Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 16MAYIS1997CUMA
OLAYLAR VE GORUŞLER
Bunlar, Bu Din Dolandıncılan
METÎN ERKSAN
aris'e gjt efendi, ak-
lın fikrin var ise /
Âleme gelmiş sayıl-
maz, gjtmeyeıiler
Paris'e." Bu dızele-
rin yazan Hoca Tah-
sin Efendi (1812-1880).'medrese egiti-
ni Istanbul'da yaptı. Mustafa Reşit Pa-
şa'yla (1800-1858 Itanıştı. 1843 "teParis
Sefareti "imamlığına*'atandı. Paris'te
Mektebi-i Osmani öğrencilerine Arapça
ve din dersleri verdi. Sorbonne Üniver-
sitesi"nde Fizik, Kimya. Matematik.
Gökbilim (Astronomi), Dirimbilim (Bi-
yoloji) öğrendi. 1868"de IstanbuFa dön-
dü. 21 Şubat 1870'te ikinci kez açılan Is-
tanbul Darülfünunu'na (tstanbul Üni-
versitesi) Baş Müderris (Rektör) olarak
alandı. Dönemin en degerli bilginlerinin
öğretim üyeleri oldugu bu kurum, Hoca
Tahsin Efendi'nin derslerinde bilimsel
bilgi ve bilimsel dinbilimi öğretimi uy-
guladığı için biryıl sonra kapatıldı. Ba-
tıya, Paris'e ilışkın algılannı bu özgün
dizeleriyle açıklayan medreseli imam
Hoca Tahsin Efendi: akıllı bilgıli. yön-
temli düşünmeyi özümsemiş bır bilim
ve dinbilim adamıdır. Bugün hiçbir bi-
çimde ve kesinlikle bilmedikleri ve bilir
görünümünde olduklan dinsel boşınan-
lan (hurafeleri). kirli sıyasetlerine alet
eden bilisiz (cahil) ve aymaz (gafil) "ka-
rayobazlarr
'ın Hoca Tahsin Efendi "den
öğreneceği binlerce akıl, bilgi, yöntem-
li düşünce, doğruluk. dürüstlük ve er-
tem (edep) vardır. Büyükşehir belediye-
lerinin başına musallat olmuş köy kö-
kenli belediyecilenn, köy kökenli Hoca
Tahsin Efendi'den öğrenecegi ve bilece-
ği çok yetkin şehircilik ve uygarlık bil-
gileri, çok çağdaş bilgiler ve ögretilerdir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti sınırla-
n içinde dinci, mukaddesatçı, muhafaza-
kâr, memleketçi, milliyetçi. doğucu,
Anadolcu, Arapçacı. Farsçacı. Osmanh-
cacı. mezhepçi, şeriatçı, tarikatçı, geri-
ci, yobaz, bağnaz. tutucu, softa. molla
görünümünde ne kadar "Ecmain" takı-
mından kişi varsa, bunlann topu durma-
dan siyasal, ekonomik, toplumsal çıkar-
lan için, Hıristiyan Batı düşüncesinin
var ettiği tüm düşünsel olgulann karşıtı
konuşmalar ve davranışlar yaparlar. Fa-
kat ne var ki bu bilisiz (cahil)) ve aymaz
kişiler. îslam Doğu düşüncesinin var et-
tiği hiçbir düşünsel olguyu bilimsel bil-
gi olarak bilip, akıl. bilgi ve düşünce or-
tamına getiremezler. "Dinime küfreden
bari Müslüman olsa" sözü tıpatıp bun-
lar için söylenmiş bir sözdür. Bunlar iki-
de bir kalkıp Hıristiyan Batıya giderler.
Paris'e giderler, Londra'ya, Berlin'e.
Roma'ya, Brüksel'e, New York'a. Chi-
cago'ya, Los Angeles'e, hatta Mosko-
va'ya giderler.
Bunlar durmadan Hıristiyan Batı dü-
şüncesinin var ettiği Hıristiyan Batı şe-
hirlenne giderler. Bu Hıristiyan Batı şe-
hirlerindeki şehirciliğe, bu Hıristiyan
Batl şehirlerinin şehir konumuna hayran
olurlar.
Şehirciliği. şehirliliği oralardan öğre-
niler. Sonra da Türkiye'ye dönüp son de-
rece ilkel siyasal. toplumsal. ekonomik.
dinsel çıkarlarla Hıristiyan Batıya küf-
rederler. Siz hiç bunlann siyasal. top-
lumsal, ekonomik amaçlarla gittikleri
hac ödevi (fanza) dışında; Doğu'daki İs-
lam şehirlenne, İslam Doğu düşüncesi-
nin var ettiği doğu şehirlerine, İslam şe-
hirlerine Mekke'ye, Medine'ye. Cid-
de'ye. Taif "e, Amman'a, Kahire'ye. ls-
kenderiye'ye, Şam'a, Halep'e. Beyrut'a.
Bağdat'a, Basra'ya, Tahran'a. Kabil'e.
Sana'ya (Somali), Karaçi'ye. Lahor'a.
Haydarabad'a. İslamabad'a, Taşkent'e.
Buhara'ya, Semerkant'a, Dacca'ya
(Bengaldeş), Kuala Lampura (Malezya).
Cakana'ya (Endonezya), Brunei'ye (Sa-
rawak) gittiklerini okudunuz, işittiniz ve
gördünüz mü? Bu İslam şehirlerine hay-
ran olduklannı. bu tslam şehirlerinden
şehirciliği, şehirliliği öğrendiklerini duy-
dunuz mu? Bu din tacirlerinin Laik Tür-
kiye Cumhuriyeti Devleti düşmanı koda-
man ağabeyleri de domuz eti yenen, ka-
dınlann açık saçık gezindiği. kadınlann
örtüler cltında bunalmadığı Hıristiyan
Batı şehirlerinde otururlar. Laik Türki-
ye Cumhuriyeti Devleti düşmanı bu din
madrabazlan neden domuz eti yenme-
yen. kadınlann umacı gibi örtündüğü
Mekke'de. Medine'de, Tahran'da. Ka-
bil'de, tslamabad'da. Bağdat'ta. Şam'da
oturmazlar. Çünkü bunlar cahil. cühela
insanlann dinsel duygulannı sömüren
dolandıncdardır. Bu adamlar Türk ulu-
sundan toplanan vergilerden koparttık-
lan ödeneklerle gittikleri Hıristiyan Ba-
tı şehirlennde. Hıristiyan Batı düşünce-
sinin ve kültürünün var ettiği uygarlığa
hayran olup Türkiye'ye dönerler.
Hıristiyan Batı uygarlığının ürettiği
oluşumları. binlerce yıllık Türk-İslam
uygarlığına sırtlannı dönüp. binlerce yıl-
lık Türk-lslam uygarlığından hiçbir şey
katmadan. bir maymun taklitçiliğiyle he-
men ve aceleden. yönetimini gerici ma-
sallar söyieyerek ele geçirdikleri Türk-
lslam şehirlerine uygularlar. Sonra da
binlerce yıllık Türk-İslam uygarlığının
oluşrurduğu insanlan. Batı taklitçiliğiy-
le. Batı hayraniığıyla. rantiyecilikle suç-
layıp, terbiyesizlik. küstahlık yaparlar.
Bu adamlar kadar rezil. bu adamlar ka-
dar tehlikeli.bu adamlar kadar utanmaz.
bu adamlar kadar yeteneksiz adamlar
topluluğu tarihin hiçbir döneminde Do-
ğuda ve Batı var olmamıştır. Türkiye
Cumhuriyeti düşmanı. demokrasi düş-
manı. cumhuriyet düşmanı. anayasa düş-
manı. laiklik düşmanı bu adamlar "höt"
deyince de. can düşmanı olduklan bu ol-
gulannın koruyucu kanatlan altına sak-
lanırlar.
Bu adamlar Türk uiusunun, Türk uy-
garlığının. tslam ümmetinin. İslam uy-
garlığının baş düşmanıdırlar. Bu adam-
lann ağızlanna taktıklan "şeriat yasala-
n" yürürlükte olsaydı bu adamlann tü-
mü "katrie (öldürmeyle) cezalandın-
lırdı. Dua etsinler ki Türkiye Cumhuri-
yet'inde "laik cumhuriyet vasalan" yü-
rürlüktedir.
Yüzyıllardan beri Türkiye'de Paris'e
giden-gelen ya da Paris'te yerleşjk; mes-
lekleri diplomat, siyasetçi. sanatçı. bi-
lirhci, iş adamı olan. sağcı. solcu. orta-
yolcu görünümündekj tüm Türkler sü-
rekJi ve ortaklaşa bir biçimde. Paris'in
şehir olarak, kültür merkezi olarak, sa-
nat merkezi olarak. Bell-Epoque<güzel
dönem) dönemini yaratmış ve yaşamış
bir şehir olarak çeşitli yönlerini. çeşitli
özgünlüklerini gönnüşler. bilmişler. dü-
şünmüşler algılamışlar. beğenmişler.
sevmişler ve övmüşlerdir. Bu kişilenn
gözlemlerinin ve yazdıklannın büyük
birbölümü doğrudur. Fakat bu kişiler Pa-
ris'in asıl bilinmesi zorunlu olan bir
özelliğini asıl gözlemlenmesi gereken
bir konumunu hiçbir biçimde göreme-
mişler ve algılayamamışlardır. Parise
giden-gelen ve Paris'te yerleşık Türkler
Paris'in caddelenn ünlü parklannın. Pa-
ris'in yanıbaşında. Seine Nehri kıyısın-
daki Boulogne ormanının çok ağaçlı ol-
duğunu gönnüşler. söylemişler ve Paris
şehrinin yetkin bir şehircilik yöntemiy-
le ağaçlandınlmış olduğunu yazmışlar-
dır. Bu saptama ve tanım bir ölçü ve
oranda doğru olmakla birlikte. eksik bir
gözlemi ve tehlikeli bir y.anıltmacayı
kapsar. Paris şehn ağaçlandınlmış bir
şehir. ağacı. yeşilliği çok bol olan bir şe-
hir değildir.
Bu yanlış bir tanımlamadır. Paris şeh-
ri bir ağaç ormanı içine yerleşik bir şe-
hirdir. Paris şehri bir ağaç ormanı içinde
bulunanbirşehirdir. Pans'egidip-gelen
insanlar. Pans'te yerleşik olan insanlar;
ev. apartman. beton, taş. tuğla. kiremit,
asfalt ormanı içinde değil, bir ağaç or-
manı içinde yaşayan insanlardır. Paris
şehri bilimsel bir şehircilik yöntemiyle.
bir ağaç ormanı içine kondurulmuş bir
şehir haline elmiştir. Paris şehrinde ev-
den. apartmandan çok ağaç vardır. Paris
şehri. Pans ormanı içinde bir şehirdir.
Paris şehrine. Paris ormanı demek, Pa-
ris'i doğru tanımlamaktır. Paris şehrin-
de asıl gözlemlenmesi gereken bu özel-
liktir. Paris ormanında sayısal olarak ço-
ğunlukta bulunan ağaçlar, önce "çonar".
"atkestanesi" ağaçlan. sonra da "Aylan-
dız" ağaçlandır. Aylandız sözcüğü La-
tince "Ailanthus" sözcüğünün Türkçeye
dönüştürülmüş biçımidir. Çin kökenli bu
ağaca Çinliler *Gök Ağaç" derler. Biz
Türkleri ise "Kokar Ağaç" deriz. Bu
ağacın halk dilinde biraz edep dışı bır adı
da vardır. Özel olarak ekilmeden, doğa-
nın düzeni içinde kendiliğinden biten,
su ve gübre vermediğımiz, bazı doğa,
ağaç ve yeşillikdüşmanlannın kestiği,
biçtiği dallannı. yapraklannı kopardık-
ları bu çilekeş ağaç Paris ormanının
özenle korunan ağaçlanndan biridir. Bo-
yu yirmibeş metreye ulaşan. görüntüsü
müthiş estetik olan ve kurak iklim koşul-
lannda oluşan bu ağaç. biraz özenle ko-
runduğu ve bakıldığı zaman rükenmez
biryeşillik kaynağı olur. Hem Hıristiyan
Batı düşmanı. hem Hıristiyan Batı tak-
litçisi Büyükşehir Belediyeleri boş laf-
lan bırakıp Türk-İslam toprağında ken-
diliğinden yetişen. su ve gübre isteme-
yen bu güzel ağaçlan korusun. bu kada-
n bize yeter.
1908 devriminde; devrim karşıtlan ta-
rafından mizahbilim kapsamında bir
yergi-şarkı oluşturulmuştur. Ilişkin ol-
duğu devrim olgusu için doğru olmayan
bu ünlü şarkının güftesini şimdi: binler-
ce yıllık Türk-İslam kültürünün ve uy-
garlığının var ettiği ve Atatürk'ün kur-
duğu laik Türkiye Cumhuriyeti Devle-
ti'nin yetmiş dört yıldır imar ettiği bü-
yük şehirlerimizi yok eden bu adamlara
uygulayalım. "Kimdironlar.kimdiron-
lar gerici süriisü, lahana turşusu."
ARADABÎR
Prof. Dr. TALAT TEKİN
Yine Tamii' ve 'Camisi'
Geçenlerde Cumhuriyet gazetesinde yayımla-
nan "Camii değil, camisi..." başlıklı bir yazımda
Osmanlıca kurallanna uyularak "cami", "camie"
ve "camiin" demenin doğru olmayacağını, Türk-
çenin ses yapısına uygun olarak "camisi", "cami-
yi", "camiye" ve "caminin" demenin artık yanlış
sayılmaması gerektiğini söylemiştim.
Yazım bu görüşü savunup duran Sayın Şiar Yal-
çın'a yönelikti. Ama ilk tepki nedense aynı görü-
şü savunan Radikal gazetesi yazarlarından Sayın
Hakkı Devrim'den geldi. Sayın Devrim, Radi-
kal'deki "Cihannüma" adlı köşesinde beni şöyle
yanıtladı: "Inanmakta güçlük çekeceksiniz, ama
Türkçe konusunda unvan sahibi bir uzman gün-
lük gazetelerde ses vermeye tenezzül etti. Prof.
Talat Tekin, camisi, bayisi demenin doğru oldu-
ğunu söyieyerek, camii ve bayii diyen Şiar Yalçın 'ı
eleştihyor (Cumhuriyet, 16 nisan). Benim de Şiar
Yalçın gibi düşündüğümü biliyorsunuz. Talat Te-
kin TDKyayınlarından Türkçe Sözlük'ü hazırtayan
heyetin beş üyesinden biridir. Bu sözlükte, adı ge-
çen madde başlıkları şöyle: bayi-i, cami-i, -si, ir-
tica-ı, mevki-i, sanayi-i, terfi-i... Hangisine uya-
lım?"
Önce benim Cumhuriyet'te dil konusunda bir
yazı yayımlamamı, "Türkçe konusunda unvan sa-
hibi bir uzman günlük gazetelerde ses vermeye te-
nezzül etti" diye ifade etmesini çok yadırgadığımı
belirtmek isterim. Bu cümledeki "Tenezzül etti"
ibaresi, yalnız beni gururlu biri olarak niteleyen
haksız bir suçlama değil, gazete yezılarını da en
azından aşağı gören, küçümseyen bir ifade tarzı-
dır. Hem söz konusu yazım, Türkçe konusunda ga-
zetelerde yayımlanan ilk yazım değil ki! Cumhuri-
yet'in "Arada Bir" köşesinde, yani arada bir de ol-
sa, Türkçe konusunda yazılarım yayımlanıyor. Bu
durumda "Tenezzül etti" ibaresi havada kalmıyor
mu? Ayrıca, gazetelerde çıkan Türkçe konusun-
daki yazıları, bu arada Sayın Yalçın ile Sayın Dev-
rim'in yazılarım, yakından izlediğimi de belirtmek
isterim.
Sayın Devrim beni, Türkçe Sözlük'ü hazırlayan
kurulun bir üyesi olduğuma da işaret ederek çe-
lişkiye düşmüş olmakla suçluyor. Hemen belirte-
yim ki o kurulda önce bir iş bölümü yapılmış, ben
de yalnızca etimolojiler ve ekler konulannı üstlen-
miştim, onlardan sorumluydum. Bu arada camii
yanında cami-si demenin de doğru sayılması gö-
rüşünü de savunmuş ve cami-i yanında cami-si bi-
çiminin maddeye eklenmesini sağlamıştım. Baş-
ka bir deyişle, bu konu, benim önerimle, o kurul-
da da konuşulmuş ve tartışılmıştı. Tartışma so-
nunda her iki biçimin de cami maddesine konul-
ması kabul edilmişti. Şimdi Sayın Devrim'e soru-
yorum: Çelişki bunun neresinde?
Yıneliyorum: Dilde daha sık kullanılan cami söz-
cüğünün ardından bayi, mevki, terfi, sanayi, mıs-
ra, veda, irtica vb. gibi sonu ayınlı öbür sözcükler
de yakın bir gelecekte ünlü ile biten Türkçe söz-
cükler gibi çekimlenecek ve bu biçimler doğru sa-
yılacaktır. Ya da bu gibi sözcüklerin kimilerinin ye-
rini Türkçeleri alacak ve sorun kalmayacaktır. Or-
neğin, mısra sözcüğünün yerini Türkçe dize söz-
cüğü alınca mısra unutulup gidecek ve artık dize-
si, dizeyi, dizeye, dizenin denilecektir.
Sayın Yalçın ve Devrim, Osmanlıcacı bir yakla-
şımla, camii, camie ve camiin biçimlerini kullan-
maya ve savunmaya devam etseler de bunun faz-
la bir yararı olmayacak, sonu ayınlı Arapça sözcük-
ler Türkçede artık ünlü ile biten tüm sözcükler gi-
bi çekimlenecektir. Tartışma konusu yazımda bu
eğilimin güçlü olduğunu kanıtlamak için Yeni Yüz-
yıl gazetesinin "MGK irticaı tartışıyor" diye değil
de, "MGKİrticayı tartışıyor" diye başlık attığına de-
ğinmiştim. Bugün de Sayın Devrim'e kendi gaze-
tesindeki bir meslektaşının, Sayın Füsun Özbil-
gen'in, biryazısına "Irticanın içyüzünüyaşayan bi-
lir" diye başlık attığını (Radikal, 1 mayıs) anımsat-
makisterim. Irticayı, irticayaveirticanın... Evet, is-
tesek de istemesek de, bu çekimli biçimlerde ar-
tık Osmanlıcanın değil, Türkçenin kuralları işliyor.
TARTIŞMA
Bayrağımızm Üstüne Oturan Yobaz!
12
Mayıs 1997
tarihli Milliyet
gazetesinin
birinci
sayfasındaki bir
resim: Adam, başında takkesi.
elinde tespihi, bayrağımızı
Sultanahmet Meydanı'nın çimleri
üzerine sererek seccade yapmış.
üzerine kurulmuş. Gazete bunu
resim altı yazısında açıklayarak
veriyor. Ama hepsi o kadar.
Kımsenin tepki göstermemesi
şaşılacak şey! Oysa, bayrağımız
konusundaki duyarlılığımızı, bir
'Türk Bayrağı Kanunu' çıkararak
yasal yönüyle de ortaya koymuşuz.
"Oturulan ve>a ayakla basdan
yerlere konulamaz" demeyi
unutmaksızın. Sonra da devam
etmişiz: "Bu kanun ve tüzüğe
a> kın fiilkr vctkililerce derhal
önlenir ve gerekli soruşturma
yapılır." Yasayı çıkanrken 'aykın
fiiDer'in nasıl cezalandınlacağını
da hükme bağlamışız. ( > 4 >
Sultanahmet Meydaün'nda
bayrağımız ayaklar altına serilmiş.
üzenne oturulmuş ve bu durum bir
fotoğrafla da belgelenmiş. Peki:
Bayrağımız ayaklar altına serilip
seccade yapılırken Sultanahmet
Meydanı'nda hiç mi yetkili yoktu?
Binlercesi orada bulunan
polisimız. yapılanın milli
duygulanmızı inciteceğinin
ayırdına varmıyor ve üstelik bunun
bir suç olduğunu bilmiyor ya da
biliyor da kendisini yetkili
görmüyor muydu? Yoksa. tüm. .
yetkİlilerimiz. 'fşi büyütmeyeüıiı.
Çirkefı üzerimize sıçratmayalun.
Bir de bu sorunla ugraşma>-ahm"
yaklaşımlan içerisine mi girmişti?
Ben düzenli olarak Cumhuriyet ve
Milliyet gazeteleri okuyan bir
kişiyim. Bu iki gazetenin bugünkü
sayılannı okuvouıcuya kadar
bekledım. 'Halk.bu konudaki
tepkisini orta> a ko\ acak ve bu
tepki bu gazetelerimizde yerini
bulacaktır umudunu taşıyordum.
Şimdi çok daha fazla üzülüyorum:
Boşuna umutlanmışım.
İlhan Doğan
r
Emekli General
293 89 78 (3 HAT)
HizmetcılerTIYATRO
OYUNEVİ
- ;
MahırGunşıray
••-.- ,: Çetm Sarıkarrsl
.-...-, SalahBırsel
M-r-*m
-: Claude Leon.Selım Bırsel
r../.»: Turgay Erdener
r,.,- rus
r..^ i., .>- r Zeynep Koloğlu
..: Yüksel Aymaz
Şifi'li ünlüfolkşarkıası ViktaKİARA'nmyaşamöyküsü... Allende - HalkBirlkji
ıı rvliil ,a-n Kara Darhı^i # Ş * 1 Z L »/*/* J t » • wm O ^ ^ 1 ^ «
Cunta... ABD... çok uluslu \ J 1 I J U İ I * > U X « ^ C U J V İ
Kuruluşlar... Pinochet... Eşi göriihnenit; işkence ve katliamın uygular>dfğı faştzme karşı
ükdirenişcytemciteri... KayıpvçgöıattındatutulanlannyakınlanÖTgütü-..
Oyunlaştıran ve Yöneten: Zafer Diper
Cumartesi ve Pazar - Saat: 15.00'te Kurtur Bdkanhğı'nm katkılarryla
Hadı Caman YEDITEPE OYUNCULARI
Taner Eırsel
ErOmç Dağan
Mahır Gunşıray
Cuma 20.30 Cumartesı-Pazar 18.30
Sahne Foks: Fınn Sotc.
No: 43 Bomontı, Şışh
Gtşe Tel: (0Z12) 240 2825
Bıletler gışe, Adam Kifabevı «e f •
Vakkorama'larda- v..-.
YILIN TİYATRO 0L1YI
(EQÜUS),
lSkişilikkadro
15,16,12,18M*yul992
TSLNIZ4UYUN
Ferşembe, Ciuııa,
Cunaıtesi: 21.00, Pazar 11.00 |
MaltepeYayla Sanat Mcrkezi
ioneteiL }UQXulIZuı&ai Snnyyapafaiesolen
Detor-Sûsr^OsmanŞengeıeı W: («16)44120 81-383 9920 i
EFESPUsenı» k«ıı EFESPilsen'ın kültür ve sanata :ı a r t a r a k s ü r e c e l
YeniTürkü
23 Mayıs 1997
Cuma 2 0 : 3 0
Harbiye ÂÇik
Hava î
AKA
Resim Sergisi
10 Mayıs-24 Mayıs'97
GALERİ ARŞİV
270 AkApl D 2Kadıtoy81060
Tel 10216)369 85 31
E S K İ Y E Ş İ LK O M E D İ • M Ü Z İ K • K Ü l T U R K L U B U
PHSHPORTE LflTINO,CUMA-CUMARTESİ
I *eOÛLHAt<M**l!T CAD NO 6 i TAUMHAKE TAJCIM REZ 254 35 09 • 255 20 2 O İ
Oavettyeter • Beşiktaş Kabala Kitabevi • Bakrrkğy Carousei •
BeyoğluMephistotttabev! •BeyoŞfuMetropolKitabevi •Beyoğlu
HamletKRabevi ^
TMMOB Ki,..,. .....
Odası Istanbul Subesı
IRTİBAT: (O2I2) 24,4 28 39
IDSO
İSTANBUL DEVLET SENFONİ ORKESTRAS1
16 Mayıs 1997 Cuma Saat I 9.00
17 Mayıs 1997 Cumartesi Saat I 1.00
I. IONESCU GALATI [ .
GÜLSİN ONAY Piyano
R. Schumann
Piyano Konçertosu Op. 54, La minör
F. Witt
Jena Sentonisi, Do majör
P. I. Çaykovski
Italyan Kapnçyosu Op. 45
YER: ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ BÜYÜK SALON
Bu itan OyakHBank ın lcackılanyla yayınlanmıştıı
URSUM SObT
KÂTİPOÛUI
Resim Sergisi
10May!s-2Haziran1397|
DENIZ TURKALI
Ç 3 r | / K i m PİYANO:
ş a r k i s ı m NİHAT İŞÇEN
ISIHIİIUIISl
îsttklal Cad Ettıamra Passiı No 2O6
K 2 D: Z03 BeyoğUj-îslanbul
TeyFax; (0212) 245 15 08
r\ O VJ I II
PİYANO:
NİHAT İŞÇEN
9 MAYIS'TAN İTİBARE'J
4 CUMA SAAT 24.00'TE
BİLSAK 5. KAT'TA
Mayıs'97RUHİ Sl ^KİITI'R MERKEZİ
1997 MAY1S AV1 ETKLMJXLERİ
|0-30 Mayıs 1997
İrfan Ertel Resim Sergisi
17 MayH 1997 Cumartesi. Saar 16.30
C D dınletı \ e stjyleşı
"ATA"
Kalılan:
Esin .\fşar ^_
14 Mayıs 1997 Cumanes. Saac 16.30
"KARİKATÜR"
K^tıtsn:
Scmih Baltıoğlu
31 Mayn 1997 Cumamsi. Saat: 16.30
Sovleji-Dinleîı
"RUHİ SU TÜRKÜLERİ'
Krfnlan:
Hasan Karavol
-ân l^< Sckak 34 Gzwnrr Ap! Ka: 2
Beyogkı, istanbul
T? a>2) 245 38%-245 40 32
I İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDIYESI
—JŞehır Tiyatroları
13. GENÇLİKGÜNLERİ 10-19 MAYIS 1997
(16 MAYIS 1997 CUMA PROGRAMI)
HARBIYE MUHSIN ERTUGRUL SAHNESI (0212 240 77 20)
1100 : KJH Marajk Fikn : Anagonist Y8n«mm A. Ofın İÇÖI
Uzun Meoajk Film : Yalana
Yemeımaı :OsmanSINAV
IS00 SÖYL£Ş) : "Miıahçı Gâzâylc M Pınoramaa"
Yünaen : Mert Ali BAŞARIR .
Konutdar : Atilb ATAUY-lsmlıl GULGEÇ-Mtün USTUNDAĞ
17.30 fiLM : Kurtulu; I. ve 2. Bolüm Yönetmetı: Z71 ÖZTAN
19 M OYUN : Ktşanh Mi Destanı
Sanyer Halk EJıom MerVezi
19.00 OYUN : Afiküstü (Campn Meddah) (TAL) OnDOĞAN
KADIKOY HALOUN TANER SAHNESI (0216 349 04 63)
I2.M FlLM
15 00 FlLM
17.M FUAYE KONSERİ
19.00 OYUN
: Hanım Yönetmen: Halit REFİĞ
:Kumjluj I.w2. Bdlüm Yönetmen: ZtraÖZTAN
: EARTH UNİON CELTİC MUSİC
: Gerjedan (Kobj)
Harman Üm. Güzel SınatUr Fakutesi Tiratro NO»
ETKİHLİKLERIMİZ UCRETSIZDIR.
Kültür Sanat
ilanlarınız için:
293 8 9 78 (3 hat)
PENCERE
'Konglomera'ların
Cengel'i...
Konglomera, gerçekte biryerbilim sözcüğü, ça-
kılların ve taşların zamanla birbirine yapışmasın-
dan oluşan yığına verilen ad...
Konglomera'nın ikinci anlamı: "Bir firmanın çok
çeşitli mallar üreten şirketlerle biheşerek bunlann
denetimini ele geçirmesi."
Ya cengel nedir?..
Yabanıl yasaların geçerli olduğu orman cengel-
dir; buna cangıl da deniyor.
•
Öteden beri bu köşede "Yeni Dünya Düzeni"n\n
ne mene bir şey olduğunu sorgulayan yazılar ya-
yımlanır; artık bu düzenin yapısı tartışılamayacak bir
saydamlıkla ortaya çıkıyor.
Ne yazık ki biz bu konuda yine yaya kalıyoruz;
Batı, kendi içinde eleştirel bakışı hiç eksik etmedi-
ğinden, Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra tek ku-
tupluya dönüşen dünyanın nereye gittiğini bizden
önce ortaya koydu.
ÇUŞ'lardan oluşan konglomeralann egemenli-
ğinde, yeryüzü bir cengele dönüşmüş durumda...
Kıran kırana yaşanıyor.
Peki ÇUŞ ne?..
ÇÜŞ gibi bir laf; 'Çok Uluslu Şirketler' deyişinin
kısaltılmışı...
ÇUŞ'lann birbiri üstüne yığışarak oluşturduğu
konglomeralann gücü yanında, devletlerinki solda
sıfır kalıyor; ÇUŞ ideolojisini benimseyen az geliş-
miş ülke aydınlan, 'ulus devlet'e bu yüzden karşı
çıkıyorlar.
•
Gerçekten de Yeni Dünya Düzeni'nde ÇUŞ'lar-
dan oluşan konglomeralar, ulusal sınır tanımıyor-
lar. Küreselleşme'nin bir anlamı da budur. Yeni pi-
yasaları ele geçirmek \'e rakipleri yutmak için sınır-
lar yerie bir edildi.
Sermaye için ulusal sınır yok; emek için var.
Yeni Dünya Düzeni'nde, ulusal devlet, sermaye-
ye özgürlük sağlamak ve emeği sınırların içine hap-
setmek için jandarma rolü oynuyor. 1995 verileri-
ne göre 62 Japon, 53 Amerikan, 23 Alman, 19 Fran-
sız ve 11 Ingiliz, ÇUŞ'unun ilk beş sırasını tuttuğu
200 şirket, dünya ekonomisini egemenliği altına al-
dı; bunların parasal gücü, devletlerden daha bü-
yük...
ÇUŞ sayısında ikinci gelen ABD, konglomeranın
gücü bakımından birinci sırada...
Sermaye, başdöndürücü bir hızla, büyük
ÇUŞ'larda yoğunlaşıyor; kapitalizm de doğa gibi
kirleniyor; konglomeralardaki güç birikimi tehlike-
li...
Neden?..
• >'
Çünkü şirket kâr amacıyla kurulan ortakhktır; pa-
radan gayrı Allah'ı yoktur ÇUŞ'un...
ÇUŞ'un gücü arttıkça, bireyin gücü azahyor; yurt-
taş, ulusal devletinin şemsiyesi altından çıkıyor,
sosyal güvenliği azahyor; yeryüzünde etnik, dinsel,
mezhepsel savaşlar artıyor; işsizlik çoğalıyor; sö-
mürünün derinleşmesi, umutsuz yığınları kökten- :
dinciliğe doğru itiyor: dünya ekonomisinde 'ser-
best piyasa' adı altında totaliter bir yapı oluşuyor.
Hiçbir siyasal ve sosyal sorumluluğu otataytn
bir avuç adam, dünyayı avucunun içine alıyor. •;
•
21 'inci yüzyıl eşiğindeki dünya, bu adaletsiz dü-
zenle 3'üncü Binyıl'a girecek...
Ülkemizde 'ulus devlet'e karşı açılan savaşımın
ardında yatan güç de bu!..
Koglomeranın ideolojisini savunan az gelişmiş
aydın, cengel düzeninin avukatıdır.
VİLLA
NERGİS
SWİMMÎNG
POOL-BAR
RESTARANT
BİTEZ/
BODRUM
Rez.Tel: 0252 343 16 95
Fax: 0252 343 10 75
KİLİS ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
HÂKİMLİĞİ'NDEN
EsasNo: 1996 208 •
Davacı Ömer Genç tarafindan davalı Hanım Genç aley-
hine açılan şıddetlı geçimsizlik nedeni ile boşanma dava-
sının yapılan açık yargılaması sırasında venlen ara karan
gereğince, davalının tüm aramalara rağmen açık adresi tes-
pit edilemediğinden dava dilekçesinin ve duruşma günü-
nün ilan yolu ile tebliğine karar verilmiş olmakla,
Davacı Ömer Genç tarafindan davalı Hanım Genç aley-
hine, davalı ile yıllardır resmi nikâhlı evli olduklannı, bu
evliliklerinden 3 tane çocuklannın dünyaya geldiğini, da-
valı ile evlendikleri ilk günden beri aralannda geçimsizlik
olduğunu. davalının gözünün sürekli dışanda olduğunu,
kendisi ile toplum içerisinde saçına sakalına küfur ettiğini,
dalga geçtiğini, bir ara üç yıl kadar önce halı fabrikasına
işçi olarak girdiğini. daha sonra da biri ile anlaşarak kaçıp
kayıplara kanştığını, kendisini sevmediğini. ben sana ar-
tık kanlık yapamam dediğini. iki yıldır bir zamandır da ay-
n yaşadıklannı belirterek boşanmalanna ve müşterek ço-
cuklannın velayetinin davalıya değil kendisine verilmesi
talebiyle dava açıldığı ve açılan davanın duruşmasmın
12.6.1997 günü saat 09.30'da yapılacağı. davalı Hanım
Genç'e dava dılekçesinın ve duruşma gününün tebliği ye-
rine geçmek iizere ilanen tebliğ olunur.
Basın: 20684
DhARBAKIR 2. ASLİYE HUKUK
>L\HKEMESİ HÂKİMLİĞİ'NDEN
EsasNo: 1996 156
Davacı B. Şehir Belediye Başkanlığı vekili tarafindan
davalılar Mehmet Uluş. Mehmet Kaya. Yunus Onal ve Ha-
san Çarkanat aleyhine mahkememize açılan ihtiyati tedbir
ve alacak davasımn yapılan açık yargılaması sırasında ve-
rilen ara karar uyannca,
Davalı Mehmet Kaya'nın "Alipmar Köprüsü Çıkışı"
olan adresine çıkartılan tebligatın bila tebliğ iade edildiği
gibi Emniyetçe yaptınlan soruşturma neticesinde de tebli-
gata yarar adresi tespıt edilemediğinden dava dilekçesinin
ilanen tebliğine karar venlmiştir. Karar gereğince yukan-
da adresi yazılı davalı Mehmet Kaya'nın duruşmanın bı-
rakıldığı 10.6.1997 günü saat 09.0Ö"da dunışmada bizzat
hazır bulunması veya kendisini bir vekille temsil ettirme-
si, duruşmaya gelmediği ve dava ile ilgili ibraz etmek iste-
diği belgeleri duruşma gününe kadar göndermediği ve
kendisini bir vekille de temsil ettirmediği takdirde yargıla-
maya yokluğunda devam edileceği ve karar verileceğı key-
fiyeti davetiye yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olu-
nur 5.5.1997 ' Basın: 20404