23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 HAZİRAN 1997 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER Kesintisiz Zorunlu Eğitim Neden Çarpıtılıyor? PENCERE Prof.Dr. MAHMUT ADEM Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleh Fakültesi Öğretim Üyesi s H^H^ı emel eğitim, her alır. Zorunlu temeleğitim!e;bireyiniyi M I yurttaşa yaşamın- anne. iyi baba, iyi yurttaş. iyi insan ol- I da karşıİaştığı ve ması için gerekli bilgi vebilincikazan- I karşılaşacağı kişi- ması amaçlanmaktadır. • sel. toplumsal so- Bugün 5 yıllık zorunlu eğitimleTürk _^L. runlarını çözme- ınsanına bu nıtelıkler kazandınlıyor yurttaşa yaşaımn- da karşıİaştığı ve karşılaşacağı kişi- sel. toplumsal so- runlarını çözme- de; toplumun değerlerine, düzgülerine uyum sağlamada; üretken ve turumlu oİmada temel yeterükleri, ahşkanlıkla- n kazandıran bir eğitimdir' (1). 28Şubat 1997tarihındeMGK'dealı- nan kararlardan beri. sekiz yıllık ke- sintısız zorunlu temel eğitim. kökten- dınci partiler ve destekçilerince. asıl amacmdan saptırılmaktadır: Onlara göre 8 yıllık kesintisiz eğitim demek. imam-hatip lıselennin orta kısımlan- nın kapatılması demektır. Bır RP mıl- let\ ekilının. "İmam-hatiplerinortakı- sımlan kapatılamaz. Kapatılırsa ülke kan gölüne döner. Kan dökülecek, de- mokrasi bö> le gelecek, fıstık gibi ola- cak..."biçimindeki konuşması. 11 ma- yısta Sultanahmet'te yapılan "imam- hatip mitingT. \b. sekız yıllık kesinti- siz zorunlu eğitimin ne denli çarpıtıl- dığını açık seçik sergilemektedır. Bu bağlamdaDYP liderinınbirgün "8yıl- lık kesintisiz zorunlu eğitime ilişİdn MGK kararı uvguianacaktır". ertesi gün "Kimse imam-hatipleri kapata- maz" demesi. kendisinin ne denli bir ikı tutumluluk içinde olduğunu göster- mıyor mu? Ânayasa. Milli Eğitim Temel ve ll- köğretim \ e Eğitim Yasalarına göre te- mel eğitim. "6-14 yaş kiimesi" nüfus için zorunlu ve de\Iet okullannda pa- rasızdır. öğrenciyi bir alanda uzman- laştırmayı hedef almaz. ona öncelikle günlük yaşamda işine yarayacak bilgı. beceri ve davranışlan kazandırmayı amaçiar. Buna göre zorunlu temel eği- tim: geneldır. belli yaşlarda olmanın dıştnda önkoşulu yoktur. de\let okul- lannda parasızdır. bır üstöğrenıme git- tığınde işıne yarayacak bilgi. beceri \e da\ ranışlardan çok, öğrencının günlük yaşamda işine yarayacak bilgi. beceri ve davranışlan kazandırmayı hedef mu? Ne yazık ki kazandınlamıyor Nüfusun yaş, cinsiyet. köylü-kentli vb. göre en aynntılı veriler yalnızca son nüfus sayımında (1990) bulunmakta- dır. Anılan nüfiıs sayımına göre. halen kimler zorunlu ilköğretım I. kademe- den. kimler II. kademeden yararlana- bilmektedir? 1990-1991 öğretim yılında 7-11 yaş kümesi nüfus 7.102.176 olup bunun 6.190.510'u (yüzde 78.16'sı) ilköğre- tim I. kademe eğitimden yararlanabil- mekte, 911.666 çocuk yararlanama- maktadır. Bu sayı, terör nedeniyle ka- palı olan okullann öğrencılerinı ıçer- memektedir. Öte yandan bu yaş küme- si nüfusun net okullaşma oranı Marma- ra Bölgesi'nde yüzde 98. Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yüzde 75, Doğu Anadolu Bölgesi'nde yüzde 76'dır. Tek yaşlaralındığında Doğu Anadolu'da 7 yaşındaki her on bin çocuktan 4.319'u henüz ilköğretım I. kademenin ilk sı- nıfında eğitim dızgesınden (sıstemin- den) tümüyle dışlanmaktadır. Marma- ra Bölgesi'nde bu sayı 582'dir. Ülke genelinde 7 yaşındaki 319.116 çocuk zorunlu ve devlet okullannda parasız olan eğitimden dışlanmaktadır Oysa anayasaya göre "kimse, eğitim ve öğre- nim hakkından yoksun bırakılanıaz." Öte yandan. 1989-1990 öğretim yı- lında ılkokuldan mezun olan kızlann vüzde 6O'ı kentli, yüzde 4O'ı köylüdür. Bunakarşılık 1990-1991 öğretim yılın- da ortaokul birinci sınıfa yeni kaydo- lan kızların yüzde 11 *i köylü, yüzde 89'ukentlidır. Bu oranlar köylü erkek- ler için sırasıyla yüzde 15 ve yüzde 85'tir. Öyleyse anılan öğretim yılında kentlerde ilkokul mezunu kızlardan yüzde 36.6'sı (119.845'i) ilkokul me- zunu köylü kızlardan da yüzde 89'u (194.124) temel eğitim ikinci kademe- de öğrenim görme fırsat ve olanağını yıtirmıştır. Buna göre sekiz yıllık ke- sintisiz zorunlu temel eğitimi isteme- mek, 12-14 yaş kümesindeki köylü kızlann yüzde 89'unun, köylü erkek- lerin yüzde 85'ının temel eğitim gör- mesini istememektir Yine anılan öğretım yılında 12 ya- şındaki kentli nüfusun yüzde 54.4'ü. köy lü nüfusun yüzde 9 7'si okullaştın- lamamıştır. Bu oranlar 13 yaşındaki kentliler için yüzde 65.26 ve köylüler için yuzde 13.42'dir. 14 yaşındaki kent- liler için yüzde 61.66 \e köylüler için yüzde 12.6'dır. Ayrıca kentlerde 12-14 yaş kümesi nüfustan okullaşanların yüzde 61.9'u erkek, yüzde 38.1 'ı kızdır. Buna karşı- lık köy lerde aynı yaş kümesinden okul- laşanlann yüzde 71 6'sı erkek. yüzde 28.4"ü kızdır. Aynı biçimde anılan yaş kümesi nüfusun okullaşma oranı Mar- mara Bölgesi'nde yüzde 56. 6.1ç Ana- dolu Bölgesi'nde yüzde 45.5 olmasına karşılık Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinde bu oranlar sırasıyla yüz- de 21.03 ve yüzde 26. 7'dir. Marmara Bölgesi'nde kentli nüfusun okullaşma oranının yüzde 68.03 olmasına karşın, köylü nüfus için bu oran yüzde 18.2'dir. Buna karşılık Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde kentli nüfusun okullaşma oranı yüzde 33.9. köylü nüfusun okul- laşma oranı yüzde 4.8'dir. Doğu Ana- dolu Bölgesi'nde bu oranlar sırasıyla yüzde 53.7 ve yüzde 6. 6'dır. Kırklareli ilimizde 12-14 yaş küme- si kentli nüfusun yüzde 93'üokullaşır- ken. Şırnak'ta yalnızca yüzde 18"ı okullaşmıştır. Aynı biçimde Kırklare- li'nde köylü çocuklann yüzde 36'sı okullaşırken. Hakkârı'de bu oran yüz- de 0 (sıfır), Şırnak'ta binde 7, Bıtlis'te yüzde birdır (2) Sonuç olarak sekiz yıllık kesintisiz, zorunlu. bütünleştirilmiş genel temel eğitımı ıstemeyenler: Hakkârili, Şır- naklı, Bıtlıslı. Vanlı. Diyarbakırlı. Şan- lıurfalı. Kastamonulu. Muşlu. Bay- burtlu çocuklann temel yurttaşlık öğ- renimi görmelerini istememektedirler. Kentlerde bu yaş kümesi nüfusun yüz- de 76 ile yüzde 93 arasında okullaştı- ğı Ankara. Balıkesır, Tekırdağ. Çanak- kale. Muğla ve Kırklareli'ye karşılık; okullaşma oranının yüzde 18 ile yüz- de 39 arasında değıştiği Şırnak, Afyon. Urfa, Siirt, Gaziantep. Bitlis. Van. Mardin, Kahramanmaraş ve Batman- lılann temel öğrenim görmelerini iste- memektedirler. Kentlilere göre köylü- lerın. erkeklere göre kızlann, gelışmiş yörelere göre gen kalmış v örelerin ço- cuklannın zorunlu eğitim görmelerini istememektedirler. Güneydoğu Ana- dolu Bölgesi'nde 12-14 yaş kümesi toplam nüfusun yüzde 79'unun. kent- li nüfusun yüzde 66'sının. köylü nüfu- sun yüzde 95'inin okullaşmasını iste- memektedirler. Hem kesintisiz temel eğitim. hem işlendirme (istihdam)ola- nağı sağlanmayan. hatta çıraklık eğitim olanağı dahı sağlanmayan bu çocukla- nmız başlıca ıki seçenekle karşı karşı- ya bırakılmaktadırlar Kuran kursuya da PKK kamplan. Çocukların, bu ıkı seçenekle baş başa bırakılması bizce ahlaken ayıp. dınen günahtır. Çünkü toplumsal ahlak, her tür ve düzey eği- timin tümüyle demokratıkleştırilmesi- ni, başka bir deyişle herkese eşitlikle sunulmasını emretmektedir. Eğitim. te- mel eğitim evresinde zorunlu ve dev- let okullannda ücretsizdir. Çünkü top- lumsal ahlak eğitim dizgesinden çıkış- ta herkesin öncelikle bır niteliği. bir mesleğı olmasını emretmektedir. (3). Sekız yıllık kesintisiz, bütünleştiril- miş zorunlu eğitim bilinen çevrelerce çarpıtılıyor. Onlara göre sekiz yıllık ke- sintisiz eğitime geçilmekle 300 bin do- laymda öğrencısı bulunan imam- hatip liselennın orta kısımları kapatılarak bu çocuklann din eğitimi görmeleri. Ku- ran kursu öğrencilerinin hafız olmala- rı engellenecektir. Bu sav. kesinlikle doğru değildir. Çünkü tasarlanan "eğitim reformu'" öncelikle halen 800 binı beş yıllık il- köğretim bınnci kademe ve ıki mıtyon- dan fazlası ikinci kademeden dışlanan. toplam üç milyonun üstünde çocuk. zo- runlu eğitim kapsamına alınacaktır. Böylece kız- erkek, doğulu-batılı. köy- lü-kentli, v arlıklı- yoksul olduğuna ba- kılmaksızın 6-14 yaş kümesindeki tüm çocuklanmıza eğitimde fırsat ve ola- nak eşitlıği sağlanacaktır. Zorunlu ve devlet okullannda parasız olan temel genel eğitimi tamamlayan gençlerden dileyen Kuran kursuna, dıleyen çırak- lık eğitimine. dileyen Anadolu lisesi yabancı dil hazırlık sınıfına. dileyen imam-hatip lisesi hazırlık sınıfına (bu sınıfta üç yıl boyunca halen imam-ha- tip orta kısımda öğretılen Arapça ve Kuran'ı yoğun olarak ve bugünkünden daha iyi öğreneceklerdir), dileyen tekr nik lise hazırlık. dileyen fen lisesi ha- zırlık sınıfına gidebilecektir. Ama ön- ce herkes evrensel olarak benimsen- miş olan genel temel eğitimi almış ola- caktir. Ancak konu sıy asal anlamda is- tısmar edılmek istendiği için temel amacından saptınlmakta. çarpıtılmak- tadır. Öte yandan genel temel eğitim gör- meden, hatta nıteliksiz öğretmenler ne- deniyle okumayı- yazmayı dahı öğre- nemeden 10-11 yaşlanndakı çocukla- n okuldan alıp Kuran kurslanna; bi- lımsel eğitim yerine dogmatık eğitime vermek. bu çocuklan siyasal-dinsel is- tismar etmektir. Büyüklenn. çocukla- rı siyasal amaçlan için kullanmalan demektir. Bunu bir psikiyatr şöyle be- timlemektedır: "._ Sokakta gördiiğü- müz takkeli. ciippeli. şaharlı çocuk da karanlık odalarda istismara uğratılan biivük kitlenin valnızca bir üvesidir. Si- yasal-dinsel istismar. aile içinde ve dışın- da gerçeklesebiliyor. Köktendinci olma- yan ana-babalann çocuklannın "mü- cahitliğe' devşirilmesinde en basta ge- len etken, bu ailelerin yoksulluğu veeği- tim-öğretimin pahalı olmasıyla arada beliren boşluktur" (4).. (1) Ibrahim Ethem Başaran, Temel Eği- tim ve Yönetimi (Ankara' Ankara Üni- versitesi Eğitim Fakültesi Yavını No' 112,1982).sl3vedevamı. (2) Mahmut Adem, Eğitim Planlaması (Genisletilmış iiçüncü bası. Ankara, 1997). s. 158-168. (3) Aynı. s. 132 ve 170. (4) Osman Sabuncuoğlu. "Çocuklann Sıvasal -Dınsel tstismarı ". Cumhunvet Bilım ve Teknık. 2.3 1996. Sevgi ve Devlet KUBİLAY GÜLSEM Bursa evmekbirsanattır.' der Erich Fromm. Katılmamak olası mı? Emek ister, özveri ister sevgi. Birgörüşteâşıkol- mak dıye bır şey yoktur gerçek yaşan- tıda. Gelıp geçıci bir aldatmacıdır bu aşk N'icesevgilervardır. aşklar vardır ölümsüz; yalın. saf ve temiz. Nice sev- gılerde vasak. Dılerseniz bunlan felsefeciler, psi- kologlar incelesin. Ben bireysel se\ gi- den daha çok. toplumsal sevgiye de- "ğınmek istıyorum. Devletle toplum (bıreyler) arasındaki sevgi, ne aşktır ne de tutku. Devlet sevgisi, ülkeyı. bayrağı sevmek gibi öznel ve ulusal bır duyguyu da kapsar; doğayı koru- mak. çevreyi temiz tutmak gibi nesnel bır eylemi de... Ülkemizde yaşayan -etnik kökenle- n ne olursa olsun- insanlar devlete olan sevgilerini göstermişler midir tarihi- mız boyunca? Bu sorunun yanıtı.hiç kuşkusuz evettir. Yakın tarihimize baktığımızda bu- nun pek çok somut örneklerini göre- bıliriz. Ancak. ben en somut ve biline- ninden örnek vermek istiyorum. Dün- yada ilkkez Atatürkönderliğinde ger- çekleşen antiemperyalist ulusal kurtu- luş mücadelesi, toplumun devlete olan sevgisinin en somut örneği değil de nedır' Bu sevgiye (sevgi ve devlete) dünyadan başka örnekler de verebili- riz. Rus İmparatorluğu'nuyıkan Lenin önderliğindeki mücadele de bir sevgi sonucu oluşmamış mıdır? Hemen ak- lımıza faşist Mussolini ve Hitler'in mücadelesi de bir sevgi değil mi soru- sunu getirebiliriz. Bunu bir görüşte âşık olmakla açıklayabiliriz. Altyapı- sı, inancı olmayan, başfangıcından bı- teceğı belli olan ama gözleri kör eden bır sevgi. Belki de Narsisızm... Ülkemize dönecek olursak binlerce insammız "cumhuriyet devletine" ınancından, sevgısinden ötürü canlan- nı vermemiş midir? Çanakkale'de. An- tep'te, Afyon'da söylenceler yaratma- mış mıdır? Hangi ulusun çocuklan gül bahçesine gider gibi emperyalizmin, kurşunların. ölümün üstüne üstüne gi- debilmiştir. Kara çarşaftan. bağnazlık- tan kurtulup insanca, hakça yaşanabi- lecek bir Türkiye yaratabilmek için hangi toplum ölmeyi birgörev sayabil- miştir. tnsanlann yaşamlannı hiç dü- şünmeden. hoyratça ortaya koymalan- nı sev giyle açıklamak y anlış mıdır? Bu sevgi. başarıyia olgunlaşıp devletle toplum evlenmemış midir sonunda? Tüm bu sorulann yanıtı da kuşkusuz evettir. Hiç kuşku yok ki. bireylerin evlili- ğınde olduğu gibi devletle toplum ara- sında da sorunlar çıkmıştır. Çünkü ro- mantizm yerini gerçeklere bırakmaya başlamıştır. Sorunlar arttıkça ev lilikte taraf olmaması gerekenler taraf-dar- be-olmaya başlamışlardır. 12 Mart'lar- da, 12 Eylül'lerde olduğu gibi. Bu ta- raflann -darbecilerin- amaçlan devlet- le toplum arasındaki sev giyi tekrar ya- ratmak olmalıyken sevgi pınarlarını iyice kurutmuş, sevgisiz, bireyci in- sanlar yaratmaya başlamıştır. Bu iha- nete karşın toplum, devletini sevmeye devam etmiştir. Vergisıni ödeyerek, su- sarak, yasalara -çağdışı olmasına kar- şın- saygı göstererek. Ancak devlet (devleti elinde tutan kültürsüz, bilgisiz, yeteneksız, sıradan, çıkarcı kişiler) bu sevgiyi korkaklık, sürüpsikolojisi ola- rak algılamış ve dayak da atmaya baş- lamıştır kendıni seven ınsanlanna. top- luma. Bu dayak atma. özgürlükleri kısıtla- ma, işkence, faili malum cinayetler • olarak yansımıştır yaşantımıza. YaşJ|- mı yeni algılamaya başlavan çocuklan- mız; se\gi, banş, çiçek sözcüklerini her şeyden önce öğrenmeleri gerekirken; operasyon, silah, çete sözcükkrini duy- muşlardır her kesimden \c hep bir ağızdan. Sev giyi bizter bulamazken ta- şınmaktadır körpecik vavrularımızla yeni kuşaklara göz yaşlanmız. Hiç kuşku yok ki. toplumumuzdaki her birey aynı yoğunlukta yaşayamaz sevgiyi. Daha yoğun yaşayanlar baro- larda. nıeslek odalannda siv il toplum örgütlerinde bir araya gelmek'tedirler. Tepkilerini göstermektedırler basın açıklamasıyla, sesli-sessiz yürüyüşler- le coplar altında. Göstermeye de de- vam edeceklerdir. ta ki devlet sevgisi- ni gösterinceye kadar!.. Nice aydın. nice yazar. nice gazete- cı. nice sanatçı telef olmuştur bu mü- cadelede. Ben ne yazarım ne sanatçı- yım ne de gazeteciyim. Belki aydın sa- yabilirim kendimi. Bu satırlardan bır çağn yapmak is- tiyorum güzel yurdumun güzel ınsan- lanna: Madem ki sevgi gösteremedi devlet bize, gelin öğretelim ona sevme- yi hep birlikte. Hıristiyan Ortaçağı ve Müslüman Ortaçağı... Cumhuriyet'te dün birinci sayfadan verilen bir haber çok öğreticıydi. Okuyalım: "Bazı Islam ülkelerinde uygulanan ve kadınlara yaşam boyu büyük acılar çektiren kadın sünneti- ne ilişkin tartışmalar sürerken Mısır'ın başkenti Ka- hire'de idarimahkeme, devlet hastanelennde ka- dın sünneti yapılmasını serbest bıraktı. Kadın sünnetinin yeniden serbest bırakılması için idan mahkemede dava açan Islamcı bir örgü- tün lideri Yusuf Bedri mahkemenin bu kararını memnuniyet verici olarak değerlendirerek dedi ki: 'Allah'a şükürler olsun ki kazandık: Islamı uygula- yacağız.' Çok eski birgelenek olan kadın sünneti uygula- ması Mısır'da ve bazı Islam ülkelerinde bugün de yaygınlığını koruyor. Kadının 'cınsel ılişkıden aldı- ğı hazzın azaltılması' amacıyla klitoris ile iç dudak- lar kesilerek çıkanlıyor. Geçen günlerde yapılan biraraştırma, Mısırlı ka- dın ve kızlann yüzde 97'sinin sünnetli olduğunu or- taya koydu. Kadın sünnetleri genellikle köylerde yaşlı kadınlar tarafından stenl olmayan körjilet, bı- çak ya da cam parçalanyla yapılıyor. Genç kızlann büyük bır bölümü, uygulamanın ardından enfek- siyon ya da kanama nedeniyle yaşamını yitiriyor. Sağ kalan kadınlar ise ömur boyu pek çok sorun- la karşılaşıyor. Kadın sünneti uygulamasına Basra Korfezi civa- n, Afrika 'nın Doğu ve Batı kıyılan, Hindistan, Ma- lezya ve Endonezya gibi ülkelerde yaygın olarak rastlanıyor." • Haberin büyük bir bölümünü özellıkle köşeme al- dım; Müslüman dünyasında kadın sünneti öteden berı sorundur; ama Mısır gibi bır ülkede yaşayan kadınların yüzde 97'sinın sünnetli oluşu irkilticı... Devlet hastanelerinde kadın sünnetinin serbest bırakılması için mahkemeye başvuran islamcı ör- gütün lideri Yusuf Bedrı ne diyor: "Allah'a şüküher olsun ki davayı kazandık; Isla- mı uygulayacağız." Bu haberden alınacak bırçok ders var; ama ben birine ilişmek istiyorum. • Çoğu 'enfe/'imiz Türkıye'de 'irtica' olayını Ke- malizme karşı bır tepkı sanıyor. Ne büyük cehalet!.. Ülkemizde ilericı - gerici çatışması Osmanh'dan Cumhuriyet'e mirastır. Bu bır... Üçüncü Selim ya da İkinci Mahmut dönemle- rini sıradan bir tarıh kitabından okuyanlar bile bu gerçeğı görebilırler. Genç Osmanlılar, Jön Türkler neden ortaya çıktılar?.. 31 Mart Vakası Cumhuri- yet döneminde mı yaşandı? 'Aydınlanma 'ya karşı mürteci direnışin tarihi Atatürk ten çok önce baş- lıyor. İkinci gerçek de şu: irtica olgusu günümüzde yalnızTürkiye'de yaşa- nan birsorun değil!.. Işte Mısır!.. Afganistan, Cezayir, Endonezya, Sudan, iran, Suudı Arabistan, say sayabildiğince... • Bugün Türkiye'de yaşadığımız laiklik - dincilik çelişkisini yalnız bize özgü ve salt Atatürk devrim- lerinin başımıza sardığı bir sorun gibi ele alabılen entel, başını kuma sokan devekuşunun eşıdır. Ay- dınlıkla karanlık bütün islam dünyasında savaşıyor; Batı'da Hıristiyan ortaçağı bitti; ama Doğu'da ıslam ortaçağı sürüyor. Sonuç: Entelimizşerıatçınıngüdümündedir; ken- dine özgü bir söylemi yok!.. 'Goodyear yıllardır, baş döndürücü bir hızla Formula 1 liderliğine ulaşıyor. Kazanan hep biz oluyoruz." Formula 1 teknolojisinin yarattığı üstün standart: G Ö y GT2. Enjı/.-nez Goodyear teknohjisınm ürünü Goodyear GJ2, moöern ta%O',Tı< "genış su aîmc kanallar:" ile yola gOçlü tutunmo ve özellıkle ıslak zenınde güvenlı sürüş sağtcr Goodyear GT2. Ülusıararosı TrafiK Giıvenlığı Enstıtûsu nün (TUV Rheınland) Aauoplannıng' testierınde. yüksek bız'arda b./e roKıpierne gore er guven 1 ' losvk o'duğunu kan'tıamış'jr Standartlann doruğundaki Goodyear GT2 ile, kazanan hep siz olursunuz. GOODVYEAR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle