Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 11 TEMMUZ1997CUMA
10 KULTUR
RP'li Kahraman'ın atadığı kültür müdürleri, oyunlarm sahnelenmesini engelledi
'Tiyatro geleneklere küfrediyor'
BAHAR TANRISEVTR
ANKARA - Devlet Tiyatrolan'nın
Büyük Anadolu Turnesi sırasında; Kü-
tahya. Muğla-Denizh. Aydın, Manısa.
Samsun. Bolu ve Gıresun kültür mü-
dürlerinın. tiyatro istemediklerını söy-
leyerek oyunlann sahnelenmesini en-
gellemeye çalıştıklan bildirildi.
De\let Tiyatrolan turne raporlanna
göre.tiyatronun "milli kültür. örf. âdet
ve geleneklere küfrettiğini" söyleyen
Aydın 1lı Kültür Müdürü Metin At-
sal'ın. RP"lı eski Kültür Bakanı İsmail
Kahramantarafindan Dış llişkıler Da-
ire Başkanlığı'na getirildiği belirlendi.
De\ let Tıyatroları turne raporunda,
Trabzon Devlet Tiyatrosıfnun 18 ma-
yıs-14 hazıran tanhlen arasında ger-
çekleştırdiği Büyük Anadolu Turne-
si"nde Kütahya. Muğla. Denizli, Aydın
\e Manisa illerinde kültür müdürleri-
nin engelleriyle karşılaşıldığı belirtil-
di.
Rapora göre. Kütahya Kültür Müdü-
Ue\\et Tiyatrolan turne raporunda; Büyük Anadolu Turnesi'nde Kütahya, Muğla,
Denizli, Aydın ve Manisa illerinde kültür müdürlerinin engelleriyle karşılaşıldığı
belirtildi. Tiyatronun "milli kültür, örf. âdet ve geleneklere küfrettiğini" söyleyen
Aydm 1li Kültür Müdürü Metin Atsal'ın, RP'li eski Kültür Bakanı Kahraman
tarafından Dış İlişkiler Daire Başkanlığı'na getirildiği belirlendi.
rü Ahmet Yıldız. tumeyle ilgıli hiçbir
çalışma yapmazken \alilik. belediye
başkanı \e verel radyo-televizyonlar
aracıhğı> la ıletışim kurularak seyirci-
ye ulaşıldı.
Tiyatro çalışmalarına katılmayan
Muğla Kültür Müdürü Recep Demi-
rel'e teslım edilen bılet koçanlanndan
valnızca 2 bilet satıldı. Ti>atrocular,
biletsatışındaartışsağlanması ıçingü-
nübirlik çalışmalara gittıler.
Rapora göre. Denizli Kültür Müdü-
rü Veli Demir. hiçbir çalışma yapmaz-
ken oyunun ıçeriğını bılmediği için. is-
terse oyunu ıptal edebıleceği konusun-
da tiyatroculan tehdit etti. Demir'in.
kurum da\ etiyelerinden 200 adet foto-
kopi ile çoğaltarak halka ücretsiz da-
ğıttığı belirtildi. Manisa'da da aynı şe-
kilde kültür müdürünün çalışmaması
nedeniyle bilet satışlan gerçekleşme-
di. Raporda. "Kültür müdürü. afişle-
rin yetersiz olduğunu söjlediği halde
oyuna ait afişler şehre asılmayıp rulo
halinde büroda bulunmuştur" denil-
di.
Raporda, metni ve ıçeriğini bilme-
den oyunu oynatamayacağını söy leyen
Aydın ll Kültür Müdürü Metin Atsal'a
oyunun içerığının anlatılmasına kar-
şın. Atsal'ın." milli kültüre, örf ve âdet,
geleneklere küfreden DevletTivatrola-
n'na vardımcı olamayacağınu Devlet
Tiyatrolan Genel Müdürü"nün iizerin-
de müsteşar ve bakan bulunduğunu.
gereldrse onlarla görüşeceğini" söyle-
diğı kaydedildi.
Atsal'ın muhalefeti üzerine Ay-
dın'da ön çalışma. Güzel Sanatlar Ga-
leri Müdürlüğü ile yapıldı. Alınan bil-
giye göre Metin Atsal, haziran ayı ba-
şında Kahraman tarafından Kültür Ba-
kanlığı Dış llişkıler Daıre Başkanlı-
ğı'na getirildi.
Devlet Tiyatrolan turne raporunda
şöyle denildı:
- Bu kültür müdürleri açıkça Devlet
Thatrolan'na güvenmediklerini beiirt-
mişler ve bu yüzden gerekli çahşmayı
yapmadıklannı ortaya koymuşlardir.
Üstelik kendilerinde olmayan bu de-
netlemeyetkisinin Kültür Bakanı Kah-
raman tarafından kendilerine söylen-
diğini ima etmişlerdir.**
Samsun Kültür Müdürü Şair Akka-
ya'nın turne sırasında. salon tahsisi ve
seyirci tanıtımında hiçbir katkı sağla-
madığı belirtilen raporda. Giresun ve
Bolu illerinde de kültür müdürlerinin
sorun çıkardığı bildirildi.
Tiyatro istemeyen kültür müdürleri-
nin çoğunluğunun RP'li Kahraman ta-
rafından göreve getirildiği vurgulanır-
ken Kahraman'ın sürgün ettiği müdür-
lerin görev >aptığı Doğu \e Güneydo-
ğu bölgelerinde hiçbir sorunla karşıla-
şılmadığı öğrenildi.
Devlet Tiyatroları Genel Müdürü
Bozkurt Kuruç. turne programının pek
çok yerde engellenmek ıstenmesıne
karşın, seyirci sayısının geçen yıla
oranla arttığını bildirdi.
Balkanlar'dan evrensele uzanan Goran Bregovic Kusturica filmlerinin müziğiyle tanınıyor
Hüzunlü ağıüardan coşkulu düğünlere
MURAT OZER
Yerelın evrensele ulaştığı nok-
tayı en iyı
4
çözümle>en' sanat da-
lıdır müzık... Küçük bir bölge-
nin özelliklerı ve törelennden
doğan ezgiler, gıderek tüm bır
dünyanın coşkusuna dönüşür za-
man zaman... Bunu yaparken
hiç kimse "Dünyayıeoşturayım"
kaygısı taşımaz; ama 'kendiliğin-
denlik' denen o tanımı olmayaı
kav ram. bır şeylen bir yerlere go-
türmek için ortaya çıkar \e bır-
çok kulağın ortak algısına neden
olur... Müzikal coşku. insanların
iç dünyalannı dışavurmak için
başvurduklan en ivi araçlardan
bindir, belki de en iyısidir... Ya-
şamın sık sık monotonlaşan akı-
şından sıynlıp dünyanın bir baş-
ka yerine ulaşmak v e oralann do-
kusuna sanlmak için bir 'kaçış'
mekığidir müzık...
Bugün Cemıl Topuzlu Açık
Hava Sahnesi"nde 21.30'da sah-
neye çıkacak olan Yugoslav mü-
zisyen Goran Bregovic de müzı-
ğin yerelden evrensele uzanan
kolunun tartışılmaz biçimde en
iyi temsilcilerinden biridir. 'Go-
ran Bregovic Düğün ve Cenaze
Müziği Orkestrası' adı altında
geniş bir toplulukla Istanbullu
müzikseverlere seslenmeye ha-
zırlanan sanatçı, gitanyla bu top-
luluğa eşlik edecek. Bulgar Ka-
dın Korosu. Nefesliler Toplulu-
ğu. Vurmalılar Topluluğu, EN-
BE Yayiılar Grubu ve Koro-
su'ndan oluşan orkestra, Brego-
vıc'in bestelerınden oluşan re-
pertuvarlarıyla, adlarından da
anlaşılacağı üzere yerel motifler
taşıyan düğün ve cenaze müzik-
lerini yorumlayacak...
Saraybosna'da rock
"Balkanlar'ın Özgür ÇığüğT
gibi bir yakıştırmayla sunulan
Goran Bregov ıc. Sırp bır anney-
le Hırvat bır babanın çocuğu ola-
rak Saraybosna'da doğar. Klasık
müzik eğitimı almaya başlayan
sanatçı. 16 yaşındayken rock mü-
ziğın coşkusunu yaşamak için
eğıtimini bırakır ve kısa süre son-
ra 'Bijelo Dugme' (Beyaz Düğ-
me) adıyla bır rock grubu kurar.
1970'lerde Yugoslavya'da iyice
ünlenen bu grupla birçok albüm
yapan Bregovic. rock müziğın
evrensellığıyle yerel ezgıleri bır
arada kullanarak 'sağlam' bır
müzikal temel oturtur kendıne.
Bu vıliardan birinde karşılaştığı
ve kendısi gibı rock müzisyeni
olan Emir Kusturica, sonrakı yıl-
larda sanatçının yaşamının tü-
müyle değışmesine neden ola-
X>alkanlann Özgür Çığlığı' olarak nitelendirilen Goran
Bregovic, bu akşam Cemil Topuzlu Açık Haya Sahnesi'nde kendi
adını taşıyan 'Düğün ve Cenaze Müziği Orkestrasf yla yerelden
evrensele uzanan bir konser verecek. 'Çingeneler Zamanı',
'Arizona Rüyası', 'Yeraltı' gibi Emir Kusturica filmlerine yaptığı müziklerle adını tüm
dünyaya duyuran Bregovic, Balkanlar'dan gelip Doğu ile Batı'nın enstrümanlannı ve
müzikal anlayışlannı bir potada eriterek etkili bir bileşime ulaşıyor...
caktır. 1980'lenn sonunda Emir
Kusturica'nın başyapıtlarından
"Dom za Yesanje - Çingeneler
ZamanTvIa (1989) Goran Bre-
govic'in müzikal dünvası da
'renklenmeye' başlar. Çıngene
toplumunun zaman zaman neşe-
lı. zaman zaman hüzünlü dünya-
larını bıre bır vansıtan müzik.
filmle öylesıne bütünleşır ki,
"Çingeneler Zamanı" bır Emir
Kusturica fılmı olduğu kadar. ay-
nı zamanda bır Goran Bregovic
resitali mtehğine bürünür. Filmin
baştan sona eksiimeyen hüzün
katsayısı. biraz da sanatçının mü-
zikal katkısıyla sağlanmıştır. Dü-
ğün ve cenaze sahnelerındeki
coşku ve hüzün. belki de hiçbir
fılmde olmadığı kadar •yüreğe
yaptşan' bır çizgiyı yaşatmıştır
bizlere. Buralardaki armoni zen-
ginlığı ve vokal teknıği. bu duy-
gunun alabildiğine yoğun yaşan-
masına neden olmuştur...
Kusturica'nın bır sonraki filmi
"Arizona Dream - Arizona Rüya-
sı*nda (1993) Goran Bregovic
müzıklerine teslim olur. Faye Du-
naway,Johnny Depp, Littv Taylor,
Jem Levvis. Vmcent Gallo gibi
Amerikalı oyunculann başrolle-
rı paylaştıklan ve ABD sermaye-
siyle çekilen film. kımilennce
anlaşılamamış, yönetmenın en
kötü yapıtı olarak göriilmüş ve
'kabızhk'la suçlanmıştır. Oysa ki
filmin müzıklen tartışılmaz bır
ilgı görmüş, herkesçe takdırle
karşılanmış ve yere göğe sığdın-
lamamıştır. O dönemlerde Be-
yoğlu'nda gezenler. bu albümün
açılış parçası "IntheDeathCar"ı
defalarca dınlemişler ve arşivle-
rine katmışlardır. Punk-rock tü-
rünün "anıtlanndan" Iggy Pop'un
da katkılannı esırgemedığı bu
soundtrack çalışması, filmin ya-
pısını oluşturan temel taşlardan
bin olmayı başarmıştır. Bakırne-
fesliler, akordeon ve kadın sesi-
nin etkili harmanı, özellikle
"Dreams", "Death" gibi parça-
larda kendıni öylesıne yoğun bi-
çımde hıssettinr ki. birinde düş-
lenn girdabını. diğerinde de ölü-
mün nefesini yaşar kıvama gelir-
sıniz...
Goran Bregovic 'in sinemasal
anlamdaki bir sonrakı durağı,
Fransız yönetmen Patrice Che-
reau'nun Isabelle Adjani'lı çağ
filmi "La Reine Margot - Krali-
çe Margofsudur (1994). Başka
bır yönetmenle çalışmak, sanat-
çının imgeleri üzerinde büyük
değişiklıklere yol açmaz \ e v ine
Fılme katkısı üst düzeyde bir mü-
zik çalışması gerçekleştirir. Bir
dönem filmi olmasının getırdiği
kımi dezavantaıları olmasına,
kendinı dığer fıİmlerdeki kadar
özgür hıssetmemesıne karşın,
müziklere damgasını vurmayı
başanr ve Ofra Haza'nın vokal
tekniğının de yardımıyla bu ışın
içinden de alnının akıyla çıkar
kurtulur...
Ve sırada bir kez daha Emır
Kusturica vardır. "Underground
- Yeralh" adını taşıvan bu başva-
pıt, bir ülkenin parçalanmasının
ardından yazılmiş bir ağıt gıbıdir
adeta. Bu ağıtın fonunu oluşturan
müzikse. Bregovic'ın sanat ya-
şamının doruklannı sunar bizle-
re.
Üç saati aşkın bu görkemli fil-
min her anına etkileyen ezgiler.
coşkudan hüzne. hiperaktıflikten
içedönüklüğe, neşeden üzüntü-
ye. kurtuluştan teslimıyete. ger-
çeklerden yalanlara. doğruluktan
ikiyüzlülüğe ve en öne/nlisi ba-
nştan savaşa kadar uzanan bir
velpazenın 'beürleyici' unsurlar
tolurlar. "Kazanılmış haklanmı
kimseye ezdirmem" diyen. ama
bunu v ıne kendı ellenyle ezip ge-
çen bir ülkenin yitip gidişi, dışa-
vurumcu (belki bıraz ısyankâr
diyebılıriz) bir müzık çalışma-
sıyla somutlanır beyazperdede...
Popülistiik suçlamalan
Goran Bregovic. Balkan-
lar'dan gelip Doğu ile Batı'nın
enstrümanlannı ve müzikal anla-
yışlannı bır potada eriterek etki-
li bir bıleşıme ulaşan önemlı bır
müzisyen. Onu 'popülistiik'le
suçlayanlarolabılir. olmuştur da.
Nabza göre şerbet verdiğıni, ge-
niş kitlelenn kulaklanna hitap
edebilecek tarzda müzik yaptığı-
nı. duygulann altını çizerek in-
sanlan 'zayıT noktalanndan vur-
duğunu söyleyenler de olabilır.
Ve hatta bunlar dosru bile olabi-
lir.
Ama 'değişmez' bir şey v ardır;
Goran Bregov ıc müziği. sanatın
*olmazsa olmaz' koşulu olan 'in-
sanda içtepi varatmak'ın gerçek
uygulayıcılarındandır. Onun mü-
ziğini dinleyip de etkılenmemek.
özellikle nefeslilenn ve koronun
etkisini hıssetmemek mümkün
değildir. Hele ki yakın bir za-
manda çok mutlu ya da çok mut-
suz olduğunuz bir olav yaşamış-
sanız. konserin sonunda yerinız-
den kalkmanız zor. belki de ola-
naksız olabilir.
YAZI ODASI
SELDl tLERİ
Duru Türkçe'ye Doğru
Orta yaş eşiğinde bır hanım dostum, "Öneriniz
üzerine Sart Faik okumak istedım, dıli ağır gel-
di..." dedi. O "öneriniz" sözü herhalde "tavsıye-
nız", "salık verişiniz" anlamınaydı.
Dostumun Sait Faik okumak istemesi elbette
sevindirici. "D///ag"'geW/"yargısıysaürküttü be-
ni.
Gerçi her gün yenı baştan Sait Faik okumuyo-
rum ama, arada bir güzelim öykülerine, şıırlerıne,
röportajlarına, yazılarınageri dönüyorum. Bunun-
la bırlikte bölük pörçük okumalar, Sait Faik'in di-
li konusunda konuşmamı engellemeliydi. Öyle
yaptım. sustum.
Eve döner dönmez ciltleri sıraladım, Mahalle
Kahvesi'ydi, Lüzumsuz Adam'd\, dalıp gittim. Yi-
ne eşsiz incelikler, duyarlıklar avladım.
Eskimiş miydi Sait Faik'in dili; birtürlü karar ve-
remiyorum.
1942'de yazılmış "Bekleyen Adamın Üç Hali"
nasıl bir aşk çarpıntısı duyumsatıyor. dilin eskiliği
yeniliği, ağırlığı hafifliğı umursanmıyorbile.AzŞe-
kerli'de yer alan bu yazı o kadar etkileyici, içe iş-
leyici ki, hangi sözcüklerle yazmış olursa olsun,
iyi ki yazmış Sait Faik dıyorsunuz:
"Keder ve sevınç; ah kelimeler! Ne müthiş şey-
siniz, ne müthiş! Şu anda her kelimenın manası-
nın o basit gerisinde nelersaklı olduğunu anlıyo-
rum. Insanoğluna her kelime nelere mal olma-
mış..."
Belki o özel sözdizimi yadırgattı dostumu, diye
düşünmeye çalıştım. Duygudan duyguya sıçra-
yışlann kopuk tümcelerle verilmesi...
Ne var ki sayfaları taradıkça eski sözcüklere
rastladım. Örnekse: "ruzi mahşer", "ıhtizar",
"müşkülât", "muhit", daha niceleri.
Bu dıl sorunu gerçekten çok önemli bır sorun.
Dilde arılaşma, Türkçe'ye elbette büyük olanak-
lar getirdi, yollar açtı, deyişler biledi. Yalnız, daha
dünün yazarlarının okunamaması ya da güç oku-
nuyor olması edebiyatımız adına. kültür bırıkimi,
süreklılik adına tehlike çanlarını çalmıyor mu?
"Her gün yüzlerce tren bınlerce hikâye getıri-
yor, binlerce hikâye alıp gidiyordu" diyen Sait Fa-
ik'ı okuyamayacaksak kimı okuyacağız?
Halide Edib Adıvar'ın eserleri, yeniden, toplu
halde yayınlanıyor. Bu kez "sadeleştinlmiş" me-
tinlerden vazgeçilerek "özgün" metinlere dönül-'
dü. Eski sözcüklerdipnotlarda açıklanıyor. Bu bır
yöntem. Galıba en iyi yöntem.
Çünkü sadeleştirilmiş basımlarda yazarın anla-
tımının, üslûbunun hayli zedelendiği saptanabili-
yor. Dahası, anlamın değiştiği, değiştirildiği ayırt
ediliyor.
Yine de unutulmayacak sadeleştirme. arılaştır-
ma çalışmalan var. Ahmet Muhip Dıranas, Tev-
fik Fikret'in şiirinı günümüz okuruna böylesi bir
çalışmayla armağan etmiştir. Kırık Saz adını yeğ-
lediği o çalışmasında, "Fahriye Abla" şairi, Tevfik
Fikret'in sesini bugünün Türkçe'sinde kavramak
ister.
Günün birinde Ahmet Haşim'in şiiri için de
benzeş bir çalışma yapılabilır. Gönül istıyorki, Ah-
met Haşim'in şiiri karşısına da bir Ahmet Muhip
Dıranas çıksın.
Halid Ziya Uşaklıgil'ın sadeleştirilmiş basım-
ları iki ayn öbekte özetlenebilir. Birincı öbekteki-
ler, Halid Ziya'nın kendi sadeleştırdıkleri; ikinci
öbekte başka kışilerin sadeleştirdiğı metinler yer
alıyor.
Halid Ziya dilde an dile yaklaşmaya çalışırken,
anlatımının, söyleyişinin kendıne özgülüğünü hiç
mi hiç bozmamış. Başkalarıysa bu kendine özgü-
lüğü, yazarı yazar kılmış özellikleri önemseme-
mişler; aynı konuyu başka bir yazar kaleme getir-
mış gibisinden ufak bir metin, metinler çıkmış or-
taya.
Kısacası, sadeleştirme çalışmalan büyük so-
rumluluk yüklüyor. Türkçe'yı seveceksiniz, o ya-
zarı, sadeleştirdiğiniz yazan ıse delı gibi sevecek-
siniz.
Namık Kemal'ın intibah'\rv okuyordum; sade-
leştiren kişi, filancanın belleğinden her şeyin "bir
film şeridi"g\b\ geçtiğini ekleyivermiş. Ama ben
önce çözememiştim; Namık Kemal'in sınemadan
söz açmasına şaşmış, ansiklopediler karıştırmış,
sinemanın hangi yıl boy gösterdiğinı araştırmış-
tım. Hâlâ gülerim safdilliğime. Bir yandan da, sa-
deleştiricinın küstahlığına şaşar kalırım.
Duru Türkçe'ye yol alırken geçmişin emekleri-
nı yitirmememiz gerekiyor. Sait Faik'siz Türk hıkâ-
yesi düşünülemez. Yarın öbür gün Necati Cuma-
irnın,OktayAkbarındıllerıdemi"ag(r"gelecek?
Takvimde lz Bırakan:
"Dökülen horasanın, çürüyen kırişin yerine na-
sıl yenisi konuyorsa, anlaşılmazı, anlaşılanla de-
ğiştirerek, çapraşık sözdizimini çözerek, kısaca-
sı sadeleştirerek yazı anıtlanmızı yapı anıtlanmız
gibi onarmak elimizdedir. Yapı anıtlannı onarma
ve koruma kurum ve derneklerinin yanında yazı
anıtlannı da koruyacak, onaracak yetkili kurum-
lann çalışmaya başlamasını gönül ister." Oktay
Rrfat, "Anıtlanmız" I Şiir Konuşması, Adam Ya-
yınları, 1992.
ısı.««ı 25. ULUSLARARNSI
V™M!T İSTKNBUL
I»F< MÜZIK FESTİVALİ
15Haıirsn-8Teıwmıı1997
Istanbul Kültür ve Sanat Vakfı
25. Uluslararası Istanbul Müzik Festivali programında yer alan
3.7.1997 tarihii "BBC Senfoni Orkestrası" konserinin
gerçekleştirilmesindeki değerli katkıları için
VVestdeutsche Landesbank'a teşekkür eder.
VVestLB
Fesîıval Sponso'ı.
•HEczacıbaşı
Kurumsal Sponsorlar
RKNALIJ
Bu ılan Curnhurryei Gaıetesı ı
katktsıyla yayırtlanmıştır
ISTHUL 25. ULUSLARAHASI
•î'stMT İSTANBUl
•-,«>. MÜZİK FESTİVRLj
15lazirii-8İBinınuz1997
İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı
25. Uluslararası istanbul Müzik Festivali programında
yer alan 4.7.1997 tarihli"Ravİ Shankar" konserinin
gerçekleştirilmesindeki değerli katkıları için
Novartis Sağlık, Gıda ve Tarım Ürünleri
San. ve TİC. A.Ş.'ye teşekkür eder.
NOVARTİS
Festıvai Sponso
r
u KuruTisal Sponsorîar
lHEczacıbası I1M Jt, REMALTJ
Bu fan Cymhünv«l Gaıetesı'nın
«»Ikıs'yia yaytnlsorniftır