08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 MAYIS 1997 PAZARTESİ 10 DIZI Devrime kefen biçîlmceÖlümünden kısa birsüre önceydi. Gelip benim yatağıma uzandı. Bana dönüp, "Oral ne dersin, bizi asacaklar mı" dedi. Ben hiç böyle bir şey düşünmüyordum. Bir şekilde kurtulurlar inancı içindeydim. Deniz 'e dönüp, "Bence sonunda dosyanız Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay 'ın önüne gittiğinde o imzalamayacak. Çünkü dünyada çok tepki var. Türkiye tecrit olur" dedim. Buna o kadaryürekten inamyordum ki... Deniz güldü, "Oral bizi asacaklar, sen boş bir hayal içindesin " cevabım verdi. Hazırlayanlar: Oral Çaltşlar, Ece Temelkuran •m "yisan ve mayıs aylannda doğa l \ J canlanır. dereler tepeler çiçekler / % / açar. Baharla birlikte yeni bir hayat / ^U başlar. Yıllar once bu aylarda Deniz -X. f Gezmiş'i, Hüseyin tnan'ı. Yusuf Aslan ı. Mahir Çayanı, Hüseyin Cevahir'i. İbrahim Kaypakkaya'yı ve birçok 68'li arkadaşımızı yitırmiştik. 1970"li yıllarda kaybettığimız bu arkadaşlanmızın öldürülmesi. dev letın son 30 yıhmıza damgasını vuracak olan yeni yönelimıni de belirlemişti. Deniz'lerin idamı, Mahir'lerin Kjzıldere'de Kontrgenlla karanyla katledılmesi, Ibrahım Kaypakkaya'nın Diyarbakır'da öldürülmesı. 12 Mart dönemınde bir devlet tercihıydi. Devlet. bu tercihleriyle Türkiye'nin 30 yıllık geleceğini de karartacak bir süreci başlatmış oldu. O günden sonra, yüzlerce genç, devletin şiddet tercihi sonunda yaşamını yitırdı. idam sehpalannda can \erdi. faili meçhullerde. yargısız infazlarda yaşamını yitirdi. Bu acımasızlık, muhalif gençlerin de daha sert tepkiler göstermesinı berabennde getırdi. Ölümün üzerine gözükara yürüyen genç insanlar. devletin bu tercihleri karşısında bir öfkeyı ve çaresizliği de temsil edıyorlardı. Deniz Gezmiş'ler, Ibrahım Kaypakkaya'lar. Mahır Çayan'lar bizim kuşagın insanlanydılar. Hepsinı yakından tanıyordum ve arkadaşlanmdı. Onlann öldürülmesi benim açımdan daha başka bir anlam ifade ediyor. Öldürüldüklennde genceciktıler. En büyüğü Mahır'di. öldüğünde 26 yaşındaydı. Aradan 25 yıla yakın bir zaman geçtı, bu arkadaşlanmın gencecik ve masum yüzleri hiçbir zaman gözümün önünden gitmıyor. Susurluk'a uzanan yol... Türkeş'ın ölümünden sonra yakılan ağıtlan duyunca. onlan bir kez daha acı ve hüzünle anımsadım. Türkeş'le işbirlıği yapan siyaset adamlannı da hatırladım. Birçoğu hâlâ işbaşındalar. Bir kısımının adı Susurluk'la birleşti, bir kısmına ise henüz Susurluk soruşturmasında ulaşılamadı. Deniz'lenn ıdamına el kaldıran Süleyman Demirel'i. bugün çok partilı rejımini savundugunu söyleyen politıkacılann o günkü tavırlannı anımsıyorum. Türkiye. bellegi olmayan bir ülke. Dünün canisi. katili bugün makbul insan haline dönüşüyor. Dün Abdi İpekçi'yi öldürenler. Ipekçi'nın gazetesinin köşelerinde övgülere uğruyorlar. Türkiye'de geçmiş hep unutuluyor. Zalım yaptığıyla kalıyor. Bu duygular içınde 25 yıl önce yaşamını yıtirmış arkadaşlanmı düşünüyorum. Onlar her şeyden önce insandılar. Genç ve yaşam doluydular. Uzaktan bakıldığında, birçok genç arkadaşımın gözünde dokunulmaz gıbı görünen bu sevgili arkadaşlanm, esprileriyle. delikanlı atılganlıklan ve zaaflanyia insandılar. Sevimlı. kavgacı. delidoluydular. Bizim kuşak 20 yaşında Türkiye'yi yeniden kurmak ve büyük ütopv alan gerçekleştırmek için, omuzuna çok ağır yükler yüklenmişti. Şimdi birçok siyasi hareketin kendısine başlangıç kabul ettiği. yazılannı ve yaptıklannı elde ele dolaştırdığı Deniz Gezmiş, Mahir Çayan. İbrahim Kaypakkaya'nın. öldüklerinde bıyıklan yeni terlemişti. Deniz, Mahir ve îbrahim, üçü de farklı sosyalist siyasi hareketlenn öncüsüydüler. Ben de onlardan farklı bir siyasi hareket içınde yer almıştım. Başlangıçta hepimiz Türkiye lşçi Partiliydık (TÎP). Sonra TİP yönetimine karşı Dev-Genç içinde birlikte mücadele ettik. Ardından da biz kendı aramızda farklı siyasi akımlara yöneldik O zaman küçük aynlıklar büyük tartışmalara neden oluyordu. Aslında bizim kuşak. aralanndaki aynlıklara rağmen ortak bir tepkiyi dıle genrmış. düzene. düzenin kurumlanna isyan etmışti. O günlerde benim için ve hepimiz için çok fazla cıddi sayılan aynlıklar. bugün o kadar anlamlı gelmiyor. Gençliğin verdiği heyecan ve öfke, dünya çapında sosyalist ülkeler arasındakı çatışma ve kavgalar, bizi aşın tartışmalara sürüklemişti. Sonuçta hepimiz, eşitlik ve adalet hedefleyen yeni bir sosyalıst düzenin kurulmasını istıyorduk. Bu uğurda her türlü özveriyi göstermeye hazırdık. Kimımize göre böyle bir hedefın gerçekleşmesı şu yoldan. kimimize göre bu yoldan olacaktı. Bu farklılığı aşın abarttık dıve düşünüyorum. Zaten kaç yaşındaydık ki? Deniz. 1972"de asıldığında 25 yaşındaydı. İbrahim ise 24"ünde. Gençliğin bütün heyecanı ve öfkesi, o günün büyük altüst oluşu içinde isyana dönüş'müştü. Kaypakkaya'ların köyünde İbrahim Kaypakkaya ile 12 Mart 1971 askeri darbesinin hemen ardından. onlann Çorum - Sungurlu arasındakı Karakaya köyüne gitmiştik. Daha doğrusu, önce o zaman NATO Yolu olarak bilinen Mamak civanndaki gecekondu mahallesindeki evlerinde kalmıştık. Babası, sessiz, tok bakışlı bir işçiydi. Ali Amca'nın bize sevgiyle bakan gözlerini hiç unutmuyorum. İbrahim. ailenin en büyük çocuğuydu.. İbrahim onlann umudu gibiydi. Üstün zekâsı ve çahşkanlığıyla öğretmen okulunu bitirmiş ve yüksek öğretmen okulunun zor sınavını da kazanarak Istanbul'a gelmışti. Ailesi onun üzerine titriyordu. Annesinin. kardeşlerinin bakışlanndan bunu anlıyordum. Sıkıyönetim başıydı ve ben aranıyordum. O zaman aynı örgütteydik. Bana yeni bir kimlik gerekiyordu. Bu amaçla onlann köyüne gittik. Köydeki ev lerinde babaannesinin onu bagnna basışını hâlâ anımsıyorum. "tbişim" dıyerek tbrahim'e sanlmış ve uzun uzun övgüler dolu ağıtlar yakmıştı. Hüseyin Cevahir, Maltepe'de öldürüldüğünde Ibrahım'lerin köyündeydik. Hüseyin. ikimizin de ıyi arkadaşıydı. Çok üzülmüştük. Köyün dışında bir tepede oturup Cevahir üzerine, onu sevgiyle anan bir sohbet yaptığımızı hatırlıyorum. Bir gün sonra Kaypakkaya'lann köyünden Malatya'ya doğru Şımdı birçok siyasi hareketin kendisine başlangıç kabul ettiği, yazılannı ve yaptıklannı elden ele dolaştırdığı Deniz Gezmiş, Mahir Çayan, İbrahim Kaypakkaya öldüklerinde bıyıklan yeni terlemişti. 20'li yaşlarında büyük yükleri kaldırmaya kalkmışlardı. yola çıktık. Tokat-Sivas arasında yolculuk ederken otobüsün radyosundan SinanCemgü'in. Kadir Manga'nın ve Alparslan Özdoğan'ın Nurhak'ta öldürüldüklerini dinledik. Hiç sesimizi çıkarmadan birbirimizin yüzüne baktık. Gözlerimize acı oturmuştu. Üzüntümüzü kimseye göstermemeye çalışıyorduk. İbrahim duygulu, biraz içine kapanık ve alıngan bir yapıya sahipti. Zaman zaman çok duygulanır ve heyecanlı öyküler anlatırdı. Bir gün Gaziantep'te bir çay bahçesinde. bir arkadaşımızı beklıyorduk. Ben arkadaşımızın gecikmesınden telaşa kapılmıştım. O sakin sakın oturuyordu. Elınde o zaman Hindistan'ın Batı Bengal yöresinde bir ayaklanmaya önderlik eden Maoıst partınin lıderi Çaru Mazumdar'ın bir yazısı vardı Yazının bir yctinde heyecanla bana döndü ve şunlan söyledi: "Oral, şimdi kendimi bir gerilla birliğiyle bir köyde düşünü>orum. Önce bir tiyatro dostlar haline gelmiştik. SBF Büyük Amfi'nin altmdaki boşlukta küçük lastik toplarla futbol oynardık. Mahır iyi futbolcuydu. İstanbul'da o dönemin iyi takımlanndan \'efa Genç takımında futbol oynamıştı. O dönemde hep birlikte Türkiye tşçı Partısı yönetimine muhalefet edıyorduk. Türk Solu dergisine ilk yazıyı yazdığı günü hatırlıyorum. Ereğli'deki bir TİP toplantısı üzerine düşüncelerini kaleme almıştı. Mahir'le yakın dostluğumuz çok uzun sürmedi. Çünkü SBF içinde aynlıklar çıktı. O bir grubun başındaydı. ben de başka bir grubun. Aramızda ciddi tartışmalar oldu. Bu tartışmalar Dev-Genç içine de yansımıştı. Bu aynlıklar o dönemlerde benı çok üzüyordu. 1969 yılında SBF Öğrenci Derneği seçimlerini biz sosyalistler kazanrnıştık ve CengizÇandar Öğrenci Derneği Başkanı olmuştu. Eğlencelerden sonra, Mahır'le birlikte Mülkıyeliler Bırlığf nin ahir'lerin ölümü ve öldürülme biçimleri bir dönemin sola karşı tutumunu çok güzel sembolize ediyor. Bombalarla bir yerde kuşatılmış insanlan havaya uçurmak bir devlet tercihiydi. gnıbu köye giriyor ve ağalar aiev hinde bir oyun sergiliyor. Sonra ise gerillalar köye giriyorlar ve baltalaıia ağalan inıha edhoıiar. Müıhiş bir ola>." Gerçekten de o dönemde Batı Bengal'de böyle eylemler oluyordu. Ibrahım büyük bir duygusallık ve haksızlığa duyduğu öfkeyle kafasında böyle bir senaryo kurmuştu. Hayallen geniş. öfkesi sertti. Ben her zamanki tepkiselliğimle ona. içinde bulunduğumuz zor koşullarda böyle şeyler söylemesınin çok da anlamlı olmadığını belırttığimde sustu ve bir daha hiç konuşmadı. Benim sözlerimden alınmıştı. ibrahim öldüğünde. ben cezaev indeydim. Benden sonra örgüt içinde aynlık çıkmış ve Ibrahim'le ayn düşmüştük. Bir daha uzun yıllar babasını, kardeşlerinı göremedim. Ailesi içinde ne büyük bir yara açıldığını tahmin edebılıyordum. İbrahım'ı hep Karakaya köyündekı tepede Cevahir"in öldüğü günkü halıyle anımsıyorum. Ye o sahneyı düşündükçe çok duygulamyorum. Mahir'le ayrılıklardan önce Mahir'le aynı okulun öğrencilenydik. Ben SBF'ye girdığimde o Fransa'daydı. 1969 Nisan ayında bir eylem sırasında onunla tanışmıştım. Daha sonra birçok eylemde birlikte olduk. Kısa sürede iyi Kızılay 'dakı merkezine gittik. Başbaşa bir yemek yedik ve rakı içtik. Amacımız Dev-Genç içindekı avnlıklan komışmak ve bir uzlaşma noktası aramaktı. Genç ve ateşlıydik. ancak hem Mahir, hem de ben duygulanmızı kontrol edebilen insanlardık. Çok uzun konuştuğumuzu, çok fazla rakı ıçtiğimizı anımsıyorum. Konuşmalanmızın aynntılan ise kafamdan uçup gıtmiş. Ancak sonuç' olarak, uzlaşma olanağı bulabiliriz diye düşünmüş. bu konulan dığer arkadaşlanmızla da tartışmaya söz vermıştik. İşlerdaha sonra hiç bizim beklediğimiz gibi gelişmedi, aramızdaki aynlıklar giderek açıldı. Harta yer yer kavgaya dönüştü. 12 Mart 19~ı 1 asken darbesi geldığinde aramızdaki bütün dıyaloglar kopmuştu Askeri darbe eski düşmanlıklanmızı törpülemiş, aynı cezaev i içınde yaşamak, darbecilerin baskısına birlikte muhatap olmak, aramızdaki buzlann çözülmesıne neden olmuştu. Mahır Çayan. Ulaş Bardakçı. Önıer Ayna. Cihan Alptekin ve Ziya Yümaz'la birlikte 1971 Kasım ayında İstanbul Maltepe Cezaevı'nden kaçtığmda bizler Ankara Mamak Asken Cezaevi'ndeydik. Onlann kaçtığını bilmiyorduk. O günlerde bizler cezaev indeki baskılan protesto amacıyla ısyan etmıştik. Kaldığımız koğuşlann kapısını kapatmış ve ıdareyi içeriye sokmamıştık.. Eylemın sanınm Deniz, Mahir ve İbrahim, üçü de farklı sosyalist siyasi hareketlerin öncüsüydüler. beşinci günüydü, ortalık birden hareketlendı. Cezaevı Müdürü ve 28. Piyade Alayı Komutanı kapıya dayanıp kapılan açmamazı istediler. O sırada cezaevinın çatısını da elı silahlı askerler sardı ve namlulan pencerelerden üzenmize doğrulttular. Beş dakika içinde kapılan açmazsak kaynaklarla kapılan keseceklerini ve içenye zorla gireceklerinı söylediler. Hemen kaynak makineleri çalışmaya başlayınca. aramızda kısa bir tartışma yaptık ve kapılan açmaya karar verdik. Başta komutanlar olmak üzere askerler telaşla koğuşlara daldılar. Ranzalanmızı aldılar. Bir grup arkadaşımızı Piyade Alayı'nın tecritine götürdüler. Neden sonra telaşlannın gerekçesini anlayabıldık. Mahir'ler İstanbul'da cezaevinden kaçmışlardı. Bizîm"3e benzerbiryojafbaşvurduğumuzu düşünüptelaşlanmışlardı. O yüzden köşe bucak bakınıp tünel kazıp kazmadığımızı kontrol etmişlerdi. Mahir'ler Kızıldere'de öldürüldüğünde Mamak Askeri Cezaev i'ndeydim. Onlann çabalan umutsuzdu. 12 Mart'ta inisiyatifi ele geçiren ve daha sonra Kontrgenlla olarak ünlenecek faşıst çete, onlan katletmeye karar v ermışti Türkiye'yi Amenka'nın güdümü altında anti-komünist bir kamp içinde tutmak. o dönemin temel felsefesiydi. Bizi asacaklar Mahir'lerın ölümü ve öldürülme biçimleri bir dönemin sola karşı tutumunu çok güzel sembolize ediyor. Bombalarla bir yerde kuşatılmış insanlan havaya uçurmak bir deviet tercihiydi. Bu yol o zaman açıldı. Daha sonra yüzlerce genç aynı kafalar tarafından kuşatıldıklan evlerde kurşuna dizildiler. Susurluk'a giden yollann taşlan Kızıldere'de döşenmeye başlarruştı. Mahir'lerin öldürülmesıyle Deniz'lerin idamı bir süreçtir. 12 Mart faşistleri. Deniz'leri hızla asmalan gerektığine inanıyorlardı. Ellerini çabuk tutmazlarsa bu cinayeti gerçekleştiremeyeceklerini düşünüyorlardı. Her şey büyük bir çabuklukla yenne getırildı. Yargıtay. Meclıs. bir anlamda ellerini çabuk tuttular. Deniz'ı, Yusuf'u. Hüseyin'i yanıbaşımızdan alıp idam sehpasına götürdüler. Onlarla yaşadığımız son günler hepimiz ıçın çok acı vericiydi. Deniz, her zamanki neşesini bu dönemde de kaybetmedi. Ölümünden kısa bir süre önceydi. Gelip benim yatağıma uzandı. Geçmiş günlere dönerek sohbetler ettik. İlk tanışmamızı. 1968 Haziran ışgali günlenni konuştuk. Bana dönüp. "Oral ne dersin. bizi asacaklar mı'Medi. Ben hiç böyle bir şey düşünmüyordum. Bir şekilde kurtulurlar inancı içindeydim. Belki de öyle istediğim için. böy le yorumlar yapıyordum. Deniz'e dönüp. "Bence sonunda dosyaıuz Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay 'ın önüne gittiğinde o imzalamayacak. Çünkü dünyada çok tepki var. Türkiye tecrit olur" dedım. Buna o kadar yürekten inamyordum ki. Deniz güldü, "Oral bizi asacaklar, sen boş bir hayal içindesin'" cevabını verdı. Ben yeniden. neden asamayacaklan üzerine uzun uzun tahliller yaptım. Deniz ben anlattıkça gülüyordu Onun gülen güzel gözlerini unutmuyorum. Ne zaman Deniz'i hatırlasam, o güzel kara gözlerini görürüm. Deniz. benim için hâlâ bir umudun ve başkaldınnın sembolüdür. Başta Deniz ve Mahir olmak üzere. daha sonra yitirdiğimız arkadaşlanmızla da benzer birçok anım oldu. Aradan 25 yıla yakın bir zaman geçti. Onlan öldüren sistem hâlâ bütün acımasızlığıyla sürüyor. Güzel ve sevimlı yüzleri, sonsuz hayalleri ve ısyan dolu öfkeleri. hâlâ çok şey ifade ediyor. Hepsini sevgiyle anımsıyorum, Hepsini çok özlüyorum. Onlann, karşılıksız özverilennden, zorluklardan yılmayan iyimserliklerinden ve zengin ütopyalanndan hâlâ öğreneceğimiz çok şey var dıye düşünüyorum. Hepsini özlemle kucaklıyorum. Bu yazı dizisinin bundan sonraki bölümlerini genç meslektaşım Ece Temelkuran hazırladı. Ece, 1968 kuşağından Denız'in ve benim ortak bir arkadaşımızın kızı. Onun gözüyle Denız'lerin ve Mahir'lerin ölüme yürüdükleri günleri izleyeceksinız. Oral Çalışlar Yarın: Deniz ve Mahir'den Susurluk'a 25 yıl POLİTİKA VE ÖTESİ MEHMED KEMAL Kepenkler Kapandı... Geçende elime "Orhan Veli İçin" diye bir kitapj geçti, kardeşi Adnan Veli yazmış (1953). Başından geçen kazaları yazmış. 1943'te askeriiğini yaparken! Gelibolu'da artan düşüyor. Birkaç gün acı çekiyor-' sa da iyileşiyor. Melih Cevdet'in kullandığı araba devrilıyor, zor kurtuluyorlar. Ankara'da karanlık bir sokakta beledıyenin kaz-; dırdığı çukura düşüyor. Başı yanlıyor, aldırmıyor. ikr gün sonra, kalkıp istanbul'a geliyor. Yanındakilere vücudundaki sızılardan yakınıyor. Çabuk geçer sa- nıyor, ama geçmiyor. 14 kasım salı günü bir arka-ı daşının evinde öğle yemeği yerken fenalık geçiri-î yor, hastaneye kaldırıyorlar. Beyin kanamasından; ölüyor. Önce alkol zehirlenmesi sanılıyorsa da de- ğil... Depoya gönderilen eşyaları arasından bir at ya- rışı programı, bir de diş fırçası çıkıyor. Cenazesine katılanları Vatan gazetesi yazarlann-: dan Kenan Harun şöyle sıralıyor: "14 Kasım 1950 günü saat 23.00 sulannda Cer-\ rahpaşa Hastanesi'nin birodasında dünyamıza ve-- da etti. Cenazenin kaldırıldığı Beyazıt Camisi önündekf kahveler, saat 11.00'de yavaş yavaş boşalmaya başladı. Yoğun bir kalabalık öbük öbek toplanıyor-. du. Başta rahmetli şairin babası Veli Kanık, kız kar-, deşi, Basın Yayın Turizm Müdürü Halim Alyot gel- miştı. ; Bu arada İstanbul Belediyesı Şehir Meclisi üye-' leri, tanınmış fikir, sanat, bilim adamları bulunuyor- du. \ Bu arada cenazeye gelmiş olanlar ayırt ediliyor- du. Üniversite veakademı profesörleri, şehirmec-', lisi üyeleri Recep Bilginer, Ferdi Öner seçiliyor-, du. Yazarlar, çizerler, heykeltıraşlar, müzisyenler, genç ressamlar, Ahmet Hamdi Tanpınar, Mazhar Şevket İpşir, Sabahattin Eyuboğlu, Mina Urgan, Burhan Toprak, Rıfkı Melul, şaır ve yazar Asaf Halet Çelebi, Nizamettin Nazif, Sait Faik, Fikret Adil, Reşat Ekrem Koçu, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Sabahattin Kudret, Münir Süleyman, Feridun Fazıl Tülbentçi, Behçet Kemal Çağlar, Hüsa- mettin Bozok, Abdülbaki Gölpınaıiı, Lütfü Eriş- çi, Muvaffak ihsan Garan, Ortıon Arıburnu, Rı- fat llgaz, Sinan Koıie, Cavit Yamaç, Fahir On- ger, Rakım Çalapala, Ziya Osman Saba, Yaşar Nabi Nayır, Bedri Rahmi Eyuboğlu, Eren Eyu- boğlu, Sabri Berker, Cemal Tollu, A. Arad, Nuri lyem, Halil Dikmen, Necmi Rıza, Ercüment Beh- zat Lav... Sanatı ve kalemiyle çağımıza damgasını vuran sanatçılar cenazede yerlerinı almışlardı. Bir şair, Cahıt Sıtkı Tarancı'n/n şu şiirini okudu: 'Neylersin ölüm herkesın başında Uyudun, uyanmadın olacak j Kimbilir nerede, nasıl, kaç yaşında ' ; Bir namazhk saltanatın olacak İ Taht misali o musalla taşında...' ', Cenaze Beyazıt, Çarşıkapı, Çemberlitaş yolunu izleyerek yatacağı yere doğru yola koyuldu. Çağda$ edebiyatın gençlerini başka izleyenler de vardı. Bugün bunların kaçta kaçı? Babıâli'de birçok kitapçı şaire saygıdan dükkân- larının kepengini kapatmıştı." BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 1 T T K I 2 U R E M 3 R T s A 4 5 "spITN M E 6 7 SOLDAN SAĞA: 1/Avrupa'nınku- zey kesimlerınde yaşayan bir halk. 2/ Yapılmış, ger- çekleşmiş iş... 3 Malezya halkına özgü bir tür öldü- riicü delilık. 3/ Hayvanın bir ya- nmdakı yük... Roma mıtoloji- sındeavcılartan- nçası. 4/Toprağı kazıp sıper yap- mak... Vilayet. 5/ Bilenmişkesıcibiraracın yüzünde kalan ve bıleğı taşıyla gıderilen metal çapağı... Maksim Gor- ki'nın bir romanı. 61 Bir 3 soru sözü... Eskı Mısır 4 inanışında ana tannça. II g Peynir. et, balık, turşu. as- ma yaprağı gibi yiyecek- " lerın bozulmaması için 7 içinde tutulduklan tuzlu 8 su. 8/ Hayvan yemi ola- g rak yetiştırilen bir bitki... Radyo dalgalannın yankısını alarak cısımlenn yennı ve uzaklığını saptayan aygıt. 9/ Hazır. mevcut... Dıvan şiıri- nin en büyük hıciv şaın. VXTC\RÎDAN AŞAĞrVA: 1/ Anadolu'nun güneybatısındakı antık Likya bölgesiyle Ksanthos kentının kutsal alanı... Bir nota. 2/ "Vakit. za-i man" anlamında yerel sözcük... llham. 3/Bir çıkar sağla- mak düşüncesıyle söylenen övücü söz... Zehır. 4/ Kemık- lerin yuvarlak ucu... "Değildım ben sana — sen ettın ak- lrmı zailBana tan eyieyen gafıl seni görgeç utanmaz mı" (Fuzuli). 5/Serçekuşununbırcınsı. 6/Dın ışlerinı devlet; işlenne karıştırmayan... Kutsal inanç. II Gözlerı gör- meyen... "Ölüm — bahar ülkesıdırbırnnde" (Yahya Ke- mal). 8/Gezgin samuray... Sergen. 9/ Afrika'da bir çöl. < UNİVERSİTE ADAYLARI ^ e « i ^ * ÖSS'yi kazananlann tam ve doğru listesi her yıl olduğu gibi yine TÜRKİYE GAZETECİLER CEMİYETİ SINAV SONUÇ Gazetesinde 5 Mavıs 1997 Pazartesi Gazete Satıcılannda 92 SAYFA 200.000 TL (KDV DAHİL) Başka Türkiye Yok Haydi Fidan Dikelim ORMAN BAKANLIĞI AĞAÇLANDIRMA VE EROZYON KONTROLÜ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle