28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 TEMMUZ 1997 PAZAR PAZAR KONUGU TÜSIAD 'ın yeni Başkanı Muharrem Kayhan 'a göre darbeler devri artık geride kaldı Türkiye'de demokrasi var diyemeyiz'O Ul\(Jıg Türkiye'de, kuruluşundan bu yana geleneksel tutucu yaklaşımlanyla tanınan Türk Sanayici ve îşadamlan Derneği (TÜSİAD) son zamanlarda çağdaş bir sivil toplum örgütü görünümü içinde "Demokratikleşme Perspektifleri ve Demokratik Standartlann Yükseltilmesi Paketi" adını verdiği çalışmalar yapıyor. Bu çalışmalar kapsammda raporlar hazırlatıyor, konferanslar düzenliyor, yasa taslaklan oluşturuyor. Gerçi TÜSİAD'ın daha yaşlı kuşağı arasında bu çalışmalara eleştiriler yöneltilmiyor değil, ama genç kuşak baş koyduğu bu yolda azimle yürüyor. TÜSÎAD'ın genç kuşağının baş temsilcisi ise derneğin yeni başkanı Muharrem Kayhan. Kayhan'la TÜSİAD'ın demokratikleşme çalışmalan, darbe spekülasyonlan, Türkiye'de Susurluk kazasından sonra "temiz eller''operasyonunun başanya ulaşıp ulaşmayacağı ve AB'ye tam üyelik sorununu konuşruk. SÖYLEŞİ LEYLATAVŞANOĞLU TL'SİAD bir süredir Türkiye'de de- mokratikleşme için çalışmalar başlattL Konfe- ranslar düzenliyor, raporlar, yasa taslaklan ha- zırlatıyor. Böyle bir çalışmafikri, öteden beri tu- tucu olarak bilinen TL'SİAD 'da nasıl oluştu? - Ilk kuruluşunda özel sektör varlığı üzerinde duran bir TÜStAD vardı. Bu. ilk kuruluş devre- si olan 1970'lerden 1980'lere kadardevam etti. 1980"lerde serbest piyasa ekonomisinin yer- leşmesi için çaba harcayan bir TÜSİAD vardı. Ondan sonra da serbest piyasa ekonomisinin bel- li bir demokratikleşme ölçüsü içinde daha ileri gidebileceği. daha gelişeceğini savunan bir TÜ- SİAD oldu. Dolayısıyla bunu TÜSİAD'ın evri- minin bir parçası olarak düşünmekte fayda var. Bu fikir TÜSÎAD'da çok yeni değıl. Biliyor- sunuz, 1989-90'da TÜSİAD'ın "Yasalanmız, Haklanmız"diye bir çalışması vardı. Sonra 1992-93 'te. o zamanlar ekonomik anayasa tartış- malan sürerken yapılmış bir çalışması vardı. Do- kuz profesörtarafindan hazırlanmış, Meclis Baş- kanlığf na da verilmişti. O zamanki anayasa ko- misyonlannın dıkkatinede bunu sunmuştu. Son- ra da geldik 1997 başındaki "Demokratikleşme Perspektifleri ve Demokratik Standartlann Yük- seltilmesi Paketi" dediğimız çalışmalara. Aslında bu çalışmalann içeriklerinde bilinme- yen yeni hiçbir şey yok. Bunu toplumun en mu- hafazakâr bilinen kesiminin söylemesi herhalde bu kadar yankı uyandırdı. TÜSİAD gerçekten ekonomik gelişmenin de- mokrasinin bütün kurumlanyla geliştiği bir or- tamda. kendi üyesi olmak istediğimiz ittifaklar- da ya da üyesi olduğumuz toplumlardaki yapıya paralel bir biçimde gelişmesinde fayda görüyor. Tahmin ediyorum ki bunu hiç kimse yadırga- maz. " • ^ ^ Hatırladığım kadarıyla TÜSÎAD'm kendi bünyesi içinde tartışmalar, eleştiriler ol- muştu. O tepkiler neden doğdu? - Bu çok normal. Bir kere. o çalışmalann hiç- birinde, ~Bu,TÜSİAD'ınişidegildir'> \ diyen hiç kimse olmadı. Asıl önemli olan bu. Bunun üze- rine odaklanmak lazım. Nasıl bir toplumda yaşamak istediğini belirt- mek Türkiye'de herkesin işidir. lçerikle ilgili çeşıtli tartışmalar oldu. Bunu ol- duğu gibi görmek lazım. Bu bir karşılaştırmalı çalışma. Başkalannda ne var, bizde ne yok? Ne farklı? Şöyle olsa yakınlaşabiliriz. biçiminde özetlenecek bilimsel bir çalışma. Bunu konjonk- türel bir şey olarak görmedik ve bir öncelik sap- taması da yapmadık. Çünkü gerçekten bu demokratikleşme tartış- malannda sorulan ve can alıcı noktasından vu- ran da bu. Bu, hepsi bir anda olacak bir şey mi- dir. yoksa yavaş yavaş belli parçalan ele alına- rak olacak bir şey midir? Hangisi daha pratiktir? Buna doğru ve tek yanıtı bulmak gerçekten zor. Bizim bu " Demokratikleşme Perspektifleri'" ra- poruyla ilgili tartışmalan açarken, "Öncelikleso- mut hayatın içinde kendinigösterecek" demiştik. Şimdi o önceliklerle ilgili çalışmalara başladık. ^"•"^™ Hep demokratikleşmeden söz ettik. Türkiye 'de demokratikleşme nasıl olur? -Dediğim gibi. hayat önceliklerini gösteriyor. Özellıkle içinde bulunduğumuz siyasi istikrarsız- lık ortamında bir kere istikrar aramak lazım. Her zaman söylediğimiz gibi kuvvetli bir siyasi ira- denin ortaya koyacağı değişiklikler sonuçta par- lamentodan gelmeli. Dolayısıyla da oradan baş- laması lazım. Yoksa demokrasiyi sadece seçim demokrasisi olarak ele alıp, herkesin bir oyu var. öyleyse Türkiye'de demokrasi var, diyemeyiz. Yüzyıllardır Batı demokrasilerini hedef alı- yorsak bunun da onlarla uyum halinde gerçek- leşmesi lazım. Demokratikleşmenin tarifini ya- parken. bunlar bize uymaz. bunlar bizde olmaz, diye reddetmemek lazım. Dolayısıyla, her halü- kârda toplumun içine sinmesiyle ve toplumun kendi öncelik seçimiyle bunlan kendini idare edenlere kabul ettirmesi gerek. Yani bu, kısa sü- rede. tek bir anayasa değişikliğiyle aniden ola- bilecek bir şey değil. Gerçekten benimsenmesi şartı var. Yavaş. uzun soluklu bir süreç diye de- ğerlendirmeliyiz. Sizce REFAHYOL'la demokratikleş- me olabilir miydi? -Türkiye'de REFAHYOL'la ilgili çok sövlen- miş bir tespit var. Biz onu şu şekilde karakterize ediyoruz: REFAHYOL, nüfusun yüzde 75-80'inin belki ikincı partı olarak görmek istemeyeceği bir par- tiyle. "Bunu iktidara getirmeyeceğiz" diyen bir partinin koalisyonu. Yanı, bundan toplumu uz- laştıncı. kendi programlannın aksine reformlan Türkiye'nın gündemine koyup bunlan Mec- lis'ten geçirebilecekleri kredisini baştan her hü- kümete verilen gibi herkes buna da verdıyse de bunun olamayacağı çok kısa zamanda görüldü. Türkiye'de bu 54. hükümet gerçekten başan- sız bir hükümet olarak anılacaktır. O sözü de ilk ben söyledim. "Bu hükümet voftaj, gerilim yük- settiyor" diye. Sonra bazılan *>üksektansi\on** dedi. Bu ortamda REFAHYOL'un gerçekten bir re- form hükümeti olması mümkün değildi. En azın- dan arkasında siyasal destekten büyük ölçüde yoksundu. Ondan böyle bir şeyi beklemek pek mümkün değildi. Nitekim de olmadı. MUHARREM KAYHAN 1955. tzmir doğumht. Saint Joseph Fransız Erkek Lisesi 'nin orta, Robert Koleji 'nin lise bölümünü bitirdi. tngiltere de University of Manchester de Tekstil Mühendisliği Bölümü'nden 1976da mezun oldu. ABD'de Cornell Üniversitesi 'nde iş idaresi 'master 'ı vaptı. 1980 den beri Söke deki Söktaş 'ta genel müdür ve vönetim kunüu üvesi olarak çahşıyor. TÜStAD'a 1989'da üye oldu; 1993 'te vönetim kurulu üyeliğine seçildi. 1993 ten beri Sosval fşler Komisvonu Başkanhğı'nı sürdürüyor. Buyılda TÜStAD Başkanlıgı 'ın seçildi. dan söz ermek mümkün değil. ^ ^ " ^ " Sizce Türkiye'de neden bunca yıldır sık denebilecek aralıklarla darbeler yaşandı? Bir de, bundan sonra darbe olur mu? - Ben hiç tahmin etmiyorum. Türkiye'de dar- beler. muhtıralar oldu. Ama bugün Türkiye'nin konumu çok daha farklı. Çok daha açık bir top- lum var. Bir kere Türkiye'nin dünyadaki konu- nu. içinde bulunduğu ittifaklar, en azından or- ^anik bir gümrük birliği bağı ve onun ilerisiyle ilgili çalışmalar var. Dünyadaki konumu itibany- a Türkiye'de böyle bir şeyın gerçekleşmeyece- ğıne. en azından toplumun buna şu şekilde izin vermeyeceğine inanıyorum: Bunda. siyasi sistemin artık kendi çözümleri- ni üretir hale gelmesi gerektiği bilinci bence ger- çekten yerleşmeye başladı. TÜSİAD siyasi sis- tem konusunda çalışmalar yapıyor. işçi. işveren kıtle örgütleri. asgari müştereklerde biraraya ge- lip kendilerini yönetmekle yükümlü kıldıklan ınsanlara arzuladıklan şeyleri söyleyebiliyorlar. Darbelerin siyasi parçalanmışlıği, bölünmeyi arttıncı bir etkisi var. Sonradan toplumda bu si- yasi partilerin parçalanmışlığı bir türlü yerine oturamıyor. Sizce bizim siyasi partilerin çözüm üretme projeksiyonları var mı? -Türkiye'yi yönetmeye talip herkesin. insan- lann önüne bir hayal koyması lazım. Sadece ya- pacağı işleri söylemekle kalmayıp onlann yapıl- ması halinde nasıl bir Türkiye görmek istediği- ni söylemesi gerekiyor. Bunu söylemek hayalci- lik değil. Türkiye'nin geçmişbir-ikiyılınabakın. Buradaki politik istikrarsızlığa bakıp bunlan is- temekten vazgeçmek. ya da hayal kınkhğina ka- pılmak da doğru değil. Elimizdeki sistem parla- menter demokrasi ve seçtiğimiz vekillerimizden bunu beklemek hakkımız. Neler görmek istedi- ğimizi söylemek de hakkımız, onlann da bunu yapmalan bir yerde görevleri. Onun için bir ve- kâlet alacaklar. Türkiye'nin önüne bu yönde bir hayal konmasını ben çok uzak bir gelecekte gör- müyorum. Bunu 55. hükümet yapardemiyorum. Ama bundan sonra Türkiye'deki bu açık, gelişen Çiller 'le Erbakan aralarındaki hükü- met protokolü gereği Çiller "ın artık başbakan ol- masma karar verdiler. Ama o arada bir kazaya uğradılar. Cumhurbaşkanı, hükümeti kurma görevini Yılmaz'a verdL Yılmaz hükümetinin yasadışı olduğımu kanıtlayabilmek içinyasa ta- sarıları hazırladılar, Cumhurbaşkanını da an- ti-demokratik davranmakla suçladılar. Ayrca demin de konuştuğumuz gibi yaklaşık biryılltk REFAHYOL deneyimini hep birlikte yaşadık. Sizce Cumhurbaşkanı hükümeti kurma görevi- niyeniden bu ikiparti başkanından birisine ver- meli miydi? -Bu, bence Cumhurbaşkanf nın takdirine kal- mış. Anayasaya bakınca da burada Cumhurbaş- kanf nın elinin çok serbest olduğu ve kritik edi- lemeyeceği açıkça anlaşılıyor. Zaten anayasanın Cumhurbaşkanf nın elini bu konuda çok serbest bıraktığı yönünde birçok hukukçunun görüşleri var. Onu eleştirmiyorum, zaten eleştirmeye me- zun da değilim. Yalnız bir vatandaş olarak şunu söyleyeyim: REFAHYOL başanlı olmadı, ama YOLRE- FAH olurdu görüşünü de doğru bir değerlendır- me olarak almıyorum. Çünkü ikisi arasında pek bir farklıhk yok. Biz TÜSİAD olarak. iş parlamentoya kadar geldiğinde ondan sonraki terkiplere kanşmayız, dedik. Fakat şu anda REFAHYOL'un YOLRE- FAH olarak 55. hükümeti kurmasının Türki- ye'nin sorunlannı çözemeyeceği yönünde en azından bir seçeneğe aksi bir cevap vermiş ola- yım. ^ " ^ Sizce REFAHYOL'un Refah kanadı, hükümette olduklan süre içinde neden ipleri bu kadar gerdiler? - Bunu anlamak mümkün değil. Basından iz- lediğim birkaç açıkoturumda çeşitli yorumlar ya- pıldı. Refah Partisi'nin. tabanındaki bazı aşın uçlara belli tolerans göstermesi. Türkiye'nin çok hassas olduğu laıklik konusunda kesin tavır ser- gileyememesi için çeşitli nedenler olabilir. Bence Refah Partisi bu konulardaki kendi tu- tumunu belirleyememekle kendi açısından ger- çekten büyük bir şansı kaçırdı. Refah Partisi ba- zı ekonomik konularda başanlı olabilir. çeşitli şeyler ortaya koyabilirdi. Ama 11 aylık değerlendirmeye baktığınızda ekonomik konularda piyasalannkendilerinever- dikleri krediyi kullanamadılar. Bunu en azından koalısyon olarak söylemiş ola\ım. Aralık-ocak aylannı düşününce gerçekten piyasa faizlerinin azalmasi} la. vadelenn uzamasıyla piyasa bu hü- kümete bayağı bir kredi \ermışti. Tabii burada ekonomi bürokrasisinın de büyük rolü var. ^•^^™ Ama Erbakan da ekonomide çok ba- şanlı olduklarını sürekli söylüyordu... - Ekonomide bundan bir ay öncesine kadar. denk bütçe. deniyordu. Bu mümkün değil. Ra- kamlar ortada. En azından müspet bilimlerle ça- tışmamak lazım. Büyük bir bütçe açığına doğru gıttığimiz ayan beyan belli. Türkiye'de bu yıl büvümenin biraz daha yavaş, enflasyonda bîraz daha vükselme olacağı belli. Buna karşılık kavnak paketlerinin onda biri gerçekleşmedi. Dolayısıyla. ekonomide başanlıydık demek için gerçekten hayal gücümüzübiraz zorlamanız lazım. Şu geçmiş 11 ay için ekonomide başan- topluma layık olmayan bir iktidann en azından bununki gibi bir toplum baskısıyla dışlanması hemen hemen kaçınılmazdır. Bu, fena bir örnek olmadı. ^ ^ • ^ ^ 7art.su Çiller, sürekli olarak Türkiye'yi AB'ye üyeyapacağı sözü veriyordu. Ama bir de gerçekler var. AB 'nin Türkiye 'ye bakışı, onu de- ğerlendirmesi gibi Sizce Türkiye 'nin AB üyeli- ği şansı nedir? Şansı varsa Türkiye AB 'nin çe- kirdek üyeleri arasında mı yer alır, yoksa peri- ferde mi kalır? - AB'yi şu anda kendi içinde de sorunlan olan bir grup olarak değerlendirmek lazım. Maast- richt kriterlerini. 15 üyeden sadece beşinin tah- min edilen zamanda gerçekleştirebileceğine ina- nıyorlar. Aynı zamanda kendi içlerinde. ekono- mik dengesizliklenn yanında 18 üye olduklann- da karar alma prosedürlerinin ne olacağını göz- den geçinnekle meşguller. Birde kendi bütçele- rine çok önemli etkisi olan ortak tanm politika- sı konusunda da kendi içlerinde anlaşmazlıklar \ax. AB'nin. önündeki her genişlemeye eskisin- den çok daha dikkatli bakacağını varsaymak bu- gün için çok doğru bir tespit olur. AB'ye girmek Türkiye'nin 1960'larda verdiği bir karar. Türki- ye'nin AB'ye sokulması için yapılacak çok şey var. Atılacak ekonomik en büyük adımlardan biri- si gümrük birliğiyle atıldı. Türkiye bu konudaki ekonomik yükümlülüklerinin bü>ük kısmını ye- rine getirdi. Ama bizim hâlâ AB'den beklediklerimiz \ar. En azından ekonomik açıdan bir finansal yardım paketi beklentisi içindeyiz. Bunu, politik gerek- çelerle engellendiği için Avrupa'nın Türkiye'yle ilişkilerini de salt ekonomik açıdan değil, poli- tik bir pespektif içinde değerlendirdiğinin ispa- tı olarak görebilirim. Dolayısıyla Türkiye'nin uygun üye adayı olduğunun üstü kapalı teyidi- dir. Aynca iki yıldır yapılmayan Türkiye'yle il- gili bir ortaklık konseyı toplantısının nisan ayın- da gerçekleşmiş olması da çok olumlu bir adım- dır. Ben AB'yle ilişkilerde bir ilerleme olduğu- nu görüyorum. En azından AB'nin şu anda ken- disine aday ülkeler arasında ekonomik bü\üklü- ğü, bir pazar olarak cazibesi ve Avrupa ekono- misine, ihracatıyla katkısıyla Türkiye'ye eskiye göre daha olumlu baktığına inanıyorum. Bununla birlikte AB üyeliğinde eskiye göre az büyüme. işsizlik \e daha önce söylediğim gibi kendi içlerindeki sorunlarnedeniyle yeni birkri- ter gelmiş durumda bence. o da hazmedilebilir- lik. Bu yönden Türkiye ekonomisinin, nüfusunun büyüklüğü, toplumsal yapısının çeşitliliği yön- leriyle biraz durup düşünmek zorunda kalabilir- ler. Ama biz ne kadar zengin. ne kadar demok- rat ve toplumsal yapımızda ne kadar istikrarlı olursak bize "hayır" demelen o kadar güçleşe- cek. Türkiye'nın kendini o konuma getiımesi za- ten her halükârda bu toplumun iyiliği için gerek- li. • ^ ^ ^ H Batı 'nın, özellikle de AB üyelerinin Türkiye'yi eleştirdikleri çok önemli bir nokta var. O da insan haklaru Türkiye halihazırdaki zihniyetle bunun nasıl üstesinden gelebilir? - Bu konuyla ilgili çeşitli uyum yasalannda hâ- lâ eksiklikler var. Yasalarda da birçok değişiklik- ler yapıldı. ama yeterli değil. En azından bu ko- nuyla ilgili konuşan herkesin lugatına. Türki- ye'de insan haklannın gırdiğini ve bu konuda bir bilinç uyanmaya başladığını tahmin ediyorum. Birkaç ay önce. "'Türkiye'nin bu konuda yakın- da sorunu kalmayacak"* biçiminde iddialı açık- lamalar, Dtşişleri Bakanlığı Müsteşan'nın(Onur Öymen) beyanatı var. Bunlann gerçekten de laf- ta kalmamalannı ümit ediyoruz. Türkiye'de o konuda sorunlann olduğu hepimizin malumu. Bunun aynntılanna girmek istemiyorum. Ama o konuda toplum bilinci uyanıyor. Bu politik perspektifi düşününce Türkiye'nin zaten ekono- misinin dışında yapması gerekenlerden biri de bu normlan yakalamak olacak. İtalya 'da gerçekleştirildiği gibi Türki- ye 'de de bir "temiz eller " operasyonu başanla- bilir mi? -Bu, galiba İtalya'da 6-7 yıldırdevam eden bir çalışma. Türkiye'de aynı metotlar mı uygulanı- yor bilemem. Ama ben şu anda Meclis Araştır- ma Komısyonu'nun Susurluk Raporu'nu çok önemli bir belge olarak görüyorum. Belki bek- lenildiği kadar uzağa gitmedi. Buna karşılık bek- lenenden de fazla çıktı. Parlamentonun Türki- ye'deki çete-devlet-uyuşturucu ilişkilerindeki tespitlerinin müspet olması en azından toplum- daki ışık yakıp söndürme protestosunun arka- sında sağlam bulgulann olduğunu. bunun sade- ce şüphe. ya da medvanın bu konuyu olmayan yerlere götürmesi olmadığını tespit ediyor. Bu- nu çok önemli olarak görüyorum. Bu konumu- nu şu anda Türkiye'deki siyasi istikrarsızlıktan dolayı ve gündemde o konulann daha ağırlıklı ol- ması nedeniyle biraz geriye atılmasına belki an- layışla yaklaşabilinz. Bundan sonra gelecek bü- tün hükümetlerin ve parlamerrfonun gündemin- den eksık olmaması gereken bir konudur. TÜSİAD olarak hem üyelerimize yaptığımız her istişare konseyi koni'şmasında slogan gibi Susurluk olayının arkasının bırakılmaması ge- rektiği, Meclis Araştırma Komisvonu Rapo- ru'nun çok önemli bir belge olduğu. bunu bun- dan sonraki prosedürleriyle ileri götürmek gerek- tiği. toplumun nasıl laiklik karşıtı söylemlere bir tepki gösteriyorsa bu kirli işlerin de Türkiye'nin dokusunu tahrip edici bir rahatsızlık olduğunu ve toplumun duyarlılığının bu konuda devamlı yük- sek derecede tutulması gerektiği. aynı duyarlılı- ğın parlamentoda yargı sistemine gösterilmesi gerektiğıne işaret ettik. Susurluk'u gerçekten ba- sın bu mertebeye ulaştırdıysa şimdi hiç birimi- zin gündeminden düşürmemesi lazım. ^ " ^ • " Basın kendi üzerine düşeni yaptı da sizce parlamento sizin dileğinize uygun olarak gerçekten bu işin üzerine gidip sonuca varabi- lecek mi? - Bugünler bunu söylemek için çok yanlış gün- ler. Bugün Susurluk'un gündemde kaçıncı sıra- ya düştüğünü görüyoruz. Meclis son bir buçuk aydır bu yeni hükümet. güvenoyu. gensoru gibi gündem konulanyla uğ- raşıyor. Ama bundan sonraki her hükümetin ve parlamentonun gündeminde olması gereken bir konu. Aralıktan. ocaktan beri bu konuyla uğra- şan Meclis'ten bütün partilerin, bu kadar karşıt görüşlü siyasal kişileri banndıran bir parlamen- to komisyonundan bu kadar kesin bulgulara da- yalı bir belgenin çıkması bence bu Meclis'in ar- tılanndan biridir. Yeterli olup olmadığı tartışılır. Ama Meclis'in artılanndan biridir. Telefona yüzde 50 zam Haber Merkezi - Türk Telekom AŞ'den yapılan açıklamaya göre telefon ücretlerine yüzde 50 oranında zam yapıldı. Zamlann yann sabahtan itibaren geçerli olacağı belirtiltrken yeni ücretler şöyle oldu: Jeton ücretleri Küçük jeton 7 bin 500 lira. orta boy jeton 30 bin lira, büyük boy jeton 90 bin lira. Telefon kartı ücretleri: 30 konturluk kart: 200 bin lira. 60 konturluk kart 400 bin lira, 100 konturluk kart 650 bin lira, 120 konturluk kart 750 bin lira. Akıllı (smart) kart ücretleri 100 kontur 650 bin, 350 kontur 2 milyon 150 bin lira. Yapılan zamla birlikte konturlu gişe ve acente telefonlan konuşma ücreti de her kontur atışı için 6 bin liraya yükseldi. Kadınlar depresyona daluıyııtkm tstanbul Haber Servisi-Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıklan Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Arif \erimK. ka- dınlann depresyona erkeklere oranla iki misli daha yatkın olduğunu söyle- dı. Verimli. "Kadın. sorunlannı aş- mak için düşüncelerini açıkça ifade et- meB" dedi. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıklan Hastanesi'nindüzenlediği Depresyon ve tanı tedavisi" konulu toplantı Polat Renaissance Oteli'nde vapıldı. Dep- resyonun en sık karşılaşılan ruhsal problem olması nedeniyle önem taşı- dığını belirten Venmli. "Beyin meto- bolizmasıyla ilgili her sorun deprcsyo- nu ortaya çıkanr" dedi. Ekonomik ve sosyal sorunlann depresyonda ikinci derecede rol oynadıklannı belirtti. Depresyona reden olan etkenler hakkında bilgi veren Dr. Peykan Gö- kalp, "Depresyon genetik özellikler, stress ya da fizyolojik rahatsızlığa bağ- h geUşebUir" diye konuştu. Depresyo- nun temel belirtilerini "Moral bozuk- luğu, sosyal etkinlikleri ilgi ka> bı. ke- yif alanıama ve canhlık kaybı^olarak sıralayan Gökalp, hastaların yüzde 80'inin tedaviye olumlu sonuç verdi- ğini kaydetti. Dr. Gökalp. tedavi edil- meyen depresyon vakalannın yüzde 15'inin intiharla sonuçlandığını vur- gularken. Doç. Dr. Timuçin Oral, ba- sında yeralan haberlerin gerçekçi ol- masını ve konunun uzmanından bilgi alınmasını istedi. KolesterolünÜTÜ kendiniz ölçün İstanbul HaberServisi- Kalp ve da- mar hastalıklan başta olmak üzere in- san sağlığını tehdit eden ciddi hasta- lıklann başında gelen. yüksek koles- terolün neden olduğu kalp ve damar rahatsızlıklanna karşı mücadelede önemli biradım atıldı. Amerikalı bilim adamlannın uzun süren uğraşlan sonucu bulunan test yöntemi ile kolesterolümüzü kendi- miz ölçebileceğiz. Amerikalı bilim adamlan tarafindan bulunan test kiti sayesinde kötü kolesterol veya LDL olarak tanımlanan "düşük yoğunluk- lu lipoprotein'"sev iyesini ev imizde öl- çebileceğiz. Değişik yağ türlerinin kandaki toplam kolesterolü farklı şe- kilde etkilediginı belirten doktorlar. kötü kolesterolün kalp ve damar rahat- sızlıklannın asıl nedeni olduğunu vur- guluyorlar. Kötü kolesterolün, damarlann iç duvarlannda birikerek kan dolaşımı- nı engelleyip zamanla damarlann tı- kanmasına yol açmasına karşın, iyi kolesterolün (HDL) damarlann iç du- varlannda biriken kolesterolü topla- yarak yeniden işlenmek üzere karaci- ğere taşıdığı belirtiliyor. Uzmanlar 200 miligram kolesterolün normal ol- duğunu, 250 miligram ve üstünün ise yüksek risk taşıdığını söylüyorlar. Ko- nuyla ilgili olarak görüştüğümüz Do- lunay AŞ yetkilileri ise kitin önümüz- deki günlerde piyasaya sürüleceğini ifade edivorlar. Özürlülerden eylem • İstanbul Haber Servisi - Eminönü'nde satış yapma izni verilmesini isteyen bir grup özürlü işportacı. Mısır Çarşısı önünde oturma eylemi yaptı. Ozürlü işportacılar. eylemde •Çalışma Hakkımız Engellenemez'. Dilenmek Değil Ûretmek Istiyoruz" yazılı dövizleraçtı. Açıklama • Haber Merkezi - Ulaştırma Bakanı Necdet Menzır, gazetemizin 12.07.1997 tarihli sayısındaki Yüksel Endeğer imzalı yazıyla ilgili olarak bir açıklama yaptı. Menzır'in açıklaması şöyle: "Otuz yılı aşan deviet görevimde hiç kimseyi himaye etmedim, ettirmedim. Kanunlann dışına çıkmadım. çıkartmadım. Yazıda ifade edilen ihale konulannda herhalde benden hassas kimse olamaz. Hak her zaman hak edenın olmuştur. Bundan sonra da öyle olacaktır. Beni istediğiniz kadar eleştirebilirsiniz, ancak benim dünya görüşlerime taban tabana zıt sözcükleri görünce üzülüyorüm."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle