Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 7 MAYIS 1997 ÇARŞAMBA
OLAYLAR VE GORUŞLER
Çocukluğumu Özlüyorum!
Prof. Dr. ÇETİN YETKİN
N
e denli okumuş ve bil-
gilı olursak olalım.
eğer bır şeyi kendımiz
yaşamamışsak, o şey
bizım başımıza gel-
memişse. onu tam an-
lamı ile tüm boyutlan ıle algılamamız
hemen hemen olanaksız. Bu gerçek.
özellikle de üzüntü v e acı kaynağı olan
olaylarda tüm çıplaklığı ıle somutlaşı-
vor. Yavrusunun ölümünden bir ana-
babanın duyduğu acıyi başka kım on-
lar gibi ta yüreğinde yaşayabılır kı?
Herkes adaletten söz eder ama kım
adaletsızliğe kurban giden biri gıbı
tüm varlığı ıle buna başkaldırabilır?
Denebilir ki. yaşamımızda yer alma-
yan tüm olaylara ılışkin bılgılerimız
ikinci eldendır. Boşuna. "Yaşayan bi-
lir" ve "Ateş düştüğü yeri yakar" de-
memışler. Öte yandan. bazen yaşadı-
ğımız \e başkalan ıçın önemsiz sayı-
labılecekbır olay. öylesıne gerçeklenn
kapısını aralayabıliyorki!..
Herkes gibi ben de kimi gerçekleri
ancak yaşayarak şu ya da bu ölçüde
öğrenebildim Bu nedenle de, bu v azı-
da bunlardan bırkaçını sizlerle paylaş-
mak ıstedığım içın, kendı yaşamımın
bir ikı kesıtınden söz etmek zorunda-
yım. Istersenız bunlara anı. isterseniz
deney deyin, ama bu zorunluğu duy-
duğum için umanm beni bağışlarsı-
nız.
Bakın ben "adalet", daha doğrusu
"adaletsizlik" kavramı ile nasıl tanış-
tım: Şimdı anımsamıyorum kaç yaşın-
da olduğumu. Ama küçük bir çocuk-
tum. Arttırdığım harçlıklanmla Anka-
ra'da Cebeci Çayın'nda varım saatli-
ğine bisıklet kıralamıştım. Inanılmaz
güzellıkte bır ılkbahar günüydü. Ça-
yırda daha ancak bır ya da ikı tur at-
mıştım kı. bısıkletı kıralayan adam gel-
di ve sürenın dolduğunu söyleyıp bi-
sikleti almak ıstedi. Oysa daha henüz
belkı on dakıka ya olmuş ya da olma-
mıştı. Karşı gehp daha yırmı dakıka
sürem olduğunu söyledım. Adam ba-
na bır de tokat atarak altımdan bisik-
leti zorla çekıp aldı. Yere düşmüştüm.
Üstüm başım toz toprak ıçinde kalmış-
tı. Ağlayarak çayınn bir köşesinde bu-
lunan polis noktasında nöbet tutan po-
lıse gidıp dunımu anlattım. Bana tanı-
ğım olup olmadığını sordu. Nereden
olsundu ki? "Yok" dedım. o zaman bır
şey yapamayacağını. evime gıtmemi
söyledi. Polisın tutumu bısıkletçınin
davranışından daha da ağır gelmişti
bana. Günlerce bu olayın acısını yaşa-
dım. Bugüne değın de bu acı silinıp
gıtmiş değıl. Çok daha sonralan. sav-
cı olarak yaşama atıldığımda kimseyi
benım o gün düştüğüm duruma düşür-
memeye ölesıye çaba gösterecektım.
Tekıl kırni olaylarda bunu başarabıl-
dım. Ama sıstemı değiştirmeye hangi
savcının gücü yetebilır kı! Gerçekten
de. genelde yoksulu, güçsüziı ezıp bı-
tıren, varsılı koruyan, güçlüyü kayıran
adalet sistemımızin çarklan arasından
belki birkaç garibı. halktan yana olan
bır ikı aydınımızı çekıp kurtarabildim.
ama,ömeğin 34 kışinm öldüğü. 126
kişinin ölümcül bır bıçımde yaralandı-
ğı 1 Mayıs 1977olayınınduruşmasın-
da gerçek suçlulann bulunması doğ-
rultusunda "mütalaa" verır vermez.
bu kere elimden alınan cüppem ola-
cak. duruşmadakı görev ıme son ven-
lecektı!.. 10 yıl süren savcılık yaşa-
mım. bana "adalefin ne olmadığını
öğrettı!..
Pekıyı. ya üniversitede ne öğrendım
dersınız? Büyük çoğunlukla da bilı-
min ne olmadığını da orada öğrendim.
Bilım adamının nasıl olmaması gerek-
tiği öğretildı bana. Dahası. Akdeniz
Ünıversıtesı'nde ınsan sağlığını hiçe
sayan biryolsuzluğu soruşturmacı ola-
rak soruşturduğumda. kımı büyük kı-
şılerin de bu yolsuzluğa kanştınldığı-
nı saptayınca, sonuç. suçlulann ödül-
lendirılmesı. benım cezalandınlmam
oldu!..
llkokulu bıtinp de koleje yatılı ola-
rak venldiğımde, okul ünıformamı er-
tesı yıl da gıyebilmem ıçın babam bü-
yük yaptırmıştı. Kollan parmaklan-
mın ucuna değin \anyordu. Varlıklı
aılelerin çocuklannkı ise bedenlerine
nasıl da tıpatıp uyuyordu. Ceketın kol-
lan arkadaşlanmın alaycı bakışlan al-
tında ellerıme dolandıkça eziklık ve
öfke duymak neymiş o zaman öğren-
dım. Sav cı olarak haklannda soruştur-
ma vaptığım. dava açtığım, yargılama-
lanna katıldığım kişıler, ben ışten çı-
kıp durakta otobüs beklerken önüm-
den son model otomobıllen ıle beni
alaycı alaycı süzüp geçtiklerinde, ko-
lej üniformamın uzun kollan hâlâ el-
lerime dolaşıyordu... Ay sonunu geti-
remediğım ıçin. bir bankadan birkaç
bin lira borç almaya kalkıştığımda o
şubenin müdürünün ıki savcı ya da
yargıcı kefil göstermemi istemiş ol-
masının kırgınlığını üzerimden atama-
mışken. aynı banka şubesi müdürii sö-
zümona ışadamı bır dolandıncıya kar-
şılıksız olarak manılmaz tutarda kredi
açarak bankanın dolandınlmasına yol
açmaktan suçlandığında. olayın soruş-
turmasını ben yaptım ama yargılama
sonunda her nasılsa onun aklandığını
gördüm. Ben başkentte savcıydım.
ama parasızlıktan oğlumun kumbara-
sını bır çekıç \e tornavida ıle açabil-
mek için nasıl saatlerce uğraştığımda
ne gibi duygular içinde bocaladığımı
size asla anlatamam.
Böyle bır yazıya başlayınca ınsan
tüm dertlennı dökrnek, bunlan paylaş-
mak ıstıyor. Ancak, benım amacım bu
olmadığı gibi asıl dertlerim de. yaşa-
dığım bu ve benzer olaylar değıl. Işin
gerçeğı aranırsa, o bısıkletçı ve polis
öyle davrandığı içın. okul ünıformam
üzerimden düşecek gıbı olduğu ıçın..
ne olabıldımse oldum. Çünkü, o dö-
nemde yaşamın olumsuzluklan yıne
vardı. ama bızlere tutunacak dallar da
uzatılmıştı, toplumsal ve sıyasal yapı-
mız bugünküne benzer bir yozlaşma-
dan çok uzaktı. Fakat geçen her gün,
" Keşke. bunlan hiç yaşamasav dım, hiç
bilmeseydim. hiç görmeseydim" de-
dırtmeye başladı bana.
Çünkü bır kez benım kuşağım, ço-
cukluğunda ve gençliğinde, sonradan
ıçıne sürüklendığimız olumsuzluklan.
ancak sınemalarda bıze masal dı> arla-
n gıbı belırsız gelen uzak ülkelerde
olup bıten olaylar olarak görürdük, öy-
le bılirdik.
Ülkemızde de. sözgelımi mafya,
devlet içinde çeteler, siyasal adam öl-
dürmeler.. olabileceğı aklımızın ucun-
dan bile geçmezdi. Geceleri, kapımı-
zı bilekilıtlemezdık. Bızler, başbakan-
lan. bakanlan. milletvekıllen yan çıp-
lak şeytan taşlayamay acaklan bır ülke-
nın çocuklanydık. Böyle şeyleri hiç
yaşamamıştık.
Ne ki, her geçen gün değerlerimızı
birerbırertörpüledi, götürdü. Sıradan
bir örnek size: Üniversitede öğrenci
olmak, çevremızde saygınlık kazan-
mak demektı. Sonra bır gün, 12 Mart
döneminde, öğrenci olmanın neredey-
se suç sayıldığını gördüm. Öylesine
ki, basit ve adi bır olayla ilgıli bu su-
çun polis fezlekesınde olaya adı kan-
şanlardan bıri üniversite öğrencısi ol-
duğu içın. adının yanında •'DikkatÖğ-
rencidir. kaçar" sözlennin yazılı oldu-
ğuna tanık olacaktım. Gençliğımızde,
bir üniversite profesörü kalkıp da hü-
kümetın bırtutumunu eleştırecek olsa,
yer yerinden oynardı. Bır de bugüne
bakın!
Arkadaşlanmın bir bölümünün Ale-
vi, kimılerinın de Kürt kökenli olduk-
lannı yıl lar sonra öğrendim. Bizler
böyle aynmlan bilmeden büyüdük.
Bildiğimız gerçek. tümümüzün de bu
vatanın çocuklan olduğuydu.
Bilirdik ki, zamanında Araplar ıçın
canımızı vermışız, ama onlar bızi sır-
tımızdan hançerlemişler Bu gerçeği
yaşayan büyüklerimız bıze bunu öğ-
retmiştı.
Bilırdık kı. Araplar, lranlılar çağın
çok gensinde kalmışlardır. Bıri kalkıp
da. bu çağdışı insanlan devletımizi yö-
netenlerin baştacı edeceklenni, önle-
nnde eğileceklenni söylese, onun ak-
lından zoru olduğundan hiç kuşku
duymazdık.
Bıze sığınan Almanlara kucak aç-
mıştık, onlara iş vermiştik. Kım derdı
ki. aynı Alman bugün karşımıza efen-
dilık taslayarak çıkacak!
Olumsuzluklar yok muydu? Demin
de dedım, elbette vardı. Ama atılan
olumsuzluk tohumlan henüz yeni ye-
nı filızleniyordu. hiç de böylesme dal-
budak sarmamıştı. Ulusal onurumuz
asla böylesine kınlmamış, laik toplum
düzenimız asla böyiesine ümmetleştı-
nlmemiştı. Hatta, belki bugün yadır-
gayacaksınız ama. "Memura kız ver-
mek" hâlâ çoğu kimse içın özenilecek
bir şeydi.Bizler. çok partili düzeni, de-
mokrasıyı, ulusumuzu mutlu edeceğı
içın ıstıyorduk. Bugünkü gibi mutsuz-
luğa sürükleyeceğı ıçin değıl. tktıda-
nn halk arasında daha da yaygınlaşa-
cağı içın demokrasiden yanaydık, olı-
garşıyi getıreceğı ıçın değıl. Sıvil yö-
netımın ülkenın sorunlannı çözebile-
ceğine ınandığımız içın asker kışlasın-
dan çıkmasın istıyorduk.
Ben ve benim gibiler. bir temel ger-
çeği onu yaşayanlardan öğrendık. Bu
topraklar, vatanımızdı. En üstün de-
ğer. vatanın bütünlüğü ve bağımsızlı-
ğıydı. Bu nedenledır kı, bızlere bu ger-
çeği öğretenler. nasıl ıç ve dışdüşman-
lara karşı savaşmışlarsa bizler de eli-
mızden geldığınce bu üstün değeri yık-
mak isteyenlere karşı savaşım verdık,
kımimiz vurulduk, kımimiz hapisler-
de süründük, kımimiz darağaçlanna
konuk olduk. Bızım kuşağın temel
gerçeği buydu. Bızbu gerçeği yaşadık.
Bugün ulusça itilip kakılıyoruz, sır-
tımıza. ellerimize ayaklanmıza dola-
şan deli gömleği giydmlmek istenı-
yor. Uzak diyarlardaki vahşeti, ılkellı-
ği izlemek için sinemaya gitmemize
gerek kalmadı. Iki buçuk mılyon şehit
ve gazinin kanı ıle harcı kanlmış, ba-
ğımsız. laik Türkıye Cumhunyetı'nin
temellenni dev ler sarmış. Ne var ki,
çoğu kişıde, okumuş yazmışlann bır-
çoğunda. benım bir çocukken o bisık-
letçiye gösterdiğim tepkiyı, sırtına bu
deli gömleği geçirilenlerde. benim
kollan uzun ceketim nedeniyle duy-
duğum ezıkliği ve öfkeyı bile görmek
olanaksız.
Öylesıne gensın geriye sürüklenı-
yoruzkı. 1961 Anayasası'ndankatkat
gen olan 1982 Anayasasf nı bugün sa-
\Tjnmak durumunda kalıyoruz!
Karşımızdakıler sankı askerlerınin
mızraklanna Kuran sayfalannı takan o
Arap komutanları, çoğumuz da de-
mokrası atının sırtında dört nala sa-
vaştan kaçanlar!..
Bana haksızlık yapan o bisikletçıye.
kollannm uzunluğu beni utandıran o
okul ceketıme karşın çocukluğumun
Türkiyesı'ni özlüyorum.
'Cumhuriyet Hoca!'
SULEYMAıN DİNÇER
B
artın'dan A\şe Sevtap L'zun,
1996"nın 13 Hazirah tarifilî'Curn-
huriyet gazetesinin 2. sayfasında
vayımlanan yazısında "Babam
suçlu mu" diye soruyor ve yazısını
sürdürerek babasını hem suçluyor
hem de aklamaya çalışıyor. Buradaki aklama ça-
ban, boşuna bir çaba kızım. Çünkü senin baban ilk
ve en önemlı suçunu. 1948 yılında Köy Enstitüsü
mezunu olmakla ışlemiş oldu Sonra suçlan arka
arkaya sıralandı.
Örneğın. mıde kanaması nedeniyle 20 günlük
raporlu günlen dışında. tam 33 yıl 1 aylık hizmet
süresı içinde
u
Teneffüssaatigetdi mi?" diyerek sa-
ate bakıp durmaksızın halkının çocuklannı aydın-
lık vannlara ulaştırabilmek ıçın bıkmadan usan-
madan çalışarak Sokrates'ın "Her zaman en kor-
kulan kişiler. soru soran kişilerdir" diyerek belirt-
tıği şekilde ınsanlar yetiştırdığı ıçın baban suçlu.
Boş zamanlannı değerlendiımek adına pişpi-
rik tutsağı olmadığı ve zaman tuzağı oyunlara hiç
prim vermediği için baban suçlu. Boş zaman gibi
bir kavramı tanımadığı ve hep dışladığı ıçin ba-
ban suçlu. Bınlerinın kurup çev ırdıkleri çarklann
dişlerine kendını kaptınp kıyma olmadığı ıçin suç-
lu. Ulusunun çocuklannın kendilerine güvenme-
yi, kerSÜllet+Dİrhayiît^di o'zeieştinlerini yapabıl-
meyi;Tfendilerirıi dÖrfe^le'yetnlhn^yi've Tceridilenni
yöneteliilmeyı ogrettiği için baban suçlu. 1950"de
iktidara gelerek Türkçe ezanı Arapçaya çeviren-
lere, yüce önder Atatürk'ten kalan güzellıklere ve
tüm erde'mlere savaş açarak halkevlenni kapatan-
lara. Köy Enstitüleri'nı yıkanlara, bunlann yeri-
ne sığlıklannın ve çokyüzlülülüklenn kaynağı
olan kuşkuculuğun yıkıldığı ve dogmalann ege-
menliğindeki molla okullannı açarak yoksul halk
çocuklannı bu kaynakta eğitenlere, a>Tica. 430
sayılı Öğretimde Birlik Yasası"nı raflann tozlan-
na gömerek bugünkü sıkıntılann nedeni olan sığ
ve çıkarcı ahlaksızlıklara karşı tavır geliştınp di-
renmek için. önce mesleğı ıçmde örgütlenmeye gi-
nştiği ve o zamanki köy öğretmenlen demekleri-
nin Alaşehir şubesını kurduğu için suçlu
Çünkü, biliyordu ki halkevleri kapatılmasaydı
günümüzde, 'Aidi>"etanyorduk'dı>en Fadımeler,
Emireler ve Şehır Anneleri halkevlennın koruyu-
cu şemsiyesi altında, diplomalannı aldıklan fakül-
te ve yüksekokullardan edındiklerini besleyıp ge-
lıştirerek sapıklığın ve beyinsel özürlülüğün gir-
dabı olan tankatlara paçayı kaptırmayacaklardı.
Yıne biliyordu kj. eğer Köy Enstıtülen yıkılma-
saydı, Urfa'nın Sağlık Köyü'ndekı "Benonbeşya-
şımda kutna olmak istemrvonım" diye feryat edip
çırpman Hüha Demir'ler okuma ve öğretmen ol-
maözlemlerini dindirmişolacaklardı. Bunlara ta-
vır koyduğu içın suçlu. "
Yine Alaşehir'de okuma-yazma bilmeyen yetiş-
kinlere hiçbir karşılık beklemeksizın geceleri
kurslar açtığı için suçlu. 27 Mayıs Devnmi'ni iz-
leyen günlerde, halkevlerinin bodrumlannda to-
zun toprağın içinde çürümesi ve farelere yer ol-
ması ıçin atılıverilen kitaplannı bodrumlardan
kurtanp halk kitaplığı açarak temizlıği dahil, ge-
cenin saat 24.00"üne kadar bakacıhğını üslendiği
ıçin baban suçlu.
TÖS, TÖB- Der ve Eğıt-Sen"in Karşıyaka şu-
belerinı kurup çalışan öğrermenleri Eğit-Der ça-
tısı altında toplayarak sendikalaşmalannı gerçek-
leştırdiği ve Eğitim-Iş'in onur üyesi olduğu için
suçlu. "Sosyal uyaıuş, ekonomik büyümenin önü-
ne geçti" gerekçesiyle yapılan 12 Mart faşist dar-
besinin uyguladığı aydın kınmından bir buçuk -
iki ay zindanda kalma şansına sahip olduğu içın
suçlu.
Bu zindana gırdığı gün, Prof. Dr Oğuz Aksıı,
Yavıız Aksu, AbduOah Kızılırmak ve Oğuz Çata-
loğlu gıbı değerli bılim erleri ve birçok güzel in-
sanlarla bırlikte (bugün tarikatçılara yumuşacık
davranan güvenlik güçlenne) saçlannı sıfır makı-
neyle kestirdikleri (Aczmendiler gibi şirretçe) kar-
şı koymadıklan için suçlu. 198O'lı yıllarda baban
bazı çevrelerce "komünist hoca" olarak anıldığı
için suçtu.
Bu kadar suç yetmezmiş gibi 69-70 yaşından
sonra ADD Çiğlı Şubesi'ni kurduğu bu dernek
adına on bir voksul ve başanlı öğrencıye burs sağ-
ladığı içın de suçlu.
Tencere, tava. çanak çömlek, çarşaf havlu gibi
şeylen dağıtan işportacı ve boyalı gazetelenn ku-
ponlannm cazıbesıne kendisıni kaptırmayıp geç-
mışte bırtakım beyinsel özürlü çevrelerce Pra\da
denilen Cumhuriyet gazetesinin çekım gücünde
kendisini bir türlü kurtaramadığı ve daha önce
"komünist hoca" diyenlere bugün "cumhuriyet
hoca" dedırttiği içın suçlu.
Bu suçlan omuzlanna yüklenmışolan babanm
aklanmaya hiç mı hiç gereksinimı yok. -Sütten
çıkmış ak kaşık gıbı- aklandığını sananlarla, da-
ha fazla altın ve tapuya ulaşabılmek ıçın, dını bir
merdiven gıbi kullananlann ahlaksızlıklannı ve
onursuzluklannı paslı bir zincır gibi boyunlanna
geçirenlenn yanında babanın suçlan onur meşa-
lesi gıbidir.
Keşke herkes böyle suçlan işleseydı. Kabakçı
Mustafa artıklannı çoktan silkeleyıp atarak hızla
çağdaş uygarlığa ulaşırdık. Bu özlemımizi gide-
rebılmek için herkesı böyle suçlan işlemeye çağı-
nyoruz. "Bu davet bizden."
PENCERE
7 Mayıs...
Sakarya Meydan Savaşı öncesinde "Ankara'nın
tahlıyesi"ne gerek gorülmüştü. Yeni Gün gazetesi
de matbaasıyla bırlikte Kayserı'ye taşındı. Gazete-
nin sahibı ve Başyazarı Yunus Nadi, Ankara'da
kalmak zorundaydı; Yazıişleri Müdürü Kemal Sa-
lih'e (Sel) bir zarf verdi. 22 yaşındaki Yazıişleri Mü-
dürü, üzerınde "Salih Bey'e talimatnamedir" yazan
zarfı açtı; madde madde yazılmış sekiz-on sayfa tu-
tan notları dıkkatle okudu; ikı maddenin altını çiz-
di.
Yunus Nadi ne diyordu:
"Gazetenin hattı hareketi, Misak-ı Millihudut (sı-
nır) ve hukukunun behemahal (ne olursa olsun) is-
tihsal edileceğı (sağlanacağı) hakkında çok derin
bır kanaat ve imana sahip olması ve o kanaat ve
imanı bütün kuvvetiyle tecelli ettirmesidir (göster-
mesidir)."
Yunus Nadi işgal altındaki Istanbul'da Ingiliz po-
lisinden kaçmış, matbaasını Ankara'yataşımış, Ye-
ni Gün'ü Ankara'da çıkarmaya başlamıştı; şimdi
de Kayserı'ye çekilmek gerekiyordu; ama, Milli Mi-
sak sınırları ve bağnmsızlık hukuku konusunda en
küçük bir ödün vermiyordu.
Düşman, Anadolu'nun göbeğıne dek ileriemiştı,
top sesleri Ankara'dan duyuluyordu.
•
Ancak Yunus Nadi'nin Kemal Salih'everdiği "ta-
limatname"de çok önemli bir madde daha vardı ki
gazetecıliğin özünü vurguluyor, önemli bir gerçe-
ğin altını çiziyordu:
"(Yönetimde) eksik cihetlerin tenkidinde de te-
reddüde mahal görülmemelidir. Hususile (özellik-
le) icraat hükümete ait olunca, onda bihakkın (hak-
kıyla) gözü pek davranılmak icabeder."
En olumsuz ortamda bile, Yunus Nadi, eleştfci gö-
revinin unutulmaması gereğini genç yazıişleri mü-
dürüne "talimat" olarak anımsatıyordu.
•
Yunus Nadi ışgal altındayken aynldığı Istanbul'a,
zaferden sonra başı dik olarak döndü; Yeni Gün'ün
devamı sayılan Cumhurıyet'i kurdu.
Bılmem ki dünya basın tarihinde böylesine des-
tansı bir kuruluşun eşı menendı var mı?..
Nadir Nadi, 11 Mayıs 1981 günlü Cumhuriyet'te,
Yeni Gün'ün Kayseri'deki serüvenine ilişkin anıla-
rını yayımladı; bir satınn altını çiziyorum. Nadir Na-
di diyor kı:
"1921'de Sakarya Savaşı'nın en yoğun günle-
rıydi. Yeni Gün 'ün matbaası Ankara 'dan Kayseri'ye
taşınmıştı. Pek külüstür, ilkel bir şeydi. Kolla çev-
rılen bir makıneydi. Ben o zamanlar on iki yaşın-
daydım; matbaadakilere yardım ediyordum."
•
Cumhuriyet'in avlusunda, giriş kapısının iki ya-
nında ikı kocaman ağaç vardır; kimi zaman bu
ağaçlara bakıp düşünüyorum.
Cumhurıyet'i kuran Yunus Nadi...
Kurumlaştıran Nadir Nadi.
Nadir Nadi'yi özlüyorum, ışıl ışıl, tertemiz bakış-
lanyla gözümün önünde cânlanıyor.
Yarım yüzyıl bu gazeteyi yöneten insan, bugün
de başyazanmızdır; tartışmalı bir olayda karar ver-
mek içın kendi kendimize sorarız:
- Nadir Bey olsâ'şirhdineyapardı'f.Y
f I U
Bıryolgöstericidfr'ö'..:
Deniz feneridır.
,'IJJıl
Cumhuriyet, bugün, Berin Nadi'nin kurduğu ve
Nadi ailesiyle gazete çalışanlarının katıldığı bir va-
kıfla yönetiliyor; ama. bu gazetenin gerçek sahibı
okurlarıdır.
Her yıl olduğu gıbı bugün de gazetemizin avlu-
sunda, Cumhuriyet çalışanları, dostlanyla ve okur-
lanyla 7 Mayıs'ı kutlayacak!..
Bu toplantıya çağn yoktur, gönlünden kopan ge-
lir.
Sigara içenler!
Bugun kendinize
değerli bir fırsat verin: Sigarayı bırakın.
TÜRK KALP VAKFI
7e/.: (0.212) 212 07 07 (PBX) 10 Hat
Faks:(0212)212 68 35
Kuçuk Arçelikler,
hemen şimdi
8 TAKS^T TCM>LAM
«V A L C T L E H İ
M MB MULrtMİX PU»
73 * M KJO1 HEYVE P K X İ »»O.OO0 «.370.00»
•70.000 •.7*0.000
1.OM.0O0 »A1O.OOO
1-210.000 UJ0OJO0
ARK 7S NS NAREHCtTC SnOCI
ARK «5 MT MİNİ 7OST
ARK 69 TM YO4URTMATİK
ARK ag TP YUMUKTA PİtİRtCİ
ARK XI KL KgTTU SU » f f l d
ARK »O KI» ÇAY/KAHVt HAKİHESİ
ARK ss OT OTO PRATİK
ARK 17 M riUTİH SÛPÛNC
PH 6» S PRIS» UTU IEHPOH
ARK 1» SK SAÇ KUPMTHA MAKİHESJ
ARK 97 SK >*Ç KUBUTMA MAKİNE»!
EL 220 EPtLASYON ALETf «20.000 ».2SO.OOO
Fiyatlarımıza KDV dahlldir. KDV v«ya di(»r vcıtl •raalarında olakllscak ••tlşlkllkUf Y«
* yrfllt nyatlara aynm ymıtılacafctır. • Kmıvanyumz, Sanarl v«
ta«i|ln* «ı<ıı»«»ı. • fmıııHılwlı «re>>k»M k_> I n I » 05.11M tarihH, 21>40 sayla R«ml
S*tıcıUn Mlajı t*dtai «dHlr Aıçaük -«atıf Kanafaç Cai. 2/6. M330 Sutb
•• frf 31 «Uyı» 19*7 tarittK kadar «a;arti «aıa. âraüaı va stsk laakajOan Ha MBMhdıı.
•arakaada «atışflyatındanpaşinat dûşûMûkt».) *<Mir» (KDV daUI) X*4 ^c«n«Hnd» \0, 1*
SS.3S orammta aykk oda farkı ayfulanamtv. • Vad* farklan. «lânlıı araaaiaa fiyat y y
±%0.S daglfakllir. • Fiyatlarıaııı Tûrk Liraaı'dır. •Fiyallarıaııı lairslya adil«n fiyatlardır.
Bazen küçücük bir şey,
sevginizın büyüklüğünü
anlatabilir.
0 küçük şey. dile gelir,
"sen önemlisın, mutlu '
olmanı istiyorum" der...
Tıpkı küçük Arçelik'ler
gıbı...
Sevdığinizi söylemek için,'
lyı düşünülerek seçilmiş
küçük bir Arçelik -:
yeter size.
Yeter ki sevdiklerinize
özen gösterin.
Yeter ki sevin, sevmeye \
devam edin.
Anneleri sevlndlrln.
Hemen, şimdi.
ARCELİK
Yaşam kalitesi için
çalışır.
Koç