23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 HAZİRAN 1997 PERŞEMBE HABERLER Ikisi özel tim polisi üç kişi, cinayet ve gasp suçlanndan ağır cezada yargılanıyor Diyarbakır'da yeni bir çete Yüksekova îtirafçı, belediye başkanını suçluyor DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) - îtiraflanyla Yüksekova çetesini ortaya çıkaran "Havar" kod adlı PKK itirafçısı Kahraman Bilgiç, Yüksekova'da işlenen 4 faili meçhul cinayetin ardında DYP' Yüksekova Belediye Başkanı Ali Ütsan Zeydan'ın olduğunu öne sürdü. Yüksekova çetesi davası nedeniyle Midyat Kapalı Özel Tip Cezaevi'nden tutukiu bulunan itirafçı Kahraman Bilgiç, önceki gün Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Başsavcıhğı'na gönderdiğı dilekçede, çeşitli iddialarda bulundu. Yüksekova çetesi ana davasınm Diyabakır 4 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde yapılan duruşrnasına istediği halde getirilmediğini beliıten Bilgiç, şöyle devam etti:*ŞuanMidyat Kapalı Cezaevi'nde tutukiu buhınmaktayım. Yüksekova çetesi olarak büinen bizler, 04.06.1997 günü çetenin ana davası olarak bilincn mahkemeye istediğimize rağmen çağınlmadık. Eğer mahkemeye çağnkaydım. Yüksekova'da Abdullah Canan, Münir Santaş ifc başka iki kişinin öMüriilmesinin halen Diyarbakır Cezaevi'nde yatan DYPTi Yüksekova Belediye Başkanı Ali thsan Zeydan'ın isteğj fizerine gerçekkştiğini söyler ve acıklamalarda bulunurdum." Yurt Haberleri Servisi - Diyar- bakır kent merkezinde "PKK'li ol- duğu" gerekçesiyle Şeyhmuz Ya- vuz'u kaçırarak öldüren, üzerin- den çıkan 3 bin markı da gaspeden bir PKK itirafçısı ile iki özel tim polisinden oluşan 3 kişilik bir çe- te ortaya çıkanldı. Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde "ta- ammüden adam öldürmek" su- çundan 24 yıl ağır hapis istemiyle haklannda dava açılan sanıklardan ikisi tutuklanırken biri de aranı- yor. Polis. çetenin kanşmış olabi- leceği eylemleri araştmyor. Diyarbakır'da silahlı bir gasp olayını gerçekleştirmek isterken polis tarafından yakalanan PKK itirafçısı İsmail Yeşilmen'in üze- rinde. Abdullah ÇaûYmn üzerin- • Diyarbakır'da silahlı bir gasp olayını gerçekleştirmek isterken polis tarafından yakalanan PKK itirafçısı ismail Yeşiimen'in üzerinde, Abdullah Çatlı'nın üzerinden çıkan Mehmet Ağar imzalı belgenin benzeri bulundu. den çıkan Mehmet Ağar imzalı belgenin benzeri bulundu. Cizre Emniyet Müdürlüğü tarafından düzenlendiği iddia edilen belge- de, "görevlflerce yardımcı otıınma- sını ve tereddüt halinde Cizre İlçe Emniyet Müdürlüğü Terörle Mü- cadele Şubesi'nin aranmasT ge- rektiği belirtiliyor. Belge ile birlikte Yeşilmen'in üzerinden çıkan tabancanın balis- tik incelemesinde silahın 1992 yı- lında Şeyhmuz Yavuz adlı vatan- daşın öldürülmesi olayında kulla- nıldığı saptandı. İtirafçı Yeşilmen, yapılan sorgusunda, cinayeti Şır- nak Emniyet Müdürlüğü'nde gö- revli iki özel harekât timi mensu- buyla birlikte gerçekleştirdiğıni itırafetti. Sorgulama sırasında PKK itiraf- çısının yalnızca adını bildiğı özel tim mensuplannın kimliklerınin saptanabilmesi için Şırnak Emni- yeti Müdürlüğü'nde görevli bine yakın özel harekât tim memuru- nun fotoğraflan tek tek incelendi. Yeşilmen, fotoğraflarda iki özel harekâtçıyı teşhis etti. Şırnak Em- niyet Müdürlüğü'nde görevli Hü- seyin Bozkuş sorgulamasının ar- dından tutuklanarak Diyarbakır Merkez Kapalı Cezaev i 'ne konul- du. Firar eden ve ısmi açıklanma- yan diğer özel tim mensubunun halen arandığı belirtildi. PKK'li itirafçı tsmail Yeşilmen, polis ve savcılığa verdiği ifadede cinaveti nasıl gerçekleştirdiklenni şöyle anlattı: "Daha önceden Şırnak ve Ciz- re'den tanıdığım iki özel harekât timi polisiyle Diyarbakır MHP il binasındagörüştük.Soğukbirşey- ler içmekiçin > akınlardaki bir pas- taneye gittik. Orada daha önceden itirafçı PKK'li Alaattin Kanat'ın PKK'li olarak söz ettiği ve benim de yakından tanıştığım Şeyhmuz Yavuz'u gördüm. Onun da beni görmemesi için saklanmaya çalış- tım. Ancak özel harekâtçdar sak- lanmaya çanşoğımı görünce ne ol- duğunu sordular. ben de anlattun." Kısa bir süre sonra Şeyhmuz Yavuz'un özel harekâtçılar tarafın- dan oturduğu yerden alındığını, belirten İsmail Yeşilmen. "Boşbir tesiste Yavuz'u sorguladık. Bilgi is- tedik. Şeyhmuz Yavuz, PKK konu- sunda bügileri ancak milisleri gör- düğü zaman verebileceğini söyle- yince üzerimdeki silahla özel hare- kâtçılar tarafından öldürüldü" de- di. Bütün yönleriyle gazeteci Metin Göktepe cinayeti kitaplaştmldı Gözaltında cinayetin öyküsü...ERTUĞRUL MAVİOĞLU Evrensel gazetesi muhabiri Metin Göktepe'nin görevi başında polisler tarafından dövülerek öldürülmesinin üzerinden 533 gün geçti. Bu uzun süre yaşama hakkına sahip çıkan herkes açısından zorlu bir sınav oldu. "Olanla ölene çare bulunmaz" sözünün tersinı kanıtlayan bu süreç, tüm yönleriyle 'Metin Göktepe-Gazeteciyim' kitabında toplandı. Metin'in bugüne kadar yargıç karşısına çıkartılmamış katilleri. resmi sıfatlanyla "suçlulann peşinden koşmaya" devam ederken, her duruşma öncesi ve sonrası aydınlar, gazeteciler. "suçlulann peşinden koşan suçlulan" kovalamayı sürdürdüler. Neredeyse köşe kapmacaya dönüşen bu hummalı koşu. doğru kuKannı 'eşyanın tabiatı gereği' keşfetmeyı başardı. Anlaşıldı ki dava sadece "Metin Göktepe davası" değildi. • Dava, aynı zamanda Türkiye'de görevi başında öldürülen gazetecilerin davası, halkın haber alma özgürlüğünün davası, işkenceye. baskıya karşı insan haklannın, demokrasinin davasıydı. Anlaşıldı kı dava, sadece bildiklerini, gördüklerini yazdjlar diye demir parmaklıklarardınakapatılan 121 basın emekçisinin neden içerde olduklannı sorgulama davasıydı. Metin'i öldürenler, her türlü inkâr çabalanna karşın suçüstü yakalanmaktan kurtulamamışlardı. Soruşturmanın tamamlanarak dava açılması aylan aldı. Mahkemenin ilden ile sürülmesi, etkili yetkili kişilerin davanın seyrini Evrensel Basım Yayın tarafından Metin'in bugün yapılacak dunışmasında okuyucuya ulaşbnlacak olan' Metin Göktepe- Gazeteciyim' kitabu*533 hummalı günün panoramasını ortaya koyuyor. belirlemek için sürdürdükleri açık ve gizli çabalar, davayı kamuoyundan gizlemek için yapılan girişimler ve binbir türlü yasak, dava açıldıktan sonraki sürecin özet anlatımı oldu. Kitap. "Bu davanın tanıkları var" diye başlıyor. Ümramye Cezaevi'nde öldürülen Rıza Boybaş ile Orhan Özen'in cenaze törenini izlemek için can atan Metin'in birkaç saat içinde korkunç bir habere konu olacağından haberi yok. Metin'in haberi izlemekteki ısrarlı sesi serviste şöyle yankılanıyor: "Ben mutlaka izİemeliyim arkadaşlar." Eyüp Spor Salonu'nda Metin'den başka yüzlerce gözaltı daha var. Ama Metin gazeteci. Ona özel muamele yapılıyor. Dayaktan baygın düşen Metin, ayıltılarak ölünceye kadar dövülüyor. Resmi ağızlar ise bambaşka konuşuyor. Dönemin Içişlen Bakanı Teoman Üniisan ilk açıklamasında. "Polis kayıtlanna göre Göktepe gözaltına alınmamıştır. Bize gelen bilgilere göre duvardan düşerek ölmüş" dıyor. Gerçekleri ortaya çıkarmak yine habercilere düşüyor. Çabalar meyvesini veriyor. Hep gülümseyerek yaşadı Her ağaç bir kök, her bina bir temel üzerinde oturur. Metin'ın. Sıvas'ın Gürün ilçesinde hayata ilk merhaba demesi ve yaşadıklan göç, kitabın "Ben hep gülümseyerek yaşadım dünyayı" bölümünde anlatılıyor. Metin'in doğrudan aynlmayan kaleminin, en güzel fotoğrafı yakalama isteğinin, yoksullukla yoğrulmuş çocukluğu ile koprrçaz bağı bu bölümde yer alıyor. Metin'in çektiği fotoğraflar onun kışiliğini en net haliyle resmediyor. Nerede grev. direniş, çatışma. gecekondu yıkımı, haksızlığın hak sayıldığı bir enstantane varsa Metin'in objektifi o yöne dönüyor. Kitapta yer alan bu fotoğraflar, Türkiye'deki gazeteciliğin, bir nevi savaş muhabırliği olduğunun da ipucunu veriyor. R E F A H Y O L ' u n b i r y ı l l ı k i c r a a t ı - 2 Çeteler saldandı, suçlular korunduİstanbul Haber Servisi -Tüm kanıtla- ra, halk tepkisine ve desteğine karşın RE- FAHYOL adeta çetenin üstünün örtül- mesi isteyen bir tutum içinde oldu. Baş- bakan Erbakan Susurluk gündemi için "fasa fîso" değerledirmesı yaparken, Başbakan Yardımcısı Çıller'in."Vatan için kurşun sıkan da kurşun yiyen de va- tanseverdir" açıklaması, çeteye destek olarak yorumlandı. Çeteyle bağlantılan nedeniyle doku- nulmazlıklannın kaldınlması ıstenen DYP milletvekılleri MehmetAğar \ e Se- dat Bucak hakkındaki fezleke, Adalet Bakanı Şevket Kazan ve Başbakan Erba- kan tarafından yaklaşık 4 ay sumenaltın- da tutulduktan sonra TBMM'ye gönde- rilebildi. Fezlekeler. Meclis Başkanı MustafaKalemli'nin çabasına karşın ko- alisyon ortaklannca rafa kaldınldı. Tüm demokrasi yanlısı söylemlerinin tersine REFAHYOL hükümetı, demok- ratikleşme, insan haklan ve hukuk dev- leti konusunda (gözaltı süresinin kısaltıl- ması gibi daha ziyade AB etkisiyle atı- lan adımlar dışında) hiçbir adım atmadı. Tam tersine hukuk tanımaz icraatlar ser- giledi ve yasal alanı daraltan şu düzen- lemeleri yaptı: Hükümet programında, Olağanüstü Hal'in lller Kanunu ve kimlikbildirimi- ne ilişkin yasal düzenlemelerden sonra kaldınlacağı belirtilmesine karşın. her i- ki yasal düzenlemenin yapılmasından sonra, olağanüstü hal kaldınlmadı, üste- lik Olağanüstü Hal Valisi'nin yetkileri tüm il valilerine verilerek. olağanüstü hal bir anlamda tüm ülke sathına yayıldı. Ay- nca muhtarlık yetkilerinin bir bölümü de kimlik bildirim yasasıyla güvenlik güç- lerine verildi. Erbakan imzasıyla9O- cak 1997 tannde yayımlan Başbakanlık Kriz Merkezi Yönetmeliği'yle de sivil iktadann yetkilerini kısıtlayan yeni bir devlet mekanizması oluşturuldu. REFAHYOL hukuk tanımaz uygula- malanyla da sık sık gündeme geldi. Içiş- leri BakanıMeral Akşener. hukuksal yöntemlerle görevinden alamadığı Em- niyet Genel Müdürü Alaattin Yüksel'i, Emniyet Genel Müdürlüğü makamına yaptığı gece yansı baskınıyla görevin- den aldı. Bakan Akşener'in hukuk tanı- maz tutumu Cumhurbaşkanı Demirel ta- rafından kınanarak yerine vekil olarak atanan Kemal Çelik MGK toplantısına alınmadı. İstanbul Emniyet Müdürü Kemal Ya- zıcıoğlu'nun görevden alınması ise hu- kuk tanımazlığın ötesinde. hukuk güven- cesinin ortadan kaldınlmasına yönelik bir girişim izlenimi verdi. Çünkü Yazı- coğlu, kumarhaneler kralı olarak bilinen- Ömer Lütfii Topal cinayetinı. destek ve- rilmesi durumunda 15 günde çözeceğı- ni ifade etmişti ve görevden alınması, Başbakan Erbakan'ın bile bilgisi dışın- da gerçekleştirilmişti. Diğer yandan. REFAHYOL'un hukuk dışı uygulamalanna maruz kalan 12 bin memur mahkemeye başvurarak hukuk dışı işlemlerin durdurulmasın istedi. "Adildüzen" sözünü yerine getireme- yen RP'liler, tabanlanndaki hoşnutsuzlu- ğu gerilim politikalanyla gidermeye ça- lıştı. Taksim ve Çankaya'ya cami, tür- ban yasağı karşıtı kampanya. Kayseri Belediye Başkanı Şükrii Karatepe'nin 10 Kasım konuşması. Kayseri RP örgü- tünün ünıformalı gençleri ve Sincan Be- lediyesi'nin düzenlediği Kudüs Gecesi. gerilim .politikalannın akılda kalan ör- nekleri oldu. OrduveMGKaeaişkiler Başbakan Erbakan. hiçbir zaman dün- ya görüşünü paylaşmadığı açıkça belli olan Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ile her fırsatta u\um içinde olduğunu yan- sıtmaya çalıştı. Ancak orduyla ilişkisin- de bırçok konuda izlediği teslimıyetçi politika. dünya görüşü farklılığından kaynaklanan ve kriz bo\ utuna varan ger- gınliği önlemeye yetmedi. Erbakan'ın teslimıyetçi politikası. özellikle YAŞ \e MGK kararlannın im- zalanmasında belırginleşti. Erbakan ve RP. öteden beri YAŞ kararlannı "Subay \e astsubaylar salt dini göre\ lerûıi yerine getirdikleri için ordudan anhyor" argü- manıyla eleştirmekteydı. Erbakan. baş- bakanlığı döneminde bu argümanını unutmuş gözüktü. Tabanın ve şeriat yan- lısı basının baskısını da göğüsleyerek Arahk 1996 ve Mayıs 1997 tarihlennde- ki YAŞ toplantılannda toplam 230 subay ve astsubayın orduyla ilişkisini kesmeyi öngören kararlan imzaladı. Ilişiği kesi- lenlerin büyük bölümü irticai faaliyet- lerde bulunmakla suçlanıyorlardı. Erba- kan, son YAŞ toplantısından sonra yap- tığı açıklamada "Çok hayırtı bir toplan- n yapük" diye konuştu. REFAHYOL'un kurulmasından kısa bir süre sonra Erbakan, diğer devlet mu- murlanna yüzde 20-30 arasında zam ya- parken. bu oranı asker ve polis için yüz- de 72 olarak belirledi. Ancak ne bujest ne de bütçe görüşme- leri sırasında Erbakan'ın Genelkurmay Başkanı Orgeneral tsmail Hakkı Kara- dayı'ya söylediği. "Azistemişsiniz,bizsi- ze daha fazla para vermevi düşiinüvor- duk" sözü, askerin REFAHYOL'a sicak bakmasını sağlayamadı. NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR e-mail: oral.calislar@planet.com.tr Türkiye'de yasal olarak işkence yapmak suç. An- cak ülkemizde, hukuk devleti bir türlü kurulamadığı için iş- kence bütün şiddetiyle devam ediyor. Özellikle siyasal soruşturmalarda, sa- nıklan konuşturmak gerekçesiyle ve zaman zaman da intikam almak ama- cıyla emniyet binalarında eziyetin her türiüsüne başvuruluyor. Devlet katında işkence o kadar do- ğal kabul ediliyor ki devlet yöneticile- ri, zaman zaman bu insanlık dışı uy- gulamanın varlığını itiraf eden açıkla- malar yapıyorlar. Bundan bir kaç öy önce Tansu Çiller, karakollara bir ta- mim yayımlayarak işkence aletlerinin kaldınlmasını istemişti. Çiller'in genel- gesi, bu binalarda işkence aletlerinin varlığını kabul etmiş oluyordu. Herkes de bilir ki o aletlerin bir fonksiyonu vardı. Orada geçmişin bir anısı olarak durmuyordu. İstanbul Valisi'ne sorsanız İstanbul Emniyeti'nde işkence yapılmıyor. Za- Devlet Büyüklerinin Çocuklanna îşkence Yapılsa ten yasalara göre de suç. Ancak, bun- dan bir süre önce İstanbul Valisi Rıd- van Yenişen, kendi ifadesine göre bir tanıdığının gözaltına alındığı gece, ya- nına istanbul Emniyet Müdürü Rama- zan Er'i de alarak Asayış Şube Mü- dürlüğü'ne gitti. Can Ataklı'ya emni- yette nasıl bir manzarayla karşılaştı- ğını şöyle anlattı: "Orayı beğenme- dim. Gözaltına alınan kişiler küçük odalarda 5'er 6'şar kişi kalıyor. Çok kötü muamele görüyoriar. Bu durvmu görünce Ramazan Er'e 'Bak durumu görüyorsun. Artık bu dönemde böyle olmamalı. Sanık da olsalar herkesin hakkı hukuku var. Bu durumu düzeltelim' dedim. Ra- mazan Er de gördükleri karşısında ba- na hak verdi. Sonra da iki müdürün yerini değiştirdik." Dilinize sağlık sayın Vali (!) Daha ön- celeri neredeydiniz? Insanlarferyatfi- gan kapınıza dayandığında, "İşkence yalandır" diye açıklama yapacağınıza, onlara bir kez kulak verseydiniz, bu manzarayı çok daha önce görebilirdi- niz. Bu gerçekleri görmeniz için bir ta- nıdığınızın gözaltına alınması mı gere- kirdi? Gazetelerin yazdığına göre va- linin ziyareti sırasında asayiş şubesin- de Çiller'in kaldınlması için talimat ver- diği işkence aletleri de yerli yerinde duruyordu. İstanbul Valisi Yenişen'in yaşadığı ömek, aslında önemli bir çözüm ola- nağını da içinde banndınyor. Devlet yöneticilerinin çocuklan veya yakın- lan birer birer gözaltına alınsa fena ol- mayacak. örneğin istanbul ve Anka- ra Emniyeti'ndeki işkencenin kaldınl- masını isteyen polisler, harekete ge- çebilir ve başta Erbakan ve Çiller'in oğlu olmak üzere, Genelkurmay Baş- kanı'nın, kuvvet komutanlannın ço- cuklannı gözaltına alıp işkenceye baş- layabilirler. Neden işkenceye karşı olan polisler? Çünkü bu üst düzey yö- neticilerin çocuklarına işkence yapıl- sa, onlar koşarak emniyet binalanna giderler ve oradakı manzara onlann tepki göstermesine neden olabilir? Böylece önce emniyet binalanndaki işkence aletleri kaldırılır, ardından iş- kenceci polisler görevlerinden alınır- lar ve başka yerlere tayinleri çıkar. Korkularından bir daha işkence ya- pamazlar. ••• Güldüğünüzü görürgibi oluyorum. Benimki tamamen bir hayal. Ne kah- raman Türk polisi devlet büyüklerimi- zin çocuklannı gözaltına alır, ne de on- lara işkence yapar. O kadar da akılsız değiller. Baksanıza İstanbul Valisi'nin bir tanıdığım gözaltına alınca bile ne- ler oldu. Artık gerisini siz düşünün. Erbakan'ın oğlu kaç kez ehliyetsiz araba kullandı. Kimse ona bir şey yapabildi mi? Benimki tamamen kurgu. Işkence- den nasıl kurtulabiliriz diye düşünür- ken Rıdvan Yenişen'in açıklamalan gözümetakılınca, aklıma böyle parlak (!) bir fikir geldi. Işin doğrusu Türk dev- leti, temel tercihlerini değiştirmedikçe, bir hukuk devleti haline dönüşmedik- çe biz bu işkence illetinden kurtula- mayız. 12 Eylül'ün cuntacısı Kenan Evren'in çevre korumacısı olarak iti- bar gördüğü bir ülkede işkence kalkar mı? "Asmayalım da besleyelim mi" di- yen Kenan Paşa, bu ülkede en güve- nilir ve en muteber kişilerden biri ol- dukça ne işkence biter, ne de yargı- sız infaz sona erer. Yıne de Rıdvan Ye- nişen'in bir tanıdığının emniyete düş- mesi iyi oldu. Hiç olmazsa bazı ger- çekleri açıklamak ihtiyacını hissetti. PERŞEMBE ORHAN BURSALI Ar-Ge Büyükleri İyi kı şu Teknoloji Ödülü kondu ve biz de bu sayede ciddi, önemli ve aynı zamanda güncel bir konuya çeşitli açılardan yöneldik. Kamunun gö- zü, teknoloji ödüllerini kazanan ürünlere ve ürü- nün sahibi şirketlere yönelecek ve büyük bir ilgi odağı doğacaktır. Peki, Teknoloji Ödülleri'ne hangi şirketler hangi ürünleriyle başvuracaklar? Bu sorunun yanıtı, hangi şirketlerin özgün ürünler gelıştirdiğinde ve araştırma geliştirme (Ar-Ge) yaptığında saklı. 1996 yılı kesin olmayan ortalama rakamlanna göre, Türkiye'de Ar-Ge'ye en çok pay ayıran (ci- rosunun yüzdesi olarak) şirketler şunlar: Roket- san: yüzde 12; Alcatel: yüzde 7; Netaş: yüzde 6; Aselsan: yüzde 3; Arçelik: yüzde 2; Simko: yüzde 1... Bunlar ulaşabildiğimiz rakamlar. Dün- yada özel sektörde lider konumundaki şirketlerin Ar-Ge harcamalarının alt sınırını yüzde 5 kabul ederseniz, Türkiye'de uluslararası ölçeklerde ne kadar az sayıda şirket olduğunu görürsünüz. Teknoloji Büyük Ödülü'nün, gerektirdiği özel koşullar bakımından büyük şirketlerden birine gitmesi beklenebılir. Türkiye Ar-Ge bakımından yoksul bir ülke. 1996 resmi rakamlanna göre, gayri safı milli hasılanın yüzde yarım (% 0.5) kadarı, devlet ve özel sektörce Ar-Ge'ye harcanıyor. Bunun rakamsal değeri ise 1 milyar dolar ka- dar. Özel sektörün payı 250 milyon dolar görünü- yor. Ancak, Ar-Ge konusunda araştırma yapan uz- manlarımıza göre, sanayicilerimiz veya şirketleri- miz henüz bütün Ar-Ge harcamalannı, muhase- belerinde Ar-Ge kalemi içinde göstermiyorlar. Bu nedenle de özel sektörün Ar-Ge harcama- ları gerçek değerinden çok düşük görünüyor Bazı kriterler göz önüne alınarak hesaplanan düzeltilmiş özel sektör Ar-Ge harcaması, 1996'da 600 milyon doları buluyor. Bu durumda, Türkiye'nin genel anlamda Ar-Ge harcaması 1 milyar 350 milyon dolar oluyor. Ancak bu durumda bile, gayri safi milli hasıla- mız içinde ancak yüzde 0,7'lik bir paya zar zor ulaşıyoruz. Dünya pazarlarında rekabet açısından bakıldı- ğında bu yüzde devede kulak kalıyor. Kritik bir eşik var: yüzde 1. Bu eşiği yakalayan ülkeler kolayca daha yuka- nya çıkabiliyortar, çünkü yüzde 1 'i yakalamış ül- kelerde Ar-Ge artık kurumsallaşmış, örgütlenmiş ve önem verilen bir konu haline gelmiş oluyor. • • • Büyük şirketlerin yanında, küçük ölçekli işlet- meler arasında Ar-Ge'ye önem verenlerin sayısı, göze çarpacak kadar gelişiyor. Örneöin Barış Elektrik cırosunun yüzde 6 kadannı, fnter Mü- hendislik yüzde 2,5; Karel Elektronik yüzde 3; Ontrol ise yüzde 1 'ıni Ar-Ge'ye harcıyor. Bunlar arasında, yüksek teknoloji diyebileceği- miz ve/veya özgün ürün üreten şirketler de var. Bu şirketlerin ve ürünlerin sayısının da giderek arttığını öğreniyoruz. • • • Araştırma geliştırmeye önem veren şirketler bunun yararını görüyor. örneğin Netaş tamamen Türkiye'de geliştirdi- ği bazı haberleşme sistemlerini dünyanın dört bir köşesine satıyor. Aselsan'ın ilan ettiği cep telefonu tepeden tır- nağa özgün. Arçelik'ın beyaz eşya üretiminde kullandığı yabancı lisans hemen hemen sıfır. Hepsi burada tasarlanıyor ve üretiliyorlar. Gönül ıstiyor kı, burada yüzlerce özgün ürün sayıp dökelim. O dönemin de en kısa zamanda gelmesini dili- yoruz. Not: Mesut Yılmaz hükümeti güvenoyu alabi- lecek mi? Yoksa DYP. Refah'ı yeniden iktidara getirmek gibi bir imkânsız durumu sonuna kadar zorlayacak ve Türkiye'yi yüksek gerilimli, çatış- malı ortamların hükümet modellerıne mi yönel- tecek? "Bölücülük' suçlama.sıslaölümünden sonra DGM'- de yarçılanmaya başla^an gazetemiz yazarı Musta- fa Ekmekçi için, sanık sandalyesine fotoğrafi ile bir karanfıl konuldu. (TARIK TINAZAY) Ekmekçi ölüınünden sonra yargılamyor ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - İnsan Hakla- n Haftası'nda düzenlenen u Banş Hakkı" konulu top- lantılardakı konuşmalan nedeniyle haklannda dava açılan ve bir süre önce kaybettiğimiz gazetemiz yazarı Mustafa Ekmek- çi'nin de aralannda bulun- duğu 5 sanığın yargılan- masına başlandı. Ankara 2 No'lu DGM'de dün görülen da- vanın ilk duruşmasında. diğer sanıklardan İHD Ge- nel Başkanı Akın Birdal. mahkeme başkanından ızin alarak oturduğu yenn yanındaki sanık sandalye- sine Mustafa Ekmekçi'nin fotoğrafı ile bir karanfil koydu. Birdal ile sanık avukatları Selehattin Es- mer, Levent Kanat ve En- der Büvükçulha'nın katıl- dığı ilk duruşmayı Musta- fa Ekmekçi'nin eşi Aldo- ğan Ekmekçi de izledi. Savunmasını veren Bir- dal, suçlamalan kabul et- meyerek şunları söyledi: "Hal'ta nedeniyle yaph- ğnnız etkinliklerden dola- >ı hakkımızda DGM'de dava açıldı. Ekmekçi, der- neğimizin genel başkan vardımcısıdır. Her > ıloldu- ğu gibi geçen yıl kutladığı- mız haftada da bir konu sapta> ıp bu konuda konuş- malar yaptık. Saptadığı- mız 'Banş Hakkı' konu- sunda çeşitli toplanblar düzenledik. Sayın Ekmek- çi kısa bir konuşma yapıp duygulannı dile getirdi. Konuşmasında vazarlann ve gazetecilerin savaş kar- şıü olmalan gerektiğini be- lirten Ekmekçi, 'Ulkede süımekte olan savaş bir an önce sona ersin v e artık in- sanlarölmesin' dedL" Duruşma. Ekmekçi'nin ölüm kaydının istenmesi, sanık Haydar Kaya'nın gelecek duruşmada hazır edilmesi için avukatına sü- re verilmesi ve sanıklar- dan Recep Doğaner ve Mehmet Ragıp Duran'ın savunmalarının alınması konusunda adreslerine ta- limat yazılması amacıyla başka bir güne ertelendi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle