29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11TEMMUZ1997CUMA CUMHURİYET SAYFA EKONOMI 5.1 milyar dolar dış borç ödendi • AİVKARA (Cumhuriyet Bünosu)- Merkez Bankası'mn verilerine göre yılbaşından bu yana 5 milyar 115 milyon dolar dış borç ödemesi yapıldığı bildinldi. 1997'ninilk6 ayında yapılan dış borç •ödemelerinin 4.17 milyar dolannın Hazine'ye. 351.8 milyon dolannm Merkez •Bankası'na, 296 milyon •dolannın Türk Savunma • Fonu'na, 297.7 milyon dolannın da diğer kamu kuruluşlanna ait olduğu kaydedildi. Hazine avans kapattı • ANKARA (AA) - Hazine'nin Merkez Bankasf ndan kullandığı kısa vadeli avans tutan 337.6 trilyon liraya geriledi. Merkez Bankası verilerine göre 27 haziranda 406 trilyon 564.2 milyar lira olan kısa vadeli avans tutan, 68 trilyon 941 milyar lira azalarak 4 temmuzda 337 trilyon 623.2 milyar liraya indi. Böylece kısa vadeli avans hesabından kullanılabilir miktar, 167.4 trilyon liraya yükseldi. Hazine'nin bu yıl kısa vadeli avans hesabından kullanabileceği ek olanak 133.9 trilyon lira düzeyinde bulunuyor. Bu çerçevede kısa vadeli avans hesabı limit toplamı. bu yıl için yaklaşık 505 trilyon lira olarak belirlendi. Eşelmobil kalkacak' • ANKARA (AA) - Türk- lş Genel Başkanı Bayram Meral. bu yıl bağıtlanan kamu toplu iş sözleşmelerinde, ücretlere ikinci altı ayda aylık enflasyon artışı uygulamasından 55. hükümetin vazgeçeceğini bildirdi. Bayram Meral, konu ile ilgili olarak Başbakan Mesut Yılmaz ve Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Bülent Ecevit ile görûştüğünü belirterek Yılmaz ve Ecevit"in. hükümetin güvenoyu oyiamasından sonra ele alacağı ilk gündem maddesinin eşelmobil uygulaması olduğunu kendisine söylediklerini kaydetti. Petlas'ta greve doğruKIRŞEHtR(AA)- Özelleştirme kapsamında Kombassan Holding'e satılan Petlas Lastik Fabrikasf nda, 15 temmuzda başlayacak grev öncesi, işveren ile sendika. yann bir kez daha masaya oruracak. Petrol-lş Şube Başkanı Hacı Arap Karadurmuş, lastik sektöründe net işçi ücretleri 100 milyon liradan yukan iken Petlas işçisinin 30 milyon lira ücret aldıgını. işverenin de 1 yıl için sadece yüzde 40 zam önerdiğini kaydetti. Işverenin sosyal haklarda da eskiye göre yüzde 8 daha düşük öneriler getirdiğine dikkati çeken Karadurmuş. "Sendika olarak fabrika dışında çalışan işçinin net 45. fabrika içinde çalışan işçinin de net 55-60 milyon lira ücret almasını talep ediyoruz" dedi. Ceylan Giyim halka açılıyor • Ekonomi Serv isi- Ceylan Giyim halka açılıyor. 15-16 temmuz tarihleri arasında satış değeri 15 bin 500 lira olarak belirlenen hisselerini sabit fiyatla talep toplama yöntemiyle halka arzedecek olan Ceylan Giyim'in konsorsiyum liderliğini , Finans Yatınm. eş ! liderliğini ise Iş Yatınm ve ; Menkul Değerler üstleniyor. Ceylan Giyim Sanayiı. 148 milyar liradan tamamı nakit karşılığı olmak üzere 185 milyar liraya çıkanlan ödenmiş • sermayesinin. arttınlan sermayeyi temsil eden 37 milyar liralık bölümünü. mevcut ortakJannın rüçhan haklannın tamamen kısıtlanması şartıyla halka arz ediyor. Firma. satışa çıkardığı 3" milyon adet hissenin 14 milyon 800 bın adedini yurtdışında yerleşik yabancı yatınmcılara, yatınm : ortaklan, yatınm fonlan ve vakıflara sunacak. ANAP'ın iktidarda yer alması, eski bürokratlan yeniden gündeme getirdi OzaPm prensleri yeniden gözde SEDAOĞUZ ANASOL-D koalisyo- nunun kurulmasıyla bera- ber, Turgut Özaî'ın 1983 seçimlerinden sonra bürok- rasinin üst kademelerine getirdiği eski prenslerin ye- niden görev alıp almaya- caklan sorusu gündeme geldi. ANAP ıktidannda Mer- kez Bankası Başkanlığı yapan Riişdü Saracoğlu, geçen yıl ANAP'ın büyük ortağı olduğu koalisyon hü- kümetinde 1MF, Dünya Bankası. kamu bankalann- dan sorumlu devlet bakanı olarak görev almıştı. Me- sut Yılmaz'ın "sağ kolu" olarak ekonomide önemli ağırlığı olan Saracoğlu nun bu dönemde kabinede ye- ralmaması ise. bazı çevreler tarafından başbakanla ara- lannda sogukluk olmasına Coşkun Ulusoy bağlanıyor. Güçlü bir tek- nisyen olan ve uluslararası finans çevrelerindeki ağır- lığıyla dikkati çeken Sara- çoğlu'nun Bakanlar Kuru- lu'nda yeralmamış olması, eleştiri konusu ediliyor. Ozal'ın Türk ekonomi li- teratürüne kazandırdığı özelleştirme politikalannı uygulamak üzere Amen- ka'dan Türkiye'ye çağırdı- ğı bürokratlardan Bülent Gültekin. yeniden bürok- rasiye dönmeyi düşünmü- Rüşdii Saracoğlu yor. Halen Suudi Arabistan Merkez Bankası'na danış- manlık yapan, Amerika'da ve Türkiye'de dersler veren Bülent Gültekin, bürokra- sideki görevini tamamladı- ğını, hizmet sırasının genç bürokratlara geldiğinı söy- lüyor. Turgut Özal'ın özelleştir- me danışmanı olarak Ame- rika'dan gelen ve özellikle borsada hisselen halka arz edilen ilk özelleştırme ör- neği olan Teletaş'ta ön Cem KozJu planda görünen Cengiz Is- rafll ise. daha sonra bürok- raside yer almadı. tstan- bul'da yaşamaya devam e- den ve bir süre Çolakoğlu Metalurji şirketinde yöne- tim kurulu üyeliği yapan Is- rafil'in, bürokrasiye dön- mesi beklenmiyor. Dönemin Başbakanı Tur- gut Özal'ın Amerıka'dan Halk Bankası Genel Müdü- rü olarak Türkiye'de göre\ e çağırdığı ve Tansu Çil- ler'le anlaşmazhğı yüzün- Ali Tigrel den bürokrasideki son gö- rev i Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü'nden istifa ede- rek K.oç Finans'a genel mü- dür olan Coşkun l'lu- soy'un. kariyerine özel sek- törde devam edeceği tah- min ediliyor. Özal dönemi- nin DPT Müsteşan olan. daha sonra ANAP'tan mil- letvekilliğineadaylığını ko- > an AIi Tigrel de. bürokra- side yeniden görev almayı düşünmüyor. Türkiye'nin en genç ka- mu bankası genel müdürü unvanıyla Türkiye'ye ge- len. Ahmet Özal'ın yakın arkadaşı Bülent Şemiler ise, Emlak Bankası Genel Müdürlüğü sırasında kanş- tığı skandallar yüzünden Amerika ya dönmek duru- munda kaldı. Diğer yandan, dönemin DPT Müsteşan Yıldınm Aktürk ve Maliye Müste- şan Biltekin Özdemir ANAP'tan milletvekiii olurken, Hazine Müsteşar- lığı ve Merkez Bankası baş- kanlığı görevlerinde bulu- nan Yavuz Canevi'nin özel sektörde devam edeceği be- lirtiliyor. Eski bürokratlar- dan Slafhi Eğilmez'in ise Hazine'nin başına gelmesi bekleniyor. Cem Koz- lu'nun. Özal döneminde olduğu gibi Türk Hava Yol- lan'nın başına getinlmesı dikkati çekiyor. ÜRÜNÜN YÜZDE 80'İ TÜCCARIN ELİNDE KALDI Buğdayda üretici TMO tarbşması 2. Grup ekmeklik buOday fiyatı Rekotte (DİE verisi) (Bın ton) TMO aiımı (Bin ton) Atomn rekorteye orarn (%) 1992 1.200 19.300 2.453 12.71 1993 1.900 21.000 2.689 12.80 1994 3.600 17.500 1.355 7.74 1995 7.000 18.000 42 0.23 1996 18.000 18.500 600 3.24 1997 33.000 2.400 MJRTEN YALÇIN Buğdaya verilen yüksek fiyat üreticinin yüzünü güldürmeye yetmedi. RE- FAHYOL tarafından ven- len 33 bin liralık "rekorfi- yat"a karşın. Toprak Mah- "sulleri Ofisi'nin (TMO) yapacağı alımın en iyimser tahminle bile toplam buğ- dayın ancak yüzde 20'sine denk geliyor olması, üreti- ci çevrelerinde tepkiyle karşılandı. TMO'nun "Ne kadar getirirlerse, o kadar alım yapıyoruz. Ancak dış piyasadaki fiyatlara bağlı olarak üriinü bekletiyor- lar" açıklamasına sert bir dille yanıt veren Ziraatçı- lar Derneği Başkanı tbra- him Yetkin, "Çiftçisüriinü- yor, dış piyasalan bekleme- ye sabn mı var? Herhalde üreticinin Türkiye'de yaşa- dığını hesaba karmıvoriar" dedi. TMO'dan üst düzey bir yetkili. 1997 başından bu yana toplam 791 bin ton- luk buğday alımı gerçek- • REFAHYOL tarafından verilen 33 bin liralık "rekor fiyaf'a karşın üreticiler memnun değil. leştirdıklerini. yıl sonuna kadar buğdayda hedefin 2.4 milyon tonluk alım ol- duğunu. toplam hububat alımının ise 4 milyon ton olarak tahmin edildiğini belirtti. Yetkiti, bu rakam- lann düşük olmadığını be- lirterek üreticinin getirdiği üriinü hiçbir zaman reddet- mediklerini, çiftçinin ürün getirmediğini iddia etti. Ziraatçılar Derneği Baş- kanı İbrahim Yetkin ise çiftçinin TMO'ya olan gü- veninin sarsıldığını. üreti- ciye olan borcunu geciktir- mesi nedeniyle çiftçinin ürününü daha düşük fiyata tüccara satmak zorunda kaldığını ifade etti. Buğdaya verilen 33 bin liralık "rekor" denilecek kadar yüksek fiyata karşın, TMO'nun bu yıl da az alım yapmasını "hükümetlerin makyajı" olarak niteleyen Yetkin. "TMO'nun >ap- nıayı hedeflediği alım, za- ten \asalar tarafından sa- vaş ya da olağanüstü haller için alınması zorunlu tutu- lan miktar. Bu anlamda TMO üç yıldır zorunlu miktann alhnda alım yapa- rak suç işli\or. Bütün söyle- dikleri gerçekleşse bile top- lam üretimin ancak yüzde 20'sini alabilirler. Geriye kalan yüzde 80'lik ürün bu yıl da tüccann insafina ka- lacak"dedi. 1995 yılında bir önceki yıla göre buğday fiyatının iki kat artmasına karşın, TMO'nun içine düştüğü ödeme güçlüğü nedeniyle sadece 42 bin tonluk alım yapılmıştı. Böylece buğ- day alımlannın toplam re- kolte içindeki payı yüzde 1 'in dahi altına düşmüştü. Geçen yıl ise TMO'nun al- dığı buğday. 600 bin tona çıkarak toplam üretimin yalnızca yüzde 3.24'ünü karşıladı. Soğuk içecek zamanı MERİH AK İZMİR- Türkiye'de bira ve meşru- bat tüketimi hızla artıyor. 1991-1995 döneminde gazlı içecek tüketimi 698 milyon lirreden 1.158 milyon litreye yükselirken. bira tüketimi de 394 mil- yon litreden 613 milyon litreye çıktı. 5 yıllık süreçte içecek sektöründe yüzde 13.2'lik büyüme yaşanırken; meyve suyunda yüzde 102, gazlı içeceklerde yüzde 65.9. birada yüzde 55.4 oranın- da tüketim artışı gerçekleşti. Yazla birlikte tüketiminde büyük ar- tışlar gözlenen içecek sektörü son 5 yılda gösterdiği büyüme performan- sıyla dikkat çekiyor. Her ne kadar ge- nelde yüzde 13.2'lik büyüme görülse de ürün bazında yaşanan gelışmeler şaşırtıvor. 1991-1995 verileri değer- lendınldiğinde. 1991 'de 11.588 mil- yon litre olan toplam tüketim 1995'te 13.113 milyon litreye yükseldi. 1991- 1995 döneminde yüzde 9 nüfus artışı yaşayan Türkiye'de kişi başına toplam içecek tüketimi de yüzde 3.7 oranında artarak 202 litreden. 209 litreye yük- seldi. Bu sektörde sıcak içecekler yüz- de 68.5, meşrubat yüzde 16.8. süt ve sütlü içecekler yüzde 9.1, alkollü içki- ler de yüzde 5.6 oranında paya sahip. Sıcak içeceklerde çay yüzde 97.2 pay- la liderliğini bırakmıyor. Kahve ise yüzde 2.8'le çayı izliyor. ÖRÜŞ /EROL ÇEVIKÇE Son yıllarda iş dünyası ve hükümetler ekonomik konularda sıkıştıklannda ken- di günahlannı da sevaplannı da kayıt dı- şı ekonominin üzerine yıkmaya başladı- lar. Bu saplantıyı bazı bilim adamlan da körükledi. Peki kayıt dışı işlemleri kimler yapıyor? Küçük ve orta ölçekli işletme- lere göre bu işin altında holdinglerin par- mağı var. Holdinglere göre ise "küçük ve orta ölçekli işletmeler. Onlarzaten vergi de vermiyorlar. Laleli esnafı da bunlann içinde, Laleli'den yapılan bavul ticaretin- de 10 milyar dolar dönüyor." Sonunda işin içine Merkez Bankası da girdi. Merkez Bankası, Istanbul Laleli ve Karaköy'de 1997 Nisan ayında 8 ayn noktada yaptığı anket çahşması ile yak- laşık bir milyon eski Sovyet ülkelerinden gelen turistleri tüccar ilan ederek bunla- nn kişi başına 8.734 dolarlık mal aldıkla- nnı, dolayısıyla bavul ticareti yoluyla ya- pılan toplam ihracatın 1996 Ocak-Ka- sım döneminde 8.149 milyon dolar oldu- ğunu açıkladı. Böylece DİE'nin tespitle- riyle birlikte toplam 1996 ihracatı 29.3 milyar dolara çıktı. Merkez Bankası böyle bir araştırma- ya neden gerek duydu? Merkez Banka- sı döviz rezervlerindeki kaynağı belirsiz artışlar karşısında böyle bir araştırmaya sünjklendi. Ancak döviz rezervlerindeki artışlarda kaynak, bavul ticareti midir, yoksa başka şeyler midir, üzerinde çok durulması ve tartışılması gereken bir ko- nu. Önce şunu belirtelim: Türkiye'de uyuşturucu ticareti ya da silah kaçakçı- lığı gibi faaliyetlerin kayıtlan yoktur. Onun dışında küçücük bir bakkal dükkânı bile açacakolsanız"/c/r^yere"bildirimdebu- lunmak, "kırkyerden" ruhsat veonay al- mak zorunda kalırsınız. Belediye, maliye, sağlık, tarım, orman, çevre. sanayi ve ticaret, enerji ve tabii kaynaklar vb. bakanlıkların teşkilatlan, odalar, meslek kuruluşları yakanızdadır. Açıkça işyerleri kayıtlıdır. Kayıtlı olmayan bu işyerlerinin yaptıkları bazı satışlardır. Bu tür satışların miktarı nedir? Şunu bi- lelim ki, tüketiciye ulaşan her nihai ma- lın bir üreticisi vardır. Bu bir iplik üretici- sidir, kumaş üreticisidir, ya da terzidir. Çokça söz edilen Laleli'de yapılan tica- EkonomimizJn Onemli Bir Yüzü retin yüzde 60'ının tekstil ürünleri oldu- ğu belirtilir. Örneğin, küçük bir atölyede bile dikilen elbise ya da eşyanın kuma- şını üreten bir üretici vardır. Dokuma sa- nayii olarak adlandınlan bu alanda giyim sanayiinde olduğu gibi küçük işletmele- re fazla yer yoktur. İşletmeler büyüktür. üretim büyüktür. Işte kayrt dışı üretim ve satış yapan o küçük işyerlerine bu bü- yük işletmeler mal verir. Merkez Bankası, nisan ayında yaptığı tek bir anketle 1996 yılı bavul ticaretini saptadı ve 11 aylık geliri 8.1 milyar do- lar olarak ilan etti. Demek ki yıl sonu iti- banyla bavul ticareti 9 milyar dolan bu- lacak. Bu olabilir mi? Önce genel eko- nomik büyüklüklere bakmakta yarar van 1996 yılı GSMH'si 183.5 milyar dolar. Bunun yaklaşık 38 milyar dolarlık bölü- münü imalat sanayii ürünleri meydana getiriyor. Karşılaştırma kolaylığı açısın- dan 1996 Ocak-Eylül dönemi GSMH'si- ni ele alırsak 137 milyar dolar eder. 1996 Ocak - Eylül dönemi GSMH'nin yüzde 20'sini imalat sanayii karşılıyor. Yani yak- laşık 27 milyar dolarlık katma değer. Ay- nı dönemde imalat sanayii toplam üreti- minin yüzde 80'ini karşıladığı belirtilen ve toplam 700 bin kişinin istihdam edil- diği 2 bin 800'ü aşkm büyük imalat sa- nayii işyerinin fiziki üretimi 48 milyar do- lar. 1996 Ocak-Eylül dönemi ihracatı, ba- vul ticareti hariç 16.6 milyar dolar. İhra- catın yüzde 88'lik bölümü olan 14.6 mil- yar dolar, imalat sanayii ürünleri ihraca- tı olarak kaydediliyor. Bu dönemde6 mil- yar 650 milyon dolar olarak Merkez Ban- kası tarafından saptanan bavul ticareti ilave edildiğinde toplam fiili ihracat 23 milyar dolan aşıyor. Bavul ticaretinin ima- lat sanayii ürünlerinden meydana geldi- ği düşünülürse bu dönemde imalat sa- nayii ürünleri toplam ihracatı da 21 mil- yar dolan aşıyor. Bu da imalat sanayii üretiminin bavul ticareti hariç yüzde 54'ünü, bavul ticareti dahil yüzde 79'unu meydana getiriyor. Büyük imalat sanayii işyerleri fiziki üretiminin ise bavul ticare- ti dahil yüzde 44'ünü meydana getiriyor. Bavul ticareti hariç toplam ihracatın yaklaşık 6 milyar dolarlık bölümü doku- ma ve giyim sanayii ürünlerinden oluşu- yor. Aynı dönemde dokuma ve giyim sa- nayiinde yer alan yaklaşık 205 bin kişi- nin istihdam edildiği 600 kadar büyük işletmenin üretimi 5.3 milyar dolar. Bu- nun yaklaşık 1 milyar dolarlık bölümü gi- yim, geri kalanı dokuma sanayii ürünle- rinden meydana geliyor. Burada hemen belirtelim, büyük dokuma sanayii işyer- lerinin dokuma sanayii toplam üretimini büyük oranda temsil ettikleri söylenebi- lir. Büyük giyim sanayii işyerlerinin, giyim sanayii toplam üretimini yaklaşık da ol- sa temsil ettikleri ise söylenemez. DPT'ye göre dokuma ve giyim sanayii üretiminin 2/3'ünü dokuma, 1/3'ünü gi- yim sanayii oluşturuyor. ihracatta ise yaklaşık yüzde 60 dokuma, yüzde 40 gi- yim olarak dağılıyor. İhracat rakamlan açıkça gösteriyor ki, dokuma ve giyim sanayiinde büyük iş- yerlerinin üretiminin üzerinde bir ihracat rakamı vardır. Hem de işin içine bavul ti- caretini katmadan. Açıkça görülüyor ki, büyük işyerlerimizin Devlet Istatistik Ens- titüsü'ne bildirdikleri üretim rakamlan normal ihracatı karşılamamaktadır. O za- man üretim ve ihracatta küçük ve orta öl- çekli işletmelerin payı sanıldığından çok daha büyüktür. Şimdi bu bulgulardan çıkarak şu fark- lı saptamalan yapabiliriz: 1. İlk varsayım, büyük işletmeler ista- tistiki olarak doğru bilgiler sunmaktadır. O zaman kayıt dışı ekonomi ve bavul ti- caretini besleyen büyük işyerlerinin iş hacmi kadar bir hacmi olan kayıt dışı kü- çük ve orta ölçekli işletme bulunmakta- dır. Bu doğru ise, küçük ve orta ölçekli işletmelere vergi istisnalan sağlamak bü- yük vergi kayıplarına yol açmakta ve on- ların haksız kazanç elde etmeleri körük- lenmektedir. 2. ikinci varsayım, büyük işyerleri is- tatistiki olarak doğru bilgiler sunmakta- dır. O halde, kayıt dışı ekonomi ya da bavul ticareti yoktur. 3. Bir başka varsayım, büyük işyerle- ri istatistiki olarak doğru bilgiler sunma- maktadır. Büyük işyerleri de kayıt dışı ekonominin içindedir. Kayıt dışı ekono- mi varsa ve bu çerçevede Laleli'de 9-10 milyar dolartık ihracat yapılıyorsa, dola- yısıyla toplam ihracat 30 milyar dolan aşıyorsa, yani imalat sanayii GSMH'sinin yüzde 80" i ihraç ediliyorsa, Türkiye ihra- cata dönük sanayileşmesini tamamla- mıştır. 4. Bir başka kabulde, Türkiye'nin GSMH'si 183.5 milyar dolar değildir, da- ha fazladır. Belki de SatınalmaGücü Pa- ritesi'nde belirtildiği gibi kişi başına mil- li gelir öyle 3 bin dolara yakın değildir, 5 bin dolardır. 5. O zaman yüzde 17 olan vergi gelir- lerinin GSMH'ye oranı yüzde 10'un altına düşecektir. Bu da iş dünyasının vergi ver- mediğinin, Türkiye'nin vergi vermeme cenneti olduğunun bir göstergesi olacaktır. 6. GSMH hesaplan genel olarak doğ- rudur, işyerlerinden DİE'ye gelen bilgiler de büyük oranda doğrudur. Doğru ol- mayan kayıt dışı ekonominin şişiril- mesidir. "Kara para"ya kılıf bulabilmek için kayıt dışı ekonomi olduğundan faz- la gösterilmektedir. 7. Belki de milli gelircilerin "saklı ekonomi" diye adlandırdrkları evlerde yapılan ancak pazara yönelik üretil- meyen kendi tüketimleri için üretilen ürünler ya da hane halkları tarafından yapılan hertürlü onanm faaliyetleri (bu tür faaliyetler genellikle milli gelirin yüzde 20'si, yüzde 30'u arasında değişir), bilinçli olarak bazı konulan saptırmak için sanki vergilendirilmiş gibi kabul ederek kayrt dışı ekonomi olarak adlandınlmak- tadır. Sonuç: Denk bütçe ve rantsız ekonomi uy- durmaları ile bu gerçeklerin ilişkisini an- lamak için okumuş olmak bile gerekmez. Bu sonuçlann heps i bir arada doğru olamaz. Ekonomide doğrularia yanlışlar bir arada olamaz. Enflasyon çıkmazında sünüklenen ekonomimizin bu önemli kar- gaşayı doğru yerine oturtmadan biryere varması olanak dışıdır. YORUM ÖZTİN AKGÜÇ Sol Politikaların Göstergeleri Turkıye'de 199O'lı yılların başlarından itibaren merkez sağ ile merkez sol partiler ortak yönetim (ko- alisyon hükümetlen) kuruyoriar. 1991-1995 döne- minde önce DYP-SHR daha sonra DYP-CHP ve günümüzde de CHP desteklı ANASOL bu tür ortak yönetim ömeklerini oluşturuyor. 1991-1995 döneminde merkez sağ merkez sol ortak yönetiminde, sol eğilimliler tarafından yapılan eleştirilerden biri de izlenen politikalarda sol öğele- rin yer almaması ve solun yönetimde etkinliğini du- yuramamış olmasıdır. Merkez sağ ile kurulan ortak yönetimlenje merkez sol, sistemin hep yedek las- tiği, merkez sağın destekleyicisi olarak görülmüş; egemen çevrelerce merkez sola böyle bir işlev ve- rilmiş. bu işlevi yerine getirmesi için de bir anlamda pohpohlanmıştır. Gerçekten 1991-1995 döneminde merkez sol ağırlığını, etkinliğini politikalarda özellikle de ekono- mi alanında duyuramamıştır. 1994 ekonomik buna- lımı. gelir dağılımının hem kişisel hem coğrafi böl- geler itibarıyla bozulması, transfer harcamalan için- de faiz ödemelerinin payının artması, eğitim ve sağ- lık yatınmlarında bir gelişmenin olmaması, hatta bu hizmetlerin bir ölçüde özelleştirilmesi, sendikalaş- ma oranında olumsuz gelişmeler, bilinçsiz bir şekil- de özelleştirme isterisinin peşine takılma, söz ko- nusu dönemde sola dönük politikaların izlenmedi- ğini ortaya koymaktadır. Günümüzde kasıtlı olarak bir görüş dayatılmaya ya da kabul ettırilmeye çalışılıyor. Merkez sağın ve merkez solun politikaları arasında temelde bir fark yoktur. Farklar olsa bile çok sınırlıdır, belki sol poli- tikada insancıl güdümler, toplumsal amaçlar daha ağırbasabilir. Rekabet, benzer politikalann uygulan- masmda olmalıdır. Sağ ve sol politikalar arasında temelde ve amaç- lar açısından büyük fark vardır. Sağ politikalarda, üs- tü cilalı sözcüklerle de örtülse dahi semnayenin çı- kariarını korumak, kişisel çıkar ya da kârlan çoğun- samaktemel amaçtır. Sol politikalarda ise insan ana öğedir. insanı geliştirmek ana amaçtır. Sol politika- larda bu nedenle eğitim ve sağlık harcamalarının, daha genel olarak toplumsal kalkınmaya yönelik harcamaların önemli yeri vardır. Toplumsal kalkın- maya yönelik harcamaların boyutu, GSMH içinde- ki payı, sol politikalar için iyi bir ölçüdür. Sol politikalarda gelir dağılımının rantiyeden ya- na değişmesine olanak yoktur. Üretken kesimlerin, çalışan kesimlerin ulusal gelirden daha fazla pay al- ması amaçtır. Bizim gibi henüz sorunlarını çözeme- miş bir ekonomide. kalkınma amacı savsaklana- maz. geri planlara itilemez. Bu amaca yönelik ola- rak, devletin üretici, yönlendirici, düzenleyici işlev- leri, devleti küçültelim diye ortadan kaldırılamaz. Devleti küçültelim, pazar her şeyi daha iyi düzenler, sağlık ve eğitim hizmetlerini özelleştirelim anlayışı- nın, solla nasıl bağdaşabileceğini anlamış değilim. Sovyetler Birliği kötü yönetimden çöktüğünde Batı'da sol partiler, sosyal refah politikalannı sağlık- lı kaynaklarla fonlayamadıkları için gerilediğinde, solun öldüğü ileri sürülmüştü. O günlerde solun, geleceğin düzeni olduğunu inanarak savunmuştuk. İnsancıl bir düzenin, insanı ana öğe alan bir düze- nin, insanı sermayeye, paraya kul yapan, bağımlı ha- le getiren bir düzene üstün olduğu, sonunda gale- be çalacağı kesindir. İnsan ne devletin kuludur, ne de sermayenin. İnsan özgür olmalıdır, özgüriüğün- den fedakârlık yapılmaya zorlanmamalıdır. Sol po- litikaların amacı, merkez sağın amaçlarından tama- men farklıdır. Şimdilerde de bu tuzağa düşmeyelim. ANAPistikrar programı istedi • ANAP Genel Başkan Yardımcısı Agâh Oktay Güner. hükümetin Ekonomik Sosyal Konsey'i oluştururken kıtle örgütleri temsilcilerinın görüşlerini alması gerektiğini söyledi. ANKAR4 (Cumhuri- yet Bürosu) - ANAP Ge- nel Başkan Yardımcısı Agâh Oktay Güner. güv e- noyu sonrası hükümetin cıddi bir istikrar programı hazırlaması gerektiğini belirterek "Vbksa,Türkiye ekonomisinin içine sokul- duğu darboğazdan kurtul- ması mümkün değildir" dedi. Güner. partisinın Genış- letilmiş Başkanlık Divanı toplantısından sonra yap- tığı açıklamada. grup ola- rak hükümet progTamına olumlu oy vereceklerini bildirdi. Hükümetin işba- şınagelirgelmezüreticiye peşin ödeme yapmaya başladığını kaydeden Gü- ner. tanm kesimine çok ciddi politikalarla eğilın- mesi gerektiğini söyledi. Taban fiyatlan belirle- nirken çiftçiye refah payı verilmesi gerektiğini de ifade eden Güner. şunlan söyledi: "Hükümetten ta- lebimi/, ülkenin daha ge- niş, daha detaylı ekonomik fotoğrafı çekilerek, geçen hükümet döneminde çift- çilerimizin, işçilerimizin, çauşanlann,emeklilerinü- zin kavıplan aziz milleti- mizjn bilgisine sunulmab- dır. Kaynak paketi o> unla- n>la memleketin kaybet- tiklcri. iç-dış borçlar konu- sunda vatandaşlanmıza sağhklı bilgi \erilmeli. gü- venoyu sonrası ciddi bir is- tikrar programı hazırlan- malıdır. Yoksa. Türkiye ekonomisinin içine sokul- duğu darboğazdan kurtuJ- ması mümkün değildir." Agâh Oktay Güner. hü- kümetin Ekonomik Sos- yal Konsey'i oluştururken mutlaka demokratik kitle örgütleri temsilcilerinin görüşlerini alması ve istik- rar programı hazırlarken de bunlarla işbirliği yap- ması aerektiâini sövledi. İş kazaları can alıyor • Ekonomi Servisi - İş kazaları ve meslek hastalıklan. işçi sağlığını tehdit ediyor. Türkiye genelindeki işyerlennde geçen yıl meydana gelen kazalarda bin 492 işçi öldü. 3 bin 240 işçi de sürekli iş göremeyecek derecede sakatlandı. Son 5 yılda sigortalı işçi sayısı ise ancak 1 milyon dolayında arttı. Petrol-İş Sendikası'nın verilerine göre. 4 milyon 600 bin sigortalı işçinin bulunduğu Türkiye'de, 1996 yılında 86 bin 807 iş kazası meydana geldi. Geçen yıl. çalışılan ortamdan kaynaklanan meslek hastalıklan görülen işçi sayısı da bin 115 olarak belirlendi. Petrol-lş Sendikası'nın kendi üyeleri arasında yaptığı bir araştırmaya göre de, işçilerin yüzde 17'sinin hasta ve sakat durumda olduğu. yüzde 12'sinin de iş kazası geçirdiği görüldü. KARDBVm üpünlerine zam • KARABÜK (.\A) - Karabük Demir Çelik Fabnkalan'nda (K.ARDEMİR) üretilen demir çelik ürünlerine. dünden geçerli olmak üzere yüzde 2.1 ile yüzde 3.1 arasında değışen oranlarda zam yapıldı. Yeni ayarlama sonrası, 8 mm'lik kanfal demirin tonu 47 milyon 800 bin liradan 49 milyon 100 bin liraya vükseldi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle