Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
17 TEMMUZ 1997 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
• • • I
KULTUR 11
KİTAP TIRTILI SELİM tLERl
Hikâyeler arasında...Belki de 'büyûkyici' hikâyeler arasın-
da demeliyim.
Bir süredir o eşsiz hikâyelerle baş ba-
şa yaşıyorum. Türk hikâyeciliğinden yüz
bır ömek, yüz bir hikâye - yüz bir hikâ-
yeci. Bir antoloji hazırlamaya çalışıyo-
rum.
Daha Samipaşazade Sezai'yle birlikte
Türk hikâyesi yepyeni bir kimlikle beliri-
yor. Türk romanının başlangıç sarsmtıla-
nnı öyküde pek hissetmiyoruz.
Sezai durmuş oturmuş bır hikâyeci
kımliğiyle karşımıza çıkıyor. Onun "Pan-
domima" öyküsü bugün de aynı heyecan-
la okunabilecek nitelikte.
Hemen ardında Nabizade Nâzun hikâ-
yemıze başka bir çızgı getirmek istemiş.
Geçen yüzyılın sonunda bu yazanmız ya-
zınsal gerçekliği alabildiğine süssüz bir
anlatımla kotarmayı denemıştir.
Derken benim asıl hikâyecım çıkageli-
yor: Halid Ziya UşakhgU. Romanı ölçü-
sünde görkemli öyküler. însan hangi bi-
rine kapılıp gideceğini kestiremiyor. Kü-
çük insanlann. gözden ırak kalmış yaşam-
lann. kalp sancılannın hikâyecisı dıyebi-
liriz Halid Ziya'ya.
"Bir Yazın Tarihi"ni elbette almak is-
terdim antoloji>"e. Ne var ki "Bir Yazm Ta-
rihi" hayli uzun bir öykü, gerçek bir 'nu-
veT. Yine okudum ve bu eserden ne mül-
fıiş bir film çıkar diye yerindim. Gitgide
ölen sinemamız böylesi zengın kaynak-
lardan oldum bittim habersız kaldı.
Ahmet Hikmet Müftüoğlu'nu hiç oku-
dunuz mu? Unutulmuş bir ad. Bununla
birlikte 'duru' Türkçenin ilk savunucula-
nndan. Gerçi kimi öykülerinde dil ağda-
lı, ama öyle öyküleri var ki bugünün Türk-
çesini yüz yıl öncesinden saptamış.
Ahmet Hikmet'ten "tlk Görûcü"yü
seçtim.
Okuru çok şaşırtan öykücülerden biri
de Memduh Şevket EsandaL Edebiyat-ı
Cedide kuşağıyla handiyse yan yana yaz-
mış bir yazanmız ne kadar değişik bir hi-
kâye dünyası kurmayı gereksınmış. Halid
Ziya'nın. Mefamed RauFun gerçekçilik
ortasında romantizm aranışlan onda ro-
mantizmi ille gerçeklikte bulma yetisine
dönüşmüş.
Esandal, HaKde EtHb'den bir yaş, Ya-
kup Kadri'den altı yaş büyük: 1883 do-
ğumlu. Gelgelelım çok modern bır yazar.
Gizli hikâyeciler
1
Törk hikâyesinin şerüvenmde gizli hi-
RâŞeciTererâstlanıyor. Örnekse, Nâzım
Hikmet Bu kez ayırt ettım kı nice nice öy-
küsü var Nâzım Hikmet'in.
Necip Fanl da gizli bır hikâyeci. Meta-
fiziğe açılan hikâyelerinde bazen derin
bir keder ışıyor. "Paradi" adlı öyküsü
unutulacak gibi değil.
Cahit Srtkı'yı, Orhan VeB'yı de unut-
mamak gerekir. llki, öykülerini Cumhu-
riyet gazetesi için yazmış çokluk. Orhan
Velı çok az öykü yazmış, ama her birin-
den iz kalmış geriye.
Bır başka gizli hikâyeci de Güzide Sab-
ri. Ölmüş Bir Kadının Evrak-ı Metruke-
si'yle kim bilir kaç kuşağı etkilemış bu aşk
romancımız Gecenin Esran'nda öyküle-
rini, anı çiziktirmelerini derlemiş. Şöyle
başhyor:
"Muhterem okuyucular. size son ola-
rak yazdığım bu eser, senelerce mensi kal-
mış olmasına rağmen hcpsi de bir bir ha-
kikatten ahnmış hikâveterden. nesirlerden
1) Sait Faik Abasıyanık 2) Halid Ziya Uşaktagii 3) Memduh Şevket Esendal 4) Nâzım Hikmet 5) Sabahattin An" 6) Nahid Sım Örik
SL'amipaşazade Sezai'yle başlayan "Küçük Şeyler"i anlatma isteği Türk hikâyesinin en belirgin
özelliği olmuş. Küçük, kınk şeyler...Yüz yıl öncesinin öykülerinde bile 'bugün'e yenik
düşmeyen, bugüne açılan tazelikler duyumsanıyor. Kendini eskitmemiş Türk hikâyesi. Zamana
karşı yanşmak yerine, 'kalıcf nın ardına takılmış. Şiirle akrabalık kurmuş. Sanınm Türk
hikâyesinin en çarpıcı yanı bu akrabalık. Kenan Hulusi'den Tomris Uyar'a bir şiir fırtınası esiyor.
Şiir disiplini öykümüzü de belirlemiş.
ibarettir. Arükromancılıkhayanma veda
ettiğim şu sırada. bunlan bir ara\a topla-
yıp küçük bir eser vücude getirmekle ken-
dimi sizlere bir kere daha hatıriatmak is-
tedim."
Adeta çocuksu bir duyarlıkla örülü de-
yişinden sonra Güzide Sabri. yürek yakı-
cı ıçtenliğini sürdürüyor:
"Muhayyilem söndü: artık hayalleriın
benden a>nldılar."
Güzide Sabn'nin Heybeüada Mezarli-
ğı'nı anlatan öyküsünü seçtim. Orada yi-
ne hayaller içinde ölüm ve aynlık acısını
dile getiriyor.
Antolojıye çalışırken hikâyecilerimizin
doğum-öîüm tarihleriyle büsbütün yakın-
dan ılgilenmek gereği doğdu. Halikamas
Bahkçısı'nın Refik Halid'den ya da Reşat
Nuri'den yaşlı oluşu, Esendal olgusunda-
ki gıbi şaşırttı benı. Sanki daha 'genç' öy-
küler yazmıştır Halikamas Balıkçısı.
Öyküyle şiir kanşımı metinler: Doğa,
me\ sım. Akdeniz ve müthiş yaşama tut-
kusu Halikamas Balıkçısı'nı edebiyatı-
mızda çok başka bir yere alıp götürmüş.
Kendisı\le başlayan ve büyük olasılıkla
yazannm ölümüyle noktalanan bır anıt
övkü-şiırbu...
* RefikHalid'inMemleketHikâveleriki-
tabı edebiyat tarihimızde daha sık anılır.
Gurbet Hikâyeleri biraz ikinci plana itil-
mış. Yun \ e Türkçe özlemiyle kotanlmış
Gurbet Hikâyeleri bu yeniden okuyuşum-
da daha ağırhklı geldi bana.
Seçtığim öyküsünde, uzakta, gurbette
lstanbul'u hayal ediyor Refik Halid. Ina-
nılmaz güzellikte bır öykü. lstanbul renk
oluyor, ışık, su, koku ve Boğaziçi olup çı-
kıyor. Bir kent gibi değil de, bır yaşamın
ta kendısı olup çıkıyor...
Hikâyede durgunluk
Biraradönem \ar, tam yüzyılımızın ilk
çeyreğinde. Türk hikâyesi sankı durgun-
laşıyor. Daha yoğun biçimde roman yazı-
lıyor. hikâye handiyse romanın cılız kar-
deşi niyetine algılanıyor.
Işte o ara dönemde çok önemlı hıkâye
ustalan üzennde •eleştireT yaklaşımla du-
rulmamış. Nahid Sırn'nın göz kamaştın-
cı öykülerini ömek verebilirim. F. Cela-
lettin'ı hatırlatayım. Bir de Sadri Ertem.
Nahid Sım en sıradan 'magazin' öykü-
lerinde bile o uzak, donuk istihzasını ko-
ruyor. Bu soy öykülerin gelgeçliğini hem
tattınyor, hem de için için, bu soy öykü-
lerin yalanlannı, yapaylıklannı hatırlatı-
yor okura.
F.Celalettin 'dünkü dünya'nın hikâye-
cisi. Türk hikâyesinde 'nostalji' onunla
ve birden bire başlamış. Gelenek-göre-
nek tarihçesinı çıkanr gibi davranıyor. a-
ma aslında dünkü hayata derin özlemle
bakıyor.
Sadri Ertem'e gelince. sosyal endişeler
ilk kez Ertem'in öykülenyle sıyasal açı-
lım kazanıyor. Yeryer savruk anlatımına.
gezilerinden yola çtkarak yazdığı "egzo-
tik' öykülerine karşın önemli bir hikâye-
cimizmiş Sadri Ertem. Ne var ki o da unu-
tulanlar arasında bugün.
Unutulanlar: O kadar çoklar kı! Dö-
küm çıkardıkça içi sızlıyor ınsanın.
Bekir Srtkı Kunt unutulmuş. Oysa Ne-
catigiL, Bekir Sıtkı'nın hikâye yelpazesini
şöyle saptıyor:
"Gözleme ve gerçege bağh hikâyelerin-
de köv ve kasaba kişüerini, İstanbul'un
kendi halindesıradan insanlannı. mahke-
meler, de\let daireleri gibi çok i\i bildiği
çevreleıi buralardaki günlük \aşa\ışlan
tabii ve yerli ölçüler içinde > aşattı. \aşabr-
ken de sanat iddialanndan uzak, özentisiz
bir dil kullandı."
Yanı sıra, coşumlara açık öyküleri de
var Bekir Sıtkı'nın. "Aşk" bunlardan bi-
ri. Çok güzel bir öykü.
Zaten çok güzel öykülerle bezeniyor
bu edebi verim ülkemizde. Şiirle yanşa-
cak nitelikte.
Sırada devler var
Derken bakıyorsunuz. 'dev" hikâyeciler
dönemi başhyor. Türk hikâyesinin belkı
de en büyük ıki yol açısı: Sait Faik ve Sa-
bahattin Ali.
Sait Faik'in edebiyat sanatında başlı
başına bir 'döncmeç' olduğunu nasıl göz-
den uzak tutabiliriz; bir hummay ı andıran
son öykülennı, o "zehir yeşili" öykülen-
nı daha nice kuşak haz ve acı duyarak
okuyacak.
Sabahattin Ali Türk hikâyesine -deyiş
yerindeyse- bir Dostoyevski havası taşı-
mıştır. Bazı öykülenni boğularak okursu-
nuz. Bazı öykülerinde gözünüzden tek
damla yaş akmaz da. hıçkıra hıçkıra ağ-
lamışçasına yorgun düşersiniz.
Türk hikâyesine 'kuş bakışı' bakmayı
da denedim:
Samipaşazade Sezai'yle başlayan "Kü-
çük Şeyler"i anlatma istegi Türk hikâye-
sinin en belirgin özelliği olmuş. Küçük,
kınk şeyler...
Yüz yıl öncesinin öykülenndebile 'bu-
gün'e yenik düşmeyen. bugüne açılan ta-
zelikler duyumsanıyor. Kendini eskitme-
miş Türk hikâyesi. Zamana karşı yarış-
mak yerine. 'kaba'nın ardına takılmış.
Şiirle akrabalık kurmuş. Sanınm Türk
hikâyesinin en çarpıcı yanı bu akrabalık.
Kenan Hulusi'den Tomris lyar'a bir şiir
firtınası esiyor. Şiir disiplini öykümüzü de
belirlemiş.
Ömer Seyfettin
1
ın 'komı' tutkusu. za-
manla ikinci planda kalmış. Konusuz öy-
küler yazılmış. Hele 'olay' büsbütün hi-
kâyenin dışına itilmış, doğrudan doğruya
'yaşam' yansıtılmak istenmiş. yansıtılmış.
Bir ülkenin 'yüzala' olabilecek bu mi-
ras. bizde sönen yıldızlann hüznüyle do-
nanıyor. Dilerim genç kuşaklar Türk hı-
kâyesini tadabilsinler...
Cazı gençlere taşıyan B-Sharp Dörtlüsü, kendi müziğini yaratmayı amaçlıyor
Herkes cazdan zevk alahflmeliGÜL ERÇETİN
lstanbul geçen hafta caz fes-
tivali kapsamında üniversite
ağırhklı tur programlan ile ca-
zı gençlere taşıyan B- Sharp
Dörtlüsü'nü ağırladı. Herb
Graham. Randall W ıüis. Rod-
ne\r
Lee ve Osama Afrfî'den
oluşan grubun hiphop, reggae
ve bebop gruplan ile birlikte ça-
lışmalan müzıklerini zenginleş-
tiriyor. Roxy'de bir konser \ eren
grubun lideri Herb Graham ile
görüştük:
-B-Sharp Dortlüsü'nün ama-
cınedir?
Graham-Öncelikle kendi bi-
reysel sesimizi ve müziğimizı
yaratmak istıyoruz. Güncel tını-
lan da ekleyerek orijinal birmü-
zik asıl amacımız. Hiphop. rock
gibi unsurlan da katarak kendi
B-Sharp Dörtlüsü'ne özgü bir
müzik yaratıyoruz.
- Gençlerle iletişiminiz nasıl?
- Çahşmalanmızın en olum-
lu yaru çok değişik izleyicı kit-
lelerine ulaşmış olmamız. 15
yaşında ya da daha ufak izleyi-
cilerimiz bile var. Cazı resmi
toplantılar ya da kokteyllerde
çalınan ağır bir müzik olarak ta-
nıdıklan için bizim güçlü ve
enerjik müziğimizle yeniden
keşfediyorlar cazı. Bu nedenle
üniversitelerde ve gençlerin uğ-
radığı çok değişik mekânlarda
sergileyebilıyoruz müziğimizi.
- Cazın içinde çıkan hiphop
gibi türieri ya da değişik caz yo-
V^ok değişik izleyici
kitlesine ulaşan
B-Sharp Dortlüsü'nün
lideri Herb Graham, cazın
geleceğinin müzisyenlerin
müzikal ve düşünsel
bağlamda insanlara ne
kadar ulaşacağı ile
bağlantıh olduğunu
vurguluyor: "İnsanlarcazı
elitist bir seviyeye taşıyıp
belli standartlann dışındakı
müzikleri küçümseme
eğilimindeler. Cazı
insanlar için ulaşılmaz
kılarsak müzik gelişemez.
Bence her tür müziği, her
seviyedeki insan
anlayabilmeli. Caz
sanatçılannın asıl amacı
sınırlan gevşek tutarak
herkesin cazdan zevk
alabilmesini sağlamak
olmalı'" diyor.
nımlannı nasıl değerlendiriyor-
sunuz?
- Bir sanatçı olarak, samimi
çalındığı ve paylaşıldığı sürece
müziğin etiketleriyle ilgilenmi-
yorum. İnsanlar cazı elitist bir
seviyeye taşıyıp belli standart-
lann dışındaki müzikleri kü-
çümseme eğilimindeler. Cazı
insanlar için ulaşılmaz kılarsak
müzik gelişemez. Bence her tür
müziği her seviyedeki insan an-
layabilmeli. Caz sanatçılannın
asıl amacı sınırlan ge\ şek tuta-
rak herkesin cazdan zevk ala-
bilmesini sağlamak olmalı.
- Sonuç olarak caz, acid caz,
hiphop gibi türler sayesinde eli-
tist bir müzik olmaktan mı kur-
tuidu?
- Eğer gelişmek istiyorsa el-
bette izleyici kitlesıni geliştir-
mesi gerekiyordu. Cazın tarihi-
ne baktığımızda 1940'ların,
5O'lerin popüler müziğiydi caz.
tnsanlar bu müzikle dans edip
coşuyordu. Bu enerji hâlâ mü-
ziğin içinde. Sadece açığa çıka-
nlması gerekiyordu.
- Dörtlü olarak çalmanın
avantaj vedezavantajlan neler?
- Birbinnizı tamdığınız için
elbette sahnede daha rahat his-
sediyorsunuz kendinizi. Bir de
tamdığınız insanlarla yeni bir
şeyler denemek sahnede doğaç-
lama parçalara yer vermek çok
daha kolay oluyor. Sonuçta ken-
dinizi çok rahat hissediyorsu-
nuz. Ancak bazen kendinizi çok
rahat hıssetme riskiniz de var.
Grubun kurucusu ve sözcüsü
olarak öteki sanatçıların kendi-
lerini çok rahat hissetmemeleri-
ni, herkesin işi kendi bireysel
işi olarak benimsemesini sağla-
mak da bana düşüyor. Bir de
dörtlü olmamıza karşın prog-
ramlanmız da üçlü. ikilı hatta
sololara da geniş yer venyonız.
Böylelikle kendimizi sınırlama-
mış oluyoruz.
- Cazın geleceği üzerine neler
düşünüyorsunuz?
- Cazın geleceği biz müzis-
yenlerin müzikal ve düşünsel
bağlamda insanlara ne kadar
ulaşacağımızla bağlantıh. Sa-
natçılann ve izleyicilerin eğitil-
mesi gerekiyor ve izleyicileri de
biz sanatçılar eğiteceğiz. Bunu
sadece müziğimizle yapamayız.
Aynı zamanda sahnenin dışına
da çıkarak bizden öğrenmek is-
tediklerini aktannalıyız izleyi-
cilere.
- İstanbul Caz Festivali'nin
programını değerlendirir misi-
niz?
- Birbirlerinden farklı dallar-
da çalışan ancak aynı enerji ve
yeniliği aktaran sanatçılara yer
veriliyor festivalde. Programın
zenginliği çoketkiledi beni. Ay-
nca bu sanatçılarla aynı festi-
valde bulunmaktan büyük zevk
aldım. Bir de sadece iki gün
içinde izlediğim konserlerde bi-
le çok şey öğrendim meslektaş-
lanmdan. Önümüzdekı yıllarda
mutlaka tekrar katılmak istiyo-
ruz lstanbul Caz Festivali'ne.
- Gelecekle ilgili planlannız
neler?
- Öncelikle bir Avrupa turne-
miz var. Eylül ayında da dör-
düncü albümümüz çıkıyor. Da-
ha çok seyahat ederek müziği-
mizi daha çok izleyiciye ulaştır-
mak istiyoruz.
ODAK NOKTASI
AHMET CEIVL4L
Çokkültürlülük, Evrensellik
ve Dın Kulturu...
Dine dayanan egemenlik ya da dinin bir siyasal ik-
tidararacı olarak kullanılması, Batı'nın kültürtarihin-
de en geç Aydınlanma hareketiyle birlikte öldürücü
darbeyi yemiştir. YineAydınlanma'dan buyanasap-
tanan en köktencı ve hızlı değışimlerden biri de kül-
türtarihi alanında gerçekleşmiş, Aydınlanma'ya ka-
dar -özellikle Avrupalı olmayan toplumlar için geçer-
li olmak üzere- kültürlerin birbirlerine sozde üstün-
lüklerı, kültür tarihi incelemelerinin doğal konulann-
dan biriyken, Aydınlanma ile birlikte küitürler arasın-
da böyle bir ayrım gözetmenin ancak gerçeklerın
perdelenmesıne ve temelsız üstünlük duygulanna y-
ol açabileceğınin bılincine hızla vanlmıştır.
Aydınlanma'dan öncekı dönemde Avrupalı kültür
tarihçılennin öteki kültürlen ılke olarak kendilerinin-
kinden aşağı görmelerı, çok doğaldı. Çunkü bu ta-
rihçilerin büyük çoğunluğunun "bilimsel" çabalan-
nın temelinde aslında bılimin gerektirdiği nesnellik
değil, fakat bir Hıristiyan olmanın öznelliğı yatmak-
taydı. Onlara göre gittiği her yereu
uygarlığı(!)" da gö-
türen Hırıstiyanlığın külturü, elbet Hıristiyan olmaya
toplumlannkinden ustündü...
Ne var ki Aydınlanma'nın her alana egemen kıldı-
ğı akılcı düşünce. bu maskeyı çok çabuk düşürdü.
Hırıstiyanlığın uygarlığını yaymak adına, örneğın Az-
tek uygariığı gibi doruk noktasındaki uygarlıkların
nasıl yıkıma sürüklendiği, yıne Batı'nın kültür tarih-
çilerince bütün çıplaklığıyla gozler onüne serildı.
0 günden bu yana kimi tutucu görüşlerin ve ey-
lemierin zaman zaman ortaya çıktığına elbet Batı'da
da rastlandı; ama bunlar ya egemen ideolojıye dö-
nüşemedi, ya da dönüşse bile ancak çok kısa omür-
lü olabildi.
Toplumlann türlü inançlann bağnazlığı yerine gi-
derek artan ölçütde çokkültürlüluğun zengınliğin-
den, kültürel bağlamda karşılıklı aşılanmadan ve dü-
şüncenin sonsuz evrımınden yana çıkmaları. tüm
olumsuzluklarına karşın günumuz dünyasının belki
de en güçlü umut ışığıdır. Böyle bir dunyada
Brecht'in daha 1950'lerde, akıl yolunun ve bilimin
gerçekleri karşısında, "Pekı ya Tanrı, böyle bir dün-
yada o nerede" sorusuna Galilei'nin ağzından ver-
diği şu yanıt. biraz düşünmesinı bılenlere -daha doğ-
rusu düşünmekten yana olanlara!- hıç Tanntanımaz-
lığa kaymaksızın Tann'nın da, dünyanın da, insanın
da yerinı açık ve seçik gosterebilecek niteliktedir:
"Içimizde, ya da hiçbır yerde!" Belkı de bütün
dünya edebıyatında, msanoğlunun Tanrı'sıyla ilişki-
sinin ancak içselleştirilebildiğı takdirde ve içselleş-
tıriiebıldığı ölçüde bır anlam taşıyabileceğıni böyle-
sine ozlü dile getiren bir soyleme daha rastlayabıl-
mek, çok zordur. Böyle bır ıçsellik yerine. dunya ik-
tidarlarına temel taşı olma bağlamında zorla dışsal-
laştınlan bir Tanrı düşüncesi, hiçbır kutsal kıtapta
yerı bulunmayan bır Tanrı sozcülüğune sıvanmakla
eşanlamlıdır. Hele Islamiyet gibi, Tann ıle insan ara-
sında bir ruhban sınıfının gırmesını bile kesınlıkle ya-
saklamış bir din adına dünyaya fetvalar vermeye ve
bu fetvalar aracılığıyla insanları korkutarak, onları
Tann ile ilişkilerınin hesabını vermeye zorlamak, Tan-
rıtanımazlığın ve din adına yalan söylemenin ta ken-
disidir! Bir yılda Türkiye Cumhuriyetı'nın başından bir
veba gıbi gelip geçen iktidann tek bılançosu, işte bu-
dur. Bu bir yıl boyunca Türkiye Cumhuriyeti, nere-
deyse kuruluş yıllarında bile eşini zor gördüğü ve din
adına körüklenen bölünmeleri yaşamıştır. Bu bir yıl
boyunca Türkiye Cumhurıyeti'nin sınırları içerisinde
yaşayan ve dinlerine ıvi nıyetle bağlı olan insanlar,
Tann'yla olan hesaplannı başkalanna da vermek teh-
didiyle karşılaşmışlardır. Ve nıhayet yine bu bır yıl bo-
yunca Türk toplumu. "Evrensel kültürü de, ulusal
kültürü de istemiyonız; biz islamıyet ve onun kültü-
rünü istiyoruz!" çığlıklarıyla, tarihten günümüze uza-
nan, kimlığinın tüm zenginliğini oluşturan çokkültür-
lülüğünü yadsımaya, "kendi" külturü diye kendısiy-
le, tarıhsel kokenleriyle ılıntisız, çorak bır Arap kül-
türunu benımsemeye ıtılmek istenmiştir!
Böylesine ağır bir suçun, başta Mustafa Kemal
Atatürk olmak üzere. cumhuriyeti kuranların gerek-
li bütün temelleri atmış olmalarına karşın, sonraki on-
yıllar boyunca venlen türlü ödünlerle engellenen bir
Aydınlanma'nın eksikliğinden yararlanılarak bütün
bir ulusa karşı işlenmiş olması, bütün bir tarih gör-
mezlikten gelinerek o ulusa yalnızca bir "cemaat"
kimliğinin layık görülmesi, sözü edilen suç bağlamın-
da kapsamı ölçüsüz bir ağırlaştıncı neden'öir.
Birinci derecede suçlu olanların adlannın önunde
"Prof. Dr." unvanının bulunması ise, kanımca Türki-
ye'de akademısyenliğın başına bugüne kadar gel-
mış en büyük talıhsizliktır!
Yanı Şaka Yarı Ciddi'
• Kültür Servisi - Şener Şen - Uğur Yücel ikilisi,
"Yan Şaka Yan Cıddi" adlı göstenyı. Türki\e'de ilk
kez Bursalı sanatseverlerle buluşturacak. Sinemada,
"Muhsin Bey" adlı filmle beraberlikleri başlayan ve
son olarak Türkiye'de gişe rekorlan kıran "Eşkıya"
adlı filmın başansında imzalan bulunan Şener Şen
ve Uğur Yücel. beraberliklerinı bu kez de sahneye
taşıdı. Gazetecı-yazar Selahattin Dumanın yazdığı,
Uğur Yücel'in yönettiğı "Yan Şaka Yan Ciddi" adlı
gösteri 20 temmuzda Tayyare Kültür Merkezi'nde
Çağdaş Hukukçular Derneğı varanna
gerçekleştirilecek. 25 temmuzda Antalya
Açıkhava Tiyatrosu'nda galası gerçekleştirilecek
gösteride. özellikle medya dünyasının tanınmış
sımalannı sahneye taşıyacak ikilinın
hicivlerinden. iş dünyası. siyaset. spor. tele\izyon \e
sanat çe\Te!erinden birçok ünlü de nasıbinı alacak.
BUGÜN
• BOĞAZİÇİ ÜNTV ERSİTESİ MURAT
DİKMEN SALONU'nda saat 19.00'da "Mum
Kokulu Kadmlar" isımli film izlenebilir.
• RUMELİHİSARIKONSERLERİ kapsamında
Boğaziçi Üniversitesi Güney Kampusu'nda saat
21 .OO'de Sezen Aksu konseri yer alıyor.
• İFSAK'ta saat 19.30'da Ahmet Turan Biçgel'in
"Benden Sıze" konulu saydam gösterisi izlenebilir.
4. ULUSLARARASI İSTANBUL CAZ FESTİVALİ
BUGUN
• Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda saat 21 .OO'de
'Hümevra' dinlenebilir.
• Rox>'de saat 23.30'da 'Acid Trippin ve misafir
sanatçı Erkan Oğur' dinlenebilir.
YARIN
• Açıkhava Sahnesi'nde saat 20.45'te "I. Demirer.
1. Erşahin. K. Görsev, V Hürsever. C. Kozlu 'Ali
Star Band" Jazz Crusaders & Pattı Austin"
dinlenebilir.
• Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda saat 18.30'da
"Kan Lins Group' dinlenebilir
• Rox>'de saat 23.30'da "Perspectiva (Cohiba
Night)' dinlenebilir.