER Zamanla Canavarlaşırlar! Evet, dalkavuklar, zamanla canavarlaşır ve so- nunda, efendisini yer. Yakın siyasal yaşamımızdan çok çarpıcı iki örnek vermek istiyorum: Yıl, 1960! Zamanın başbakanı, rahmetli Adnan Menderes, Istanbul'da, Galata rıhtımından, Ordu vapuru ile Izmir'e uğurlanıyor. 14 Mayıs. Yanı De- mokrat Parti'nin iktidara gelişinin onuncu yıldönü- mü. Başbakanla birlikte, aynı vapurda, bazı milletve- killeri, partinin Istanbul yöneticileri, aralarında be- nim de bulunduğum Istanbul gazetelerinin temsil- cileri... Fahri Özdilek, hem Birinci Ordu hem de Sıkıyö- netim Komutanı. Her türlü toplantı ve gösteri ya- ' sak. Ortalık çok gergin. Yine de, Menderes'i uğur- lamaya gelen partililer, gösteride bulunuyor. Ordu vapuru ertesi sabah, erkenden Izmir Kör- fezi'ne giriyor ve Cumhurıyet Meydanı'nın kıyısına demir atıyor. Meydan hınca hınç dolu. Menderes alkışlar arasında kürsüye çıkıyor. Söyleyeceği ya- zılı söylev sonra yetiştiriliyor kendisine. Ne var ki, başbakanın siyasi danışmanı, birlikte hazırladıkla- rı söyleve. sonradan, ekler ve çıkarmalar yapmış. Menderes, bu ekler ve çıkarmalara takılıyor. Yazılı söylevi okuyamadıkça sinırleniyor, sinirlendikçe okuyamıyor... Bu söylevinde iki önemli konuya dokunuyor: 1 - Ankara'ya döner dönmez, erken seçim yapıl- masını parti grubuna önereceğim. 2- Tahkikat Komisyonu'nun kaldınlmasını isteye- ceğim. Aynı gün, akşam üstü, Izmir Gazeteciler Cemı- yeti'nin Kordon'daki lokalinde kokteyl var. Bomba gibi bırhaberyayılıyor kulaktan kulağa. Menderes Istanbul'dan gelen gazetecilerle konuşuyor. Birara, biryetkili, Menderes'in kulağınabirşeylerfısıldıyor. Menderes'in yüzü sararıyor, dudaklarındaki kan çe- kiliyor. Kendisine iletilen haberşu: Tahkikat Komisyonu Başkanı, Anadolu Ajansı aracılığıyla yayımladığı bildiride "Tahkikat Komisyonu'nu Meclis kurdu, ancak Meclis kaldırabilir" demektedır. Menderes hem öfke, hem çaresizlık içinde, ade- ta yakınıyor: - Ben ne yapacağım bu arkadaşlarla? Ve kokteylden hemen ayrılıyor. (Gerek ekler ve çıkarmalar yapılan söylevindeki olayın perde arkasını, gerekse Tahkikat Komisyo- nu bildirisiyle ilgili açıklamalarımı, anılarımın bu bö- lümünde uzun uzun anlatacağım.) Televizyonda, benimle söyleşı yapan dostum Refik Erduran'ın sorusu üzerine olayın devamını da anlattım. Menderes, Izmir çevresini de dolaştığı için, An- kara'ya birkaç gün sonra döndü. Demokrat Parti Meclis grubu da 25 mayısta toplandı. Bazı Istan- bul milletvekilleri, grup için, bu konuda hazırlık yap- tılar. Ama grup, Başbakan'ın Izmir'de ileri sürdüğü önerileri görüşemeden dağıldı. Çünkü bazıları, ço- ğunluğu düşürerek grubun toplanmadan dağılma- sını sağladılar. Televizyondaki söyleşide bu olaylan yorumlar- ken verdiğim yanıt şuydu: - Parti liderleri, devlet adamları, kiminin yağcı, ki- mınin yalaka, kiminin dalkavuk dediklerini, önce. kendileri yaratırlar. Hem pohpohlanmaktan hoş- landıkları hem de karşı partideki muhalıflerine ya da parti içindeki muhaliflerine karşı kullanırlar. Yani, li- derler, önce kendileri bunlardan yararlanırlar. Ama zamanla bu yağcılar. lider kendılerıne muhtaç ol- sun diye, onu yanlış yola sevkederler. Hem cahil- liklerınden hem de kendi çıkarlarından! Isterler ki lider zor duruma düşsün, kendilerinden yardım is- tesin. Bilerek ya da bilmeyerek, liderı batağa sü- rüklerler. Böylece canavarlaşırlar. Sonunda, kendi liderle- rini de yer bitırirler. Eski tanrılar, trajedı kahramanlarını önce çıldırtır- lar. sonra da felakete sürüklerlermiş. Şımdi o eski tanrılann yerini dalkavuklar almış görünüyor. En son örnek de DYP Genel Başkanı. O da, gö- rünen o ki, eski trajedi kahramanlan gibi, kendi yaz- gısına doğru koşuyor. Trajedi kahramanlarının, ön- lenemeyen felaketlerine koştukları gibi! Bilgi Çağı mı, Etik mi? Dr. E R D E M A Y D I N Antalya Akdeniz Cni. Tıp Fakültesi ünümüz ve gelecek için, en baş- naklı değil. Çünkü bu tür çağ adlandırmalannı ta bılgisayar \e Internet ıletişı- _mınden yola çıkılarak artık sık sık dünyanın bir "bilgi çağı" (ya da "UetişimçağOna girdıgınden söz edılmektedir. Içeriğı ve çö- zümlenmesine fazla gırilmeden, neredeyse slo- ganlaşan bu tanımlamayı kullanmak aydın (en- telektüel) ya da çağdaş olmanın bir "imajr du- rumuna gelmiş; hatta sıradanlaşmıştır. Yerli yer- siz. ilgisiz konularda bile bılgi çağına girmiş ol- dugumuzun vTirgulanması, sözün sahibine faz- ladan puan kazandınr gibıdir... Bellı bir dönemin temel rjiteJiğini kolaycatek bir olguya indirgemek günümüzde kuşku ge- rektiren bir tutum. Peki bu yeni "çağ" ne kadar sürecektir? EllLyıl. yüz yıl mı? Ya da sonsuza dek mi? Kımsenin böyle bir süre vermesi ola- ilenye dogru değil. geriye dönük olarak yapabı- lıriz: yani tarihsel zeminde. Bu yönü bir tarafa, konuyu irdelemek açısından sorulması gereken soru. sözdeki "bilgi çağı"nın insan ve toplumla- ra aıt tüm dınamıklen belırleyecek gerçek birbil- gi çagını yaratıp yaratamayacağı sorusudur. SIo- ganlann pek sevildiği ülkemizde bunun tartişıl- masını beklemek, gülümseticı bir davranış... Kuşkusuz bu bağlamda tartışılacak çok şey bu- lunmaktadır. Ancak çok önemli nokta, böylesi. bellı birkonudakı slogan bombardımanının ya- rattığı toz duman arasından dünyadaki başka ge- lışmelerin farkında olunamaması, gözden kaçı- nhnası tehlikesidir. Oysa bugün dünyanın başta gelen evrensel gündem konularından biri de etiktir (ahlak). Etik, günümüz ve geleceğimizi belki en efazla Demirdökum armaturlerle kalıte, dayanıklıiık ve yıllarca yaşayan parlaklık estetikle büîünleşir: su kullanım keyfi sizeJ^fllir-SJmdi su da sizin, söz de! DemirDokum etkileyecek, belirleyebilecek bir kavramdır. Fel- sefenin konu alanı olarak etik,yüzlerce yıldır iş- lenegelmıştır... Sözünü ettiğimiz ise. benimse- diğimiz etik değerierimizi günlük yaşama akta- rabilmek süreci... Burada dikkat isteyen: etkin- lik, ugraş. yapılanma. yaşam biçimi gibi insan- la ilgili her türlü olgunun belli bir etik süzgeç- ten geçirilmesinin gerekliliğidir. Yaklaşık, İkin- ci Dünya Savaşı'ndan sonra başlayan ve çok çe- şitli etmenlerle beslenerek günümüze uzanan bu süreç artık etkisinı çok belirgin biçimde hisset- tirmektedir. Etigin etki kapsamı bugün son de- rece genişlemiş. toplumsal tüm dinamik ve ya- pılanmalarda kendisinden vazgeçılemeyecek belirleyicilerinden biri dururnuna gelmıştir. Ar- tık basın etiğinden ticaret etigine, polıtika etığin- den spor etigrne, bilim etiğinden meslek etigi- ne, tıbbi araştırmalardan öteki canlılara karşı olan sorumluluklanmkza dek etik kavrammdan - söz edilmedik alan yok gibıdir. Dahası, artık bir bilgisayar-tnternet etiğı- nin varlığı söz konusudur. Buna karşın ülkemizde gözlenen tablonun aynı çizgide olduğu söylene- mez. Etik alanındakı dün- yadaki gelişmeler ne ya- zık ki ülkemız insanına ak- tanlamamıştır. Son za- manlardakj "sansasyonel" bazı haberler aracılığıyla etik sözcügü toplumda an- cak işitilebilir durumuna gelmiştir. Bu anlamda. kopya kuzu "Dolly üzerine vapılan tüm tartışmalar. a> nı zamanda oldukça ge- niş bir çevrede. genetik ve tıbbi etik konuları ile ilk ta- nışmanuı acemiliğini >e te- laşını da yansıtıyordu" (Zİafer Karaca. Bilim ve Teknik 1997. 353-1) biçı- mindeki görüşe katılma- makeldedeğildir. Etik de- ger ve kavramlarıyla bu sürecin hızla günlük yaşa- mımıza girmesi gereklidir. Bu konuda kendi başına bazı yaklaşım ve gırişım- ler bulunsa da. gerçekleş- tırenler önemli ölçüde pra- rıkteki olavlara bir tepki nıtelıgındedir. Temel bir anlayış biçimi olarak etik konusu ülkemız gündemi- ne girmekte zorlanmakta- dır. Örnegin tüketıcı hak- lanndan. çevTenin korun- masından ya da kışilık haklanndan söz edilirken, her birinin belli bir etıksel tavnn parçası bulundukla- nnı çok az fakında olun- maktadır. Son yıllarda ülkemizde olup bitenlere baktığımız- da etik değerlerin bir hay- li yıprandığı şeklinde bir kanıya vanyor isek. nede- nin, gelişmelere ayak uy- duramamaktan kaynakla- nan çağdaş dünya ile ara- mızdaki çelışikiı ortam ol- dugu söylenebilir. Yaka- lanması gereken bılgi ça- ğına koşarken çağımızın sözünü ettiğimiz vönünü de yakalama zorunluluğu kaçınılmazdır. Eğer bunu gerçekleştiremezsek Av- rupa Birliği'ne eirmek bir yana. gün gelir înternet'te sörf bile yapamayız! PENCERE Versace'nin Kuyusu... Pier Paolo Pasolini sinema tarihinde özgün bir yönetmendir. İlk filmı 'Dilenci'de Roma'nın uçuk- larını ve dışlanmışlarını kahramanlaştırdı; ikinci fil- mindekı Meryem Ana rolünü annesine oynatınca kilisenin hışmına uğradı. Pasolini uçuk muydu?.. Dışlanmış değildi; dünya bu olağanüstü yazar ve yönetmeni bağnna basmakta duraksamadı. Eşcin- seldi Pasolini, 17 yaşındaki bir genç, 1975 yılında, bu yüzden yönetmeni öldürdü. Geriye ne kaldı?.. Onca yazı, kitap, senaryo ve sinema tarihine ge- çen başyapıtlar... • Versace olayı çok yeni.. Daha dumanı tütüyor. Modacı Gianni Versace'nin giysileri dünyanın ünlü seçkinlerince kapışılıyor, bizim Necmettin Hoca bile Versace'nin kıravatlarına bayılıyordu. Italyan modacı da kör tutkusunun kurbanı oldu; evinin önünde canına kıyıldı. Katil genç bir eşcınseldi. Patronun ölümünden sonra Versace markalı ürünlerin satışları patladı; ABD, Japonya, Singa- pur depolarında mal kalmadı; modacıyı öldüren Filipinli gencin başına 65 bin dolar kondu; dünya medyası hop oturup hop kalktı... • Oscar Wilde 19'uncu yüzyılın ikinci yansında Londra'nın yıldızıydı. Wilde, seçkinler kesiminde el üstünde tutulur- ken, eşcinselliği yüzünden yazann yıldızı karardı; toplumun önde gelen kişılerinden Lord Alfred Do- uglas'la kurduğu ilişkı sonunu getirdi. Lord'un babası Oscar VVilde'ı mahkemeye ver- di. 1895'te iki yıl ağır hapse çarptınlan yazar, Re- ading Cezaevi'ne kapatıldı; oyunları sahnelerden kaldınldı, kitapları yasaklandı, VVılde hapisten çık- tıktan sonra Ingiltere'de barınamadı; Fransa'ya git- mek zorunda kaldı; dostlannın yardımıyla yaşamı- nı sürdürebildi. • Bizde eşcinsellığın en ünlü örneğı Zeki Mü- ren'dir. Halk 'Sanat Güneş/m/z'etapıyor, Müren'in kadınsı edası, giyimi, kuşamı, biçemı alkışlanıyor- du. 19'uncu yüzyıl Ingilteresi Oscar VVilde'ı içinesin- dirememışti; 20'nci yüzyıl Türkiyesi Müren'ı yere göğe koyamadı: cenazesine yüzbinler katıldı. Bizim toplumun alt katmanlanndaki kişilerde aşağılanan ve suçlanan kural dışılık, başarıya ulaş- mış kişilerde doğal görülüp alkışlanır. • Doğu'da sanat ve edebiyat, eşcinselliğin onul- maz turkulanyla dolup taşar... Şeyh Sadi anlatır: Hemedan kadısı bir nalbant çocuğuna âşık ol- muş; vuslata erışmiş, ama, sabahın köründe pa- dişah halvet yerini basıp kadıyı uyandırmış: - Kalk, demış, sabah oldu. Kadı karşısında padişahı görünce durumu anla- yıp sormuş: - Padişahım güneş mağnptan mı doğdu, maş- nktan mı?.. - Maşnktan... • - Öyleyse tövbe kapısı açıktır. , , Kitap ne yazar?.. Güneş mağrıptan (batıdan) doğduğunda kıya- met kopacakya!.. • Eşcinsellığın açmazı, ilişkilerin gerilimı, toplumun yasakları, çevrenin hoşgörüsüzlüğü, doğanın çatlat- tığı tensel güdünün bileytaşına vurulması, kimi ün- lü sanatçının gizli yaşamını tragedyaya donüştürü- yor, karanlığın dipsiz kuyusuna çekiyor. Gianne Versace de bu kuyunun dıbindeki gecede, gökyüzündeki yıldızları ararken kaydı grtti. NASIL BİR PARTÎ NASIL BÎR MÜCADELE AYHAN GEDlZ * Partı \ e Orgüılünme * MTupa Sı\ası ParJılen * Sovyetler Bırlıf ı'nın Çöküş Nedenı ' Turl. Topiumunun Tanh-el Yapısı >e Tûrkıye Sıyası Partılen * Kemalızm Nedır. Ne Değıldır' * Turkıje'de Günumüzun Toplumsal Vlucadelesıne Yanıt Verecek Sıyası Mücadeienın Programı Ne OlmaJıdır"7 Ulkemızde halkın M>ası örgutlenınesı açısından lıkanan partılere kar^ı vanıt aravanlar ıçın el kıtabı Tum partı ü>e!en. panı sempatızanlan ve seçmenlennın okuması gereken kitap Sergı Yayınlan 134 sajfa 250 000 -TL IstemeAdreii l43"SokakNo l'?"Alsancak-IZMIR Tel 0 2İ2 4223114 Fax 0 232 4215026 \ PİNA TATİL KÖYÜ BODRUM'DA FİYATIMIZLA İDDİALIYIZ. TAM PANSlYON 2.100.000.- TL. 7 EYLÜL'DEN İTİBAREN TAM PANSİVON 1.600.0O0.- TL HER GECE CANLI MUZİK, DİSCO BAR... HER GÜN TEKNE TURU DOĞA, DOSTLUK VE EĞLENCE PİNA'DA BİR ARADA (Bu ilan kupürüyle başvuranlara tatıl boyunca Cumhuriyet bızden) Tel: (0.252) 374 5001-3745088 İ.Ü.Edebiyat Fakültesi öğrenci çıkış belgemı kaybettim hükümsüzdür İBRAHİMTEMİZ ZEYTINBURNU SULH HUKUK MAHKE^ffiŞİ'NDEN HÜKÜM ÖZETİ Esas No: 1997 '233 Karar No: 1997 428 Hâkım: Kemal Güzel 20998 Kâtıp: Zanf Nalbantoğ- lu Mahkememize aıt 1997 233 esas, I997-428 karar sa- yılı 14.4.1997 tanhlı ılam ile küçük Volkan Bahçacı'ya Av. Mustafa Özdemır vasi/1cayyım tayın edilmiştir. 14.4.1997 Basın: 31639 Koç {0322)459 ftursaMg. 12) 456 58 58 ihowroom: ret|02l6! 310OS 80-343 82 20 GAZIANTEP ASLIV E 2. HUKUK MAHKEMESt'ISDEN 1996 804 Davacı Erol Tılkıoğlu vekılı tarafından davalı Seta Tılkıoğlu aleyhine mahkememize açılan boşanma davasının yapılan yargılaması sonunda mahkememızce 13.5.1997 tan- hinde 1996'804 esas, 1997300 no. ile Gaziantep'ın Yazıcık Mahallesı, 32 hanede nüfu- sa kayıtlı Ali oglu 1961 doğumlu Erol Tılkioj^ıı ile kansı 1967 doğumlu Sefa Tilkioğ- lu'nun boşanmalanna karar venlmıştir. Kevfıyet davalı Sefa Tılkioğlu'na karar tebliğı yerine kaim olmak üzere duyrulur. Basın: 27220
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle