Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 16MAYIS1997CUMA
12 DIZIYAZI
12 Mart-12 Eylül ve 28 Şubat.. Siyaset Bilitni Açısından Darbelerin Anatomisi
Demokrasi temelinden sarsılıyorDr.ALEVCOŞKUN
-1-
Demokrasi idealleri için ulusça verdiğimiz sa\aş
150 yılı aşıyor. Çok partıli çoğulcu demokrasi
uygulamalanmız ise ancak yanm asırlık bir
geçmişe sahip.
1950'den bugüne demokratik yaşamımız bırkaç
kez kesintiye uğradı. Bu kesintiler. siyaset bilimi
açısından ülkemızde ordu politika ilişkilennın
çerçevesıni çizdi. Bu kesintilerde belirgin nokta,
önce asken bır muhtıra (uyan) verilerek
gerçekleştirilmesidir.
Son iki aydır. MGK'nin 28 Şubat 1997 günkü
toplantısında alınan kararlann bir asken "uyan"
olup olmadığı üzennde tartışmalaryapılıyor. Bu
yazıda. ordu-polıtika ilişkılerı açısından bu
uyanlara ve kesintilere yakından bakmak ve 28
Şubat kararlan ıçin kimi düşüncelerimizi
kamuoyuna ıletmek istiyoruz.
Demokrasi ve baskı grupları
Demokrasi. sadece 4 yılda bir yapılan genel
seçim değildır. Demokrasi, başta seçim olmak
üzere bırçok kurumdan oluşan ve bu kurumlann
katkıda bulunduğu (basın, üniversiteler. sıvil
örgütler. yerel yönetimler. hukuk kurumlan. işçı-
işveren örgütleri gibi) bir ılişkiler ve etkjleşimler
sistemidir. Bu etkıleşımde baskı gruplan önemli
bır rol oynarlar. Sivil örgütler. dernekler,
sendikalar. ışveren örgütleri. kamu yönetıcıleri
nasıl bir baskı grubu ıse siyasal bilimler
açısından ordu da bir baskı grubudur. Batı
dünyasında siyaset bilimleri. ordu için "suskun™
baskı grubu deyimini kullanıyorlar. Ülkemız
açısından düşünürsek, devletin temelinı dine
dayalı bir sısteme bağlamak isteyenler çalışma
ve gınşımlenni yürüttükçe de\letin temelinı
Atatürkılkelerine dayandırmak ıdealı üzerine
yetışmiş olan ordunun da bir baskı grubu olma
niteliğı yadsınamaz. Seçilenler. hukukun
üstünlüğüne saygı duymak zorundadırlar.
Kendılennı Meclıs'e taşıyan anayasanın temel
ilkelerini ters yüz edemezler. Sadece Türkiye"de
değil. dünyanın diğer tüm demokratik
ülkelennde de siyasal iktıdarlar bir baskı grubu
kabul edılen ordunun düşüncelerinı dikkate
almak zorundadırlar. Bu genel
değerlendirmeden sonra ülkemizde ordu-politika
ilişkilerine daha yakından bakabilıriz.
27 Mayıs hareketl
Politikaya ilk askeri kanşma 27 Mayıs l96O'ta
oldu. 27 Mayıs. aydınlanma felsefesine inanan,
Atatürk devnminden yana olanlann. karşıdevrim
kıpırdanışlanna (Arapça ezan. "Siz hilafeti bile
geriye getirebilirsiniz" gibi söylemler, anayas^^
dilinin Osmanlıcaya dönüştürülfnesi. "**"*
halkevlerinin kapatılması, CHP'nin mallanna el
konulması. Köy Enstitülerinin kapatılması
gıbı...) karşı genişleyen ve giderek yoğunlaşan
bır tepkınin ürünüdür. 27 Mayıs öncesı Kara
Ku\-\etleri Komutanı Cemal GürseTin iktıdan
uyaran ünlü mektubunun önemsenmemesi.
ihtilale gıden yolda önemli bir sınır taş.ı olmuştu.
27 Mayıs. emir-komuta zıncirimn değıl, ordunun
çeşitlı rütbelerini kapsayan bir oluşumun
ürünüdür. 1961 Anayasası, karşıdevTİmcilerin
fikirlerine tepkiden doğdu. 27 Mayıs ülkeye
çağdaş bir anayasa kazandırdı. Devletın temel
nitelikleri arasına sosyal devlet ve ınsan haklan
kavramlannın girmesi, yönetimin bütün eylem
ve işlemlerinin yargı denetimine tabi olacağı
ilkesiyle. yasama organının hukuksal denetimini
ve hukukun üstünlüğü ilkesini sağlayan Anayasa
Mahkemesi'nin kurulması, 1961 Anayasasfnın
ülkemıze sağladığı temel kazanımlardır.
12 Mart hareketî
12 Mart hareketı. 1961 Anayasası'nın getirdiği
demokratik oluşumlan ve toplumsal açılımlan
içıne sindiremeyen üst düzey burjuvazinin bir
tepkisi olarak ortaya çıkmıştır.
Toplumsal hareketlilik. ekonomik zorluklar
oranında artmış; işçi ve köylü kitlelerinin artan
istek ve talepleri. düzenden yararlananlan
sıkıntıya sokmuştu. Zamanın Genelkurmay
Başkanı Tağmaç'a göre toplumsal gelişme.
ekonomik olanaklann üzerine çıkmıştı. İki süper
gücün kozlannı Ortadoğu'da paylaşmaya
başlamalan. Türkiye"nin şu ya da bu biçimde
kullanılması olasılığını da gündeme getirmişti.
Geçmişe oranla Türkiye'nın daha bağımsız bir
dış politika izlemesi, bu dönemde ABD"nin
Türkıye'ye karşı "kırgınlık'' belirtileri
göstermesine neden olmuştu. 12 Mart 1971'de
Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlan
ımzaladıklan birmuhtırayı (uyan)
Cumhurbaşkanı ve Meclıs Başkam'na verdıler.
Aynı gün saat 12.45"te TRT'ye kurye aracıhğıyla
gönderilen bu uyan mektubu 13.00 haberler
bülteninde okundu.
Silahlı Kuvvetler: bu uvan mektubuvla
1971'de ordu yönetime el koyduğunda, sıkı aramalar yapılarak özeilikle ünîversiteli gençlere göz açtırılmadı.
doğrudan yönetimi eline almadı, perde
arkasından siyasal sistem üzerinde belirleyici.
egemen bir rol üstlendı. 12 Mart genel olarak 27
Mayıs'ın getirdiği ilenci anayasa düzenine
karşıydı. "muhafazakâr" bir nitelik taşıyordu.
12 Eylül
12 Eylül 1980'e doğru giderken, Silahlı
Kuvvetler'de askeri kıdem esasına göre önde
olan Org. Adnan Ersöz yerine. Org. Ali Fethi
Esener'i atamak isteyen siyasal iktidann bu
Kuran'dan ayetler okuyarak sözde, "Hurafelere
inanmayın. asıl Kuran'da yaalanlara bakırT
derken. dını sömürdüğünün. dini siyasete alet
ettiğinin ayırdında bile değildi.
12 Eylül'ün sözde Atatürkçülüğü, içi bo$, bir
şekil Atatürkçülüğüdür. Her kasabaya sanat
değeri tartışmalı Atatürk büstleri koyarak
Atatürk'e bağlı olduklannı sanıyorlardı. Imam-
hatiplere, Kuran kurslanna gösterilen hoşgörü,
ortaöğretimde din derslerinin anayasaya konulan
bir madde ile zorunlu hale getirilmesi, 'din
eğitimi gören insanlardan terörist olmaz'
oplumsaLyaşaraımızda çoğuaiuğun istemlarjyle.,MGK'ce kabul edilen
önlemler pafeeti arasmda paraleTTIk yaşariıyorT Toplumsal yaşamımızda
daha önce olanaksız gibi görülen hareketler gerçekleşiyor. On binlerce
kadın, laiklik için, Atatürk ilkeleri için yürüyüş yapıyor. Siyaset ve toplum
bilimi açısından baktığımızda, bu yürüyüş son derece önemli ve anlamh
bir harekettir. Siyasal parti liderleri, özeilikle iktidar partisinin koalisyon
liderleri bu önemli toplumsal hareketi değerlendiremiyorlar,
özümseyemiyorlar.
tutumu. sorunlaryaratmıştı. Sonuçta. bütün
orgenerallenn istıfa etmeleri ya da emekli
olmalan nedeniyle Kara Kuvvetleri
Komutanlığı'na Org. Kenan Evren atanmıştı.
Anarşi \e terörün yoğunlaşması, 2 Ocak 1980
günü komutanlann bir uyan mektubu
\ermelerine neden oldu. Ama. o mektup
Meclıs'te. politikacılar tarafından fazla
önemsenmedi. Hatta. mektup kime yazılmıştır. o
partiye mı? Bu partiye mı? gibi söylemler akıl
almaz bıçımde konuşuluyordu. Halbuki. uyan
mektubu tüm partıler ve milletvekilleri içındi.
Daha sonra Genelkurmay Başkanı Evren. artık
başka mektup vermeyeceklerini söyleyerek.
Silahlı Kuvvetler'in gelişmeler karşısındaki olası
tavnnı ortaya koymasına karşın. bu uyan da
siyasal çevrelerce gerektiği biçimde
değerlendirilmedi. Mart 1980'den sonraki
günlerde Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin. siyasi
çıkar hesaplarına dönüşmesi, işin hafife
alınması. bunalımın \e birikimlerin
yoğunlaşmasına ve "askeri müdahale" yönünde
kamuoyunun oluşmasına neden olmuştur.
îdareye el koyanlar ne derece anti-demokratik
davTanmışlarsa: olumsuz siyasal hareketlerle
"müdahale"yi haklı gösterecek kamuoyunun
oluşumunu sağlayan siyasilenn de bir ölçüde
sorumlu olduklannı belirtmek durumundayız.
Sorunlann parlamentoda uzlaşma ile
çözümlenmesi. askeri müdahale olanaklannın
kapılannı kapatabilirdi. 12 Eylül.
uygulamalanyla tamamen gerici bır nitelik
kazanmıştır. "Muhafazakâr" değil,
"reaksiyoner" bir tutum göstermiştir. Devlet
Başkanhğı, Genelkurmay Başkanlığı ve Milli
Güvenhk Konseyi Başkanlığı'nı kendisinde
toplayan Org. EvTen, yurtiçindeki söylevlerinde.
12 Eylül cuntasının sıkıyönetim mahkemeleri, sağ-sol ayırımı yapmaksızın
sayısız genci yargılayarak hapisanelere Türkiye'nin geleceğini doldurdu.
önyargısının sonuçlanydı. Özetle, 12 Eylül
yönetimi "muhafazakâr" değıl.
*reaksiyoner
rl
dır. Keşke siyasi parti liderleri
uzlaşabilseydi de 12 Eylül hiç sahneye
konulamasaydı. Bugünkü koşullar çok değışık....
Ne 27 Mayıs'a ne 12 Mart'a ne de 12 Eylül'e
benzıyor. Bugün adeta toplumsal bir hesaplaşma
ortamıyla karşı karşıyayız. Atatürk devnmlenni
benimseyenlerle karşıdevrimciler arasındaki bir
hesaplaşmadır bu. Ordu geçmışte yapılan
hatalardan ders almasını bilmiş. geçmişin deney
ve birikimlerinden alabildığınce yararlanıyor.
Yakm komşumuz Iran'da son 18 yıldır olan
bitenler. askerleri tetıkte
durmaya. olaylan titızlikle
izlemeye yöneltmiştir.
Ordunun ıstekleri nelerdir?
Anayasamızın temel ilkelen olan
"Türkiye devleti bir
cıımhuriyettir" (Md. HTürkiye
Cumhunyetrnın " <\tatürk
miliiyetçiliğine bağiı („)
demokratik, laik \e sosyal bir
hukuk de\ leti" (Md. 2) olduğunu
belırten nitelıklen ve "TC'nin
devlet şekli ve temel niteliklerinin
degiştirilemeyeceği,
değiştirilmesinin
önerilemeyeceği'' (Md. 4)
anayasa kurallanna sahip
çıkmaktadır. MGK'de alınan
kararlann hepsi y asalanmızda yer
alan hususlardır. Bir anayasa
kuruluşu olan MGK, anayasamız
ve yasalanmızda bulunmayan bir
şey istemiyor. Sadece yasalarda
yer alan hükümlerin
uygulanmasını istiyor. O zaman. bu hareketin
yasadışı ya da demokrasi dışı talepler içerdiğini
ileriye sürmek ne yasalarla ne de demokrasi ile
bağdaşabilir. Hıçbir devlet. kendisini ortadan
kaldıracak güçlere ve oluşumlara göz yumamaz.
Özeilikle, sağcı iktıdarlar eliyle. devlet
bütçesınden ödenek aynlarak. din devleti
kurulmaya doğru yönelen eğılimler uzun
yıllardır desteklenmıştır. MGK. bu oluşuma artık
dur denilmesini istiyor. Bu istemler.
kamuoyunda nasıl karşılanıyor? Şimdi bir de ışın
bu tarafına bakalım: Toplumsal yaşamımızda
çoğunluğun istemleriyle, MGK'ce kabul edilen
önlemler paketi arasında paralellik yaşanıyor.
Toplumsal yaşamımızda daha önce olanaksız
gibi görülen hareketler gerçekleşiyor. On
binlerce kadın. laiklik ıçin, Atatürk ilkelen için
yürüyüş yapıyor. Siyaset ve toplum bilimi
açısından baktığımızda bu yürüyüş son derece
önemli ve anlamh bir harekettiı. Siyasal parti
liderleri. özeilikle iktidar partisinin koalisyon
liderleri bu önemli toplumsal hareketi
değerlendiremiyorlar. özümseyemiyorlar.
Demokrasi temelinden sarsılıyor
Bugün ülkemizde demokrasinin ana kurallan
sürekli ve giderek artan bir hızla temelinden
sarsılıyor.
Sadece son aylara bakmak bile yeterlidir.
Örneğın:
1- Susurluk'ta bir trafik kazasıyla ortaya çıkan
olayın iç yapısındaki bilinmezlik herkesi
ürpertiyor. Uluslararası bültenle aranan bir
sanık, birpolis müdürü, bir milletvekıli,
susturucularla donatılmış silahlarla ortaya
çıkıyor. Tüm görsel ve yazılı basın olayın
üzerine gidiyor. Ilk başlarda iktidar bu olayı
örtmek için çabalıyor. TBMM"de kurulan
Susurluk Komisyonu 3 ay çalışıyor. sonunda
ortaya içı boş bir rapor çıkıyor. Ulkede büyük bir
çoğunluk bu raporun bulgulanndan tatmin
olmuyor.
2- Sincan'da teröristleri okşayan. tran devTİrrırni
Tcutsayan bîrteren <)üzenleniyor. Bu işten
sorumlu olan belediye başkanı tutuklanınca.
TC'nin Adalet Bakanı bizzat cezaevine gidip bu
kişiyi ziyaret edıyor.
3- Böyle bir durum karşısındâ o partinin merkez
organı, belediye başkanını kınayıp kendisini
disiplin kuruluna \erip partıden ihraç edeceği
yerde. partinin genel sekreteri. 'Cezai bir
sorumluluk varsa, savcılar harekete geçerler'
demekle yetiniyor.
4- Susurluk davasıyla ilgili olarak
dokunulmazlıklannın kaldınlması istenen iki
mılletvekili için hazırlanan fezlekenin Adalet
Bakanlığı tarafından ıvedilıkle TBMM'ye
gönderilmesi gerekirken. hedef saptınlıyor.
dosya Başbakanlığa göndenliyor. Başbakanlık'ta
üç aya yakın bir süre bekletilıyor. Böyle bir
uygulama normal bir demokraside olur mu?
5- Ülkenin ıç güvenliğinden sorumlu Içişleri
Bakanı, anayasayı ve idare hukukunun temel
ilkelenni hiçe sayarak, sanki gündüzler ortadan
kalkmış gibi gece karanlığında saat 03.00'te
Emnıyet Genel Müdürlüğü"ne gidiyor. Emnıyet
Devlet Başkanlığı. Genelkurmay Başkanlığı ve Mil-
li Cüvenlik Konseyi Başkanlığı'nı kendisinde topla-
yan Org. Evren, yurtiçindeki söylevlerinde, Ku-
ran'dan ayetler okuyarak dini sömürdüğünün, di-
ni siyasete alet ettiğinin ayırdında bile değildi.
Genel Müdürü'nün odasını açtırarak oraya kendi
adamını oturtuyor. Hukukun tüm kurallannı,
kamu yönetiminin tüm ilkelerini çiğnıyor; ondan
sonra da. "Ben padişahsam, benim dediğim
olacaktır' diye de çok büyük bır ış yapmış gibi
beyanat veriyor.
Normal bir demokratik sistemde böyle
uygulamalar olabilir mi?
6- Herhangi bır demokratik ülkede devletin
temel felsefesine aykın bır piyes oynatılabilir
mi? Oynatılırsa. o pıyesı sahneye koyanlar eğer
bir partiye bağlı ise, o partinin merkez karar
organlan hıç tepkısız kalır mı?
7- Hele hele hangı demokratik ülkede. Istanbul
gibi bir kentin merkezinde. polis karakoluna 200
metre yakınlıktaki bir TV ıstasyonu. çete
fılmlerini bile imrendırecek ve kıskandıracak bir
biçimde basılabilir?.. Ama bunlar oluyor ve
siyasal iktidar sanki bir şey olmamış gibi sessiz
kalıyor. Halbuki demokratik bir ülkede 24 saat
içınde sadece o kentin güvenliğıni sağlayanlar
değil. Içışlen Bakanı da istifa eder.
Bütün bunlar. ülkede siyasal iktidann güncel
konulara egemen olamadığı ve normal gidişin
tersyüz olduğunu göstermektedır.
Yarın: Sürekli aydınlık istemleri
ANKARA... ANKA...
MÜŞERREF HEKEYIOĞLU
Susarak Değil,
Konuşarak...
Önce tek parti dönemi, sonra çok partili dönem,
devrimler, karşıdevrimler, çağdaş yasalar, onanmlar,
meslek dalında da ilgınç serüvenler, hızlı tırmanışlar,
çağdaş teknolojiyle milyonlara ulaşan tırajlar... Pro-
mosyon tırajı pompalıyor, ekranlarda akıl almaz boyırt-
lara vanyor yanşlar. Ama çalışanlar mutlu mu acaba?
Çalışma koşulları çağdaş teknolojiyle eşdüzeyde mı,
özgür ve bağımsız oldukîarı söylenebilir mı?
Elbet söylenemez.
Neredeyse yüzyılın yansına yaklaşıyor meslek yaşa-
mım. Belli zaman dilimlerinde aynı filmi seyrediyorum
durmadan. Yazarlar, haberciler, çızerter acı faturalar
ödüyor; suçlama. sorgulama, tutuklama, dayak, ış-
kence... Halkımızı aydınlatmak, sağlıklı kamuoyu ça-
basını önlemek için inanılmaz yöntemlere başvurulu-
yor. Başvuranlar açısından bir utanç tablosu oluşuyor
ülkemizde. Saldınlan, yaralanan, öldürülen gazeteci-
ler açısından rekor düzeyde, ılk sıralardayız dünyada.
ANKA'nın haberine göre 12 gazetecı saldınya uğruyor
nisan ayında, 47 gazetecı gözartına alınıyor, 14 gaze-
te ve dergı toplatılıyor. Demokrasi gazetesı kapanıyor,
gazete ve dergı bürolanna 26 baskın yapılıyor, 116 ga-
zetecı, yazar cezaevınde yatıyor. Flash TV'nın yaşadı-
ğı olaylann şoku geçmeden Hürriyet gazetesıne bir
saldın oluyor.
DYP'nın o çok talihsız Sultanahmet mıtmgınden
sonra Paris'e gıden Sayın Çiller de Avrupa Birtıği'ne
üyelikten söz ediyor dönuşte! Kimi politikacılar klinik
olaylan yaratıyor ancak. 27 Mayıs'tan önceki dönemi
anımsıyorum, Demokrat Partili yöneticıler de benzer
davranışlar içinde, basına, ünıversıtelere saldmyordu
alanlarda. Özgürlüğü sınırlayan yasalar öngörüyordu.
Gazetemizın 74. yılı nedeniyle buluştuğumuz akşam
yemeğınde Cüneyt Arcayürek ile söyleşırken neşe-
lendik mı, hüzünlendik mı karar veremıyorum. Nere-
den nereye geldiğimizi saptadık, acıyla gülümsedik
galıba. Ağaçlarayaktaölür, değil mı? Bunca umut, ar-
dından bunca düş kınklığına karşın meslek dalımızda
güzel bır direnış var. Darboğazlan aşmak ıçin onurlU
savaşımlar var, onurtu dırenişler var, özverıler var. Bir
yanda devler. bir yanda cüceler, ama cücelenn yureğl
ve soluğu dev boyutlarda...
Kuşkusuz özeleştiriye de açık olmak gerekiyor. Ya
j
şayarak biliyoruz, siyasal tıkanıklık başarısız politika'
cılardan kaynaklanıyor. Geçmiş dönemlerde de böy-
le. bugün de. Celışık olaylara sahne oluyor ülkemiz. Sı-
radan bir polıtıkacıya omuz verenler, iktidar koltuğuna
oturması ıçin destekolanlar, bıreysel çıkarian nedeniy-
le karşısına da dıkilebıliyor bir süre sonra. Iticı gücünü
yitirenler de koruyucu, destekleyıcı melek konumun-
dan saldırgan konumuna geçebilıyor kısa sürede. Sal-
dırganlığı tırmandınyor. ölçüyü şaşırarak çok düşündü-
riıcü durumlara düşebılıyor! Meslek kuruluşlanmızın
tepkısı. uyarısı çok sevındiricı, ama belli çevrelerın du-
yarsızlığını aşmak kolay değıl. Başta meslek ıçı eğitim,
mesleksel örgütlenn güçlenmesi, dahası, tüm örgüt-
lenn desteğı de çok önemli. Yadsınamaz bır gerçek var
mesleğımızde. Tekelcilik ve tekseslılık eğılimleri de tır-
manıyor giderek. Rejimdeki tıkanmada bu tırmanışın
da büyük etkisi var değıl mı? Tekelleşme durmadan,
çokseslılık gerçekleşmeden bu tıkanıklık aşılabılir mi
hiç! Biri ötekine bağlı bir olay bu. Suçlayarak değil, ta-
nıda buluşarak, tartışarak, uzlaşarak çözüme utaşılır
ancak.
• • •
Geçmişe özlem ters bir olay, ama deney <
min önemi yadsınamaz bence. 1950'lerden 2ûQD'k
uzayan yolda yürürken ne zamafi soluklandık, haı _
nedenlertetökezledik, duraksadık, yaşayarak bıltyoruz;
DP iktıdarı başarısızlığını odünlerie örtmek ıstedi, ile-
nye değil geriye gıttik, Atatürk'ün arkadaşı olmakla
övünenler, başta laiklik, Atatürk devrimlerine karşı po-
litıkalarla darboğazlara götürdü ülkemızi. Önce oy, gü-
ven, sonra iktidar yitirdiler. Ardından 27 Mayıs, Atatürk-
çülüğe dönüş yolunda bır adım bence, somut belgej
leri de ortada hâlâ. Işte Anayasa Mahkemesi! Bır 196ı
Anayasası'na bakın. bır 12 Mart'tan, 12Eylül'densoni
ra yürüriüğe giren yasalara!.. Onanm yasaları! 1961
Anayasası'nda örgütlenme özgürlüğü var, ötekıierde
yok. Siyasal yaşama katılım alanı daralıyor giderek. Oyi
sa bugün tıkanıklığı sivil örgütlenn aşması bekleniyöıj
Siyasal partileraşamıyor, siyasal kadrolann eskimişlı-j
ği, aşınmışlığı seçımlerle de aşılamıyorçünkü... Yeni ya<
salar gerekiyor, yeni yapılanmalar, yeni söylemler, Q
söylemler doğrultusunda eylemler... !
• • • j
MEB salonunda Berlin Filanmoni Dörtlüsü'nü izli*
yordum, Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Sekretef
Yardımcısı Nilgün Ersoy geldi yanıma. Üye sayısınırj
kırk bine ulaştığını müjdeledi, programlanan mitingdenj
kurultaydan söz ettı. Bir okurumuz yolumu kestı çıkış-»
ta, bıröğretmen; güzel sözcüklerle yüreklendirdı beni;
Derken bır delikanlı kestı yolumu, milletvekillenne ye^
minlerinı anımsatmak için -elbet unutanlara- TBMM
önünde bır toplantı önerdı. Bir başkası da 'bir dakikâ
karanlık, sürekli aydınlık' eyleminden bir sloganı yine^
ledi:
Susma, sustukça sıra sana gelecek.
Yaşadığımız tüm olaylar bu sözlerın duğrultusunda
değil mi?
Oyteyse susarak değil, konuşarak, yazarak, uyara-
rak yol alacağız.
5 6 7 8
BUUV1ACA SEDAT\AŞAYA\
SOLDAN
SAĞA:
1/Turunçgıller-
den. kabukla-
nndan reçel ya-
pılan bır mey-
ve. 2/"Kuzgun
": Ünlü
Türk heykelci-
si.. tstek. arzu.
3/Kûçükkale...
İngıltere'de çok
sevılen bır cıns
bıra. 4/ Mek-
ke'nın doğu-
sunda, hacıla-
nn anfe günü
toplandıklan tepe... Tu-
zağa düşürülen şey. 5/ 1
Boru sesı.... Altının 2
sımgesı. 6/ Bir nota...
Edgar Rica Burro-
J
ughs'un yarattığı, bır- 4
çok fiime de konu ol- 5
muş roman kahramanı. g
II "Irlanda Cumhunyet
Ordusu"... Bır nota...
Utanma duygusu. 8/C1- 8
nayet... "olmaz ilac sı- 9
ne-ı sad-pâreme
bulunmaz bılırim yâreme" (Hacı Arif Bey). 9/Şarlatan,
yalancı.
VTTCARIDAN AŞAĞIVA:
1/ tran'dan başka Avrupa ve Amenka'da da yaygın olan
bır din. 2/Sevap... Zayıf. sıska. 3/Gökcisımlennı gözle-
me... Avuç ıçi. 4/ Kurşunkalem ve kımı aygıt parçalan-
nın yapımındakullanılan doğal karbon... " — ettilertur-
nalara. kazlara'" (Pır Sultan Abdal). 5/ Eskı Mısır'da gü-
neş tannsı... Bağışlama. 6/ Kuzu sesı... Bir yapının da-
mında çevresı ve üstü açık yer. II Kalça kemığı... Elı ışe
yatkm. becerikli... Su. 8/ Kumaşla astar arasına konu-
larak giysının dik durmasını sağlayan kolalı bez... tnsan
bedeni çevresındekı manyetık alan. 9/Yakındogu'da yer-
leşmış ya da evlenerek soyu kanşmış Avrupa asıllı kim-
se.