Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
>2 HA2İRAN 1997 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
15
Saldım
Şanlıurfa'ya yeni atanan
öğretmenlerin kura çe-
kimi yapılırken, arkada-
şımız Özcan Güneş, te-
settüriü öğretmenlerin
fotoğrafınt çektiği için
önce Milli Eğitim Müdü-
rü Öner Ergenç'in sözlü
saldınsına uğradı, sonra
da Şube Müdürü Meh-
met Gürbüzer ve adam-
lan tarafından kuvvet
kullanılarak salondan
atıldı. Matbaasında ka-
mu kurumlarının baskı
işlerini yapan GAP Gaze-
teciler Cemiyeti Başkanı
Kemal Kapaklı, saldınya
destek verdi.
Avukatlar
Geçen cuma, Eyüp 1.
Asliye Hukuk Mahkeme-
si'nde görülen 96/783
dosya sayılı davaya, İS-
Kl avukatlan Aysel De-
mirel ve Asiye Özde-
mir'in türbanla girmesi-
ne göz yumuldu. Tür-
banlı avukatlara, yargıç
herhangi bir uyanda bu-
lunmadığı gibi davalı ta-
rafın avukatı dartirazet-
medi. Duruşmadan son-
ra türbanla duruşmaya
girilmesini eleştiren avu-
katlara, türbanlı avukat-
lar "Size ne" dedi ve ad-
liye koridorunda sert
tartışmalar yaşandı.
Irrtemet http: / / www.pianetcom.tr / Xn Etektronik posta Deniz5omeptanetcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Cahit Külebi öldü...
"Uzandı birilah gibi
Ûstünden bevaz kuşlar uçtu
Doğduğu köylere doğru
Gittibiraz."
'Kuran Karşısında T.C. Anayasası'
T
ürkiye Büyük Millet Meclisi'nden çıkın; Kı-
zılay'a doğru yürüyün. Ankara'nın göbe-
ğindeki kitapçıları şöyle bir dolaşın; dini
görüntü altında satılan yayınlar arasında
gözünüze ilişecektir. Kitabın adı: "Kuran Karşısın-
da T.C. Anayasası."
Şu sıralar yeni hükümeti kurmaya çalışan Mesırt
Yılmaz vakit bulup bu kitabı özellikle okumalı.
Okumalı ki nasıl bir Türkiye yaratılmak istendiği
ve bunun altyapısının nasıl hazırlandığı konusunda
biraz daha fikir sahibi olsun.
Kitaptan birkaç madde...
Kuran-ı Kerim'e göre: Ebedi olan Allah'tır. T.C.
Anayasası'na göre: Ebedi olan Türk vatanı ve mil-
letidir.
Kuran-ı Kerim'e göre: Milliyetcilik haramdır. T.C.
Anayasası'na göre: Atatürk milliyetçiliği esastır.
Kuran-ı Kerim'e göre: Üstün olan ilahi kanunlar-
dır. T.C. Anayasası'na göre: Üstünlük anayasa ve
kanunlardadır.
Kuran-ı Kerim'e göre: Islamın ve Müslümanın
menfaati esastır. T.C. Anayasası'na göre: Türk mil-
li menfaatleri esastır.
Kuran'ı Kerim'e göre: Allah, bu Kuran'ı koruya-
caktır; tüm Müslümanlar da bu Kuran'ın hükiimle-
rini korumakla ve hayatına ve hayata hâkim kılmak-
la mükelleftir. T.C. Anayasası'na göre: Bu anayasa,
demokrasiye âşık Türk evlatlannın vatan ve millet
sevgisine, korunması için emanet ve tevdi edilmiş-
tir.
Hacı-Bacı ortaklığının kuruluşu şeriatçı palazlan-
masının nasıl ki başlangıcı değildi, dağılışı da sonu
değil... Çünkü kökü derinlerde ve bir ucu da Ana-
vatan'a dayanıyor.
Tek başına iktidar dönemlerinde Anavatan'm ta-
rikatçt kanadından destek alan şeriatçıların nasıl
serpilip geliştiğini herkes biliyor.
Az çanak tutmadı "çağdaş" Anavatanlılar şeriat-
çılara...
Yarattıkları canavar kendilerini de yok etme aşa-
masına geldiğinde tehlikenin ayırdına vardılar mı
bilinmez ama, yeni bir hükümet kuracak olan Me-
sut Yılmaz şimdi çok daha ciddi düşünmek duru-
munda. Örneğin, Doğru Yol'la kısa süren koalisyo-
nunda Yılmaz, Agâh Oktay Güner'i Kültür Bakanı
yapmıştı; Güner'in yanm bıraktığı yerden Ismail
Kahraman devam etti!
Anayasa ortada; Hacı ile Bacı'ya bazı maddele-
rinin hatırlatılması gereği doğmuştu. Ve Mesut Yıl-
maz hükümet kuruyor, anayasanın alternatifi Anka-
ra'nın orta yerinde satılıyor.
r- PALAS PANDIRAS
Haltercilenmizin bu
denli başarıh olmaları-
nın temel nedeni, hal-
terin "kemer sıkılarak"
yapılan tek spor dalı ol-
masıdır!
—[MüfitBozaa I —
SESStZ SEDASIZ NURİKURTCEBE Yedi ko(c)alisyonlu Hürmüz
Başbakanlık koltuğuna bir kez daha
oturabilmek için geçmişte herkesle
nasıl uyum içinde çalıştığını anlatıyor-
du. Birlikte olduklarının adlannı sırala-
dı: Erdal inönü, Murat Karayalçın,
Hikmet Çetin, Deniz Baykal, Mesut
Yılmaz, Necmettin Erbakan. Bugü-
ne dek altı kişiyle iktidara gelmişti.
Şimdi yedinciyi de bulmuş, Muhsin
Yazıcıoğlu'na önceden imzayı bile at-
tırmıştı. "Ver, ver, ver, ver... Ver baba
veri" diyordu. Kısmeti değilmiş... Böy-
lece "Yedi Ko(c)alisyonlu Hümnüz"ün
de son perdesine gelinmiş oldu.
Türkiye'de ve Almanya'da iki holding
Türkiye'de ve Almanya'da şu sıralar
iki holding konuşuluyor. Biri olumsuz,
öteki olumlu yönleriyle gündemde.
Holdinglerden biri, özellikle Alman-
ya'daki Türklerden kural dışı yöntem-
lerle para toplayıp Türkiye'de dev bir
kuruluş haline gelen Haşim Bayram
yönetimindeki Kombassan. Oteki,
kurallara uyarak zirveye çıkan Şahin-
ler Holding... Kombassan'ın defterle-
ri Sermaye Piyasası Kurulu'nca ince-
lemeye alınır, Alman makamları ülke-
den transfer edilen dövizin kaynağı
konusunda "kara para" incelemesi
başlatırken, yine bir Türk'ün, Şahin-
ler Holding'in kurucusu Kemal Şa-
hin'in başarılan Almanlar için de gu-
rur kaynağı oldu. Almanlar, alnının
akıyla iş dünyasında zirveye çıkan Şa-
hin'in dünyanın en başarılı işadamı
ödülünde Almanya'yı temsil etmesi-
ne karar verdi.
Çifte standart yok; temiz paraya
ödül, kirli paraya soruşturma!
Tarîlıi korulukta
4
imar oyunları!•.'
OKTAY EKİNCİ
"Bölgede yeteri kadar sağlık
tcsisi bulunduğundan. komis-
yonumuzca sağlık alanından
çıkartılmasının bir sakıncası
olmadığı, bu alanın tabii uzan-
tısı olan park alanına dahil
edilerek YEŞİL ALAN olarak
muhafaza edilmesinin uygun
olacağını belirtir rapordur."
Bu satırlar. Sağlık Bakanlı-
ğı'nın isteği üzerine İstanbul Va-
liliği'nce 19.7.1995 tarihinde
görevlendirilen tnceleme Ko-
misyonu'nun "Altunizade Ko-
rulûğu" hakkındaki 27.12.1995
tarihli raporunu noktalıyor.
Ne var ki bu tarihi korulugun
raporda öngörüldüğü şekilde bir
"park alanı" olması yönünde-
ki çabalar ise hâlâ noktalanabil-
miş değil.
Çünkü İstanbul Büyükşehır
Belediye Başkanı Recep Tayyip
Erdoğan. Sağlık Bakanlığrnın
bile imar planındaki hastane ka-
rannı yeşil alana çevirme görü-
maz bir " hazır yeşil alan" özel-
liğini gösteren bu tarihi korulu-
ğu. acaba RP'li yerel yönetim
neden halkın elinden almak istı-
yor?
Bu sorunun yanıtını bulabil-
mek için önce SOS grubu sözcü-
lerinden Yücel Erdener'in der-
lediği "yazışmalar ve girişim-
ler dosyası"nı inceliyoruz.
1994"ten bu yana süren çevre sa-
vaşımında, tSK.1 ve belediyenin,
çevrecileri sürekli olarak nasıl
"oyaladığını" ve hatta nasıl
"atlattığını" da gözler önüne
seren kalın dosyadaki yine ÎS-
Kl"nin 19.2.1997 tarihli son bir
yazısı "ilginç ifadeler" taşıyor.
"Aslında Sümer Holding'in
(Yani Sümerbank'ın) mülkiye-
tinde olduğu", vurgulanan ko-
ruluk alanda "2 adet 20.000
m3'lük depo ve pompa istas-
yonu" ile birlikte aynca bazı
"tesisler" de yapılacağı bildiri-
liyor.
Aynı günlerde gazetelerde çı-
kan ve Büyükşehir Belediye-
Altunizade muhtarlığı, SOS çevre gönülliileri ve semt sakin-
leri, kent içinde yeşil bir vaha gibi duran koruluğu korumak
için "sürekli eylem" halindeler...
şünerağmen bukorulUğun "İS- si'nin "zenginler için" Altuni-
Kİ tesisleri alanı" olmasını ön-
gören plan degişikliğini
12.8.1996 tarihinde ""onayla-
mış" durumda. Üstelik yine ay-
nı koruluğun park olarak düzen-
lenmesini isteyen Altunizade sa-
kinlerine de 26.06.1995'te "Ön-
ce Sağlık Bakanlığrnın görü-
şünii bize getirin" şeklinde bir
yazıyla yanıt verdiğini de daha
sonra unutarak...
Mesire yerine
"tesisle'r(!)"
Belediye ve İSKİ'nin işte bu
duyarsızlığına karşı "27 dö-
nümlük koruluğu" korumak
isteyen yöre sakinleri. geçen
günlerde ikinci kez büyük "pik-
nik eylemlerini" gerçekleştir-
diler. Altunizade muhtan Cafer
Koç'un önderliğinde ve yıllar-
dır bu koruluğun imara açılma-
ması için etkin çaba gösteren
SOS İstanbul Çevre Gönüllii-
leri Platformu'nun çağrısıyla
tarihi korulukta coşkulu bir gün
geçiren semt sakinleri, böylesi
bir ağaçlık alanm ne denli güzel
bir "mesire yeri" olabileceğini
de bir kez daha kanıtlamış oldu-
lar...
Yetişkin yeşil dokusuyla, asır-
lık anıt ağaçlanyla ve giderek ts-
tanbul'un yeni bir iş ve konut
bölgesi olarak gelişen Altuniza-
de semtindeki elde kalan tek
"kent içi açık alan" konumunu
taşıyan nitelığiyle, aslında her
belediye yönetimi için eşi bulun-
zade'de yapacağı her biri en az
35 milyara satılacak "Robin
Hood Evleri" projesinin haber
kupürlerini de saklayan Yücel
Erdener, bu projenin maket fo-
toğrafındaki "yeşil dokulu ar-
sası" ile tSK.l'nin "bazı tesis-
ler" kurmak istediği Altunizade
koruluğu arasındaki "benzerli-
ğe" dikkat çekiyor. Erdener'i
böylesine "şüpheci" kılan ge-
lişmeler arasında ise bölgenin
imar planındaki değişikliğin. be-
lediye planlama bürosundaki
mimar ve şehır plancılanndan
bile "gizlenerek" yapılmış ol-
ması.'..
Altunizade sakinleri, şimdi bir
yandan 27 dönümlük bu yeşil
alanı "fiilen kent parkı"olarak
kullanmaya devam ederken.
öbür yandan belediyenin beton-
laşma planını iptal ettirebilmek
için "hukuk savaşımma" baş-
layacaklar. İSKİ ise koruluğun
bir köşesine hızla yerleşerek. ye-
şil dokuyu parçalayan saygısız
duvarlan ve "yetişkin ağaçları
kurutmaya başlayan" kum ve
çakıl yığınlanyla halkın karşısı-
na sanki "işgalci bir doğa düş-
manı"gibi çıkıyor...
Bütün bu olan bitenler Altuni-
zade'de gözler önünde yaşanır-
ken, söyler misiniz: aynı yerel
yönetimin İstanbul'un kaldınm-
lanna fidanlar dikerek kendini
"yeşilci"(!) göstermesi. acaba
başka ne gibi yeşil alan yağma-
lannı gizlemeye yanyor?..
HAYYANLAR ISMAIL GVLGEÇ
17
KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK-
ÇİZGİLİK KÂMÎL MASARACI
kHARBİ SEMİH POROY
TARİHTE BUGUN MVMTAZ ARIKAN 22 Ha-Jran
Lİı(r
SHraP
m
SAVAS ACILARI..
iS98'Oe 8U6ÜN, ÜNLÜ ALMAN ROMANCISI
S/H/AÇfA/ KoeiCuNÇLUĞafJtJ;6EAlÇ BİB ASKEK
OLAHAK K4T7L&ĞII.DÜUYA SAVAÇt'MDA YA-
ŞAYAM REMABQUE, DAHA SONJSA YA2&4Ğ4
"BATI CEPHESİUPS YEUİ RİRÇEY >DK" ROMA-
NtNOA DEA/EYİ/MCS&Vr AMLATMtÇrt. Kİ7AP
BÛYÜK gEĞEMİ TOPLAYfNCA, "PÖNÛŞ YOLU"
VB PİĞetZLERJNİ YAZM4K4 KOYULMUŞTlt..
HBPSİNPE SAI/AÇA KASÇI ÇJKIYO&, ACILI İU-
SAULARI ANLArtYOIZDU. SİR K£KESİAID£,
HOMAN KAHHMMNiAHtYLA İL£iU OIA8AK
ŞUA/L4I& SÖYLEMİpİ *KİfİLE&M ZO* OU-
KUMMKt S(/iAMN ALMANLARûtRMİUTAtlİST
AUHAHYA'HIN BÖĞÛREN LİÛE&LEJİ/ DEĞİL'•*
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
1 2
SOLDAN SAĞA:
1/ Yeni Zelan-
da'h.nyerlihal-
kı Maoriler'in
ünlü savaş dan-
sı... Eski Mısır-
lılann kutsal
saydıklan öküz.
2/ Kutsal bir gü-
ce, bir dileği ye-
rine getirmesi 6
için yapılan va- -,
at... Üstü top-
rakla örtülü sa- 8
man yığını. 3/
Osmanlı donan- "
masında görev yapan
asker... Müstahkem ver.
4/ Belirti... Orta Avru-
pa'dakidağsırası.5/Es- 2
ki TûrkJerde birbabanın
taşınmaz mallannın mı-
rasçısı olan en küçük
oğul. 6/ Kuyruksokumu 5
kemiği... Edebiyatta et-
kiyi çoğaltmak için bır
şeyin tersini söyleyerek ' I
edilen alay. 7/ Bir işaret ° '
sıfatı... Ağrı Dağı'na
verilen bir başka ad. 8/ Yapılması alışkanlık haline gel-
miş davTanışlar... Franz Kafka'nın bir romanı. 9/ Kah-
verengi ve tüylü kabuğu olan bir meyve... Takım.
YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Ayınvekimiyıldızlanndo-
layındaki ışık çevTesi... Çocuk. II "Cihanda — olan bî-
gam olmaz" (Necati)... Güneydoğu Anadolu'da bir dağ.
3/ Oyma ağaç kap... Konut. 4/ Öküz yemliği... Gelecek. 5/
lslam inancına göre ölüleri mezannda sorguya çekecek
olan iki melekten biri. 61 Yemin... Bır şeyi yapıp yapma-
maya karar verme gücü. 7/ ltalya'da bir ırmak... Başlıklı
bir çeşit spor ceket. 8/ Çok sevilen kimse ya da şey... Or-
taçağda açık denızde kullanılan yelkenli gemı. 9/ Türkiye
ile Gürcistan arasındaki sınırkapısı... Azarlama,paylama.
DENIZ KAVLIKÇUOCLU
Çiller, 'Böcek' Kemal ve
Ruh Sağlığı Üzerine
Dünyanın tüm gelişmiş ülkelerinde yeni bir işe girer-
ken sağlık kontrolünden geçmek son derece olağan.
Böylece, bağırsaklannda enfeksiyon olan bir işçinin
sağlığına kavuşmadan bir dondurma fabrikasında işe
başlaması ya da bir kleptomamn süpeımarkette gece
bekçisi olarak işe alınması önlenmiş oluyor. Tüm bu
önlemlere karşın herhangi bir "sızma" şöz konusu ise
bu, özdenetim yoluyla dengeleniyor. Örneğin. yanın-
daki yeni arkadaşının her yanm saatte tuvalete gittiği-
ni gören işçı, yönetimi uyarıyor. Konserve reyonunda
her gün olağandışı bir azalma saptayan görevli bunu
rapor ediyor. Bu tür oturmuş ve örgütlü toplumlarda
kişiler, karşısındakilerin olası sağlıksal bozukluklannın
da daha çabuk tarkına varıyorlar. Özellikle "altştlmtşın
dışında" davranışlar hemen dikkat çekiyor ve gerekli
önlemler alınıyor.
Bizler ise, belki sıcakkanlı Akdeniz geleneğimizden
olacak, bu konularda daha rahatız. Bazı şeyler bize
"tuhaf" da gelse üzerinde pek durmuyoruz. Fakat da-
ha sonra pişmanlıktan kafamızı duvariara vuracağımız
sonuçlarla karşılaşıyoruz. Örneğin. Sayın Tansu Çil-
ler, "D-8 - YoksullarZirvesrnde konuşmasına "Bismil-
/a/ı/'rra/ıman/rra/?/m"diyerekbaşlarken, kendisini "Su-
uditopraWan"ndaya da "Libya Cemahiriyesi"r\de sa-
nıyor. O an, bastığj zeminin ayaklarının altından kay-
dığını, bir boşluğa yuvarlandığını hissed'ıyoruz. Yüzü-
nün kasları gevşiyor, gülümsüyor. Belki de o boşlukta
meleklerle. gılmanlarla karşılaşıyor, onlarla selamlaşı-
yor, onun için gülümsüyor. Biz ise. bunun üzerinde hiç
durmuyor, "Acaba, şimdi ne diyecek?" diye merakla-
nıyoruz. Öysa bu halet-i ruhiye içinde ne dediği hiç
önemli değil; zaten söylediklerinı üç beş kötü niyetli
haberciden başka kimse dinlemiyor. Sonra helikopter-
le Yörük Yaylası'na inip gözleme yiyor, ayran içiyor.
Çevresindeki insanlar ona "Konuş!" diyortar. O da ko-
nuşuyor. "Bu bacınızın başına çorap örmek istiyorlar!'
diye haykınyor. Yörükler, "Neçorabı, kimin çorabı" di-
ye birbirlerine sorarlarken, o birden, "Sizbu vatanın as-
li evlatlansınız!" diye sesleniyor. Bu kez şaşırma sıra-
sı, kendisini dınleyen, ama Yörük olmayan yurttaşla-
ra geliyor. Bu yurrtaşlar, "Asli olmamanın şokunu" da-
ha üzerlerinden atamamışlarken, o ağlamaya başlı-
yor...
Sayın Çiller'in çok duygulu bir insan olduğunu ve bu
nedenle sık sık ağladığını bilıyoruz. "Boğazlanan Kay-
makam"\ anlatırken ağlıyor. Avrupa Birliği tartışmaları
sırasında, "Avrupa 'ya cami götüreceğiz, ezan götüre-
ceğiz!" deyip Avrupalılan korkuturken ağlıyor. "Şeref-
li kurşuncular"\ anlatırken ağlıyor. Duygulannı gemle-
yemiyor. Türkiye toplumu gibi "erkek egemen" ve "er-
keksi" bır toplumda onu ağlarken gören erkek milleti-
nin boğazında bir şeyler düğümleniyor, göz pınarları
şişiyor. O, kendisini böylesine kahrederken, kadın-er-
kek bütün millet kendi gözyaşlan içinde boğulma sı-
nınna geliyor. Çevresindeki insanlardan hiçbiri, "Hanı-
mefendi, artık bu kadar ağlamak yeter, hem kendinizi
hem de milleti perişan ediyorsunuz!" demiyor.
Sayın Çiller'in başında binbir türiü dert olduğu bili-
niyor. Amerika'da gayrimenkuller, Uskumruköy'de ar-
salar, Boğaz'da yalılar, Kuşadası'nda çiftlik, Prenses
Yatı'nın motoru, bankalardaki paralarve iki de çocuk!..
Bir de devlet işleri... Bu kadar işi, bu kadar stresi kal-
dırmak için insanın robot olması gerekir.
Belki de Sayın Çiller, bir robot olmadığını kanrtlamak
için ağlıyor. Ben hekim olmadığım için bir yargıya var-
ma hakkını kendimde göremıyorum, benimkisi yalnız-
ca bir varsayım. Ama mutlaka bir şeyler yapılması, bu
"alışılmışlığın dışında" davranışların nedenlerinin açık-
lanması gerekiyor. Belki de "geçici" bir durumdur.
Sayın Çiller'in "alışılmışın dışında" davranışları ba-
na, birkaç yıl önce Almanya'da bir hastane odasmda
"kuruyarak" bu dünyadan göçen dostum "Böcek" Ke-
mal'i anımsatıyor. Ben "Böcek"\ 1980'li yıllarda Ham-
burg'datanımıştım. Kendisini çevreye, "Güze/Sanat-
larAkademisi'nden emekli birprofesör" olarak tanıtan
şirin mi şirin bir insandı. Büyük bir heyecanla Istan-
bul'dan gelecek tablolarını bekliyordu. Yaprtları gelin-
ce, "görkemli bir sergi" açacaktı. Bodrum'da bir süre
önce tanışıp evlendiği ve uzun yıllardan beri Ham-
burg'da oturan eşi ise, Kemal Bey'in "Bodrum'da in-
şa ettirdiğiyazlık evterinin tamam/anmasın/" ve "İstan-
bul'da onanmda olan teknelen'nin Bodrum'a gelmesi-
ni" bekliyordu. Hamburg'daki tüm dostlan "Böcek'm
ve eşinin bu heyecanlannı paylaşıyordu. Günlerden
bir gün, bir öğrencisi "Böcek"] görüp "Hocam, Ho-
cam!"diye boynuna sanlınca Kemal Bey'in dünyası yı-
kıldı.
istanbul'da bir lısede resim öğretmeni olduğu anla-
şılan "Böcek"')n tüm anlattıklarının, tabloların, Bod-
rum'daki evin, teknenin, kısacası ondan duyduğumuz
her şeyin, onun kafasında yaraüığı "kurgular" olduğu
ortaya çıktı. Sonraları, "Böcek"\ daha önceki yıllardan
tanıyan dostlarımızdan, onun "hep böyle" olduğunu
öğrendik. "Böcek", kafasında kurguladıklannainanan,
bunları gerçek sanan bir "mıfoman "dı. Türkiye'deki
çevresi onu "olduğu gibi" kabul etmiş, yıllarca "idare"
etmişti. "Böcek" benzer bir çevreyi Hamburg'da bu-
lamadı. İnsanlar "gerçek adına" üstüne gelince dün-
yaya küstü. Yemeden içmeden kesildi, eridi, kurudu
ve otuz altı kiloya düşerek öldü. "Böcek", ardında, al-
datılıp aldatılmadığını kavrayamayan şaşkın bir eş ve
şaşkın dostlar bıraktı. Doktorlar, "Keşke çok daha ön-
ce birhekime başvursaydı" dediler. Aşın yorgunluk ve
aşın stres "paranoya", "mitomani" gibi ruhsal bozuk-
luklara yol açabilirmiş. Acaba "Böcek" de gençliğın-
de sıkça ağlar mıydı? Bunu bilemiyorum. Fakat çok
duygulu bir insan clduğu kesindi.