23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 HAZİRAN 1997 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER Kamu emekçflerme sopuşturma İSTANBLL (AiNKA) - Sendikal etkinlikler nedeniyle 1991 yılından bugüne kadar 104 bin 69 kamu emekçisi sendikalı adli ve idari soruşturmaya uğradı. KESK'ten edinilen bilgiye göre halen 12 bin 642 dava sürüyor. Açılan soruşturmalar sonucunda toplam 4 bin 305 sendikalı sürgün edilirken 10 sendikalı açığa alındı. 1.889 sendikahnın görevine son verildi, bin 586 sendikahnın da kadrosu alındı. En son KESK Genel Başkanı Siyami Erdem hakkında Türkiye'de bir günlük iş bırakma eylemi yapılacağını bildirdiği bir basın açıklaması nedeniyle soruşturma açıldı. Emniyette tepfüer ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Emniyet Genel Müdürlüğü Değerlendirme Kurulu, 131 şube müdürünü emniyet müdür yardımcılığına terfî ettirdi. Alınan bilgiye göre kurulun geçen hafta yaptığı toplantıda tstanbul emniyetinde 18, Ankara ve Izmir emniyetinde de 10'ar şube müdürü emniyet müdür yardımcılığına atandı. Terfilerin ardından emniyette atama kararnamesinin hazırlanması bekleniyor. Telekom'a protestoİstanbul Haber Servisi - Birlik Haber-Sen'e bağlı kamu çalışanlan, temmuz ayında düşünülen yüzde 15-20'lik zammı protesto etmek için Türk Telekom AŞ ve Posta lşletmesi Genel Müdürlüğü'ne protesto telgrafı cekti. Birlik Haber Sen Genel Başkanı Hüsamettin Şanal. çalışanlar arasında ücret aynmı yapıldığını savunarak yüzde 100 oranında zam yapılmasını istedi. lstedikleri zam yapılana kadar eylemlerinin süreceğini belirten memurlar, "Demokrasinin patlaması gibi biz de balon patlatıyoruz" diyerek ellerindeki balonlan patlattı. Kombassan- Dilipak ortaklığı • ANKARA (ANKA) - Kombassan Holding'in Akit gazetesi yazarlanndan Abdurrahman Dilipak ile ortak kurduğu SPAG stratejik araştırmalar şirketinin sermayesinde rekor düzeyde arttınma gidildi. Buna göre 5 milyar olan şirket sermayesi 100 milyara yükseltilirken Dilipak'ın şirketteki sermayesi 11 milyar liraya yükseldi. Kadrolaşma genelgesi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türkiye Kamu- Sen Genel Başkanı Resul Akay, Başbakan Necmettin Erbakan'ın, "şeriatçı kadrolaşma"nın önünü açacağı belirtilen kamu kuruluşlan ve belediyeler arasında nakil yoluyla yapılacak atamalarda izni kaldıran genelgesine karşı Danıştay'a iptal davası açabileceklerini kaydetti. Akay, genelgeyi "Bir günün beyliği beylik" anlayışı olarak nitelendidi. Sağlık Bakanı'na soru önergesi • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP Antalya Milletvekili Bekir Kumbul, Ankara Hastanesi'nde yapıldığı ileri sürülen yolsuzluklan soru önergesiyle TBMM gündemine getirdi. Kumbul, Sağlık Bakanı Ismail Karakuyu'dan, Başhekim Hasan Yıldınm'ın görevden almmasını istedi. Konyalı'yla 100. yıl • İstanbul Haber Servisi - Konyalı lokantalannın 100. yılı kutlamaları. Sirkeci'deki lokantalannda 28 haziran cumartesi günü 11.00-15.30 arası fakirlere verilecek şükran yemeğiyle gerçekleştirilecek. Adalet Bakanı Şevket Kazan, Danıştay'ca durdurulan atama karanna uymuyor Adli Tıp'ta ıııakaııı işgali HALtL NEBtLER Danıştay 12. Dairesı. Refah Partıli Adalet Bakanı Şev ket Ka- zan tarafından Adli Tıp Kurumu Başkanlığı'na yapılan atamayı yasalara uygun bulmadı ve yürüt- meyi durdurma karan verdı. Da- nıştay 1dan Dava Dairelen Genel Kurulu, 15 Mayıs 1997 günü ka- ran onadı. Bu durumda. Adli Tıp Kurumu Başkanı Doç. Dr. Süley- man Serhat Gürpınar'ın derhal görevden ahnması gerekiyordu. Adalet Bakanı Şevket Kazan, Da- nıştay 12. Dairesi'nin karanndan 2 ay, genel kurulun karanndan 40 gün geçmesine karşın yargı kara- nnı uygulamıyor. Danıştay'ın yürütrneyı durdur- ma karan. İstanbul Üniversitesi Rektör Danışmanı Prof. Kemal Alemdaroğlunun açtığı dava ne- deniyle verildi. Danıştay'a verdı- ği dilekçede, Doç. Dr. Süleyman Serhat Gürpınar'ın 2 Kasım 1996 • Danıştay 12. Dairesi, Refah Partisi'nin Adli Tıp Kurumu Başkanlığı'na yaptığı atamayı durdurma karan aldı. Danıştay'ın 27 Mart 1997 tarihli karan, Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu tarafından mayıs ayı ortasında onandı. Karara göre Adli Tıp Kurumu Başkanı Doç. Dr. Süleyman Serhat Gürpınar'ın bir an önce görevden ahnması gerekiyordu. Kazan yargı karannı ısrarla uygulamıyor. tarihinde 46363 sayılı kararname ıle Adli Tıp Kurumu Başkanlı- ğı'na atandığını belirten Prof. Alemdaroğlu, aynı kararnamede Doç. Dr. Gürpınar'ın Karadenız Teknik Üniversitesi'ndeki göre- vinden istifa ettiğinin yer aldığı- nı vurguladı. Prof. Alemdaroğlu. Danıştay'a verdiğı dilekçede şun- lan savundu: 'Atama yasadışf "Adli Tıp Kurumu Başkanlı- ğı'na. Karadeniz Teknik Üni- versitesi'ndeki öğretim üyeliği- ni sürdürürken görevlendirme yoluyla atanmayıp, öğretim üyeliğinden ayrıldıktan sonra atanan Doç. Dr. Gürpınar'ın 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 97. maddesinin (a) bendindeki 'altı ay geçmeden devlet memurluğuna alınamama' yasağı ile karşı karşıya geldiği kuşkusuzdur. Gürpınar ne üniversitede ka- larak Adli Tıp Kurumu Baş- kanlığı'na atanmıştır. ne ku- rumlararası nakil yoluyla me- mur statüsünde kalarak bir ku- rumdan ötekine geçmiştir. Gür- pınar, Karadeniz Teknik Üni- versitesi'nden istifa ederken, hem üniversiteden bem de me- mur statüsünden aynlmış; ar- dından 96/46363 sayılı müşte- rek kararname ile 2.11.1996'da memur statüsüne geri dönmüş- tür. 657 sayılı yasanın 97. mad- desinin (a) bendinde bu durum düzenlenmiş ve bu şekilde hare- ket edenlerin memurluğa dön- meleri altı ay süreyle yasaklan- mıştır." Danıştay 12. Dairesi, 27 Mart 1997 tarihinde verdiği kara- nnda. atamanın yasalara uygun yapılmadığını vurguladı ve yürüt- meyi durdurdu. Prof. Kemal Alemdaroğlu, Ad- li Tıp Kurumu'nun tek adli bilir- kişi kurumu olduğunu, başkanı- nın tartışmalı olduğu kurumun vereceği raporlann da sadece bu yüzden bile tartışmalı kabul edi- leceğini belirterek, Adalet Baka- nı'nın yürütmeyı durdurma kara- nnı derhal uygulamasını istedi. Adli Tıp Kurumu Başkanı Doç. Dr. Süleyman Serhat Gürpınar. Danıştay 12. Dairesi'nin karanna itiraz edince. dosya Danıştay tda- ri Dava Daireleri Genel Kuru- lu'nda görüşüldü. Genel Kurul, 15 Mayıs 1997 günü verdiği ka- rannda, 12. Daire'nin karannı onadı. Prof. Kemal Alemdaroğ- lu, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde yaşanan türban krizi nedeniyle Adalet Bakanı Şevket Kazan'ın hedefi haline gelmişti. Kazan, Prof. Alemdaroğlu'nu Adli Tıp Kurumu Ikınci Ihtisas Daire- si'ndeki ikinci görevinden almak istemiş, ancak gereklı üçlü karar- nameye üçüncü imzayı bulama- yacağını anlayınca bu karanndan vazgeçmişti. RSF raporu 'Türkiye basın ihlalinde rekor kırıyor' Haber Merkezi - Sınır Tanımayan Gazeteciler Heyeti (RSF), Türkiye'de basın özgürlüğüne ilişkin "Türkiye: Kayıp Düşler" adli raporunu açıkladı. Türkiye'de basın özgürlüğüne yönelik ihlallerin oldukça yaygın olduğu \ urgu- lanan raporda, "basın özgürlüğünü kısıtlayan yasal düzenlemelerin göz- den geçirilmesi" ıstendı. RSF'nin, 10 yıl 10 ay hapıs cezasına çarptınlan es- ki Özgür Gündem Gazetesi Yazıişleri Müdürü Işık Yurtçu'nun serbest bıra- kılması amacıyla başlattığı kampanya- ya Avrupa Parİamentosu üyesi 101 par- lamenter de destek verdi. Afyon'da bugün görülecek Metin Göktepe davasının beşınci duruşması- na katılacak olan \e Işık Yurtçu'nun serbest bırakılması mücadelesıni sür- düren RSF'nin hazırladığı raporda. 15 Mayıs 1997 itibanyla en az 8 gazeteci- nin basın suçundan cezaevinde bulun- duğu belirtildi. Raporda ayrıca, RSF Uluslararası Sekreterlığı ve RSF İstan- bul Bürosu'nun çeşitli suçlardan yargı- lanan cezaevindeki diğer 77 basın çalı- şanının durumunu da araştırdığı kay- dedildi. A\rupa Birliği'ne üye ülkele- rin dostluğunu kazanma ya da uzlaşma çabasındaki Türkiye'nin. bir "af pro- jesi"ne her geçen gün daha çok ihtiyaç duyduğunun vurgulandığı raporda; "Bu proje. düşünce suçundan ceza- evinde bulunan insanlara kısmi bir affı amaçlayabüir. Böylece, 'bölücü- lük propagandasf suç olmaktan çık- maz, fakat 'devletin bölünmez bütün- lüğü' ne yönelik bir tehdit oluşturma- yan ifadelere izin verilerek TMY'de de değişikliğe gidilmiş olur" denildi. Raporda, Türkiye'nin. yaymlann toplatılması, yayın bürolannın geçıci olarak durdurulması ya da düpedüz ka- patılması konusunda da rekor kırdığı- na dikkat çekildi. Havantepe'deki yıkımda bir kişi, protesto amacıyla evini yaktı Samyer'de olaylı yıkım 50 yıldır oturdukları evleri yıkılan mahalle sakinleriyle polis arasında zaman zaman gergin anlar yaşandı. (Fotoğraf: BERTAN AĞANOGLU) • Bala Hatun Ilköğretim Okulu arazisi içinde kaldığı gerekçesiyle 18 evin yıkıldığı olayda, yaklaşık 200 kişilik yıkım ekibi ve 1000 çevik kuvvet polisi görev aldı. tstanbul Haber Servisi - Sanyer Havan- tepe'de bulunan 18 ev, Bala Hatun Ilköğre- tim Okulu arazisi içinde kaldığı gerekçesiy- le yıkıldı. Yaklaşık 1000 çevik kuvvet poli- si ve 200 kişiden oluşan yıkım ekibinin ka- tıldığı yıkım sırasında bir kişi, protesto ama- cıyla kendı evini yaktı. Polisle yurttaşlar ara- sında yaşanan gerginlikte 5 kişi gözaltına alındı. Sanyer Havantepe Yeni Mahallesi'nde bu- lunan 22 gecekondunun yıkımına dün baş- landı. Sanyer Belediyesi'ne bağlı yıkım ekiplerinın gerçekleştirdiği yıkımlarda 18 ev yıkıldı. Büyük bir bölümü yurttaşlann kat- kılanyla yapılan Bala Hatun llköğretim Oku- lu'nun arazisi içinde kaldığı gerekçesiyle yaklaşık 50 yıldır oturduklan evleri yıkılan mahalle sakinlenyle polis arasında gergin anlar yaşandı. Dün sabah saat 11.00'de baş- lanan yıkımlara katılan 200 kişilik yıkım ekı- bi 18gecekonduyuyıktı. Birev sahibi deyı- kımı protesto etmek amacıyla kendi evini yaktı. Olay yerine gelen itfaiye. yanan evi güçlükle söndürebildi. Mahalle sakinleri, yı- kım karannın almmasında ünlü modacı Yıl- dınm Mayruk'un etkili olduğunu belirterek bu kişinin kendilerini uzun süredir tehdit et- tiğini öne sürdüler. Yurttaşlar. Sanyer Çev- re ve Güzelleştırme Başkanlığı'nı yapan Mayruk'un kendilerine "Sizi burada iste- miyorum. Hepinizin evini yıktıracağım" dediğıni öne sürdüler. Evi yıkılan Kadriye Udum adli kadın da Yıldınm Mayruk'un ge- çen dönemde arabasını yaktırdığını ileri sür- dü. Yıkım karanndan sonra İstanbul Valili- ği'ne gittiklerini söyleyen yurttaşlar, Vali Rıdvan Yenişen'in "Toplanmanız için si- ze yarım saat süre bile vermiyorum" de- diğini belirttiler. Gecekondulan yıkılan yurttaşlara destek vermek amacıyla olay yerine ÖDP ve MHP'lilerin gelmesi ise dikkat çekti. 1996 yılı faaliyet raporuna göre kurum, beklenenin tersine daha az açık verdi 'SSK, nüfusunyansına hizmet veriyor' BANU SALMAN ANKARA - Sosyal Sigortalar Kuru- mu'nun (SSK) 1996 yılı faaliyet raporu- na göre kurum, geçen yıl için beklenen 146 trilyon yerine. 70 trilyon lira açık ver- di. Sosyal devlet ilkesine karşın özelleş- tirilmeye çalışılan SSK'nın nüfusun yak- laşık yansına hizmet verdiği vurgulanan raporda, 13 milyon insanın sosyal güven- ceden yoksun olduğu da orta\a konuldu. SSK Genel Müdürlüğü tarafından ha- zırlanan "1996 faaliyet raporu"nda ku- rumun, kamu sektöründen 18 trilyon 477 milyar, özel sektörden ise 25 trilyon 659 milyar olmaküzere toplam 44 trilyon 136 milyar lira prim alacağı bulunduğu belir- tildi. SSK'nin 1996 yılı prim alacaklan- nın yüzde 58'ini özel sektör, yüzde 42'si- ni ise kamu sektörü oluşturuyor. Raporda. 1995 yılından devreden 23 trilyon 803 milyar liralık prim alacağı eklendiğinde 1996 yılında 300 trilyon liralık prim ke- sintisinin toplanması gerekirken 256 tril- yon liralık tahsilat yapıldığı kaydedildi. Işverenlerden geçen yıl için gerçekleşen prim tahsilat oranı yüzde 85.30 düzeyin- de olmasına karşın. REFAHYOL hükü- meti. 1 Haziran 1997 tarihinden ıtibaren geçerli olmak üzere "prim tahsilatını ko- laylaştırma" adı altında af yasası çıkar- dı. SSK Genel Müdürlüğü'nden dün ya- pılan açıklamada da prim affı kapsamın- da ilk taksidin tahsili ile aylık SSK prim tahsilatı günlerinin çakışması nedeniyle sigorta müdürlüklerinm 28 haziran cu- martesi ve 29 haziran pazar günü açık ola- cağı bildirildi. SSK'nin 1996 yılı istatistikyılhğına gö- re, nüfusun yaklaşık yüzde 20'lik dilimi- ni oluşturan 13 milyon kişi, sosyal güven- ceden yoksun olarak yaşamını sürdürü- yor. Nüfusun yüzde 43.6'sını oluşturan 28 milyonu aşkın kişi SSK çatısı altında yer ahrken yüzde 19.7'lik dilimdeki yaklaşık 13 milyon kişi Bağ-Kur'dan, yüzde 16'lık dilimdeki 10 milyonu aşkm kişi de Emek- li Sandığı'ndan hizmet alıyor. Özel san- dıklann nüfus içindeki payı yüzde 0.5 gi- bi bir düzeyde kalırken Maliye'nin nüfus içindeki payı da yüzde 1.5 olarak gösteri- liyor. İBDA-C davasında "şeriat' rahaneyi bombalamak suçlanndan haklarında dava açılan ve İBDA-C ör- gütü üyesi oldukları iddia edilen sanıkların yargılanmasına devam edildi. istanbul 4 No'lu DGM'de görülen davada mahkeme heyeti, sanıkların 2 No'lu DGM'de görülen davalarının bu dava dosyası ile birleştirilmesine ka- rar verdi. Sanıklar cezaevi aracına bindirilirken İBDA-C'nin el işaretini ya- parak "Allahsız MGK hesap verecek", "Va şeriat ya ölüm" sloganlarını atıp "Allahsız L, o... çocuklan" diye de küfür ettiler.(HÜLYA TOPCU) YARGI KARARLARI UYGUU«s//v RP'li başkana suç lediye Başkanı Mehmet Bingöl ve belediye yöneticileri hakkında, işten çıkarı- lan 137 memurun, bölge idare mahkemesinin göreve iade karanna karşın işe alınmaması nedeniyleİstanbul Valiliği'ne suç duyurusunda bulundu. Valilik önünde bir açıklama yapan Tüm Bel-Sen Genel Başkanı Vicdan Baykara, Bin- göl'ün 27 Mart seçimleriyle göreve gelmesinin ardından 137 memuru işten at- tığını ve bununla ilgili açılan davalar kazanıldıktan sonra da işe başlayanla- rın 3 gün sonra tekrar işten çıkarıldığını söyledi. (Fotoğraf: HATİCE TUNCER) ARAYIŞ TOKTAMIŞ ATEŞ Milli İrade Hükümet olanaklarını yitirmenin hırçınlığı içinde- ki Sayın Erbakan ve Sayın Çiller, inanılmaz şeyler dile getiriyorlar. Bu arada mantık oyunları yaparak, kendi haklılıklarını ortaya koymak istiyorlar. Ama na- file... • • • Dile getirdikleri konular arasında, üzerinde en çok durduklan husus, "kendilerinin milli iradeyi temsil ettiği" konusu. Nereden milli iradeyi temsil ediyor- lar acaba? Almış oldukları oy ortada. Birinin almış olduğu oy yüzde 19, öbürünün almış olduğu oy yüzde 21. Bun- ları alt alta koyar ve toplarsanız yüzde 40 eder. Top- lumun yüzde 40'ının oyunu alabilmiş olan iki parti, nasıl oluyor da milli iradeyi temsil ettiğini ileri süre- biliyor? Ne zamandan beri bir "azınlık" kendi irade- sini "çoğunluğa" dikte etme hak ve yetkisini ken- dinde görebıliyor? • • • Bu iddialarına gerekçe olarak "Yasalar böyle" di- yemezler. Yanlış ve haksız bir yasayla toplumdaki desteklerinin çok üzerindeki bir sayıda milletvekili çıkartan iki parti, eğer yasaların üstünlüğüne inanı- yoriarsa, o zaman Sayın Demirel'in yapmış olduğu "görevlendirmeye" de aynı biçimde saygı göster- mek zorundalar. Zira Sayın Demirel de yasalardan kaynaklanan bir yetkisini kullanmıştır. Kaldı ki Mesut Yılmaz'ın hükümeti kurmak için görevlendirilmesi, salt yasalara değil, siyasal gele- neklere de uygundur. TBMM'deki en büyük grubu olan partinin lideri istifasını sununca, TBMM'deki ikinci büyük grubu olan partinin liderine hükümeti kurma görevi verilmiştir. Bunun yasalara ya da si- yasal geleneklerimize aykırı nesi var? • • • Ne Erbakan, ne Çiller, kendi aralarındaki bir "pro- tokolü" başkaiarına "empoze" etme hakkına sahip değillerdir. "Bizaramızdaanlaşmıştık"üeme\er\, sa- dece kendilerini bağlar. Kaldı ki böyle mantıksız bir protokol, başlı başına bir "siyasal ayıp"tır. Ne demek, "seçimler öncesindeki üç ayda DYP'nin iktidar olması?" Bu koşul açıkça DYP'nin "iktidar nimetlerinden yararlanarak" seçimlere gıt- mek istediğini gösterir ve iktidar olanaklarının se- çimlerde kullanılacağının açık bir itırafından başka bir şey değildir. Koalisyon görüşmeleri sırasında Refahhların bu- nu kabul etmeleri, her ne olursa olsun iktidara ge- lebilmek arzusu içinde olduklarındandır. Yoksa hiç- bir aklı başında siyasal parti. koalisyon protokolü- ne böyle bir madde konulmasına rıza göstermez. • • • Parlamento çoğunluğu var gibi görünen bir öne- ri götürmüş olmalarına karşın, Cumhurbaşkanı'nın buna itibar etmemesine çok kızıyorlar. Hatta bıraz da çizmeyi aşarak "darbeciliksuçlamasında" bulu- nuyorlar. Benim anlamakta zorlandığım bir şey var. Madem ki böylesine açık bir parlamento destekle- ri var, o zaman neden kızıyor ve üzülüyorlar? Eğer Mesut Yılmaz hükümeti, Cumhurbaşkanıtarafından onaylansa bile TBMM'degüvenoyu vermezlerve is- tifa etmek zorunda kalır. O zaman yeni çözüm yol- lan aranır. (Bu çözüm yollan arasında görevin Tan- su Çiller'e verilmesi olasılığını pek de görmüyorum ya, neyse...) Çözüm bu kadar net bir biçimde ortadayken, si- yasal atmosferı böylesine germek neden? • • • Tansu Çiller dün "Demokrasılerde aslolan sayıdır" demiş. Vallahi çok ayıp etmiş. Boğaziçi Üniversite- si'nde "Siyaset llmine Giriş" dersi almadı herhalde. Zira biz bunu yazan öğrencileri sınıfta bırakırız. Demokrasilerde "sayı" elbette çok önemlidir. A- ma "asıl olan şey" ya da "her şeyden önemli" olan şey değildir. Demokrasilerde her şeyden önce "öz- güriük rejiminin" işlemesı ve bu çerçeve içinde ın- sanların "egemenlik haklannı" kullanmaları gelir. Demokrasilerde belirleyici olan şey "sayı" olsa, "çoğunluğun" karşısında olan "azınlığın" özgürlük- lerini kısıtlamasını "demokratik bir hareket" olarak görmek gerekir. Oysa ki bir demokraside "milli ira- de", azınlık ve çoğunluk iradelerının toplamıyla el- de edilir. Bu sütunda bin kez yazdım bunu... • • • 20. yüzyılın utancı olan diktatörlerin çoğu, de- mokrasinin kuralları içinde iktidara gelmişler ve "sa- yısal üstünlüklerine" dayanarak demokrasiyi orta- dan kaldırmışlardır. Örneğin Hrtler, VVeimar Cumhuriyeti'nin yasala- rına göre "Reichstag'daki en büyük grubun lideri" otarak hükümetini kurmuştu. Ardından bu sayısal üstünlüğüne dayanarak "olağanüstü hal" yasasım kabul ettirmiş ve daha sonra bu yasa sayesinde tum partilerin kapısına bir kilit vurarak siyaseti yasakla- mıştı. Şimdi "yasalar çerçevesinde" yapıldı diye ve "Aslolan sayıdır" diye, bu edepsizlikleri "demokra- tik" mi sayacağız? Hangi mantık kabul eder bunu? ••• Galiba "birileri" hayal âleminde yaşıyor. REFAH- YOL hükümetinin karaya oturmasından sonra böy- le bir değişiklikle aynı hükümet gemisini yürütebile- ceklerini sanıyorlar. Aklın alacağı bir şey değil. Hele Sayın Çiller'in "demokrasiuğrunayenişehit- ler verebileceklerini" söylemesine inanın çok gül- düm. Dilin kemiğ*i yok ki... Atıp tutmak kolaydır. Ce- haletin getirdiği cesaretle atak da davranılabilir. Fa- kat "ölçüyü kaçırmamak" gerekir. Zira işler "şiraze- sinden çıkarsa" neler olabileceğini kestirebilmek çok güçtür. Aman dikkat... Yeni yasa onerisi hazırlandı Gazete bayilerine yargı denetimi getiriliyor Haber Merkezi - Gaze- te bayilennin kendilerine u- laştırılan sürelı ve süresiz yayınlan satmalarını zo- nınlu kılan Basın Yasası ek maddelerinin Anayasa Mahkemesi'nce iptali üze- rine, RP ve DYP grup baş- kanvekilleri yeni bir yasa önerisi hazırladılar. Öneri, satıştan kaçmılması halin- de sulh ceza hâkiminin ge- rekli önlemleri almasını, bu önlemlere uyulmaması ha- linde ise 1 -6 ay hapis ceza- sı verilmesini öngörüyor. Öneriye göre satıştan ka- çınan gazete bayilerine ay- rıca. satış ıçın kendilerine ulaştırılan yayınların satış bedelinin 10 katı tutarında para cezası verilecek. Ba- yilerin satıştan kaçınması- nm yinelenmesi durumun- da ise ceza 10 kattan 30 ka- ta çıkanlarak uygulanacak. Bu yöndeki karara 7 gün içinde itiraz yoluna başvu- rulabılecek ve venlen karar kesin olacak. Öneri, 5680 sayılı yasa- nın ek 7'nci maddesine ek- lenmesi ve bazı hükümleri ıptaı edilen ek 8'incı mad- denm deyürürlükten kaldı- rılmasını öngörüyor
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle