02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16MAYIS1997CUMA 12 DIZIYAZI 12 Mart-12 Eylül ve 28 Şubat.. Siyaset Bilitni Açısından Darbelerin Anatomisi Demokrasi temelinden sarsılıyorDr.ALEVCOŞKUN -1- Demokrasi idealleri için ulusça verdiğimiz sa\aş 150 yılı aşıyor. Çok partıli çoğulcu demokrasi uygulamalanmız ise ancak yanm asırlık bir geçmişe sahip. 1950'den bugüne demokratik yaşamımız bırkaç kez kesintiye uğradı. Bu kesintiler. siyaset bilimi açısından ülkemızde ordu politika ilişkilennın çerçevesıni çizdi. Bu kesintilerde belirgin nokta, önce asken bır muhtıra (uyan) verilerek gerçekleştirilmesidir. Son iki aydır. MGK'nin 28 Şubat 1997 günkü toplantısında alınan kararlann bir asken "uyan" olup olmadığı üzennde tartışmalaryapılıyor. Bu yazıda. ordu-polıtika ilişkılerı açısından bu uyanlara ve kesintilere yakından bakmak ve 28 Şubat kararlan ıçin kimi düşüncelerimizi kamuoyuna ıletmek istiyoruz. Demokrasi ve baskı grupları Demokrasi. sadece 4 yılda bir yapılan genel seçim değildır. Demokrasi, başta seçim olmak üzere bırçok kurumdan oluşan ve bu kurumlann katkıda bulunduğu (basın, üniversiteler. sıvil örgütler. yerel yönetimler. hukuk kurumlan. işçı- işveren örgütleri gibi) bir ılişkiler ve etkjleşimler sistemidir. Bu etkıleşımde baskı gruplan önemli bır rol oynarlar. Sivil örgütler. dernekler, sendikalar. ışveren örgütleri. kamu yönetıcıleri nasıl bir baskı grubu ıse siyasal bilimler açısından ordu da bir baskı grubudur. Batı dünyasında siyaset bilimleri. ordu için "suskun™ baskı grubu deyimini kullanıyorlar. Ülkemız açısından düşünürsek, devletin temelinı dine dayalı bir sısteme bağlamak isteyenler çalışma ve gınşımlenni yürüttükçe de\letin temelinı Atatürkılkelerine dayandırmak ıdealı üzerine yetışmiş olan ordunun da bir baskı grubu olma niteliğı yadsınamaz. Seçilenler. hukukun üstünlüğüne saygı duymak zorundadırlar. Kendılennı Meclıs'e taşıyan anayasanın temel ilkelerini ters yüz edemezler. Sadece Türkiye"de değil. dünyanın diğer tüm demokratik ülkelennde de siyasal iktıdarlar bir baskı grubu kabul edılen ordunun düşüncelerinı dikkate almak zorundadırlar. Bu genel değerlendirmeden sonra ülkemizde ordu-politika ilişkilerine daha yakından bakabilıriz. 27 Mayıs hareketl Politikaya ilk askeri kanşma 27 Mayıs l96O'ta oldu. 27 Mayıs. aydınlanma felsefesine inanan, Atatürk devnminden yana olanlann. karşıdevrim kıpırdanışlanna (Arapça ezan. "Siz hilafeti bile geriye getirebilirsiniz" gibi söylemler, anayas^^ dilinin Osmanlıcaya dönüştürülfnesi. "**"* halkevlerinin kapatılması, CHP'nin mallanna el konulması. Köy Enstitülerinin kapatılması gıbı...) karşı genişleyen ve giderek yoğunlaşan bır tepkınin ürünüdür. 27 Mayıs öncesı Kara Ku\-\etleri Komutanı Cemal GürseTin iktıdan uyaran ünlü mektubunun önemsenmemesi. ihtilale gıden yolda önemli bir sınır taş.ı olmuştu. 27 Mayıs. emir-komuta zıncirimn değıl, ordunun çeşitlı rütbelerini kapsayan bir oluşumun ürünüdür. 1961 Anayasası, karşıdevTİmcilerin fikirlerine tepkiden doğdu. 27 Mayıs ülkeye çağdaş bir anayasa kazandırdı. Devletın temel nitelikleri arasına sosyal devlet ve ınsan haklan kavramlannın girmesi, yönetimin bütün eylem ve işlemlerinin yargı denetimine tabi olacağı ilkesiyle. yasama organının hukuksal denetimini ve hukukun üstünlüğü ilkesini sağlayan Anayasa Mahkemesi'nin kurulması, 1961 Anayasasfnın ülkemıze sağladığı temel kazanımlardır. 12 Mart hareketî 12 Mart hareketı. 1961 Anayasası'nın getirdiği demokratik oluşumlan ve toplumsal açılımlan içıne sindiremeyen üst düzey burjuvazinin bir tepkisi olarak ortaya çıkmıştır. Toplumsal hareketlilik. ekonomik zorluklar oranında artmış; işçi ve köylü kitlelerinin artan istek ve talepleri. düzenden yararlananlan sıkıntıya sokmuştu. Zamanın Genelkurmay Başkanı Tağmaç'a göre toplumsal gelişme. ekonomik olanaklann üzerine çıkmıştı. İki süper gücün kozlannı Ortadoğu'da paylaşmaya başlamalan. Türkiye"nin şu ya da bu biçimde kullanılması olasılığını da gündeme getirmişti. Geçmişe oranla Türkiye'nın daha bağımsız bir dış politika izlemesi, bu dönemde ABD"nin Türkıye'ye karşı "kırgınlık'' belirtileri göstermesine neden olmuştu. 12 Mart 1971'de Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlan ımzaladıklan birmuhtırayı (uyan) Cumhurbaşkanı ve Meclıs Başkam'na verdıler. Aynı gün saat 12.45"te TRT'ye kurye aracıhğıyla gönderilen bu uyan mektubu 13.00 haberler bülteninde okundu. Silahlı Kuvvetler: bu uvan mektubuvla 1971'de ordu yönetime el koyduğunda, sıkı aramalar yapılarak özeilikle ünîversiteli gençlere göz açtırılmadı. doğrudan yönetimi eline almadı, perde arkasından siyasal sistem üzerinde belirleyici. egemen bir rol üstlendı. 12 Mart genel olarak 27 Mayıs'ın getirdiği ilenci anayasa düzenine karşıydı. "muhafazakâr" bir nitelik taşıyordu. 12 Eylül 12 Eylül 1980'e doğru giderken, Silahlı Kuvvetler'de askeri kıdem esasına göre önde olan Org. Adnan Ersöz yerine. Org. Ali Fethi Esener'i atamak isteyen siyasal iktidann bu Kuran'dan ayetler okuyarak sözde, "Hurafelere inanmayın. asıl Kuran'da yaalanlara bakırT derken. dını sömürdüğünün. dini siyasete alet ettiğinin ayırdında bile değildi. 12 Eylül'ün sözde Atatürkçülüğü, içi bo$, bir şekil Atatürkçülüğüdür. Her kasabaya sanat değeri tartışmalı Atatürk büstleri koyarak Atatürk'e bağlı olduklannı sanıyorlardı. Imam- hatiplere, Kuran kurslanna gösterilen hoşgörü, ortaöğretimde din derslerinin anayasaya konulan bir madde ile zorunlu hale getirilmesi, 'din eğitimi gören insanlardan terörist olmaz' oplumsaLyaşaraımızda çoğuaiuğun istemlarjyle.,MGK'ce kabul edilen önlemler pafeeti arasmda paraleTTIk yaşariıyorT Toplumsal yaşamımızda daha önce olanaksız gibi görülen hareketler gerçekleşiyor. On binlerce kadın, laiklik için, Atatürk ilkeleri için yürüyüş yapıyor. Siyaset ve toplum bilimi açısından baktığımızda, bu yürüyüş son derece önemli ve anlamh bir harekettir. Siyasal parti liderleri, özeilikle iktidar partisinin koalisyon liderleri bu önemli toplumsal hareketi değerlendiremiyorlar, özümseyemiyorlar. tutumu. sorunlaryaratmıştı. Sonuçta. bütün orgenerallenn istıfa etmeleri ya da emekli olmalan nedeniyle Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na Org. Kenan Evren atanmıştı. Anarşi \e terörün yoğunlaşması, 2 Ocak 1980 günü komutanlann bir uyan mektubu \ermelerine neden oldu. Ama. o mektup Meclıs'te. politikacılar tarafından fazla önemsenmedi. Hatta. mektup kime yazılmıştır. o partiye mı? Bu partiye mı? gibi söylemler akıl almaz bıçımde konuşuluyordu. Halbuki. uyan mektubu tüm partıler ve milletvekilleri içındi. Daha sonra Genelkurmay Başkanı Evren. artık başka mektup vermeyeceklerini söyleyerek. Silahlı Kuvvetler'in gelişmeler karşısındaki olası tavnnı ortaya koymasına karşın. bu uyan da siyasal çevrelerce gerektiği biçimde değerlendirilmedi. Mart 1980'den sonraki günlerde Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin. siyasi çıkar hesaplarına dönüşmesi, işin hafife alınması. bunalımın \e birikimlerin yoğunlaşmasına ve "askeri müdahale" yönünde kamuoyunun oluşmasına neden olmuştur. îdareye el koyanlar ne derece anti-demokratik davTanmışlarsa: olumsuz siyasal hareketlerle "müdahale"yi haklı gösterecek kamuoyunun oluşumunu sağlayan siyasilenn de bir ölçüde sorumlu olduklannı belirtmek durumundayız. Sorunlann parlamentoda uzlaşma ile çözümlenmesi. askeri müdahale olanaklannın kapılannı kapatabilirdi. 12 Eylül. uygulamalanyla tamamen gerici bır nitelik kazanmıştır. "Muhafazakâr" değil, "reaksiyoner" bir tutum göstermiştir. Devlet Başkanhğı, Genelkurmay Başkanlığı ve Milli Güvenhk Konseyi Başkanlığı'nı kendisinde toplayan Org. EvTen, yurtiçindeki söylevlerinde. 12 Eylül cuntasının sıkıyönetim mahkemeleri, sağ-sol ayırımı yapmaksızın sayısız genci yargılayarak hapisanelere Türkiye'nin geleceğini doldurdu. önyargısının sonuçlanydı. Özetle, 12 Eylül yönetimi "muhafazakâr" değıl. *reaksiyoner rl dır. Keşke siyasi parti liderleri uzlaşabilseydi de 12 Eylül hiç sahneye konulamasaydı. Bugünkü koşullar çok değışık.... Ne 27 Mayıs'a ne 12 Mart'a ne de 12 Eylül'e benzıyor. Bugün adeta toplumsal bir hesaplaşma ortamıyla karşı karşıyayız. Atatürk devnmlenni benimseyenlerle karşıdevrimciler arasındaki bir hesaplaşmadır bu. Ordu geçmışte yapılan hatalardan ders almasını bilmiş. geçmişin deney ve birikimlerinden alabildığınce yararlanıyor. Yakm komşumuz Iran'da son 18 yıldır olan bitenler. askerleri tetıkte durmaya. olaylan titızlikle izlemeye yöneltmiştir. Ordunun ıstekleri nelerdir? Anayasamızın temel ilkelen olan "Türkiye devleti bir cıımhuriyettir" (Md. HTürkiye Cumhunyetrnın " <\tatürk miliiyetçiliğine bağiı („) demokratik, laik \e sosyal bir hukuk de\ leti" (Md. 2) olduğunu belırten nitelıklen ve "TC'nin devlet şekli ve temel niteliklerinin degiştirilemeyeceği, değiştirilmesinin önerilemeyeceği'' (Md. 4) anayasa kurallanna sahip çıkmaktadır. MGK'de alınan kararlann hepsi y asalanmızda yer alan hususlardır. Bir anayasa kuruluşu olan MGK, anayasamız ve yasalanmızda bulunmayan bir şey istemiyor. Sadece yasalarda yer alan hükümlerin uygulanmasını istiyor. O zaman. bu hareketin yasadışı ya da demokrasi dışı talepler içerdiğini ileriye sürmek ne yasalarla ne de demokrasi ile bağdaşabilir. Hıçbir devlet. kendisini ortadan kaldıracak güçlere ve oluşumlara göz yumamaz. Özeilikle, sağcı iktıdarlar eliyle. devlet bütçesınden ödenek aynlarak. din devleti kurulmaya doğru yönelen eğılimler uzun yıllardır desteklenmıştır. MGK. bu oluşuma artık dur denilmesini istiyor. Bu istemler. kamuoyunda nasıl karşılanıyor? Şimdi bir de ışın bu tarafına bakalım: Toplumsal yaşamımızda çoğunluğun istemleriyle, MGK'ce kabul edilen önlemler paketi arasında paralellik yaşanıyor. Toplumsal yaşamımızda daha önce olanaksız gibi görülen hareketler gerçekleşiyor. On binlerce kadın. laiklik ıçin, Atatürk ilkelen için yürüyüş yapıyor. Siyaset ve toplum bilimi açısından baktığımızda bu yürüyüş son derece önemli ve anlamh bir harekettiı. Siyasal parti liderleri. özeilikle iktidar partisinin koalisyon liderleri bu önemli toplumsal hareketi değerlendiremiyorlar. özümseyemiyorlar. Demokrasi temelinden sarsılıyor Bugün ülkemizde demokrasinin ana kurallan sürekli ve giderek artan bir hızla temelinden sarsılıyor. Sadece son aylara bakmak bile yeterlidir. Örneğın: 1- Susurluk'ta bir trafik kazasıyla ortaya çıkan olayın iç yapısındaki bilinmezlik herkesi ürpertiyor. Uluslararası bültenle aranan bir sanık, birpolis müdürü, bir milletvekıli, susturucularla donatılmış silahlarla ortaya çıkıyor. Tüm görsel ve yazılı basın olayın üzerine gidiyor. Ilk başlarda iktidar bu olayı örtmek için çabalıyor. TBMM"de kurulan Susurluk Komisyonu 3 ay çalışıyor. sonunda ortaya içı boş bir rapor çıkıyor. Ulkede büyük bir çoğunluk bu raporun bulgulanndan tatmin olmuyor. 2- Sincan'da teröristleri okşayan. tran devTİrrırni Tcutsayan bîrteren <)üzenleniyor. Bu işten sorumlu olan belediye başkanı tutuklanınca. TC'nin Adalet Bakanı bizzat cezaevine gidip bu kişiyi ziyaret edıyor. 3- Böyle bir durum karşısındâ o partinin merkez organı, belediye başkanını kınayıp kendisini disiplin kuruluna \erip partıden ihraç edeceği yerde. partinin genel sekreteri. 'Cezai bir sorumluluk varsa, savcılar harekete geçerler' demekle yetiniyor. 4- Susurluk davasıyla ilgili olarak dokunulmazlıklannın kaldınlması istenen iki mılletvekili için hazırlanan fezlekenin Adalet Bakanlığı tarafından ıvedilıkle TBMM'ye gönderilmesi gerekirken. hedef saptınlıyor. dosya Başbakanlığa göndenliyor. Başbakanlık'ta üç aya yakın bir süre bekletilıyor. Böyle bir uygulama normal bir demokraside olur mu? 5- Ülkenin ıç güvenliğinden sorumlu Içişleri Bakanı, anayasayı ve idare hukukunun temel ilkelenni hiçe sayarak, sanki gündüzler ortadan kalkmış gibi gece karanlığında saat 03.00'te Emnıyet Genel Müdürlüğü"ne gidiyor. Emnıyet Devlet Başkanlığı. Genelkurmay Başkanlığı ve Mil- li Cüvenlik Konseyi Başkanlığı'nı kendisinde topla- yan Org. Evren, yurtiçindeki söylevlerinde, Ku- ran'dan ayetler okuyarak dini sömürdüğünün, di- ni siyasete alet ettiğinin ayırdında bile değildi. Genel Müdürü'nün odasını açtırarak oraya kendi adamını oturtuyor. Hukukun tüm kurallannı, kamu yönetiminin tüm ilkelerini çiğnıyor; ondan sonra da. "Ben padişahsam, benim dediğim olacaktır' diye de çok büyük bır ış yapmış gibi beyanat veriyor. Normal bir demokratik sistemde böyle uygulamalar olabilir mi? 6- Herhangi bır demokratik ülkede devletin temel felsefesine aykın bır piyes oynatılabilir mi? Oynatılırsa. o pıyesı sahneye koyanlar eğer bir partiye bağlı ise, o partinin merkez karar organlan hıç tepkısız kalır mı? 7- Hele hele hangı demokratik ülkede. Istanbul gibi bir kentin merkezinde. polis karakoluna 200 metre yakınlıktaki bir TV ıstasyonu. çete fılmlerini bile imrendırecek ve kıskandıracak bir biçimde basılabilir?.. Ama bunlar oluyor ve siyasal iktidar sanki bir şey olmamış gibi sessiz kalıyor. Halbuki demokratik bir ülkede 24 saat içınde sadece o kentin güvenliğıni sağlayanlar değil. Içışlen Bakanı da istifa eder. Bütün bunlar. ülkede siyasal iktidann güncel konulara egemen olamadığı ve normal gidişin tersyüz olduğunu göstermektedır. Yarın: Sürekli aydınlık istemleri ANKARA... ANKA... MÜŞERREF HEKEYIOĞLU Susarak Değil, Konuşarak... Önce tek parti dönemi, sonra çok partili dönem, devrimler, karşıdevrimler, çağdaş yasalar, onanmlar, meslek dalında da ilgınç serüvenler, hızlı tırmanışlar, çağdaş teknolojiyle milyonlara ulaşan tırajlar... Pro- mosyon tırajı pompalıyor, ekranlarda akıl almaz boyırt- lara vanyor yanşlar. Ama çalışanlar mutlu mu acaba? Çalışma koşulları çağdaş teknolojiyle eşdüzeyde mı, özgür ve bağımsız oldukîarı söylenebilir mı? Elbet söylenemez. Neredeyse yüzyılın yansına yaklaşıyor meslek yaşa- mım. Belli zaman dilimlerinde aynı filmi seyrediyorum durmadan. Yazarlar, haberciler, çızerter acı faturalar ödüyor; suçlama. sorgulama, tutuklama, dayak, ış- kence... Halkımızı aydınlatmak, sağlıklı kamuoyu ça- basını önlemek için inanılmaz yöntemlere başvurulu- yor. Başvuranlar açısından bir utanç tablosu oluşuyor ülkemizde. Saldınlan, yaralanan, öldürülen gazeteci- ler açısından rekor düzeyde, ılk sıralardayız dünyada. ANKA'nın haberine göre 12 gazetecı saldınya uğruyor nisan ayında, 47 gazetecı gözartına alınıyor, 14 gaze- te ve dergı toplatılıyor. Demokrasi gazetesı kapanıyor, gazete ve dergı bürolanna 26 baskın yapılıyor, 116 ga- zetecı, yazar cezaevınde yatıyor. Flash TV'nın yaşadı- ğı olaylann şoku geçmeden Hürriyet gazetesıne bir saldın oluyor. DYP'nın o çok talihsız Sultanahmet mıtmgınden sonra Paris'e gıden Sayın Çiller de Avrupa Birtıği'ne üyelikten söz ediyor dönuşte! Kimi politikacılar klinik olaylan yaratıyor ancak. 27 Mayıs'tan önceki dönemi anımsıyorum, Demokrat Partili yöneticıler de benzer davranışlar içinde, basına, ünıversıtelere saldmyordu alanlarda. Özgürlüğü sınırlayan yasalar öngörüyordu. Gazetemizın 74. yılı nedeniyle buluştuğumuz akşam yemeğınde Cüneyt Arcayürek ile söyleşırken neşe- lendik mı, hüzünlendik mı karar veremıyorum. Nere- den nereye geldiğimizi saptadık, acıyla gülümsedik galıba. Ağaçlarayaktaölür, değil mı? Bunca umut, ar- dından bunca düş kınklığına karşın meslek dalımızda güzel bır direnış var. Darboğazlan aşmak ıçin onurlU savaşımlar var, onurtu dırenişler var, özverıler var. Bir yanda devler. bir yanda cüceler, ama cücelenn yureğl ve soluğu dev boyutlarda... Kuşkusuz özeleştiriye de açık olmak gerekiyor. Ya j şayarak biliyoruz, siyasal tıkanıklık başarısız politika' cılardan kaynaklanıyor. Geçmiş dönemlerde de böy- le. bugün de. Celışık olaylara sahne oluyor ülkemiz. Sı- radan bir polıtıkacıya omuz verenler, iktidar koltuğuna oturması ıçin destekolanlar, bıreysel çıkarian nedeniy- le karşısına da dıkilebıliyor bir süre sonra. Iticı gücünü yitirenler de koruyucu, destekleyıcı melek konumun- dan saldırgan konumuna geçebilıyor kısa sürede. Sal- dırganlığı tırmandınyor. ölçüyü şaşırarak çok düşündü- riıcü durumlara düşebılıyor! Meslek kuruluşlanmızın tepkısı. uyarısı çok sevındiricı, ama belli çevrelerın du- yarsızlığını aşmak kolay değıl. Başta meslek ıçı eğitim, mesleksel örgütlenn güçlenmesi, dahası, tüm örgüt- lenn desteğı de çok önemli. Yadsınamaz bır gerçek var mesleğımızde. Tekelcilik ve tekseslılık eğılimleri de tır- manıyor giderek. Rejimdeki tıkanmada bu tırmanışın da büyük etkisi var değıl mı? Tekelleşme durmadan, çokseslılık gerçekleşmeden bu tıkanıklık aşılabılir mi hiç! Biri ötekine bağlı bir olay bu. Suçlayarak değil, ta- nıda buluşarak, tartışarak, uzlaşarak çözüme utaşılır ancak. • • • Geçmişe özlem ters bir olay, ama deney < min önemi yadsınamaz bence. 1950'lerden 2ûQD'k uzayan yolda yürürken ne zamafi soluklandık, haı _ nedenlertetökezledik, duraksadık, yaşayarak bıltyoruz; DP iktıdarı başarısızlığını odünlerie örtmek ıstedi, ile- nye değil geriye gıttik, Atatürk'ün arkadaşı olmakla övünenler, başta laiklik, Atatürk devrimlerine karşı po- litıkalarla darboğazlara götürdü ülkemızi. Önce oy, gü- ven, sonra iktidar yitirdiler. Ardından 27 Mayıs, Atatürk- çülüğe dönüş yolunda bır adım bence, somut belgej leri de ortada hâlâ. Işte Anayasa Mahkemesi! Bır 196ı Anayasası'na bakın. bır 12 Mart'tan, 12Eylül'densoni ra yürüriüğe giren yasalara!.. Onanm yasaları! 1961 Anayasası'nda örgütlenme özgürlüğü var, ötekıierde yok. Siyasal yaşama katılım alanı daralıyor giderek. Oyi sa bugün tıkanıklığı sivil örgütlenn aşması bekleniyöıj Siyasal partileraşamıyor, siyasal kadrolann eskimişlı-j ği, aşınmışlığı seçımlerle de aşılamıyorçünkü... Yeni ya< salar gerekiyor, yeni yapılanmalar, yeni söylemler, Q söylemler doğrultusunda eylemler... ! • • • j MEB salonunda Berlin Filanmoni Dörtlüsü'nü izli* yordum, Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Sekretef Yardımcısı Nilgün Ersoy geldi yanıma. Üye sayısınırj kırk bine ulaştığını müjdeledi, programlanan mitingdenj kurultaydan söz ettı. Bir okurumuz yolumu kestı çıkış-» ta, bıröğretmen; güzel sözcüklerle yüreklendirdı beni; Derken bır delikanlı kestı yolumu, milletvekillenne ye^ minlerinı anımsatmak için -elbet unutanlara- TBMM önünde bır toplantı önerdı. Bir başkası da 'bir dakikâ karanlık, sürekli aydınlık' eyleminden bir sloganı yine^ ledi: Susma, sustukça sıra sana gelecek. Yaşadığımız tüm olaylar bu sözlerın duğrultusunda değil mi? Oyteyse susarak değil, konuşarak, yazarak, uyara- rak yol alacağız. 5 6 7 8 BUUV1ACA SEDAT\AŞAYA\ SOLDAN SAĞA: 1/Turunçgıller- den. kabukla- nndan reçel ya- pılan bır mey- ve. 2/"Kuzgun ": Ünlü Türk heykelci- si.. tstek. arzu. 3/Kûçükkale... İngıltere'de çok sevılen bır cıns bıra. 4/ Mek- ke'nın doğu- sunda, hacıla- nn anfe günü toplandıklan tepe... Tu- zağa düşürülen şey. 5/ 1 Boru sesı.... Altının 2 sımgesı. 6/ Bir nota... Edgar Rica Burro- J ughs'un yarattığı, bır- 4 çok fiime de konu ol- 5 muş roman kahramanı. g II "Irlanda Cumhunyet Ordusu"... Bır nota... Utanma duygusu. 8/C1- 8 nayet... "olmaz ilac sı- 9 ne-ı sad-pâreme bulunmaz bılırim yâreme" (Hacı Arif Bey). 9/Şarlatan, yalancı. VTTCARIDAN AŞAĞIVA: 1/ tran'dan başka Avrupa ve Amenka'da da yaygın olan bır din. 2/Sevap... Zayıf. sıska. 3/Gökcisımlennı gözle- me... Avuç ıçi. 4/ Kurşunkalem ve kımı aygıt parçalan- nın yapımındakullanılan doğal karbon... " — ettilertur- nalara. kazlara'" (Pır Sultan Abdal). 5/ Eskı Mısır'da gü- neş tannsı... Bağışlama. 6/ Kuzu sesı... Bir yapının da- mında çevresı ve üstü açık yer. II Kalça kemığı... Elı ışe yatkm. becerikli... Su. 8/ Kumaşla astar arasına konu- larak giysının dik durmasını sağlayan kolalı bez... tnsan bedeni çevresındekı manyetık alan. 9/Yakındogu'da yer- leşmış ya da evlenerek soyu kanşmış Avrupa asıllı kim- se.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle