Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 9 NİSAN 1997 ÇARŞAMBA .,
HABERLER
Yüksek Istişare Konseyi toplantısı tartışmalı geçti. Muhalif üyeler altematif rapor hazırlıyor
TÜSIAD'da rapor geEkonomi Servisi - TÜStAD, 20 ocak-
takamuoyuna açıkladığı •Türkiye'de De-
mokratikleşme Perspektifleri' adlı rapo-
ruıun yarattığı tanışmayı bu kez kendi
içnde yaşadı. Rapora muhalif üyelenn
ahernatif rapor hazırlıklannın gölgesin- — , « . —
de yapılan ve yaklaşık 4.5 saat süren dün- r
| 'I j S k | A T j
ki. Yüksek İs'tişare Konseyi (YİK.) top- * X
~'^J
*™M
-'
lantısı gergin birortamda geçti. Toplan-
tı sonrasında basın mensuplanna açıkla-
ma yapan Konsey Başkanı Bülent Ecza-
cıbaşı. Demokratikleşme Perspektifleri
raporu için "Yazanı bağlar" yorumunu
yaptı.
• "Türkiye'de Demokratikleşme Perspektifleri" raporunu eleştiren i;ıdamı
Halit Narin, "Bu raporun desteklenecek tarafı yok" dedi. Rapora destek
olduğunu açıklayan Sakıp Sabancı ise "Her sabah uyandığımızda boş hedeflere
atış yapmaktansa somut adımlar atmalıyız. TÜSİAD'ın raporu bu yüzden
olumludur" açıklamasını yaptı. TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem
Kayhan, raporda sahip çıkılması gerekenin, ana çizgiler olduğunu söyledi.
Siyasi istikrarsızlık giderilmeli
Sabah saat 09.30'da basına açık olarak
başlayan toplantının açış konuşmasını
Bülent Eczacıbaşı yaptı. Türkiye'de uzun
süredir devam eden bir siyasi istikrarsız-
lık bulunduğunu belirten Eczacıbaşı.
"Siyasi istikrarsızlığın kökünde yatan ne-
denler ortadan kaldırılmadıkça aydınlı-
ğa kavuşmamızui olanağı yoktur" dedi.
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Mu-
harrem Kayhan ise, hazırladıklan rapo-
run bugüne kadar yayınlanan raporlar
içinde en fazla ses getireni olduğunu vur-
gulayarak şunlan söyledi:
"Raporumuzun 20 ocakta kanıuoy una
açıklanmasından bu yana ülkemizde
mc\ dana gelen olavlar, bu raporun temel
çizgilerinin ne kadar isabetli olduğunu
bir kez daha belirginleştirdi. Susurluk
olayı, dokunulmazhk kunımu ve taiklik
karşıtı söylem ve tutumlar konusunda
parlamcntonun gerekli du>-arhhğı göster-
memesi ülkeyi 28 şubat MGK toplantısı-
na kadar getirdi. Raporda da işarct ed'ri-
diği gibi, si\il kesimin yarattığı jönetim
boşluğu MGK'nın doldurması ile sonuç-
landı. Oj sa cumhuriverin laiklik ilkesinin
korunması için harete geçmesi gereken
kurum TBMM olmahydı."
Raporda sahip çıkılması gerekenin,
ana çizgiler olduğunu belirten Kayhan.
"Bizim hicbir raporumuz noktasuıa vir-
gûlüne kadar üyelerimiz tarafindan be-
nimsenmemiştir, her satırırun onları bağ-
ladığı düş.üncesiv le hareket edilmemiştir.
Üyelerimizin farklı görüşleri vardır" yo-
rumunu yaptı.
Toplantının basına kapalı olarak de-
vam eden ikinci bölümünde büyük tar-
tışmalann yaşandığı öğrenildı. Tartışma-
ya. hazırladıklan altematif rapor öneri-
leri ve eleştiri metinleriyle katılan üye-
ler, rapor için sert ifadeler de kullandı-
lar. Bu üyeler arasında yer alan işadamı
HalitNarin, "Bu raporun desteklenecek
tarafiyokderken Aydın Bolakda. TÜSİ-
AD içinde farklı görüşler olmasının nor-
mal karşılanması gerektiğini söyledi.
Rapora destek olduğunu açıkJayan Sa-
kıp Sabancı ise. "Her sabah uyandığı-
mızda boş hedeflere atış yaprnaktansa.
somut adımlar atmalıyız. TÜSİAD'ın ra-
poru bu yüzden olumludur" dedi.
Sonuç deklarasyonu
YakJaşık 6 saat süren toplatının ardın-
dan. Başkan Muharrem Kayhan. Bülent
Eczacıbaşı ve GülerSabancı'dan oluşan
Başkanlık Divanı tarafindan bir sonuç
bildirgesi okundu. Dört maddeden olu-
şan bildirgede. raporun dernek tüzüğün-
de belirtilen misyona uygun bir çalışma
olduğu belirtildi. AçıkJamada, raporun
amacı ve ana mesajı itibanyla TÜSİ-
AD'ın görüşlerini yansıttığı, ancak üye-
leri için bağlayıcı nitelikte olmadığı kay-
dedilerek şöyle denildi:
"•Yönetim Kurulu'nun Türkiye'deki
demokratik rejimin güçlendirilmesi ko-
nusunun kamuovunda yaygın biçimde
tarüşüabilmesi için gerekli girişimleri va-
kit geçirmeden gerçekleştirmesL, bu tar-
tışmalarda farklı görüşlerin sergüenme-
sine özen gösterilmesi, TÜSİAD üyeleri-
nin de kendi görüşlerini kamuoyuna açık
bu tartışmalarda dile getirmesi gerektiği
kanaatine vanlmıştır.''
Açıklamanın ardından gazetecilerin
sorulannı yanıtlayan Bülent Eczacıbaşı,
raporda yazılanlann genel hatlanyla ar-
kasında olduklannı ancak aynnhlann sa-
dece yazannı bağlayacağını vurguladı.
Eczacıbaşı, muhalif üyelerin altematif
rapor hazırlıklannı da olumlu kar-
şılayarak, bunun demokratik olgunluğun
bir ifadesi olacağını anlattı.
Başkente
İslami
öü
B a ş k e n t i n R e f a h P a r t i l i b e l e d i y e y l e 3 y ı l ı
görünüm
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Başkente. Anado-
lu'yu simgeleven Hitit Gü-
neşi yerine tslami görünüm-
lü amblem getiren Büyükşe-
hir Beledıye Başkanı Melih
Gökçek. Ankara'nın giriş
noktalanna minare motifli 5
giriş kapısı projesinın yanın-
da "İslami banlivöler" pro-
jcsini baslattı. RP'yle bağ-
lantılı kişilcre belediye şir-
ketlerinden maaş bağlanır-
ken yargı karanyla görevine
dönen pek çok kişi geçici
görev le başka kentlere gön-
dcnlmeye çalışıldı.
Ankara Büyükşehir Bele-
diycsi Emlak Dairesi Baş-
kanlığı'nca hazırlanan ve
gızlı tutulan Ocak 1996 ta-
rılıli haritayla, RP'li Ankara
Büyükşehir Belediyesi'nin
Yu\ aköy 'de 513 parseli, Su-
suAöy "de-i 07 parseli-kamu-
laştirdıği ortaya çıkti. Bele-
dıyenin Battkem'ten daha
büyük bir alan olan 1250
hektarlık bu bölgede yakla-
şık 70 bin konutluk İslami
kent projesi için çalışmalara
başladığı saptandı.
Büyükşehir belediyesinin
kurmayı planladığı banlıyö-
lerde. okul, mescit, cami,
hastane. kreş ve alışveriş
merkezlerının yanı sıra i-
mam-hatipliselerinindeku- j
rulmasının amaçlandığı öğ- j
renildi.
Gökçek. "güzel Ankara
projesi" çerçevesınde kent
girişlerine yapılacak kapılar
için gerçekleştirilen proje
yanşmasını ıptal ettirerek İs-
lami motiflerin egemen ol-
duğu yeni proje hazırlattı.
Projede minare motıflerine
benzertarzda 5 kapı yapımı
yer alıyor.
Gökçek. 1985yılındaya-
nşmayla seçilen projede yer
almamasına karşın. Altın-
park'a da cami yaptırmak ıs-
tedi.
Batıkent'in imarplanında
13 tane cami yeri olmasına
karşın kültür, eğlence ve ye-
şil alanlar plan değişikliği
yapılarak cami yerine dö-
nüştürüldü. RP'li Ankara
Büyükşehır Belediyesi dö-
neminde Ankara'nın planlı
yerleşim yerlerinden olan
Batıkent'te, kaçak imam ev-
leri yapılmaya başlandı.
Gökçek 24 Aralık 1995'te
yapılan erken genel seçim
öncesinde de ıslah planı uy-
gulayangecekondulara 1 kat
arttırma izni vererek baş-
kentte gecekondulaşmaya
destek verdi. Yargının yürüt-
meyi durdurma karan ver-
mesıne karşın Ankara'nın
merkezi yerlerine köprülü
kavşakiar yapıldı.
RP Ankara Milletvekili
Hasan Hüseyin Ceylan'ın
kardeşi Mustafa Ceylan,
Milli Gazete yazarlan. Mil-
li Gençlik Vaİcfı Ankara Şu-
be Başkanı Nazım Maviş'in
de aralannda bulunduğu
RP'yle bağlantıtı kişiler,
Ankara Büyükşehir Beledi-
yesi şirketlerine alındılar.
Bazı üst düzey çalışanlann
da birkaç şirkette birden gö-
rev yapmalan sağlanarak
milletvekillerinin maaşlan-
na yakın aylık gelir elde et-
meleri sağlandı. Belediye
şirketlerinde görev alan 6.
ANAP'lı belediye meclis
üyesinin çoğu kararda mu-
halefet yapmaması dikkat
çekti.
SÜRECEK
Gökçek yargıyla savaşüBAHARTANRISEVTR
ANKARA - Büyükşehir Beledi-
ye Başkanı Melih Gökçek'in 3 yıl-
İık döneminde yargı kararlanna
karşın pek çok hukuk dışı uygula-
maya gidilirken dinci vakıflarla
bağlantılı şirketlere ayncalık tanın-
ması. beiediye yönetimindeki sür-
günler. usulsüz satışlar ve yolsuz-
luk iddialan gündemden düşmedı.
Ankaralılann temel gıderlerine
enflasyonun üzerinde artışlar ya-
pıldı. En fazla zam. yüzde 62 bin
400 oranında artışla doğalgaz abo-
neliğine uygulanırken 27 mart ön-
cesinde 60 bin lira oian abonelik 37
milyon 500 bin liraya yükseldi.
EGO tam bileti 4 bin liradan
yüzde 650 artışla 30 bin liraya çı-
karken doğalgaz fiyatlan yüzde
819 artışla 3 bin liradan 27 bin 572
liraya, halk ekmek yüzde 525 artış-
la 2 bin liradan 12 bin. 500 liraya.
kömiirfiyatlan yüzde 495 artışla 3
milyon 913 binden 19 milyon lira-
ya çıktı. Suyun metreküp fiyatı da
yüzde 740 artış kaydederek. 5 bin
400 liradan 45 bin 500 lira oldu.
Kuran kursu, cami. mescit ve üc-
retsiz öğrenci banndıran yurtlar-
dan su ücreti almayan Gökçek, An-
kara Büyükşehir Belediye Mecli-
si'nde. 6 Haziran 1996 tarihinde
alınan kararla su fiyatlanndaki ar-
tışı dolara endeksledi. Gökçek, 3
ekim cuma günü. Ankaralılann
tepkisine neden olan bu uygulama-
dan vazgeçildiğini açıkladı. Dolar-
lı sudan vazgeçilirken. Ankara Bü-
yükşehir Belediye Meclısf nce, su
ve atıksu tarifelennin kasım ayın-
dan itibaren toptan eşya fiyatlann-
daki aylık artış dikkate alınarak be-
lirlenmesi kararlaştınldı.
Ankara Büyükşehir Belediye-
si'nin 3 milyar liraya varan dış bor-
cunun ödenmedıği yönündeki tar-
tışmalar üzerine. Gökçek'in "Bu
mannk mı? Ben mi yaptım 3 mil-
yar borcu. Elbette Hazine ödeye-
cek" sözlerine karşın. borcun yüz-
de 20'sinin RP'li belediye dönemı-
ne ait olduğu ortaya çıktı.
Doğalgaz fiyaskosu
Gökçek'in. doğalgazda dolar
üzerinden fiyat belirlemeyi savu-
nurken "Ödenen bedel ile sayaç
kendilerine ait oluyor, sayaç bedeli
de 225 dolar arti KD\. Bu arada
bağtanü için alınan para var. Bu-
nunla birlikte sayaç bedeli 300 do-
3 yıllık belediye
yönetimi bov unca
dinci vakıfları
kollavan
Gökçek, pek çok
yasadışı
«j'gulamayi
l
gerçekleştirdi. •'•
lar olarakbefiriendT sözlerine kar-
şın. doğalgaz abonelik ücreti adı
altında alınan 300 dolarlık bedel,
hiçbir şekilde geri ödenmedi. Kira-
da oturan yurttaşlar, sayacı yeni ta-
şınacaklan eve götüremedikleri
için yeniden abonelik ücreti öde-
meye zorlandı. Doğalgaz konusun-
da açılan davalann büyük bir ço-
ğunluğu EGO aleyhine sonuçlan-
dı.
Daire sayısı belli olmayan site,
işhanı gibi yerlerde dairelere ayn
saat takılmamasına karşın, her abo-
neden 300 dolar ahnması mahke-
me karanyla durduruldu. Tüketim
dönemindeki değil, tahsil döne-
mindeki dolar kuru üzerinden fatu-
ralann belirlendiği yine mahkeme
kararlanyla ortaya çıktı.
Doğalgaz kullanım ücretine BO-
TAŞ'tan alınan fiyatın \iizde 30'u-
nun üzerinde artış yapılamayacağı-
na ilişkin yasal düzenlemeye uyul-
mayarak fahiş fiyatlar belirlendi.
EGO Genel Müdürlüğü, 1996 Ara-
lığYnda21 bin 381 lira olan doğal-
gazın metreküp fiyatını, ocak ayın-
da 22 bin 6"?6 liraya, şubat ayında
da dolar üzerinden zam koyarak.
25 bin 914 liraya yükseltti. BO-
TAŞ'ın yüzde 70'e kadar zam ya-
pabilme olanağı getirmesi ve mart
ayındaki artışla konutlarda tüketi-
len doğalgazın metreküp fiyatı 27
bin 571 lira oldu. EGO'nun ocak
ayında yüzde 6. şubatta yüzde
14.27 oranındaki artışa ek olarak
bu ay yaptığı yüzde 6.39 oranında-
ki zamla birlikte doğalgaz fiyatı bu
yılın ilk 3 ayında yüzde 28.95.3 yıl
boyunca da yüzde 819 oranında
artmış oldu.
CHP Ankara Milletvekili Yü-
maz Ateş, doğalgaza yapılan zam-
larla Ankaralılardan haksız olarak
40 trilyon lira para alındığı gerek-
çesiyle 11 Temmuz 1996 tarihinde
cumhuriyet başsavcılığına suç du-
yurusunda bulundu. Ateş'in
dinci vakıflarla
bağlantılı şirketlere
ayncalık
tarunırken beledive
yönetiminde
sürgünler,
usulsüz saüşlar ve
yolsuzluk
iddialan
gündemden
düşmedi
TBMM'ye verdiği soru önergesi-
ni yanıtlayan eski Içişleri Bakanı
MehmetAğar. Gökçek ve 11 EGO
yöneticisi hakkında kamu davası
açılması için yargıya başvuruldu-
ğunu bildirdi.
İçişleri Bakanlığı'nın yaptırdığı
inceleme sonucunda hazırlanan
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan-
lığı'nın doğalgaz satış fiyatının be-
lirlenmesine ilişkin tebliğe uyul-
madığını içeren rapor üzerine An-
kara Cumhuriyet Başsavcılığı,
EGO yöneticileri hakkında kamu
davası açtı.
EGO'nun plansızdağıtımı sonu-
cu doğalgaz İcış aylannda bazı abo-
nelere ulaşmadı. BOTAŞ'tan ek 50
milyon metreküplük doğalgaz iste-
minin reddedilmesi nedeniyle do-
ğalgaz yetersizliğinin had safhaya
ulaşması bekleniyor. Gökçek'in
118 milyon dolarl'ık "2. Doğalgaz
Yaygınlaştınna Projesi"nin ihale-
sini kendilerinin yaptığı yönünde-
ki açıklamalanna karşın. EGO bü-
rokratlan Mücahh Yanıhnaz ve Ta-
hir Boran, ek doğalgaz istemiyle
BOTAŞ'a gönderdikleri yazıda,
projenin 1992 yılında ihale edildi-
ğini, kredi olanağı nedeniyle 1996
yılında başladığını belirterek Gök-
çek'i yalanladılar.
9^ trilyonluk ihale
Gökçek'in büyük ihalelerde din-
ci vakıflarla bağlantılı olan şirket-
lere tanıdığı ayncalık, 9.5 trilyon li-
ralık sayaç ihalelerinde de yaşan-
dı. Avrupa'da kullanılmayan kartlı
sayaç sistemine geçen RP'li bele-
diyenin sayaç siparişi verdiği Alfa-
gas Elektronik Olçü Aletleri Sana-
yi ve Ticaret Limitet Şirketi'nin
RP'ye yakınlığı ile bilinen Mura-
diye Vakfı'yla bağlantılı olduğu
ileri sürüldü. EGO'daki sayaç iha-
lesinden 3 ay önce kurulan Alfagas
Şirketi'nin. ihâteyi aldığı dönemde
• • 1 Inilyar liralık sermayesinin 250
milyon lirası ödenmiş durumday-
ken şirketin "yeterük belgesi, mar-
ka ka> dı, sanavi sicil belgesi gibi ge-
rckleri, trilyonluk ihaleleri >asadı-
şı biçimde aldıktansonrayerinege-
tird^j" ileri sürüldü.
EGO Genel Müdürlüğü'nce. Al-
fagas Şirketi'ne, bugüne kadar 73
bin 311 adet sayaç karşılığında 23
milyon dolar (yaklaşık 2.5 trilyon
lira) ödendi. ASKl'nin Alfagas'tan
aldığı 3 bin adet sayaç için de 858
bin dolar (yaklaşık 90 milyar lira)
verildi. EGO'nun 7 ocakta, koşul-
lan Alfagas Şirketi'ne göre hazır-
landığı vıırgulanan ve bu noter ile
belirlenen 210 bin adet ön ödeme-
li 61 milyon dolarlık (6.8 trilyon li-
ra) sayaç ihalesini de Alfagas'a
vermesiyle. bu şirkete ödenen top-
lam tutar, 9.5 trilyon liraya ulaştı.
Bağlanmış ve bağlanacak toplam
323 sayaç için de Ankaralılardan
10 trilyon 961 milyon lira alınacak.
EGO Genel Müdürlüğü'nün 41
hatta 400 otobüs almak için açtığı
özelleştirme ihalelerinden ilkinde
otobüs hatlan 1.7 ile 3.5 milyar li-
ra arasında değişen bedellerle yok
pahasına verildi. Hafif raylı sistem
Ankaray'da birçok anza meydana
gelirken metronun açılması da An-
karay gibi gecikti. AŞTt'de yakla-
şık 300 işçinin 8 ay boyunca sür-
dürdüğü grevde. işçilerin iş akti ya-
sadışı biçimde feshedildi, işyeri
temsilcileri polis tarafindan dövül-
dü.
SIFIR NOKTASIIORAL ÇALIŞLAR e-mail: [email protected]
Alparslan Türkeş'in dün
haşmetli bir devlet töreniyle
gömülmesi bir tesadüf mü?
Cumhurbaşkanından parti li-
derlerine kadar herkesin onun
ardından yürümesi ne anlama
geliyor?
Yıllarca MHP'ye ve onun li-
derine karşı olmuş bazı yazar-
lann ve politikacılann son dö-
nemde Türkeş'e karşı tavırlan-
nı değiştirmelerini nasıl yorum-
lamak gerekiyor? Onlann, Tür-
keş'e geçmişte olduğundan
daha sıcak davranmaları ve
sorumlu bir devlet adamı oldu-
ğunu söylemeleri hangi geliş-
menin ürünü kabul edilebilir?
Bu fikirleri savunanlar; Tür-
keş'in uzunca bir zamandan
beri bir uzlaşma ve denge ada-
mı olduğunu belirtiyorlar. Ba-
nşçı bir tutumu temsil ettiğini
yazıp çiziyorlar. Bu yazılan ve
değerlendirmeleri okuyunca,
acaba biz başka birTürkiye'de
mi yaşıyoruz, farklı bir MHP li-
deri mi tanıyoruz diye şaşırıp
kalıyoruz.
12 Eylül öncesi dönemini bir
Türkeş mi Değişti, Yoksa?..
yana bırakıyorum. Türkeş'in
başında bulunduğu MHP'nin
12 Eylül sonrası 5 bine yakın
cinayetten sorumlu olarak yar-
gılanmasını da hesaba katma-
dan düşünüyorum. Yakın dö-
neme bakıyorum ve aklıma ge-
len örnekleri ait alta sıralıyo-
rum. Kısa süre önce, Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliği
(TOBB), Güneydoğu raporu
hazırlatmış ve bu sorunun çö-
zümünde hoşgörüyü dile geti-
rebilmek için "Türkiye bir mil-
letler ve mezhepler mozaiği-
dir" türünden birdeyim kullan-
mıştı.
Türkeş, TOBB'nin bu rapo-
runa çok kızmıştı. Birkaç yer-
de bu rapora karşı "Ne moza-
yığı ulan..." dediği gazete baş-
lıklannayansımıştı. Türkeş, Te-
rörle Mücadele Yasası'nda ya-
pılacak küçük değişikliklere bi-
İe sert tepkiler göstererek dü-
şünce özgürlüğünün önünde-
ki bu engellerin kaldınlmasını
reddetmişti.
Sakıp Sabancı'nın hazııiat-
tığı Kürt raporu da Başbuğ'u
kızdırmış ve "Çizmeyi aşma
Sakıp Ağa" diyerek tehdit edi-
ci birtavırtakınmıştı. Kürtçete-
levizyon ve eğitim yapılmasını
isteyenleri de sık sık tehdit e-
den Türkeş, Güneydoğu'da
birçok faili meçhul cinayetin ve
baskının sorumlusu özel tim
mensuplarının MHP'Iİ olma-
sından gurur duyduğunu söy-
lemeyi de ihmal etmemişti.
Türkeş'in Kürt sorunu ve de-
morasi konularındaki tutumu,
şiddet içeren aşın milliyetçi çiz-
gisinin doğal bir parçasıydı.
Türkeş, Fethullah Erbaş'ın
PKK'nin elindeki esirleri kur-
tarma girişimine de kızmtş,
"Halt etmiş, çok kötü bir şey
yapmış" demişti. Türkeş,
"Türk'ün Türkten başka dostu
yoktur" aşın milliyetçi sloganı-
nın her dönemde baş savunu-
cusu olmuştu. Ölümünden kı-
sa bir süre önce, bu anlayışı-
nın bir parçası olarak, Türki-
ye'nin Rusya hariç bütün kom-
şularının askeri gücünün top-
lamı kadar, bir askeri güce sa-
hip olması gerektiğini söyle-
mişti.
Türkeş, Susurluk olayında
birçok ülkücünün cinayet,
uyuşturucu ve yolsuzluk olay-
lanna kanştığının anlaşılmasın-
dan hiç hoşlanmamıştı. Temiz
devlet, temiz siyaset isteyerek
yürütülen kampanyalar üzeri-
ne şunlan söylemişti: "Susur-
luk olayı çok gereksiz yere şi-
şirilerek e/e almmıştır. Bu kaza
en önemli konu gibi sergilene-
rek kamuoyu meşgul edilmiş-
tir."
Türkeş'in son yıllarda savun-
duğu bazı tezlerden kısa ör-
nekler verdim. Bunu uzatmak
mümkün. Bu tabloya bakarak
Türkeş'in değiştiğini söyleye-
bilir miyiz? Çok doğaldır ki, de-
ğişen dünya ve Türkiye koşul-
lannda Türkeş'in üslubunda
bazı değişiklikler oldu. Ama te-
mel yaklaşımı değişmedi. Şid-
det yüklü aşırı milliyetçi tarzı
değişmedi.
O zaman ne oldu da bazıla-
rının Türkeş'i değerlendirme-
leri değişti? Ya da onlar, Tür-
keş'i neden değişti görür oldu-
lar? Kritik nokta bu. Kürt soru-
nu, solda ve sağda birçok in-
sanı Türk milliyetçiliğine sürük-
ledi. Bunedenle Türkeş'in aşı-
rı milliyetçi vurguları ve tavrı
onlara eskisi kadar itici gelmez
oldu. Ayrıca, dünya çapında
artan milliyetçi rüzgâr, herkesi
biraz Türkeşçi yaptı. Bir nokta
daha son dönemde öne çıktı;
Türkeş, Refah'a karşı laikliği
savunan çıkışlar yapınca, bazı
çevrelerde sempati topladı.
Sonuç olarak şunu söyleye-
biliriz: Türkeş esasta değişme-
di. Değişen, bazı yazarlar ve
siyaset adamları. Eskiden şo-
venizme karşı halkların dostlu-
ğunu savunanlar, demokrasiyi
önemseyenler; şimdi Türkeş'e
yaklaşmışlardı. Işin özü buydu.
GLOBAL POLİTİKÜLTÜR
ERGİN YILDIZOĞLU
Özgüven ve Demokrasi
Kapitalist toplumda vatandaşların kendi kendi-
lerini yönetebileceklerine olan özgüvenleri zayıfla-
yınca, "demirelliliderlerin", "başbuğlann"dema-
goglann, her türlü "kurtarıcının" önü açılır. Avru-
pa'da faşist partilerden ve yabancı düşmanlığın-
dan, Amerika'da milis hareketine, dini fanatizmin
yaygınlaşmasına, UFO'laraumut bağlayanlaraka-
dar uzanan sahte çözümlerin ilgi görmesinin ide-
olojik-politik nedenlerini işte bu özgüvenin zayıfla-
masında aramak gerekiyor.
Kapitalist demokraside vatandaş, herkesin ge-
lir, soy, ırk ve cinsiyet farkına bakılmaksızın yasa-
ların önünde eşit olduğuna inanır. Bu temelde de-
mokrasi, vatandaşlara en temel hak ve özgürlük-
leri sağlamakla yükümlüdür. Vatandaşlar bu hak ve
özgürlüklerin kullanılmasına olanak veren maddi
ve imgesel kaynakların dağılımını, çoğunluğun ira-
desinin belirleyebileceğini varsayar ve belirli aralık-
larla oy sandığı basına giderek bu amaçla temsil-
cilerini seçer.
Vatandaşlar seçim kampanyasında kendilerin-
den oy isteyen partilerin, programlannı uygulaya-
caklannı varsayarlar. Vatandaşlar maddi ve kültü-
rel kaynakları yetmediği için ulaşamadıkları bazı
ortak gereksinimlerinin, örneğin, sağlık hizmetleri,
eğitim, konut, yaşlılıkta onurlu bir emeklilik ve ben-
zerterinin topluca karşılanmasının olduğu kadar ya-
şam düzeylerinin genel olarak yükseltilmesini de-
mokratik devletten beklerler. İşte bu yüzden J. S.
Mill'in dediği gibi demokrasi vazgeçilmez bir ge-
reklilikken, ekonomik özgürlük sadece bir kolaylık-
tır. Vatandaşlar. kendilerini temsil etmeye soyunan
adayların programlannı bu yönde değerlendirirler.
Bu tutumları arkasında iki inanç yatar. 1. Insanlar
kendi kendilerini. bir işbirliği ve uzlaşmalar içinde
yönetebilirier. 2. Devletlerhükümrandırveöncelik-
le bulunduklan ülkedeki vatandaşlara karşı sorum-
ludurlar.
Kapitalist toplumun vatandaşlan geçen 200 yıl
boyunca, değişik derecelerde, bu prensiplere ve
demokrasinin yaşamlannda bir iyileştirme yarata-
cağına inandılar. Geçen 20 yıl içinde yaşanan eko-
nomik, siyasi ve ideolojik gelişmeler bu varsayım-
lann hemen hepsini değişik derecelerde ama istik-
rartı bir şekilde zayıflattı.
1970lerin başında yaşanan şiddetli ekonomik
resesyon kapitalizmin şiddetli ve uzun dönemli bir
krize girdiğini gösterdi. Yeni politika arayışları için-
de, tüm siyasi kaynaklann, piyasanın serbestçe iş-
lemesini sağlamak ve tüm ekonomik kaynaklann,
girişimcinin desteklenmesine yönlendirilmesinde
kullanılması anlamına gelen neo-liberal anlayış öne
çıktı. Önce muhafazakâr partiler sonra da, aslında
emekçilerin çıkarlannı savunması gereken sosyal
demokratlar, hızla bu politikaları benimsediler.
1980'lerde, parasal istikrar, ekonomik serbestleş-
tirme, denk bütçe, özelleştirme, devletin küçültül-
mesi, piyasanın serbestçe işlemesi olarak kabaca
tarif edilebilecek olan bu yaklaşım ABD ve Avru-
pa'da, Latin Amerika'da ve Türkiye'de uygulandı.
Bu uygulamalar sırasında bireysel çıkar, kâr pren-
sibi. sürekli yüceltildi ve dayanışma, toplumsal ve-
ya ortak çtkar horlandı.
Zaten gelir-farklıltkları ve uzlaşmalar üzerinde
özürlü birşekilde yaşayan kapitalist demokrasi, tü-
mü ile sosyal içeriğinden soyutlanarak biçimsel bir
oy verme işlemine dönüştü. Devletin, vatandaşla-
nnın toplumsal gereksinimlerini yerine getirme gö-
revinin yerini, girişimciliği destekleme görevi aldık-
ça, seçimden seçime de olsa şekillenen kamu ira-
desi, toplumun ve ekonominin birçok alanından
çıkanldı, kamu gücü zayıfladı. Partilerin seçim plat-
formlan giderek daraldı ve hepsi birbirine benze-
meye başladılar. Mali sermayenin küresel düzey-
de güçlenmesi de, borç alabilmek için sıraya giren
hükümetleri giderek kendi seçmenlerine degil, borç
verecek olan mali kurumlara sorumlu hale getirme-
ye başladı.
Bu arada gelir dağılımı bozuldu, işsizlik, yoksul-
luk arttı. Sadece azgelişmiş yerlerde değil Avru-
pa'da da "üçfe biriık toplum", yani üçte biri dışan
atılmış toplum ya da "ait sınıflar", gibi kavramlar or-
taya çıktı. Seçenekleri daralan hükümetler, eski re-
çeteleri dayatmaktan ve "Biraz daha dayanın" de-
mekten başka çare bulamazken, vatandaşlar gide-
rek piyasanın bu serbestleşmesinin, aslında piya-
sayı büyük şirketler ve bankalar kontrpl ettiği için,
bunların özgürleşmesi olduğunu kavramaya baş-
ladılar.
Bundan sonra süreç şu iki yoldan birini izleye-
cek. Birincisi, (son 20 yıldır yaşadığımız budur) de-
mokrasinin aşınması: Hükümetlerin vatandaşlar-
dan kopması ve devletin sosyal görevlerini üzerin-
den atmasıyla, kamu iradesinin etki alanı daralır,
büyük şirketlerin ve uluslararası bankalann, yani
mali oligarşinin iradesi güçlenir. Bunun sonucun-
da vatandaşlar demokrasiye olan inaçlarıyla birlik-
te, kolektif iradelerine olan güveni de kaybeder ve
kendi dışlarında kurtancılar aramaya başlarlar. Ikin-
cisi (bunun ilk işaretleri ortaya çıkmaya başladı): Va-
tandaşlar. ama önce kolektif davranmaya en yat-
kın olan işçiler ve sendikalar. bu kaybedilen kamu
alanını geri almak için direnmeye başlarlar. Bura-
da giderek bir siyasi irade şekillendiği oranda de-
mokrasi tekrar geri kazanılabilir.
Birincisi, faşizme ve karanlığa, büyük acılara
doğru giden yoldur.
İkinci yolda ise vatandaşlar kamu alanını yaygın-
laştırarak toplum üzerindeki kontrollerini arttırdık-
ça, nereye isterlerse oraya gidebilecekleri bir nok-
taya gelme şansı elde ederler.
RP'li başkan Gökçek •
parlamentoyu tanımadı;
ANKARA (Cumhurijet
Bürosu) - İmar planlannda
tüm yetkiyi elinde bulun-
durmak isteyen Refah Par-
tili Büyükşehir Belediye
Başkanı Melih Gökçek, par-
lamentoda reddedilen yasa-
ya koşut bir düzenlemeyi
yönetmelik değişikliğıyle
getirdi. Gökçek, ilçe bele-
diyelerinin imar yetkilerini
oldukça kısıtlayan yasa tas-
lağının Türkiye Büyük Mıl-
letMeclisi'nden çıkmama-
sı üzerine, Belediye Mecli-
si'nden yeni yönetmelik çı-
kardı.
TBBM'de reddedilen bü-
yükşehir belediye başkanla-
nnın imar vetkisini arttıran
yasa taslağının devamı nite- '•
liğindeki yönetmelik deği- -
şikliklerini içeren "Müca- -
vir sınırlar içindeki tüm i- f
mar vetkilcrinin belediye '
meclisinc \e büyükşehir be- '•
ledh'e başkanına verflmesi" !-
yönündeki başkanlık yazısı "*
büyükşehir belediye mecli-
sinin 18 Mart 1997 tarihli
toplantısında kabul edildi. ,'
Refah partili belediye
başkanı Melih Gökçek, ka-
rann kabul edılmesine ge-
rekçe olarak. Ankara müca- '
viralanınıngenişlemesine- ;
deniyle 3030 sayıiı Beledi-
ye Yasası'nın yetersiz kal-
ması ve uygulamada sıkın-
tılann oluşmasını gösterdi.