Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 5 MAYIS 1997 PAZARTESİ
10 DIZI
Devrime kefen biçîlmceÖlümünden kısa birsüre önceydi. Gelip benim yatağıma uzandı. Bana dönüp, "Oral
ne dersin, bizi asacaklar mı" dedi. Ben hiç böyle bir şey düşünmüyordum. Bir şekilde
kurtulurlar inancı içindeydim. Deniz 'e dönüp, "Bence sonunda dosyanız
Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay 'ın önüne gittiğinde o imzalamayacak. Çünkü dünyada
çok tepki var. Türkiye tecrit olur" dedim. Buna o kadaryürekten inamyordum ki...
Deniz güldü, "Oral bizi asacaklar, sen boş bir hayal içindesin " cevabım verdi.
Hazırlayanlar: Oral Çaltşlar, Ece Temelkuran
•m "yisan ve mayıs aylannda doğa
l \ J canlanır. dereler tepeler çiçekler
/ % / açar. Baharla birlikte yeni bir hayat
/ ^U başlar. Yıllar once bu aylarda Deniz
-X. f Gezmiş'i, Hüseyin tnan'ı. Yusuf
Aslan ı. Mahir Çayanı, Hüseyin Cevahir'i.
İbrahim Kaypakkaya'yı ve birçok 68'li
arkadaşımızı yitırmiştik. 1970"li yıllarda
kaybettığimız bu arkadaşlanmızın öldürülmesi.
dev letın son 30 yıhmıza damgasını vuracak olan
yeni yönelimıni de belirlemişti.
Deniz'lerin idamı, Mahir'lerin Kjzıldere'de
Kontrgenlla karanyla katledılmesi, Ibrahım
Kaypakkaya'nın Diyarbakır'da öldürülmesı. 12
Mart dönemınde bir devlet tercihıydi. Devlet. bu
tercihleriyle Türkiye'nin 30 yıllık geleceğini de
karartacak bir süreci başlatmış oldu. O günden
sonra, yüzlerce genç, devletin şiddet tercihi
sonunda yaşamını yitırdı. idam sehpalannda can
\erdi. faili meçhullerde. yargısız infazlarda
yaşamını yitirdi. Bu acımasızlık, muhalif gençlerin
de daha sert tepkiler göstermesinı berabennde
getırdi. Ölümün üzerine gözükara yürüyen genç
insanlar. devletin bu tercihleri karşısında bir öfkeyı
ve çaresizliği de temsil edıyorlardı. Deniz
Gezmiş'ler, Ibrahım Kaypakkaya'lar. Mahır
Çayan'lar bizim kuşagın insanlanydılar. Hepsinı
yakından tanıyordum ve arkadaşlanmdı. Onlann
öldürülmesi benim açımdan daha başka bir anlam
ifade ediyor. Öldürüldüklennde genceciktıler. En
büyüğü Mahır'di. öldüğünde 26 yaşındaydı.
Aradan 25 yıla yakın bir zaman geçtı, bu
arkadaşlanmın gencecik ve masum yüzleri hiçbir
zaman gözümün önünden gitmıyor.
Susurluk'a uzanan yol...
Türkeş'ın ölümünden sonra yakılan ağıtlan
duyunca. onlan bir kez daha acı ve hüzünle
anımsadım. Türkeş'le işbirlıği yapan siyaset
adamlannı da hatırladım. Birçoğu hâlâ
işbaşındalar. Bir kısımının adı Susurluk'la birleşti,
bir kısmına ise henüz Susurluk soruşturmasında
ulaşılamadı. Deniz'lenn ıdamına el kaldıran
Süleyman Demirel'i. bugün çok partilı rejımini
savundugunu söyleyen politıkacılann o günkü
tavırlannı anımsıyorum. Türkiye. bellegi olmayan
bir ülke. Dünün canisi. katili bugün makbul insan
haline dönüşüyor. Dün Abdi İpekçi'yi öldürenler.
Ipekçi'nın gazetesinin köşelerinde övgülere
uğruyorlar. Türkiye'de geçmiş hep unutuluyor.
Zalım yaptığıyla kalıyor. Bu duygular içınde 25 yıl
önce yaşamını yıtirmış arkadaşlanmı
düşünüyorum. Onlar her şeyden önce insandılar.
Genç ve yaşam doluydular. Uzaktan bakıldığında,
birçok genç arkadaşımın gözünde dokunulmaz
gıbı görünen bu sevgili arkadaşlanm, esprileriyle.
delikanlı atılganlıklan ve zaaflanyia insandılar.
Sevimlı. kavgacı. delidoluydular. Bizim kuşak 20
yaşında Türkiye'yi yeniden kurmak ve büyük
ütopv alan gerçekleştırmek için, omuzuna çok ağır
yükler yüklenmişti. Şimdi birçok siyasi hareketin
kendısine başlangıç kabul ettiği. yazılannı ve
yaptıklannı elde ele dolaştırdığı Deniz Gezmiş,
Mahir Çayan. İbrahim Kaypakkaya'nın.
öldüklerinde bıyıklan yeni terlemişti.
Deniz, Mahir ve îbrahim, üçü de farklı sosyalist
siyasi hareketlenn öncüsüydüler. Ben de onlardan
farklı bir siyasi hareket içınde yer almıştım.
Başlangıçta hepimiz Türkiye lşçi Partiliydık (TÎP).
Sonra TİP yönetimine karşı Dev-Genç içinde
birlikte mücadele ettik. Ardından da biz kendı
aramızda farklı siyasi akımlara yöneldik O zaman
küçük aynlıklar büyük tartışmalara neden
oluyordu. Aslında bizim kuşak. aralanndaki
aynlıklara rağmen ortak bir tepkiyi dıle genrmış.
düzene. düzenin kurumlanna isyan etmışti. O
günlerde benim için ve hepimiz için çok fazla
cıddi sayılan aynlıklar. bugün o kadar anlamlı
gelmiyor. Gençliğin verdiği heyecan ve öfke,
dünya çapında sosyalist ülkeler arasındakı çatışma
ve kavgalar, bizi aşın tartışmalara sürüklemişti.
Sonuçta hepimiz, eşitlik ve adalet hedefleyen yeni
bir sosyalıst düzenin kurulmasını istıyorduk. Bu
uğurda her türlü özveriyi göstermeye hazırdık.
Kimımize göre böyle bir hedefın gerçekleşmesı şu
yoldan. kimimize göre bu yoldan olacaktı. Bu
farklılığı aşın abarttık dıve düşünüyorum. Zaten
kaç yaşındaydık ki? Deniz. 1972"de asıldığında 25
yaşındaydı. İbrahim ise 24"ünde. Gençliğin bütün
heyecanı ve öfkesi, o günün büyük altüst oluşu
içinde isyana dönüş'müştü.
Kaypakkaya'ların köyünde
İbrahim Kaypakkaya ile 12 Mart 1971 askeri
darbesinin hemen ardından. onlann Çorum -
Sungurlu arasındakı Karakaya köyüne gitmiştik.
Daha doğrusu, önce o zaman NATO Yolu olarak
bilinen Mamak civanndaki gecekondu
mahallesindeki evlerinde kalmıştık. Babası, sessiz,
tok bakışlı bir işçiydi. Ali Amca'nın bize sevgiyle
bakan gözlerini hiç unutmuyorum. İbrahim.
ailenin en büyük çocuğuydu.. İbrahim onlann
umudu gibiydi. Üstün zekâsı ve çahşkanlığıyla
öğretmen okulunu bitirmiş ve yüksek öğretmen
okulunun zor sınavını da kazanarak Istanbul'a
gelmışti. Ailesi onun üzerine titriyordu. Annesinin.
kardeşlerinin bakışlanndan bunu anlıyordum.
Sıkıyönetim başıydı ve ben aranıyordum. O zaman
aynı örgütteydik. Bana yeni bir kimlik
gerekiyordu. Bu amaçla onlann köyüne gittik.
Köydeki ev lerinde babaannesinin onu bagnna
basışını hâlâ anımsıyorum. "tbişim" dıyerek
tbrahim'e sanlmış ve uzun uzun övgüler dolu
ağıtlar yakmıştı. Hüseyin Cevahir, Maltepe'de
öldürüldüğünde Ibrahım'lerin köyündeydik.
Hüseyin. ikimizin de ıyi arkadaşıydı. Çok
üzülmüştük. Köyün dışında bir tepede oturup
Cevahir üzerine, onu sevgiyle anan bir sohbet
yaptığımızı hatırlıyorum. Bir gün sonra
Kaypakkaya'lann köyünden Malatya'ya doğru
Şımdı birçok siyasi hareketin kendisine başlangıç kabul ettiği, yazılannı ve yaptıklannı elden ele dolaştırdığı Deniz Gezmiş, Mahir Çayan,
İbrahim Kaypakkaya öldüklerinde bıyıklan yeni terlemişti. 20'li yaşlarında büyük yükleri kaldırmaya kalkmışlardı.
yola çıktık. Tokat-Sivas arasında yolculuk ederken
otobüsün radyosundan SinanCemgü'in. Kadir
Manga'nın ve Alparslan Özdoğan'ın Nurhak'ta
öldürüldüklerini dinledik. Hiç sesimizi çıkarmadan
birbirimizin yüzüne baktık. Gözlerimize acı
oturmuştu. Üzüntümüzü kimseye göstermemeye
çalışıyorduk. İbrahim duygulu, biraz içine kapanık
ve alıngan bir yapıya sahipti. Zaman zaman çok
duygulanır ve heyecanlı öyküler anlatırdı. Bir gün
Gaziantep'te bir çay bahçesinde. bir arkadaşımızı
beklıyorduk. Ben arkadaşımızın gecikmesınden
telaşa kapılmıştım. O sakin sakın oturuyordu.
Elınde o zaman Hindistan'ın Batı Bengal
yöresinde bir ayaklanmaya önderlik eden Maoıst
partınin lıderi Çaru Mazumdar'ın bir yazısı vardı
Yazının bir yctinde heyecanla bana döndü ve
şunlan söyledi: "Oral, şimdi kendimi bir gerilla
birliğiyle bir köyde düşünü>orum. Önce bir tiyatro
dostlar haline gelmiştik. SBF Büyük Amfi'nin
altmdaki boşlukta küçük lastik toplarla futbol
oynardık. Mahır iyi futbolcuydu. İstanbul'da o
dönemin iyi takımlanndan \'efa Genç takımında
futbol oynamıştı. O dönemde hep birlikte Türkiye
tşçı Partısı yönetimine muhalefet edıyorduk. Türk
Solu dergisine ilk yazıyı yazdığı günü
hatırlıyorum. Ereğli'deki bir TİP toplantısı üzerine
düşüncelerini kaleme almıştı. Mahir'le yakın
dostluğumuz çok uzun sürmedi. Çünkü SBF içinde
aynlıklar çıktı. O bir grubun başındaydı. ben de
başka bir grubun. Aramızda ciddi tartışmalar oldu.
Bu tartışmalar Dev-Genç içine de yansımıştı.
Bu aynlıklar o dönemlerde benı çok üzüyordu.
1969 yılında SBF Öğrenci Derneği seçimlerini biz
sosyalistler kazanrnıştık ve CengizÇandar
Öğrenci Derneği Başkanı olmuştu. Eğlencelerden
sonra, Mahır'le birlikte Mülkıyeliler Bırlığf nin
ahir'lerin ölümü ve öldürülme biçimleri bir dönemin sola
karşı tutumunu çok güzel sembolize ediyor. Bombalarla bir
yerde kuşatılmış insanlan havaya uçurmak bir devlet tercihiydi.
gnıbu köye giriyor ve ağalar aiev hinde bir oyun
sergiliyor. Sonra ise gerillalar köye giriyorlar ve
baltalaıia ağalan inıha edhoıiar. Müıhiş bir ola>."
Gerçekten de o dönemde Batı Bengal'de böyle
eylemler oluyordu. Ibrahım büyük bir duygusallık
ve haksızlığa duyduğu öfkeyle kafasında böyle bir
senaryo kurmuştu. Hayallen geniş. öfkesi sertti.
Ben her zamanki tepkiselliğimle ona. içinde
bulunduğumuz zor koşullarda böyle şeyler
söylemesınin çok da anlamlı olmadığını
belırttığimde sustu ve bir daha hiç konuşmadı.
Benim sözlerimden alınmıştı. ibrahim öldüğünde.
ben cezaev indeydim. Benden sonra örgüt içinde
aynlık çıkmış ve Ibrahim'le ayn düşmüştük. Bir
daha uzun yıllar babasını, kardeşlerinı göremedim.
Ailesi içinde ne büyük bir yara açıldığını tahmin
edebılıyordum. İbrahım'ı hep Karakaya köyündekı
tepede Cevahir"in öldüğü günkü halıyle
anımsıyorum. Ye o sahneyı düşündükçe çok
duygulamyorum.
Mahir'le ayrılıklardan önce
Mahir'le aynı okulun öğrencilenydik. Ben SBF'ye
girdığimde o Fransa'daydı. 1969 Nisan ayında bir
eylem sırasında onunla tanışmıştım. Daha sonra
birçok eylemde birlikte olduk. Kısa sürede iyi
Kızılay 'dakı merkezine gittik. Başbaşa bir yemek
yedik ve rakı içtik. Amacımız Dev-Genç içindekı
avnlıklan komışmak ve bir uzlaşma noktası
aramaktı. Genç ve ateşlıydik. ancak hem Mahir,
hem de ben duygulanmızı kontrol edebilen
insanlardık. Çok uzun konuştuğumuzu, çok fazla
rakı ıçtiğimizı anımsıyorum. Konuşmalanmızın
aynntılan ise kafamdan uçup gıtmiş. Ancak sonuç'
olarak, uzlaşma olanağı bulabiliriz diye düşünmüş.
bu konulan dığer arkadaşlanmızla da tartışmaya
söz vermıştik. İşlerdaha sonra hiç bizim
beklediğimiz gibi gelişmedi, aramızdaki aynlıklar
giderek açıldı. Harta yer yer kavgaya dönüştü. 12
Mart 19~ı 1 asken darbesi geldığinde aramızdaki
bütün dıyaloglar kopmuştu
Askeri darbe eski düşmanlıklanmızı törpülemiş,
aynı cezaev i içınde yaşamak, darbecilerin
baskısına birlikte muhatap olmak, aramızdaki
buzlann çözülmesıne neden olmuştu. Mahır
Çayan. Ulaş Bardakçı. Önıer Ayna. Cihan Alptekin
ve Ziya Yümaz'la birlikte 1971 Kasım ayında
İstanbul Maltepe Cezaevı'nden kaçtığmda bizler
Ankara Mamak Asken Cezaevi'ndeydik. Onlann
kaçtığını bilmiyorduk. O günlerde bizler
cezaev indeki baskılan protesto amacıyla ısyan
etmıştik. Kaldığımız koğuşlann kapısını kapatmış
ve ıdareyi içeriye sokmamıştık.. Eylemın sanınm
Deniz, Mahir ve İbrahim, üçü de farklı sosyalist siyasi hareketlerin öncüsüydüler.
beşinci günüydü, ortalık birden hareketlendı.
Cezaevı Müdürü ve 28. Piyade Alayı Komutanı
kapıya dayanıp kapılan açmamazı istediler. O
sırada cezaevinın çatısını da elı silahlı askerler
sardı ve namlulan pencerelerden üzenmize
doğrulttular. Beş dakika içinde kapılan açmazsak
kaynaklarla kapılan keseceklerini ve içenye zorla
gireceklerinı söylediler. Hemen kaynak makineleri
çalışmaya başlayınca. aramızda kısa bir tartışma
yaptık ve kapılan açmaya karar verdik. Başta
komutanlar olmak üzere askerler telaşla koğuşlara
daldılar. Ranzalanmızı aldılar. Bir grup
arkadaşımızı Piyade Alayı'nın tecritine götürdüler.
Neden sonra telaşlannın gerekçesini anlayabıldık.
Mahir'ler İstanbul'da cezaevinden kaçmışlardı.
Bizîm"3e benzerbiryojafbaşvurduğumuzu
düşünüptelaşlanmışlardı. O yüzden köşe bucak
bakınıp tünel kazıp kazmadığımızı kontrol
etmişlerdi.
Mahir'ler Kızıldere'de öldürüldüğünde Mamak
Askeri Cezaev i'ndeydim. Onlann çabalan
umutsuzdu. 12 Mart'ta inisiyatifi ele geçiren ve
daha sonra Kontrgenlla olarak ünlenecek faşıst
çete, onlan katletmeye karar v ermışti Türkiye'yi
Amenka'nın güdümü altında anti-komünist bir
kamp içinde tutmak. o dönemin temel felsefesiydi.
Bizi asacaklar
Mahir'lerın ölümü ve öldürülme biçimleri bir
dönemin sola karşı tutumunu çok güzel sembolize
ediyor. Bombalarla bir yerde kuşatılmış insanlan
havaya uçurmak bir deviet tercihiydi. Bu yol o
zaman açıldı. Daha sonra yüzlerce genç aynı
kafalar tarafından kuşatıldıklan evlerde kurşuna
dizildiler. Susurluk'a giden yollann taşlan
Kızıldere'de döşenmeye başlarruştı.
Mahir'lerin öldürülmesıyle Deniz'lerin idamı bir
süreçtir. 12 Mart faşistleri. Deniz'leri hızla
asmalan gerektığine inanıyorlardı. Ellerini çabuk
tutmazlarsa bu cinayeti gerçekleştiremeyeceklerini
düşünüyorlardı. Her şey büyük bir çabuklukla
yenne getırildı. Yargıtay. Meclıs. bir anlamda
ellerini çabuk tuttular. Deniz'ı, Yusuf'u.
Hüseyin'i yanıbaşımızdan alıp idam sehpasına
götürdüler. Onlarla yaşadığımız son günler
hepimiz ıçın çok acı vericiydi. Deniz, her zamanki
neşesini bu dönemde de kaybetmedi. Ölümünden
kısa bir süre önceydi. Gelip benim yatağıma
uzandı. Geçmiş günlere dönerek sohbetler ettik.
İlk tanışmamızı. 1968 Haziran ışgali günlenni
konuştuk. Bana dönüp. "Oral ne dersin. bizi
asacaklar mı'Medi. Ben hiç böyle bir şey
düşünmüyordum. Bir şekilde kurtulurlar inancı
içindeydim. Belki de öyle istediğim için. böy le
yorumlar yapıyordum. Deniz'e dönüp. "Bence
sonunda dosyaıuz Cumhurbaşkanı Cevdet
Sunay 'ın önüne gittiğinde o imzalamayacak.
Çünkü dünyada çok tepki var. Türkiye tecrit olur"
dedım. Buna o kadar yürekten inamyordum ki.
Deniz güldü, "Oral bizi asacaklar, sen boş bir hayal
içindesin'" cevabını verdı. Ben yeniden. neden
asamayacaklan üzerine uzun uzun tahliller yaptım.
Deniz ben anlattıkça gülüyordu Onun gülen güzel
gözlerini unutmuyorum. Ne zaman Deniz'i
hatırlasam, o güzel kara gözlerini görürüm. Deniz.
benim için hâlâ bir umudun ve başkaldınnın
sembolüdür. Başta Deniz ve Mahir olmak üzere.
daha sonra yitirdiğimız arkadaşlanmızla da benzer
birçok anım oldu. Aradan 25 yıla yakın bir zaman
geçti. Onlan öldüren sistem hâlâ bütün
acımasızlığıyla sürüyor. Güzel ve sevimlı yüzleri,
sonsuz hayalleri ve ısyan dolu öfkeleri. hâlâ çok
şey ifade ediyor. Hepsini sevgiyle anımsıyorum,
Hepsini çok özlüyorum. Onlann, karşılıksız
özverilennden, zorluklardan yılmayan
iyimserliklerinden ve zengin ütopyalanndan hâlâ
öğreneceğimiz çok şey var dıye düşünüyorum.
Hepsini özlemle kucaklıyorum. Bu yazı dizisinin
bundan sonraki bölümlerini genç meslektaşım Ece
Temelkuran hazırladı. Ece, 1968 kuşağından
Denız'in ve benim ortak bir arkadaşımızın kızı.
Onun gözüyle Denız'lerin ve Mahir'lerin ölüme
yürüdükleri günleri izleyeceksinız.
Oral Çalışlar
Yarın: Deniz ve Mahir'den
Susurluk'a 25 yıl
POLİTİKA VE ÖTESİ
MEHMED KEMAL
Kepenkler Kapandı...
Geçende elime "Orhan Veli İçin" diye bir kitapj
geçti, kardeşi Adnan Veli yazmış (1953). Başından
geçen kazaları yazmış. 1943'te askeriiğini yaparken!
Gelibolu'da artan düşüyor. Birkaç gün acı çekiyor-'
sa da iyileşiyor. Melih Cevdet'in kullandığı araba
devrilıyor, zor kurtuluyorlar.
Ankara'da karanlık bir sokakta beledıyenin kaz-;
dırdığı çukura düşüyor. Başı yanlıyor, aldırmıyor. ikr
gün sonra, kalkıp istanbul'a geliyor. Yanındakilere
vücudundaki sızılardan yakınıyor. Çabuk geçer sa-
nıyor, ama geçmiyor. 14 kasım salı günü bir arka-ı
daşının evinde öğle yemeği yerken fenalık geçiri-î
yor, hastaneye kaldırıyorlar. Beyin kanamasından;
ölüyor. Önce alkol zehirlenmesi sanılıyorsa da de-
ğil... Depoya gönderilen eşyaları arasından bir at ya-
rışı programı, bir de diş fırçası çıkıyor.
Cenazesine katılanları Vatan gazetesi yazarlann-:
dan Kenan Harun şöyle sıralıyor:
"14 Kasım 1950 günü saat 23.00 sulannda Cer-\
rahpaşa Hastanesi'nin birodasında dünyamıza ve--
da etti.
Cenazenin kaldırıldığı Beyazıt Camisi önündekf
kahveler, saat 11.00'de yavaş yavaş boşalmaya
başladı. Yoğun bir kalabalık öbük öbek toplanıyor-.
du. Başta rahmetli şairin babası Veli Kanık, kız kar-,
deşi, Basın Yayın Turizm Müdürü Halim Alyot gel-
miştı. ;
Bu arada İstanbul Belediyesı Şehir Meclisi üye-'
leri, tanınmış fikir, sanat, bilim adamları bulunuyor-
du. \
Bu arada cenazeye gelmiş olanlar ayırt ediliyor-
du. Üniversite veakademı profesörleri, şehirmec-',
lisi üyeleri Recep Bilginer, Ferdi Öner seçiliyor-,
du. Yazarlar, çizerler, heykeltıraşlar, müzisyenler,
genç ressamlar, Ahmet Hamdi Tanpınar, Mazhar
Şevket İpşir, Sabahattin Eyuboğlu, Mina Urgan,
Burhan Toprak, Rıfkı Melul, şaır ve yazar Asaf
Halet Çelebi, Nizamettin Nazif, Sait Faik, Fikret
Adil, Reşat Ekrem Koçu, Fazıl Hüsnü Dağlarca,
Sabahattin Kudret, Münir Süleyman, Feridun
Fazıl Tülbentçi, Behçet Kemal Çağlar, Hüsa-
mettin Bozok, Abdülbaki Gölpınaıiı, Lütfü Eriş-
çi, Muvaffak ihsan Garan, Ortıon Arıburnu, Rı-
fat llgaz, Sinan Koıie, Cavit Yamaç, Fahir On-
ger, Rakım Çalapala, Ziya Osman Saba, Yaşar
Nabi Nayır, Bedri Rahmi Eyuboğlu, Eren Eyu-
boğlu, Sabri Berker, Cemal Tollu, A. Arad, Nuri
lyem, Halil Dikmen, Necmi Rıza, Ercüment Beh-
zat Lav...
Sanatı ve kalemiyle çağımıza damgasını vuran
sanatçılar cenazede yerlerinı almışlardı. Bir şair,
Cahıt Sıtkı Tarancı'n/n şu şiirini okudu:
'Neylersin ölüm herkesın başında
Uyudun, uyanmadın olacak j
Kimbilir nerede, nasıl, kaç yaşında ' ;
Bir namazhk saltanatın olacak İ
Taht misali o musalla taşında...' ',
Cenaze Beyazıt, Çarşıkapı, Çemberlitaş yolunu
izleyerek yatacağı yere doğru yola koyuldu.
Çağda$ edebiyatın gençlerini başka izleyenler
de vardı. Bugün bunların kaçta kaçı?
Babıâli'de birçok kitapçı şaire saygıdan dükkân-
larının kepengini kapatmıştı."
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2 3
1
T
T
K
I
2
U
R
E
M
3
R
T
s
A
4 5
"spITN
M E
6 7
SOLDAN SAĞA:
1/Avrupa'nınku-
zey kesimlerınde
yaşayan bir halk.
2/ Yapılmış, ger-
çekleşmiş iş... 3
Malezya halkına
özgü bir tür öldü-
riicü delilık. 3/
Hayvanın bir ya-
nmdakı yük...
Roma mıtoloji-
sındeavcılartan-
nçası. 4/Toprağı
kazıp sıper yap-
mak... Vilayet. 5/
Bilenmişkesıcibiraracın
yüzünde kalan ve bıleğı
taşıyla gıderilen metal
çapağı... Maksim Gor-
ki'nın bir romanı. 61 Bir 3
soru sözü... Eskı Mısır 4
inanışında ana tannça. II g
Peynir. et, balık, turşu. as-
ma yaprağı gibi yiyecek- "
lerın bozulmaması için 7
içinde tutulduklan tuzlu 8
su. 8/ Hayvan yemi ola- g
rak yetiştırilen bir bitki...
Radyo dalgalannın yankısını alarak cısımlenn yennı ve
uzaklığını saptayan aygıt. 9/ Hazır. mevcut... Dıvan şiıri-
nin en büyük hıciv şaın.
VXTC\RÎDAN AŞAĞrVA:
1/ Anadolu'nun güneybatısındakı antık Likya bölgesiyle
Ksanthos kentının kutsal alanı... Bir nota. 2/ "Vakit. za-i
man" anlamında yerel sözcük... llham. 3/Bir çıkar sağla-
mak düşüncesıyle söylenen övücü söz... Zehır. 4/ Kemık-
lerin yuvarlak ucu... "Değildım ben sana — sen ettın ak-
lrmı zailBana tan eyieyen gafıl seni görgeç utanmaz mı"
(Fuzuli). 5/Serçekuşununbırcınsı. 6/Dın ışlerinı devlet;
işlenne karıştırmayan... Kutsal inanç. II Gözlerı gör-
meyen... "Ölüm — bahar ülkesıdırbırnnde" (Yahya Ke-
mal). 8/Gezgin samuray... Sergen. 9/ Afrika'da bir çöl. <
UNİVERSİTE ADAYLARI
^ e « i ^ * ÖSS'yi kazananlann
tam ve doğru listesi
her yıl olduğu gibi yine
TÜRKİYE GAZETECİLER CEMİYETİ
SINAV SONUÇ
Gazetesinde
5 Mavıs 1997 Pazartesi Gazete Satıcılannda
92 SAYFA 200.000 TL (KDV DAHİL)
Başka Türkiye Yok
Haydi Fidan Dikelim
ORMAN BAKANLIĞI
AĞAÇLANDIRMA VE EROZYON KONTROLÜ
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ