29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 TEMMUZ 1997 PAZAR 10 KULTUR Belçika Kraliyet Güzel Sanatlar Müzesi, 100. doğum yılında Paul Delvaux'yu anıyor Gizem ve siir dolu bîr evren GÖNÜL DÖNMEZ COLİN "Şunu unurmamalıyız ki bir tablo bir tablodur, demek ki başka bir gerçektir.'" Belçıka'nın en ünlü ressamlanndan Pa- ul Dehaux'nun bu sözler. Gerçekle düş ara- sında bir evren yaratmıştır Delvaux. İz- leyiciye arkasını dönmüş çocuklar. kıpır- damadan durur tren istasyonlannda. Düş- lerin gizemine dalmış süzgün gözlü ka- dınlar, Yunan tapınaklan. ltalyan saray- lan. egzotik bahçeler ve müthiş mekân- larda çıkar karşımıza. Iskeletler canlıla- ra özgü ışlere ginşir. Melon şapkalı adam- lar ve Jules \erne'nin Prof. Lidenbrocku'nu simgeleyen beyaz gömlekli bılim uzman- ları. çıplak kadınlar ve iskeletler arasın- da dalgin dalgın dolaşır. Sanatçının 100. doğumgününü kutla- mak amacıyla Brüksel'de düzenlenen bu görkemli sergi. dünya çapında genel \e özel koleksiyonlardan seçilen hemen hep- si büyük boyut çalışmaiardan oluşan aşa- ğı yukan 120 tablo ve 130 suluboya ve çiz- gı yapıt ıçenyor. Aralannda şimdiye dek hiç sergilenmemiş olanlar da var. Eski uygarlıklar. iskeletler. tren istas- yonları ve trenler, düşler ve bılim. yalnız- lık. banliyöler. kentler. kadınlar. lüks fa- hışeler ve kişisel karşılaşmalar gibı Del- vaux'nun çalışmalannda önemli rol oy- nay an ana konular çerçevesınde düzenle- nen bu sergi içın seçımde en önemli öl- çüt. v apıtlann nıteliğınin yanı sıra bu ana konulardan birine uygun olmasıydı. (Sa- lon duv arlannın da uygun renklere boyan- ması atmosfer yaratma çabalannın ürü- nü ise de biraz abartmaydı bizce.) Delvaux'nun özel evrenıne sizi sürük- leyen bu volculuk Claude Levi-Strauss'un şu sözleriyle başlıyor: " Başka türiüresimyapmak ya da baş- ka bir şeyin resmini yapmak. resim sana- tına bir \ ön verebUmenin iki olası yolu. tz- lenimcilerve kübtsder birinci yaidaşımı seç- tiler. Paul Delvaux ise -direşimle- ikincisi- ni. Eski ustalann geleneğini siirdürdii tab- lolannda. Onlar gibi tekniği üstün bir res- sanıdı. O\ sa bugün. tu\alde simgelenme- miş şe> kalnıamış gibi geien zamanımız- erçeküstücülüğün en ünlü temsilcilerinden Paul Delvaux, "gerçek dışı garip rüyalann ressamı" olarak tanınıyordu. Sanatçının 100. doğum gününü kutlamak amacıyla Brüksel'de düzenlenen bu görkemli sergi. dünya çapında genel ve özel koleksiyonlardan seçilen, hemen hepsi büyük boyut çalışmaiardan oluşan aşağı yukarı 120 tablo, 130 suluboya ve çizgi yapıt içeriyor. Aralannda şimdiye dek hiç sergilenmemiş olanlar da var. da. resmi yapılacak 'başka bir şey' kalma- dı mı? Delvaux. diinyayı yeni baştan dii- zenleyerekyeni bir gerçekyarattı.Zaman ve zemin arasında yepyeni ve daha önce akla gelmedik iüşkiler buldu." Delvaux'nun öznelere olan şiirsel yak- laşımının gerçeğın kişisel bir deneyimın- de odaklaştığını sövleyebilinz. Kadınla- rın genellikle çıplak görüntülendiği en anlamlı çalışmalarının ardında mıtoloji ve düş ımgeleri yatar. Görsel sanatta özel- likle şiirin gûcüne inanırdı Delvaux, böy- lece öznenin yeniden gündeme gelmesi- neöncülük etti. Birbirlerini pek sevmeseler de Delva- u.\ ıle onun kadar ünlü Magritte arasında benzer vanlar yok değildi. tkisi de post- modernizmin kullandığı mizansen ile il- giliydi. Eski veyenı ileköşekapmacaoy- namakikisinındeözellıklerindendi.Ov- sa aydın, düşünür Magritte"e karşın. saf bir düşcüydü Delvaux. Mantığı ile çalı- şan Magritte'ın yerine Delvaux şiirin aki- şına bırakmayı severdi kendini. Magritte geometrik soyutlamalardan başlamıştı. Delvaux dışavurumculuktan. Magritte'ın tersine. Delvaux kompozis- yonlannda nesneleri değil. birbiri ile her- hangi birbağlantısı olmayan öznelen bir araya getirdi. Böylece gizem ve şiirdolu mantıksız bırevTen yarattı. Bu mantıksız evrenın teatral yapısı, mizanseni. özel- likle dekora eski mimariden öğeler katıl- mış olması. sanatçının mimar geçmişini anımsatıyorbize. Buçalışmayöntemi ile Delvaux. bugün postmodernizmde görü- len eski çağlardan alıntı direkleri v e di- rek başlannı, parmaklıkları, balkonları v e av lulan bir araya getirme merakmın da öncüsü oldu. Daha da ileri giderek Del- vaux'nun başlattıgı değişik nesneleri bir araya getirme yönteminin bugün enstalas- yon dediğimiz sanatı ve çevreyi sanatla bütünleştirme çalışmalannı da esındirdı- ğinı sövleyebilinz. 1897'de doğmuştu Delvaux. Daha ilkokul sıralannda iskeletlere merak sal- dı. 10 yaşının en büyük olayı "Dünyamn Merkezine YoJculuk" kitabı yoluyla Jules Verne evreniyle tamşmasıydı. 1918-19 v ıllannda Brüksel Güzel Sanatlar Akade- mısi'ne yazıldı. Trenler ve tren istasyon- lanna olan tutkusu onu sık sık Lüksem- burg'deki tren istasyonuna çekiyordu. ts- tasyonu birçok kez görüntüledi. Yapıtla- rını ilk kez 1923 yılında. Magritte"ın de katıldığı 'Genç Ressam ve Heykeltıraş- lar' sergisinde sergiledi. Zamanla çıplak kadınları çalışmaya başladı v e artık çalış- malannın en çok yinelenen öğelerinden biri oldu. Özellikle Paris ve Amsterdam'da ger- çeküstücüsergilerekatıldı. Jules Veme'e olan tutkusunu anımsayarak bılim adamı Lidenbrock tipini kullanmaya başladı. Doğal Tarih Vİüzesı'ndekı ıskelet çalış- malan da yapıtlanna gırdi. 1948 yılında Venedik Bienali'nde sergilediği 'Pygma- lion'ahlaksızlıklasuçlandı. 1954yılında- ki Venedik Bienali'nekatılan ıskeletlerin insanların yerini aldığı din konulu yapıt- lar geleceğin papası 23. Jean tarafindan sansüre uğradı. 25 yıla yakın bir süredır âşık olduğu Tam ile 1953'teevlendi. Ostend Güzel Sanat- lar Müzesi 1962 yılında bir Paul Delva- ux retrospektifi hazırladı. "Görüşme*' (1939) adlı yapıt skandal yarattı. Daha sonraki yıllarda yapıtları dünyanın bü- yük kentlerinde sergilendı. 1994 vılımn 20 Temmuzu'nda 96 \ aşında ufak Furnes kasabasında yaşamım noktaladı ve kasaba mezarlığına gömüldü. The Royal Opera House iki yıllık restorasyona başlarken La Scala Operası yenilenme çabasında Avrupa operaları yeni görüntü peşinde!Kültür Servisi- 'Elitist' ima- İını değiştirerek "halkın opera- sf na dönüşmeyi amaçlayan The Royal Opera House. iki yıl sür- mesi beklenen restorasyon çalış- malan nedeniyle kapandı. Tek- nik açıdan yetersiz olan ve ye- niden yapılanması planlanan La Scala Operası da yeni sezon et- kinliklerini Milano'nun kuze- yinde bulunan La Bicocca'ya taşımavı tasarlıyor. The Royal Opera House" un yöneticisi LordChadlington, ln- giltere'nin bu ünlü operasının 'eKtist' imajını değiştirmeye yö- nelik ginşimlerini anlattı. Chad- lıngton. bu operadaki opera ve bale gösterilerini büyük mey- danlara yerleştirilecek dev ekran- lar. sinema ve televizyon aracı- lığı ıle daha geniş kitlelere ulaş- tırmayı hedefliyor. Chadlington'un belirttiğine göre. restorasyon nedeniyle ka- panan The Royal Opera House yeniden operaseverlerle buluş- tuğunda on binlerce insan bu ünlü sanat merkezinde gerçek- leşen tüm yapımlan canlı olarak ızleyebilecek. Chadlington'un verdiğı bilgılere göre bu planla- nn gerçekleşebilmesi için ge- rekli olan maddi destek ile ilgi- li ilk temaslar olumlu. Chad- lington görüntü ve ses kalitesi- nin televızyona oranla daha yük- sek olması nedeniyle sinema gösterimlerine çok önem veriyor. Chadlıngton aynca sürekli ar- tan özel televizyon kanallan ve uydu yayınlanndan da yararlan- mayı ıstiyor. Chadlington. The Royal Opera House ile ilgili planlannı şö> le açıklıyor: "The Royal Opera House'un 'elitist' imajını değiştirmeli ve onu 'hal- kın operasf na dönüştürmeli- yiz". İki yıl sürmesi beklenen res- torasyon çalışmalan nedeniyle kapanan Co\ r entGarden"dakiT- he RoyalOpera House'da 11 tem- muzd'a The Rov^l Ballet (Krali- yet Balesi) fînal gösterisini sun- du. Irek Mukhamedov. Darce>r Bussell. S) Ivie GuiDem gibi ba- le sanatınm önemli isimleri. Twyla Tharp"ın 'Push Comes ToShoMe". \ViDiamFors\1he'nin 'Steptext',PvotrGusev"in 'The Talisman pas de deux' ve Geor- ge Balanchine'nin 'Symphony in C* adlı yapıtlardan oluşan kar- ma bir programda yer aldı. 14 temmuzda ise Placido Domingo. Bryn Terfel. Syhie Guillem ve Darcev Bussell'in sahne aldığı The Royal Ballet ve The Royal Opera işbirliği ile görkemli bir veda galası gerçekleşti. The Royal Ballet. South Bank'teki Royal Festival Hall'a ve Hammersmith'e giderken. The Royal Opera. Barbican Shaftsbury Tiyatrosu, The Ro- yal Albert Hall. The Royal Fes- tival Hall ve Edinburgh Festi- vali'ndeyeralacak. Vferdi etkinlikleri Opera dünyasının iki büyük merkezi Royal Opera House \ e La Scala OperasL ünlü ttalyan besteci Giuseppe Verdi'yı an- mak için uluslararası etkınlıkler düzenledı. Royal Opera House sezonu Yerdi'nin '*!\lacbeth"'ve "Simon Boccanegra"adlı ope- ralan ile kapatıyor. Royal Opera House"da Yerdi Festivali kapsamı içinde, She- akspeare'in ünlü trajedisı "Mac- beth"ı sahnelendi. Bu operanın özelligı N'erdi'nin olgun dönemi- ne rastlayan 1865 versiyonu ye- rine. 1847 yılında yazdığı oriji- nal versiyonunun sahnelenme- si. Macbeth rolünü Anthom" Mk- haels-Moore üstlenirken. Lady Macbeth" i Giorgina Lukacs can- landırdı. Macbeth daha öncekı yıllarda Phvllida Lloyd yöneti- minde ekonomik olanaksızlıklar nedeniyle bir konser olarak su- nulmuştu. Aynı şekilde \erdi"nin 1857 vılında vazdıâı "Simon Bocca- 1 ngiltere'nin ünlü operası The Roval Opera House. iki yıl sürmesi beklenen restorasyon çalışmalan nedeniyle görkemli bir veda galasıyla kapandı. Operanın vrinericisi Lord Chadlington. The Ro>al Opera House'un 'elitist' imajını değiştirip. 'halkın operasf na dönüştürmeyi amaçladıklannı beürtiyor. La Scala Operasf nın Genel Müdiirii Cark> Fontana da en büyük sorunun tarihi binanın restoras>onu olduğunu vurguluyor. negra"nun orijinal versiyonu ile Royal Opera House'da geçen günlerde sahnelendi. Amelia'yı Kallen Esperiancanlandmrken onun âşığı Gabriele Adorno ro- lünü Placido Domingo üstlendi. \'erdi"nin bu eseri daha önce Ve- nedik'te sahnelenmişti. Ancak Ian Jugde tarafindan sahneye konulan "Simon Boccanegra"nın prömiyeri müzik çevrelerince bu ilk y apımdan daha az tatmin edicı bulundu. ^La Scala 2001 Projesi' La Scala Operası'nın ise \'er- di'yi anmaya yönelik projeleri daha uzun bir vadeye yayılmış. Şu günlerde La Scala Opera- sı "nın en önemli gündem konu- su -La Scala 2001 Projesi'. Bu projenin amacı 27 Ocak 1901 yı- lında ölen bu büyük ustayı ope- ralan ile anmak. Ancak La Sca- la yetkilileri bu projeyi gerçek- leştirebilmek için hazırlıklara şimdiden başladılar. La Scala Operası Genel Mü- dürü Carlo Fontana'ya göre en büyük sorunlan yangın. deprem ve bombalamalar sonucu zarar gören butanhi binanın restoras- yonu. Bu nedenle La Scala Ope- rası'nın üst düzey yetkilileri ye- ni sezon etkinliklerini Mila- no'nun kuzeyinde bulunan La Bicocca'ya taşımavı planlıyor. Bunun dışında La Scala'nın müzik direktörü Rkcardo Mu- ti. İtalya'nın simgesi halinege- len bu opera bınasının teknik açıdan yetersiz olduğundan ya- kınıyor. Muti'ye göre günümüz standartlanna göre çok dar olan sahne ve sahnealtı. gereksinıme yanıt veremıyor. Fakat La Scala'nın yeniden yapılanması için gerekli gördü- ğü maddi destek ile Italya Kül- tür Bakanlığf nın bu proje için ayırabileceği miktar örtüşmü- yor. Devlet, yıllık bütçesınden La Scala'nın restorasyonu içın an- cak 82 milyon dolarayırabilece- ğini söylüyor. Ancak La Scala 2001 Projesi ninzamanındaye- tiştirilebilmesi için bürokratik engellerin aşılması gerekiyor. Bu nedenle La Scala Operası'nın yöneticilerinin şu günlerde pro- jeyi yetiştirebilmek için tartıştık- lan konu ise kısmi özelleştirme. İtalya'nın önde gelen Pirelli. Fondazıone Cariplo Bank. Eni gibi firmalan "La Scala 2001 Projesi" için maddi destek vereceklerinı belirtıvorlar. Film müzikleri ve Riccardo Muti Kültür Servisi - La Scala'nın konser salonu olarak kullandığı Milano'daki Abaneüa SinemasL geçen günlerde önemli bir müzik olayına sahne oldu. "DokeVta"<Tatlı Hayat). "Roccoe i suoifrateUi**(Rocco ve Kardesleri),-İl Gattopardo" (Leopar), "ll Padrino 1-2" (Baba 1- 2),"8 e 1/2" (Sekizbuçuk) gibi filmlerin müziklerinden derlenen eserler, orkestra şefi Riccardo Muti yönetiminde sunuldu. Büyük begeni toplayan konsenn canlı performansı yılbaşında CD olarak piyasaya sürülecek. Riccardo Muti'nin yönettiği "FOarmonica a Rota" ismiyle piyasaya çıkan Nino Rota'nın film müzikleri ise sadece Italya'da 50 bin adet satıldı. Kendisi için albümün satış başansmın çok da önemli olmadığını belirten Muti şöyle söylüyor:"Rota'yı 14 yaşındayken Bari Konservatuvarf nda tanıdım. O sıralarda Nota. konservatuvann gend nıüdürüydü. Beni Mncenzo Yitale gibi büyük müzik hocalannm bulunduğu Napoii'deki konservatuvara gönderdi. Onun bu yardımlannı unutmadım." Ancak pek çok teklifi geri çeviren Muti'ye göre Rota ile birlikte çalışmasınm tek nedeni bu değil. Muti geçen günlerde İtalya'da yayımlanaD Panorama adlı dergideki bir söyleşisinde şöyie söylüyor: "Rota bence çok büyük bir kompozhör. Vıncenzo VTtaIe*ye de söv lediğim gibi, ender rastlanan bir melodik >aratıcılığa sahip. Müzik eleştirmenkri onun değerini bilmedüer. Ama bence onun miiziğjnde insanın ruhuna dokunan derin bir hüzün \ ar."1 Salinas, Steinbeck'ibağısladı John Steinbeck ENGrS AŞK1N TORONTO - Kanada kültür ve sanat te- levızyonu TV Ontario. ABD'li romancı John Steinbeckile ilgili birprogramında. ünlü ya- zann romanlanna konu olan doğum y eri Sa- linas'ta nefret yenne. saygıyla anılmaya baş- landıgını açıkladı. KalıforniyaeyaletinınSteinbeck'inyapıt- lanyla üne kavuşan Salinas kentinde, 'Ulu- sal Steinbeck Merkezi' adıyla dev bir kültür ve sanat kurumu yapıldığını belirten TV programı. yapının 1998 yazında açılacağını vurguladı. 58 yıl önce yazdığı yapıtlannda. küçük insanlann yaşadığı sömürü ve acıma- sızlığı. etkin bir gerçekcilikle anlatmış olan büyük romancı. Saünaslılan öfkeye boğmuş. özellikle. çiftlik ağalannın. fabrikatörlerin ve işadamlannın kışkırtmasıyla. nefret simge- sine dönüştürülmüşrü. J\ Ontario'daki program. 110 bin kişi- lik küçük kentteki 'Ana Cadde"de. 58 yıl önceki Steinbeck'i protesto mitınginde. ya- zann büyük yapıtı "Gazap Üzümleri"nin yakılışını belirleyen kısabirbelgesel sundu. Kazandığı sayısızödüllerarasında Nobel ve Pulitzer ödülleri de bulunan Steinbeck. açı- lacak olan sanat merkezinde tüm yanlanyla sergilenecek. Steinbeck'in 30 bine yakın mektup. müsvette. fotoğraf ve kişisel eşya- larını ıçeren özel birbölümde, edebiyat tut- kunları içın özel semınerler açılacağı belir- tiliyor. "Gazap Üzümleri" adlı ev rensel y a- pıtın kahramanlarından Tom Joad'ın, "Fa- reler ve Insanlar'* adlı romanının karakter- lerinden Lennie'nin mumyalarla canlandın- lacağımerkezdeJohn Steinbeck'in 155 dün- ya diline çevrilmiş tüm yapıtlarının çeviri- lerini de sergilenecek. 'L lusal Steinbeck Merkezi'nin yöneticisi olan bay an Patricia Leach,**Kentticaretoda- sının, yazarı bir kâr amacı olarak kullanma- sına karşı çıkılacağını \e sanat merkezinin, bir müzenin tüm saygınbğını taşıyacağuu" be- lirtiyor. Yaşamının son yıllannda. Vietnam Savaşı'na gösterilen ulusal tepkiye karşı çı- kan yazar. onu sevenlen büvük düş kınklığına uğratmıstı. KÖŞEBENT ENİS BATUR Bir Basın Eleştirisi Bir televizyon kanalının; günlük birgazetenin; haf- talık ya da aylık bir derginin yandaş olmasında, bel- li birsiyasal görüşün sözcülüğünü üstlenmesinde yadırgatıcı bir yan yok. Gönül bunun açık seçik di- le getirilmesini istiyor şüphesiz: Günlük sosyalist gazete ya da haftalık muhafazakâr dergi diye. Bir vakitler, siyasal partilerin apaçık yayın organları vardı örneğin. Bildirilmişse, bilıyorsak, bu yandaş- lık bizi tedirgin etmeyecektir. Gelgelelim, bir ülkenin bütün televizyon kanal- ları, gazeteleri, yayın kuruluşları yanlıysa, o ülke- nin yurttaşlan iletişim bağlamında yaralanacak de- mektir. Türkiye'de basın-yayın organlarının duru- mu nicedir böyle: Bağımsız, yansız bir kuruluş kal- madı artık. Kimi devletin sözcülüğünü yapıyor. ki- mi hükümetin ya da muhalefetin. Kimi de oynak iktidardenklemleri kuruyor: Birini seçtirten de on- lar, ipini çekenler de. Gazetelerin, televizyon kanallarının siyasetsız olmaları gerekir diyecek değilım; siyasetlerini, bel- li programlarla ya da "fcöşe"lerle yurttaşlara ilet- me yolunu elbette deneyebilirler. Ama yansız ol- maları gereken bir ana bölgeleri vardır: "Haber"ve- rirken, haberin kendini taraf olmadan, nesnel öl- çülerle sunmalıdırlar: Işte buradaTürk basını epey- dir sakıncalı bir yol tutturmuş durumda. iletişimin sağlıksız bir biçimde gerçekleşmesine yol açan bir tutum sergiliyor basın kuruluşlarının hemen hep- si. Haklı olarak haber alma özgürlüğünün demok- ratik düzenlerdekı vazgeçilmezliği üzerinde du- ranların, yurtaşın böylece haber alma özgürlüğü- nü olanaksızlaştırdıklarını görmezlikten gelişleri- ne tanık olmuyor muyuz? Bu sapmanın kaynağında duranın, ben kendi pa- yıma, haber vermenin yerini kendi haberini yarat- ma telaşının alması olduğunu düşünüyorum. Her- kes yaratıcı olmak istiyor anlaşılan. Oysa, haber vermek topu topu bırterbiyevedüzen işi: Fiili, öz- neyi, yüklemi doğru ve tartımlı biçimde kullanmak- la sınıriı bir işlem bu. Haber programlarını izlerken, gazetelerin ve der- gilerin haber sayfalarına bakarken yurttaşın başı dönüyor: Tek bir haber, üstelik yalınkat bir olayı ko- nu edinen tek bir haber, hiçbir yerde düzgün ve dolaşıksız biçimde karşısına çıkmıyor, kılıktan kı- lığa bürünüyor ve medyayı bir kıyafet balosuna dö- nüştürmeye yetiyor. Giderek, muhabirler yıldızlaşıyor ya da yıldızlaş- tırılıyor; haber programı sunucuları show-biz star- ları gibi giyiniyor ve davranıyor; haberı yaratmak için onu kışkırtmaya kalkışmak "iyi gazetealık" sayılıroluyor; herkes köpeği ısıran insan aramaya koyuluyor. Dünyada hâlâ böyle ya, Türkiye'de de bir zaman- laröyleydi: Basın-yayın organlannın mutfağındaano- n/m,pek az görünen muhabirler çalışır, doğru dü- rüst bir haberin kotarılması için onlar ter dökerdi. Bugün görünmeyen kimse kalmadı gazetelerde, her çalışanın bir fotoğraflı köşesi var, o da daha iyi : görünmek için "atraksiyon" arayışı içinde. . ' Türkiye'de basın, şü'cok yakın geçmişte üstlen- i diği "misyon"dan utkuyla çıktığı için sarhoş bir görünüm içinde. Bu ülkede gerilimin bir bölüğü si- yaset adamlannda ve örgütlerde kaynağını bulmuş- sa, bir bölüğü de ekrandan ve sayfaladan hız al- mıştı, bunu unutmayalım. iki taraf da iktidarı kö- tüye kullanarak tırmanışı hazırlamıştı. Türkiye'de siyasal sınıflann pansuman yapma vak- ti geldi çattı. Basın da bir özeleştiriden kendini ge- çirebilse, iyi olurdu. Türk basınının en büyük sorunu, ciddiyetten ödünün kopmasıdır. Ratinge, promosyona, maga- zine, provokatif haberciliğe yaslanmadan ne tele- vizyon kanalı yapılabileceğine ne de gazete çıka- rabileceğine inanıyorlar. Ülkenin haline bakınca: Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan çıkıyor, bundan anlayamıyo- ruz. Hâmiş: Öylesine kibardı ki, hertelefon konuş- ması öncesi dişlerini fırçalardı. Tıyatrocu Yusuf Bver öldiî • Kültür Servisi-Tiyatro sanatçısı Yusuf Elver önceki gün saat 10.00'da teda\ı görmekte olduğu Istanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi'nde öldü. 1939'da İstanbulda doğan Elver, ilk kez 1967'de Fatih Halkevi'nde Kiralık Konak' oyunla sahneye çıktı. Sanatçı çalışmalannı Istanbul Şehir Tiyatrolan. Dostlar Tiyatrosu. Nisa Serezli-Tolga Aşkıner Tiyatrosu. Ortaoyuncular ve Levent Kırca Tiyatrosu'nda sürdürdü. 1970'ten 1989'a dek çalıştığı Dostlar Tıyatrosu'nda Nekrasof, Bitmeyen Kavga, Gün Dönerken. Galileo Galilei, Yalınayak Sokrates. Bay Puntila ile L'şağı Matti. Czbik Baba, Asiye Nasıl Kurtulur, Analık Davası, Ezenler Ezilenler Başkaldıranlar gibi oyunlarda rol aldı. 1989'da Levent ICırca Tiyatrosu'na katılan Elver, Seferi Ramazan Bey'in Nafile Dünyası, Gereği Düşünüldü. Hangi Yüzle. Toros Canavan gibi oyunlarda da oynadı. Aynı zamanda müzisyen ve desinatör olan sanatçı. Levent Kırca ekibiyle birlikte 1989'dan bu yana Olacak O Kadaf Televizyonu isimli programda yer ahyordu. Sanatçı dün düzenlenen cenaze töreninin ardından toprağa verildi. Şilili şarkıcı Rosita Serrano Öldü • STOCKHOLM - II. Dünya Savaşı yıllannda sesiyle ve gitanyla büyük ün yapmış olan Şilili şarkıcı Rosita Serrano 82 yaşında Şili'de öldü. Nazi Almanyası'nda ünlenen. daha sonra yıllarca İsveç'te yaşayıp Isveçlilerin gözdesi haline gelen Serrano, aralannda Türkiye'nin de olduğu çeşitli Avrupa ve Ortadoğu ülkelerine turneler yapmiştı. Daha sonra Nazi yanlısı olmakla suçlanan şarkıcı. Isveç Krali Gustav V'in imzasını taşıyan gitannın çalınması üzerine ruhsal bunalım geçirerek sahne yaşamını bırakmıştı. Sanatçı 1960'ta İsveç'te bir kez daha sahneye çıktıktan sonra memleketine dönerek yalnız yaşamaya başlamıştı. BUGÜIN • TARİHİ DARPHANE'de saat 14 00 te Espri Standartlan Enstitüsü Kurumu'nun hazırladığı "Bizi Bağlamaz" isimli oyun, saat 17.00'de Talip Kargı Türk Tasavvuf Musikisi Topluluğu'nun konseri yer alıyor. • BOĞAZİÇI ÜNİVERSİTESİ MURAT DİKMENSALONL nda saat 19.00'da "Yerçekimli Aşklar" isimli film izlenebilir. • BEYOCLU EMEKSİNEMASI'nda 12.00' 15.00,18.30 21.15 saatlerinde "Skandalın lsmi" adlı film yer alıyor. • RUMELİHİSARI KONSERLERİ kapsamında saat 21.00'de Cem Yılmaz gösterisi izlenebilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle