Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 5 HAZİRAN 1997 PERŞEMBE
14 KULTUR
5. Uluslararası îstanbul Bienali 'nin sanat yönetmeni Rosa
Martinez, bienalin, ilki geçen yıl gerçekleştirilen Avrupa
Bienali Manifesta 'dan daha ilginç olacağını söylüyor
yenîden yarattnak için sanat!
Dünyayı
AHUANTMEN
Bu yıl 4 ekım - 9 kasım tarihleri ara-
sında Istanbul'un çeşitlı mekânlannda
gerçekleştirilecek 5. Uluslararası Îstanbul
Bienairnin hazırlıklan sürüyor. Bienalin
bu yılki sanat yönetmeni, lspanyol küra-
tör \ e sanat eleştirmeni Rosa Martinez.
1988-1992 yıllan arasında Barselona'da
gerçekleştirilen Akdeniz Bienali'nin kü-
ratörlüğünü yürüten, geçen yıl Rotter-
dam'da ilk kez gerçekleştirilen Avrupa
Bienali Manifesta'nın da küratörler gru-
bunda yer alan Martinez ile yaptığımız
'faks söyleşisi'ni kısaltarak sunuyoruz.
- 5. l luslararası Îstanbul Bienali'nin
başlığı -"Yaşam. Guzellik. Çevinler \e
Diğer Güçlükler Üstûne'- birçok farklı ol-
guyıı bir arada irdelemeve çalışıyor... Bu,
içinde banndırdığı çeşitiilikle ön plana çı-
kan İstanbul'da gerçekleştiriliyor olma-
sından mı kaynakİaıuyor,yoksa sanaun gü-
nümüzdeki durumuyla mı ilintili?
Başlıgı belirlerken dünyada gerçekleş-
tinlen büyük sergilerde yinelenen klışe-
lerden kaçınmaya çalıştım. Önemli sos-
yal-kültürel sorunlara işaretetse de "kbn-
lik veöteldlik'', "iç dış" ya da "çokkûltür-
lülük" gibı kavramlar çok sık kullanıhr
oldu. Seçtiğim başlıkla, çağdaş düşünce
ve yaratının bugün karşı karşıya kaldığı
bazı önemli sorunlar, tartışılsın istedim.
Sözgelimi: yaşam ıle sanat arasındaki
bağlantı; çağdaş sanatta güzellikten yeni-
den haz duymaya başlama olasılığı; bir ya-
ratının duygu ve düşüncelerin bir çeviri-
sı olarak yapıta, dile yansıdığı bilıncinin
uyanması... Bienalin, farklı kültürleri, de-
ğişık estetık anlayışlan bünyesinde ba-
nndıran bir kentte gerçekleştinliyor olma-
sı da aynca önemli. Îstanbul, Doğu ile
Batı arasında bir köprü, bir kapı olması
özellıği ve bıtmez tükenmez enerjisiyle be-
ni son derece heyecanlandınyor. Bu ne-
denle sanatçılara kentin özellıkle
u
kapı-
lan
rl
na ilişkin ışler üretmelerini öneriyo-
rum. Havaalanı, tren ıstasyonlan, Asya ve
Avrupa yakalan arasında gidip gelen va-
purlar. farklılıklar arasında bağlantı kur-
mak açısından bırer metafor olabılir.
'Yaşama yeterince doyamryoruz'
- Pfki başkktaki kavram eeşitliliği ka-
nşıklık yaratma tehükesi taşımryor mu?
Küratörlerin belirlediğı kavramlarla
gerçekleştirilen büyük karma sergilerde
bu tehlike hep var. Bienaller aslmda te-
matık sergiler için sözgelimi müzeler ka-
dar uygun değiller. Bienaller. daha çok
farklı bakış açılannın yansıdığı, kültûrel
alışveriş olanaklanrun doğduğu, çeşitli
sanatsal deneyımlerin aktanldığı karşı-
laşma platformu sayılabılir. tstanbul'da-
kı bienalin, içindekı çeşitlıliğekarşınbel-
li bir uyumu yansıtacağına inanıyorum.
Îstanbul'un büyülü ve karmaşık ritmini de
duyurarak soluk alıp veren birbienal ola-
cak.
- 'Sanat,bir nesneyekendivarbğuım öte-
sinde farklı bir düşünce yüklemektir' di-
yor Duchamp. Bu anlayış geliştikçe sanat
ile yaşam arasındaki suıırtar giderek yok
oldu~ Sanatın bugün yaşamımızdaki ye-
ri nedir?
Yaşama yeterince doyamıyoruz, onun
için sanata gereksinimimiz var... Bu sö-
zü kim söylemişti şimdi anımsamıyorum.
20. yüzyılda sanatçılar sanat yapıtının ti-
cari fetiş-kendi içinde ayn bir varlık iki-
KültürServisi- S. Uluslararası tstan-
bul Bienali 'nin sanat yönetmeni Rosa
Martinez, dün The Marmara Oteli'nde
dûzenlenen toplantıda bienale katıla-
cak sanatçılann bir bölümünü basına
tamtü. Îstanbul Kültür ve Sanat Vak-
fi Genel Müdürü Meih Fereli ve Ulus-
lararası Îstanbul Bienali Yönetmeni
FulyaErdemci'nindekatıldığı toplan-
tıda, Türkiye de dahil olmak üzere 40
ülkeden çok sayıda sanatçınm katıh-
mıyla bu yıl 4 ekim - 9 kasım tarihle-
ri arasında gerçekleştirilecek bienalin
mekânlan konusunda da bilgi verildi.
Îstanbul 'un, bienal etkinliklerinden
ayn düşünülemeyecek derece "etldle-
yici.enerjik veügmc" birkent olduğu-
bienal sanatçılannı basına tanıttı
nu belirten Rosa Martinez, "kentiçin-
dekent" duygusu uyandıran Darpha-
ne, bienallerin vazgeçilmez mekânla-
nndan biri haline gelen Yerebatan Sar-
rucı ve Kadın Eserleri Kütûphanesi'nin
yanı sıra havaalahı, tren ıstasyonlan ve
köprülerin de bienalin sanatsal çerçe-
vesi içindeyer alacağını söyledi. tstan-
bul Bienali'nin artık geleneksel biret-
kinlik haline geldiğıni ifade eden Ro-
sa Martinez, "Bienalin sanat yönet-
menliğini ûsüenirken artık klişeleşmiş
befli kavramlardan kaçmmak istedim.
Bienatin başhği. bu nedenle oldukça
geniş kapsamlı: Yaşam, Guzellik, Çe-
viriler/AktanmlarYe DigerGiiçlükler
Üstûne" dedi. Bu yılki bienale davet
edilen sanatçılan bir dia gösterisi eş-
liğinde basına tanıtan Rosa Martinez,
Türkiye'den katılmak isteyen sanatçı-
lara ait 200'ü aşkın dosya inceledigi-
ni ve çoketkilendiğini anlattı. 5. Ulus-
lararası Îstanbul Bienali'nde yapıtla-
nyla yer alacak sanatçılar arasında,
ABD'de yaşayan Fransız aalh ünlü sa-
natçı Louise Bourgeois, Kübalı sanat-
çı Ana Mendiata, Rus sanatçı Oieg
Kuiik, Japon sanatçı Mariko Mori,
Amerika'dan Jinuny Durnanı bulunu-
yor. Bienale katüacağı açıklanan Türk
sanatçılar ise Halil Alondere, Kutiuğ
Ataman, Türkan Erdem, Şükran
Moral, Ebru Özseçen ve Büknt Şan-
SlABJUUlSI
»s !
ienalin, farklı kültürleri, değişik estetik anlayışlan
bünyesinde banndıran bir kentte gerçekleştiriliyor olması
çok önemli. îstanbul, Doğu ile Batı arasında bir köprü, bir
kapı olması özelliği ve bitmez tükenmez enerjisiyle beni
son derece heyecanlandınyor.'
Rosa Martinez fle bienale davetii sanatçılardan Louise Bourgeois'nın bir yaprtı. (Fotoğraf: KADER TLĞLA)
lemini sorguladılar; sanatla yaşamı kay-
naştırmaya çalıştılar ve sanatla ilgili de-
ğer yargılanmıza yeni anlayışlar getir-
meye uğraştılar. Şimdi çevremizde o ka-
dar çok nesne var ki bunlan farklı bir çer-
çevede nasıl değerlendirebıliriz, düşünme-
miz gerekiyor. Sanat ile yaşamı birbirin-
den ayıran sınırlan yok ettikçe aslmda
belirsizliğe sürüklendik. Bazen, bazı nes-
neleri bir sergi kapsammda gördüğümüz
için sanat yapıtı olduklannı varsayıyo-
ruz. Bugün sanatın bize sunduğu olanak-
lar arasında ise farklı deneyimleri paylaş-
mak, dünyayı yeniden yaratmak ve ger-
çekleri, medyanın bizlere empoze ettiği
biçımden farklı algılamak bulunuyor. Ya-
ni dünyayı, farklı biçimlerde yorumla-
mak...
- Bienale kaûlacaksanatçılar "yaşam"
üzerine dflşünürken bir yandan da "gü-
zellik" kavramım irdeleyecekler» Bugün
üretitenyapıuarda sanatçılann.yapıuarın-
da güzeffiğe birincil derecede önem \mne-
diklerini söylemeye gerekyok. Günümüz-
de izleyicinin ilgisini yakalayabilen sanat
yaprtiannın başüca özelliği ne sizce? -
Sanatçılann giderek 'gûzel'den uzak-
laşmasının nedeni, soyut bir ideal yarat-
maktan kaçmmalan ve gerçeklen yansıt-
ma gereksinimi duymalanyla açıklanabi-
lir. Gerçekler de genelde çirkin, şiddet
dolu, pis ya da acı oluyor. Günümüzde iz-
leyicinin ilgisini çekebilen sanat yapıtla-
n, sosyal sorunlara değinirken estetik de-
ğerleri yadsımayan yapıtlardır. Ben her iz-
leyicinin ayn bir dünya olduğuna inanı-
yorum. Dolayısıyla, bir yapıtın nasıl yo-
rumlandığı, o kişinin kultürel gecmişi,
eğitimi ve kapasitesiyle orantılı oluyor. Ki-
mi izleyici duyusal bir tatmin bekliyor
sanattan, kimisi sürprizler peşinde, kimi-
si de yaşadığımız çağın sosyal ve politik
sorunlanna eleştirel bir bakış anyor.
- lngiliz ressam Howard Hodgkin'e gö-
rc insanla sanat arasına gircn bir olgu \-ar:
BilgL. Sanat yapıtlannın böylece estetik-
ten uzaklaştığını savunuyor Hodgldn. Gü-
nümüzdeüretilensanatyapıtlannugenet-
de,yine günümüzde üretüenbeUi kuram-
lar çerçevesinde degertendiriyoruz, Sizce
bu yapıtiar, bu kuramsa) çerçeve dışına çı-
kanldığında. gelecek kuşaklar için de ay-
nı anlamu aynı etkiyi taşıyabilir mi?
Doğrusu gelecek kuşaklann nelerden
etkileneceğini söylemek çok zor. PaulVT-
riBo'ya göre sanat yapıtının kendisi artık
yok, binlerine ulaşan ve algılanan sanal
mesajlar var yalnızca. Belki gerçekten de
çok hızlı değişimlerin yaşandığı sanal bir
dünyaya doğru gidiyoruz, ama vücutla-
nmızla hâlâ buradayız ve bu bize gerçek-
len süreklı anımsatıyor. Dolayısıyla ben-
ce sanat, yeni teknolojıler kullansa da ge-
lecekte de bizden, bizim zevklerimizden,
hazlanmızdan ve sorunlanmızdan söz
edecektir.
- tstanbul, tüm özellikleriyle uluslara-
rası sanat etkinlikleri için ideal bir kent
Ancak toplumsal yapısıyla Doğu ile Batı
arasında gidip gelirken sanatçılan genel-
de Baü sanat anlay ışına göre eğitilmiş— Bi-
enale katılacak Türk sanatçılann secimin-
de ne gibi kriterleriniz var?
Türk sanatçılann seçıminde ayn kriter-
lerim yok, sanatçılan milliyetlerine göre
değerlendirmiyorum. Ortaya koyduklan
yapıtlann gücüne. sorunlan ifade etmek-
teki başanlanna ve tabii ki düşünceleri-
ni klişelere başvıınnadan ortaya koyup
koymadıklanna bakıyorum. Sanatçılann
sanat çizgilerinde gösterdikleri tutarlılık,
yeni sorunlan irdeleme cesareti ve çağ-
daş düşünceye ilişkin sorunlara yakla-
şımlan benı ılgılendıriyor.
- Baö'da yaşananlar, yazüanlar. düşü-
nülenler bazen geç de oka Istanbul'a ve
sanatçılanna ulaşıyor. Kimi kesimier, ba-
zı kavTamlann Batı'dan ha/ır olarak ab-
nıp içselleştirilmeden >apıtlara yansıüklı-
ğı görüşünde. Çağdaş Türk sanatını göz
önünde bulundurduğunuzda bu eteştiri-
leri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bence bu tür tartışmalar yalnızca Tür-
kiye'de değıl, pek çok başka ülkede de ya-
pılıyor. Ama ben Doğu'da, Güney Ame-
rika'da ve "öteki" başka ülkelerdeki de-
neyimlerinden sonra Batı geleneklenyle
yerel gelenekler arasında bir alış>
r
erişin
oluştuğunu ve bu ahşverişten yepyeni,
güçlü bir enerji doğduğuna tamk oldum.
Türkiye'deki sanatçılann çalışrnalannda-
ki yoğunluk ve eleştirel kapasite karşısın-
da şaşkınlık yaşadığımı söyleyebilirim.
Istanbul'a hayır diyemedim'~.
- 5. Uluslararası Îstanbul Bienali'nin
sanatyönetmenliğini kabul etmenizin ar-
dmdaki temel neden neydi?
Bienalin tstanbul'da gerçekleştiriliyor
olması, ama aynı zamanda giderek güç-
lenen bir etkinlik olması... Aynca doğru-
sunu isterseniz. önceden çahştığım bu tür
büyük etkinliklerde sürekli karşılaşılan
bütçe, organizasyon sorunlanndan, ayn-
ca coğrafi-politik-estetik değerlerle se-
çım yaparken verilen ödünlerden epeyce
yorulmuştum da. Yine de Istanbul'a ha-
yır diyemedim. Bunun bir nedeni, kendi-
mi Akdeniz olgusunayakın saymam. Bu-
rada yoğun bir enerji var.
- tstanbul Bienali'nin Manifesta'nın Av-
rupa'da yarattıgi heyecana benzer duygu-
lar uyandıracağma inannor musunuz?
Her şey tasarladığımız gibi yürürse, Îs-
tanbul Manifesta'dan daha ilginç olacak.
Bir kere manifesta gibi Avrupa bienali
değil, uluslararası bir bienal bu. Dolayı-
sıyla Amenka'dan, Asya'dan, Afrika'dan
sanatçılar gelecek. Aynca, gecmişi olan
birbienal, açıkbirkimliği var. Burada ''ya-
şam, guzellik ve çeviriler türlü güçhlklere
karşın" ortaya çıkıyor. Bıenaldeki sanat-
çılar, küreselleşme ve geleneğin arasın-
daki gerilimin hissedildiği bir ortamda
yaşadığımız dönemi çok farklı biçimler-
de irdeleme olanağı bulabılecekler
Nâzm 'ın kalemindenyaktn iarihimizESRA ALİÇAVUŞOĞLU
"Onlar ki toprakta kannca,
suda baük, havada kuş kadar
çokrurlar: korkak, cesur, cahiL
hâkim ve çocukrurlar ve kahre-
den yaratan ki onlardır, destam-
mızda yalnız onlann maceralan
vardır."
Nâzım Hikmet'in 1939'da Îs-
tanbul Tevkifhanesi'nde yazma-
yabaşlayıp, 1940-41 yıllan ara-
sında Çarikın ve Bursa Hapis-
hanelerinde tamamladığı 'Ku-
vayi Milliye' destanı, Ankara
Devlet Tıyatrosu tarafindan iki yıl
boy unca Türkiye'nin çeşitli yer-
lerinde ve son olarak 9. Ulusla-
rarası tstanbul Tiyatro Festivali
kapsamında kapanış oyunu ola-
rak sahnelendi.
Edebiyat tarihinin en önemli
yapıtlanndanbiri olarak nitelen-
dinlen 'Kuvayi Milliye', Ankara
Devlet Tiyatrosu'nun deneyim-
li oyunculan tarafindan savaşın
içinde sıkışıp kalmış bir toplumun
tüm gerçekliğini gözler önüne
seriyor.
G€ç kalmış bir proje
Yönetmenliğini Ergin Or-
be>'in, özgün müziğini Can Atil-
la'nın. koreografisini Binnaz
Dorkip Aydan'm yaptığı oyun-
da: Kerim Aişar, RüşrüAsyah, Se-
ma Aybars. Nurşen Girginkoc,
Alpay İzbırak, Erol Kardeseci,
Bozkurt Kunıç, Cemii Özbayer,
Be\han Saran. Baykal Saran, El-
çüı Şanal \e Çetin Tekindor gi-
bi oyuncular yer alıyor.
Devlet Tıyatroları, 'Kuvayi
Milliye'nin büyük ilgi görmesin-
9.BUSUUMMSI
İSTJUUIL
den sonra aynı projeyi Îstanbul
Devlet Tiyatrosu'nda da gerçek-
leştirmek için çalışmalannı sür-
dürüyorlar.
'Kuvayi Milliye' son olarak
1996-97 tiyatro dönemini kapsa-
yan İsmet Küntay 'En iyi yapım
ödülü'nün de sahibi oldu. 'Ku-
vayi Milliye'nin yönetmeni Er-
gin Orbey, kendi tarihimizden
izler taşıyan yapıtlan sahnele-
meyi çok önceden beri düşün-
düklerini, fakat Devlet Tiyatro-
lan'nın Kurtuluş Savaşı ya da
cumhunyet tarihi ile ilgili reper-
tuvannın çok geniş olmamasın-
dan dolayı bu içeriğe sahıp pro-
jelerin gerçekleşmesinde geç kal-
dıklannı belirtiyor.
- Nâzım Hikmet'in 'Kuvayi
Milliye' destarunın içeriği. bugün
içinde bulunduğumuz siyasal or-
tamla çakışıyor mu sizce?
ERGtN ORBEY - Kuvayi
Milliye" destanı, içinde bulun-
duğumuz siyasal ortama çok hoş
göndermeler yapıyor. Aynca, çok
güncel, ağırlığını günden güne
hissettiren bir konu. Oyunu sah-
neleme aşamasında doğrudan
böyle bir kaygı taşımamamıza
rağmen, insanlann çok hassas
olduğu bir döneme denk düşme-
si sevindirici oldu. Aynca, ya-
kın tarihimiz birçok kimse tara-
findan bilinmiyor. 'Kuvayi Mil-
Hye' destanı içeriği açısından bü-
yük bir boşluğu dolduruyor. Dev-
let Tiyatrolan'nın bu tür oyunla-
ra çok ihtiyacı olduğunu düşünü-
yorum.
-Nâzun Hikmet'in gerek 'Ku-
vayi Milliye' gerekse 'Memleke-
timden tnsan Manzaralan" adb
yapıtlan, şiirsel anlabtnın yanı
sıra sinetna ve tivarro sanatının
kurgu özelliklerini de içinde ba-
rmdınyor mu?
ORBEY-Nâzım'ın şiirlerinin
derinliğindeki tiyatro anlayışı be-
ni her zaman çarpmıştır. Şiirle-
rindeki bu içerik adeta yönet-
menlere açık çağn niteliğindedir.
Nâzım da "Ozanlıktaki başan-
nu tiyatro sevgime borçluyum"
diyor.
Gerçekten de bu durum bütün
ırmak şiirlerinde kendini şiddet-
le hissettirir. Adeta "Albenisah-
neye koy" der. Nâzım Hikmet'i
günümüz tiyatro yazarlanyla kar-
şılaştırdığımızda çok özgün bir
yere sahip olduğu zaten tartışıl-
maz. Bu yüzden sahne oyunu
olarak tasarlanmış diyebileceği-
miz bu yapıtlan sahneye uyarla-
mak daha kolay oldu.
- Oyuncu kadrosunda olduk-
çadeneyimli isimlere rastnyoruz.
f âzım Hikmet'in 'Kuvayi
Milliye' destanı, Ankara
Devlet Tiyatrosu'nun
deneyimli oyunculan
tarafindan iki yıl boyunca
Türkiye'nin çeşitli
yerlerinde ve son olarak 9.
Uluslararası Îstanbul Tiyatro
Festivali kapsamında
kapanış oyunu olarak
sahnelendi.
Genç sanatçılann arka planda
kalmasının özel bir nedeni var
mı?
ORBEY - Başlangıçta oyunu
genç oyuncularla sahnelemeyi
düşünüyorduk. Fakat sonra ma-
dem bu kadar önem verdiğimiz
bir oyun, bunu Devlet Tiyatrola-
n'nın deneyimli ekibiyle yapa-
lım dedik. Oyundaki oyuncula-
nn her biri tek başma lokomotif
oyuncular zaten.
- Bugüne kadar Nâzun Hik-
met'in birçok şiiri oyunlaştınldı.
'Kuvayi Milliye" destanmın bu
oyunlardan ne gibi farkı var?
ORBEY - Nâzım Hikmefin
şiirleri çok değerli sanatçılar ta-
rafindan sahneye kondu. 'Kuva-
yi Milliye'nin kendine özgü ilk-
leri var. Bunlardan en önemlisi
oyunun, 'Kuvayi Milliye Desta-
nı'ndan ve 'Uzun Irmak Şi-
iri'nden bir alıntı veya kurgu ol-
maması. Nâzım'ın şiirlerine ne
bir kelime eklendi ne de bir ke-
lime çıkanldı. Aynca oyunun,
şiire göre bestelenmiş 80 daki-
ka süren kesintisiz özgün müzi-
ği var. Müzik burada fon müzi-
ği olarak tasarlanmış değil. Ko-
nuşma müziğin içinden çıkıyor.
Müzikle beraber bir çalışma ol-
duğu için zorlayıcı oldu.
Kurtuluş Savaşı ruhu
- Nâzun Hikmet'in şiirlerinin
birebir kullanılması ve müziğe
bağlı kaunması sahnede dura-
ğanlığa yol açtı mı?
ORBEY -Bu durum, durağan-
lık değil. sahne dinamiğini art-
tıran bir biçim oluşturdu sanat-
çılanmız üzerinde. Müziğe bağ-
lı kalmak, kendi yorumumu ge-
tiremeyecek miyün gibi kaygıla-
n beraberinde getirse de ortak
paydalan birleştirerek başanlı
bir sonuç çıkarttık ortaya.
- Oyun, genç kuşağa Kuvayi
MflBve ruhunu anlatmak gibi bir
misyonu da yükleniyor değil mi?
ÖRBEY -Öncehkle amacımız
iyi bir tiyatro yapmak ve Kurtu-
luş Savaşı ruhunu iyi yansıtmak-
tı. Kurtuluş Savaşı genelde dar
açılı olmanın yanı sıra resmi ta-
rih olma gibi bir özelliği de için-
de taşır. Fakat 'Kuvayi Milliye'
destanında söylenmişin, yazıl-
mışm dışındaki destansı yan hem
gençlere hem de sadece resmi
tarihi bılenler için aydınlatıcı bir
yan taşıyor. Nâzım Hikmet, Dev-
let Tiyatrolan'nda ikinci kez sah-
neleniyor. Aslmda bu kadar geç
kalınmamalıydı.
IŞILDAK VE YELPAZE
ATİLLA BİRKİYE
Yeni Yiizyıl, Nâzım ve Şaka!
Son zamanlarda edebiyatçılar, yazarlar "nük-
fe"den, yani "şaka"üan iyice uzaklaştılar. Özellik-
letartışmayazılarında, "nü/rfe"yerini hakarete, ki-
şiliğe ilişkin saldırılara bıraktı.
Şakayı bir yana bırakalım; edebi tartışmalann da
olduğunu söylemek pek güç. Ironiden, tersinme-
ci biryaklaşımdan dauzağız. Hani "espri" diye di-
limize girmiş, "söz öeceris/"nden de uzaktayız.
Çok ciddiyiz! Çok ahnganız!
Ciddi olunacak yer var tabii.
Bir de absürd sözcüğü var. Daha çok bizde tam
olmasada "saçma "nin karşıladığı birsözcük. Bir
anlamda, akıl dışı olan. Ama içinde biraz da mat-
rak bir yan var. Azıcık komedi var. Yalnız bu kome-
di biraz "trajik..."
Tartışmalarda ne hakaretten kurtuluyoruz ne de
tatlı takılmaların yazıdaki keyfini yakalayabiliyo-
ruz. Edebiyat dünyasında pek kalmadı. Gazete-
lerde ara sıra çıkmıyor değil böylesine yazılar. Ara
sıra da olsa "şaka", "absürd", "tersinmeci" yazı-
lan okudukça keyif alıyoruz.
Ne hikmetse, pazar günleri böylesine yazılan
okumak istiyoruz. Tabii "aş/cyaz//an°nıdaeklemek
gerekir.
•
3 haziran Nâzım Hikmet'in ölüm günüydü. Tam
otuz dört yıl önce Nâzım Hikmet yaşama gözleri-
ni kapamıştı. Kuşkusuz Nâzım gibi Türkçenin bü-
yük ustasının ölümü, dünyaca büyük bir şairin ölü-
mü büyük bir kederdi. Nitekim, doğru olup olma-
dığını bilmiyorum, ama şöyle bir olay anlatılır:
O zamanlar BBC'de çahşan Can Yücel, Nâ-
zım'ın ölümünü öğrendikten sonra kederinden bi-
nanın kafeteryasında kafayı çekmeye başlamış ve
yukanya haber okumaya çıkmamış. Bu yüzden
de işinden olmuş!
Daha çok, şairleri, yazarları, önemli kişileri do-
ğum günlerinde anmaktan yanayım. Ama çoğu
zaman, duygusal davranıp, çok sevdiğimiz birinin
ölüm yıldönümünde bir iki satır bir şey yazama-
dan da geçemiyoruz!
(Tabii öldürmelerden, katletmelerden, vb. söz
etmiyorum!)
Doğum günleri de yuvarlak yıllarda kutlanmalı.
Öteki türtüsünde her yıl benzer şeyler söyleniyor;
aynı kişiler, aynı ses tonlanyla sahneye çıkıyorlar.
•
Nâzım'ın ölüm tarihi kesindir de doğum tarihi bi-
raz kanşıktır. Memet Fuat buna çeşitli kereler de-
ğinmiştir. Gerçek doğum tarihi 1901 Aralık'tır. Ne
var ki çeşitli nedenlerden dolayı 1902 (15 ocak) ya-
zılmış ve Nâzım da bu tarihi kabul etmiştir. Bizde
de, bütün dünyada da Nâzım'ın doğum tarihi 15
Ocak 1902 geçiyor ve kutlanıyor.
3 haziran salı günü Yeni Yüzyıl'da, Refik Dur-
baş'ın "Nâzım Hikmet95 Yaşında" başlıklı birya-
zısı vardı. Yazının üstündeki Nâzım fotoğrafının re-
simaltı yazısı şöyleydi: "Dünya durdukça doğum
yıllan kutlanacak şairin."
Yine hemen fotoğrafın altında, yazının üstünde
yer alan ve siyah dizilmiş, yazıya ilişkin "spot" da
şöyleydi:
E
"7902 yılında doğduğuna göre yaşasaydı, bu-
gün 95. yaşgününü kutlayacaktı. Ama doğduğu
kente ve sevdiği ülkesine bir daha dönmedi. Ya-
şamı da hayatın ve dünyanın gurbetinde geçti, ölü-
mü de..."
Yazıda da Refik Durbaş şöyle diyordu:
"Dünya durdukça, söz durdukça Nâzım Hik-
met'in daha nice 95, 995 doğum yıllan kutlana-
cak. "
Özcesi yazı, Nâzım'ın doğum günü için yazılmış-
tı. Hem de 95. doğum günü için. Bence doğum
günlerinde, hem de yuvarlak doğum günlerinde anıl-
malı yazarlar, şairler. Yukarıda da dediğim gibi,
öteki türlüsü, benzer şeyleri yinelemek oluyor!
•
Yalnız anlayamadığım, bu yazının 3 haziranda ya-
yımlanmasıydı (acaba, 15 Ocak 1997'de de mi
yayımlanmıştı?) Bir şaka mıydı? Bir ironi miydi? Ab-
sürd bir durum muydu? Nükte miydi? Tersinmeci
bir söylem miydi?
Doğrusu benim zekâm bunu kavramaya yet-
medi! Böyle inceliklerden, hatta böylesine gizem-
li radikallerden uzak düştük galiba!
Festival jürisi belirlendi
• Kültür Servisi - Bodrum 1. Uluslararası Çevre
Filmleri Festivali'nin uzun metraj fılm yanşması
jürisi belirlendi. Uluslararası jüri üyeleri Ediz Hun
(Başkan), Sergio lllumınato (Italya), Reinhard
Biermann (Almanya). Muriel Labrucco (Fransa) ve
Gani Turanh'dan oluşuyor. 5-10 haziran tarihlerinde
Altın Akdeniz Foku için yanşacak fılmler ise şöyle:
'Kaboonak' (Claude Massot), 'Silahlann Sessizligi'
(Arthur Lamoth), 'Güneş Panda' (Yang Liguo),
'Ruhlann Ağacı' (FloraGomez), 'Pipi Hukaru'
(S.Nakada), 'lnsan Denen Bitki' (Pierre Hebert),
'Manisa Tarzanı' (Orhan Oğuz), 'Doğa Savaşçısı'
(Stefan Jarl) ve 'Alaska' (F. C. Heston).
TÜRSAK Vakfı'nda yeni yönetim
• Kültür Servisi- 1997-1999 yıllan arasında
TÜRSAK"ın etkinliklerine yön verecek kurul
belirlendi. Vakfın yeni yönetimi Müjde Ar (Yönetim
Kurulu Başkanı), Vecdi Sayar (Yönetim Kurulu
Başkan Yrd.), Hilmi Etikan (Yönetim Kurulu Başkan
Yrd.). Engin Yığitgil (Genel Müdûr), Sevinç Baloğlu
(Genel Müdür Yrd.). Leyla Özalp, Tınaz Titiz, Fikri
Sağlar. Saim Yavuz, Necip Sancı, Tunca Yönder,
Rekın Teksoy ve Veysel Batmaz"dan oluşuyor.
Tiyatroda devrim: Meyerhold
• Kühür Servisi - Halk Oyunculan. Îstanbul Fransız
Enstitüsü ve İTÜ Oyunculan'nın ortaklaşa
gerçekleştirdıkleri 'Tiyatroda Devrim, Devrimde
Tiyatro: Meyerhold' başlıklı konferans 7-8 haziran ~
tarihlerinde saat 14.00'te İTÜ Gümüşsuyu Makine
Mühendisliği amfısinde iki konferans verilecek.
Sunuş konuşmasını Ayşe Emel Mesci'nin yapacağı
konferanslann ilkinde Beatrice Picon Vallin,
Meyerhold'un yüzyıl başının dia gösterimi eşliğinde
anlatacak. 9-10 haziran tarihlerinde ise Fransız
Kültür Merkezi'nde saat 19.00'da 'Tiyatro ve
Sinema", 'Tiyatro Yapıtlannın Ekrana Aktanlması'
konulu iki konferans verecek. Meyerhold Tiyatrosu
üzerine yıllardır çahşan Ayşe Emel Mesci ise 20-30
haziran tarihleri arasında 'Meyerhold Oyunculuğu ve
Biyomekanik Teknikleri' başlıklı bir atölye çalışması
düzenleyecek.
'Cocuklar Sokakta Kalmasm'
• Kültür Servisi - Özel Doğuş Okullan lise
öğrencileri, kimsesiz sokak çocuklan yaranna
'Grease' müzıkalinı sahneliyor. Müzikal, 6 haziran
cuma günü saat 20.30'da Kadıköy Halk Eğitim
Merkezi'nde sahnelenecek.