14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 HAZİRAN 1997 CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER Parti Kapatma Sorunu! Prof. Dr. İLHAN ARSEL D emokrasılerde partı ka- patılamaz diye bir ku- ral yoktur. Çünkü de- mokrasi denen şey. herkesın bildiği gibi. bir özgürlük rejimidir \e özgürlüklen yok etmeyi amaç edi- nen bir parti kesınlikle kapatılır. Eğer sıyasal bir parti. inanç bağnazlığına bayrak açmış olarak temel özgürlükle- re göz dikmişse. örneğin şeriat heves- lisi olarak laik cumhuriyeti yıkmak ni- yetinde ise kapatılır. "Cihad" sözcüğü- nün kaypak anlamlanndan yararlana- rak kendisini "İslami cihad ordusu" olarak ilan etmiş ise kapatılır. Dini po- litikaya araç edenlere, örneğin. "Biz şe- riat hukukuna bağiıyız ve iktidara gel- diğimiz zaman bu hukuku uygulayaca- ğız" biçiminde laf edenlere ya da bu sı- yaseti gerçekleştirme uğruna "'kandö- külecektir" diyerek bu politikanın tak- tiğini çizenlere kanat açmış birparti ka- patılır: seçmenlerin yüzde 2l'inin de- ğil de yüzde 99'unun oylanna konmuş olsa dahı. rr.utlaka kapatılır. Bu nedenle Refah Partisi liderinin yaptığı gibi "Demokrasilerde parti ka- patılamaz; parti kapatmak ilkclliktir" demek ve halk oylamasıyla iktidarolup laık cumhuriyeti yıkmayı umut etmek. demokrasinin sayı hesabına değil, fakat "insana saygı"' esasına dayalı bir yaşam tarzı olduğunu bilmezlikten gelmek de- mektir. Söylemeye gerek yoktur ki u il- kellik" bu tür partileri kapatmak değil. fakat bu partilerin boyunduruğu altın- da yaşamaktır. İki bin beş yüz yıl önceleri eski Yu- nan'da özellikle Atina'da halk. egemen- liğin tek sahibi olarak zaman zaman toplanır. çoğunluk oyu ile kanunlar ge- çirir, bu kanunlan uygulayacak görev- lileri ve yönetim işini yüklenecek yer- kilileri seçerdi. "Kanun" demek, yurt- taşlann (iradelerinın) oy yolu ile orta- yaçıkmışbiçimıxiemekti..Bu kanunlar devletin ve toplumun gerek iç gerek dış siyasetle ilgilı tüm yaşamlannı. heryö- nüyle hükme bağlardı. Kişilerin günlük yaşantılannın ve özgürlüklerinin birtek noktası yoktu ki çoğunluk karanyla buyruklara bağlanmamış olsun. Öyle- sine ki duygusal tutum ve davranışlar dahi halk çoğunluğunun geçirdiği ka- nunlarla ayarlanırdı. Örneğin Atına'nın yenilgisiyle sona eren bir savaşta ölen- İerin hısım ve akrabalannın. ağlayıp sızlayacak yerde tam tersine sokaklar- da sevinç göstererek. yani gülerek. eğ- lenerek. şarkı söyleyerek dolaşmaları. buna karşılık savaştan sağ salim dönen- lerin ve akrabalannın ise üzüntü belir- terek. ağlayıp sızlayarak mutsuz görü- nerek dolaşmalan hususu kanun konu- suyapılmıştı. Böylecekişileryapmacık yollardan sev inç duygulannı üzüntüye v e keder duygulannı da sev ince dönüş- türmek gibi şaşılası birzorunlulukta bı- rakılmıştı Söylemeye gerek yoktur ki böy le bir sistemi "demokrasi" olarak niteleme olanağı yoktur: çünkü demokrasi de- mek. halkın her şey i, her istediğini ya- pabılmesi. kaprislerini dile getirmesi. insanın "doğal" hak ve özgürlüklerini yok edebilmesi değil. fakat kişi özgür- lüklerinin güvenliğe bağlanmış olarak var bulunmasıdır. Kişi özgürlüklenni hiçe sayan bir toplumda velevki halk yüzde doksan dokuz çoğunlukla karar versin, "demokrasi" diye bir şey ola- maz. Nitekim eski Atina'daki rejim "demokrasi'" değil fakat "çoğunluk diktatonası" idi ki "kakokrasi" deyı- miyle tanımlanırdı. Şimdi gelinız 2500 yıllık bir sıçrama ile günümüz Türkiyesi'ne göz atalım. Bir sayasal parti düşününüz ki. "Ege- menlik halka aittir. beni halk seçmiştir" diyerek bu ülkeyi 1400 yıl gerilere. çöl zihniyetinin göbeğine götürmek ister! Bir siyasal parti düşününüz ki ıdeolo- jisinde "şeriat" yatar ve şeriat dışında hüküm getirmeyi "gâ\urluk" sayar. Bir sıyasal parti düşününüz ki şeriat gereği olarak Islamdan gayn inanca yö- nelmeyi sapıklıkyada-müşriklerTve "dinden çıkanlan" öldürülmeye layık ya da kadını "aklen ve dinen" aşağıhk ve daha buna benzer nice şeyleri mak- bul saymaktan tutunuz da kişinin, gül- mesinden eğlemesine. düşünmesine. yemesine. içmesine. esnemesine. çift- leşmesine. dınini seçmesine ve say- makla bitmeyecek buna benzer her şe- yine vanncaya kadar her şeyini zincire vuran. günlük yaşantılannın her nokta- sını kısıtlavan şeriat verilerini. "Gökten inmiştir" diyerek kutsal bılir ve uygu- lamak ister. Söy lemeye gerek yoktur ki böyle bir partinin demokratik ortamda >eri ola- maz. Böy le bir partinin yaşaması değil. mutlaka kapatılması gerekir. Batı de- mokrasilerinin hiçbirinde özgürlükleri yok etme amacına yönelik bir partiye yaşam olasılığı tanınmamıştır. Ne ılginçtir ki bazı Islam ülkelerin- de. örneğin İran'da, şeriatçı partüer "halkegemeliğr sloganına sanlmışlar- dır. Seçim yolu ile ve halkın desteği ile iktidara gelme yanlısı imiş gibi görü- nürler. Oysa ki "halk egemenliği" slo- ganı. onlar için kurnaz bir kandırma yoludur. şu bakımdan ki "halk" sade- ce ve sadece iktidan elde tutma olası- lığını sağlayan bir araçtır. Şu ya da bu şekilde iktidara geldikten sonra "halk egemenliği" ilkesini. "egemenliğin Tan- n'ya ait olduğu" şeklindeki bir sihir- bazlığa oturtuverirler. Çünkü aslında onlar. ne halkı iktidann gerçek kayna- ğı sayarlar. ne halka inanırlar \e ne de halk ıradesine göre dav ranırlar. Onlann inandıklan şey egemenliğin halka de- ğil fakat Tann'ya ait olduğu ve Tan- n'nın ve "pe>gamberinin" buyruklan- na uygun olarak kullanılması gerekti- ğidir. Nitekim İran'da bir avuç molla. "Egemenlik Tann'dadır. Tanrı iradesi Kuran'dır" diyerek 60 mılyon insanın yazgısını çızerler. Seçimlere adaylığı- nı koyanlarbu bir avuç mollanın onay- ladığı kimselerdır. Siyasal partıler. ken- di arzulanna göre aday gösteremezler. Hiç kimse mollalann tasv ibine mazhar olmadan adaylığını koyup seçilemez. Bu adaylar araMnda halkın seçeceği cumhurbaşkanı ya da "*parlamento" halkın istencinı temsilen i$ göremez. Mollalar kurulunun isteneine (ıradesi- ne) göre iş görerek egemenliğin esas itibanyla Tann'ya ait olduğunu kanıt- lamak üzere şeriat venlerini kanun şek- line sokarlar; sokarlarken de ycryüzü yaşamlannı halk için cehennem azabı yaparlar. Halk istediği kadar insan gibi yaşamak istesin: istediği kadar eğlen- mek istesin: istediği kadar müzik din- lemek. resım çızmek. aşk şiirleri söy- lemek. televizyon seyretmek. sinema- yagitmek istesin: istediği kadardüşün- mek ve düşündüğünü serbest ıradeyle ortaya vurmak istesin; dilediğı gibi gi- yinmek. sevgilisiyle birlikte sokakta gezmek. şarkı söylemek. bira. şarap iç- mek istesin v s... Evet. ne isterse istesin. şeriatçı bir kere başa geçtikte "elveda" artık uygarca yaşam heveslerine. elve- da insanı "insan" yapan her türlü değer- lemelere. "elveda" insanı mutlu eden her güzel şeye ve "elveda" insanın in- sana karşı sevgibeslemesine(inancıne olursa olsun, her inançtaki insanı sev- meye). Ve işte bunlar olamasın. demokrasi ortadan kalkamasın v e özgürlükler bal- talanamasın içindir ki aydınlar olarak siyasal partiler olarak. parlamento ola- rak. Anayasa Mahkemesi olarak v e Or- du olarak hepimize düşen bir görev var- dırki o da ülkeyi şeriatçı partilerden ve dolayısıy la şeriat tehlikesinden kurtar- makt,ır. Yıllar Yılı Cahit Külebi'yle. SAMİ KARAÖREN S evinçlerle. acılarla. özlemlerle yük- lüydüonun şiiri. "Ençokyurdumdan söz ettim" diyor Cahit KülcbL. Yur- dundan, halkımızdan. kadınlardan ve güzelliklerin altın beşıği doğadan... Sözü söze katmanın. içerikle biçimı buluşturmanın ustasıydı. Birbakıma yaratıcılık ve dil ustalığıyla güzel biçımler kurmak demektir şi- ir. Kendine özgü biçem sahibıydi Külebi. Sözcük- lere yeni anlamlar yükler, anlam yüklü sözcükler- le serpılir güzelleşirdi Külebi'nin şiiri. Daima ta- ze. aydınlık ve güzel... Dilımizin, Türkçemizin ses özelliğini yakalama- yı başarmıştı. Yetkin bir dize (mısra) işçisiydi. Çok y alındı, ama gızemliydi. büyüleyiciydi. Şairlik, dünyanın en zor uğraşlanndan biri... Yaratıcılık, ürperten buluşlann sahibi olmak gerek... Sözün kısası: Gökkuşağının. altından geçebılmek. ya da dört yapraklı yoncayı bulmak gerek. Bu niteliğe. bu özelliklereulaştığı için büyük şairdi Cahit Külebi. • •• "Bir at çekin benim altıma Her gece gide\im aya kadar. ' .:• Yükle>ip y ükley ip getireyim Sevinç, ışık. bahar" O büyük şair Cahit Külebi. yurdumuza sevinç. ışık, bahar getirmek için bizden aynldı. 20 Haziran Cuma sabahı saat 4 30'da telefon se- sine kanmla birlikte koştuk. Oğlu .\ü Külebi'nin acıylaboguklaşansesi: "Babamıbirazönce4.I5'te \itWik_" Ne kadar "beklenen" bir ölüm olsâ da şaşkınlık \e gözyaşı... "Beklenen" dıyorum. çünkü Külebi Hocayı 27 Mart'ta yatırmıştık Başkent Hastane- -si"ne. lyiydi. 28 Mart'ta "yoğun bakım"a alındığı- nı bildirdi Hüsnü Göksel Hoca'nın sekreteri Tülay Hanım. Yoğun bakımdan bir türlü çıkamadı. Bılin- cıni yitirmişti. Hü>nü Hoca'nın deyi^iyle "ölümle pençeleşiyordukocaşair." Aslında 28 Mart'ta yitir- miştik Külebi'yi. Hastanenin. başhekım Prof. Dr. Rengin Hanım ve hekımlerin üstün bakımıyla ya- şatılıyordu Külebi. lyileşmesi umuduylabekleyişı- mizboşunaydı. Beklenen son. 20 Haziran 1997 Cu- ma günü sabaha karşı geldi. saat 4.15'te son solu- ğunu verdi. Ölüm haberinin şaşkınlığı içınde zamanın biraz ılerlemesini beklerken. bir yandan Ankara'ya git- me hazırlığı. bir yandan şiirlerini okuyorum... Ilk şiirlerinden Haziran şiiri: "Belki de haziran / Bula- caknaaşımı." Şaşıyorum. tlk, sevgili dostları Celal İ'lgen'lere duyıırdum kara haberi. birlikte gidece- ğız Ankara'ya. Sonra Mustafa Balbay'a. Orhan Erinç'e. Oktay Akbal'a. Güneş Müftüoğlu'na. (Sev - gıli Mustafa Ekmekçi,sağ olsaydı ilk ona duyurur- dum) ve ajanslara... Haziran şiirini de ileterek. Ankara'da Külebı'nınevı dostlanyla.yakınlany- la. bilim adamlanyla. sanatçılarla. gençlerle dolup taşmaktaydı... Yıllar yılı bu evde. Istanbul'da bizde söyleşiler. şiirler, yazın dünyası. toplumsal sorunlar. tazelenen anılar. sevinçler acılar... Süheyla Hanım'ın yoklu- ğu... Şımdi Külebı'sizbirevren... Acı. 21 haziranda son yolculuğunauğurladık. Pek sev- diği yurdumuzun topraklanna Atatürk'ümüze, "Türkiye gibi aydınlık ve güzel" Süheylâ'sına ve oğlu Ahmet'e kavuştu. Atatürk'ün yarattığı bağım- sız Türkiye'nin. laik cumhunyetimizin tutkunu Kü- lebi... Antalya'da 1943'tenbaşlayan yıllar yılı dost- luğunu. sıcak sevgısini ve ilgisini esırgemeyen öğ- retmenimiz... Edirne'den Tekirdağ'a Istanbul'a. An- kara'dan Muğla'ya. pek çok yerde konuşmalanmız. söyleşılenmiz... Birlikte güzel zamanlaryaşadığı- mız büyük şair Cahit Külebi. bınler yaşa! O ıçe iş- ley'en güzel şiirlerinle sen hiç ölmeyeceksin. (x) (x) Başsağhğı dileyenlere. ben de gönül borcuy- la başsağlıgı diliyorum^ •. PEINCERE Çete Biryobaz.. Bir dolandırıcı.. Bir katil.. Buluştular. • Yobaz dolandırıcıya dedi ki: - Ortak olalım!.. Dolandırıcı yobaza dedi ki: - Ver elini!.. Katil susuyordu. Yobaz ile dolandırıcı baktılar ki katil çekingen, köşede duruyor... - Ne yapalım?.. Dolandırıcı önerdi: Anya manya kumpanya.. İki şişe şampanya!.. Yobaz karşı çıktı: - Olmaz Dolandırıcı sordu: - Neden?.. - Şampanya gâvur içkisidir, hem içki içmek gü- nah-ı kebaırden sayılır... Dolandırıcı: - Şampanyayı çıkarırız, geriye kumpanya kalır, nam-ı diğerçete!.. Katil kulağını dikti: -Çetemi?.. - Evet... - Payım ne olacak?.. • Yobaz ile dolandırıcı kafa kafaya verdiler; katile gereksinme vardı. Sordular: - Neistiyorsun?.. Katil sırıttı: - Sizin istediğinizden... Yobaz ile dolandırıcı bakıştılar, gülüştüler, kafa- larındakini bölüştüler: - iktidar!.. Katil fırsatı kaçırmadı: -Tamam!.. Anlaştılar. Yobaz ile dolandırıcı ve katil, kaç fail-i meçhul ci- nayetin üstüne ve tüyü bitmedik yetimin hakkına cenaze namazı kılmışlardı?.. Ve iktidara doymamışlardı... Yobaz iki yüzlüydü, takıyyeciydi, sinsiydi, yılan- ' dı. Dolandırıcı, düzenbazdı. yalancıydı, parayadoy- mazdı. edepsizdi, yüzsüzdü. Katilin gözleri içine bakardı, korkaktı. ıçten pazarlıklıydı. Üçü de hastalıklı tiplerdi. ruhlarının karanlığına sinmişti gerçek kimlikleri... • Yobaz. dolandırıcı ve katilden oluşan çete el sı- kışınca gökten üç ayva düştü. Biri sana.. Biri bana.. Biri demokrasiye.. AİL. Yeni GF 788e... yeni yazılını! Şimdi Ericsson GF 788, daha da gelişmiş yeni yazılımı ile karşınızda. Gerçek ölçüden 'ü i daha kuçükriir. J 3 c s J 8 i-/lkkatl GF 788'inizin pilini çıkarın, telefonunuzun arkasındaki revizyon numarasına bakın, numara R3D veya R4A değilse aşağıdaki yazılım yükleme noktalarına uğrayın ve 5 dakika içinde yeni yazılımı (software) ücretsiz yükletin. ServiS Laboratuvarlari: Asy^Adona 0322 45 7 94 34 - Ankara BqrepcO 1 ,12 221 12 61 - Ollım 0312 354 80 5 3 - UtanbulMtumzaJ, 0216 342 89 90 - Ermkvy 0216 302 90 16 - İzmir Alsamat 0232 464 52 60 - Bmota 0232 486 21 68 - fAtrsin 0324 328 54 33 Denba; Anlalya 0242 243 4^ 86 - İstanbul MaıLk 0212 285 20 00 - Tatsm 0212 237 31 00 Yazilim Y ü k l e m e Noktalari: AJana Aydın Aras 0322 352 52 52 - Özlcr 0322 458 ^3 17 - Ankara Karakaya 0312 440 13 34 - Teleses 0312 435 41 21 -DataO312 4 n 17 68 -Anlalya Tcleses 0242 241 22 11 - Bodrum Bosıs 0252 313 20 5 3 - Buna Tropık 0224 253 53 73 - Dtuizli Nalkom 0258 241 85 98 - Eskifebir Eldem 0222 231 06 91 - Ulanbul Harbıy* Alba 0212 233 11 44 - Ş,)l, Armcs 0212 212 48 47 - Srrtecı Baltürk 0212 526 14 00 - Ktzılloprak Eko Group 0216 449 38 00 - Ltrevt Global 0212 283 91 91 - ElmaJai Gungor 0212 296 24 90 - Kozysuğ, Hertı 0216 410 98 40 - Küdtkvy Kampanya 0216 418 89 (X) - Şıjham Marmira 0212 243 66 62 - 245 13 53 - Ktcamustafapap Premier 0212 530 90 31 - PenJık Şenguller 0216 491 33 66 - K^kyal, Şcngüller 021641" 73 77 - Mıllef* Telnur 0216 383 27 28 - 383 26 85 - Nıjajıt^, Telpa 0212 233 34 34 - Bain-kSy Tesan 0212 542 52 5Ü - hmir Düzey 0232 441 48 00 - Epatel 0232 425 18 28 - Mobılkom 0232 464 18 64 - Kayieri Özler U352 222 33 17 - Kocaeli Kampanya 0262 323 07 07 - Ktmya Cıncin 0332 322 19 56 - KonteUan 0332 322 -12 58 - Kufadau Epatel (imbaD 0232 445 26 50/51 - Maniu Düzey 0236 234 T 95 - Sakarya Arab-ıl 0264 2^5 75 51 - Trabzcn Özguvfn 0462 326 83 69 - Vam Şengiiller 0432 216 34 51 Turkıye Yetkılı Dıscrıbutörleri K.V.K. Tel: 0216 410 85 00 (pbx) • GEN-PA Tcl (1212 28^ 17 P (20 hat> 6MGSS0N 0 C€ 01.88.x# J Revizyon numarası ERİCSSON
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle