25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 MAYIS1997 SALI CUMHURİYET SAYFA EKONOMI Savaş yorgunu Avrupa'yı 'kalkındıracak' Marshall Planı'nın onaylanmasının 50. yıldönümü Sömürüye dönüşen yardınıBERRİN ERSOY SAĞLAM / MLTLL DEV1İRKAN Diinya, Amerika'nın 2. Dünya savaşın- dan sonra Avrupa'yı kömünizm tehlikesin- den korumak amacıyla Marshall yardımı adı altında dağıttığı toplam 12 milyar ABD Do- lan (bugünkü kurla 90 milyar dolar) tuta- nndaki yardımın 50. yıldönümünü yann Lahey'de kutlamaya hazırlanıyor. Oysa aka- demisyenler, Türkiye'nin büyûk uğraşlar sonucu al- dığı toplam 351 milyon 700 bin ABD Dolan tutannda- ki ilk dış yardım ile bugün- kü ekonomik bağımlılığın temellerinin atıldığını be- lirtiyor. Zamanın Cumhur- başkanının Türkiye'nin "küçük Amerika'v olaca- ğını ilan etmesiyle birlik- te Marshall yardımı, NA- TO'ya giriş ve Amerikan yaşam tarzının yaygınlaş- masıyla bugünkü Türkı- ye'nin temellerinin atılmasında etkin rol oynadığı vurgulanıyor. ABD Dışışleri Bakanı George C. Mars- hall'ın 5 Haziran 1947'de Harvard Üniver- sitesi'nde yaptığı birkonuşmada. "doğru- dan doğruya herhangi bir ülkeye veya doktrine değil, açlık, yoksulluk, umut- suzluk ve kaosa karşı" olduğunu ıddıa et- tiğı yardım, aslında Sovyet komünizminin yayılmasına karşı polıtik ve ideolojik bir içe- rik taşımaktaydı. Pentagon ve VV'ashing- ton'da Avrupa'da ilerleyen So\yet tanklan- nın kaygısıyla, savaş sonrasından çok bir sa- Marshall yardımı müttefilder tarafından coşkuyla alındı ama. yıllar geçtik- çe yardımdan çok Amerikan emperyalizminin yayılma aracı olduğu anlaşı- lınca Türkiye dahil bir çok iilkede siyasal protestolara yol açtı. vaş öncesi havası esmekteydi. Nitekim. in- sani amaçlı olduğu iddia edilen ekonomik yardım. daha sonra CIA ile işbirliği içınde- ki anti-komünist birlik ve siyasi partılere de kullandırıldı. 1947'de yaptığı dış yardım talebi "sa- vaştan zarar görmediği gerekçesiyle" reddedilen Türkiye, daha sonra 1948 yılın- da doğrudan ABD yönetimine başvurarak yardım almaya hak kazandı. Ancak, 615 milyon ABD dolan tutanndaki yardım ta- lebine karşın Türkiye, 351 milyon 700 bin dolar ile vetinmek durumunda kaldı. Tür- kiye'nin NATO'ya girişinde olduğu gibi Marshall yardımını almak için de çok uğ- raştığını ve birtakım tavizler vermek duru- munda kaldığını söyleyen Iktisat Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. İzzettin Ön- der, "Ülkelerin uluslararası kapitalist dünyanın pazarı haline getirilmesinde dış borçlar araç olarak kullanılıyor. Tür- kiye de krediler ile Marshall yardımla- rıyla tanıştı ve bu yardım devletin eko- nomi, tarım ve demiryolları pulitikasın- dan halkın sosyal yaşamına kadar birçok alanda değişime neden oldu" dedı. Marmara Üniversitesi tktisat Fa- kültesi öğretim üyelerinden Doç. Dr. Hayri Kozanoğlu, Marshall yar- dımlanyla özelleştirme temelleri- nin o günlerde atıldığına inanıyor. Kozanoğlu, yardımın ilk günde- me geldiği 1947 yılında zamanın Başbakanı Hasan Saka'nın Mars- hall yardımınm desteğiyle artık alt- yapı çalışmalanna ağırlık verilece- ğini ve tekstil firmalannın satılabi- leceğini açıkladığını belirtti. Bu yardımın bir kısmının bütçe açıklan- nı kapatmakta kullanıldığını vurgulayan Kozanoğlu. "Büyük bölümü ise tanmsal yatınmlarda kullanıldı. Bu vardıma kay- naklık eden Amerika, Kore savaşının bit- mesini göz öniine alarak pamuk ve hu- bubat stoklarını elden çıkardı. Dünya fi- yatlannın düşmesine neden olan bu sa- tış nedeniyle Türkiye'nin tanma yaptığı yatınmların geri dönmesi zorlaştı. fhra- cat gelirlerini arttırmayı planlayan Tür- kiye'nin bu amacı sekteye uğradı" dedi. Deniz Nakliyat'ta erteleme MUTLU GÜNEŞ SÖN.MEZ Ocak ayındaki özelleştirme ihalesinin ar- dından satış sözleşmesinin dün gerçekleşti- rilmesi beklenen Deniz Naklıyat'ın devir iş- lemi başka bir tarihe ertelendi. Daha-önce imtiyazlı hisselerinden dolayı iptal edilen Birlik AŞ'nin ardından kurulan ve tek tıp hisselerin yer alacağı Rota AŞ'nin de Sanayi Bakanlığı tarafından geri çevrilme- siyle bu kez yüzde 49'u Park AŞ'ye, yüzde 5İ'i de çalışanlara ait olarak kurulan Erk AŞ'nin yöneticileri dün ÖlB'ye gelmediler. Bu nedenle dün gerçekleşmesi beklenen de- vir işlemı de gerçekleştirilernedi. ÖİB yetkililen dahaönce ÖYK tarafından onaylanan satış sonrası yapılacak sözleşme imzası için Erk AŞ'nin. beîirtilen şartlardan bir kısmını henüz yerine getiremediğini kay- dettiler. Yetkililer, teminat mektubundaki sa- tış peşınatının da henüz yatınlmadığmı söy- lediler. Öte yandan satışın gerçekleştirilememesi üzerifıe Deniz Nakliyat'a bir yazı gönderen Türkiye Denızciler Sendikası Yönetım Ku- rulu. satış ışleminin bir hafta ıçınde gerçek- leştirileceğini ve hisselerin teslim alınacağı- nı açıkladı. Sendikadan yapılan yazılı açık- lamada, 29 mayısa kadar şirketin kuruluşu ve satış için gerekli bütün şartlann yerine geti- rılmesinın planlandığını ve en geç bir hafta içinde sözleşmenin imzalanacağıru kaydettiler. Hazine döviz arayışmda ANKARA (Cumhurivet Bürosu) - Uluslararası piyasalardan borçlanamayan ve hükümetın ek maas, zamlan, yüksek ta- nm destekleme fıyatlan nedeniyle kaynak sıkıntısına giren Hazine, bankalardan dö- vızle borç istedi. Hazine'nın, bankalann tüketıci fiyatlanna endeksli 2 yıl vadeli TÜFE tahvıllenne de talep göstermesi için ıstemde bulunduğu öğrenıldi. Hazine, dün bankacılan toplayarak ka- munun kaynak gereksınimlerıni anlattı. Alınan bilgilere göre Hazine yetkilileri, ek maaş zamlan. hükümetin arka arkaya açıkladığı yüksek destekleme alım fıyat- lan ve kamunun artan harcamalan nede- niyle kaynak sıkıntısına gırildiğini vurgu- ladılar. Bankalann, TÜFE tahvillerine beklenilen talebi vermemesi nedeniyle iç borçlanmada da zorlanan Hazıne'nin, ban- kacılardan hem yeni borçlanma yöntem- len konusunda öneri istediği hem de dış borç ödemeleri için gereken döviz konu- suda görüştüğü kaydedildi. Hazine yetki- lilerinin, özellikle Zıraat Bankası'nm na- kit açığı ve pıyasalardakı sıyası ıstikrar- sızhktan kaynaklanan gerginlığe dikkat çe- kerek bankalarla hem iç borçlanma hem de dövızle borçlama konusunda bir uzlaş- ma zemini aradığı bildinldi. Bankacıla- nn siyasi gerginlik nedeniyle oluşan bu ortamda düşük faizin kabul edıleme- yeceğini bildirdikleri öğrenildi. İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞUKRAN SONER Demokrasi CephesiŞimdiden başladıklan üzere, gelecek- te REFAHYOL iktidarının gidışı üzerinde kendıne pay çıkaranlar çok olacak. Bu dö- nemin tarihini tarafsız yazacaklar ise "En büyük pay askerterindı" demek zorunda kalacak. "Gidiyorya, ne fark ederki" di- yebilir miyiz? REFAHYOL'un nasıl gide- ceğinin, sonrasında olup biteceklerde öylesine önemli işlevi var ki. Hele bu nok- tadan sonraki gelişmelerde hangi güçle- rin ağırlık koyacağının, Türkiye'nin gele- cekteki rotasının çizilmesinde öylesine önemli etkileri olacak ki.. Hukuk devleti, demokrasi, insan hak- lan çizgisinde bir gelişme, rota düzeltil- mesi, REFAHYOL iktıdannın düşürülme- si ile kendiliğinden olmayacak. REFAHYOL karşısında, çeteler ve şe- riatın devlet içindeki gelişimine son ve- recek, hukuk devletine geçiş yollarını açacak çözümler üretemeyen parlamen- toyu, siyasi partileri eleştirmek de bizle- ri kurtarmıyor.. En son gündemde Çilter ve Erbakan'ın kendi kurtuluşları adına kendi başbakanlıklannda erken şeçime gidişle bu işın içinden çıkma çabalan var. Bu sadece DYP'li değıl, Meclis'teki ço- ğu parlamenter için bir daha seçileme- den parlamenterliği yıtırme ve partiler için de oy kaybetme anlamına geldığin- den, parlamento içinden yenı hükümet formüllerinin aranıp bulunması da kaçı- nılmaz gibi gözüküyor. Askerler, 28 şu- bat muhtırasının açık mudahaleye dö- nüşmemesi için akılcı stratejılennden vaz- geçmeyecekler. Sivillere "Sorunlan çözün, ama bugünkü gibi şenata ödün vermeyi kesin" demeyi sürdürecekler. Belki bu anlamda sakıncalı gördüklerı için Çil- ler'in, Erbakan'ın erken seçimle sıynlma planlarına da set çekecekler. Ama askerlerin zorlaması ile bu parla- mentodan çağdaş hukuk devletine, de- mokratıkleşrneyegeçişı sağlayacak, şe- riata, çetelere kapıları kapatacak oluşu- mu beklemekolanaksız: 27 Mayıs'ın de- mokratik açılımı, bir boyutu ile DP'nın yaptıklarına tepki, diğer boyutu ile ana- yasanın hazırlanmasının saygın, demok- rat hukukçular eline verilmesiydı. Türki- ye'de belki ilk kez gerçek demokrasinın tadına vanldığı bir sureci getirdi. DP'nin efsaneleşmesini, yavru partilerinın daha yoz, deforme birçizgide büyumesinı de. 12 Mart muhtırası ile 12 Eylül darbe- si, binnin yetersiz kaldığını diğerınin çok katı tamamlaması ile 1960 demokratik ge- lışmesinın düzene engel olan örgütlen- melerinı, öncelikle de solun işini bitirme- yi hedeflemişlerdi. Solu, sendikaları, de- mokratik örgütlenmeleri terörü önleme adına ezmenin, küreselleşmenın Türkı- ye'de kök salmasına ortam yaratmanın, akıl almaz birtoplumsal yoksullaşma ile birlikte şeriat ve ırkçılığı, çeteleri, mafya, vurgun düzenıni hortlatma anlamına ge- leceği belki düşünülememiştı. Ama oldu. Bu acı deneyimlerle, gerçek bir şeriat ve ırkçılık, çetetertehdidi altında askeryön- lendinmesinin ülkeçıkartan açısından da- ha olumlu görünümüne bakılıp "rahatne- fes"almak, sivil çözümüretmedegüdük kalmak ne büyük bir aymazlık ve yanıl- gı? Üstelik bu kez bu tabtonun doğrudan sorumlusu askerler değil, siviller. Bu ne- denle de "demokrasi cephesi" gereksi- nimi yaşamsal önem ve anlam kazandı. AKII başında herkes, gücünün yettiğince, en geniş bir "demokrasi cephesi" ittifa- kı, gücünün ve ağırlığının konulması ge- reksinımini vurguluyor, bu türden örgüt- lenme ve harekete geçişin arayışları içi- ne giriyor. "Şeriat, çeteler" düzenine kar- şı asker değil, sıvıl çözümarayanherha- reket, hereylem, hergınşim alkışlanıyor. Bu çerçevede ÖDP'nin öncülüğünde yapılan "Ne REFAHYOL, ne hazırol" mi- tingini de sevınçle karşıladık. Ama ör- gütlerinin adını verip de tabanlannı geti- remeyen örgütleri öncelikle, işin ciddi- yetini hâlâ kavrayamamışolduklan için kı- nadık. Mitinge katılan demokrasi cep- hesindeki örgüt sayısının hâlâ niye bu kadar az olduğunu sorguladık. Eksiklik, düzenleyenlenn kendilerıni öne çıkarma kaygılannda mı, diğerlerınin sorumsuz- luklannda mı, "demokrasi cephesi" çiz- gisinin anlamının anlaşılamayışında mı? Öncelikle 'Apo'yaövgü dizen kafanın aydınlatılması, aydınlanamıyorsa "de- mokrasi cephesi "nden dışlanmasının za- manı. Yaratılmasında devletin sorumlu- luğu, payı yüzde yüz olsa da, Kürtçü te- rör örgütünün liderine övgüyü, "hoşgö- rû, demokrasi" çizgisı olarak algılarsak, milliyetçı maskesınde ırkçı Türkçülüğe nasıl karşı çıkabilinz? Devlet terörü, dev- let içine sızmış çeteler, mafya, aşiret, şe- riat ile nasıl hesaplaşabiliriz? Çağdaş demokrasi, hukuk devleti öz- lemi içindeki insanlann bile kafalan öy- lesine kanşık; insan haklan, demokrasi, hak, hukuk standartlan, doğrular-yanlış- lar, degerter öylesine çarpılmış ki, "demok- rasi cephesi"r\\ gerçekten, şerıata, çete- lere karşı, askere sığmmadan, bir geniş çızgide buluşturmak bıle çok zor. Yıne de bütün bunlan tartışabiliyor, sor- gulayabılıyorsak, 1960'lardan, 70'lerden, 80'lerden çok daha ileri bir noktadayız. Bir de düşündüklerimizi, bazen sol ve dev- nmcılik adına bıle olsa, yargılanmaktan korkmadan, yüreklıce söylemeyı, yaşama geçirmeyi başarabılsek... "Çefe/erveşe- riata" karşı, demorasi ve hukuk devleti için, askere sorumluluk yüklemek gibi bir yan- lışa sürüklenmeden, en geniş "demokra- s/' cephesi" ittifakını, caydıncı gücü oluş- turmak, siyaseti bu yolda rotasına oturt- mak işten bile değil. ÇİFTÇİ DOSTU / SADLLLAH USUMÎ-6716 9D, Halkunız Ekmeği Ucuz Yiyebilir Ç ay, buğday, pancar ve ayçi- çegi taban fiyatlan gündeme gelir gelmez, bilen de bilme- yen de konuşmaya başladı. Her kafadan bir ses çıkıyor. Bazı par- ti yetkililerinin, hükümet üyetennin, bü- rokratlann ve hatta gazetecilerin ta- nm ürünleri fiyatlan ile ılgili yaptıkla- n degerlendirmeler tamamen ger- çek dışı!.. Hele iki veya üç gazetenın kampanya açmış gibi süreklı Türk kamuoyunu bu konuda yanlış bılgi- lendirmeye çalışması büyük haksız- lık. Çok değer verdiğimiz bazı yazar- lanmız bıle "Vurabalıya"ya gidıyor. An- cak bilınçli veya bilinçsiz yapılan bu yanlışlık, tarım kesiminde yaşam sa- vaşı veren 30 milyona yakın insanı- mızı da açlığa mahkûm ediyor. Da- ha da acısı, böylesine sorumsuz ko- nuşan veya yazanlar, Türkiye'deki soygun, vurgun ve sömürü düzeni- ne destek çıkmış oluyorlar!.. Sahipsiz insanlarımız bir yıl çalışı- yor, didiniyor ürünlerini yetiştiriyor. Ama hükümetin yanlış politikalan yü- zünden ürünlerden sağlanan kazanç, çrftçinin cebi yerine tüccar ve sana- yicilerin kasalarına akıyor. Araştırma yapmadan, konuyu bilmeden yazan vekonuşanlarda böylesine çirkin bir sistemin destekçisi durumuna dü- şüyorlar. Bu tür konuşma ve yazılar- dan destek alan hükümetler, vurgun sistemini daha çok geliştiriyor ve ba- zı noldingler de yarı aç, yan tok ya- şam savaşı veren insanlarımızı kolay sömürme fırsatını ele geçiriyorlar!.. Sıyasetçi ve gazetecı arkadaşları- mızın gücü, yazık ki sadece sahip- siz ve örgütsüz ınsanlara yetiyor. Ta- nm ürünlerine üç kuruş zam yapıldı- ğı zaman kıyameti kopanyorlar. Ama sanayıcilerın yaptığı zamlar ne ka- dar yüksek olursa olsun gıkını bile çı- karamıyorlar. Oysa tarım ürünlerine yapılan zamların kaçınılmaz hale ge- lişinin en büyük nedenı, sanayi ürün- ' lerindeki anormal fiyat artışlarıdır. Ta- rım ürünlerine zam geldiği zaman, , kimse maliyet hesabı yapmak cesa- retini gösteremlyor. Çünkü maliyet hesaplarının ardında holdınglerin zamlan ve vurgunlan ortaya çıkacak. Örneğin, traktörfiyatlarının kaç kat t arttığını merak eden veya soran yok. ; 1979 yılında 250 bin lira olan birtrak- ' tör, şimdi 3 ile 4 milyar civarında. , Tam 15 bin kat artmtş. Tarım ürünle- j rinin malıyetıni en çok etkileyen güb- j re 1979yılında 110 kuruştu. Şimdi 40 bin lıraya yaklaştı. Artış en azından i 35 bin kat. Mazot, işçilik ve diğer gir- ! dilerde de artışlar dehşet verıci. ; 1979 yılında buğday 5 lira 50 ku- ; ruştu. Geçen yıl çiftçi aynı buğdayı 17 bin liradan satabildi. Artış ancak ! 3 bin 500 kat olabildi. Bu yıl buğda- , ya yüzde 100 artış yapılsa bıle fıyat 34 bin lira olacaktır. Buna rağmen • artış 6 bin kat civannda kalacaktır. ! Buğdaya gübredeki artış oranında , zam yapılmış olsaydı, buğday alım fi- ' yatının 189 bin liralara çıkması gere- kecekti. Çiftçiyı vuran, sanayıciyi ko- • ruyan yazı ve konuşmalar yüzünden tam 17 yıl bu aradaki büyük fark, mil- . yonlarca üretıcinin vetüketicinin ce- Bugün toplanacak Bakanlar kuru- lu'nda Erbakan ve Çiller'den nasıl bir karar çıkacağı merak konusu. binden çalındı!.. 1994 yılının başında gübrefiyatla- rı ortalama 2 bin lira civarındaydı. 1997 yılında 40 bin liraya kadar tır- mandı. Tarım ürünlerine üç kuruş zam yapıldığı zaman ortalığı ayağa kaldıranlar, 3 yıl içinde gübre fiyatla- rı 20 kat artarken sanayicilerden bu zamların hesabını neden sormadılar veya soramadılar? Çünkü holdingle- re veya onların patronlarına hesap sormak ıçın yürek ister. Ama garip çrft- çiye hesap sormak kolay. Çünkü çift- çiler, holding patronları gibi güçlü ve para babası değıldir.Kafa tutacak güçlü bir örgütü yoktur. Bazı çevreler, hükümetin buğdaya 40 bin lira taban fiyat vermesi halin- de ekmek fiyatlarının 45 bin liraya yükseleceğini hesap etmişler. Bu du- rumda günde 10 ekmek almak zo- runda kalan dar gelirlı ailelerimizın çoğu aç kalacak demek. Bundan da- ha büyük bir facia ancak ölüm ola- bilir. Ama sorumlu, hedef saptırmak için bazı çevrelerin göstermeye ça- lıştığı gibi Türk çiftçisi değıldir. Bu- nun sorumlusu enflasyonist polıtı- kalar izleyen hükümetlerle, bu or- tamdan yararlanarak aşırı kârsağla- yan sanayicilerdir. Ekmeğın kaça sa- tılacağmın hesaplayanlar, buğdayın da maliyet hesabını yapmalıdır. Buğday 35 bin liranın altında satı- lırsa, bu kez 30 milyona yakın çiftçi- miz zarar edecek ve aç kalacaktır. Bu- nun nedeni buğday maliyetinin çok yüksek oluşudur. Yapılan hesaplara göre bu yıl bir kilo buğdayın maliye- ti 35 bin liradır. 35 bin liraya mal et- tıği buğdayını 34 bin liraya satan bir çiftçi, ailesini nasıl geçindirecektır. Ustelik 35 bin liraya mal olan buğ- dayı, 34 bin liradan sattınmaya çalış- mak insafsızlık, haksızlık ve gaddar- lık değil midir? Buğday maliyetinin yüksek oluş nedeni gübre, traktör, mazot ve diğer girdılerdekı hızlı fıyat artışlandır. Sanayiciler büyük paralar kazandıklan halde, traktör, gübre ve çeşitli girdilere her iki ayda bir zam yapmaktadır. Ayrıca çiftçilerin kul- landıkları kredilerin faizleri de çok yüksektir. Bu zamlar ve faizler ma- kul bir seviyede tutulabilse, buğda- yın da, çayın da, pancarın da, ayçi- çeğinin de maliyeti düşecektir. Fiyatlardakı dengesizlik, sistem- lerin vurgun, soygun ve sömürü dü- zenine göre ayarlanmış olmasından kaynaklanmaktadır. Vurgun ortadan kaldınlırsa tarım ürünlerindeki mali- yetlerdüşecek, hem çiftçimtz para ka- zanacak, hem de tüketicimiz ekme- ğini daha ucuzayiyecektir. Paralar ta- rım kesimine değil, tüccar ve sana- yicınin kasalarına akmaktadır. Ekmeği halkımıza ucuz yedirebil- mek için izlenecek iki yol vardır. Bi- rincisi sanayi ürünlerindeki anormal fiyat artışlannı durdurmak, ikincisi ise tanm ürünlerine Batılı ülkelerde ol- duğu gibi devlet desteği yaparak buğdayın maliyetinı düşürmektir. Bugün toplanacak bakanlar kuru- lu büyük bir ihtimalle buğday ve şe- kerpancarı fiyatlarını açıklayacak. Şimdiye kadar yapılan yanlışlıklan önleyebilmek için bir kez daha öne- riyoruz. Buğdayın taban fiyatı en az 40 bin lira olmahdır. Bunun altında bir fiyat vermek cinayetten farksızdır. Ancak piyasada buğday fiyatını dü- şük tutmak ve halkımızın ekmeği ucuz fiyatla yemesini sağlayabılmek için prim sjstemi uygulamasına ge- çilmelidir. Örneğin buğdaya 30 bin li- ra taban fiyat verilir. Ayrıca çiftçiye, kilo başına prim olarak da 10 bin li- ra ödeme yapılır. Ekmeklik buğday pi- yasalarda 30 bin lirayı geçmeyece- ği için ekmekfiyatlarınada zam yap- mak gerekmez. 10 bin lira prim ise önce devletin kasasından çıkar. Ancak beş veya altı ay sonra en az üç kat fazlası ile vergi olarak geri döner. Üretici 10 bin lira primi alabilmek için tüccar ve sa- nayiciyi belge vermeye zorlayacak- tır. Böylece hem üretici, hem tüketi- ci, hem de devlet kazançlı çıkacak- tır. Bu durumda özel sektör de zarar etmeyecek ve sadece hakkı olan pa- rayı kazanacaktır. Eğer bu uygula- ma yapılamazsa her yıl olduğu gibi hem üretici, hem tüketici, hem de devlet kaybeder. Kazanan sadece holdingler ve sanayiciler olur. Bakalım Erbakan ve Çiller hükümeti bugün kimi koruyacakLB • s b v Hasat Zamanı! 9. Kristal Elraa için geri sayım başladı. Yarışmaya katılmak isteyenlere. 1 Mayıs 1996 -30 Nisan 1997 tarihleri arasında yaptıkları en etkili reklamları seçmek ve Reklamcılar Derneği'ne iletmek kaldı. Yarışmaya. Reklamcılar Derneği üyesi olan ya da olmayan tüm reklam ajanslarının yanı sıra. son iki yıldır olduğu gibi. film yapım şirketleri. reklam filmi yönetmenleri. reklam fotoğrafçıları ve reklam müziği beNteciIeri de katılabilecek. Son kalılma tarihi, 28 Mayıs Çarşamba. Yarışmayla ilgili ayrıntılı bilgi içeren Yönetmelik ve katılım formları Reklamcılar Derneği'nde. Hakh rekabet için katılımlarınızı bekliyoruz. REKLAMCILAR DERNEĞİ Y . l d ı z Ç ı ç e ğ ! S o k a k N o : 1 9 E t i l e r İ s t a n b u l T e l : ( 0 2 1 2 ) 2 5 7 8 8 7 4 - 7 5 F a k s : ( 0 2 1 2 ) 2 5 7 8 8 7 0
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle