Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
27 HAZİRAN 1997 CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 11
• **
Ingiliz yönetmen Stephen Frears, 'Karavan'la 'Barrytown Uçlemesi'ni noktalıyor
Dosthığun altuu oyan iş ortakhğıDublin'in kuzey banliyösü, Aralık
1989. Yıllardır çalıştığı işine ansızın son
verilmiş. deneyımli fınn işçısi, 2 çocuk-
luailereisıBımbo (DonaJO'Kelly). gün-
lenni işsiz arkadaşlanyla mahalle pub'ın-
da ıslatarak ve lak lak ederek geçırmek-
tedir artık. Ailecek görüştüğü. golf oyna-
dığı. Megadeth ve heavy metal müzıği ya
da Guns and Roses'ın solistı Axl'ın tipı
üstiine geyik muhabbetleri yaptıgı. Kazı
Kazan'da umut arayan, iki haşan çocuk
gibi takıldığı çok eski ve yakın dostu Lar-
ry'ye (Colm Meaney) açılır Bimbo. Kah-
venin önüne tezgâh açıp Yıetnam mutfa-
ğtnın yıyeceklerinı satan göçmenlerden
görüp esinlendiği seyyar fast-food işine
girişecek, böylece hem kimsenin agız ko-
kusunu çekmeyerek kendi kendisinin pat-
ronu olacak. hem de çok para kazanacak-
tır. Yıllardır de\ letten aldığı işsizlik para-
sına talim eden. çenesi diışük. patavatsız.
sıkıntıya gelemez, boş gezenın boş kalfa-
sı, ufku dar, müzmin işsız arkadaşı Lar-
ry'ye de ortaklık önerir.
Zaten trlanda milli takımının da katı-
lacağı, televizyondan naklen yayınlana-
cak olan 1990 dünya futbol şampiyonası
da kapıdadır ve futbol sevgısinın milliyet-
çilikle sarmaş dolaş. had safhada seyret-
tiği ülkede herkes ekranda maç seyrede-
ceginden kimse yemek yapmayacaktır bir
süre. Çoluk çocuklanyla kanlannın da
katkısı v e yardımlany la hazırlayacaklan,
patates kızartmalan, balık ekmekler, so-
sıs sucuklarve Bimbo Burger'lerin kapış
kapış gideceği bır tezgâhın hayaliyle kol-
lan sı\ayan ikı kafadar. Bimbo'nun karı-
sının parasıyla döküntü. paspal. bir kam-
yonet satın alırönce. Yıkayıp kazıyıp bo-
yayınca, eski. motoru sökülmüş, hurda
kamyonet bıraz adama döner, tezgâh ha-
zırdır artık, müşteriler sıraya girebilır!
Larry"nin genç kızıyla çok akıllı oğlu da
babalanna yardımcıdır. Eski ünlü topçu
bır lngılızin (J. Chartton) çalıştırdığı lr-
landa milli futbol takımının lngiltere"yle
1-1 berabere kalarak çeyTek finale çık-
ması ortalığı bay ram yenne çe\ ınr ve TV
izlemekten memnun mesut. bağrış çağrış
sokaklara dökülen çoşkulu kalabalık.
Bımbo'yla Larry'nın gezgınci restoran
karavanına doluşur, acıkmış bir halde.
The Van / Yönetmen:
Stephen Frears /
Senaryo: Robby Doyle
/ Kamera: Oliver
Stapleton / Müzik:
Eric Clapton /
Oyuncular: Colm
Meaney, Donal
O'Kelly, Caroline
Rothwell, Ger Ryan,
Brendan O'Carroll /
1996 ingiltere
(Özen Film)
Rock konsennden vazgeçerek gittıklen
plajda müşteriye sandvıç yenne başka şey
veren. fazla çalışmaya gelemez. çalçene
Larry ile kansının etkısınde fazla kalan.
sorumlu ve gırişken Bimbo"nun dostluğu-
nu. ışın stresı ufak ufak yiyıp bıtıımeye
başlar. Gıderek bırbirlerini kıncı. pata kü-
te davranışlara yönelen ikı kafadarın iş-
lerı ve köklü do;>tluğu sarpa saracaktır.
BBC'vle Channel Four'un çocukları
olarak anılan ve Ken Loach \e Mike Le-
igh ile birlikte. günümüz Ingiliz sinema-
smın artık yaşlau «.m.ı uu u?. u^ı p u -
yesine erişmiş üç sılahşöründen bırı sayı-
lan Stephen Frears'ı on yıl kadar öncc
'Benim Güzel Çamaşırhanem'le tanıyıp
se\miştik eski Sınema Günlerınde.
1971 'de 'Gumshoe'ylabaşlayan karıyen-
ne hem ilginç uyarlamalar (John
Lahr'dan 'Prick Up Your Ears', Choder-
tosdeLaclos'dan 'Tehlikeli Alakalar'. Jitn
Thompson'dan 'The Grifters- Yasak İliş-
kiler'. Roddy Doyle'dan "The Snapper".
Valerie Martin'den 'Man ReuV. hem de
özgün senaryoya dayanan filmler (Hanif
Kuretshi'den 'Benim Güzel Çamaşırha-
nem'le 'Sammy ile Rosie' \ e Dustin Hoff-
man-Geena Davis-Andy Garcia'lı Holly-
vvood yapımı 'Zoraki Kahraman') sığdı-
ran Stephen Frears. ılk dönemınde yarat-
tığı panltıyı pek sürdüremediyse de. gü-
nümüzün önemli ve saygın tngiliz yönet-
menlerinden birı vine de. Film çevirme-
dığı zamanlarda sınema derslen \eren.
ateşli bır Arsenal taraftarı olan. hafif bir
yaşlanma takıntısmdakı 55'lık delikanlı
Stephen Frears'in. Irlandalı yazar Roddy
Doyle'un Dublin ve yöresinden emekçı
portreleriyle yaşam manzaraları sunan
Barrytown öykülerinden sinemaya aktar-
dığı. Cannes 1996'da yanşan 'The Van-
Karavan'ı. işsizlik. umutsuzluk. kışılık
ve aile sorunlanyla kuşatılmış. alt kesim-
den kaybetmeyemahkûm ikı Irlandalı ar-
kadaşın yırtma çabalannı anlatan. sıcak,
sevimlı bır film.
Irlandalı yazar Roddy Doyle'un öykü-
lennden daha önce sinemaya uyarlanan.
Alan Parker'ın 'The Commitments-
Gençlik Ateşi' ve yıne Stephen Frears'in
'TheSnapper'ini tamamlayan 'Karavan'.
Barrytovvn üçlemesinin en hafif halkası
sayılabilir. Gerçi değişmez kameramanı
Olher Stapleton'la birlikte yine candan,
şırin, babacan karakterler çiziyor, sürpri-
ze yer bırakmadan, düz bir çizgide geli-
şen sıradan. yalın bıröyküyü gerçekçi \e
ironik dokunuşlarla aktaran. esnek. gev-
şek. rahvan gidişli bır anlatım tutturuyor,
buruk tatlar veren bır gülmece etkisı \a-
ratıyor yönetmen Frears ama tam anla-
mıyla doyurmuyor film genelde. Tüm
dünyada olduğu gıbi.lrlanda'dada çok sık
rastlanan. orta yaşı dönmüş, çoluk çocu-
ğa kanşmış ama içlerindekı afacan çocu-
ğu bir türlü büyütememiş. hep işsiz, so-
runlu. bedbın ama yine de 'hayatabeyin-
lerinin gülen tarafiyla bakmasını büen' ı-
ki sempatık karakteri oynayan. çoğu film-
de Irlandalı tipleri oynayarak pişmiş, ta-
nınmış Colm Meaney ile tiyatrodan gel-
ıne. deneyımsiz Donal O'Kelly ikılisınin
sürükledıği 'Karavan', kimi hedefine ula-
şan hoş sahnelerle bağlanmış. oldukça
ge\şek dokunmuş, hafif yapısı. sade, al-
çakgönüllü atmosferi. gülünçlü durumla-
n ve en parlak çağlarında değil de, artık
kocadığı günümüzde müzik endüstnsın-
ce baş tacı edilmiş. gıtarustası, müthış 'sol
el' Eric Clapton imzalı müziğıyle keyifle
seyrediliyor sonuçta. Bastıran haziran sı-
caklannın ıster ıstemez yaz rehavetine ıt-
tıği sınemaseverlere gönül ferahlığıyla sa-
lık verilecek cinsten. hiizünlü, dokunak-
lı. inandırıcı olabilen. kanlı canlı bır
komedının albenısıne sahip. hafif. eğlen-
dirıci ve aynntılı bir karakter(ler) in-
celemesı 'Karavan'
Sibhya'da
görkemli
birdestan
Kültür Senisi - Şehnn en göz-
de yerinde bulunan eski manastı-
nn önünde, yüzlerce ınsan görün-
meyen bir gara doğru bagajlan el-
lerinde yürüyorlar. Meydandaki
bu topluluk hoparlörden çıkan se-
se kulak veriyor.
Tümü yüzyılın başlangıcında-
ki döneme uygun giysiler içınde-
dir, kadınlann hepsinde uzun ve
kabank elbiseler. Başka bir zama-
nın. başka bir çağın insanları
Moskova karlar al-
tında ve Mkita
Mikhalkovyeni fil-
mi "Le Barbier De
Siberie-Sibirya Ber-
beri"nin çekimle-
riyle meşgul. Bu
başlığın ardında
Rus sinemasırun en
ihtiraslı projesi yer
alıyor.
Devrim öncesin-
de. kaprisli bır
Amerikalının. ken-
di icadı olan ve
ağaçları kesmeye
yarayan çok büyük
bir makineyi, Sjbir-
ya'nınbölgeselma-
kamlanna satarak
bir servet edinme
tutkusunu anlatan
şatafatlı bir destan.
bu proje. Senaryonun aslı 200 say-
fadan oluşuyor. Birerkeğin çılgın
ütopyası ve bu ütopyayı onunla
paylaşan bir kadın.
Aşk tutkusu, güç, para. ihanet.
kaderingücü... Bürün bunlar Mık-
halkov'un yarattığı talihin cilvesi-
ni farklı kılan şeyler. Bu projeyi
gerçeğe dönüştürmek hiç de sa-
nıldığı kadar koJay değil; bu 10
yıllıkbirçalışmanınürünü. Senar-
yo yazılırken, Rusya'nın tarihi,
Annerika ile olan ilişkileri, Mo-
zartTolstoyve insanın kendini be-
ğermişliği vb. öğeler oı
TVikita Mikhalko\'.
yeni filmi 'Sibirya
Berberi'nde bir
erkeğin çılgın
ütopyasını ve bu
ütopyayı onunla
paylaşan kadının
öyküsünü aktanyor.
lOyılhkbir
çalışmanın ürünü
olan ve 'Urga'dan
sonra en çok yatırım
japılan Rus filminde
Richard Harris ve
Julia Ormond
oynuyor.
jialıüa
Nikita Mikhalkov
turulmuş. Son on yıl içinde Rus-
ya çok değiştı ve tabıı Mikhalkov
da.
Uzun yıllar boyunca kardeşi
.\ndrev1
Konçatovski'nin gölgesin-
de kalan Mikhalkov. 198^ y ıîında-
ki "Oci Giomia-Si\ah GözJer" ad-
lı filmınden sonra dünvaca tanı-
nan bir Rus sinemacı oidu. Özel-
likle de kendi ülkesinde çok iyi
bir yere geldi. Yönetmenlik ve
oyunculuk yönlerinın dışında bir
de politik yönü var.
Mikhalkov. Boris
Yeltsin'e olan ya-
kınlığıyla tanını-
yor. Bütün bunlara
bağlı olarak da adı
gelecekteki Rusya
başkan adaylannın
arasında yer alıyor.
Ancak o. şu anlık
kameranın arkajSin-
daki işini sürdür-
meyenıyetli.
"Sibina Berbe-
riVUrga" fılmin-
den sonra en çok
yatınm yapılan Rus
fılmi: 25 milyon
dolar Sibirya'da
eylül ayında başla-
yan filmin çekim-
leri. bu yaz Prag'da
son bulacak. Fılm-
de. Amerikalı çıftı Richard Har-
ris ve Julia Ormond canlandırı-
yor. Brad Pitt'le oynadığı "'Sonba-
har Efsaneleri" filminden sonra
yıldızı parlayan Julia Ormond,
Merh Streep v e Sharon Stone gi-
bi Hollyvvood'un ünlü isimlerini
geride bırakarak, "Sibirya Berbe-
ri*"nin kahramanı Jane rolü ıçin
seçilmış Mikhalkov tarafından.
Bu film de. "'Güneş Yanığı" gibı.
yine hem Hollyvvood dünyasında
hem de kendi ülkesinde uzun sü-
re belleklerden silinmeyecek bir
.•tk' viıatacak gibı.
Hollywood'da adına hâlâ film çekilen tek kadın olan Meryl Streep:
Oyuncu dinlemeyi büirKültür Servisi - Son yıllarda
u
The Rher Wlld" (Vahşı Ne-
hir), "The Bridges of Madison
County" (Yasak llişki). "Befo-
re and After" (tlk Günah) gibı
filmlerde ızlediğimiz Meryl
Streep. sinemalanmızda göste-
rilen "Manin'inOdası''nda yi-
ne unutulmaz bir performans
sergiliyor. Yönetmenlıgini Jer-
r> Zaks'ın üstlendiğı Fılmde
başlıca rolleri Diane Keaton,
Robert De Niro ve Leonardo
DiCaprio ile paylaşan ünlü
oyuncu. aile sorunlanyla boğu-
şan bir kadını canlandınyor. Zor
rollenn oyuncusu olarak tanı-
nan Oscarlı Meryl Streep. acı
çeken kadınlan canlardırmakta
özellikle başanlı. Premiere der-
gisınde kendisıyle yapılan bir
söyleşi. Streep'i daha yakından
tanımayaçalışarak,başanlı per-
formanslannın sırnnı ortaya çı-
kanyor...
- "Marvin'in Odası". Jerry
Zaks'ın ilk yönetmenlik dene-
mesivdi_. Başanlı oldu mu siz-
ce?
Herkesin düşüncelerini öğ-
renmeye çok meraklıydı ama
sonunda bu farklı görüşlerin al-
tında ezildı. Bence bır yönet-
menin her şeyden önce sahıp ol-
ması gereken özellık, özgüven-
dir. Ben film yönetmeye hıç ce-
saret edemedim. Zaten epey za-
man alıyor. insanı bir iki yıl
bağlıyor, gece gündüz çalışma-
yı gerektiriyor. Ben ailem ne-
deniyle yönetmenliğe hiç kal-
kışmadım.
- "Manin'in Odası"ndan
sonra yine ölümün ailede yarat-
tığı tahribatı konu alan bir tele-
vizyon filminde rol aldınız...
Böyle ağır bir konuyu elc alan
filmlerde üstüste çalışmak zor
olmadı mı?
Televizyon filminde kimse
ölmüyor. Aynca her şey zaten.
yaşam ve ölüm çerçevesınde
gelişmiyor mu? Sözgelımi. ay-
nı olguya esprili bir bıçimde
eğılen "Death Becomes
Her"(Ölüm Kadına Yakışır).
bir kadının genç kalmak arzu-
sunu irdeiiyordu. O filmı pek
sevmiyorum. ama konusu ho-
şuma gidiyor.
- Gerçek karakteıiere bağlı
rolleri canlandınrken daha bü-
yük sorumluluk hissertiğiniz
söylenebilir mi?
Evet. Karen Silkvvood'u ya
da
u
Out of Africa"da (Benim
Afrika'm) Isak Dinesen'i can-
landınrken agır bir sorumluluk
duygusu hissettim. Ama ger-
çekte varolmayan kışileri can-
landınrken de sonuçta tanıdı-
ğım. bildiğim insanlara benze-
diklerı ıçın aynı duyguyu hısse-
• Bence oyunculuk. başka insanları tutkuyla
kavrayabilmek işidir. Oyunculuğu inandıncı
kılabilmek için farklı yöntemler vardır. Benim
belli bir yöntemim olmadı hiç; canlandırdığım
farklı karakterler için farklı yöntemler kullandım.
tyi bir gözlemci olmak gerekiyor. Oyunculuğun
sırn, dinlemeyi bilmek.
debiliyorum. Bizzat tanımadı-
ğım insanları canlandınrken.
gerçeğe karşı bır sorumluluk
duygusu hıssedıvorum.
- Oy nanıış ohnayı istediğini/
bir karakter var mı?
Evita dışında mı? (Gülüyor)
- O rolü Madonna'nın can-
landırması konusunda ne düşü-
nüyorsunuz?
Bence bu kız o rolü canlan-
dırmak için doğmuş. Evita dı-
şında. sözgelimi "The First\Vı-
O da bana. "Gerek yok, Me-
tod'suzdagayetiyisin" demışti.
- Film kariyeriniz nasıl başla-
dı?
Bence ilk önemli rolüm,
u
Ju-
lia"daki Anne Marie rolüydü.
^'önetmen Fred Zinnemann.
Julia'ya tanınmayan bir oyun-
cunun oynamasını istiyordu. O
sıralar ben Broadvvay'deydim.
Bırkaç hafta sonra rolün Y'anes-
sa Redgraw'e verileceğini söy-
ledı. ama bana daha küçük bır
Merh' Streep, oyunculuk kariyerini değeıiendirdi.
>esClub"da (İlk Eşler Kulübü)
da oynamak eğlencelı olabilir-
di Ama şu sıralar ızleyicinin
zevk aldığı türde fılmlere uy-
gun bir oyuncu olduğumu san-
mıyorum.
- Roller nasıl teklif ediliyor si-
ze?
Madison County için Clint
Eastvvood arayıp teklif etti. Ben
fazla senaryo okumuyorum. ay-
da bır ya da ikı tane belki. Se-
naryolan menajerlerim okuyor.
uygun olanları bana iletiyorlar.
- Metod oyunculuğu vaptınız
mı hiç?
Bır keresinde Lee Strasberg
ile tanışmıştım ve ona Me-
tod'un ne olduğunu bıle bilme-
dığımı ıtirat cttim. ((îüluyor).
rol teklif etti.
- "Manin'in Odası"nda Ro-
bert De Nıro ile bir kez daha bir
araya geldiniz. Onunla biriikte
çalışmak nasıl?
Robert De Niro ile üç fılmde
bir araya geldik '•DeerHunter"
(Av cı). "Falling in Love" (Âşık
Olmak) ve "Marvin'in OdasT
ve her defasında ondan yenı bir
şey öğrendim. Bu kez öğrendi-
ğim. birinci. ikinci ya da üçün-
cü çekimde başardığınla yetın-
memek...
- Manhattan filminde \Voody
Allen ile birlikte çalışmıştınız-
Evet anaa pek samımi olma-
dık. Film çekimlerinde iki yada
üç gün geçirdim. Woody Allen
epeycecıddi ve sertti. Saşırmış-
tım. çünkü dışardan bakınca
fılmlerinin doğaçlama olduğu
etkısi seziliyor. Oysa senaryoya
sıkı sıkıya bağlı kalmamız ge-
rekiyordu. Belki de benim can-
landırdığım karakteri sevmi-
yordu.. kım bilir. Ara sıra. "Lüt-
fen repliklerinizi vazıldığı gibi
okuyun" derdi. "Fransız Teğ-
menin Kansı"nın senaryosunu
yazan Harold Pinter de aynıy-
dı.
- Oysa Kramer Kramer'e
Karşı filminde mahkeme salo-
nundaki konuşmayı siz baştan
yazmıştınız öyle değil mi?
Evet. çünkü film ekibi de
hoşnut değildi senaryonun o
bölümünden. Bence yönetmen
Bob Benton ile başrollen pay-
laştığım Dustin Hoffman. film-
de erkeğin konumunu kavra-
mışlardı. onun haklı olduğunu
düşünüyorlardı ama, kadının
durumuna yeterince eğilmiyor-
lardı. Kadının kendısıni nasıl
savunacağını bilemiyorlardı.
Ben kadının çok güçlü bir argü-
manı olması gerektiğini düşü-
nüyordum. Böylece hepimiz
ayn bır mahkeme salonu konuş-
ması yazdık. sonunda benimki-
ni oynadık.
- Sophie'nin Seçimi filminde
Sophie'yi canlandırmak zor ol-
du mu?
Hayır, çok tatmin ediciydi.
Müthışbirsanatsal deneyimdi -
gerçi oyunculann sanatçı olup
olmadığını bilemıyorum... ama
müthiş bır arya seslendınyor gi-
bi hissetmiştim kendimi. Her
çekim gününden sonra kendimi
çok mutlu hıssettiğim ıçin suç-
luluk duyardım.
- İki çocuğunuzdan birinin
vaşamasını. ötekinin ölmesini
seçmenizçereken sahne üzerin-
de çalışırken neler hissettiniz?
Korkunçtu. O sahneyı bir ke-
re okudum, bır daha bakmam
bile gerekmedi. Bütön sahne
beynıme kazınmıştı sanki. O
sahneye gelene kadar unutmaya
çalıştım. Çok zoı=du ama sonuç-
ta, bir roldü. oynuyordbk.. böy-
le bir seçimi gerçekten yapraam
gerekse ne yapardım bilemiyo-
rum... Öyle bir deneyimi bir da-
ha yaşamak ıstemiyorum.
- Farkbaksanlarla konuşnıajk,
farklı karakteıiere börünmeni-
ze yardımcı oluyor nm?
Bu soru beni hep şaşırtıyor.
Yani belli rolleri oynayıp. nasıl
hâlâ kendım gibı konuşayım?
Tabıi sette bırden bu aksanlarla
konuşmaya başladığımda öteki
oyuncular şaşmyor. bazen dalga
geçiyorlar. Bıliyor musunuz,
öteki oyunculann destek verme-
mesı. oyuncuyu mahvedebilır.
KEDt GOZU
VECDİ SAYAR
Kargaşa
16. yüzyıl Japonyası'nda bir taht kavgası... iktidar
tırtkusunun ınsana neler yaptırabıleceğıni merak eden-
ler, yann akşam iki Film Bırden"\ kaçrrmasın.
Buyuk usta Akira Kurosava'nın Shakespeare'ın
"Kral Leafinden esinlenerek gerçekleştirdiği "Ran" (Ja-
ponca kargaşa demek), yalnızca sınema tırtkunlarının
değil. iktidar tutkunlarının da ızlemeleri gerekenbir baş-
yapıt. Filmden önce. ünlü Fransız belgeselcı Chris Mar-
ke'ın, "Ran"ın çekimı sırasında gerçekleştirdiği bır bel-
gesel var. Ustayı daha iyi tanıyabılmek için... (Bugüne
dek, hıç reklam almadık bu sütuna. "2 Film Birden"\n
bu son programı ıçın bir istisna yapmamızl hoşgörür-
sünüz umanm.)
Diyeceksınız kı, "İktidar tutkusunun ınsana neleryap-
tırabildiğinı hiç merak etmıyoruz. Her gün aynı filmi gör-
mekten bıktık"\
Siz, gene de bu kedinin sözlerine kulak venn. Filmin
sonunu merak etmiyor musunuz yoksa? t
• • •
Çanak antenlerin yansıttığı görüntüler karşısında deh-
şete düşüyor kediler. Bu kargaşadan bir çıkış yolu bu-
lunabilecek mi?
Umutsuzluğa düşmektense. umutla geleceğe bak-
mayı seçıyor pek çc^u. Müzmin karamsarları saymıyo-
rum.
Kargaşanın mımarlarından bır bakanın ("medyatik"
olmak ıçın elınden gelenı yapan, müzelerı camiye dö-
nüştürme projeleri ile epey "rating" atan bu "mümtaz"
politikacının adını vererek, ününe ün katmayacağız el-
bette) son çırpınışlarını ızleyerek umutsuzluğa kapıl-
maktansa. Bodrum'da. Trabzon'da evrensel kültür de-
ğerlerine sahip çıkan sivil toplumun dırenışine bakıp
umutlanıyor kediler.
Bergama'da Sefa Taşkın, Bodrum'da Tuğrul Acar
gibi beledıye başkanlarının. sivil toplum örgütleri ile el
ele vermesı az şey mi?
Ülkenın beş buyük sivil toplum örgütünün aralannda-
ki çelışkıleri bir yana bırakarak, demokratık bir çözüm
için destek vermesı umutlu olmamızı gerektirmıyor mu?
• • •
Umut. fakırın ekmeğı demişler. Bizde umut çok... iyi,
güzel de, geleceğıni -üstelık yalnızca kendi geleceğini
değil, bütün bır toplumun geleceğıni- beş milyon dola-
ra ıpotek edenlenn var olduğu bir ortamda, umuttan,
iyimserlıkten, uzlaşmadan söz açmak neleri değiştire-
bilir? Uzlaşma sozcüğü yenne, unutulmuş bir sbzcüğü,
"ilke" sözcüğünü biraz daha sık kullanmak daha doğ-
ru olmaz mı?
Kültür çöplüğünde dolaşan bir kedı olarak uzlaşma-
nın ne demek olduğunu anlamaya çalışıyorum. Özellik-
le bızim çöplük bağlamında.
Örneğin, 'Türk-lslam sentezı' bır uzlaşma olrnalı!
(ANAP'lı eski kültür bakanları pek iyi bilirler bu konuyu).
Son Kültür Bakanı'nın müze-cami' ya da 'mescit-
müze' projelen. bırer 'uzlaşma' anıtı değil mi? (Sırası gel-
mişken anımsatalım, Bodrum Kalesi'ndekı şapetin
'mescıt-müze 'ye çevrilme projesi 1990 tarıhını taşıyor.
ANAP ıktıdarı zamanında başlatılan bu proje Fikri Sağ-
lar dönemınde durdurulmuştu. O zaman projeyi başla-
tan bürokratlar, şimdı de görev başında, ne sandınız?
ANAP dönemınde başlattıklan projeye kaldıkları yer-
den devam ettıklerını anlatıyorlar.) Şimdı, bunlan söyle-
yerek, uzlaşmayı zorlaştırmış olmuyoruzdur ınşallah!
• • •
Kargaşadan kurtulmanın yolu sihırlı bir sozcükte ara-
nacaksa, bunun 'uzlaşma' değil 'ilke' olması gerektiği-
ni düşünüyor kediler.
Örneğin, kargaşadan kurtulmanın yolunun yeniden
(Cumhurıyetın ılk yıllarında olduğu gibi) bir kültür-sanat
seferberliğınden geçmesı gerektığı ılkesı...
Mesut Yılmaz, dün gece, yeni hükümetin öncelikle-
rınden söz edıyordu. "Hukuk devletı, sivil otoritenin te-
sısi, sosyal guvenlık sısteminın rehabılitasyonu, idari
sisteminreorganızasyonu. vb." Kültüralanınaılışkıntek
bir sozcük yok.
Ekonomık ve Sosyal Konsey'ın hayata geçırilmesi
gündemde, ama 'Kultur-Sanat Konseyı' dıye bir proje
yok. Eminim, konuşulmamış, hatta düşünülmemiştır bı-
le.
Sanırım politikacılar hâlâ bir gerçeğin farkında değil:
ekonomı çok önemlidır. çok şeyı belirler, ama ınsanla-
rın bılınçlerını belırleyen onlann kulturel altyapılarıdır.
Kültürel kalkınmaya önem veımeyen bır ülkenın, yalnız-
ca ekonomik kalkmma ile hıçbir yere gelemeyeceğmı
anlamak için fazla uzaklara gıtmeye gerek yok.
Kulture bütçesinde ancak 'bınde dört' oranında yer
verebılen bır ülke. ne kadar ılenye gidebılir?
Kultur meseleterını. sıyasal ıktidarlann sultasından
kurtaramayan bir ulkede gerçek bir demokrasiden söz
edilebilir mi?
8. Alaçatı Uluslararası Çocuk ve
Gençlik liyatpoları Festivali
•Kültûr Servisi - 8. Alaçatı Uluslararası Çocuk ve
Gençlik Tiyatrolan Festivali. Alaçatı Belediyesi ve
TOBAV işbırliği ile 28 haziran - 2 temmuz tanhleri
arasında gerçekleştiriliyor. Bu yıl. festivale 5 yerli. beş
yabancı tıyatro gnıbu katılıyor. Katılacak olan yabancı
gruplar. Almanya'dan 'Theatre Comıc On',
Romanya'dan "Puppet Theatre Elpis of Constanta',
Macanstan'dan 'Theatrıcal High School of
Bekescsaba". Yugoslavya'dan 'Pnzren Türk Tiyatrosu"
ve Makedonya'dan "Üsküp Halklar Tiyatrosu Türk
Dramı'. Bangladeş'ten de bır tiyatro grubu.
"Türkiye'den TOBA\' Dans Tiyatrosu', Antalya
Büyükşehir Bizim Sahne Tiyatrosu', "Shov\
Tiyatro'(Karagöz). Ankara Sanat Tiyatrosu'. Mamak
Beledıye Şehır Tiyatrosu' katılıyor. Shovv Tiyatro
aynca bir Karagöz atölye çalışması yapacak. Kültürel
Iletişım Vakfı da (KJV) festıval süresince devam
edecek olan Karagöz sergısi ile festivale katılıyor.
Festivale aynı zamanda günübirlık gruplar. tzmır
Karşıyaka Belediyesi Tiyatrosu ve Salihlı Belediye
Tiyarrosu katılıyor. Festivale dört yıldır katılan London
\Vorkshop Company'den tiyatro pedagogu Ruth
Urgess. Alaçatılı çocuklarla 'Gülıver'ın Seyahatleri"
konulu bir atölye çalışması yapacak ve çalışma
ürünlenni sergıle\ecekler.
Cemal Nadh* Büler Kanikatün
Yapışması sonuçlandı
I Kültür Senisi -Burs&Rotary Kulübü'nce.
karikatürist Çeraa^Jvadk Güler arusıaa düzenlenen
"Geleneksel Cemal Nadır Güler rCarikatür Yangması"
şönuçlandı.Yarışmada "amatör" dalınıla Devrim Ay
Birinci olurken. Erol Gonül ikınciüği, Gökben Ay'da
üçüncülüğü elde etti. "Öğrenci'! fl^lında ise Onur
Elüstü birinci. Neriman Ozcan ikinci. Gökçe Tûnca da
üçüncü oldu.
Akbank'tan yaz dönemf kursları
• Kültür Senisi - Akbank, çocuklara plastik sanatlan
sevdırmek amacıyla 1984'ten ben sürdürdüğn yaz
dönemı resım etkınliklerını, 30 haziran pazartesi günü
Sakıp Sabancı Lisesi'nde başlatıyor. 30 hazııan - 19
ağustos tarıhlen arasında düzenlenecek yaz
etkinliklen. pazartesi ve salı günleri sabah ve öğleden
sonra olmak üzere 6-16 yaşları arasında çocufc ve
gençler katılabilecek. Çalışmalarda eğıtıcı olarak 6-8
yaş gruplarında Berna Erkün^e Can Maden, )-12 yaş
gruplannda Hülya Botasun ve Gonca Sezer, 13-16 yaş
gruplannda Önay Kızıltan ve Fuat Acaroğlu görev
yapacak •