27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 HAZİRAN 1997 CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 11 • ** Ingiliz yönetmen Stephen Frears, 'Karavan'la 'Barrytown Uçlemesi'ni noktalıyor Dosthığun altuu oyan iş ortakhğıDublin'in kuzey banliyösü, Aralık 1989. Yıllardır çalıştığı işine ansızın son verilmiş. deneyımli fınn işçısi, 2 çocuk- luailereisıBımbo (DonaJO'Kelly). gün- lenni işsiz arkadaşlanyla mahalle pub'ın- da ıslatarak ve lak lak ederek geçırmek- tedir artık. Ailecek görüştüğü. golf oyna- dığı. Megadeth ve heavy metal müzıği ya da Guns and Roses'ın solistı Axl'ın tipı üstiine geyik muhabbetleri yaptıgı. Kazı Kazan'da umut arayan, iki haşan çocuk gibi takıldığı çok eski ve yakın dostu Lar- ry'ye (Colm Meaney) açılır Bimbo. Kah- venin önüne tezgâh açıp Yıetnam mutfa- ğtnın yıyeceklerinı satan göçmenlerden görüp esinlendiği seyyar fast-food işine girişecek, böylece hem kimsenin agız ko- kusunu çekmeyerek kendi kendisinin pat- ronu olacak. hem de çok para kazanacak- tır. Yıllardır de\ letten aldığı işsizlik para- sına talim eden. çenesi diışük. patavatsız. sıkıntıya gelemez, boş gezenın boş kalfa- sı, ufku dar, müzmin işsız arkadaşı Lar- ry'ye de ortaklık önerir. Zaten trlanda milli takımının da katı- lacağı, televizyondan naklen yayınlana- cak olan 1990 dünya futbol şampiyonası da kapıdadır ve futbol sevgısinın milliyet- çilikle sarmaş dolaş. had safhada seyret- tiği ülkede herkes ekranda maç seyrede- ceginden kimse yemek yapmayacaktır bir süre. Çoluk çocuklanyla kanlannın da katkısı v e yardımlany la hazırlayacaklan, patates kızartmalan, balık ekmekler, so- sıs sucuklarve Bimbo Burger'lerin kapış kapış gideceği bır tezgâhın hayaliyle kol- lan sı\ayan ikı kafadar. Bimbo'nun karı- sının parasıyla döküntü. paspal. bir kam- yonet satın alırönce. Yıkayıp kazıyıp bo- yayınca, eski. motoru sökülmüş, hurda kamyonet bıraz adama döner, tezgâh ha- zırdır artık, müşteriler sıraya girebilır! Larry"nin genç kızıyla çok akıllı oğlu da babalanna yardımcıdır. Eski ünlü topçu bır lngılızin (J. Chartton) çalıştırdığı lr- landa milli futbol takımının lngiltere"yle 1-1 berabere kalarak çeyTek finale çık- ması ortalığı bay ram yenne çe\ ınr ve TV izlemekten memnun mesut. bağrış çağrış sokaklara dökülen çoşkulu kalabalık. Bımbo'yla Larry'nın gezgınci restoran karavanına doluşur, acıkmış bir halde. The Van / Yönetmen: Stephen Frears / Senaryo: Robby Doyle / Kamera: Oliver Stapleton / Müzik: Eric Clapton / Oyuncular: Colm Meaney, Donal O'Kelly, Caroline Rothwell, Ger Ryan, Brendan O'Carroll / 1996 ingiltere (Özen Film) Rock konsennden vazgeçerek gittıklen plajda müşteriye sandvıç yenne başka şey veren. fazla çalışmaya gelemez. çalçene Larry ile kansının etkısınde fazla kalan. sorumlu ve gırişken Bimbo"nun dostluğu- nu. ışın stresı ufak ufak yiyıp bıtıımeye başlar. Gıderek bırbirlerini kıncı. pata kü- te davranışlara yönelen ikı kafadarın iş- lerı ve köklü do;>tluğu sarpa saracaktır. BBC'vle Channel Four'un çocukları olarak anılan ve Ken Loach \e Mike Le- igh ile birlikte. günümüz Ingiliz sinema- smın artık yaşlau «.m.ı uu u?. u^ı p u - yesine erişmiş üç sılahşöründen bırı sayı- lan Stephen Frears'ı on yıl kadar öncc 'Benim Güzel Çamaşırhanem'le tanıyıp se\miştik eski Sınema Günlerınde. 1971 'de 'Gumshoe'ylabaşlayan karıyen- ne hem ilginç uyarlamalar (John Lahr'dan 'Prick Up Your Ears', Choder- tosdeLaclos'dan 'Tehlikeli Alakalar'. Jitn Thompson'dan 'The Grifters- Yasak İliş- kiler'. Roddy Doyle'dan "The Snapper". Valerie Martin'den 'Man ReuV. hem de özgün senaryoya dayanan filmler (Hanif Kuretshi'den 'Benim Güzel Çamaşırha- nem'le 'Sammy ile Rosie' \ e Dustin Hoff- man-Geena Davis-Andy Garcia'lı Holly- vvood yapımı 'Zoraki Kahraman') sığdı- ran Stephen Frears. ılk dönemınde yarat- tığı panltıyı pek sürdüremediyse de. gü- nümüzün önemli ve saygın tngiliz yönet- menlerinden birı vine de. Film çevirme- dığı zamanlarda sınema derslen \eren. ateşli bır Arsenal taraftarı olan. hafif bir yaşlanma takıntısmdakı 55'lık delikanlı Stephen Frears'in. Irlandalı yazar Roddy Doyle'un Dublin ve yöresinden emekçı portreleriyle yaşam manzaraları sunan Barrytown öykülerinden sinemaya aktar- dığı. Cannes 1996'da yanşan 'The Van- Karavan'ı. işsizlik. umutsuzluk. kışılık ve aile sorunlanyla kuşatılmış. alt kesim- den kaybetmeyemahkûm ikı Irlandalı ar- kadaşın yırtma çabalannı anlatan. sıcak, sevimlı bır film. Irlandalı yazar Roddy Doyle'un öykü- lennden daha önce sinemaya uyarlanan. Alan Parker'ın 'The Commitments- Gençlik Ateşi' ve yıne Stephen Frears'in 'TheSnapper'ini tamamlayan 'Karavan'. Barrytovvn üçlemesinin en hafif halkası sayılabilir. Gerçi değişmez kameramanı Olher Stapleton'la birlikte yine candan, şırin, babacan karakterler çiziyor, sürpri- ze yer bırakmadan, düz bir çizgide geli- şen sıradan. yalın bıröyküyü gerçekçi \e ironik dokunuşlarla aktaran. esnek. gev- şek. rahvan gidişli bır anlatım tutturuyor, buruk tatlar veren bır gülmece etkisı \a- ratıyor yönetmen Frears ama tam anla- mıyla doyurmuyor film genelde. Tüm dünyada olduğu gıbi.lrlanda'dada çok sık rastlanan. orta yaşı dönmüş, çoluk çocu- ğa kanşmış ama içlerindekı afacan çocu- ğu bir türlü büyütememiş. hep işsiz, so- runlu. bedbın ama yine de 'hayatabeyin- lerinin gülen tarafiyla bakmasını büen' ı- ki sempatık karakteri oynayan. çoğu film- de Irlandalı tipleri oynayarak pişmiş, ta- nınmış Colm Meaney ile tiyatrodan gel- ıne. deneyımsiz Donal O'Kelly ikılisınin sürükledıği 'Karavan', kimi hedefine ula- şan hoş sahnelerle bağlanmış. oldukça ge\şek dokunmuş, hafif yapısı. sade, al- çakgönüllü atmosferi. gülünçlü durumla- n ve en parlak çağlarında değil de, artık kocadığı günümüzde müzik endüstnsın- ce baş tacı edilmiş. gıtarustası, müthış 'sol el' Eric Clapton imzalı müziğıyle keyifle seyrediliyor sonuçta. Bastıran haziran sı- caklannın ıster ıstemez yaz rehavetine ıt- tıği sınemaseverlere gönül ferahlığıyla sa- lık verilecek cinsten. hiizünlü, dokunak- lı. inandırıcı olabilen. kanlı canlı bır komedının albenısıne sahip. hafif. eğlen- dirıci ve aynntılı bir karakter(ler) in- celemesı 'Karavan' Sibhya'da görkemli birdestan Kültür Senisi - Şehnn en göz- de yerinde bulunan eski manastı- nn önünde, yüzlerce ınsan görün- meyen bir gara doğru bagajlan el- lerinde yürüyorlar. Meydandaki bu topluluk hoparlörden çıkan se- se kulak veriyor. Tümü yüzyılın başlangıcında- ki döneme uygun giysiler içınde- dir, kadınlann hepsinde uzun ve kabank elbiseler. Başka bir zama- nın. başka bir çağın insanları Moskova karlar al- tında ve Mkita Mikhalkovyeni fil- mi "Le Barbier De Siberie-Sibirya Ber- beri"nin çekimle- riyle meşgul. Bu başlığın ardında Rus sinemasırun en ihtiraslı projesi yer alıyor. Devrim öncesin- de. kaprisli bır Amerikalının. ken- di icadı olan ve ağaçları kesmeye yarayan çok büyük bir makineyi, Sjbir- ya'nınbölgeselma- kamlanna satarak bir servet edinme tutkusunu anlatan şatafatlı bir destan. bu proje. Senaryonun aslı 200 say- fadan oluşuyor. Birerkeğin çılgın ütopyası ve bu ütopyayı onunla paylaşan bir kadın. Aşk tutkusu, güç, para. ihanet. kaderingücü... Bürün bunlar Mık- halkov'un yarattığı talihin cilvesi- ni farklı kılan şeyler. Bu projeyi gerçeğe dönüştürmek hiç de sa- nıldığı kadar koJay değil; bu 10 yıllıkbirçalışmanınürünü. Senar- yo yazılırken, Rusya'nın tarihi, Annerika ile olan ilişkileri, Mo- zartTolstoyve insanın kendini be- ğermişliği vb. öğeler oı TVikita Mikhalko\'. yeni filmi 'Sibirya Berberi'nde bir erkeğin çılgın ütopyasını ve bu ütopyayı onunla paylaşan kadının öyküsünü aktanyor. lOyılhkbir çalışmanın ürünü olan ve 'Urga'dan sonra en çok yatırım japılan Rus filminde Richard Harris ve Julia Ormond oynuyor. jialıüa Nikita Mikhalkov turulmuş. Son on yıl içinde Rus- ya çok değiştı ve tabıı Mikhalkov da. Uzun yıllar boyunca kardeşi .\ndrev1 Konçatovski'nin gölgesin- de kalan Mikhalkov. 198^ y ıîında- ki "Oci Giomia-Si\ah GözJer" ad- lı filmınden sonra dünvaca tanı- nan bir Rus sinemacı oidu. Özel- likle de kendi ülkesinde çok iyi bir yere geldi. Yönetmenlik ve oyunculuk yönlerinın dışında bir de politik yönü var. Mikhalkov. Boris Yeltsin'e olan ya- kınlığıyla tanını- yor. Bütün bunlara bağlı olarak da adı gelecekteki Rusya başkan adaylannın arasında yer alıyor. Ancak o. şu anlık kameranın arkajSin- daki işini sürdür- meyenıyetli. "Sibina Berbe- riVUrga" fılmin- den sonra en çok yatınm yapılan Rus fılmi: 25 milyon dolar Sibirya'da eylül ayında başla- yan filmin çekim- leri. bu yaz Prag'da son bulacak. Fılm- de. Amerikalı çıftı Richard Har- ris ve Julia Ormond canlandırı- yor. Brad Pitt'le oynadığı "'Sonba- har Efsaneleri" filminden sonra yıldızı parlayan Julia Ormond, Merh Streep v e Sharon Stone gi- bi Hollyvvood'un ünlü isimlerini geride bırakarak, "Sibirya Berbe- ri*"nin kahramanı Jane rolü ıçin seçilmış Mikhalkov tarafından. Bu film de. "'Güneş Yanığı" gibı. yine hem Hollyvvood dünyasında hem de kendi ülkesinde uzun sü- re belleklerden silinmeyecek bir .•tk' viıatacak gibı. Hollywood'da adına hâlâ film çekilen tek kadın olan Meryl Streep: Oyuncu dinlemeyi büirKültür Servisi - Son yıllarda u The Rher Wlld" (Vahşı Ne- hir), "The Bridges of Madison County" (Yasak llişki). "Befo- re and After" (tlk Günah) gibı filmlerde ızlediğimiz Meryl Streep. sinemalanmızda göste- rilen "Manin'inOdası''nda yi- ne unutulmaz bir performans sergiliyor. Yönetmenlıgini Jer- r> Zaks'ın üstlendiğı Fılmde başlıca rolleri Diane Keaton, Robert De Niro ve Leonardo DiCaprio ile paylaşan ünlü oyuncu. aile sorunlanyla boğu- şan bir kadını canlandınyor. Zor rollenn oyuncusu olarak tanı- nan Oscarlı Meryl Streep. acı çeken kadınlan canlardırmakta özellikle başanlı. Premiere der- gisınde kendisıyle yapılan bir söyleşi. Streep'i daha yakından tanımayaçalışarak,başanlı per- formanslannın sırnnı ortaya çı- kanyor... - "Marvin'in Odası". Jerry Zaks'ın ilk yönetmenlik dene- mesivdi_. Başanlı oldu mu siz- ce? Herkesin düşüncelerini öğ- renmeye çok meraklıydı ama sonunda bu farklı görüşlerin al- tında ezildı. Bence bır yönet- menin her şeyden önce sahıp ol- ması gereken özellık, özgüven- dir. Ben film yönetmeye hıç ce- saret edemedim. Zaten epey za- man alıyor. insanı bir iki yıl bağlıyor, gece gündüz çalışma- yı gerektiriyor. Ben ailem ne- deniyle yönetmenliğe hiç kal- kışmadım. - "Manin'in Odası"ndan sonra yine ölümün ailede yarat- tığı tahribatı konu alan bir tele- vizyon filminde rol aldınız... Böyle ağır bir konuyu elc alan filmlerde üstüste çalışmak zor olmadı mı? Televizyon filminde kimse ölmüyor. Aynca her şey zaten. yaşam ve ölüm çerçevesınde gelişmiyor mu? Sözgelımi. ay- nı olguya esprili bir bıçimde eğılen "Death Becomes Her"(Ölüm Kadına Yakışır). bir kadının genç kalmak arzu- sunu irdeiiyordu. O filmı pek sevmiyorum. ama konusu ho- şuma gidiyor. - Gerçek karakteıiere bağlı rolleri canlandınrken daha bü- yük sorumluluk hissertiğiniz söylenebilir mi? Evet. Karen Silkvvood'u ya da u Out of Africa"da (Benim Afrika'm) Isak Dinesen'i can- landınrken agır bir sorumluluk duygusu hissettim. Ama ger- çekte varolmayan kışileri can- landınrken de sonuçta tanıdı- ğım. bildiğim insanlara benze- diklerı ıçın aynı duyguyu hısse- • Bence oyunculuk. başka insanları tutkuyla kavrayabilmek işidir. Oyunculuğu inandıncı kılabilmek için farklı yöntemler vardır. Benim belli bir yöntemim olmadı hiç; canlandırdığım farklı karakterler için farklı yöntemler kullandım. tyi bir gözlemci olmak gerekiyor. Oyunculuğun sırn, dinlemeyi bilmek. debiliyorum. Bizzat tanımadı- ğım insanları canlandınrken. gerçeğe karşı bır sorumluluk duygusu hıssedıvorum. - Oy nanıış ohnayı istediğini/ bir karakter var mı? Evita dışında mı? (Gülüyor) - O rolü Madonna'nın can- landırması konusunda ne düşü- nüyorsunuz? Bence bu kız o rolü canlan- dırmak için doğmuş. Evita dı- şında. sözgelimi "The First\Vı- O da bana. "Gerek yok, Me- tod'suzdagayetiyisin" demışti. - Film kariyeriniz nasıl başla- dı? Bence ilk önemli rolüm, u Ju- lia"daki Anne Marie rolüydü. ^'önetmen Fred Zinnemann. Julia'ya tanınmayan bir oyun- cunun oynamasını istiyordu. O sıralar ben Broadvvay'deydim. Bırkaç hafta sonra rolün Y'anes- sa Redgraw'e verileceğini söy- ledı. ama bana daha küçük bır Merh' Streep, oyunculuk kariyerini değeıiendirdi. >esClub"da (İlk Eşler Kulübü) da oynamak eğlencelı olabilir- di Ama şu sıralar ızleyicinin zevk aldığı türde fılmlere uy- gun bir oyuncu olduğumu san- mıyorum. - Roller nasıl teklif ediliyor si- ze? Madison County için Clint Eastvvood arayıp teklif etti. Ben fazla senaryo okumuyorum. ay- da bır ya da ikı tane belki. Se- naryolan menajerlerim okuyor. uygun olanları bana iletiyorlar. - Metod oyunculuğu vaptınız mı hiç? Bır keresinde Lee Strasberg ile tanışmıştım ve ona Me- tod'un ne olduğunu bıle bilme- dığımı ıtirat cttim. ((îüluyor). rol teklif etti. - "Manin'in Odası"nda Ro- bert De Nıro ile bir kez daha bir araya geldiniz. Onunla biriikte çalışmak nasıl? Robert De Niro ile üç fılmde bir araya geldik '•DeerHunter" (Av cı). "Falling in Love" (Âşık Olmak) ve "Marvin'in OdasT ve her defasında ondan yenı bir şey öğrendim. Bu kez öğrendi- ğim. birinci. ikinci ya da üçün- cü çekimde başardığınla yetın- memek... - Manhattan filminde \Voody Allen ile birlikte çalışmıştınız- Evet anaa pek samımi olma- dık. Film çekimlerinde iki yada üç gün geçirdim. Woody Allen epeycecıddi ve sertti. Saşırmış- tım. çünkü dışardan bakınca fılmlerinin doğaçlama olduğu etkısi seziliyor. Oysa senaryoya sıkı sıkıya bağlı kalmamız ge- rekiyordu. Belki de benim can- landırdığım karakteri sevmi- yordu.. kım bilir. Ara sıra. "Lüt- fen repliklerinizi vazıldığı gibi okuyun" derdi. "Fransız Teğ- menin Kansı"nın senaryosunu yazan Harold Pinter de aynıy- dı. - Oysa Kramer Kramer'e Karşı filminde mahkeme salo- nundaki konuşmayı siz baştan yazmıştınız öyle değil mi? Evet. çünkü film ekibi de hoşnut değildi senaryonun o bölümünden. Bence yönetmen Bob Benton ile başrollen pay- laştığım Dustin Hoffman. film- de erkeğin konumunu kavra- mışlardı. onun haklı olduğunu düşünüyorlardı ama, kadının durumuna yeterince eğilmiyor- lardı. Kadının kendısıni nasıl savunacağını bilemiyorlardı. Ben kadının çok güçlü bir argü- manı olması gerektiğini düşü- nüyordum. Böylece hepimiz ayn bır mahkeme salonu konuş- ması yazdık. sonunda benimki- ni oynadık. - Sophie'nin Seçimi filminde Sophie'yi canlandırmak zor ol- du mu? Hayır, çok tatmin ediciydi. Müthışbirsanatsal deneyimdi - gerçi oyunculann sanatçı olup olmadığını bilemıyorum... ama müthiş bır arya seslendınyor gi- bi hissetmiştim kendimi. Her çekim gününden sonra kendimi çok mutlu hıssettiğim ıçin suç- luluk duyardım. - İki çocuğunuzdan birinin vaşamasını. ötekinin ölmesini seçmenizçereken sahne üzerin- de çalışırken neler hissettiniz? Korkunçtu. O sahneyı bir ke- re okudum, bır daha bakmam bile gerekmedi. Bütön sahne beynıme kazınmıştı sanki. O sahneye gelene kadar unutmaya çalıştım. Çok zoı=du ama sonuç- ta, bir roldü. oynuyordbk.. böy- le bir seçimi gerçekten yapraam gerekse ne yapardım bilemiyo- rum... Öyle bir deneyimi bir da- ha yaşamak ıstemiyorum. - Farkbaksanlarla konuşnıajk, farklı karakteıiere börünmeni- ze yardımcı oluyor nm? Bu soru beni hep şaşırtıyor. Yani belli rolleri oynayıp. nasıl hâlâ kendım gibı konuşayım? Tabıi sette bırden bu aksanlarla konuşmaya başladığımda öteki oyuncular şaşmyor. bazen dalga geçiyorlar. Bıliyor musunuz, öteki oyunculann destek verme- mesı. oyuncuyu mahvedebilır. KEDt GOZU VECDİ SAYAR Kargaşa 16. yüzyıl Japonyası'nda bir taht kavgası... iktidar tırtkusunun ınsana neler yaptırabıleceğıni merak eden- ler, yann akşam iki Film Bırden"\ kaçrrmasın. Buyuk usta Akira Kurosava'nın Shakespeare'ın "Kral Leafinden esinlenerek gerçekleştirdiği "Ran" (Ja- ponca kargaşa demek), yalnızca sınema tırtkunlarının değil. iktidar tutkunlarının da ızlemeleri gerekenbir baş- yapıt. Filmden önce. ünlü Fransız belgeselcı Chris Mar- ke'ın, "Ran"ın çekimı sırasında gerçekleştirdiği bır bel- gesel var. Ustayı daha iyi tanıyabılmek için... (Bugüne dek, hıç reklam almadık bu sütuna. "2 Film Birden"\n bu son programı ıçın bir istisna yapmamızl hoşgörür- sünüz umanm.) Diyeceksınız kı, "İktidar tutkusunun ınsana neleryap- tırabildiğinı hiç merak etmıyoruz. Her gün aynı filmi gör- mekten bıktık"\ Siz, gene de bu kedinin sözlerine kulak venn. Filmin sonunu merak etmiyor musunuz yoksa? t • • • Çanak antenlerin yansıttığı görüntüler karşısında deh- şete düşüyor kediler. Bu kargaşadan bir çıkış yolu bu- lunabilecek mi? Umutsuzluğa düşmektense. umutla geleceğe bak- mayı seçıyor pek çc^u. Müzmin karamsarları saymıyo- rum. Kargaşanın mımarlarından bır bakanın ("medyatik" olmak ıçın elınden gelenı yapan, müzelerı camiye dö- nüştürme projeleri ile epey "rating" atan bu "mümtaz" politikacının adını vererek, ününe ün katmayacağız el- bette) son çırpınışlarını ızleyerek umutsuzluğa kapıl- maktansa. Bodrum'da. Trabzon'da evrensel kültür de- ğerlerine sahip çıkan sivil toplumun dırenışine bakıp umutlanıyor kediler. Bergama'da Sefa Taşkın, Bodrum'da Tuğrul Acar gibi beledıye başkanlarının. sivil toplum örgütleri ile el ele vermesı az şey mi? Ülkenın beş buyük sivil toplum örgütünün aralannda- ki çelışkıleri bir yana bırakarak, demokratık bir çözüm için destek vermesı umutlu olmamızı gerektirmıyor mu? • • • Umut. fakırın ekmeğı demişler. Bizde umut çok... iyi, güzel de, geleceğıni -üstelık yalnızca kendi geleceğini değil, bütün bır toplumun geleceğıni- beş milyon dola- ra ıpotek edenlenn var olduğu bir ortamda, umuttan, iyimserlıkten, uzlaşmadan söz açmak neleri değiştire- bilir? Uzlaşma sozcüğü yenne, unutulmuş bir sbzcüğü, "ilke" sözcüğünü biraz daha sık kullanmak daha doğ- ru olmaz mı? Kültür çöplüğünde dolaşan bir kedı olarak uzlaşma- nın ne demek olduğunu anlamaya çalışıyorum. Özellik- le bızim çöplük bağlamında. Örneğin, 'Türk-lslam sentezı' bır uzlaşma olrnalı! (ANAP'lı eski kültür bakanları pek iyi bilirler bu konuyu). Son Kültür Bakanı'nın müze-cami' ya da 'mescit- müze' projelen. bırer 'uzlaşma' anıtı değil mi? (Sırası gel- mişken anımsatalım, Bodrum Kalesi'ndekı şapetin 'mescıt-müze 'ye çevrilme projesi 1990 tarıhını taşıyor. ANAP ıktıdarı zamanında başlatılan bu proje Fikri Sağ- lar dönemınde durdurulmuştu. O zaman projeyi başla- tan bürokratlar, şimdı de görev başında, ne sandınız? ANAP dönemınde başlattıklan projeye kaldıkları yer- den devam ettıklerını anlatıyorlar.) Şimdı, bunlan söyle- yerek, uzlaşmayı zorlaştırmış olmuyoruzdur ınşallah! • • • Kargaşadan kurtulmanın yolu sihırlı bir sozcükte ara- nacaksa, bunun 'uzlaşma' değil 'ilke' olması gerektiği- ni düşünüyor kediler. Örneğin, kargaşadan kurtulmanın yolunun yeniden (Cumhurıyetın ılk yıllarında olduğu gibi) bir kültür-sanat seferberliğınden geçmesı gerektığı ılkesı... Mesut Yılmaz, dün gece, yeni hükümetin öncelikle- rınden söz edıyordu. "Hukuk devletı, sivil otoritenin te- sısi, sosyal guvenlık sısteminın rehabılitasyonu, idari sisteminreorganızasyonu. vb." Kültüralanınaılışkıntek bir sozcük yok. Ekonomık ve Sosyal Konsey'ın hayata geçırilmesi gündemde, ama 'Kultur-Sanat Konseyı' dıye bir proje yok. Eminim, konuşulmamış, hatta düşünülmemiştır bı- le. Sanırım politikacılar hâlâ bir gerçeğin farkında değil: ekonomı çok önemlidır. çok şeyı belirler, ama ınsanla- rın bılınçlerını belırleyen onlann kulturel altyapılarıdır. Kültürel kalkınmaya önem veımeyen bır ülkenın, yalnız- ca ekonomik kalkmma ile hıçbir yere gelemeyeceğmı anlamak için fazla uzaklara gıtmeye gerek yok. Kulture bütçesinde ancak 'bınde dört' oranında yer verebılen bır ülke. ne kadar ılenye gidebılir? Kultur meseleterını. sıyasal ıktidarlann sultasından kurtaramayan bir ulkede gerçek bir demokrasiden söz edilebilir mi? 8. Alaçatı Uluslararası Çocuk ve Gençlik liyatpoları Festivali •Kültûr Servisi - 8. Alaçatı Uluslararası Çocuk ve Gençlik Tiyatrolan Festivali. Alaçatı Belediyesi ve TOBAV işbırliği ile 28 haziran - 2 temmuz tanhleri arasında gerçekleştiriliyor. Bu yıl. festivale 5 yerli. beş yabancı tıyatro gnıbu katılıyor. Katılacak olan yabancı gruplar. Almanya'dan 'Theatre Comıc On', Romanya'dan "Puppet Theatre Elpis of Constanta', Macanstan'dan 'Theatrıcal High School of Bekescsaba". Yugoslavya'dan 'Pnzren Türk Tiyatrosu" ve Makedonya'dan "Üsküp Halklar Tiyatrosu Türk Dramı'. Bangladeş'ten de bır tiyatro grubu. "Türkiye'den TOBA\' Dans Tiyatrosu', Antalya Büyükşehir Bizim Sahne Tiyatrosu', "Shov\ Tiyatro'(Karagöz). Ankara Sanat Tiyatrosu'. Mamak Beledıye Şehır Tiyatrosu' katılıyor. Shovv Tiyatro aynca bir Karagöz atölye çalışması yapacak. Kültürel Iletişım Vakfı da (KJV) festıval süresince devam edecek olan Karagöz sergısi ile festivale katılıyor. Festivale aynı zamanda günübirlık gruplar. tzmır Karşıyaka Belediyesi Tiyatrosu ve Salihlı Belediye Tiyarrosu katılıyor. Festivale dört yıldır katılan London \Vorkshop Company'den tiyatro pedagogu Ruth Urgess. Alaçatılı çocuklarla 'Gülıver'ın Seyahatleri" konulu bir atölye çalışması yapacak ve çalışma ürünlenni sergıle\ecekler. Cemal Nadh* Büler Kanikatün Yapışması sonuçlandı I Kültür Senisi -Burs&Rotary Kulübü'nce. karikatürist Çeraa^Jvadk Güler arusıaa düzenlenen "Geleneksel Cemal Nadır Güler rCarikatür Yangması" şönuçlandı.Yarışmada "amatör" dalınıla Devrim Ay Birinci olurken. Erol Gonül ikınciüği, Gökben Ay'da üçüncülüğü elde etti. "Öğrenci'! fl^lında ise Onur Elüstü birinci. Neriman Ozcan ikinci. Gökçe Tûnca da üçüncü oldu. Akbank'tan yaz dönemf kursları • Kültür Senisi - Akbank, çocuklara plastik sanatlan sevdırmek amacıyla 1984'ten ben sürdürdüğn yaz dönemı resım etkınliklerını, 30 haziran pazartesi günü Sakıp Sabancı Lisesi'nde başlatıyor. 30 hazııan - 19 ağustos tarıhlen arasında düzenlenecek yaz etkinliklen. pazartesi ve salı günleri sabah ve öğleden sonra olmak üzere 6-16 yaşları arasında çocufc ve gençler katılabilecek. Çalışmalarda eğıtıcı olarak 6-8 yaş gruplarında Berna Erkün^e Can Maden, )-12 yaş gruplannda Hülya Botasun ve Gonca Sezer, 13-16 yaş gruplannda Önay Kızıltan ve Fuat Acaroğlu görev yapacak •
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle