23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURıYET 17 MAYIS 1997 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER İsmet Paşa'nın Sözleri... AVNİKANDEMÎR B atı Cephesi Komutanı ve Büyük Devlet Adamı İs- met Paşa sabırla örülmüş parlak geçmişinin biriki- mini, kılı kırk yararak ulaştığı gözlemlerini. şaş- mayan sağduyusunu ve tanhsel kışıliğı- ni ortaya koyarak gözlen iktidar tutku- suyla kararmış olanlara şöyle seslenı- yordu: **- Bize ihtilal metotlan takibedersi- niz, derler... Biz ihtilalden gelmiş bir ne- siliz. Meşrutijet ihtilalinden geldik, Cumhuriyet ihtilaline yöneidik. En sonu, cumhuriyet ihtilalinden demokratik re- jime geçinceye kadar çok gayret sarfet- tik. çok zahmet çektik... Şimdi biz tckrar ihtilal usulünü tatbik ederek, ihtilal yolu ile iktidara geleceğiz de ne olacak?.. Arkadaşlar! Şartlar tamanı oldufu zaman milletler için ihtilal mes.ru bir haktır. Bu yolda devam ederseniz, ben de si/i kurtaramam!" İsmet Paşa'nın tarihin süzgecınden geçmiş bu yaşamsal değerdeki uyanla- n büyük tepkılerle karşılanarak, gözar- dı edildığı için 'ihtilal oldu ve İsmet Pa- şa bile onlan kurtaramadı.' Türk Sılahlı Kuv\etleri 27 Mayıs ih- tilahni yaparken arkalannda Türk halkı- nın büyük desteği vardı ve ihtilalin ko- şulları da oluşmuştu. 27 Mayıs ihtılali- nin başlıca hedefı. ülkedeki siyasal kar- maşaya son vermek. çağdaş anlamda bir demokratik düzen kurmak ve Ata- tûrk'ün öngördüğü 'devrimlerin sürek- BKğT ilkesıne dinamizm kazandırmaktı. Bu amaçla, kısa sayılabılecek bir süre ıçerisınde demokratik, özgürlükçü ve gelecege açık bir anayasa düzenlendi, seçımler yapıldı ve ülke yönetimı seçıl- mışlere devredıldı Bu dönemde en çok yıpranan kurum- lardan binsi olan Silahlı Kuvvetler. kış- lalarına çekılıp yaralannı sarmak ıstı- yordu ama. bu arada, 'darbe girişimle- ri'ni bastırmak zorunda bırakılarak.'th- tilaLçocuklanruyer' söyleminin gerçek- lığını de görmüş oldu. 27 Mayıs Anayasası, ülke insanınm gelecek yanm yüzyılında bile kavuşa- mayacağı kadar ilerici bir yasa olması- na karşm, bir bölüm politikacı "Bu ana- yasaile devlet yönetflmez* diye ayak bas- madık belde, nutuk atmadık meydan bı- rakmadılar. Ama bu arada iletişim sıs- temlerinin gelişmelerine baglı olarak küçülen dünyanın gerçeklerine ve ge- reklerine gözlerini kapadıklan için. bu kez ülkeyi 12 Mart Muhtırası'yla yüz yüze getırdiler. Bu da yetmedi ve daha 12 Mart döne- minin anılan tazeliğini korurken. kışisel tutkulannı aşamayan siyasal partilerin yöneticileri arasındakı anlaşmazlıklar. uyuşmazlıklar ve kavgalar ülke genelı- ne de yayılınca, Silahlı Kuvvetler yöne- tıme bir kez daha el koydular. Sağduyu sahibi insanların çogunluguna göre. 1997'nin karmaşık ortamı 12 Eylül dö- nemınin doğal sonucudur. Bu tanı kesin- likle doğrudur, ama ülkeyi 12 Eylül'e sürükleyen siyasal kadroîarın 1997'de de siyaset arenasında 'tam tekmil" en- dam göstermelen sadece bir rastlantı mıdır? Ortalık kanşınca. halkımız Si- lahlı Kuv vetler'e gözlerini dikmeyi alış- kanlık haline getirdi. Öyle sanılır ki. bu kez Türk Silahlı Kuvvetleri ülke adına yaşamsal bir zorunluk olmadıkça. de- mokratik bir çözümü beklemeyi yegle- yecektir. Çünkü. günümüzün üst düzey komu- tanlan 27 Mayıs ıhtılalını. darbelen ve darbe gınşımfenni yaşamış, bu olayla- nn Silahlı Kuvvetler'de açtıgı yaralan görmüş ve ülke genelınde oluşan sorun- lan gidermeye çalışmış seçkin kişilerdir. Aynca. Türkıye'nın çevresınde zaman zaman yoğunlaşan gerginliklernedeniy- le. Silahlı Kuvvetlen'ni siyasal etkiler- den uzak tutmak istemeleri de en doğal haklandır. İsmet Paşa'nın deyişiyle. 'Ita- tilallerden geçmiş bir neslin. ihtilal usu- lünü tatbik ederek, ihtilal yolu Ue iktida- ra gehnekten umacağı bir yarar olamaz." Aynanın öbür yüzüne bakmca. çok daha degışik bir görüntüyle karşılaşılı- yor Şimdi birileri, yüzde 20 oyla ve de bazılannı tehditle sahıplendıkleri siya- sal iktıdann bütün olanaklannı kullanı- yor: demokratik düzenin tüm nimetle- rinden yararlanıyor: üyesı olduklan si- yasal partınin varoluşunun temel daya- nagını oluşturan yasalan hıçe saymak- tan çekinmiyor; devletin bütün kurum ve kuruluşlannı ışgal ederek su başlan- nı tutuyor: pompalı tüfeklerle silahlanı- yor; Uzakdogu dövüş sporlan egitımi venyor: üniformalı mılisleri meydanla- ra sürüyor: çoğunlugu imam-hatıp çı- kışlı militanlan örgütlüyor: HasanSab- bah'ın haşhaşinlenne taş söktürecek fe- daıler yetıştınyor: ımamlar aracılıgıvla şeriat çagnlannda bulunuyor: yurtiçin- de ve yurtdışında kurdugu vakıf \e der- nekler aracılığıy la hem şeriat propagan- dası yaptınyor hem de dınsel sömürü yoluyla büyük paralartopluyor: yandaş- lan olan sermaye kesimlerine her tür destegı saglıyor; her seçimde yoksul çev releri kapı kapı dolaşıp parti için oy peyleyen sıkma başlı hanımlan örgütlü- yor: kaynagı belirsiz trilyonlarla oynu- yor ve nihayet Atatürk düşmanlığını yaygınlaştırmak için yoğun bir çaba har- cıyorlar. Bütün bunlann önemli bir anlamı ve amacı olmalı. Yoksa İsmet Paşa'nın de- digi gibı. "Şimdi ihtilal. iktidan bir de- fa eUerine geçirmiş olanlar tarafından mı yapüacak?"Açıkça görülüyor ki bil- diklerinden şaşmayan \e giderek saldır- garüaşan Refah Partisi halkla. askerle, devletle, demokratik laik düzenle \e yü- riirlükteki vasalarla bir doku uyuşmaz- hgı içerisindedir. Bu u\ uşmazüğın Sı\ as, Ka> seri, Sincan ola\ lanndan. komutan- lara hakarete kadar sayısız ömekleri vardır. Seldzyıllık kesintisiz temel eğitim ile imam-hatip okullan taroşması ise do- ku uyuşmazhğmın doruk noktası ola- cakor. Çünkü imam-hatip okullan bu partinin ana damarlanndan birisidir. Ama ne yaparlarsa yapsınlar, tasarla- dıklan kursaklannda kalacak ve yeşil düşleri bir karabasana dönüşecektır. Bü- yük devlet adamı İsmet Paşa'nın bu ko- nuda da uyancı bir çıft sözü vardı: **- Biz tedbirlerimizi aldık, yürüyece- ği/ divorsunuA GavTİmeşnı baskı reji- mine girmiş olan idarelerin hepsi bövle sövlemişlerdir. Sv. Ngman Rhee kurtiıl- du mu? İ stelik onun ordusu, memuru. polisi elindey di. Halbuki sizin elinizde ne ordu var. ne memur, ne üniversite, batta nedepoüs!" Aslında bu koalisyonun uzun ömürlü olama\acagını Refah Partısı de biliyor Aynca. ortaklık bozulduktan sonra bir daha ıktıdara gelme olasılıgını yakala- ması da pek kolay olmayacaktır. Bu ne- denle, devlet içensinde devlet olarak ka- labilmenin bütün yollannı zorlayacaktır. Öte yandan. kamu vicdanında aklana- mamış olan Bayan ÇiDer de ortaklığı bozmak istemedigi için. paydos borusu çahncaya kadar şanslannı kullanacak- lardır. Hıç kuşku yok ki, Refah Partisi paydos borusunun Meclis'te oluşacak bir çoğunluk tarafından degıl. Silahlı Kuvvetler tarafından çalınmasını yeg- leyecektir. Böylece 'maztum'rolüne bü- rünüp. seçmenlenne yakınma olanagını bulacaktır. Bunun için de sıkıştıkça Si- lahlı Kuvvetler'i kışkırtacak ve bu yol- la biraz da gücünü sınayarak, seçmen- lerini yüreklendırecektır. Nitekim. Tuğ- general Osman Özbek'e yöneltilen sal- volarda. Silahlı Kuvvetler'i kışlartma- nın bir yoludur. Aslında yasalara aykın bırdurum varsa. zaten vasal ışlem yapı- lacaktır. Ama Refah Partisi'nin amacı. olabıldiğınce şamata çıkanp >-ürekliliğı- ni kanıtramaktır! Öte yandan söyledik- leri tam olarak bilınmemekle beraber. General Özbek'in kamuovnndan büvük bir destek almış olması çok doğal sayıl- malıdır. Çünkü bu da\r ranışın bir daya- nağı vardır. Buna da 'İhkak-ı Hak" de- nır. Demokratik-laik düzenin tehdit al- tında olduğu sövlenen bir dönemde. dev letin en etkin ve yetkın kuruluşu sa- yılan TBMM'de temsil edılen siyasal partilerin sergiledikleri tutum ıçın kul- lanılabılecek en hafıf nıteleme. 'yürek- ler acısı' ya da "düş kıncf olabilir. Ama Refah Partisi tarafından der\ iş değneği (*) gibi kullanılan DYP'den: dinci-laik düzencı ikilemınden kurtulamayan ANAP'tan: tek seçıcı Genel Başkanı nm tutkulannın çemberini aşamayan DSP'den ve nihayet Cumhunyet tanhi- nın onurunu taşıma bilincınden uzak hi- zipler koalisvonu CHP'den daha fazla- sını beklemek de sadece 'abeslc iştigal" olur.Cumhuriyetin kuruluşundan bu v a- na, bu denli bir siyasal seçenek yoksun- lugu. bu denli bir çözümsüzlük yaşan- mamıştır. Memleketin bu görünümünü kuşku ve üzüntü içensinde izleyen va- tandaş da 'seçenek yoksunluğu süre- ci'nin nelere gebe olduğunu anlamaya çalışarak kara kara düşünüyor Keşke oy verirken de uzun uzun düşünse. (*) Denişler. bu degnekleri, vürür- ken destek aldıklan bir baston. tehlike karşısında bir silah, bazen de azık çı- kınlannı üzerıne bağladıkları bir omıc- luk gibi kuilanırlardı. Medyanın Çıkarcı Yaklaşımı... E lımizde kapsamlı istatıstıksel sonuçlar oîmamasma karşın sıgara, alkol ve uyuşturucu madde sorunlannın toplum sağlığını tehdit eden boyutlara ulaştığı hemen her kesımde kabul edılmektedır Gerek polis kayıtlan. gerekse psıkıyatri klinıklennin belgelıklen (arşivİeri) sıgara, alkol ve uyuşturucu kullanımımn gençler arasında hızla yayıldıgını ve bu maddelere başlangıç yaşının çok erken yaşlara ındığinı göstermektedır. Toplumun bazı kesimlennde daha masum bir alışkanlık oldugu varsavılan sıgara alışkanlıgı ıse çok tehlıkelı bir biçimde yaygınlaşmaktadır. Sıgaranın genç ınsanlann vücudunda yaptıgı amansız yıkım \e dıger madde kullanımlanna yakınlaştıncı olması, karşı karşıya oldugumuz problemlenn son derece ciddı olduğunu göstermektedır. Eğıtimcıler. ruh saglığı ve halk sağlığı çalışanlan, polıs, medya, srvıl toplum örgütleri, politikacılar ve aılelere sigara, alkol ve uyuşturucu maddelerle sa\aşımda çok önemli görevler düşmektedir. Geç kalmamamız ıçın hepımızın etkın ve dayanışmah olarak hareket etmesıne gerek olduğu düşüncesındeyım. Bu yazıda çok kapsamlı olan. gençlen sıgara. alkol ve uyuşturucu maddelerden koruma sorununda çok büyük bir güce sahip olduğunu \arsaydığım medyanın yaklaşımı üzennde durmak ıstiyorum. Okullann açılmasıyla, neredeyse tüm tele\ r ız> r on kanallannın ana haber bültenlennde. haber programlannda \e bırçok gazetede aıleler ve gençler alkol ve uyuşrurucu madde tuzagına düşmemelen konusunda uyanldı. Hatta kendı yaptıgt programın "fişşşek" gibı olduğunu kendısi sık sık tekrarlayan bir televızyon muhabiri, biraz daha ilen giderek ülkemızdekı en büyük bagımlılık tedavısi kliniğımn başhekimim gaflete düşmekle suçladığı -fe\ kalade >ararh(!)"T3ir program yaptı. Toplumun bagımlılık yapıcı maddelerden korunması gibi son derece önemli bir konuya değınen program yapımcısı, programa cıddı bir biçimde hazırlanmak yenne kulaktan dolma bılgılerle çıkmayı tercıh etmışti. Tanınan bir gazetecı ve telev izyoncu olarak toplumu bılınçlendırme ve sorunun çözümüne katkıda bulunmak yenne. "izlenme oranında arnş kaygısını ön plana çıkamuşbT Bu programcı ve onun gibi toplumun geniş kesimlerine ulaşma olanağı bulunan medya çalışanlannı. gençlenmızi sigara, alkol ve uyuşturucu maddelerden korumak için çaba göstermek ıstiyorlarsa. "biy sahibi olmadan fildr sahibi otaıak" yenne birkaç noktaya dıkkat etmeye çağınyorum: Kendı programlannızda ve bağli bulunduğunuz yayın kurumlanrun programlannda eğitım, kültür ve spor programlanna aynlan sürenin arttınlmasını sahip. düzenli olarak spor y apan. hobıleriyle ugraşan ve gelecekten umudu olan gençlerin yaşamın güzellıklerinden yüz çevınp uyuşturucu maddelere sığınması pek olası degıldir. Çalıştığınız medya kuruluşlannm yayınlannı incelersenız içensinde kıtap, satranç. müzık, spor. tarnşma köşeiennin yer aldığı gençlere yönelık ne kadar az program olduğunu göreceksiniz. Sporun sadece futbol fanatızmı olmadığını ve başka spor dallannin bulunduğunu. futbolcunun özel hayattnda kımlerle kaçamak yaptığının saatlerce yayımlanması yerine amatör sporu özendirmek gerektığini lütfen unutmayınız. Saatlerce sosyetenin ulaşılması güç zenginliklennı sergileyıp. dedikodulannı yapmak takdır edersınız kı toplumu bir çeşit uyuşturmaktır. Medya "rating kaygtsıyia", vazgeçemedığı bu uyuşturucu programlannı yay ımlamakla rahatsız olan v icdanmı okullann açıldığı günlerde gençlere ve aılelere "aman dikkat" dıyerek rahatlatmak gibı kolay bir yol seçmiştır. Oysa ki herkes loıru nasihatin kimseye yarar getırmeyecegını biliyor. Son derece olumsuz koşullarda çalıştığı btlınen hekımlenn mahalle ağzıyla kötülenerek daha da küstürülmesı ıse uzun dönemde tüm topluma zarar verecektır. Medya, gençlerin zararlı ahşkanlıklanndan korunması konusunda gerçekten isteklıyse, öncelıkle çocuk ve gençlerin izlediği saatlerdeki programlann bir kısmını uzmanlara danışarak hazırlamalıdır. Dr. Eyiip Sabri Ercan Ege Ûniv. Tıp Fak.Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Bilim Dalı PENCERE Kara Koncoloslar...Anadolu Müslümanlığı güleryüzlüdür; bu topra- ğın kültürü Nasrettin Hoca'yı yarattı, Bektaşi Ba- bası'nı üretti, Yunus Emre'yi doğurdu... Peki, güncelde bunca kara yobaz nereden çık- tı?.. Bunca kuru softa nereden türedi?.. Iran bugün kapkara bir ülke; ama, geçmişte böy- le miydi?.. Ömer Hayyam ne diyordu: "Ben kadehten çekmem artık elimi Tutmam senin kitabını, mınberini v Sen kuru bir softasın, ben yaş bir sapık Cehennemde sen mi daha iyi yanarsm, ben mi?.." Müslümanlığın iki yorumu var; birisi güleryüzlü, öteki çatık kaşlı; birisi zebani edebiyatıyla insanı korkutur, öteki hoşgörü meleğinin kanatlarıyla ru- hu okşar... Hayyam'dan bir dörtlük daha: "Bir elde kadeh, bir elde Kuran Bir helaldir işimiz, bir haram Şu yarım yamalak dünyada Ne ta'm kâfiriz, ne tam Müslüman" Ömer Hayyam. Humeyni döneminde yaşasay- dı, Ayetullah ne yapardı?.. Belki de Salman Rüş- dü gibi Hayyam için de ölüm fetvası çıkarırdı. • Hafiz-ı Şirazi 14'üncü yüzyılda yaşamış; şair, bugünkü Iran mollasının yobazlığına ters düşüyor; daha o çağda kendi kendisiyle alay etmesini bili- yor: "Eğer Müslümanlık Hafız'ın Müslümanlığı ise vay!.. Bugünün ardında biryann varsa vay!.." Hafız, adı üstünde, Kuran'ı ezbere okuyordu; ama, softalıkta kararıp kurumamış, rındin özgürya- şamında serpilip açılmıştı: "Kuru yere oturmuş bir rind gördüm; Ne küfür kaydındaydı, ne Islam.. Ne dünya umurundaydı, ne din.. Ne hakla mukayyetti, ne hakikatle.. Ne tarikata bağlıydı, ne yakıyne.. İki âlemde de bu iş kimin harcı?.." ' islamın geçmiş kültüründe inançlı ınsanın sureti böyle gülümserken, 2000 yılının eşiğinde kapkara suratlarıyla yaşamı karanlıklaştıran yobazları kim- ler türetiyor?,. Neden kutsal dinı politikaya alet ede- rek özgürlüğün tepesınde Damokles'in kılıcı gibi sallandırıyorlar?.. Ömer Hayyam'ın hoşgörüsüne bakın: "Gül verme istersen, diken yeter bize.. Işık da vermezsen, ateş yeter bize.. Hırka, tekke, post, most olmasa da olur, Kilise çanlan bile yeter bize." Bu dünyanın mirasçılan, bugün başımıza ekşiyen kara koncoloslar mıdır?.. Dünya daha da küçülecek. Yeni Ericsson GF 788 • Küçük boy, büyük performans • Sesinizin doğallığını koruyan en gelişmiş ses teknolojisi • Uzun konuşma süresi • İsteğinize göre oluşturabileceğiniz menü, kolay kullanım • Birbirinden çekici dört farklı renk GF 788 o kadar küçük ki, yanına koyduğunuz her şey büyük kalacak. Bu gidişle dünya daha da küçülecek. önc Türkıye Yetkılı Dıstrıbucorlerı GEN-PA Tel' 0212 287 17 P (20 hacj • K.V.K.. Tel. 0216 410 85 00 (pbx) ERİCSSON
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle